Hedef aynıysa neden birlikte değiliz

Albayrak

Can Feda
Altın Üye
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Hedef aynı ise neden birlikte değiliz?

Artık hepimizin bildiği gibi, “Bir toplum nasıl çökertilir?” sorusunun yanıtı, CIA tarafından 4 madde ile özetlenmiş;

1- Önce onların “kendi paralarına olan güvenlerini” sarsacaksınız.

2- O toplumun “kendi değerlerini” yıkacaksınız. Tarihinden, medeniyetinden ve kültüründen beslenmesine engel olacaksınız.

3- Toplumu “tüketim toplumu” haline getireceksiniz.

4- Toplumu bilgisizleştireceksiniz. Bilgi toplumu olmaktan uzaklaştıracaksınız.


Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ulusunu bu konularda da uyarması ve yol göstermesine rağmen yukarıdaki 4 maddeyi, içimizde ki işbirlikçilerimizin gayreti, işbirlikçi olmayanların suskunluğu ile gerçekleştirdiler. Ancak bu 4 madde henüz 70 milyon çılgın ama şaşkın Türk’ün hücrelerine işlemedi.

Sadece şaşkın. Bu şaşkınlık uzarsa ki bir günün bile önemi var, emperyalizm yıllardır alt yapısını hazırladığı hedefine ulaşmış olur. Bu süreyi ne kadar uzatırsak çözüm bulma olasılığımız da okadar azalır.

Kayıp trilyon davası’ndan dokunulmazlığı yüzünden yargılanmayan, ABD Dışişleri Bakanı ile Türkiye aleyhinde gizli anlaşma yapan, 1995 Yılında The Guardian Gazetesi’ne verdiği röportajında “bu cumhuriyet döneminin sonudur” diyerek sisteme ve cumhuriyete meydan okuyan Gül, adının başında “Milli” olan muhalefet partisinin de gayreti ile cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet ile kavgalı olan Gül, cumhuriyet olmasa neyin başkanı olacaktı bilemiyorum ama Ergun Özbudun başkanlığındaki heyetçe hazırlanmakta olan yeni anayasa, baş kumandanın onayı ile ulusumuzun anayasası olmaktan çıkarak AKP’nin anayasası olacak. AKP deyince aklıma geldi;

AKP ismini ve amblemini, 1967 de Fas’ta kurulmuş şeriat yanlısı, demokrasiye meydan okuyan İslami bir partiden örnek almış olmalı. Yoksa tesadüfmü?

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ
JUSTICE AND DEVELOPEMENT PARTY


Biz konumuza gelelim. Artık geriye bakıp AKP’nin birinci dönem iktidarının Türkiye’ye neler kaybettirdiğini yazmayacağım çünkü yakın geçmişi hatırlayacak kadar bellekleri taze olan gençlerimiz ve Atatürk Sevdalıları bizler ne yapıyoruz?

Neden birbirilerine hesap sormak eleştirmek yerine, Türkiye sevdalı olduklarını yazan, çizen, konuşan sivil toplum örgütlerimiz, muhtelif kuruluşlarımız, bazı TV kanallarımız ve yazılı medyamız müstakil birlikteliklerini sürdürürken bir platformda birleşerek birlikte hareket edemiyorlar.

Yoksa, “beş Türk bir araya gelemez” sözü doğrumu? Örneğin neden Türkiyem Topluluğu, Kuvayi Milliye, Vatansever Güç Birliği Hareketi, Milli Mücadele Derneği, kendisine Kemalist diyenler ( bilemediğim başka oluşumlar da olabilir ) isimlerinden anlaşıldığı gibi bu ülke için gayret içerisinde olduklarını düşündüğüm topluluklar; nasıl bir ego ve kibir içerisindesiniz ki ulusal bir örgütlenmede birleşemiyorsunuz? Tek tek hareket ettiğinizde birşeyler yaptığınızı düşünüyorsunuz ama sesiniz yeteri kadar çıkmıyor. Başarılı olabilmek için siyasal çabadan çok toplumsal çabaya ihtiyacımız var. Hatta bu günkü siyasetçilere karşı toplumu savunacak oluşumlara ihtiyaç var.

Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler kitabında ( 162.sayfa ) Bilge görünüşlü bir ihtiyar adamın sözleri, “Biz değişik bir milletiz, işler düzgünse ertesi günü bile düşünmez birbirimizi yeriz. İşler karıştıkça ağır ağır uyanmaya başlarız. İyice karışınca da kenetlenip olmayacak işleri başarırız” demiş.

İşler karışalı çok oldu kenetlenme zamanı çoktan geldi geçiyor. Her gün bir parçamız giderken “Türkiye’yi bölmeye çalışıyorlar, başaramayacaklar” diye konuşan, yazan, çizen bizler kendi aramızda bölündüğümüzün farkında değilmiyiz?

Hedef aynı ise neden birlikte değiliz? Atatürk’ün dediği gibi, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözüyle birleşip silahsız ordularımızı oluşturalım. Silahlı ordumuz zaten var.

Bütün bu oluşumların yetkilileri, ülkesini seven aydınlarımız, gençlerimiz toplanın, görüşün, görev dağılımı ile tek vücut olalım.

Birbirimizin geçmişini eleştirerek kaybedecek vaktimiz yok. Türkiye’nin bu günkü hale gelmesi hepimizin suçlara iştirakı ile oldu. Bu 5 yıllık bir olay da değil. AKP’ye işbitiricilik rolü verildi ve başarıyla işini tamamlamak üzere. Bu iktidarın alt yapısı hazırlanırken, Cumhuriyet devrimlerinin tüm kazanımları avucumuzdan kayarken biz uyuduk. Susarak, ya da inançlarımızı dile getirerek kapalı kapılar ardında sadece söylendik. Dedikodu yaptık yani. Eylemin olmadığı yerde inanç da olmaz. Korkaklar eylem yerine hayatı seyreder ve söylenirler. Biliyorum korkak olmadığımızı. Biz sadece şaşkınız.

Biz dedikodu yaparken, birbirimizi suçlarken emperyalizmin iş bitiricileri, 22 Temmuz seçimleriyle hüküm erkinin ikinci kez başına geçtiler ve bir kez daha yalana antiçtiler.

Zaman kibirli olma zamanı değil. İşbitiricilerin başına çuval geçirme zamanı. Ya şimdi ya da şimdi. Yarın geç olabilir diyor ve kimin söylediğinden emin olmadığım bir sözle yazımı bitiriyorum.

“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.”

Av. Sertaç Tözün
ADD BODRUM
 
teşekkürler serbest kürsüde açılan en anlamlı konu belkide
 
albayrak asıl düşmanı bitirmek için dirayetli bi hükümet lazım.yıllardır bitmemesinin sebebi abd nini üzerimizdeki ekonomik ve siyasi baskısıdır.o sorunu aştığımızda pkk tıpkı üzerine ilaç sıkılmış böcekler gibi darmaduman olacaktır.hiç şüphen olmasın
 
cok guzel bir yazı tesekurler
 
KATILMAMAK ELDE DEĞİLLLL
TEŞEKKÜRLER

“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.”
 
yazıya söylencek tek şey ÇOK DOĞRU..ama nasıl olacak bu iş onuda sormak lazım..
 
Geri
Üst