Fetullah Gülen’in Atatürk Düşmanlığı

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Türkiyede okuyan yabancı uyruklu öğrencilerin %90 ı bu okullardan mezun ve konuştuklarımın hiçbirinde ne amerika servgisi ne de hayali var ayrıca hepsinin ortak hayali türk-islam birliği ve hepsi türkçeyi gayet ii biliyorlar, dediklerimi teyit ettirmek için türk okullarından mezun herhangi bir yabancı uyruklu öğrenciyle konuşman yeterli olacaktır bir tane amerika hayranı gösteremiyceksin. Amerika kullanacaktır iftiranızın hiç bi kaynağı ve dayanağı ya da uygulaması yoktur..Ama bizim iddia ettiğimizin kanıtları mevcut git bul bir tane ve konuş, bu kadar net...biz oralara gitmezden evvel oradaki başarılı öğrencilerin tek tercihi amerikaydı çünkü bildikleri tek güçlü ülke amerikaydı ama bizden sonra artık o ülke türkiye olmuştur sonuçlarını görmek istiyorsan ülkemin üniversitelerinde biraz dolaş..gerçekleri forumdaki çizik plak gibi aynı şeyleri tekrar edenlerin yazılarını okuyarak öğrenemezsin,yaşaman gerekiyor...
 
Türkiyede okuyan yabancı uyruklu öğrencilerin %90 ı bu okullardan mezun ve konuştuklarımın hiçbirinde ne amerika servgisi ne de hayali var ayrıca hepsinin ortak hayali türk-islam birliği ve hepsi türkçeyi gayet ii biliyorlar, dediklerimi teyit ettirmek için türk okullarından mezun herhangi bir yabancı uyruklu öğrenciyle konuşman yeterli olacaktır bir tane amerika hayranı gösteremiyceksin. Amerika kullanacaktır iftiranızın hiç bi kaynağı ve dayanağı ya da uygulaması yoktur..Ama bizim iddia ettiğimizin kanıtları mevcut git bul bir tane ve konuş, bu kadar net...biz oralara gitmezden evvel oradaki başarılı öğrencilerin tek tercihi amerikaydı çünkü bildikleri tek güçlü ülke amerikaydı ama bizden sonra artık o ülke türkiye olmuştur sonuçlarını görmek istiyorsan ülkemin üniversitelerinde biraz dolaş..gerçekleri forumdaki çizik plak gibi aynı şeyleri tekrar edenlerin yazılarını okuyarak öğrenemezsin,yaşaman gerekiyor...

merak etme okulumda zaten yasıyorum hadi diyelim amarikaya yetistirmio kendine adam yetistirio ordaki ulkeleri yonetmek icin we bu insanlardan ck ii para kazanıo gülen(pınar)
 
Mezara giden bi insan kendine adam yetiştirip napacak biraz mantıklı olsak keşke o ağacacın meyvesi 20 yılda anca çıkar o da sadece milletimize çıkar sağlar kişilere değil. Önemli olan yetişen insanların beyin profilidir o beyinlerde türkiye sevgisi varmı güvenilecek tek ülke türkiyedir ne amerika ne avrupa ne de bi başkası diyorlar mı önemli olan odur bu yapılan işin kalitesini vatana millete faydasını göstermeye yeterlidir. Bu noktada bi anımı anlatıyım; konuştuğum bi kırgız öğrenci bana şöle demişti " ben türkiyeye ilk geldiğimde sokaklarda küfreden insanlar görünce çok şaşırmıştım tülklerin kötü konuşabileceğini hiç düşünmüyordum " (o okulların nasıl bi temsil yaptığını görebiliyomusun)Paradan daha önemli şeyler vardır mesela insan sevgisi,o parayla alınamaz.Ayrıca yabancı öğrencilerin çoğunluğunun parası cemaat tarafından karşılanıyo onlardan para kazanıldığını iddia etmen doğru değil,inanmıyorsan yine onlara sorabilirsin.
Bu insanlar ülkelerine döndükleri zaman yurtdışında ilk iş yapacağı ülke türkiye olacaktır,çünkü fikri hayatı türk öğretmenlerden çok şey öğrenmiş olacak ve yüksek bi minnet duygusu yaşayacaklar, bu da ülkemizin önümüzdeki yıllarda bölgenin söz sahibi ülkesi olmasına büyük katkı yapacaktır.
 
o adam bu islere yeni mi basladı sadece sacmaladıgnn farkında deilsn para kazanılmıo dersende kndini kandırırsn
 
yahu kazanılmıyo demedim ben ama kazanılan para başka bi yerde başka bi okulun giderinde kullanılıyor para kazanılması zaten gerekiyo yoksa bu kadar müssese nasıl dönecek. Verdiği paranın hakkını alamayan varmı yokmu ona bakacaksın. Çocuğu ülkesinden kasabasından alıp buralara getirmişler lisans-yüksek lisans yaptırıyorlar o çocuk verdiği paranın hakkını zaten fazlasıyla almış ayrıca dediğim gibi burdaki öğrencilerin çoğunluğu zaten iaşe parası vermiyor..ayrıca o çocuklar bunun davasını yapmazken aksine herşeyimizi hizmete borçluyuz derken sen neyin davasını yapıyosun anlamadım
 
cnku ordaki kucuk milletlerdede icten cokertmek kendine adam yetistirmek ulkeyi yonetimi icin adam yatistiriolar hemde dinini deistiriolar abd bunu bu ulkelere daha cabuk ulasmak icin yapıo bunun icinde guleni desteklio

Oldu canım sen bunun farkına vardın da o ülkeler farkına varamadı :clap Kaldı ki orada açılan okullar devlet tarafından da destekleniyor ve başarlı oluyorlar.Dinini değiştiriyorlar demişsin dostum! dinde zorlama yoktur tanıştırdıkları dinde senin dinin merak etme :biggrin
 
***cnku ordaki kucuk milletlerdede icten cokertmek kendine adam yetistirmek ulkeyi yonetimi icin
adam yatistiriolar hemde dinini deistiriolar abd bunu bu ulkelere daha cabuk ulasmak icin yapıo bunun icinde guleni desteklip


Arkadaşım putin yaptığı açıklamalarda rusyada faliyet gösteren fetoşun okullarını cia ajanı bulundarmaları nedeniyle kapattı.

Oldu canım sen bunun farkına vardın da o ülkeler farkına varamadı Kaldı ki orada açılan okullar devlet tarafından da destekleniyor ve başarlı oluyorlar.Dinini değiştiriyorlar demişsin dostum! dinde zorlama yoktur tanıştırdıkları dinde senin dinin merak etme

yok yaaa.Neden hep fakir orta asya ülkelerinde okullar açıyo.Avrupada neden az sayıları?haaa unutmadan fetoşun kuzey ıraktaki okullarında talabaninin ve barzaninin yiğenleri okumaktdaır.İsteyen süleymaniye ilköğretim ve diğer okulların sitelerinden bulabilir.

Ayrıca fetullahın türkiyeyle arasındaki en önemli medya köprüleri reuters ve economist degisi bakın ne demiş :

Kendi ülkesinde şerefle ve biraz da şüpheyle karşılanan ’peygamber’.


Al sanada okul sayıları : Kazakistan (28), Ozbekistan (18), Turkmenistan (15), Azerbaycan (14), Kirgizistan (11). Bunlari Arnavutluk ve Mogolistan (4′er); Afganistan, Irak, Gurcistan, Ukrayna ve Romanya (5′er); Moldova (2); Pakistan, Banglades, Makedonya, Macaristan, Fas, Guney Afrika, Sudan, Endonezya, Tayland ve Tayvan birer okulla izliyor.

FETOCUĞUMUZ AMERİKAYI NE KADAR SEVİYOR :

“Amerikalilar istemezlerse kimseye dunyanin degisik yerlerinde hicbir is yaptirmazlar. Simdi bazi gonullu kuruluslar dunya ile entegrasyon adina gidip dunyanin degisik yerlerinde okullar aciyorlarsa, Amerika ile catistiginiz surece bu projelerin gerceklestirilmesi mumkun olmaz.” 7
(Nevval Sevindi, Fethullah Gulen ile New York Sohbeti, Sabah Kitaplari, 4. basim, Istanbul, Aralik 1997, s.39.)

Gulen, gucunu ABD yonetiminden aldigini da saklamiyor:

“Amerika su andaki konum ve gucuyle butun dunyaya kumanda edebilir. Butun dunyada yapilacak isler buradan idare edilebilir. Amerika hâlâ bu dunya gemisinin dumeninde oturan bir milletin adidir. Amerika daha uzun zaman dunyanin kaderinde cok onemli rol oynayacaktir. Bu realite kabul edilmeli. Amerika gozardi edilerek surada burada bir is yapilmaya kalkilmamali “
(Nevval Sevindi, Fethullah Gulen ile New York Sohbeti, Sabah Kitaplari, 4. basim, Istanbul, Aralik 1997, s.39.)


AYRICA UNUTMAYINKİ IRAK 1997 DE İSRAİLE SCUD FÜZESİ ATMASI ÜZERİNE SALYA SÜMÜK VERDİĞİ VAAZDA ETTİĞİ BEDDUALAR HER YERDE SATILIYOR.İSTEYEN İSTEDİĞİ YERDE BULABİLİR.
 
Gercekler zamanla anlasılacak, bu yazdıklarınızı yutacaksınız..bütün dünya anladı Fethullah Gülen'in ne kadar alim zat oldugunu..siz dinazorlar hala anlamadınız. chp gibi yüzünüz hiç kızarmıyor.1940'larda yaşıyorsunuz. devam edin yaşamaya...

istiyosan fetoşu başa oturtturalım istediği gibi yönetsin ülkeyi sonmra özgürlüğümüzü geri verin diye yalvarırısınız ilk önce ATATÜRK'e saygı duy!

fetullahmış falan filan Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı ben görürdüm o zaman halimizi fransızlar ingilizler vs.vs.vs.
 
Fettoş Bizi Tiskoya Götür :D

Atatürk'e Çamur Atanlar 3.5 atıo Gelemior Türkiyeye...

Yaşa Mustafa Kemal Paşa
 
Nur cemaatinin üstadı Said-i Nursi’ye iade-i itibar

Said-i Nursi’ye iade-i itibar

DTP İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın cevaplaması istemiyle Said-i Nursi hakkında soru önergesi hazırladı. DTP Batman milletvekili Bengi Yıldız Said-i Nursi’nin devlet nazarında hala suçlu bulunup bulunmadığını ve mezarının nerede gömülü olduğunu sordu.

Said-i Nursi’nin, ölümünün 48 yılında DTP tarafından Meclis gündemine getirildi. DTP'li Bengi Yıldız, soru önergesinde Nursi'nin mezarının gizli tutulma gerekçesini ve 'düşünce suçu' nedeniyle yıllarca hapis yattığına dikkat çekerek, devlet nazarında hala suçlu görülüp görülmediğini sordu.

İADE-İ İTİBAR VERİLMELİ

Said-i Nursi’nin büyük bir din alimi olduğunu söyleyen Yıldız, "Said-i Nursi'nin 'düşünce suçu' dışında hiçbir suçu bulunmamış. Eserlerinin tümü yargıda aklanmış. Ancak buna rağmen yıllarca hapis yatmış. Devletin bu kişiye artık iade-i itibar vermesi gerekir" dedi.

Said-i Nursi’yi Meclis gündemine getirme gerekçesini "Yüzyılın din alimi olan Nursi'nin mezarının gizlenmesini anti^-demokratik buluyorum" diye açıklayan Bengi Yıldız, şunları söyledi: "Parlamentoda ezber bozmayı bizim yapmamız gerektiğine inanıyorum. Nazım Hikmet'e nasıl sahip çıkıyorsak, Said-i Nursi'ye de sahip çıkmalıyız. Düşünceleri bizimle yüzde yüz örtüşmese de, düşüncenin suç olmasına karşı çıktığımız için düşünce suçlularını savunacağız" dedi.

MEZARI NEREDE?

Said-i Nursi'nin 1960 yılında Urfa'da vefat ettiğini ve oraya defnedildiğini hatırlatan Yıldız, 27 Mayıs darbesinin ardından mezarının buradan alınıp bilinmeyen bir yere götürüldüğünü kaydetti. Nursi'nin Urfa'ya gömülmek istediğini vurgulayan Yıldız, "Kendisi peygamberler şehri olarak gördüğü için Urfa'ya özel bir anlam yüklüyordu. Sevenleri de onu Urfa'da görmek istiyor. Aradan bunca yıl geçmiş. Mezar yeri bile bilinmiyor. Mezarının nerede olduğunu bilmek herkesin hakkı" diye konuştu.

Yıldız, mezar yerinin neden gizlendiğinin açıklanması gerektiğini belirtirken "Hala suçlu olarak mı görülüyor, bu konunun açıklığa kavuşması lazım" dedi.
DTP, Kürt düşünürü Said-i Nursi'nin Fetullah Gülen cemati tarafından özünün boşaltıldığı öne sürüyor.

Kaynak:VATAN


İlahiyat akademisi talimatı

Tarikat ve cemaatlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki faaliyetleri nedeniyle taban yitirme kaygısı yaşayan Öcalan, 'ilahiyat akademisi' kurulmasını istedi

MEHMET FARAÇ


Önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler DTP ve PKK'yi endişelendirirken, Kürt eksenli siyaset, dinin politikada kullanılması stratejisinde yeni bir açılıma zorlanıyor! Öcalan da Hizbullah, AKP ve başta Fethullahçılar olmak üzere tarikatların bölgedeki faaliyetleri nedeniyle taban yitirme kaygısı yaşıyor. Urfa merkezli bir "ilahiyat akademisi " kurulması için avukatları aracılığıyla talimat veren Öcalan, "Din doğru öğrenilmelidir " diyerek örgütlerini muhafazakâr İslamcı anlayışı kullanmaya yöneltiyor!

DTP'yi salt Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' ın Diyarbakır belediye başkanlığının kazanılmasına yönelik talimatı endişelendirmiyor. Siyasalaşma yolundaki Hizbullah'ın son üç yıldır sürdürdüğü sosyo-ekonomik kampanyalar da PKK üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Bu etki örgütün yayın organları aracılığıyla sıklıkla dile getiriliyor. İddiaya göre "AKP hükümetinin desteğini alan Hizbullah, Fethullahçılar, Nurcular ve Nakşiler Güneydoğu'da vakıf, aşevi, dernek, sivil toplum örgütü, okuma evi, sendikalar, yurtlar ve özel okullarda örgütlenmeye ağırlık veriyor. Van-Adıyaman hattında yoğunluk kazanan faaliyetlerle Erdoğan'ın 'istiyorum' dediği Diyarbakır'ı düşürmek" hedefleniyor!


Yoksullar hedefleniyor

Bu "düşürme " operasyonunun odağında yoksulluk bulunuyor. Yani, "Dernek ve vakıflar aracılığı ile halka kuru gıda, sıcak yemek, yiyecek ve kışlık yakacak yardımı yapılıyor, eğitim, burs ve yurt imkânları sağlanıyor. Hızla örgütlenen Hizbullah, AKP adaylarını desteklemeyi hedefliyor!"


Emniyet'in MGK'ye sunduğu bir raporda, "Hizbullah'ın 2006 Kurban Bayramı'nda 5 bin, 2007'de ise 3 bin aileye yardım yaptığı" na yer verilmesi, yukarıdaki gözlemleri doğruluyor.

Etnik-ümmetçi sentez!


Son iki yıldır Güneydoğu'da sosyal ve ekonomik yatırımlara hız veren Fethullahçılar da Kürt siyasetçilerin tepkisini çekiyor. Örneğin ANF'de "Fethullahçılar da Kürt oylarına göz dikti" başlıklı şu yazı çok şey anlatıyor: "Güneydoğu'da Hizbullah'ın yanı sıra diğer İslami cemaat ve gruplar da atağa geçmiş durumda. Nurcular, Nakşiler dışında en örgütlü olan Fethullahçılar, Diyarbakır'da son 4 yılda kurulan yaklaşık 100'den fazla dernek, dershane, özel okul ve sağlık merkezleri aracılığıyla eğitici çalışmalar yürütüyor, yardım dağıtıyor."


400 kadar Fethullahçı işadamının 10-14 Ocak arasında Diyarbakırlı girişimcilerle bir araya gelmesinin ardından, önceki gün İstanbul'dan gönderilen cemaat üyelerinin Bingöl'ün köylerinde giyecek dağıttığı bildiriliyor.

Şehir timleri saldırıyor

DTP'ye karşı üçlü blokun son ve en önemli ayağını ise iktidar gücünü kullanan AKP oluşturuyor. 500 bin yeşil kartlının bulunduğu Diyarbakır'da valiliğe bağlı kurumların dağıttığı gıda, ilaç, giyecek ve parasal yardımlar yoksul kitleleri AKP'ye çekiyor!



Tüm bu girişimlerin Kürt siyasetinin bölgedeki etkinliğini kırmaya yönelik olduğu biliniyor. PKK'nin şehir timleri Kandil Dağı'ndan verilen talimatlarla tarikatların bölgede market ve dershane gibi kuruluşlarına molotoflu saldırılar düzenliyor. Fethullah yanlısı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Diyarbakır'da düzenlemek istediği toplantıyı bu tehditler yüzünden iptal ettiği biliniyor.



PKK'nin gözdağı eylemlerinin dışında DTP ise bir dönem örgüte karşı kullanılan Kürt melleleri, emekli imam Muhittin Eryılmaz olayında olduğu gibi ellerinde Kuran'la mitinglerde halkın önünde yürütüyor.
3c9fa6d7ce5bfcc473bcf3e94120e441.jpg

Van'da emekli imamların 7 Mart'ta, cuma namazı çıkışında PKK yanlısı açıklama yapması, 20 Mart'ta DTP örgütünde Kuran okumaları, öldürülen teröristlerin cenaze ve taziyelerinde boy göstermeleri, Kürdistan İmamlar Birliği'nin kırsaldaki propaganda faaliyetleri bu kapsamda dikkat çekiyor!


İmralı'dan mesaj verdi

Öcalan'ın geçen hafta İmralı Adası'ndan yaptığı çıkış ise bölgedeki dinamikleri, dinin siyasette kullanılması stratejisinde "etnik ve ümmetçiliği" sentezleyen yeni bir açılıma zorladığını gösteriyor. Öcalan memleketiyle ilgili talimatında şöyle diyor: "Urfa peygamberler diyarıdır, halkı inançlıdır, din doğru öğrenilmelidir. Bunun için bir İlahiyat Akademisi'ni oraya kurabilmeliler. Din nedir, günümüze kadar kaç peygamber gelmiş, nerelere gelmiş, bunlar araştırılmalıdır. Ben de dini taa Hz. İbrahim'den alıp günümüze kadar getiriyorum, çözümleme yapıyorum!"

Abdullah Öcalan'ın muhafazakâr çevrelere antisemitizm üzerinden mesaj vermesi dikkat çekiyor: "Rahşan Ecevit uyarmıştı, Harran'daki topraklarımızı Yahudiler satın alıyor, ülke satılıyor!"

Cumhuriyet
27.03.2008
 
Fetoşu bırakın devlet kadrolarına bakın fetoş yapacağını yapmış amerikadaki ahbaplarının yanında emekliliğinin keyfini çıkarıyor...
devlet kadrolarındaki imam oranını tahmin edebilecek varmıdır:D:D meclisteki imamların oranı... :D
Kuran Kursları tarikatlerin hakimiyetindemi:D Tarikatlerin hepsi Cumhuriyet düşmanımı:D
hangi tarikat en tehlikeli:D
 
Nurcuların ve Akp'nin Bop İçindeki Misyonu

Nurcuların ve Akp'nin Bop İçindeki Misyonu


2e943bde1b0331bc3af999fecc74a755.jpg


Bilindiği gibi, 31 Mart Vakası, Nakşilerin ve değişik kesimlerden yobazların destek verdiği bir "Gerici İsyanı" olarak tarihe geçmiştir. 31 Mart Vakası'nın gerici kahramanı(!) Derviş Vahdeti, Nakşibendi tarikatından idi. Derviş'in çıkardığı "Volkan" gazetesine Saidi Nursi(kürdi) de yazıyordu. 1924'te hilafet kaldırılınca, İngilizlerin organize ettikleri Şeyh Sait isyanı başladı(1925). Bu olayda Nakşiler, doğuda birçok Türkmen-Alevi köyüne baskın yapmış, yakıp yıkmıştır. 1930'da Menemen'de ayaklanan yobazlar da öğretmen-yedek subay Kubilay'ı şehit ederek başını kesip sokaklarda dolaştırdılar. Bu isyanın başındaki Derviş Mehmet de Nakşibendi tarikatındandı.

31 Martçı Saidi Nursi(kürdi), 1925'te Şeyh Sait isyanıyla mahkum olmuştu. Saidi Kürdi, Nakşiliğe dayanan Nurculuğu yaymaya çalışan bir laiklik ve cumhuriyet düşmanıydı. Aslında hareketin özünde Türk düşmanlığı yatmaktaydı.

İşte Saidi Kürdi’nin takipçisi Fethullah Gülen de bu ekolün devamcısıdır. Derviş Vahdeti ve Saidi Nursi(Kürdi)’nin üstlendiği misyonu(!), günümüzde AKP ve Nur cemaati üstlenmiş görünüyor...
Önüne böylesine büyük(!) bir hedef koyan ve amaç edinen Fethullah Gülen, 1957 yılında Erzurum'da talebelik yıllarında Bediüzzaman(!) Saidi Nursi'nin adamı Muzaffer Arslan'ın sohbetlerinde Risale-i Nurları tanır ve bir daha da bu sohbetlere katılmaktan geri kalmaz!.. F.Gülen, daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında çeşitli görevlerde bulunur... M.Şevket Eygi, gibi kişilerle aynı kulvarda, dini alet ederek siyasi mücadele verir!..

11.03.1966'da Kırklareli'nden İzmir merkez vaizliğine tayin edilen Fethullah Gülen, kendi deyimi ile, izine ayrılıp “küçük bir Türkiye seyahati”ne çıkmış ve “çeşitli yerlerdeki dostlarını ziyaret etmiş”tir. Seyahati 40 gün kadar sürmüştür. Halbuki izin süresi 20 gündür!.. Bu süre içinde hocaefendi(!) neler yapmıştır?..Kendisinin bu "çeşitli yerlerdeki dostları" kimlerdir acaba?.. Ve 20 günlük resmi izin, 40 güne nasıl çıkarılmıştır?..

Nurcular ülkemizde bir asırdır örgütleniyorlar.Devleti ele geçirme sürecinde,şimdi sıra parçadan bütüne doğru gitmeye geldi!

Ve “Abant Platformu”

Gayet açıktır ki, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgede "ılımlı İslam" tasarımında Türkiye'nin "aktör" olmasını en iyi sağlayacak insan(!) Fethullah hocadır!.. ABD'nin planlarına göre; "Ilımlı islam" tasarımı, BOP'un marş motoru ve Fethullah Gülen de bu motorun anahtarıdır!

Washington'da düzenlenen Abant Platformunda Nakşiler, Nurcular ve Süleymancılar tarafından, M.Kemal ATATÜRK'ün kurduğu laik cumhuriyet tartışılmış(!) ve BOP çerçevesinde Afganistan'ın, Irak'ın, Mısır'ın, Özbekistan'ın, Azerbaycan'ın vb. ülkelerin örnek alacağı "din eksenli" cumhuriyete geçiş yolları aranmıştır! Yani onlara göre sorun, "laik Cumhuriyet"tir!.. Çünkü "Abant Grubu" denilen misyonun amacı da; "ABD'nin bölgedeki emperyalist çıkarlarına ideolojik bir destek sağlamak"la ilgilidir!

ABD'nin ve F.Gülen Hocaefendisinin kuklası olan Başbakan R.T.Erdoğan ise, ABD hakimiyetindeki Yeni Dünya Düzeni'nin "Büyük Ortadoğu Jandarma Komutanı" olmaya taliptir!

Türkiye, 24 Ocak 1980 kararları ile Liberalizme geçerken, 12 Eylül darbesi ile sistem buna uygunlaştırılır, 1990 yılından itibaren de "küresel"leşir, ABD destekli Gülen okulları ile de (sözde) "Türk Emperyalizmi" görüntüsü yaratılmaya çalışılır... İşte bu aldatmaca neticesinde bugün hala bazıları,"yahu ne istiyorsunuz bu hocaefendiden? Adam bizim misyonerliğimizi yapıyor,dünyanın her yerinde Türk(!) okulları açıyor" gibi bir safdillik, daha doğrusu gafillik içerisindeler...

"Çağdaş Roma İmparatorluğu" denilen ABD, BOP'u müslüman coğrafyasında hayata geçirmeye çalışırken, F.Gülen ve ekibinin himaye görmesi bir rastlantı değildir. F.Gülen ve cemaati yıllardır ABD tarafından desteklenmekte ve kullanılmaktadır. Bugün F.Gülen ABD'deki çiftliğinde(cemaate ABD tarafından tahsis edilmiştir), FBI'ın korumasında yaşamakta ve cemaatini yönetmektedir!

Büyük Ortadoğu Projesi(BOP):

Büyük Ortadoğu Projesi(BOP); ABD'nin batıda Fas, doğuda Moğolistan, kuzeyde Çeçenistan, güneyde Yemen'i içine alan geniş bir "islam coğrafyası" tasarısıdır. BOP'un üç boyutu vardır: Birincisi ekonomik olanıdır ki, G-7 ülkeleri içinde tartışılıyor. İkincisi siyasi boyutudur ki,ABD ve AB ülkeleri arasında tartışılıyor. Üçüncüsü ise askeri olanıdır ve bu da NATO Konseyi'nde ve komuta merkezinde tartışılmaktadır.

ABD'nin ve AB'nin hakimiyet kurmak için bir harman yerine çevirdiği Kıbrıs da bu projenin taşlarından birisidir!..

---Başbakan Erdoğan, Bush ile 28 Ocak 2004'te Beyaz Saray'da yaptığı görüşmenin ardından, "Türkiye'nin, sınırları genişleyen ve demokratik değerlerin yerleştirilmesi öngören bu projeye destek verdiğini, Türkiye'nin projede anahtar rol oynayacağını" söyledi!

---ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, 1 Nisan 2004'te verdiği ropörtajda "Neden Türkiye gibi bir islam ülkesi, Türkiye'deki gibi bir demokrasi olmasın?" şeklindeki sözleriyle, Türkiye'yi "ılımlı islam"ın modeli olarak gördüklerini ifade etti!

ABD ve AB Emperyalizmi, sömürüsünü idame ettirmek amacı ile, “dünyada birlik ve barış” amacı göstermek için, "dinlerarası diyalog ve hoşgörü" oluyormuşcasına, İbrahimi kökenli semavi dinler olan; Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık arasında uzlaşı sağlar gözükmektedir. Bu inançların dinsel simgeleri olan Davut yıldızı, kippa(bere), haç, türban(ki aslında İslamla bir alakası yoktur) gibi sembollerin istenen tarzda(kendi ülkeleri hariç) bulundukları bölgelerinde kullanımına hoşgörüyle bakılmıştır. "Davut Yıldızı-Haç-Hilal" ya da "Haç ve Gül" birlikte, emperyalizmin geleneksel birlik simgesi olarak kullanılmıştır.

Türkiye Türkleri’nin 1923'de Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle başlattıkları uluslaşma süreci, bilhassa 1950'den itibaren inkitaya uğrar. O günden beri "karşı devrim" devam etmektedir. 2002 yılında AKEPE iktidarının işbaşına gelmesiyle, karşı devrim süreci hızlandırılmıştır. Bugün Türkiye, "Türk kimliği"nden ve "Cumhuriyet kimliği"nden "islami cemaat kimliği"ne çevrilmek istenmektedir!.. AKEPE Hükümeti, “Yeni Osmanlıcılık” ile Cumhuriyet sistemini karşı karşıya getirerek, İslam rejiminin rövanşını bu çatışmada almak istemektedir!

Başbakan Erdoğan'ın, laikliği "farklı inanç ve değerlere eşit mesafede olan devlet" diye tanımlamasından da anlaşılacağı üzere Erdoğan, şeriatçıların önündeki(eğitim alanında olsun,hukuk alanında olsun) engellerin kaldırılmasını istemektedir ve laikliği de bu çerçevede kullanmak istemektedir.

ABD'nin de Türkiye için istediği model; daha bireysel ve post modern, ılımlı bir İslami devlet ve laikliğin de olduğu bir sistemdir. Tabi bu laiklik, ABD'nin uygun gördüğü bir laikliktir! Tıpkı Tayyip Erdoğan’ın tanımlamasını yaptığı “laiklik” gibi…

8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Türk ekonomisini dünya tekellerine açması sayesinde "Anadolu kaplanları(!)"nın ortaya çıktığını ve şeriatçı sermayenin doğduğunu görmekteyiz. Bu yapı, "soft İslam" anlayışını da beraberinde getirmiştir. Anadolu kaplanları(!)nın ortaya çıkmasıyla, Anadolu'dan çıkan bu iş adamlarının, sadece sanayi ve ticaret alanında değil, şeriatçı faaliyetler gibi başka alanlara da finansman sağladıklarını görmekteyiz. AKEPE de "İslam, demokrasi, laiklik" konusunda, geçmişte Özal'ın(daha öncesinde de Menderes'in) açtığı yolda ilerleyerek “ABD'nin ileri karakolu olma” görevini yerine getirmektedir.

Washington'da düzenlenen Abant toplantısı da göstermiştir ki, ekonomi ve dış politikadan sonra laik cumhuriyet rejimi de ABD'de biçimlendirilmek istenmektedir!

Nurcular ve Fethullah Gülen'in Siyasi Etkisi:

F.Gülen'in "benzeme benzet" stratejisinde, geleneksel takiyyecilikten farklı olarak değişik alanlarda görev alacak nur cemaatinden bir kişi(ister kadın olsun,ister erkek), o alanda diğer çalışanlar gibi giyinip ve taktiksel olarak da onlar gibi davranmak zorundadır. Hoşgörülü ve uzlaşmacı gibi görünüp, zamana yayarak kendi görüşlerini empoze etmektedirler.

ABD, F.Gülen'in vasıtası ve AKEPE'nin kanalı ile dincileri,kürtleri ve kürtçüleri kullanmaktadır.

İslam coğrafyasında, ABD birinci dönem yayılmacılığını DP iktidarı ile yapmıştır. İkinci dönem yayılmacılığını da Özal ve onun devamında da Fethullah cemaati ve AKEPE iktidarı ile yapmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bölgede etkin rol alan ABD, daha sonra ise "Yeni Dünya Düzeni" ile hakimiyetini kurmuştur.

AKEPE'nin 03.11.2002'de hükümet olması, sadece siyasal islamcıların değil, ABD yanlısı bir blokun da iktidar olmasıdır! 19.yy başından beri

sohbetlerinde Risale-i Nurları tanır ve bir daha da bu sohbetlere katılmaktan geri kalmaz!.. F.Gülen,

ülkemizde ajanları vasıtasıyla faaliyette bulunan ABD, şimdi ise AKEPE iktidarı ve yerel yönetimleri ile F.Gülen cemaatinin de marifet(!)iyle, Özal'ın ve daha öncesinde de Menderes'in başlattığı "liberal-muhafazakar-demokrat"lığa uygun din anlayışının reformlarını bitirmeye çalışıyor. Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de küreselleşmeye uygun olarak yeniden biçimlendiriyor!

ABD ile içiçe olan İngiltere ve İsrail'in de destekleyicisi olduğu, Türkiye’yi "eksen ülke" yapacak olan BOP'un hedefleri; "İsrail'i korumak ve kollamak, ABD'nin bölge ülkelerini sömürmesi ve petrolleri kontrol etmesi"dir!

Sonuç:

Aslında konunun özeti yine yazımızın içinde de geçen şu satırlardadır: "Emperyalist Batı(ABD,AB,İsrail)'nın Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika'da hegamonya kurma projesi olan BOP'un marş motoru ılımlı islam, bu motorun kontak anahtarı ise F.Gülen ve cemaatidir!"…

TOLUNAY KUTOĞLU
 
vay be neler biliyorsunuz siz desenen bu insanlara inanılanların hepsi kandırılmış tek akıllılar sizlersiniz hatta ordumuz mahkemelerimiz bile kandırılmışki bunlara mudahale etmiyor...
 
len youtube da F.G. nin boy boy videoları var cumhuriyet düşmanlığı yaptığı siz bu adamı savunuyorsanız demekki atatürkü ve cumhuriyeti sevmiyorsunuz en azından EVET BİZ SEVMİYORUZ deyinde renginiz belli olsun münafıklığın alemi yok....
 
len youtube da F.G. nin boy boy videoları var cumhuriyet düşmanlığı yaptığı siz bu adamı savunuyorsanız demekki atatürkü ve cumhuriyeti sevmiyorsunuz en azından EVET BİZ SEVMİYORUZ deyinde renginiz belli olsun münafıklığın alemi yok....

Türklüğü bu iki cümleylemi anlıycaksın?
 
Işbirlikçi Bir Delinin Biyografisi

Saidi Kürdi'likten Saidi Nursiliğe İŞBİRLİKÇİ BİR DELİNİN BİYOGRAFİSİ

Ozan Ruhsatioğlu’nun, dergimizin daha önceki sayılarında yayınlanan “Nurculuk ile Türk Milliyetçiliği Bağdaşır Mı?” ve “Nurculuk ve Türk Düşmanlığı” başlıklı yazıları, nurculuğun gerçek ve sinsi yüzünü deşifre ettiği için, kürtçü-nurcu-fethullahçı mahlukatı bir hayli rahatsız etmişti. Biz de bu yazımızda, sayın Ruhsatioğlu’nun kaldığı yerden devam ederek bu mahlukatı biraz daha rahatsız edeceğiz ne yazık ki!..

İlk olarak “Yüksekova Haber” adlı kürtçü ve PKK destekçisi internet sitesinde, Ümit Yazıcıoğlu adlı kürtçü-nurcu yazar tarafından 5 Mart 2006 tarihinde yazılan “Saidi Kurdî” başlıklı yazıdan bazı satırlara bir göz atalım. Belki bu satırlar, Türk milliyetçiliği ile nurculuğu birarada yaşamaya çalışan bazılarında soğuk duş etkisi yapar da akıllarını başlarına devşirirler:

“Bediüzzaman, çağında nadir görülen şahsiyet (veya benzeri olmayan Zat) anlamına geliyor. Yüzbinlerce Türkiyeliyi ardına takmakta gösterdiği başarıyla gerçekten kendisi zamanın bir harikası ve aynı zamanda dindar bir Kürt yurtseveridir.

....

Şafiî mezhebinden bir Kürttür… Kendisinin esas gayesi, bir Kürt devleti kurmaktı. Nitekim yaşamı boyunca bu amacını gerçekleştirmek için çeşitli etkinlik göstermiştir. Örneğin bağımsız bir Kürt devletinin kurulması amacıyla Kürt Teali Cemiyeti kurucuları arasında yer aldığı iddia edilmektedir.

....

Zamanın Padişahına ‘Said’ imzası altında yazdığı ve esası kürtçe öğretim yapacak olan okullar açmaya dayanan dilekçeyi sunmuştur.”

Şekilde görüldüğü gibi, PKK yanlısı kürtçü bir sitenin yazarı, Saidi Kürdi(Nursi)’yi öve öve bitiremiyor. Ömrünü kürtçülük mücadelesine adamış ve gayesi kürt devleti kurmak olan bir şahısın, kürtçüler tarafından övülmesi çok doğal. Doğal olmayan, aynı şahısın, Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden bazıları tarafından da yere göğe sığdırılamamasıdır. Böyleleri de en kısa süre içerisinde akıllarını başlarına alırlar diye umut ediyorum. Yoksa deve kuşunun durumuna düşerler. Bu duruma düşmemek için bir an önce karar vermek lazım; “deve misiniz, yoksa kuş mu?”…

Kürt Said’de “meziyet” çok! Hepsine sırayla değineceğiz... Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Nurculuk, İngiliz istihbaratının, ülkemizde üretip türettiği bir tarikattır. Bahailiğin Türkiye şartlarına uyarlanmasıyla meydana getirilen bu yapı için seçilen kişi ise Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünden Saidi Kürdi’dir. Kürtçülük propagandası ve Saidi Kürdi adıyla taraftar toplayamayınca, İngiliz istihbaratı, bilinen yöntemlerine baş vurarak, kürt Said’i din maskesine büründürüp “Saidi Nursi”ye dönüştürmüştür. (Ergün Poyraz, “Tarikat, Siyaset, Ticaret ve Cinayet - Masonlarla El Ele”, Togan Yayıncılık, s. 281)

“Bediüzzaman” yani “zamanın harikası” sıfatını, kokuşmuş bir kürde yakıştırıp, sonra da bu zatın peşinden koşan kafasızlara duyurulur:

Saidi Kürdi(Nursi), risalelerinde, Ye'cüc Me'cüc denen ve dünyayı yok edecek olan korkunç yaratıkların Özbek, Tatar ve Kırgız gibi Türk boyları olduğunu iddia etmekte ve soydaşlarımızı "Şeytanın dölü vahşi kavimler” olarak tanımlamaktadır.

Aynı zamanda raporlu deli de olan kürt Said, İngilizlerin desteğiyle kurulan ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında insanlarımızı sırtından vuran Kürt Teali Cemiyetinin ve Kürt Maarifi Neşri Derneğinin kurucusudur.

İsterseniz biraz da “ulema”ya kulak verelim, başbakanımızın da dediği gibi...

Bakınız Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri, “Kürd Said’in Mezhebi Hakkında Reddiye Armağanı” adlı kitabında, Saidi Kürdi için neler diyor:

“Bu kadar büyütülen Saidi Kürdi kimdir:
Sait, kürt cemaatından, şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene içinde yaşadığı millet olan Türk’ün lisanına hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felakete sürüklenmiş, bir hapishaneden diğerine sürülmüş ve bugün seksen yaşını geçmiş ihtiyar bir adamdır.
………
Sait, Kürdistan Azmi Kavi Cemiyetinin arzusu üzerine mahalli Kürt kıyafeti ile, boynunda dürbün, belinde tabanca ve kama, ayağında lapçin ve başında poşu olduğu halde İstanbul’a gelmiş ve büyük bir cüretle Cuma selamlığında Padişaha cemiyetin “Sait” imzası altında yazdığı ve esası kürtçe tedrisat yapacak mektepler açmaya dayanan arizayı takdim etti. Memleketin ve milleti islamiyenin ittihadını bozmak gayesine matuf olan bu hareketi canianesinden dolayı haklı olarak tımarhaneyi boyladı.
………
Damarında bir damla Türk kanı olan her Müslümana, bu adamın Mason ve Komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım.”

“Ulema” da kesmediyse, kürt Said’in kendi “eser”lerinden seçme sözler de derledik sizin için:

“Ölmüş gitmiş, dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim. Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi.” (Emirdağ Lahikası, I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)

“Atatürk idaresi hadislerde gösterilmiş bulunan dehşetli ahirzamandır. Dinsizlik, kanunsuzluk, ifsat komitelerinin faaliyet yıllarıdır.” (Said-i Nursi, Sözler,1957, Sayfa:143)

“Türkiye genel olarak ezan-ı Muhammedi’nin yasak edildiği, bidadların zorla topluma kabul ettirildiği bir dönem yaşamıştır. Devrim kanunları muvakkattır ve hıristiyan kanunlarıdır.” (Said-i Nursi, Tiryak, Sayfa: 65)

“Türkiye’nin siyasi rejimi Nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir.” (Said-i Nursi, Münazarat Sayfa: 17)

“Müslümanlara Kur’an dışında bir Anayasa lazım değildir. 1347(Hicri) tarihinde felsefenin tahakkümü ile bu dindar millet ehemmiyetli tahavvüllere düçar kılınmış ve anayasadan devletinin dininin İslam dini olduğu yolundaki hükmü kaldırılmıştır. Kur’an, Cumhuriyet Anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil ilahi bir iradenin sonucudur.” (Said-i Nursi, Zülfikar-ı Mücizat-ı İslamiye ve Kur’aniye, Sayfa:191-193)

“İslam Devleti için tek milliyet İslam milliyetidir. İslam devleti sonunda bütün dünyayı hakimiyeti altına alacak ve İslam yapacaktır. Bu dünya milleti hayatı maneviyeye dayanacaktır. Bu İslam Devleti de hamiyeti İslamiye ve milliye altında İttihad-ı Muhammedi davasında olan Şeyh-i Risalei Nur sayesinde kurulacaktır.” (Said-i Nursi, Münazarat, Sayfa: 90-100)

“İslam Dini’nde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı yapmak olduğu için, İslamiyet’in Desatirine aykırı, devrimler de İslamiyete aykırıdır.” (Said-i Nursi, Mektubat, Sayfa: 403)

“Çok kadın ile evlenmek İslami olduğu için caiz ve şarttır.” (Said-i Nursi, Hanımlar Rehberi, Sayfa: 57).
“Kur’an kadına üçte bir hisse vermektedir; medeniyetin kadına erkek kadar hisse vermesi ahlaksızlıktır.” (Said-i Nursi, Zülfikar 1945, sayfa 38,39)

“Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i ilahiye ve Hakaik-i İslamiye dairesinde mahkemeler açmazsa maddi ve manevi kıyametler başlarına kopacak, anarşistlere, yecüc mecüclere teslimi silah edilecektir.” (Said-i Nursi Hutbe-i Şamiye)

Kürt Said’e göre, yazdığı Risale-i Nur kitaplarına hizmet etmek, vatan için askerlik yapmaktan bile daha üstün bir görevdir!.. Bakın bu görüşünü ve “nurcu gençleri askerden kurtarma” fikrini nasıl dile getiriyor Lem’alar Risalesi adlı kitabında:

“Risale-i Nur öyle değerli bir kitaptır ki, Kuran’ın onda yansıyan nurlarına hizmet etmek, askerlikten ve kutsal savaştan bile üstündür. Benim elimde fırsat ve param olsa, Risale-i Nur hizmetinde olan değerli kardeşlerimi askerlikten kurtarmak için, bin lira karşılığında bile olsa bedeli öder ve kurtarırım onları…”

Vatani hizmet de neymiş “Risale-i Nur hizmeti” dururken!.. Kürd Said için askere gitmemek bir “kurtuluş”!.. Oysa Türk gençleri, bayrama gider gibi gider asker ocağına. Ne demek “askerlikten kurtulmak” ?.. Böyle bir şeyi düşünse düşünse, kürtlüğünden dolayı genlerine korkaklık ve hainlik işlemiş olan Saidi Kürdi ve soydaşları düşünebilir ancak. Bir de onun peşinden koşan “Risale-i Nur hizmetindekiler”…

İşte yıllardır “bediüzzaman” yani “zamanın harikası” diye tanıtılan zatın, Türklüğe, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucusu yüce Atatürk’e kin kusan satırlarını okudunuz... Kadınları nasıl aşağıladığını da gördünüz. Böyle bir mahlukun, kimlere göre “zamanın harikası” olduğu da ortadadır. Dahili ve harici bedhahlar için kim Saidi Kürdi’den daha “harika” olabilir ki?..

Bakalım Saidi Kürdi kimlere göre “zamanın harikası”ymış:

Recep Tayip Erdoğan, 3.Uluslararası Saidi Nursi Semineri’nde yaptığı konuşmada der ki; “Saidi Nursi keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir!”…

Aynı seminerde konuşan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de başbakanından aşağı kalmaz; “Eğer Cumhuriyetin başlarında, Bediüzzaman resmi makamlarca dinlenseydi, bugün ülkenin durumu hiç şüphe yok ki böyle olmazdı!”…

Başımızı taşlara mı vursak ne yapsak, kürt Said gibi bir “keşfedilmeyi bekleyen hazine”yi dinlemediğimiz için?!. Şimdi “Ah kürt Said ahh! Anlayamadık seni, değerini bilemedik!” diye ne kadar yakınsak da boş!.. Son pişmanlık fayda etmiyor!..

Bizim ve Cumhuriyetin resmi makamlarının dinlemediği ve keşfedemediği Saidi Kürdi “hazine”sini, İBDA-C terör örgütü de çoktan keşfetmiş!.. Bakın neler yazıyor bu örgütün yayın organlarından olan “Özgür Ülke” adlı gazetede:

“Özgür Kürdistan İçin Savaş
Saidi Nursi’nin rüyası, İBDA-C’nin elinde gerçekleşecektir. Saidi Kürdi, Kürt ve İslam tarihinde yetişen dahi bir ulemadır... Saidi Kürdi zindandan çıktıktan sonra İstanbul’u terk eder. Vapurla Tiflis üzerinden Kürdistan’ın Xuy kentine geçer. Van ve Bitlis Kürt beylik aşiretlerine ulaşır. Buralarda Kürdistan’ın kurtuluşu için ilim, irfan, plan ve proje yolları arar. Tiflis’teyken bir tepenin başına çıkar. Kafasındaki özgür Kürdistan ve Birleşik İslam alemi projesini tasarlarken birisi ile Saidi Kürdi arasında şu konuşma geçer:

‘Nerelisin?’

‘Bitlisliyim.’

‘Ne yapıyorsun burada?’

Ben müstakbel Kürdistan’ın ve İslam aleminin plan ve projesini çiziyorum. Benim kafamdaki plan ve proje bu. Planım er geç gerçekleşecek. İslam aleminin kalbinde müstakil bir Kürdistan’ın kurulması ile İslam alemi o merkez etrafında dönerek bir araya gelecek ve büyük federatif İslam devleti kurulacaktır.’

Gerçekten Saidi Kürdi’nin hayali, gayesi olan, İslam aleminin kalbini teşkil eden, birleşik ve özgür bir Kürdistan temeli atılmaya başlamış ve bu gayeye yönelik özgürlük mücadelesi başarı ile ilerliyor...

Saidi Kürdi’nin, ‘Ey Asuriler ve Ciyaniler, cihangirlik zamanında peşidar kahraman kahraman askerleri olan Kürtler, beş yüz senedir yattınız, yeter artık uyanınız, sabahtır’ şeklindeki çağrısı, bugün Kürt halkı tarafından yerine getiriliyor. Ve onun tabiriyle, Kürt halkı artık gafletten uyanıyor.

Saidi Kürdi, ‘Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün’ şeklindeki vasiyetini şimdilik şehitlerin kanında açan kırmızı bir gül destesini ithaf etmekle yerine getiriyor, o büyük ruhun hoşnut olmasını niyaz ediyoruz…”

İBDA-C terör örgütünün başka bir yayın organı olan “Taraf” dergisi ise, “Özgür Ülke” gazetesinden bu alıntıyı yaptıktan sonra şunları ekliyordu:

“Yiğit Kürt halkı 70 yıldır faaliyet gösteren Deccal rejimine karşı varını yoğunu ortaya koyarak mücadele ediyor. Bu uğurda İzzet Beyleri, Hacı Musaları, Şeyh Saidleri, Seyyid Rızaları, Said Nursileri şehit verdi. Ve bugün, Said Nursi’nin rüyasını gördüğü, uğrunda şehitler vererek, kan ve can vererek yılmadan mücadele ediyor. Birleşik İslam Devleti için Kürdistan’ı kurmaya kararlı, inatçı, inançlı.

...Müslüman Kürt halkının mücadelesi, Anadolu merkezli Bağımsız Birleşik İslam Devleti’nin yapı taşıdır.
Kumandan Mirzabeyoğlu dedi ki: ‘Gayet açık olarak söylüyorum. Bugün İBDA, Said Nursi Hazretlerinin rüyasını gördüğü bir temsil planındadır’…” (Aktaran: Ergün Poyraz, “Fethullah’ın Gerçek Yüzü”)

İslamcılar ve nurcular, “Birleşik İslam Devleti” için bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasını isterken, -rastlantı(!) olsa gerek- siyonist Yahudiler ve evanjelist Hıristiyanlar da “Büyük İsrail” için bir Kürdistan devletinin kurulması için uğraşıyorlar. Şu ittifaka bakın; kürtçüler-nurcular-İslamcılar-siyonistler-evanjelistler aynı cephede!.. Amaç; bir kürt devleti kurmak, ortak düşman; Türkiye Cumhuriyeti ve Türklük!



Kürt Said’in Selefleri İngiliz İşbirlikçisi Masonlar!

Saidi Kürdi(Nursi), kimlerle aynı yolun yolcusu olduğunu, “Divan-ı Harbi Örfi, İki Mekteb-i Musibedin Şehadetnamesi” adlı kitabında şu şekilde ifade ediyordu: “Seleflerim; Cemalettin-i Efgani, Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Suavi…”

Kürt Said’in, “seleflerim” dediği isimlerden Ali Suavi, Cemalettin-i Efgani(Afgani) ve Muhammed Abduh’un üst derece masonlardan olduğunu biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki; Cemalettin Efgani ve Muhammed Abduh, Hicaz bölgesini Osmanlı’dan koparmak için İngilizler tarafından görevlendirilmiş birer işbirlikçidir.

Kahire’deki “Şark’ın Yıldızı Locası”na 7 Temmuz 1868’de 1355 numarayla girmiş olan Efgani; 1869 yılında, peygamberliğin aslında bir “sanat” ve “meslek” olduğunu iddia etmiş ve Osmanlı ulemasının ayaklanmasına neden olmuştu. Bu yüzden Osmanlı tarafından sınırdışı edildi.

Bizzat İngiliz belgelerine göre; Cemaleddin Efgani(Afgani), “Tanrıya inanma” şartı koşan İskoç mason locasına üye iken, buradan “Tanrısızlık” ithamıyla kovulmuş, o da Tanrı tanımazlığın makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na girmiştir. Efgani, aynı zamanda Kahire Mason Locası’nı da kurmuş ve oranın büyük üstadı olmuştur.

Saidi Nursi’nin selefleri olan Efgani ve Abduh’un masonluğuna dair ayrıntılı bilgi için, 1960’ta Fransa’da basılan “Les Francs Macons” adlı kitaba bakabilirsiniz. İşte bu kitaptan kısa bir alıntı:

“Mısır’da kurulan mason localarının başına Cemaleddin Efgani(Afgani) ve ondan sonra da Muhammed Abduh getirildi. Bunlar, Müslümanlar arasında masonluğun yayılmasına çok yardım ettiler.”

Padişah II.Abdülhamit’in, gerçek niyetini çok iyi bildiği ve “İngiliz işbirlikçisi bir maskara” olarak tanımladığı Efgani, 1897 yılında öldüğünde İstanbul Maçka’daki Şeyhler Mezarlığı’na defnedilir. Mezarı, 1926 yılında, Charles Cron adlı esrarengiz bir Amerikalı yahudi tarafından yaptırılmıştır. Afganistan hükümetinin isteği üzerine kemikleri 1944’te Kabil’e gönderilir.

Efgani’nin talebesi ve kürt Said’in diğer bir selefi olan mason Muhammed Abduh ise Mısır doğumlu. Bakın İngiltere’nin Mısır sömürge valisi Lord Cromer, Abduh için neler söylüyor: “Kuşkusuz İslami reformist hareketin geleceği, Şeyh Muhammed Abduh’un çizdiği yolda ümit vaat ediyor. Ve o yolun yolcuları, Avrupa’nın her türlü yardım ve teşviklerine layıktırlar.”

Ne ilginç değil mi? Avrupalılar ve Amerikalılar, daha önce Muhammed Abduh için söylediklerini, bugün de onun halefleri olan Saidi Nursi ve Fethullah Gülen için söyl
üyorlar!..

Saidi Kürdi’yi, “Mason ve Komünist kadar tehlikeli” olarak tanımlayan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Abduh için de şunları söylemiştir: “Üstadı Efgani vasıtasıyla, masonluğu Ezher’e sokan odur.”

Abduh, Osmanlı’ya karşı Arabi Paşa isyanında elebaşı ve fetvacıbaşı rolü üstlenerek, Mısır’ın 1882 yılında İngilizler tarafından işgal edilmesine ciddi katkılar sağlamıştır. Bu isyanlarda, Efgani’nin üstadlığını yaptığı Kahire Mason Locası üyeleri, İngilizlerle işbirliği içerisinde faaliyette bulunuyorlardı.

Saidi Nursi, Mardin’de Cemaleddin Efgani’nin talebesiyle görüşmüş ve -kendi tabiriyle- “siyasette muktesit mesleği ondan öğrenmiş”tir. Heralde bu yüzden olsa gerek, “Emirdağ Lahikası” sayfa 139’da ve Lemalar’ının 20.Lemasında, Osmanlı Devleti’ni parçalamak için uğraş veren “misyonerlerle ve Hıristiyan ruhanileriyle ittifak” önermiştir... Ne de olsa selefleri de öyle yapmışlardı!..

Saidi Kürdi, hasta yatağındayken, kendisini ziyarete gelen Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik Fırat’a şunları söylemiştir: “Ben, biraderi azamım, erkemim Şeyh Sait efendinin öcünü alacağım, aldım!”

Saidi Nursi’nin, “öcünü aldım” dediği Şeyh Sait köpeği, bildiğiniz gibi “Bağımsız Kürt İslam Devleti” kurmak için silahlı adamlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ayaklanarak, Türk askerine kurşun sıkan ve “Bir Türk öldürmek, yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür!” diyen bir İngiliz işbirlikçisinden başka bir şey değildi.



“Yunan’a ve İngiliz’e Teslim Olun, Kuvvacıların Kellesini Getirin!” Bildirisinin Altında Saidi Kürdi’nin İmzası

İtilaf devletleri 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti’ne Mondros Mütarekesi’ni imzalatmışlar, böylece Osmanlı’nın tasfiyesi fiilen yürürlüğe girmişti. Bu tasfiye anlaşmasına karşı, ülkenin bir çok yerinde örgütlenen ve yeni bir bağımsızlık savaşına girişen Kuvayı Milliyeciler’e karşı çıkan teşkilatlar arasında “Teali İslam Cemiyeti” vardı. Başındaki İslam kelimesi sizi aldatmasın, bu cemiyeti kurduran yine İngilizler’di.

Teali İslam Cemiyeti’nin yöneticileri arsındaki etkin isimlerden biri de Saidi Kürdi idi. Teali İslam Cemiyeti 16 Eylül 1919’da “İkdam” gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Milleti’ni, “Kuvayı Milliye’ye destek vermemeye”, hatta “onlara karşı mücadele etmeye” çağırıyordu. Ve hatta bu bildiride, halktan Mustafa Kemal’in kellesi isteniyordu!

Bu bildirinin altında imzası bulunanlardan biri de Saidi Kürdi(Nursi) idi. İşte oldukça uzun olan bu bildiriden bazı bölümler:

“Ey Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisi!

(…) Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuva–yı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden nâmerdane bir surette kaçarken, zavallı saf ve gafil ahali ve askerden cem ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak (...) yalanlar ve hilelerle savuşup kaçtılar.

(…) Yazık bin kere yazık ki, gerek harb içinde, gerek mütarekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor da Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için icab eden küçük fedakarlığı göze almıyor.

Millet (...) hala kendisini aldatan bu heriflere niçin diyemiyor ki, ‘Ey hainler, ey Allah’tan korkmayan ve Peygamberden haya etmeyen mahluklar, muharebe ettiniz başımızı bin türlü belalara soktunuz, mağlup oldunuz, şimdi niye tekrar, gücünüz yetmediğini ikrar ve imza ettiğiniz devletleri yeniden kızdırarak üzerimize husumet ve gazaplarını davet ediyorsunuz? İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Harpte mağlup olduktan sonra uslu oturmak ve mağlubiyetin neticesine katlanarak telafisini sabr–u sükun ve akl–u tedbir dairesinde izale etmekten başka çare var mıdır? Düşünmüyor musunuz ki Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz.

Hem sizler ey yalancı ve deni şâkiler! (...) Kendinize ne hakla, ne yüzle Kuva–yı Milliye adını veriyorsunuz? Utanmaz hainler, artık yakamızı bırakın. Cenab–ı Hakk’ın gazap ve laneti sizin üzerinize olsun.’

Şimdi sulh imzalandı Kuva–yı Milliye belasının tevlid ettiği mecburiyetle galip devletlere karşı yeniden taahhüt altına girdik. Devletler şimdi bize “Eğer Anadolu’da Kuva–yı Milliye isyanını bastırmazsanız İstanbul’u da elinizden alacağız” diyorlar.

Ey Anadolu’nun mazlum ve muhterem ahalisi!

Elinize aldığınız bu fetva–yı şerife göre, bu katil canavarları (Kuvvacıları kastediyor) daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. (...) Allah’ını, Peygamberini ve padişahını seven bu tarafa gelsin...”

Yani, “Ey ahali, savaşı kaybettik. Kaderimize razı olmak zorundayız. Aman ha sakın İngilizleri ve Yunanları kızdırmayın. Uslu uslu gidip onlara teslim olun. Mücadele edecekseniz onlara karşı değil, Mustafa Kemal’e ve Kuvayı Milliyeciler’e karşı mücadele edin. Hatta Mustafa Kemal’in kellesini getirip İngilizlere ve Yunanlara teslim edin!”…



Emniyet’in Kitabında Saidi Kürdi’ye Övgü!

Türklüğe, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve ulu önder Atatürk’e kin kusan, ömrünü kürtçülük ve “bağımsız kürdistan” mücadelesiyle geçirmiş olan Saidi Nursi’nin, kürtçü ve şeriatçı çevreler tarafından övülmesi normaldir de, Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “İslam’da Mezhepler, Tarikatlar ve Dini Akımlar” adlı kitabında övülmesine ne demeli? Bunun gözden kaçmış bir büyük yanlış olduğuna inanmak istiyor ve toplumun huzuru devletin bölünmez bütünlüğü için canla başla fedakarca görev yapan vatansever polislerimizi bu yanlışın sorumluluğundan tenzih ederek yanlışın düzeltilmesi için göreve çağırıyoruz. İşte Emniyet’in kitabında kürt Said:

“Küçük yaşta klasik medrese eğitimine başlayan Said Nursi, kısa bir sürede bu eğitimini tamamlamış ve ilme olan iştiyaki sebebiyle, meşhur alimlerle temas kurabilmek amacıyla çeşitli illerde seyahatlerde bulunmuş ve bu sayede etrafında tanınmaya başlamıştır.
Hareketli yapısı itibarıyla dikkatleri üzerinde toplayan Said Nursi, kısa zamanda elde ettiği dini ilimler alanındaki bilgi birikimi ile kendisini kabul ettirmiş ve bu çevrelerce ‘zamanın iyisi’ anlamına gelen ‘Bediüzzaman’ lakabı ile anılmaya başlamıştır…” (Aktaran: Ergün Poyraz, “Tarikat, Siyaset, Ticaret ve Cinayet - Masonlarla El Ele”, Togan Yayıncılık, s. 290)

Görüldüğü gibi kürt Said’i öven bu satırlar, devlet kurumlarındaki nurcu-fethullahçı yapılanmaya açık bir kanıt niteliği taşıyor. Başbakanlık makamında oturan zatın ve “Milli” Eğitim Bakanlığı gibi son derece önemli bir makamı işgal eden şahısın bile Saidi Kürdi hayranı olduğu yerde -ki aynı durum bürokratlık, milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık yapmış birçok kişi için ve Cumhurbaşkanlığı yapmış birkaç kişi için de geçerli-, devlet kurumlarının nurcu-fethullahçıların istilasına uğraması, pek de garipsenecek bir durum olmasa gerek!..

Devletin, bürokrasinin, yargının, emniyetin ve eğitim-öğretim kurumlarının içerisinde bir virüs gibi yayılarak Türkiye Cumhuriyeti’ni içten kemiren bu yapılanmaya en kısa süre içerisinde Türkçü kadroların “Dur!” diyeceğini ve bu virüsün canının cehenneme yollanacağını ümit ediyorum. Uyuyanların bir an önce uyanması dileğiyle...

TOLUNAY KUTOĞLU
.................................................

TANRI TÜRK'Ü KORUSUN!
(Alıntı: TOLUNAY KUTOĞLU
BOZKURT Dergisi, sayı:34)

konuya ikinci Tolunay Kutoğlu yazısı eklenmiş ve kaynak detaylandırılmıştır
fofer bu yazı senin için ....................
 
evet belli oluyor artik cumhuriyert yanlilarida fetullah hocanin ne kadar atatürkcü oldugunu en sonunda anladilar
fetullah gülenin türk cumhuriyetlerinde actirdiklari okullarda onun icinmi atatürk heykeli var gidin bakim türkmenistana ne var atatürk büstü her okulda atatürk resimleri hepside fetullah hiocanin actirdigi okullarda yeterince var kimse fetullah gülen icin atatürkü seymiyor diyemez gidin görün bos verin ben gördüm bakin sizde ne resim var okullarda herhalde lenin yada stalin deyil en büyük atatürkcü fetullah gülendir en sonunda deyerini anladilar ama is isten gecti
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst