- Katılım
- 25 Haz 2005
- Mesajlar
- 9,652
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
Durmak Yok Yola Devam
Ülkemizi uzun süredir meşgul eden iki önemli davadan birisi bitti. Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılmamasına karar verdi. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama hukukun üstünlüğüne inanan ve savunan biri olarak karara saygı duymak durumundayız.
Başkan Haşim Kılıç çok önceleri, “Merak etmeyin mahkememizden herkesi memnun edecek bir karar çıkar” demişti. Evet şimdi herkes memnun. Başta AB olmak üzere tüm dünya devletleri memnuniyetini açıkladı. AKP’liler “Kapatılmadık” diyor. Kapatılmasını bekleyenler, “Mahkemenin 6 üyesi kapatılsın demiş. Bizim vicdanımızda AKP kapatılmıştır” diyor. AKP’yi laiklik karşıtı ve şeriatçı görenler ise, “Mahkemenin 10 üyesi AKP’nin laiklik karşıtı odak olduğunu kabul etti” diyor.
O zaman Haşim Kılıç’ın söylediği çıktı. Şimdi herkes memnun. Hatta partinin kapatılmasını bekleyenlerden bazıları ise, “Aman iyi oldu da kapatılmadı. Zaten oy kaybetmeye başlamıştı. Ayrıca bu partinin kökü sayılacak dört parti kapatıldı da ne oldu? Yüzde 47 ile iktidardalar. Zaten her seçimde bir mağduriyeti oynuyorlar. Bundan sonra oynayacak rolleri bari kalmadı” diyorlar.
Başkan Kılıç, “Parti kapatılmadı ama karar çok önemi ve ciddi bir ihtardır. Dikkate alınması gerekir” diyerek iktidar partisinin herkesi kucaklaması ve bundan sonraki icraatlarında dikkatli olması gerektiğini hatırlattı.
Başbakan ise, “Hem şeriatçı hem laik olunmaz. Elhamdülillah şeriatçıyız” laflarını unutup şimdi de, “Biz hiçbir zaman laikliğe karşı odak olmadık” diyerek, daha önceleri “Değiştik” dediğinin yeni versiyonunun başlangıcı olmasını diliyorum.
Evet ülkemiz artık her yönü ile yeni bir yola çıkıyor. Herkes bavulunu hazırlasın. Durmak yok yola devam...
Yolunuz açık olsun yolcular...
( Mustafa Dolu - 1 Ağustos 2008 )
Sandıkla Gelen Sandıkla Gitmeli
Anayasa Mahkemesi’nin son kararı ünlü ‘1 Mart Tezkeresi’ni hatırlatmakta. O zaman da TBMM’deki oylama ‘Evet’ sonucuyla tamamlanmış ama, yasal gerekçelerle ‘Hayır’a dönüşmüştü. AK Parti’nin ‘Laikliğe karşı odak olduğu’ konusunda imza atan tam 10 üye var. Başkan Haşim Kılıç hariç. Böylece Erdoğan yasaktan, teşkilatı kapatılmaktan kurtuldu. 2001 Yılında ‘Üçlü Koalisyon’un yaptığı Anayasa değişikliğinin yararı bizimkilere oldu. ‘Dünya Hukuk Literatürü’nde bir başka ilke tanık olduk. Yüce Mahkeme’nin Başkanı ‘Ekonomik, sosyal ve siyasal sorumluluklar’dan söz etti. Hiç böyle şey olur mu? Yargı, Kılıç’ın söylediği etkenlerle hareket etmez. Edemez. Yani, “Ben yüzde 60 oyla gelmiş bir partinin başkanı ve ülkenin başbakanıyım. O yüzden istediğimi yaparım” mı denecek? Ve bu, kabul mu görecek?
...
Laik düzenin aleyhinde olduğu 11 kişiden 10’unun oyuyla onaylanmış karar ‘İyi hal ümidiyle ertelenmiş cezadır’. Dosya orada duruyor. Aynı anlayışı sürdürürlerse, 6 ay sonra ‘Ekleriyle’ tekrar gündeme gelir. Gönül, 22 Temmuz 2007 gecesi verilen sözlerin -Gecikmeli bile olsa- tutulmasını arzuluyor. Hâlâ konuşmaların finalleri “Yola devam”la tamamlanıyorsa, soru işaretleri silinmeyecektir. Anayasa’nın değişmez maddelerini, takiyye ile zorlama döneminin bir daha yaşanmaması en büyük dileğimiz.
Bize göre Askeri Yargıtay’dan gelmiş üye ‘Para cezası yönünde oy kullanmışsa’ iki kere düşünmek şart. Ergenekon’la gözdağı verme iddialarına ise katılmak istemiyoruz. Temennimiz Başbakan Erdoğan’ın gerçekten ders çıkartmış olmasıdır. Bir yerde de ‘Kapatmama’yı onaylıyoruz.
...
‘Mazlumu oynama’ ortadan kalktı. Bırakın “Yüzde 55 alırız” savsatalarını, mevcudu korumak bile artık başarıdır. Burada Yerel Seçimler’den söz etmiyoruz. İlk Genel Seçim’de, ‘Mutfaktaki yangının’ etkisi ortaya çıkacaktır. Evlerdeki aydınlanma ve ısınmanın pahalı devri açıldı. Hepsinden önemlisi ‘Mutfak Yangını’ orman yangınlarını geçti. Tencereler zor dolup, güçlükle kaynıyor. Tekstil göçtü, inşaat sektörü durdu. Bu kış çok ağır yaşanacak. Olası seçim yatırımı sayıp, başlanan ‘KEY Ödemeleri’ndeki organizasyon bozukluğu dahi iktidara eksi olarak dönecektir. “Miletin getirip, yine Milletin götürmesi” en iyi formüldür. Hem de demokratik.
Karar açıklandığında, 14 Mart iddianamesiyle ‘Yargı Darbesi’ diye ortaya çıkan Hüsrev Kutlu’yu merak ettik. Ondan aşağı kalmayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mir Dengir Mehmet Fırat’ın hislerini öğrenmek istedik. Hepsinden öte, Bülent Arınç’ın ‘Benzin bidonuyla dolaşan’ tavrını hatırladık. Avrupa Birliği’nin üst düzey bürokratlarının lafları umurumuzda değil. Onların, çektirdikleri arabanın önüne astıkları havuçla kanacak halimiz yok
( Burhan Ayeri - 1 Ağustos 2008 )
Ne başkanı?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç o koltukta oturmamalı artık.
Üyeliği sürse de başkanlık yapmamalı. Neden?
Çünkü açıklama yaparken hem kararın “çok ciddi bir ihtar” olduğunu ve AKP’nin gerekli mesajı alması gerektiğini söylemiş, hem de ardından partilere “kapatmayı zorlaştıran bir Anayasa değişikliği yaparak kendilerini böyle davalara bakmaktan kurtarmaları” çağrısında bulunmuştur.
Başkan’ın mahkeme kararının içerdiği ihtarı ciddi bulması, bu davanın gerekliliğine hak verdiğini gösterir.
AKP’yi odak olarak saptayan mahkeme kararı, olmadık hakaretlere hedef kılınan Başsavcı’nın yalnız görevini değil, doğru bir iş yaptığını da kanıtlamıştır.
Bu mahkeme, partilerin eylemlerini Anayasa açısından denetliyor. Başkan “Bu iş üstümüzden alınsın” diye yakarıyor.
Bütün üyelerin suçlu buldukları AKP hakkındaki davayı sadece o reddediyor.
Bu durumda kimlerin ve neyin başkanı oluyor?
( Güngör Mengi - 1 Ağustos 2008 )
TÜRKİYE KAZANMIŞ!
AKP Yayın Holding’in gazetelerinin manşetleri dün zafer çığlıklarıyla doluydu.
En ilginci de Başbakan’ın manevi oğlunun başında olduğu Star Gazetesi’ndeydi:
“Türkiye kazandı!”
Neden kazanmış Türkiye biliyor musunuz?
Anayasa Mahkemesi, “AK PARTİ KAPATILAMAZ” demiş de ondan...
İşin ilginci bu haberde, aynı mahkemenin AKP’yi “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan suçlu bulduğuna” ilişkin tek bir cümle bile yer almıyordu.
Beyler doğru söylüyor:
Türkiye, önceki günden itibaren laiklik karşıtı olmaktan sabıkalı bir iktidar partisi kazandı...
Destekçilerine hayırlı olsun!
Suç da var, ceza da... Sadece ‘suçlu’ yok!
Anayasa Mahkemesi’nin önceki günkü kararını dün değerlendiren herkes, önemli bir “detay”ı gözden kaçırdı...
Anayasa Mahkemesi’nin 10 üyesi AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna” karar verdi... Yani bu “suç”un işlendiğini kabul etti.
Altı üye “Suç ağırdır, kapatma gerekir” derken, dört üye “Hazine yardımının kısıtlanması” cezasının yeterli olacağını düşündü. Sonuçta da bu dört üyenin dediği oldu ve “suç”un “ceza”sı da verildi...
Ama bu partinin hiçbir üyesi cezalandırılmadı.
Çünkü Anayasa’nın 69’uncu maddesi, parti üyelerine “siyaset yasağı” verilmesini sadece “kapatılmaya gerekçe oluşturucu söz ve beyanlarda bulunma şartı”na dayandırıyordu.
Hazine yardımının kesilmesi cezası Anayasa’ya sonradan eklenmiş ama buna neden olan “üyeler”in cezalandırılması düzenlenmesi unutulmuştu!
( Mustafa Mutlu - 1 Ağustos 2008 )
Akp Kapatıldı
Anayasa Mahkemesi bana göre AKP’yi kapatmıştır. İzin verin açayım bu tezimi...
AKP’yi sistem içi siyasal hareketlerden farklı kılan temel dinamik neydi?
Cumhuriyet’in ötekileştirip bir kenarda baskı altında tuttuğu merkezle sorunlu yığınların sözcüsü olması...
Söylemi ve siyasal pratiğiyle yapılara entegre olması...
Kısaca aldığı ihalede “başarılı” olmasıydı.
Küresel rüzgarın Özal’lı yıllardan sonraki yerel taşeronu olarak, bu bayrak yarışındaki görevini, bence, ufak tefek yol kazalarına karşın, başarıyla götürdü.
E.Orgeneral Kıvrıkoğlu Paşa sonrası gelen yüksek askeri kadrolar da bu yapıya entegredir.
Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı AKP’yi “sıradan” bir merkez partisi haline getirmedi mi?
AKP’ye oy veren; her geçen yıl iktisaden ve sosyal olarak genişleyen/dönüşen merkez muhafazakâr kitlenin temel beklentisi “başörtüsü düzenlemesi” değil miydi?
O kitlenin bu saatten sonra AKP’den bu yönde bir beklentisi olabilir mi?
Bir yandan da o kitle sahiden hâlâ böylesi bir beklenti içinde mi ondan da derin şüphe içindeyim.
Ramazan ayından sonra bu ülkenin bir numaralı gündem maddesi ekonomi olacaktır.
Başbakan’ı bekleyen asıl sorun budur.
İkinci soru Ergenekon’dur... AKP bu yeni lisansıyla Ergenekon’u derinleştirip mesela Mehmet Ağar’ı kapsama alanı içine aldırabilecek midir?
Bu haliyle “komik” duran iddianame gerçekten derinlere inebilecek midir?
Üçüncü soru da şudur...
Olası bir İran operasyonunda “Türkiye ABD yanında yer almalıdır” diyenler yüzde 4’lük bir dilimi ancak doldurmaktadır.
İran vurulurken cılız sesler çıkartan bir iktidar yüzde 96’lık bir negatif potansiyele karşı nasıl ve nerede hizalanacaktır?
Bu anlamda AKP dün itibarıyla artık tam anlamıyla bir merkez sağ partidir. Sistem partisidir...
Ve daha da önemlisi TÜSİAD, MÜSİAD ve TSK’nın mutabakatıyla yoluna devam eden bu büyük uzlaşı Güneydoğu meselesinde ne yapacaktır?
Direksiyonda artık Erdoğan vardır ve ne Barzani ne Apo artık bölgede söz sahibi olamaz.
Peki, bu büyük mutabakatta Kerkük-Musul nerede durmaktadır?
Yoksa bu mesele artık çok da önemli değil midir?
Siyaset ray değiştirmiştir.
Cumhuriyet’in bir başka şekle girmesi konusunda bir büyük uzlaşı vardır.
Sermaye, kompradorlaşan yeni İslamcı burjuva, yüksek askeri bürokrasi ve merkezde AKP...
Cemaat etkinliğini ne oranda koruyacaktır?
Bunu görmek için kasım sonrasını mı beklemek gerekecektir?
Bilemiyorum.
Ancak bildiğim tek şey var.
Türkiye artık eski Türkiye olmayacak...
İsrail, Filistin’de katliam yaptığında vicdanı sızlamadan kafasını çevirebilen zengin Müslümanların ülkesi mi olacak?
Vicdan değil haz muhasebeleri yapan, küresel değil bölgesel düşünen, üretmeyen ama tüketen bir millet mi olacağız?
Bilemiyorum...
Ama bu sorulara bile muhatap alamayacağım bir merkez partisi var artık karşımızda...
Yepyeni bir siyaset...
Hayırlı olsun. Allah mübarek etsin...demek isterdim.
Ama bu coğrafyada hesap tutmuyor ki...
( Serdar Akinan - 1 Ağustos 2008 )
Her ne kadar bu kadar uzun yazıları okumayacağınızı bilsemde sizinle paylaşmak istedim.
Bazı önemli Tespitler burda mevcut .
:goz:
Ülkemizi uzun süredir meşgul eden iki önemli davadan birisi bitti. Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılmamasına karar verdi. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama hukukun üstünlüğüne inanan ve savunan biri olarak karara saygı duymak durumundayız.
Başkan Haşim Kılıç çok önceleri, “Merak etmeyin mahkememizden herkesi memnun edecek bir karar çıkar” demişti. Evet şimdi herkes memnun. Başta AB olmak üzere tüm dünya devletleri memnuniyetini açıkladı. AKP’liler “Kapatılmadık” diyor. Kapatılmasını bekleyenler, “Mahkemenin 6 üyesi kapatılsın demiş. Bizim vicdanımızda AKP kapatılmıştır” diyor. AKP’yi laiklik karşıtı ve şeriatçı görenler ise, “Mahkemenin 10 üyesi AKP’nin laiklik karşıtı odak olduğunu kabul etti” diyor.
O zaman Haşim Kılıç’ın söylediği çıktı. Şimdi herkes memnun. Hatta partinin kapatılmasını bekleyenlerden bazıları ise, “Aman iyi oldu da kapatılmadı. Zaten oy kaybetmeye başlamıştı. Ayrıca bu partinin kökü sayılacak dört parti kapatıldı da ne oldu? Yüzde 47 ile iktidardalar. Zaten her seçimde bir mağduriyeti oynuyorlar. Bundan sonra oynayacak rolleri bari kalmadı” diyorlar.
Başkan Kılıç, “Parti kapatılmadı ama karar çok önemi ve ciddi bir ihtardır. Dikkate alınması gerekir” diyerek iktidar partisinin herkesi kucaklaması ve bundan sonraki icraatlarında dikkatli olması gerektiğini hatırlattı.
Başbakan ise, “Hem şeriatçı hem laik olunmaz. Elhamdülillah şeriatçıyız” laflarını unutup şimdi de, “Biz hiçbir zaman laikliğe karşı odak olmadık” diyerek, daha önceleri “Değiştik” dediğinin yeni versiyonunun başlangıcı olmasını diliyorum.
Evet ülkemiz artık her yönü ile yeni bir yola çıkıyor. Herkes bavulunu hazırlasın. Durmak yok yola devam...
Yolunuz açık olsun yolcular...
( Mustafa Dolu - 1 Ağustos 2008 )
Sandıkla Gelen Sandıkla Gitmeli
Anayasa Mahkemesi’nin son kararı ünlü ‘1 Mart Tezkeresi’ni hatırlatmakta. O zaman da TBMM’deki oylama ‘Evet’ sonucuyla tamamlanmış ama, yasal gerekçelerle ‘Hayır’a dönüşmüştü. AK Parti’nin ‘Laikliğe karşı odak olduğu’ konusunda imza atan tam 10 üye var. Başkan Haşim Kılıç hariç. Böylece Erdoğan yasaktan, teşkilatı kapatılmaktan kurtuldu. 2001 Yılında ‘Üçlü Koalisyon’un yaptığı Anayasa değişikliğinin yararı bizimkilere oldu. ‘Dünya Hukuk Literatürü’nde bir başka ilke tanık olduk. Yüce Mahkeme’nin Başkanı ‘Ekonomik, sosyal ve siyasal sorumluluklar’dan söz etti. Hiç böyle şey olur mu? Yargı, Kılıç’ın söylediği etkenlerle hareket etmez. Edemez. Yani, “Ben yüzde 60 oyla gelmiş bir partinin başkanı ve ülkenin başbakanıyım. O yüzden istediğimi yaparım” mı denecek? Ve bu, kabul mu görecek?
...
Laik düzenin aleyhinde olduğu 11 kişiden 10’unun oyuyla onaylanmış karar ‘İyi hal ümidiyle ertelenmiş cezadır’. Dosya orada duruyor. Aynı anlayışı sürdürürlerse, 6 ay sonra ‘Ekleriyle’ tekrar gündeme gelir. Gönül, 22 Temmuz 2007 gecesi verilen sözlerin -Gecikmeli bile olsa- tutulmasını arzuluyor. Hâlâ konuşmaların finalleri “Yola devam”la tamamlanıyorsa, soru işaretleri silinmeyecektir. Anayasa’nın değişmez maddelerini, takiyye ile zorlama döneminin bir daha yaşanmaması en büyük dileğimiz.
Bize göre Askeri Yargıtay’dan gelmiş üye ‘Para cezası yönünde oy kullanmışsa’ iki kere düşünmek şart. Ergenekon’la gözdağı verme iddialarına ise katılmak istemiyoruz. Temennimiz Başbakan Erdoğan’ın gerçekten ders çıkartmış olmasıdır. Bir yerde de ‘Kapatmama’yı onaylıyoruz.
...
‘Mazlumu oynama’ ortadan kalktı. Bırakın “Yüzde 55 alırız” savsatalarını, mevcudu korumak bile artık başarıdır. Burada Yerel Seçimler’den söz etmiyoruz. İlk Genel Seçim’de, ‘Mutfaktaki yangının’ etkisi ortaya çıkacaktır. Evlerdeki aydınlanma ve ısınmanın pahalı devri açıldı. Hepsinden önemlisi ‘Mutfak Yangını’ orman yangınlarını geçti. Tencereler zor dolup, güçlükle kaynıyor. Tekstil göçtü, inşaat sektörü durdu. Bu kış çok ağır yaşanacak. Olası seçim yatırımı sayıp, başlanan ‘KEY Ödemeleri’ndeki organizasyon bozukluğu dahi iktidara eksi olarak dönecektir. “Miletin getirip, yine Milletin götürmesi” en iyi formüldür. Hem de demokratik.
Karar açıklandığında, 14 Mart iddianamesiyle ‘Yargı Darbesi’ diye ortaya çıkan Hüsrev Kutlu’yu merak ettik. Ondan aşağı kalmayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mir Dengir Mehmet Fırat’ın hislerini öğrenmek istedik. Hepsinden öte, Bülent Arınç’ın ‘Benzin bidonuyla dolaşan’ tavrını hatırladık. Avrupa Birliği’nin üst düzey bürokratlarının lafları umurumuzda değil. Onların, çektirdikleri arabanın önüne astıkları havuçla kanacak halimiz yok
( Burhan Ayeri - 1 Ağustos 2008 )
Ne başkanı?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç o koltukta oturmamalı artık.
Üyeliği sürse de başkanlık yapmamalı. Neden?
Çünkü açıklama yaparken hem kararın “çok ciddi bir ihtar” olduğunu ve AKP’nin gerekli mesajı alması gerektiğini söylemiş, hem de ardından partilere “kapatmayı zorlaştıran bir Anayasa değişikliği yaparak kendilerini böyle davalara bakmaktan kurtarmaları” çağrısında bulunmuştur.
Başkan’ın mahkeme kararının içerdiği ihtarı ciddi bulması, bu davanın gerekliliğine hak verdiğini gösterir.
AKP’yi odak olarak saptayan mahkeme kararı, olmadık hakaretlere hedef kılınan Başsavcı’nın yalnız görevini değil, doğru bir iş yaptığını da kanıtlamıştır.
Bu mahkeme, partilerin eylemlerini Anayasa açısından denetliyor. Başkan “Bu iş üstümüzden alınsın” diye yakarıyor.
Bütün üyelerin suçlu buldukları AKP hakkındaki davayı sadece o reddediyor.
Bu durumda kimlerin ve neyin başkanı oluyor?
( Güngör Mengi - 1 Ağustos 2008 )
TÜRKİYE KAZANMIŞ!
AKP Yayın Holding’in gazetelerinin manşetleri dün zafer çığlıklarıyla doluydu.
En ilginci de Başbakan’ın manevi oğlunun başında olduğu Star Gazetesi’ndeydi:
“Türkiye kazandı!”
Neden kazanmış Türkiye biliyor musunuz?
Anayasa Mahkemesi, “AK PARTİ KAPATILAMAZ” demiş de ondan...
İşin ilginci bu haberde, aynı mahkemenin AKP’yi “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan suçlu bulduğuna” ilişkin tek bir cümle bile yer almıyordu.
Beyler doğru söylüyor:
Türkiye, önceki günden itibaren laiklik karşıtı olmaktan sabıkalı bir iktidar partisi kazandı...
Destekçilerine hayırlı olsun!
Suç da var, ceza da... Sadece ‘suçlu’ yok!
Anayasa Mahkemesi’nin önceki günkü kararını dün değerlendiren herkes, önemli bir “detay”ı gözden kaçırdı...
Anayasa Mahkemesi’nin 10 üyesi AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna” karar verdi... Yani bu “suç”un işlendiğini kabul etti.
Altı üye “Suç ağırdır, kapatma gerekir” derken, dört üye “Hazine yardımının kısıtlanması” cezasının yeterli olacağını düşündü. Sonuçta da bu dört üyenin dediği oldu ve “suç”un “ceza”sı da verildi...
Ama bu partinin hiçbir üyesi cezalandırılmadı.
Çünkü Anayasa’nın 69’uncu maddesi, parti üyelerine “siyaset yasağı” verilmesini sadece “kapatılmaya gerekçe oluşturucu söz ve beyanlarda bulunma şartı”na dayandırıyordu.
Hazine yardımının kesilmesi cezası Anayasa’ya sonradan eklenmiş ama buna neden olan “üyeler”in cezalandırılması düzenlenmesi unutulmuştu!
( Mustafa Mutlu - 1 Ağustos 2008 )
Akp Kapatıldı
Anayasa Mahkemesi bana göre AKP’yi kapatmıştır. İzin verin açayım bu tezimi...
AKP’yi sistem içi siyasal hareketlerden farklı kılan temel dinamik neydi?
Cumhuriyet’in ötekileştirip bir kenarda baskı altında tuttuğu merkezle sorunlu yığınların sözcüsü olması...
Söylemi ve siyasal pratiğiyle yapılara entegre olması...
Kısaca aldığı ihalede “başarılı” olmasıydı.
Küresel rüzgarın Özal’lı yıllardan sonraki yerel taşeronu olarak, bu bayrak yarışındaki görevini, bence, ufak tefek yol kazalarına karşın, başarıyla götürdü.
E.Orgeneral Kıvrıkoğlu Paşa sonrası gelen yüksek askeri kadrolar da bu yapıya entegredir.
Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı AKP’yi “sıradan” bir merkez partisi haline getirmedi mi?
AKP’ye oy veren; her geçen yıl iktisaden ve sosyal olarak genişleyen/dönüşen merkez muhafazakâr kitlenin temel beklentisi “başörtüsü düzenlemesi” değil miydi?
O kitlenin bu saatten sonra AKP’den bu yönde bir beklentisi olabilir mi?
Bir yandan da o kitle sahiden hâlâ böylesi bir beklenti içinde mi ondan da derin şüphe içindeyim.
Ramazan ayından sonra bu ülkenin bir numaralı gündem maddesi ekonomi olacaktır.
Başbakan’ı bekleyen asıl sorun budur.
İkinci soru Ergenekon’dur... AKP bu yeni lisansıyla Ergenekon’u derinleştirip mesela Mehmet Ağar’ı kapsama alanı içine aldırabilecek midir?
Bu haliyle “komik” duran iddianame gerçekten derinlere inebilecek midir?
Üçüncü soru da şudur...
Olası bir İran operasyonunda “Türkiye ABD yanında yer almalıdır” diyenler yüzde 4’lük bir dilimi ancak doldurmaktadır.
İran vurulurken cılız sesler çıkartan bir iktidar yüzde 96’lık bir negatif potansiyele karşı nasıl ve nerede hizalanacaktır?
Bu anlamda AKP dün itibarıyla artık tam anlamıyla bir merkez sağ partidir. Sistem partisidir...
Ve daha da önemlisi TÜSİAD, MÜSİAD ve TSK’nın mutabakatıyla yoluna devam eden bu büyük uzlaşı Güneydoğu meselesinde ne yapacaktır?
Direksiyonda artık Erdoğan vardır ve ne Barzani ne Apo artık bölgede söz sahibi olamaz.
Peki, bu büyük mutabakatta Kerkük-Musul nerede durmaktadır?
Yoksa bu mesele artık çok da önemli değil midir?
Siyaset ray değiştirmiştir.
Cumhuriyet’in bir başka şekle girmesi konusunda bir büyük uzlaşı vardır.
Sermaye, kompradorlaşan yeni İslamcı burjuva, yüksek askeri bürokrasi ve merkezde AKP...
Cemaat etkinliğini ne oranda koruyacaktır?
Bunu görmek için kasım sonrasını mı beklemek gerekecektir?
Bilemiyorum.
Ancak bildiğim tek şey var.
Türkiye artık eski Türkiye olmayacak...
İsrail, Filistin’de katliam yaptığında vicdanı sızlamadan kafasını çevirebilen zengin Müslümanların ülkesi mi olacak?
Vicdan değil haz muhasebeleri yapan, küresel değil bölgesel düşünen, üretmeyen ama tüketen bir millet mi olacağız?
Bilemiyorum...
Ama bu sorulara bile muhatap alamayacağım bir merkez partisi var artık karşımızda...
Yepyeni bir siyaset...
Hayırlı olsun. Allah mübarek etsin...demek isterdim.
Ama bu coğrafyada hesap tutmuyor ki...
( Serdar Akinan - 1 Ağustos 2008 )
Her ne kadar bu kadar uzun yazıları okumayacağınızı bilsemde sizinle paylaşmak istedim.
Bazı önemli Tespitler burda mevcut .
:goz: