Neler Oluyor?

Vtnsvr

New member
Metin ÖZKAN


“İMAM hapşırırsa, cemaat nezle olur” derler...
Teşbihte hata olmaz.
Toplumda son dönemde yaşanan ayrışma ve körüklenen sen-ben kavgasının nedeni, devletin zirvesinde yaşanan soğukluk ve ayrılıklardır. Artık devlet kurumları, kendi içinde kavga eder hale geldi, getirildi. Toplum ve toplumun önde gelen isimleri de bu kavganın mağduru durumunda. Son günlerde yaşadıklarımız bunun açık göstergesi.
Şu tabloya bir bakar mısınız...
Protokolün en üstündeki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, göreve geldiği günden bu yana tartışılıyor. Bugün de kapatma davasında hakkında siyasi yasak istenen isimlerden biri.
Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın adı, sürekli siyasi senaryoların içinde geçiyor.
Yani AKP kapatılırsa kurulacak yeni partinin liderliğine Köksal Toptan’ın adı yakıştırılırken,muhalefet partileri Toptan’ın Meclis Başkanı olarak tarafsızlığını yitirdiğini iddia ediyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP hakkında açılan kapatma davasında siyasi yasak istenenlerin ilk sırasında yer alıyor.
Protokolün dört numaralı ismi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında daha göreve gelmeden başlatılan olumsuz propaganda hala devam ediyor. Teamüllere göre, görevi devralması gereken Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’a yönelik provokasyonlar ve iftiralar da ortada. Diğer komutanlar için belli kesimlerin nasıl bir yıpratma kampanyası yürüttüklerini de acı bir şekilde görüyoruz.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’a yönelik girişimleri görmemek için insanın bakar kör olması gerekiyor. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tehdit, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alifeyyaz Paksüt ise takip ediliyor.
Kısacası, yargı başkanları birer birer hedef yapılıyor.
Ana muhalefet partisi CHP’nin son süreçte yaşadıklarını sanırım söylememize bile gerek yok.
Devlet kademesinin tepesindeki bu isimler gibi, bakanlar, diğer yargı üyeleri, rektörler hakkındaki gelişmeler de ortada.
Neden bu yıpratma?
Sİyasetçİsİ, hakimi, akademisyeni, yöneticisi herkes birbiri hakkında iddialar ortaya atıyor, devletin kurumları, yasa dışı güçlerin ve Türkiye’yi hedef yapan çevrelerin tartışmasına açılıyor. Devlet bilinci içinde “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışı unutulduğu gibi, sorunları kendi içinde tartışmaktan kaçan devlet büyükleri, bu da yetmezmiş gibi Avrupa başkentlerinden medet umuyor.
Devlet kademesini oluşturan neredeyse bütün isimler hakkında iddialar, davalar, tartışmalar var.
Kimi hedef gösteriliyor, kimileri de kendi arasında kavga ediyor.
Bir ülkenin güçlü olup olmadığının ilk göstergesi, devletin güçlü olmasıdır. Devlet kurumları arasındaki bağlar ne kadar kuvvetli olursa, o ülke de o kadar güçlü olur. Eğer devletin tepesinde sorunlar yaşanırsa, görüş ayrılıkları artarsa, bunun topluma yansıması kaçınılmazdır.
Bugün devletin tepesinde görülen bu tablonun kimlere yaradığı da açık.
Türkiye karşıtları, ülkenin bu coğrafyada güçlü olmasını istemeyen çevreler, devletin zirvesindeki bu tabloyu gördükçe inanın çok mutlu oluyordur.
Peki yapılması gereken nedir?
“Önce partim”, “önce ben” veya “önce benim yandaşım” yerine, ortak payda “önce ülkem ve devletim” olmadan, son dönemde yaşadığımız sıkıntıları aşmak mümkün değildir.
“Toplumsal barış”tan söz edip, “demokrasiyi hakim kılacağız” diyenlerin, önce devlet kurumları içindeki barışı sağlamaları gerekir.
Çıkarcı, bencil anlayışları bir kenara bırakarak, devlet kurumlarının birbirini suçlamasını önleyip gerekli önlemleri almak da, kendi aralarında uzlaşmaz görünen isimlere düşüyor.
Bu kavganın Türkiye’ye zarar verdiği de ortada.
Özetle, bu tablonun mimarı olanların şapkalarını önüne koyup düşünmeleri gerekiyor.
Eğer, her kim “Biz bu ülkenin gelişmesi için çabalıyoruz” diyorsa, gereğini yapmalı. Yoksa, önümüzdeki süreçte toplumda yaşanabilecek daha vahim gelişmelerin sorumlusu koluna kelepçe vurulup darbeci yakıştırması ile gözaltına alınıp daha sonra “Pardon” diye serbest bırakılan Genel Yayın Kordinatörüm Ufuk Büyükçelebi değil, bu tabloya mimarlık yapanlar olacaktır.
 

64general1

New member
Küçük Çaplı Bir Darbe Amaçlanıyor !..



Aslına bakarsanız ortada fol yok yumurta yok. AKP ve destekçisi sözde liberaller aylardır “darbe planlanıyor” hezeyanı ile herkese saldırıyorlar. 26 el bombası, 5 tabanca, 8 şarjör ile nasıl darbe yapılacağını açıklayamayan AKP ve yandaşlarının asıl amacı belki de küçük çaplı bir darbeye çağrı yapmak.


Gelin bir komplo teorisi oluşturalım.
Adı üzerinde komplo teorisi, doğru olup olmaması önemli değil.

AKP ve yandaşları Anayasa Mahkemesi’nin “kapatma” kararı vereceğinden emin gözüküyor.

Burada şimdilik hesaplanamayan şey: Anayasa Mahkemesi’nin siyasi yasak kavramına bir tanım getirip getirmeyeceği. AKP ve yandaşları şöyle düşünüyor: Parti kapatılır ve siyasi yasaklar gelirse AKP bölünebilir. Hızla oluşturulacak yeni bir yapı ile iktidar el değiştirir. AKP tek vücut olarak yeni bir partileşme sürecine giremezse, yerel seçimlerde tüm Türkiye’deki belediyeleri kaybederler.

Bu durumda “İnadına Tayyip” sloganı da geçerliliğini kaybeder çünkü kimse menfaati olmayan bir siyasi hareketin arkasında durmaz. Yani yeniden toparlanmak ve eskisinden güçlü olarak iktidara gelmek çok zorlaşır. Ama bu planı bozacak ve AKP’yi hem mağdur hem de mağrur duruma getirecek başka bir şey var. Şu: Askeri çok ileri giden eleştiri ve aşağılamalarla ağır biçimde tahrik edersiniz.

Üst düzey komutanlar soğukkanlı davranmaya çalışır. Oysa alt kademeler, bu ağır tahriklere karşı daha dayanıksız olur. Ve hiç beklenmedik bir anda, tıpkı Talat Aydemir olayında olduğu gibi bir grup genç subay ülke yönetimine el koymaya kalkar. Böyle bir teşebbüsün başarılı olması mümkün değildir. Kalkışma kısa sürede bastırılır.

Ama sonuçta demokrasiye bağlılık direnci sizi kahraman yapar.
Bu takdirde Anayasa Mahkemesi de karar alamaz.
AKP ve Başkanı demokrasi kahramanı olarak Türkiye’yi diledikleri gibi yönetip rejimi de değiştirme gücüne kavuşur.

Son günlerin ürünü bir politik fıkra ...

Anayasa Mahkemesi AKP’ye kapatma cezası vermiş,
Tayyip Erdoğan’ı da siyasi yasaklı ilan etmiş. Erdoğan’ın milletvekilliği düşünce tabii ki başbakanlığı da düşmüş.

Ertesi gün yaşlı bir adam Erdoğan’ın Keçiören’deki evinin önüne gitmiş. Eski Başbakan olduğu için kapıda korumalar yine bekliyor. Adam “Başbakan’ı göreceğim” demiş. Korumalar “Amca artık Tayyip Bey Başbakan değil” demişler. Adam gitmiş. Ama ertesi gün yine gelmiş. Yine aynı soruyu sormuş. Korumalar da “Tayyip Bey artık Başbakan değil” demişler. Bir sonraki gün adam yine kapıda. Yine aynı konuşmalar olmuş. 5 nci gün adam yine gelince korumalardan biri dayanamamış ve “Amca senim aklın yok galiba. Kaç gündür söylüyoruz, Tayyip Bey Başbakan değil artık. Niye laf anlamıyorsun ?” diye çıkışmış.



Yaşlı adam gülerek cevaplamış: “Evladım onu biliyorum, her gün duymak çok hoşuma gidiyor da ondan soruyoru..”

Terörle mücadeleden ‘Terörle Mücadele’ye ! ..
Ergenekon adı verilen ve şimdilik ne olduğu bilinmeyen soruşturma kapsamındaki gözaltılar trajikomik bir durumu da sergiliyor. Önceki gün gözaltına alınan generaller Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çok uzun yıllardır terörle mücadele ediyordu. Bu uğurda canları pahasına görev yapan komutanlar bir sabah kapılarında polislerle karşılaştı. Bu polislerin üniformalarında “Terörle Mücadele” yazıyordu.

Kendimi o komutanların yerine koyup düşünüyorum.
Terörle mücadeleden çıktıktan sonra polisin terörle mücadele ekipleri tarafından bir terörist gibi alınıp götürülmek herhalde ruhumda derin bir yara açardı. 15 yıl sonra geldiğimiz nokta Sivas’ta aydınların diri diri yakıldığı Madımak faciasının üzerinden tam 15 yıl geçti. Şimdi o korkunç katliamın görüntülerini izlerken şehvet içinde saldıran kalabalık içinden yükselen sesleri de tekrar dinliyoruz. “Kahrolsun laiklik” diye bağırıyor birileri örneğin.

Aziz Nesin’i kastederek “Kahrolsun şeytan” diye bağırıyor biri. Sonra “İçeri atsana lan ateşi” diye bir ses duyuyorsunuz. Ve meydanda kara sakallı cüppeli biri haykırıyor “Cumhuriyet’in temelini Sivas’ta attılar, burada boğacağız.” İşte aradan 15 yıl geçti. O gün atılan sloganlar bir bir hayata geçirilmeye çalışılıyor. Temeli Sivas’ta atılan Cumhuriyet’in boğulmasına ramak kaldı. İbretle seyrediyoruz.

Sezer’in adı geçiyor muydu ?..

Bugüne kadar söyledikleri yanlış çıkmayan Ankaralı bir kaynağım aradı dün.
Çok ilginç bir şey söyledi. Dedi ki: “Son toparlama operasyonunda 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de adı vardı. Ama bu son dakikada durdu.” Doğru olabilir mi ? Bilemiyorum. Ama Ergenekon adı altında Amerika’daki McCarthy dönemini andıran gözaltılara yönelen iktidar bu konuda da gözünü karartmış olabilir. Eğer bilgi doğruysa, her şeye rağmen son anda aklı selim galip gelmiş demektir. Ya da son anda buna cesaret edemediler.

Bir karar verin AKP medyası dün çığlık çığlığaydı. Kendini tutamayıp, “Darbeci paşalar gözaltında” diyen bile vardı. Oysa ısrarla demokrasi, hukuk ve insan haklarından söz ediyorlar. İddianamesi olmadığı gibi henüz sanık durumunda olup olmadıkları bile belli olmayan kişiler için hüküm vermekten kaçınmıyorlar. Kendi jargonlarına bile uymuyorlar. Neyse. Aslında şunu söylemek istiyorum: AKP’ye açılan kapatma davasından sonra özellikle bu yandaş kesim “Bu bir yargı darbesidir” diye ortalığı ayağa kaldırmaya çalıştı. Ama eş zamanlı olarak da “darbe” iddiaları Silahlı Kuvvetler’i de aşağılayan bir üslupla sürdürülüyor. Peki bu size tuhaf gelmiyor mu ? Eğer Anayasa Mahkemesi’nde görülen dava bir yargı darbesiyse, başka darbeye niye gerek duyulsun ki ?

Kötü kazanabilir. Ama üstün gelemez. Joseph Roux


Can ATAKLI
 

VolkaN

Altın Üye
sadece smalyden olusan ve sadece teşekkür ederim gibi mesajları görünce siliyoruz bunlar yerine teşekkür butonunu kullanınız
 

karizma_5

karizmatik
şuanda hükümet her kesimle kavga ederek,
kendine yakın olmayanları sindirmeye çalışıyor
türkiye tarihinde ilk defa CUMHURİYETci ve ATATÜRKÇÜlere saldırılar bu kadar yoğun biçimde oluyor,
ordu yıpratılmaya çalışılıyor,
bunlar hep kendi basını tarafından organize ediliyor
iftira ve çamur at izi kalsınla yapılan bu saldırılara karşı durma zamanı geldide geçiyor bile
saygılarımla
 

64general1

New member
şuanda hükümet her kesimle kavga ederek,
kendine yakın olmayanları sindirmeye çalışıyor
türkiye tarihinde ilk defa CUMHURİYETci ve ATATÜRKÇÜlere saldırılar bu kadar yoğun biçimde oluyor,
ordu yıpratılmaya çalışılıyor,
bunlar hep kendi basını tarafından organize ediliyor
iftira ve çamur at izi kalsınla yapılan bu saldırılara karşı durma zamanı geldide geçiyor bile
saygılarımla
Teşekkür ederim arkadaşım.Sorumlu vatandaş duyarlılığında bir yorum.
 

HTML

Üst