Güdümlü Tehlike !..

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
27-28 Haziran’ın gündeminde yer alan haber ve makaleleri şöyle bir irdeleyelim ki tarikat bağlantılı olan kişiler ne kadar Türk Cumhuriyeti Milliyetçisi olabilir ?

Yaşanılanlar tarihi bir hesaplaşma mıdır ?
AB localarında Türkiye’yi eleştirme gücü bulan kişiler, ne kadar Türk milliyetçisi olabilirler ?
AB makamlarının Türk yargı sistemine hakarete varan söylem ve tehditlerine sessiz kalan hatta onlarla aynı söylemleri paylaşan AKP hükümet üyeleri ne kadar milliyetçidir ?

AB müzakereleri adı altında Türkiye’nin ulus devlet ve toprak bütünlüğüne karşı taviz verenler ne kadar ulusalcıdır ? Bir bakalım ki bu gücü nereden bulabiliyorlar ?
Akşam Gazetesi’nin önemli kalemlerinden Serdar Akinan Başbakan Recep Tayip Erdoğan için yazdığı makalesinden dikkat çeken cümleler; “Erdoğan ‘milli’ duruşu olan bir siyasetçidir. Ordu ve yargıyı sistematik olarak yıpratanlar neden Başbakan Erdoğan’ı da karalıyor ?

Erdoğan’sız Türkiye Güneydoğu’sunu kaybeder. Bu açık ve kesindir”…

İlginç, değil mi ?..
Bitmedi; aynı gün polis Polis Akademisi’nin mezuniyet töreninde Başbakan Erdoğan, şöyle konuşuyor; “Demokrasiyi, Emniyeti, Hukuku ve Adaleti her şeyin üzerinde tutacağız… Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin her özelliğini aynı hassasiyetle sahiplenecek, hiç birinden geri adım atmayacağız…” Günün anlam ve önemi açısından da konuşmasını şöyle sürdürüyor Erdoğan, “Tüm güvenlik birimlerimiz insan haklarından, hukuk ve adaletten taviz vermeden emniyeti sağlamaya çalışıyorlar. Bugün Türkiye’de işkence iddiaları, faali meçhul cinayetler, Kapkaçtan uyuşturucu kaçakçılığına bir dizi asayiş sorunu neredeyse gündemden düşmüştür...”

İşte tam bu aşamada, Sayın Zülfü Livaneli’nin Gazete Vatan’daki yazını örneklemek istiyorum; “AKP bu ‘var olma’ temeliyle oynayacağına, Cumhuriyet’in daha sonraki yıllarda yaptığı vahim hatalarla; mesela darbelerle, insan hakları ihlalleriyle, işkencelerle, çetelerle uğraşsaydı gerçekten ‘demokrat’ sıfatını hak edebilirdi. Ama şimdi en hafif tabiriyle ‘Kurtuluş Savaşı kahramanı atalarına saygısızlık eden ve kadir kıymet bilmeyen insanlar’ kategorisine girdiler”…

Gündemin kucağındaki asıl konu ise tabii ki Fethullah Gülen’e ABD’den vize verilmemesi, bu konudaki dava kapsamı ve kendisini refere edenlerdir:



Milliyet Gazetesi’nden Ahu Özyurt, Nur cemaati lideri Fethullah Gülen’in ‘silahsız terör örgütü kurduğu’ iddiasıyla yargılandığı ve beraatla sonuçlanan davasında, okullarla hiçbir bağlantısının olmadığını ısrarla savunduğunu, fakat ABD makamlarına verdiği dilekçesinde tam tersine, ‘Gülen okulları’ ifadesinin kullanıldığına dikkat çekmiş. “Böylece Gülen, okullarla bağlantılı olduğunu Türkiye’de kabul etmese de ABD’de kabul etmiş oldu” diyor ve devam ediyor haberine; “Gülen hakkında 1999’da dava açan eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in iddianamesinde yer alan, Gülen’in ‘ileride devleti yönetecek kadroları oluşturmak ve Türkiye’de kurulacak İslami devlete sempatiyle bakılmasını sağlamak’ için bu okulları kurduğunu, finans kaynağı belirsiz olan cemaate ait tüm mallara el konulmasını talep etti ”…

Hürriyet Gazetesi’nden Razi Canikligil ise, Amerika’da görülen dava süreci detaylarını haberleştirmiş.
Avukatlarının, dava dilekçesinde Gülen'in Türkiye'nin en önemli dini lideri, dini hoşgörü savunucusu ve dünyanın sayılı eğitimcilerinden biri olduğunu iddia ettiklerini buna mukabil mahkemeye sundukları belgelerin dava savcıları tarafından tek tek çürütüldüğünü, yetersiz bulunduğunu ve hatta bazılarının da yalanlandığını belirtmiş. Ayrıca Gülen hareketinin projelerinin finansal olarak arkasında Suudi Arabistan, İran, Türk Hükümeti ve hatta CIA' nın bulunduğu iddia edilmiş. Eğitimci dahi olmadığı aksine ‘kendisini akademisyenlerle çevreleyip para karşılığı kendi görüşlerinin tartışıldığı konferanslarda konuşturuyor ya da görüşlerini yazdırıyor’ saptaması yapıldığı, Gülen’in siyasi kişilik olduğu, referanslarının da eğitimci olmadıkları vurgulanmış.

GÜLEN’E REFERANS VERENLER KİM ?..

Fethullah Gülen’i İslam’ın laik temsilcisi, eğitimci, ülkedeki tartışmasız en büyük lider vb sıfatlarla refere eden kişiler çoğunlukla CIA ajanları ve yabancı din temsilcileri. Birkaç Türk(!) var elbette listede… Şimdiye kadar okuduğum yorumlar, İslam lideri olarak gösterilen Gülen’i refere edenlerin Müslüman olmadıkları yolunda toplanmış… Bana kalırsa refere ettikleri kişi Fethullah Gülen olunca Müslüman olup olmamalarının da bir önemi yok. Listeye şöyle bir baktığımda genel kesiştiğim nokta rahmetli Turgut Özal ve bağlı oldukları tarikatlar oldu ! Turgut Özal Nakşibendi olarak bilinir. Kaynaklar Nurculuğun; Nakşi olan Saidi Nursi tarafından kurulduğunu ve Saidi Nursi'nin ölümü sonrasında Nurculuğun da kendi içinde bölündüğünü kaydederek, en önemli kollarından birinin Fethullah Gülen Cemaati olduğuna işaret ediyor…

Yıldırım Akbulut: 1983-1991 yılları arasında Erzincan Milletvekili olarak TBMM'ye giren Yıldırım Akbulut’un İçişleri Bakanlığı yaptığı, Turgut Özal’ın da başbakan olduğu 46. hükümet döneminde, Fethullah Gülen 12 Ocak 1986 tarihinde Burdur'da tutuklandı. Sorgulanarak İzmir'e getirildi ve burada serbest bırakıldı. Yıldırım Akbulut, cumhuriyet tarihinde, ''TBMM'ye 3 kez başkanlık yapan kişi'' unvanını aldı. Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasının ardından Başbakan oldu. ANAP Genel Başkanlığı da yapan Yıldırım Akbulut, 18 Nisan 1999 seçimlerinde de ANAP'tan Ankara Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Akbulut'un milletvekilliği 3 Kasım 2002 seçimleriyle son buldu. Rahmetli Özal’ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine atadığı isimlerden Haşim Kılıç, Sacit Adalı dışında, 2004’te emekli olan Yıldırım Akbulut’un eşi Samia Akbulut da vardır!...

Mehmet Sağlam: Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde YÖK Başkanlığı görevine getirildi.
Çiller döneminde DYP’den milletvekili oldu. 28 Şubat sürecinde Milli Eğitim Bakanıydı.
DYP’de politika yapmasına rağmen, Süleyman Demirel’den ziyade Turgut Özal’a yakın bir isimdir. Günümüzde ise Sağlam’ın, AKP treninden inip inmeyeceği tartışılıyor.

Emin Başer: 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın danışmanı

Kemal Öksüz: M.Emin Koç’un, Yenimesaj haber sitesinde, Kemal Öksüz hakkındaki ilginç değerlendirmesini okurlarımızla paylaşmak istiyorum: “Ne ABD, ne FBI, ne CIA hiçbiri samimi Müslüman’ın sırtını sıvazlamaz. Vaki değil… Ahir zaman cilvesine bakın ki, vaki olmuş. FBI taltif etmiş. Ödül vermiş. Bir Öksüz’ün başını okşamış, sırtını sıvazlamış… Sıkı durun. FBI, Fetullah Gülen’in Chicago’daki adamlarından Kemal Öksüz’ün başını okşamış. Gülen’in Öksüz’ü, Chicago’daki cemaatin kurduğu Niagara Vakfı Genel Müdürü. Vakıf, geçen hafta sonu diyalog sempozyumu düzenliyor. Açılışı, Başpiskopos Kardinal Francis George yapıyor. Kemal Öksüz’ün FBI serüvenini, kadim ve ahir zaman elemanlarından Taha Kıvanç kod adlı Fehmi Koru’nun 12 Kasım 2005 günlü Yeni Şafak’taki köşesinden sunalım. Diyor ki Taha Kıvanç kod adlı Koru: “Lütfen, kimse bu konuya, “FBI’dan plaket alma” olayını küçümseyerek yaklaşmasın... FBI, ‘eğitimci’ sıfatı ağır basan Kemal Öksüz’e ‘takdir plaketi’ sundu. Üzerinde FBI başkanı Robert S. Mueller’in imzası bulunan plaketten öyle herkese verilmezmiş…”

Murat Saraylı: Eski Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanlığı yaptı.
2006 Dünya Genç Lideri olarak isimlendirilen Saraylı, 410 liderin yer aldığı bir küresel topluluk olan Genç Küresel Liderler Forumu’nda da beş yıl boyunca görev yapacakmış.

H. Ali Yurtsever: Washington Rumi Forum Başkanı

İDDİALARA GÖRE KİMLER HANGİ TARİKATTA ?

İlk yorum ve haberde görüldüğü gibi Başbakan Erdoğan’ın, milli duruşu ön plana çıkarılmak isteniyor. Gülen’in başa geçirileceği korkusu; Gülen, Gül ve Arınç’a göre Erdoğan’ın daha ılımlı duruşu da belki etken böyle bir düşünceye… Halka aşılanmak istenin aksine hükümette sivrilmiş isimlerin tarikat bağlantıları gerçek ise ve de bu tarikatların yakın tarihimizdeki yeri ve oluşumları irdelenirse, milli düşünceye asla sahip olmayacaklarını da anlayabiliriz.

17.7.2007 tarihli Gazete Vatan’da, Can Ataklı köşesinde şöyle diyor;
“...
Belki birkaçı hariç bu bakanların gerçekten tarikat üyesi olup olmadığını kanıtlayamazsınız.
Buna karşın bugüne kadar yaptıklarını gözden geçirdiğinizde, ilişkide olduğu kişilere baktığınızda zihninizde ‘inanılır bir gerçek’ belirir. Liste aşağıda.
Bakın, düşünün.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhından;
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül: Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhına yakın;
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin: Nakşibendi tarikatı;
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener: Eski Humeynici;
Devlet Bakanı Beşir Atalay: Nakşibendi tarikatı;
Devlet Bakanı Ali Babacan: Nakşibendi tarikatı;
Devlet Bakanı Mehmet Aydın: Fethullahçı;
Adalet Bakanı Cemil Çiçek: Yeniden Milli Mücadeleci;
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül: Nakşibendi tarikatı;
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu: Nakşibendi tarikatı;
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan: Nakşibendi tarikatı;
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen: Nakşibendi tarikatı;
Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Nakşibendi tarikatı;
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım: Nakşibendi tarikatı;
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sami Güçlü: Nakşibendi tarikatı;
Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu: Nur tarikatı;
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun: Nakşibendi tarikatı;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler: Nakşibendi tarikatı;
Kültür Bakanı Hüseyin Çelik: Nur tarikatı...”

TARİHİ HESAPLAŞMA !..

“Nakşiler politikayı seviyor, parti kuruyor, siyaseti yönlendiriyor... Nakşibendilik en politize olmuş, en işbirlikçi tarikattır. Cumhuriyetin ve Aydınlanma Felsefesinin gerçek düşmanlarıdır. Osmanlı'daki batılılaşma ve tanzimat hareketlerine karşı çıktılar. II. Meşrutiyet döneminde, İngilizlerin tahriki ve maddi yardımıyla İstanbul'da ayaklandılar ki tarihe bu olay, ‘31 Mart Gerici Ayaklanması’ olarak geçti. Kurtuluş Savaşımız devam ederken de ‘Hilafet ordusu’ örgütlenmesine yine işbirlikçi-gerici tarikatlar öncülük etmiştir. Tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini esas ve inançlardan ayıklanmış kanunların yapılması ve Batılı anlamda laiklik üzerine kurulu bir devlet kurulması gibi uygulamalarda da Nakşibendiler ayaklanmıştı:



1924 Şeyh Sait Kürt-İslam Ayaklanması: İngiliz kışkırtmasıyla ayaklanan Şeyh Sait ve etrafındakiler Nakşibendidir.
1925 Rize Ayaklanması: Şapka reformuna karşı ayaklananlar Nakşibendidir. Nakşi İskilipli Atıf Hoca ‘Frenk Mukallitliği (taklitçiliği) ve Şapka’ isimli yazısından dolayı yargılandı ve idam edildi.
1930 Menemen Ayaklanması: Asteğmen Kubilay'ın başını kesip, sırığa takanlar Nakşi Derviş Mehmet ile birlikte şeriat istemi için ayaklanmışlardır. Şeyh Esat Efendi Menemen Olayı'nda yargılandı, tutukluyken yaşamını yitirdi.
1933 Bursa Ayaklanması: Nakşi Şeyhi İbrahim Türkçe Ezana karşı ayaklanmıştır.
1935 Nakşi Şeyhi Şeyh Halid Eruh'ta kendisini mehdi ilan etmiş ve silahlı başkaldırıda bulunmuştur.
1935 Çorum İskilip İlçesinde Nakşi Şeyhi Kalaycı şeriat isteyerek ayaklanmıştır.
1960 sonrasında Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi hareketlerinde Nakşilik'in gücü önemli ölçüde hissedilir.
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Necmettin Erbakan yeni partinin çekirdek kadrosunu Nakşilerden oluşturur.
Günümüzde AKP’nin de Nakşibendi Tarikatının siyasal kuruluşu olduğu ve maddi anlamda dolaylı, siyasi anlamda ise doğrudan ABD tarafından yönlendirildiği iddia edilmektedir.

Yeşil sermaye tacirlerinin de Nakşi'lerden oluştuğu ve 1984 yılının ise ABD destekli Suudi sermayesinin altın çağının miladı olarak bilinir.”(*)

NAKŞİBENDİ HALİDİYE KÜRT ŞEYHLERİ ...

Yazar, Soner Yalçın ise Mesud Barzani’nin, Nakşibendi tarikatına bağlı Sünni Müslüman bir Kürt politikacı, PKK’nın ise Marksist kökenden gelen milliyetçi/Kürtçü bir terör örgütü olduğuna dikkat çeken makalesinde, nasıl oluyor da Barzani’nin, iktidarında Nakşibendilerin olduğu, büyük çoğunluğu Sünni Müslüman Türkiye’nin değil de PKK’nın yanında durduğunu şöyle sorguluyor: “Barzani’nin safı belli, duruşu net; peki Türkiye’deki Nakşibendilerin tavrı nedir ? Bırakın Osmanlı’yı, Şeyh Said’den, Menemen’deki ayaklanmayı organize ettiği iddia edilen Şeyh Esad Erbili’ye kadar Cumhuriyet Türkiye’sinde de isyana kalkışanlar hep Nakşibendi Halidiye Kürt şeyhleriydi!.. II. Mahmud’un yeniçerileri yok eden ve Bektaşileri sindiren kanlı hareketinin destekçisi Nakşibendiler, değil miydi? İktidara gelme araçları farklı olsa da, ikisi de iktidarda olan, Kuzey Irak’taki Kürt ve Türkiye’deki Türk Nakşibendiler, PKK terörünü bitirmek için neden işbirliği yapmıyor ?”

KEMALİSTLER, DAHA MÜSLÜMAN !..

Emperyalistler sömürgeyi kabul edip, dinini istediği gibi uygulayamadığı için Atatürk’ü suçlayan, Atatürk devrimlerinin toplumda travma yarattığını iddia eden, Kemalistleri faşistlaik, kendilerini de İslamcı olarak ikiye bölen camia için: 26 Ağustos 1922'de Topçu ateşimiz başladığı zaman Gazi Mustafa Kemal, şöyle dua ediyor: “Ya Rabbi! Sen Türk Ordusunu muzaffer et... Türklüğün, Müslümanlığın, düşman ayakları altında esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!” Ve yine Atatürk, 29 Ekim 1923'te kendisiyle görüşen Fransız muhabiri Maurice Pernot'ya verdiği demecinde, yazarın sorusunu şöyle yanıtlıyor; “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinimize bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Suura muhalif, terakkiye mani hiçbir şey ihtiva etmiyor. Halbuki, Türkiye'ye istiklalini veren bir Asya milletinin içinde daha karışık, sun'i, itikadat-i batıldan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince, tenevvur (aydınlanma) edeceklerdir. Onlar ziyaya (ışığa) takarrup (yaklaşma) edemezlerse kendilerini mahv ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız."


Nurten AKYAZILILAR
 
17.7.2007 tarihli Gazete Vatan’da, Can Ataklı köşesinde şöyle diyor;
“...
Belki birkaçı hariç bu bakanların gerçekten tarikat üyesi olup olmadığını kanıtlayamazsınız.
Buna karşın bugüne kadar yaptıklarını gözden geçirdiğinizde, ilişkide olduğu kişilere baktığınızda zihninizde ‘inanılır bir gerçek’ belirir. Liste aşağıda.
Bakın, düşünün.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhından;
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül: Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhına yakın;
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin: Nakşibendi tarikatı;
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener: Eski Humeynici;
Devlet Bakanı Beşir Atalay: Nakşibendi tarikatı;
Devlet Bakanı Ali Babacan: Nakşibendi tarikatı;
Devlet Bakanı Mehmet Aydın: Fethullahçı;
Adalet Bakanı Cemil Çiçek: Yeniden Milli Mücadeleci;
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül: Nakşibendi tarikatı;
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu: Nakşibendi tarikatı;
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan: Nakşibendi tarikatı;
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen: Nakşibendi tarikatı;
Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Nakşibendi tarikatı;
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım: Nakşibendi tarikatı;
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sami Güçlü: Nakşibendi tarikatı;
Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu: Nur tarikatı;
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun: Nakşibendi tarikatı;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler: Nakşibendi tarikatı;
Kültür Bakanı Hüseyin Çelik: Nur tarikatı...”

TARİHİ HESAPLAŞMA !..

“Nakşiler politikayı seviyor, parti kuruyor, siyaseti yönlendiriyor... Nakşibendilik en politize olmuş, en işbirlikçi tarikattır. Cumhuriyetin ve Aydınlanma Felsefesinin gerçek düşmanlarıdır. Osmanlı'daki batılılaşma ve tanzimat hareketlerine karşı çıktılar. II. Meşrutiyet döneminde, İngilizlerin tahriki ve maddi yardımıyla İstanbul'da ayaklandılar ki tarihe bu olay, ‘31 Mart Gerici Ayaklanması’ olarak geçti. Kurtuluş Savaşımız devam ederken de ‘Hilafet ordusu’ örgütlenmesine yine işbirlikçi-gerici tarikatlar öncülük etmiştir. Tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini esas ve inançlardan ayıklanmış kanunların yapılması ve Batılı anlamda laiklik üzerine kurulu bir devlet kurulması gibi uygulamalarda da Nakşibendiler ayaklanmıştı:



1924 Şeyh Sait Kürt-İslam Ayaklanması: İngiliz kışkırtmasıyla ayaklanan Şeyh Sait ve etrafındakiler Nakşibendidir.
1925 Rize Ayaklanması: Şapka reformuna karşı ayaklananlar Nakşibendidir. Nakşi İskilipli Atıf Hoca ‘Frenk Mukallitliği (taklitçiliği) ve Şapka’ isimli yazısından dolayı yargılandı ve idam edildi.
1930 Menemen Ayaklanması: Asteğmen Kubilay'ın başını kesip, sırığa takanlar Nakşi Derviş Mehmet ile birlikte şeriat istemi için ayaklanmışlardır. Şeyh Esat Efendi Menemen Olayı'nda yargılandı, tutukluyken yaşamını yitirdi.
1933 Bursa Ayaklanması: Nakşi Şeyhi İbrahim Türkçe Ezana karşı ayaklanmıştır.
1935 Nakşi Şeyhi Şeyh Halid Eruh'ta kendisini mehdi ilan etmiş ve silahlı başkaldırıda bulunmuştur.
1935 Çorum İskilip İlçesinde Nakşi Şeyhi Kalaycı şeriat isteyerek ayaklanmıştır.
1960 sonrasında Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi hareketlerinde Nakşilik'in gücü önemli ölçüde hissedilir.
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Necmettin Erbakan yeni partinin çekirdek kadrosunu Nakşilerden oluşturur.
Günümüzde AKP’nin de Nakşibendi Tarikatının siyasal kuruluşu olduğu ve maddi anlamda dolaylı, siyasi anlamda ise doğrudan ABD tarafından yönlendirildiği iddia edilmektedir.

Yeşil sermaye tacirlerinin de Nakşi'lerden oluştuğu ve 1984 yılının ise ABD destekli Suudi sermayesinin altın çağının miladı olarak bilinir.”(*)



Nurten AKYAZILILAR

Vatanın bağrına ŞEYHLER,TARİKATLAR dayamış hançerini....

Oysa Ulu önder ne diyor:

"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz. En doğru en hakikî tarikat medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir."

Ulu önderin fikri hür, vicdanı hür, bütün umudu gençleri -yaşıtlarım,arkadaşlarım- Ata'nın en büyük eseri, Türk'ün medeniyet simgesi

LAİK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'Nİ, O'NUN ULUS VE ÜNİTER YAPISINI KURTARMAK İÇİN NE BEKLİYORSUNUZ??


 
Geri
Üst