Atatürk genci Deniz

bigstorm07

New member
Mustafa Kemal’in resimleri insanların evlerini süslemeye başladığında, daha Kurtuluş Savaşımız başlamamıştı. Ama Çanakkale Kahramanı bu genç subay, milletin gözünde bir umut olmuştu...

Kurtuluş Savaşı başladığında da Mustafa Kemal’in tek bir güvencesi vardı; rütbesi, görevi değil, vatanı için gösterdiği bu kahramanlık.

Aynı kahramanlık Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra Mustafa Kemal resimleri artık ülke sınırlarını aşmıştı çünkü O artık Çanakkale Kahramanı değil, Doğu’nun kahramanıydı...

1923 sonrası Asya şafağını Mustafa Kemal resmi aydınlatıyordu.

1950’ler geçerken bu resim Ortadoğu’ya Kuzey Afrika’ya yayıldı.

Artık her Ulusal Kurtuluşçunun cebindeydi resmi...

Mustafa Kemal’i tüm Doğu’da bu kadar benimseten kahramanlık, O’nun emperyalizme karşı savaşçılığıydı. Çanakkale bunun göstergesiydi, koskoca İngiliz Donanması ilk defa burada yeniliyordu ve Kurtuluş Savaşı’nda bu defa İngilizi, Fransızı, İtalyanı ile yedi düvel boyun eğiyordu bu adama.

Emperyalizme kafa tutan değil aynı zamanda emperyalizmi yenen adamdı Mustafa Kemal.

Bu nedenle de emperyalizme başkaldıran her ulus, her devrimci için en büyük moral kaynağı O’nun resmiydi.

Dünya halkları emperyalizme başkaldırırken O’nun ülkesinde farklı bir dönüşüm yaşanıyordu ama. Kurduğu tam bağımsız devlet, ölümünün hemen ardından emperyalizmin güdümüne giriyordu, Çanakkale’yi emperyalist donanmalar geçememişti ama Amerikan zırhlısı Missouri Dolmabahçe’ye demirlerken ülkeyi yönetenler bunu bir bayram günü sayıyordu.

O’nun resmi devlet dairelerini süslüyordu. O resmin önünde egemenler ülkeyi pazarlıyor ve yaptıklarından utanmıyorlardı.

Atatürk bir devlet adamına böyle böyle dönüştürülürken bir şeyler değişti birden.

Tarihler 27 Haziran 1968 saat sabah 8.20’yi gösterirken İstanbul Üniversitesi’nde ilk işgal sona eriyordu. İşgali sona erdiren öğrenciler rektörlük binasını rektöre teslim ederken rektör Prof. Dr. Şerif Egeli’ye de makam odasını teslim ettiler.

Odada ufak bir değişiklik vardı, rektörün masasının arkasına bir Atatürk portresi asılmıştı ve üzerine de bir not düşülmüştü:

“Üniversite Boykot Savunma Komitesinin Rektörlüğe hediyesidir.”

Herhalde 68 kuşağının ne istediğini, ne için yola çıktığını bundan güzel anlatacak bir olay yoktu: 68, duvardan indirilen Mustafa Kemal resmini asma eylemiydi.

Aynı rektör bundan 15 gün önce işgal başlarken karşısında Devrimci Gençleri bulur, başlarında Deniz Gezmiş vardır. Deniz, işgalci öğrenciler adına talepleri sıralar ve üniversitede devrim istediklerini belirtir.

İstekleri dinleyen rektörle Deniz arasında şu tartışma geçer:

Deniz: Biz pazarlığa gelmedik.

Rektör: Yanlış bilgiye dayanıyorsunuz. Halledilmesi mümkün olanların halledilmediği bir karar alınmış mıdır ki bu şekilde konuşuyorsunuz?

Deniz: Zor mu kullanılması gerek?

Rektör: Kullandınız işte.

Deniz: Biz Atatürk genciyiz.

Rektör: Atatürk genci önce benim. Ben, Atatürk’ün ağzından Gençliğe Hitabesini dinledim. Burada hesaplaşma olmaz. Bu kalabalıkla mesele çözümlenemez.

Deniz: Sabreden derviş açlığından ölmüş

Rektör: Doğrusu sabreden derviş muradına ermiş.

Deniz: Üniversitede devrim istiyoruz. Üniversitede söz sahibi olmak istiyoruz. Hükümetlerin dümen suyuna gidilmemesini istiyoruz.

Rektör: Benim geldiğim yol belli, gittiğim yol belli.

Deniz: Belli belli, Mason Locasından geçiyor. İstifa et!

Bu diyalog hem Türkiye’deki karşı devrimi hem de gençliğin nasıl bir devrim istediğini anlatmaktadır. Atatürk’ü bir halk kahramanından, antiemperyalist devrimciden soyutlayıp onu devlet adamına dönüştüren Mason Atatürkçülüğüne karşı devrimci Atatürkçülük.

İşte Deniz, böylesi bir dönemin ve böylesi bir mücadelenin lideri olarak ortaya çıktı: İlk eylemi de rektörün duvarına Atatürk resmi asmaktı!


Ama Deniz banka mı soydu diyorsunuz?
Evet soydu. Ama kendisi için değil...
Ve Deniz asıldıktan tam otuz yıl sonra, Deniz’leri banka soydular diye asan dönemin lideri Demirel’in ailesi, Egebank’ı soymaktan içeri atıldı!
Hem de silahsız soygun, hortumla soygun...
Ne için?
Emperyalizme karşı verilecek mücadeleyi finanse etmek için mi?
Değil elbette...
Alın size iki soygun ve yerli yerine oturtun.

Hatırlanması gerekenler
 

poseidon82

New member
Tarihler 27 Haziran 2008’i saat sabah 8.20’yi gösterirken İstanbul Üniversitesi’nde ilk işgal sona eriyordu. İşgali sona erdiren öğrenciler rektörlük binasını rektöre teslim ederken rektör Prof. Dr. Şerif Egeli’ye de makam odasını teslim ettiler.
Arkadaşım emeğine sağlık...
Yalnız yukarıda alıntı yaptığım paragrafta ufak bir yanlışlık olmuş.
Yukarıdaki tarih 27 Haziran 2008 olarak görünüyor.
Doğrusu 27 Haziran 1968 olmalı...
Saygılarımla...
 

HTML

Üst