Kemalizme Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği

Vtnsvr

New member
Kemalizme Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği (1) - Altan ARISOY




(Liberalizm Kisveli Kemalizm Düşmanlığı)
-1-
Teali İslâm Derneği İstanbul'daki medrese hocaları tarafından kuruldu. Kurulurken Cemiyeti müderrisin adı verilen bu derneğin etkin üyelerinden bazılarını çok iyi anmsayacaksınız:
Mustafa Sabri Efendi (sonra şeyhülislam oldu); İskilipli Atıf Hoca; Said-i Nursi, Düzceli Zahit; Ermenekli Mustafa Safvet; Geyveli İbrahim Hakkı; … Liste uzar gider…
Padişahı ve işgalcileri överek kuvay-ı milliye güçlerine en ağır sözlerle küfretmeleri, halkı kışkırtmaları, yabancıların kılıcını sallamaları ihanetin açık belgeleridir..
İşte yayınladıkları bir bildirinin son cümleleri: "Şu alçaklar ve hempaları bu cinayetleri hep sizin sayenizde yapıyor; bunların vücudlarını külliyen dünyadan kaldırmak beşeriyet için, Müslümanlık için bir farz olmuştur."
Sonuçta bu derneğin üyeleri ve benzerleri tarihe hain, işbirlikçi, satılmış olarak geçti.

Günümüzde okumuşlar çoğaldı. Ama anlayış değişmedi. Üniversite hocaları bu kez liberal düşünce adına yabancı ülkelere hizmet ediyorlar.
Anadolu'daki özgürlük ve bağımsızlık hareketine saldıran Kürtçüler bugün de var.
İslâmcılar büyük sayılara ulaştılar.
Batı işbirlikçileri ve mandacılar liberaller adıyla medya ve siyasi piyasaya hakimdirler.
O dönemim ademi merkeziyetçileri şimdi küresel güçleri arkalarına almışlardır. Ve gerçek bağımsızlığı, ilericiliği, özgürlüğü savunan Kemalistler tıpkı o günlerde olduğu gibi bütün bu kesimlerin saldırıları altındadır.
Yine o dönemde olduğu gibi büyük devletler Kemalizm'in yok edilmesi için elbirliği etmektedirler.
Bir farkla ki; o dönemde Kemalistler Sovyetler Birliği ile ittifak yapmışlardı. Bugün öyle bir şansları yok…

Siyasal dincilik bu denli yükselirken, ayrılıkçılardan, AB solcularından ve liberallerden demokrasi ve özgürlükler adına büyük destek bulmaktadır.
Türkiye bir din faşizmine doğru ilerlerken; gidişatı görmemesi olanaksız olan kesimler iktidara destek olmaya devam etmektedirler.
Dergiler, gazeteler, televizyonlar, radyolar, internet siteleri ya hükümetin kontrolündedir. Ya da destekçilerinin....
Üç-beş üniversite hocasıyla başlayan ve Türkiye'de geçmişten bugüne olumsuz gördükleri her şeyden Kemalizm'i sorumlu tutan kolaycı anlayışlar "düşmanımın düşmanı dostumdur" diyerek birleşik bir cephe oluşturmuşlardır.
Bu öylesine büyük, saldırgan, bağırgan, demagog, maddi çıkarlara dayanan ve kinci bir cephedir ki; yaşaması Kemalizmin yok edilmesine bağlıdır. Bu cephe karşısında Kemalistlerin yanıt verme hakkı yoktur. Cılız bir karşı çıkış bile hep birlikte anında susturulur.
Böylece, Türkiye "bu ortam ve koşullar içinde bile" güllük gülistanlık olarak gösterilir.

Kemalizm'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği konusu içerisinde dinci ve Kürtçü kesimlerin eleştirisini daha önceleri yaptık
Şimdi sırada kendilerine "liberal" diyen, medyada önemli köşeleri tutan, kendilerinden başka her şeyi ukalaca eleştiren, dahası eleştirmeyi bırakıp her türlü aşağılamayı ve hakareti fikirmiş gibi yazabilen fikir soytarıları var.
En başta yabancı fonlardan beslenen hocalar var. Kimi TESEV'de, kimi Liberal Düşünce Topluluğu'nda, kimi kürsüsünde, kimi çeşitli kurul ve komisyonlarda, kimi yabancı projelerde sorumlu olarak bulunmakta, eş çoluk-çocuk çeşitli yerlerde yemlenmekte…
Basında Altan, Çandar, Göktürk, Bayramoğlu, Mahcupyan, Berkan, Turgut, Barlas, Birand, Çongar, Ülsever, Uluengin, Ardıç… vb.. soyadlı önde gidenlerin yanına yeni yetmeler de eklendi.
Boynuzlar kulakları geçti. İki kitap okuyup bir iki satır yazıp konuşmakla kendilerini düşünür sanarak ustalarının öğrettiği çirkin sövgüleri sıralamaya başladılar.

İşbirlikçi, dönme, satılmış liberallerin ortak noktası hiç birinin hiçbir soruna Türkiye'den bakmamasıdır. Daha doğrusu Türkiye'nin sorunları onları ilgilendirmemektedir. AB ve ABD'nin sözcüsüdürler. Onlara göre Batı uygarlıktır. Ne derse ne ederse doğrudur. Türkiye Batı'nın gördüğü ve değerlendirdiği gibidir. AB ve ABD ne isterse yapılmalıdır. Yoksa dünya ile entegre olamayız. Kapalı, yasakçı, yalnız, yoksul bir toplum oluruz. Kemalizm çok kötüdür. Kemalizm Türkiye'nin önünü kesmiştir. Bir an önce tam olarak ortadan kaldırılmalı, heykeller yıkılmalı, törenlere son verilmeli, Atatürk resimleri indirilmelidir…
Avrupa Birliği'nden Atilla Yayla'ya; Şerif Mardin'den Said-i Nursi çömezlerine kadar herkesin istediği budur.

Bu ortak noktaları belirttikten sonra ukalalık, saldırganlık ve aşağılamanın hangi düzeyde olduğunu gösteren bir yoruma kısaca değinerek ayrıntılara gireceğiz.
Derin Düşünce adlı bir internet sitesinde ulusalcı, Kemalist blog yazarlarının azlığından, hatta yokluğundan söz edilerek bir yorum yapılıyor. Deniyor ki, yazmak için önce öğrenmek, geçerli ve değerli bir düşünce üretmek, sonra yazmasını bilmek gerek. Bunlar zahmetli işlerdir. Kemalistler hayalleri yıkılmış olarak bir korku tünelinde sıkışmış durumdadırlar.
Mehmet Yılmaz adındaki saldırgan "İyi Ki Atatürk Kemalist Değildi" başlıklı yazısında da
Kemalizm'i her yıl değişen ürün modellerine benzeterek "2007 model Kemalizm bir ruh hali. Yenilgi ve korkudan zevk alma derecesinde bu dünyadan kopmuş olma hali…" diye alay ediyor..
Belli ki içerden ve dışardan acımasız saldırılarla zorlanan Kemalizm'in içine düşürüldüğü durum yazara büyük zevk veriyor. Alay ediyor, utkunun tadını çıkarıyor…
Yani diyor ki; Kemalizm'in zaten savunulacak bir yanı yoktur. Kemalistler cahildir. Yazmak zor zenaattır… Kapasiteleri, ufukları, düşünceleri , projeleri yok.. Adamlar korkudan ölüyorlar!...

Doğan Gürpınar adlı bir başka liberal çömezin değerlendirmesi de şöyle:
"Günümüzde Kemalizm entelektüel anlamda bir değer taşımaz. Çökme noktasına gelmiştir. Bugün geçmişe tezat teşkil eder şekilde, Kemalist entelijansa diyebileceğimiz kesim daha az birikimli, daha zayıf eğitimlidir. Kemalizm bir aydın ideolojisinden bir yarı-aydın ideolojisine dönüşmüştür. Hatta sorun aslında bir Kemalist ideolojinin olduğunun varsayılmasıdır. Oysa ki; aslında hiçbir tutarlılığı ve bütünlülüğü olmayan anlamsız laf salataları ve demagojiye Kemalizm demek, tarihsel Kemalizm'e saygısızlık olur."

Yazıdaki fikir çelişkisine dikkat isterim.

Liberal olduklarıyla övünenler aslında liberal filan değildir. Sadece bu etiketi kullanmak işlerine geliyor. Okumak, öğrenmek, düşünce üretmek, yazmak, edebiyle tartışmak kolay değil. Ama liberal kılığına girip emperyalizmi savunmak, onlara kiralanmak kolaydır. Bu yafta altında ülkesine, ulusuna, halkına ve karşı düşüncedeki insanlara tutulan köşelerden sövüp saymak daha da kolaydır.
Lâf salataları ve demagojiye Kemalizm adını yakıştırmaları da Kemalizm'e dolaylı bir hakarettir. Düşünce kılıfına sokarak yalan ve demagoji üretmek liboşların özel becerisidir.
Sistemleştirilmiş düşüncelerin açıklanması için lâf salatası ve demagojiye gerek yoktur. Kemalizm bir çağdaşlaşma ideolojisidir. Sistemli, mantıklı, uyumlu düşünceler bütünüdür.
Görülen odur ki; liboşçukların birçoğu Kemalizm'i doğru dürüst incelemek gereği duymadan atıp tutmakta, okullarda öğrendikleri bazı ezberlerle, ustalarının demagojilerini Kemalizm sanmaktadırlar…

Liberallerin büyük çoğunluğu sol döneklerden oluşur. 12 Eylülden sonra dönmeye başladılar. Bir kısmı Özal yalakalığı yaparak köşeyi döndü. Bir kısmı da kendi ideolojileri dağılınca tutunacak bir dal olarak liberal oldular. Geçmişte de Kemalizm'i doğru düzgün kafa yormadan eleştirmiş ve daha büyük bir hayal olan sosyalizme yönelmişlerdi.
Geçmişteki bu yanlışlarını da kabul edemediler. Kemalizm'in sürekli doğrulanmasını içlerine sindiremediler.
Bu ortamda liberal olmak Kemalizm'e saldırmanın ödülünü almak, yitirilen şöhrete ve servete kavuşmak en akıllıca iştir.
Sol dönmeler bu fırsatı da kaçıracak kadar aptal değildiler…
Bugün her yerde liberal yaftalı işbirlikçilerin cirit atıp at oynatması bu yüzdendir.
(Sürecek…)

Kemalizme Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği - 2 - Altan ARISOY





(Liberal Kisveli Kemalizm Düşmanlığı)
-2-

Liberallerin çoğunlukla Radikal, Referans, Star, Zaman, Taraf gibi gazetelerle Sabancı, Boğaziçi gibi vakıf üniversitelerinde ve TPE, LDT, Derin sular vb gibi internet sitelerinde toplandıklarını görüyoruz. Şöhret olmak, para kazanmak, satın alınmak, piyasayı savunan liberallere, iktidara ve holding medyasına yaramaktadır. Bu yüzden bütün medya araçlarında etkin bir durumdadırlar. Özal'ın "ne yapıp edin köşeyi dönün" şeklinde her türlü yasasızlığı, ahlaksızlığı olumlayan ve bu kesimlerin övüp göklere çıkardıkları siyaset anlayışı insani değerlere ne kadar yabancıysa, liberal değerlere de o kadar yakındır…
İktidara yem torbasından bağlı olan medyanın yapabileceği iş liberalleri kemalistlerin üzerine salıvermektir.
El hak liberaller aldıkları paranın karşılığını en azından yirmi beş yıldır hakkıyla ödemektedirler…Haklarını teslim edelm.
Her yerde, her konuda karşımızda ayrık otu gibi yayılan bir "liberal görüş öykünmecileri " çıktı. Asıl kimliklerini gizleyerek medyada yoğunluk ve ağırlık kazandılar. Aslında birçoğu da "ne iş verirseniz yaparım abi !.." diyerek basın alanında kendini pazarlayanlardı!..
Bu yüzden Türkiye'de egemen düşünce grubu gibi görünmekle birlikte işin özü böyle değildir.
Siyasal ortam değiştiğinde ortadan toz olduklarını göreceksiniz… Çünkü onlara para veren kalmayacaktır!..

Derin sular sitesi yazarlarından Serdar Kaya "Kemalizm" adlı bir çalışma yayınlamış. Kemalizm'i yerden yere vurmak için ne gerekiyorsa yapmış.
Takdir edilir ki liberallerin fikir diye ortaya attıkları her çamuru yüzlerine fırlatmak kolaydır. Ama ezbere söylenmiş binlerce iftirayı çürütmek çok uzun bir çalışmayı gerektirir. Üstelik, iftira her zaman atıldığıyla kalır. Asla bütünüyle yok edilemez.
Ayrıca, kimseyi dinlemedikleri ve her şeyi zaten bildikleri için bunlara söz anlatmak beyhudedir. Ama denemekten zarar gelmez:

Başlayalım:
Bilimsel bir doğru ortaya koymaya çalışırsanız yapacaklarınız bellidir:
Önce incelediğiniz fikri tam olarak anlamalısınız.
Sonra, bu düşüncenin sizin bilgilerinize ve birikiminize, inandığınız doğrulara yanlış gelen taraflarını bir güzel inceleyeceksiniz…. O fikrin analizini yapacak ve onaylanmayacak yanlarını bilimsel olarak ortaya koyacaksınız.
Yani, tez, antitez, analiz, sentez denilen bilimsel aşamalar böylece yılları alan çalışmalarla ortaya çıkacak.
Ve bu verileri daha da güzel bir ülke ve dünya yaratmada değerlendirerek insanlığa hizmette bulunacaksınız!…
Her şey ne güzel olur değil mi?... Böylece Türkiye'nin bilim çevreleri de bütün insanlığın gelişmesine bilimsel katkılarda bulunur…
Özlemimiz budur.
Ama Türkiye Cumhuriyeti'ne kastettiğiniz zaman karşınıza çıkan her doğru karşısında Hasan Celal Güzel gibi iftira ve isnat atarak haklılığınızı kanıtlamaya çalışırsanız ya kafayı yediğiniz ya da satılmışlığınız söz konusu edilir Hasan Celal beleşten ulaştığı ve ırzına geçtiği makamlardan aşağılara inince, aklına gelen her şeye hakaret edip suçlamayı, desteksiz, kanıtsız iftira atmayı alışkanlık edindi.
İflah olmaz bir laik cumhuriyet düşmanıdır… 1980'lerde Milli Eğitim bakanı olarak laikliğe karşı eylemlerin hamisi olmak sicilinde kayıtlıdır. Bu yanıyla 90' lardaki türban eylemlerinin baş sorumlularındandır…
Tarihi doğru değerlendirdiğimiz zaman görülecektir ki; eğitim sistemimiz, cuntanın milli eğitim bakanı H. Sağlam ve arkasından gelen, Vehbi Dinçerler ve H.C Güzel'in uygulamalarıyla bu duruma düşmüştür...
Şimdi Serdar Kaya'nın düşünce diye sunduğu karalamaları, saldırı ve hakaretleri sınırlı da olsa yanıtlamaya çalışalım:

Serdar KAYA Kemalizm adını verdiği çalışmasında ustası Taha Parla'dan şu alıntıyı yapıyor:
" Atatürk inanmadığı konularda cepheden mücadele yapmıyor. Susmuyor, dikkatli, ölçülü eleştiri yapmıyor.İnandığının tam tersi övebiliyor ve yüceltebiliyor.."
Serdar Kaya, Taha Parla'yı "Atatürk'ün siyasal alanda çok tehlikeli biri olarak kabul edilmesini mümkün kılan noktaya dikkat çekiyor" diye yorumluyor.
Atatürk'ün siyasal alanda- ve uğraştığı her alanda- karşıtları için tehlikeli olduğu doğrudur. Ve olumlu bir değerlendirmedir.
Ama Taha Parla ve Serdar Kaya bunu demiyorlar. Bu anlamda değerlendirileceğini bilseler eminim ki başka şekilde yazarlardı.
Arkadan dolanarak Atatürk'ü yalakalıkla, tutarsızlıkla, sinsilikle suçluyorlar.. Fırsatını bulunca arkadaşlarını sattığını, saraya ihanet ettiğini, güvenilmez bir kişilik olduğunu belirterek küfrediyorlar…
Gerçek şu ki; Mustafa Kemal düşündüklerini daha öğrenciliğinde yazıp söylemeye başlamış ve ölünceye kadar da aynı yolda ilerlemiştir. Sadrazama ve padişaha görevin gerektirdiği nezaket ve resmiyetle hitap etmiştir. Yeri geldiğinde de hiçbir komutanın cesaret edemediği eleştirileri yapmıştır. Suriye'den gönderdiği savaş ve orduyla ilgili raporlara bakılabilir.
19 mayıs 1919 günü bir genelge göndererek "savaşı başlatıyorum. Saltanatı ve hilafeti kaldıracağım, cumhuriyeti kuracağım, laikliği getireceğim" demediği için suçlanabilmesi olsa olsa dedelerinin intikamını söverek almaya çalışanların kendilerini tatmin yoludur.
Ayıp olan, bu küfürlerin bilim kılıfında yapmaya çalışılmasıdır.

Serdar Kaya devam ediyor:
"Demokrasiye geçildikten sonra da Kemalizm Türkiye'nin resmi ideolojisi olmaya devam etti. Topluma yıllarca Kemalist doktrinler telkin edildi."
Neresini düzeltelim?!...
Hemen belirtelim ki; Kemalizm 1938'de Atatürk'le birlikte öldürülmüştür. Kemalist doktrinler(!..) diye bir kavram yoktur. Cahilcedir. Telkin edilenlerse içi boş bir Atatürk sevgisidir.
Kemalizm'e zarar veren, onu yok eden de bu içi boş söylemlerle yapılan aldatmacalardır.
Atatürk'ün ölümünden sonra Kemalist ideolojinin yaşatıldığına örnek bulunamaz.
Kaldı ki; kimileri de "Kemalizm diye bir ideoloji yoktur" demektedirler.
Onlar da bilim adına saçmalamaktadırlar. Bilim adına birileri var diyor. Öteki ise yok…
Atatürk karşıtları önce kendi aralarında "Kemalizm var mı, yok mu" diye bir karara varmalı ve daha sonra saldırıya geçmelidirler.
Bir yanda "devletin resmi ideolojisi Kemalizm'dir" diyerek saldıranlar, öte yanda "zaten Kemalizm diye bir ideoloji yoktur" diyenler…
Amaç, Kemalizm'i yok etmek… Bunun için din de, bilim de, ideolojiler de, kavramlar da rahatlıkla kötü amaçla kullanılmaktadır.
Yeter ki Kemalizm yok olsun!...
Suçlamalar güldürü konusu olacak kadar tutarsızdır....

"Kemalizm ….cumhuriyetçilik ilkesini dar anlamlı olarak tanımladı….. cumhuriyetin ilan edilmesiyle halk egemenliğinin de tesis edildiğini iddia ediyordu…"
Hayır…Asla doğru değildir. Kemalistler asla böyle kolaycı bir yaklaşım benimsemezler.. Her dönemde görülen yardakçı yayınlar olmuştur. Ama Kemalizm'in asıl yaratıcılarının böyle değerlendirmeleri olmamıştır. Tam tersine, amaçlara ulaşmak için gerekenleri her zaman açıklıkla vurgulamışlardır.
Atatürk'ün söylevleri bunun en açık kanıtıdır…

Kemalizm düşmanlığına soyunan Serdar Kaya devam ediyor:
"Türkiye cumhuriyetinin kısa tarihinde yaşanan korkunç ayrımcılık ve insan hakları ihlallerini doğru bir şekilde öğrenmesine izin verilmeyen kitleler…"
Demek ki Türkiye cumhuriyeti korkunç bir ayrımcılık yapmış. İnsan haklarını sürekli
İhlal etmiş. Gerçeklerin öğrenilmesine izin vermemiş!…
Ama yazar bunların hepsini biliyor ve TC'ni suçluyor…
Sormak gerekiyor. Saklanan gerçekler nelerdir?
Devletin masum insanlara karşı baskı uyguladığını, cinayet işlediğini, insan haklarını gözetmediğini, korkunç bir ayrımcılık yaptığını iddia ederken örnek vermemekle birlikte anlatılmak istenenler bellidir…
Öncelikle "korkunç bir ayrımcılık" derken büyük bir iftira atılmaktadır.
Çünkü, Türkiye'de azınlıklar dışında yurttaşlık haklarının bazılarından mahrum edilen hiç kimse yoktur. Yüzde doksan dokuzu Müslüman diye tanımlanan Türkiye'de yüzde bir bile ayrımcılık yoktur.
Liberalizm adına Kemalizm'i suçlayanlar Avrupa ve ABD'de liberalizmin ne kadar var olduğuna, insan haklarının ne kadar çiğnendiğine neden bakmazlar?...
Onların uygulamaları bizim önlemlerimizden birkaç kat fazladır…

Devrimlerin yerleştirilmesi sırasındaki olayları ve doğudaki birçok yerel egemenin isyanı bastırılırken yaşananları tek yönlü değerlendirmek nerdeyse gerçekleri yakalamak şeklinde anlaşılmaktadır.
Özellikle Kürt ayrımcılığı hareketi bu konuyu bilinçli olarak kullanmaktadır.
Ama, Cumhuriyet döneminde görülen isyanların özel nedenlerinden ve etkiledikleri çevrelerin kimler olduğundan hiç söz etmezler….
Çünkü bunları yazarlarsa utanırlar…
Dillere destan olan Ahmet Arif'in "33 kurşun" şiiriyle yaşatılan ve cumhuriyetimize karşı en büyük eleştirilere kaynak olan olay bile böyledir.. Tek yönlü iletişimle şairin duyguları galeyena getirilebilmiştir. Ayrımcılığın her olayı kendi amaçları için kullanmasına en güzel örneklerden biridir. Ama yörenin egemenlik anlayışı, önlemlere karşın kaçakçılığın sürdürülmesi, yasalara baş kaldırma hiç sorgulanmadı.. Onlar masum insanlar mıydı? On binlerce koyun çalmaktan, kaçakçılık yapmaktan neden söz edilmez?.. Dersimde binlerce kilometre kare alana devleti sokmamak, yasalara karşı çıkmak, vergi vermemek suç değil midir?
Hangi devrim ortamında bu olaylar görmezden gelinebilir?
Asıl sorgulanması gereken bu anlayış değil midir?...
Doğru bilgi şudur: Türkiye bir devrim yaşamıştır… Bu devrimi yerleştirmek için uğraş verilmiştir. Devrim karşıtlarının yok edilmesi zorunluluktur…
Uygulama sırasında kimi görevlilerin yaptıkları yanlışlar başka konudur…
Ve Türk devrimi dünyada görülen bütün devrimlerden daha insancıldır. Hatta, benzerlerine göre hiç kan dökülmeden yerleşmiştir, diyebiliriz…
Bu eleştirileri yazanların dünya tarihine şöyle bir bakmaları bile şikayet etmeleri yerine şükretmelerine yol açacaktır...
Elbette, dürüst olmak kaydıyla…

Yazar o kadar ileri gidiyor ki; "Siyaset bilimci olmayan Kemalizm ideologlarının halk egemenliği ve ulusal egemenlik kavramları arasındaki farkı bilmeden, birbirlerinin yerine kullanmakta olduklarını da belirtmekte yarar var…"
Diye kestirip atıyor…
Bu engin bilgisizliğe, ukâlalığa diyecek bir şey yok!..
Kalemi elinize alınca kızdığınız herkesle ilgili olarak iftira ve hakaretle dolu sayfalar yazabilirsiniz…
Tabi biraz doğru bilgiye ve insanca vicdana (duyunca) sahipseniz bunları yapamazsınız.
Halk bir ülkede şu anda yaşayan insanlardır. Ulus ise bir toplumsal aşamayı ve geçmişten geleceğe doğru yaşatılan ortak bir bilinci temsil eder.
Gerçekte halk egemenliği şu anda yaşayan insanların tercihlerini, ulusal egemenlik ise ulusun söz ve karar sahibi olduğunu anlatır. Daha geniş bir kavramdır. Ulusal egemenlik ulusal bilinçten doğar. Halk egemenliği çok etnisiteli toplumlarda geçerlidir. Daha çok demokratik güncel yaşamla ilgilidir. Yerel yönetimlerde, demokratik yasaların yapılıp uygulanmasında hakim olan görüştür. Ulusal egemenliğin de bir göstergesi olabilir. Ama onu temsil etmez.
Anlam olarak birbirine yakındır. Etnik olarak büyük çeşitlilik ve farklılık göstermeyen devletlerde halk egemenliği ile ulusal egemenlik benzer anlamda kullanılabilmektedir.
Türkiye de bu ülkelerden biridir. Anadolu'da yaşayan bütün unsurların "Türk" ortak paydasında bütünleşmeleri amaçlanmıştır. Bu amaçla ulus egemenliği sıkça kullanılmıştır. Bilgisizlikle ilgisi yoktur..
Bu iki kavram bilimsel olarak aynı anlamda kullanılamaz. Bilimsel anlamda eleştirilmesi doğru olabilir. Ancak Türkiye'nin uluslaşmasını amaçlayan insanların bu iki kavram arasındaki farkları bildiklerini ve bilerek kullandıklarını kabul etmek gerekir.İşin doğrusu budur.
Fakat, yazarın iyi niyeti yok." Siyaset bilimci olmayan Kemalizm ideologları" diyerek Atatürk dönemi aydınlarını karalamaya kalkıyor
Acaba 80 yıl önce dünyanın neresinde siyaset bilimcisi ideologlar vardı?
Böyle bir bilim adı var mıydı? Nerelerde okutuluyordu? Bilen var mı?..

Hiç merak edilmesin. Kemalist dönemin aydınları bugünkü fırsatçı, çıkarcı, kopyacı, taklitçi, satılmış aydınlarının, düşünür ve yazarlarının yanında 24 ayar saf altın gibi parlamaktadırlar.

"Bu türden faşist uygulamalar 2. Dünya Savaşı ardından tarihe karışmış olduğundan … bu tuhaf ilkelerin ilericilik olarak sunulması ise Türkiye'ye has bir gericiliktir…"
Kapitalist dünyanın faşizm dönemiyle sosyalist diktatörlüklerin araç, gereç, yöntem bakımından benzerlikleri vardır. Her iki taraf kendi ideolojisinin üstünlüğünü kanıtlama çabasındadırlar. Çok çalışan, çok üreten, karşıtlarından üstün olduğunu kanıtlamaya çalışan disiplinli ve koşullandırılmış toplumlar söz konusudur.
İkinci dünya paylaşım savaşından sonra kaçınılmaz son geldi. Dünyada önce faşizmin ve sonra giderek sosyalist rejimlerin yıkıldığına tanık olduk.
Türkiye ise bu iki bloğun dışındadır. Özgün bir devrim yapmıştır. Akıl ve bilim çerçevesinde belirlenen ilklere bağlı olarak kendi yolunda yürümüştür.
İlericilik, kurallara karşı çıkmak değildir. Kuralları gericilik diyerek bir kenara koyamaz. Kuralsız, yasasız, ilkesiz insan ve toplum yoktur.
1930'lu yıllarda kamu kurumları ve fabrikalarda toplu beden eğitimi yaptırılması gericilikse günümüzde dünyanın büyük şirketleri sadece bedenleri değil, ruh ve beyinleri de istedikleri şekle sokmaktadır. Siz bugünkü kölelik düzenine liberalizm diyerek, dönüp 1930'lu yıllara saldırırsanız özgürlükleri savunduğunuza kimseyi inandıramazsınız.
Ayrıca o yıllarda dünyanın bütün ileri ülkeleri propagandalarını bu çeşit etkinliklerle yapıyor, hastalıklarla nasıl savaştıklarını ve nasıl sağlıklı bir toplum yarattıklarını göstermeye çalışıyorlardı. Türkiye neden yapmasın?..
Ayrıca, Türkiye'deki uygulamaları faşist ya da sosyalist ülkelerdeki uygulamalara benzetmek bile yakışıksız bir iftira olur.
"Tuhaf ilkeler" ne anlama gelmektedir? Devletin halkçı, devrimci, laik, ulusalcı, cumhuriyetçi olması tuhaf mıdır? Batı'yı örnek alan liberaller o devletlerin halkçı, ulusalcı, cumhuriyetçi, laik, ilerici olmadığını söyleyebilirler mi acaba?
Bunlar dünya sahnesinde var olmak isteyen ulusal devletler için olmazsa olmaz koşullardır…
Batı için zorunlu olan bizim için gereksiz deniyorsa, başkadır.

"Kemalizm'in bir başka özelliği otoriter bir yapılanma ile hakim kılınacak ithal değerlerin toplumun o güne dek sahip olduğu tecrübe ve birikimleri ikame edebileceğini zannetmesi…"
Dünya uygarlığı bir bütündür. Uygarlığın birikimlerinden yaralanmaya çalışmak da çağdaşlaşmanın gereğidir. Bilim ve teknoloji nerdeyse oradan alınır. Bu duruma ithal değer denemez. Eleştiri yaparken doğruları da göstermek gerekir.
Bilmediğimiz doğru seçenek neydi acaba?..
Cumhuriyet öncesi güçlere teslim olmak mı?...

"Türk toplumunun kendi özgün ırasını ve bağımsız kimliğini korumayı esas almaktan bahseden Kemalist söylemin neden halka zorla şapka giydirmeye çalıştığı sorusuna verebileceği makûl bir cevabı maalesef yok…"
Kemalizm, Türk toplumunun özgün ırası ve bağımsız kimliğini esas almıştır. Dilini, kültürünü, tarihini ve bütün değerlerini ortaya koyacak çabalar göstermiştir. Şapka giyilirken çıkarılması istenen fes bir Türk başlığı değildir. Zaten şapka yasası kamuda geçerli olan bir uygulamadır. Bu uygulama ile Türkiye'nin her yöresine, her inanca, her etnik yapıya göre faklı olan ve toplumda birliği ve ilerlemeyi temsil etmeyen dağınık giyim şekillerine bir yol ve yön gösterilmiştir. İnsanlar devrimi ve ilerlemeyi benimsedikleri ölçüde kıyafetlerini yeni modellere göre düzeltmişlerdir.
Sivil olan hiç kimseye zorla şapka giydirilmemiştir.
Ama şapka giymek zorunda olmayanların isyanlarına tanık olunmuştur. İnsaf edin…
Kıyafet düzenlemelerinin ne denli önemli olduğu türban tartışmalarıyla daha iyi anlaşılmış olmalıdır.
Şapka yasasını küçümseyerek ilericilik- devrimcilik yapanlara ithaf olunur…

"Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer nokta da Kemalizm'in daha önce ortaya atılmamış olan hiçbir düşünce içermiyor oluşu…"
Daha önce dünyanın hiçbir ülkesinde Kemalizm'e yakın bir ideoloji olmamıştır. Halkçılık, devletçilik, devrimcilik, ulusalcılık, laiklik tam anlamıyla Türkiye'ye özgüdür. Başka ülkelerde kullanıldığı anlamlardan faklıdır. Kemalizm bütün bunlarla yepyeni ve özgün bir sentez yaratmıştır.
Yeni değildir demek o sözcüklerin daha önce de aynı anlamda ve bir sistem oluşturacak şekilde kullanıldığı anlamına gelir ki, yanlıştır..
Bilim insanları "Kemalizm kapitalizm ve sosyalimin dışında kalan dünya için üçüncü yoldur" derken bizim liberal kılıflı gericilerimizin Kemalizm'i kötülemek için uğraşmaları anlamlıdır..

"…Kemalizm 'ulu önder' gibi ifadelerle Mustafa kemal'in anısına tamamen endekslenmiş olmasından ötürü 1930'lara çakılı kaldı…"
Bu söylem son yıllarda bir moda oldu. Kemalizm denince akıllarda 1930'lu yıllar kaldı. 1930'lu yılların uygulamaları dönemi itibarı ile oldukça ileridir.21. yüzyıldaki Kemalizm de ilerici olacaktır. Zira Kemalizm'i oluşturan ana fikir akıl ve bilime dayanır. Bağımsızlık ve ulusal egemenlik temelinde Kemalizm'in ilkeleri de gelişmeye açıktırlar…

Türkiye'nin Avrupa'ya ve daha da önemlisi dünyaya entegre olabilmesi adına 'ilerici' olduğunu iddia eden bu gerici ideolojiden kurtulması gerekiyor.."
Sonunda eveleme ve geveleme bitti. Bakla ağızdan çıktı..
Hemen söyleyelim ki Türkiye Avrupa'ya ve dünyaya entegredir. Kemalizm'le bu entegrasyon daha iyi olacaktır.
Entegre olmaktan amaç Batı'nın sömürgesi olmak, soyulmak, parçalanmak, kendine efendi bulmak, geri kalmak mıdır?...
Yoksa kendi sağlam yolunda ilerleyip çağdaş dünyada yerini almak mıdır?..
Birinci yol işbirlikçi liberalizm, ikinci yol ise Kemalizm'dir…
Sizce hangisi ilericiliktir?...

Rasim Ozan adlı liberal-demokrat genç de tpe.org.tr'de yayınlanan "Kemalizm'i İhaleye Açalım" yazısında üstüne düşen görevi hakkıyla yapıyor. Kemalistlerin niteliksiz, beceriksiz, gerici olduklarını söylüyor. Bu yüzden Kemalizm de saygınlığını yitirip rezil olmuş. Andrew Mango ve Bernard Lewis'e Kemalizm yeniden yazdırılmalıymış. Kemalizm o zaman bugünkünden daha saygın olurmuş…
Yazının sahibi Kemalistlerin çok niteliksiz, bilgisiz, değersiz olduğunu söyleyerek asıl demek istediğini yumurtluyor: Kemalizm yerlerde sürünmekteymiş!..
Büyük laflar ediyor ama yazdıklarından Kemalizm'i bilmediği ortaya çıkıyor.

"Her argümana atlayan, serinkanlılığını tamamen kaybetmiş, kafası kesilmiş horoz gibi hareket eden bir sözde ideoloji haline geldi Türk milliyetçiliği ve Kemalizm.. "
Kemalizm açık, net ve belirgindir. Kendi argümanları vardır. Kendilerine Atatürkçü ve Türk milliyetçisi diyen herkesi Kemalist diye tanımlamak, her ikisine aynı anlamı vermek, Türkiye'de olumsuz her şeyin sorumluluğunu Kemalizm'e yıkmak fikir midir?. Duyulan her sözü, yapılan her olumsuzluğu, her kötü örneği kemalistlere mal etmek kasıtlı bir saldırı değil midir?..

"Bugünün ulusalcılığı … teorik dili ve art alanı bütünüyle Türk sol geleneğinin bir devamı niteliğinde. Bu durum Kemalizm ve Türk milliyetçiliğini iyice feci bir duruma sokuyor. 20'lerve 30'larda oluşan Kemalizm hattından çok saptırılmış bir Kemalizm bu…"
At gözlüğüyle ve şablonlarla bakınca sol ve milliyetçilik uzlaşmaz kavramlar gibi görünür. Ama ulusalcı olmadan, ülkesini, halkını sevmeden solcu olmak zaten olası değildir. Kemalizm'in ulusalcılık anlayışı kültürel bir yurtseverliktir. Köken farklılığı gözetmez. Yabancı servislerin kışkırtmaları ile çatışan gruplara bağlı insanların sonraki dönemlerde de değişim ve gelişim göstermeden savaşmaya devam etmeleri nasıl beklenebilir?. Nasıl eleştiri konusu yapılabilir?
Ayrıca Kemalizm ve Türk milliyetçiliği kavramları üstünkörü ve birbirinin anlamdaşları gibi kullanılamaz. Bunu Türk-İslâm sentezcileri ve ırkçılar yapar…
Kemalizm gelişmeye açık bir ideolojidir. Yazarın nasıl anladığı belli olmuyor ama 20'li 30'lu yıllara göre kendini yenilemesi zaten gereklidir.
Kemalist devrimciliğin gereklerinden biri de budur..


Liberallerin nerdeyse bütün güçleriyle Kemalizm'le savaşmalarının nedenlerine değindik. Ama asıl nedeni Duverger açıklıyor:
Geri kalmış ülkeler "Batı'nın gelişmiş ülkeleri gibi liberalizmin ya da kapitalizmin yollarından giderek aynı düzeye gelemezler... Aşırı derecede planlı ve merkezi ekonominin yol açacağı zararlar aşırı derecede liberal ekonominin yaratacağı zarar ve hatalar kadar büyük olacaktır. Bu durumun farkına varan gelişmekte olan ülkeler, Kemalizm'in karma ekonomi sistemine yönelmektedirler." (Duverger )

"En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan Miletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir" (Mustafa Kemal, Hakimiyet-i Milliye)

"Liberalizm, sömürgelerde uygulanmış bir sistemdir! Oysa biz sömürge değiliz ve olmayacağız. Liberalizmi düşünmek, devrimi inkâr etmektir" (Ahmet Hamdi Başar'dan aktaran, Hüsnü Merdanoğlu, ) ( *)

Yeri gelmişken liberalizmin bütün özgürlük ve saydamlık söylemlerinin- serbest piyasa, hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği, ifade özgürlüğü vb- bir kandırmaca olduğunu da vurgulayalım.
Liberal demokrasi denilen şey adaleti ve sosyal devleti yok eden, güçlünün her zaman haklı olduğu bir düzendir. Sadece sermaye sahiplerine hizmet eder. Bırakın birey özgürlüklerini, büyük sermaye karşısında hiçbir güce özgürlük ve eşitlik tanımaz.
Sermayeye sahip olan; ekonomiye, siyasete, devlete de egemen olur.
Kişilere verildiği sanılan özgürlükler aslında koca bir yalandır.
Özgürlük, saydamlık, fırsat eşitliği, adalet söylemlerinde dürüst olsalar talan ve yağma ekonomisine, yolsuzluklara, siyasal partiler ve seçim yasasına, şeriat özlemlerine karşı savaştıklarını görecektik
Oysa liberaller bu yapıyı koruyan kesimlere destek vererek habire Kemalizm'e veryansın ediyorlar…
Düşmanların bile savaş kuralları vardır.
Liberallerde o da yok…

Gerçeği bir kez daha vurgulayalım:
Siyasal İslamcıların emperyalizm hizmetçiliği bütün dünyada bilinir.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle liberaller de bu kervana katılmışlardır.
Amaç Kemalist ulus devleti bütünüyle tarih sahnesinden silmektir.
Yüzyılın en büyük intikam savaşında emperyalizm birçok kaleyi düşürmüş, birçok ihanet erbabını satın almış, beyinlerimizi iğfal etmiş ve memleketin her tarafını bilfiil işgal altına almayı başarmıştır.
Ahval ve şerait bundan ibarettir.
Bu ahval ve şeraitte yapılması gerekenler Türk gençliğine düşmektedir.

Altan ARISOY

(*) Vural Savaş:"Liberaller Kemalizm'e Neden Düşman"
 

medalt47

New member
İskilipli Atıf Hoca Efendi İstiklal mahkemesinde yargılanırken;
Hakim'in ona sormuş olduğu;
-"Hoca başındaki bir bez parçası, onu çıkarıp şapka taksan ne olur sanki" sorusuna verdiği şu cevap herhalde inancı uğruna şehadeti göze almış bir insanın,evrene at gözlüğü ile bakanlara tokat gibi gelmiştir diye düşünüyorum.
-"Hakimin arkasındaki Türk Bayrağı'nı gösterip, oda bir bez parçası, onu indirip ingiliz bayrağı asalım o zaman" demesi hakimin suratına adeta tokat gibi inmiştir.
En ilginç olanı ise İskilipli Atıf Hoca Efendi kanun çıkarılmadan önce yazdığı bir eser yüzünden suçlanmasıdır.Hukukta geriye uygulama veya şamil yoktur. Bilen bilir işte, ama oluyor. Telafisi devlet adabındadır.
Peki İskilipli Atıf Hoca Efendi neden idam edildi?
1. Suikast: Suçsuz olduğu ispat edildi.
2.Şapka kanununa muhalefet suçu: Şu anda ülkenin %95'i şapkasız dolaşıyor ve hala şapka kanunu geçerli. Neden kimse idam edilmiyor?

Not: Atıf Hoca Efendi sadece bir örnekti. Bu örnekler çoğaltılabilir. Ayrıca isteyen olursa İskilipli Atıf Hoca Efendi ile ilgili 2 cd'lik bir film var onuda izlemelerini tavsiye ederim.
Saygılar...
 

64general1

New member
Aferim Vatana milletin birliğine saldırmayı iyi öğretmişler size.devam edin bu ülke bölünecek sayenizde.
 

medalt47

New member
Aferim Vatana milletin birliğine saldırmayı iyi öğretmişler size.devam edin bu ülke bölünecek sayenizde.
Doğruları söylemek ne zamandan beri vatanın milletin birliğine saldırmak demek oluyormuş.Acaba kavramların anlam ve içeriği değişti de bizim mi haberimiz olmadı.
Arkadaşım söylediklerimde yanlış bir kelime veya cümle varsa tersini ispat et teşekkür edeyim ama yoksa bu sefer ben sizi özür dilemeye çağırıyorum..:clap
 

64general1

New member
Doğruları söylemek ne zamandan beri vatanın milletin birliğine saldırmak demek oluyormuş.Acaba kavramların anlam ve içeriği değişti de bizim mi haberimiz olmadı.
Arkadaşım söylediklerimde yanlış bir kelime veya cümle varsa tersini ispat et teşekkür edeyim ama yoksa bu sefer ben sizi özür dilemeye çağırıyorum..:clap
Bu dediğin iddialar doğrulanmamış iddialar doğru olsa bile 10-20 yıllık olaylar.Aydın Doğanı bende günahım kadar sevmiyorum bu adam emperyalist işbirlikçisi ama siz adamın medyası hükümete muhalefet etti diye doğrulanmamış arşiv çıkartmanız,seni gerçek emperyalist maşası yapar.
 

Elasis

New member
Bu dediğin iddialar doğrulanmamış iddialar doğru olsa bile 10-20 yıllık olaylar.Aydın Doğanı bende günahım kadar sevmiyorum bu adam emperyalist işbirlikçisi ama siz adamın medyası hükümete muhalefet etti diye doğrulanmamış arşiv çıkartmanız,seni gerçek emperyalist maşası yapar.
Sn.64general1 bu olay yakın tarihte değil İstiklal mahkemelerinde yaşanmış İskilipli Atıf hocanın ailesi tarafından nakledilmiş bir olaydır. Zannedersem kel Ali lakaplı bir hukukta ehil olmayan bir kişi tarafından yargılanmıştır. Yani Doğan medyası ile alakası yoktur. Olayın gerçekliği ne kadar doğru ya da abartılmıştır bilemem. Fakat keyfi bir yargılama ile masum bir insanın canı alınmış ve belli bir zaman sonra Kel Ali lakaplı hakimde piskolojik sorunlarından dolayı kendini kafasından vurarak intihar etmiştir. Diğer bir olaylarla karştırmıyorsam olay budur.
 

kenan usta

New member
İskilipli Atıf Hoca Efendi İstiklal mahkemesinde yargılanırken;
Hakim'in ona sormuş olduğu;
-"Hoca başındaki bir bez parçası, onu çıkarıp şapka taksan ne olur sanki" sorusuna verdiği şu cevap herhalde inancı uğruna şehadeti göze almış bir insanın,evrene at gözlüğü ile bakanlara tokat gibi gelmiştir diye düşünüyorum.
-"Hakimin arkasındaki Türk Bayrağı'nı gösterip, oda bir bez parçası, onu indirip ingiliz bayrağı asalım o zaman" demesi hakimin suratına adeta tokat gibi inmiştir.
En ilginç olanı ise İskilipli Atıf Hoca Efendi kanun çıkarılmadan önce yazdığı bir eser yüzünden suçlanmasıdır.Hukukta geriye uygulama veya şamil yoktur. Bilen bilir işte, ama oluyor. Telafisi devlet adabındadır.
Peki İskilipli Atıf Hoca Efendi neden idam edildi?
1. Suikast: Suçsuz olduğu ispat edildi.
2.Şapka kanununa muhalefet suçu: Şu anda ülkenin %95'i şapkasız dolaşıyor ve hala şapka kanunu geçerli. Neden kimse idam edilmiyor?

Not: Atıf Hoca Efendi sadece bir örnekti. Bu örnekler çoğaltılabilir. Ayrıca isteyen olursa İskilipli Atıf Hoca Efendi ile ilgili 2 cd'lik bir film var onuda izlemelerini tavsiye ederim.
Saygılar...
BERABER Mİ YAŞADIN HOCANLA

HOCAN BU VATAN BÖLÜNÜRKEN İŞGALDEYKEN KADINLARIMIZ SİZİN GAVUR DİYE ADLANDIRDIKLARINIZIN ALTINDAYKEN HOCAN NERDEYDİ
ANLATSAMDA ANLAMAZSIN BOŞVER
 

ibr_dmz

New member
BERABER Mİ YAŞADIN HOCANLA

HOCAN BU VATAN BÖLÜNÜRKEN İŞGALDEYKEN KADINLARIMIZ SİZİN GAVUR DİYE ADLANDIRDIKLARINIZIN ALTINDAYKEN HOCAN NERDEYDİ
ANLATSAMDA ANLAMAZSIN BOŞVER
acaba said nursi gibi mehmet akif ersoy gibi halkı direnişe, bağımsızlık savaşına çağrıyor, namus korumak için vatan için ölüm cenenttir diyor olabilir mi?....
 

medalt47

New member
BERABER Mİ YAŞADIN HOCANLA

HOCAN BU VATAN BÖLÜNÜRKEN İŞGALDEYKEN KADINLARIMIZ SİZİN GAVUR DİYE ADLANDIRDIKLARINIZIN ALTINDAYKEN HOCAN NERDEYDİ
ANLATSAMDA ANLAMAZSIN BOŞVER
Koçum biraz tarihin tozlu raflarını karıştırda oku bak bakalım saklı tarihinde neler gizli...
Benim yazdıklarımın aksine ispatlayabiliyorsan tebrik ederim ama edemiyorsan sus da adam sansınlar seni...

Kurtuluş Savaşı'nı hangi kitaplarından kaç sefer okudun? Kaç tane kütüphane dolaştın.
Benim şehit dedem mezarında yatıyorken(ruhu şad olsun, ki onun gibi nice kahramanlar bu ülkeyi kurtuluş savaşında korudu.) senin gibileri fatavatsızca çıkıp yorum yapıyor.
sırf mesaj olsun diye yorum yazmayın arkadaşım en azından seviyenizi düşürmüş olmazsınız.
KURTULUŞ SAVAŞINDA ÜLKEMİZİ DÜŞMAN İŞGALİNDEN KORUYAN VE KOLLAYAN ŞEHİTLERİMİZİN RUHU ŞAD OLSUN... AMİN
 

Elasis

New member
BERABER Mİ YAŞADIN HOCANLA

HOCAN BU VATAN BÖLÜNÜRKEN İŞGALDEYKEN KADINLARIMIZ SİZİN GAVUR DİYE ADLANDIRDIKLARINIZIN ALTINDAYKEN HOCAN NERDEYDİ
ANLATSAMDA ANLAMAZSIN BOŞVER
Sen ordamıydın kadınların ırzına geçilriken sen neredeydin. Biraz akıllı bişeyler yaz adam akıllı da cevap verilsin.Sen şehitlik şahadet nedir bilirmisin. Şehitlik nedir bilmiyorsan aç kutsal kitabımızı oku savaştan kaçmak büyük günahtır. Analar çocuklarını şehit olsun diye gönderdiler. O hocalar da dahil topyekün milli mücadele oldu. Tarihi oku biraz akılını başına al.
 

64general1

New member
Sn.64general1 bu olay yakın tarihte değil İstiklal mahkemelerinde yaşanmış İskilipli Atıf hocanın ailesi tarafından nakledilmiş bir olaydır. Zannedersem kel Ali lakaplı bir hukukta ehil olmayan bir kişi tarafından yargılanmıştır. Yani Doğan medyası ile alakası yoktur. Olayın gerçekliği ne kadar doğru ya da abartılmıştır bilemem. Fakat keyfi bir yargılama ile masum bir insanın canı alınmış ve belli bir zaman sonra Kel Ali lakaplı hakimde piskolojik sorunlarından dolayı kendini kafasından vurarak intihar etmiştir. Diğer bir olaylarla karştırmıyorsam olay budur.
Vatan hainlerini parlatıp demokrasi ve Müslümanlık şampiyonu yapmakta üstünüze yok.Bu adam sadece tarikat kaynaklı sitelerde işlenmiş.Abarttıkça abartmışlar ama hiç kimse kurtuluş savaşında bu adamın yazdıklarının Yunan uçaklarından atıldığından bahsetmemiş.Bayrak süslemesini bile wikipedide bir tarikat yanlısının aktarımıyla veriyorum;Hoca: “Evet efendim. Şapka kanunu çıkmadan iki sene önce, şapkanın bir Müslüman kisvesi (giysisi) olmadığına dair bir risale yazmıştım.” dedi. Kel Ali: “Şimdi ne yapıyorsun?” diye sordu. Hoca: “Kanunlara itaat ediyorum.” cevabını verdi. Bunun üzerine Kel Ali hiddetle bağırarak: “Sen bilmiyor musun ki şapka da bezdir, fes de bezdir?” deyince hoca sükûnetle: “Evet biliyorum, ancak hey’et-i hakimin (hakim heyetinin) arkasındaki bayrak da bezdir, lütfen o bezi kaldırınız da yerine bir İngiliz bayrağı asınız.” karşılığını verdi. Kel Ali hiddetlenmişti. “Ne diyorsun?” diye bağırdı. Hoca: “Şapka bir alamettir; âdet ile alamet arasındaki farkı düşünerek o risaleyi yazmıştım.” dedi.
Yani dediğiniz gibi olmamış bayrak olayı.Resmen İngiliz bayragını tercih etmiş.Şimdide Resmi İstiklal mahkemeleri tutanagından karar kısmını kopyalıyorum.bir laf vardır şeriatın kesti parmak acımaz diye siz şeriatı emperyalist işbirlikçilerinin yayoınları olarak görüyorsunuz ve devletin resmi tutanaklarına değil emperyalistlerin dezenformasyonlarına itibar ediyorsunuz.İşte karar;




 

Elasis

New member
Sn.64general1 bu paranoyadan başka bişey değil olayın geçtiği yada geçmediği hakkında yukardaki mesajımda çizgiyi çekmiştim. Şimdi nasıl oluyor yunan uçaklarından nasıl atılmış. İskilipli Atıf Hoca yunanca mı biliyormuş yunanlllar Türkçe mi öğrenip yazı attılar anlamadım. Benim anlattığım muallakta yani orda yaşanmış şeyleri halkın anlatıkları doğrultusunda anlatılmış. Gerçeği biz bilemeyiz.
 

64general1

New member
Sn.64general1 bu paranoyadan başka bişey değil olayın geçtiği yada geçmediği hakkında yukardaki mesajımda çizgiyi çekmiştim. Şimdi nasıl oluyor yunan uçaklarından nasıl atılmış. İskilipli Atıf Hoca yunanca mı biliyormuş yunanlllar Türkçe mi öğrenip yazı attılar anlamadım. Benim anlattığım muallakta yani orda yaşanmış şeyleri halkın anlatıkları doğrultusunda anlatılmış. Gerçeği biz bilemeyiz.
Yani halk yunanla işbirliği yapanlar oluyor da Koskoca Kurtuluş savaşından çıkmış Atatürk'ün hükümetinin resmi kaynakları ve ihanet edenler için kurulmuş İstiklal mahkemelerinin tutanaklarının hiç önemi yok öylemi?
 

Elasis

New member
Kdvnin son günü işlerim çok . Koskoca kurtuluş savaşından halk ta çıktı. İhanet ettiğini hangi kaynak söylüyor. Yanlışsa bu adam bu şapka devrimine muhalif kitap yazmak ihametmidir ?
Madem ihanettir ? Bugün nie bütün kemalistler şaka takmıyor. Şapka devrimini bir tek Süleyman Demirel mi devam ettiriyr?
 

64general1

New member
Kdvnin son günü işlerim çok . Koskoca kurtuluş savaşından halk ta çıktı. İhanet ettiğini hangi kaynak söylüyor. Yanlışsa bu adam bu şapka devrimine muhalif kitap yazmak ihametmidir ?
Madem ihanettir ? Bugün nie bütün kemalistler şaka takmıyor. Şapka devrimini bir tek Süleyman Demirel mi devam ettiriyr?
Çarpıtma kimse şapka taksın demiyor.Yenilik getirmeye çalışan bir hükümete şapkayı bahane eden ve Düşmanla işbirliği kanıtlanmış,toplumu isyana sevkeden hainler ve isyan edenler halkmıdır?Şimdi o tür şapka takıyor ve ya takmıyor diye kimi astılar.Şimdide var Şapka muhalifleri neden asılmıyor?Kararı iyi oku.
 

LOOPUSED

Altın Üye
herşeyden önce tartışmaya açtığın konunun bir sistem yada rejim içerdiğini bilmen gerekir.eğer rejimin adını cumhuriyet koyuyorsan ardından da işleyişini cumhurdan öte tek adam ideolojisine atıfla kemalizm yapıp kemal den çok kemal cilik icad ediyorsan ve milletin başında 80 kusur yıldır boza pişirmek için diğer beşeri sistemleri lanetleyip yine beşeri bir sistem olan kemalizmi ilahlaştırıyorsan ve ardından da ömrünü vatan mücadelsine adamış nice muhterem temiz şahsiyeti vatan haini-şu-bu ditye yaftalıyorsan sen gerçekten iyi bir hokkabazsın. bu millet hala iyi biliyorki 30 lu 40 lı yıllarda bahsettiğin sistemin efendileri yaşarken savaronalarda dolmabahçelerde milletin kendisi beygir bokundan arpa ayıklayıp yiyordu.elbetteki başımzda kaç yıldır bir liberalizm bir kapitalizm belası dolaşıyor ama bunun suçu saydığın islam teali cemiyeti değil daha da özüne inebilseydin ittihatcıları meşrutiyetçileri-dönmeleri-sabataistleri-masonları-etnik ayrımcıları-devleti çıkmaza sürükleyen ucuz halk kahramanlarını-eşkiyayı-batıyı millete empoze eden çıktığı yumurtayı beğenmeyen tatlı su frenklerini ve mukallidlerini-basının babı alinin hempalarını -kuyruğu dışarda siyasetçi-asker-bürokratları görebilridin.dini tassubunuz sizi beşeri bir sistem olan kemalizmi kutsamaya götürüyorsa o sizin dininizdir biz bişey diyemeyiz söyleyinde eleştirmiyelim bari.çünkü dinlere sövülmez.ozaman derimki sizin dininiz size bizimki bize,ama eğer kemalizm bir din değilse elbette eleştiriyede tartışmayada açık bir sistem olarak eksi yada artısıyla tartışılmalıdır..yinede değişik bir yönden ele aldığın konunun vural savaş gibi lerin aktarımı yada yazısıyla bu millete kakalamaya kalkışmanız mandiardır.bu millet görevdeyken çektiği elin emeklisi oluncada gırtlağına yapışmasına artık aldırmıyor çünkü,kurtun kocamışı köpeklerin maskarası olmuştur.teşekkürler...
 

Elasis

New member
Çarpıtma kimse şapka taksın demiyor.Yenilik getirmeye çalışan bir hükümete şapkayı bahane eden ve Düşmanla işbirliği kanıtlanmış,toplumu isyana sevkeden hainler ve isyan edenler halkmıdır?Şimdi o tür şapka takıyor ve ya takmıyor diye kimi astılar.Şimdide var Şapka muhalifleri neden asılmıyor?Kararı iyi oku.
Kanun No: 671
Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun, 28 Teşrinisani 1341 (Kasım 1925):
Madde 1 Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve mahalliye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin, Türk milletinin giymiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedirler. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet men eder.

Madde 2 İşbu kanun neşir tarihinden itibaren muteber (yürürlükte) dir.

Madde 3 İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve icra Vekilleri Heyeti tarafından icra olunur.

Şimdi bu yasaya göre bütün vekillerin şapka takması gerekir. Günümüz de en sıkı kemlistlerde bile göremiyoruz meclisimizde.

Cumhuriyet döneminde şapka Erzurum Kongresi sonrası, vakit geceyarısını geçmiş. Mustafa Kemal Paşa, İbrahim Süreyya (Yiğit) ve Mazhar Müfit (Kansu) küçük bir odada çalışıyorlar. Aniden İbrahim Süreyya Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya şöyle bir soru yöneltiyor:

"Paşam, başarıya ulaştıktan sonra... neler yapmayı düşünüyorsunuz?"

Mustafa Kemal bu soru üzerine Mazhar Müfit'e dönerek, "Şimdi not et bakalım" diyor, "ama defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir sen bileceksin. Şartım bu. Önce tarih koy: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı." Ve zafer sonrası Türkiyesi için düşüncelerini tek tek yazdırıyor:

Bir: Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.
İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken muamele yapılacaktır.
Üç: Tesettür kalkacaktır.
Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.
Beş: Latin harfleri kabul edilecektir.

Mustafa Kemal, Anadolu'ya gönderilmeden çok önce kendi Türkiyesini oluşturmuştu. Onu Anadolu'ya gönderen Sultan Vahdettin, bir anlamda planlarını gerçekleştirmesine yardım etti.


Atatürk'e göre şapka
Çağdaş olma, evrensel medeniyete katılma, kafaların içini hurafelerden kurtarıp bilimsel düşünceye açma yolundaki çabaları destekleyecek en önemli adımdı. Kişinin kıyafetini değiştirmekle ruhsal yapısının da değişeceği varsayılıyordu. "Arkadaşlar" diyordu, şapkalı olarak ilk kez gittiği Kastamonu'da: "Turan kıyafetini araştırıp canlandırmaya gerek yoktur. Medeni milletlerarası kıyafet, milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya potin, üstünde pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve doğal olarak bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta siperi şemsli serpuş; bunu açık söylemek isterim, bu başlığın ismine şapka denir."

Ankara'ya döndüğünde kendisini karşılayan "üst düzey"lerin tamamı şapkalıydı. Hava ile birlikte moda anlayışı da değişmiş, hayat bir gün içinde başkalaşmıştı.


TBMM'de şapka görüşmeleri
Hazırda bekletilen "Şapka iktisasına (giyilmesine) Dair Kanun" Tasarısı hemen Büyük Millet Meclisi'ne sevk edildi. Ama geçirmek çok kolay olmadı. Tasarı görüşülürken, taslağın anayasaya aykırı olduğu ileri sürüldü. Bunu ileri süren Bursa Milletvekili Nurettin Paşa'ya, Atatürk'ün yakın çevresinden zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) çok sert çıktı: "Hürriyetin nasibi, irticaın elinde oyuncak olmak değildir? Ülkenin çıkarlarına olan şeyler hiçbir zaman anayasaya aykırı olamaz, olmaması mukayyettir (belirlenmiştir)." Herkes sustu. Şapka kanunlaştı. (25 Kasım 1925) Artık erkeklerin şapka dışında başlık giymeleri suçtu. Ama o sırada ülkede yeteri kadar da şapka da yoktu. İnsanlar şapkaya benzer ne bulurlarsa başlarına geçiriyorlardı. Hatta Rum kadınlarının giydiği şapkalar bile bir süre üst tabaka erkekler tarafından kullanılmış ve trajikomik görüntüler oluşmuştu......


Şapka olayları
Şapka Kanunu'nun çıkmasıyla birlikte Erzurum, Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon ve Gümüşhane'de sert direnişler yaşandı. Ama hepsi çok şiddetli, hatta vahim bir şekilde bastırıldı.

Mesela Rize, Hamidiye Zırhlısı tarafından bombalandı. "Bizim uşaklar"ın, "Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, vergi de vereceğuk" diye aman dilemeleri meşhurdur.

Oysa, şapkadan başka bir başlık giymekte direnmenin cezası, kanuna göre, üç aya kadar hafif hapisti. Ama şapka, İstiklal Mahkemeleri'nin en önemli konusu haline getirildi. Ve şapkaya direndikleri gerekçesiyle, başta İskilipli Atıf Hoca olmak üzere, Rize'de 8, Maraş'ta 7, Erzurum'da 4, Sivas'ta 3, İskilip'te 2, Menemen'de 28 olmak üzere, diğer yerlerle birlikte toplam 78 kişi idam edildi

KAYNAK
 

64general1

New member
herşeyden önce tartışmaya açtığın konunun bir sistem yada rejim içerdiğini bilmen gerekir.eğer rejimin adını cumhuriyet koyuyorsan ardından da işleyişini cumhurdan öte tek adam ideolojisine atıfla kemalizm yapıp kemal den çok kemal cilik icad ediyorsan ve milletin başında 80 kusur yıldır boza pişirmek için diğer beşeri sistemleri lanetleyip yine beşeri bir sistem olan kemalizmi ilahlaştırıyorsan ve ardından da ömrünü vatan mücadelsine adamış nice muhterem temiz şahsiyeti vatan haini-şu-bu ditye yaftalıyorsan sen gerçekten iyi bir hokkabazsın. bu millet hala iyi biliyorki 30 lu 40 lı yıllarda bahsettiğin sistemin efendileri yaşarken savaronalarda dolmabahçelerde milletin kendisi beygir bokundan arpa ayıklayıp yiyordu.elbetteki başımzda kaç yıldır bir liberalizm bir kapitalizm belası dolaşıyor ama bunun suçu saydığın islam teali cemiyeti değil daha da özüne inebilseydin ittihatcıları meşrutiyetçileri-dönmeleri-sabataistleri-masonları-etnik ayrımcıları-devleti çıkmaza sürükleyen ucuz halk kahramanlarını-eşkiyayı-batıyı millete empoze eden çıktığı yumurtayı beğenmeyen tatlı su frenklerini ve mukallidlerini-basının babı alinin hempalarını -kuyruğu dışarda siyasetçi-asker-bürokratları görebilridin.dini tassubunuz sizi beşeri bir sistem olan kemalizmi kutsamaya götürüyorsa o sizin dininizdir biz bişey diyemeyiz söyleyinde eleştirmiyelim bari.çünkü dinlere sövülmez.ozaman derimki sizin dininiz size bizimki bize,ama eğer kemalizm bir din değilse elbette eleştiriyede tartışmayada açık bir sistem olarak eksi yada artısıyla tartışılmalıdır..yinede değişik bir yönden ele aldığın konunun vural savaş gibi lerin aktarımı yada yazısıyla bu millete kakalamaya kalkışmanız mandiardır.bu millet görevdeyken çektiği elin emeklisi oluncada gırtlağına yapışmasına artık aldırmıyor çünkü,kurtun kocamışı köpeklerin maskarası olmuştur.teşekkürler...
sizden daha iyi hokkabaz olamaz.Dini değil kendi karanlıklarınızı emperyalizmin oyunlarına alet edip bunu demokrasi kılıfına uydurmaya kalkanlardan daha iyi hokkabaz olamaz.

elais;Boşuna ugraşma bak menemendeki 28 meczubu bile şapkaya direnenler olarak lanse eden tarikat yazısına itibar etmemi nasıl bekleyebilirsin?Allah'tan Menemeni çok iyi biliyoruz.
 

Elasis

New member
Son olarak Sn.64general1 tarikat marikat bilmem internetteki yazı, bende birçok yazıya itibar etmiyorum fakat yaşayanlardam yaşlılardan dinlediklerimiz sabittir. Eskiden sadece TRT tek kanal olduğu zamanda yanılmıyorsam bir program vardı. Bilvesile hatırlatim '' İSTER İNAN İSTER İNANMA''
 

HTML

Üst