meşrutiyet ilan edilmiş ve yurtsever aydınlar devleti battığı batakdan kurtarmak için çabalara girişmişlerdi.fakat 31 mart 1909 da ingiliz emperyalistlerinin el altından desteklediği yobazlar "şeriat isteriz,yaşasın padişahımız"sesleriyle ayaklandılar ve ellerine geçen subayları ve mekteplileri öldürmeye başladılar.gericilerin başındavolkan gazetesinin sahibi derviş vahdeti ve nurculuğun kurucusu olan o günkü adı ile saidi kürdi vardı,gericiler o günlerde de bugünkü taktiklerini kullanıyorlardı.çıkardıkları dergiler ve fısıltı gaztesi ile cahil halkı kandırıp sokağa döküyorlardı.
Bilindiği gibi, 31 Mart Vakası, Nakşilerin ve değişik kesimlerden yobazların destek verdiği bir "Gerici İsyanı" olarak tarihe geçmiştir. 31 Mart Vakası'nın gerici kahramanı(!) Derviş Vahdeti, Nakşibendi tarikatından idi. Derviş'in çıkardığı "Volkan" gazetesine Saidi Nursi(kürdi) de yazıyordu. 1924'te hilafet kaldırılınca, İngilizlerin organize ettikleri Şeyh Sait isyanı başladı(1925). Bu olayda Nakşiler, doğuda birçok Türkmen-Alevi köyüne baskın yapmış, yakıp yıkmıştır. 1930'da Menemen'de ayaklanan yobazlar da öğretmen-yedek subay Kubilay'ı şehit ederek başını kesip sokaklarda dolaştırdılar. Bu isyanın başındaki Derviş Mehmet de Nakşibendi tarikatındandı.
31 Martçı Saidi Nursi(kürdi), 1925'te Şeyh Sait isyanıyla mahkum olmuştu. Saidi Kürdi, Nakşiliğe dayanan Nurculuğu yaymaya çalışan bir laiklik ve cumhuriyet düşmanıydı. Aslında hareketin özünde Türk düşmanlığı yatmaktaydı.
İşte Saidi Kürdi’nin takipçisi Fethullah Gülen de bu ekolün devamcısıdır. Derviş Vahdeti ve Saidi Nursi(Kürdi)’nin üstlendiği misyonu(!), günümüzde AKP ve Nur cemaati üstlenmiş görünüyor...
Önüne böylesine büyük(!) bir hedef koyan ve amaç edinen Fethullah Gülen, 1957 yılında Erzurum'da talebelik yıllarında Bediüzzaman(!) Saidi Nursi'nin adamı Muzaffer Arslan'ın sohbetlerinde Risale-i Nurları tanır ve bir daha da bu sohbetlere katılmaktan geri kalmaz!.. F.Gülen, daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında çeşitli görevlerde bulunur... M.Şevket Eygi, gibi kişilerle aynı kulvarda, dini alet ederek siyasi mücadele verir!..
11.03.1966'da Kırklareli'nden İzmir merkez vaizliğine tayin edilen Fethullah Gülen, kendi deyimi ile, izine ayrılıp “küçük bir Türkiye seyahati”ne çıkmış ve “çeşitli yerlerdeki dostlarını ziyaret etmiş”tir. Seyahati 40 gün kadar sürmüştür. Halbuki izin süresi 20 gündür!.. Bu süre içinde hocaefendi(!) neler yapmıştır?..Kendisinin bu "çeşitli yerlerdeki dostları" kimlerdir acaba?.. Ve 20 günlük resmi izin, 40 güne nasıl çıkarılmıştır?..
Nurcular ülkemizde bir asırdır örgütleniyorlar.Devleti ele geçirme sürecinde,şimdi sıra parçadan bütüne doğru gitmeye geldi!
Ve “Abant Platformu”
Gayet açıktır ki, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgede "ılımlı İslam" tasarımında Türkiye'nin "aktör" olmasını en iyi sağlayacak insan(!) Fethullah hocadır!.. ABD'nin planlarına göre; "Ilımlı islam" tasarımı, BOP'un marş motoru ve Fethullah Gülen de bu motorun anahtarıdır!
Washington'da düzenlenen Abant Platformunda Nakşiler, Nurcular ve Süleymancılar tarafından, M.Kemal ATATÜRK'ün kurduğu laik cumhuriyet tartışılmış(!) ve BOP çerçevesinde Afganistan'ın, Irak'ın, Mısır'ın, Özbekistan'ın, Azerbaycan'ın vb. ülkelerin örnek alacağı "din eksenli" cumhuriyete geçiş yolları aranmıştır! Yani onlara göre sorun, "laik Cumhuriyet"tir!.. Çünkü "Abant Grubu" denilen misyonun amacı da; "ABD'nin bölgedeki emperyalist çıkarlarına ideolojik bir destek sağlamak"la ilgilidir!
ABD'nin ve F.Gülen Hocaefendisinin kuklası olan Başbakan R.T.Erdoğan ise, ABD hakimiyetindeki Yeni Dünya Düzeni'nin "Büyük Ortadoğu Jandarma Komutanı" olmaya taliptir!
Türkiye, 24 Ocak 1980 kararları ile Liberalizme geçerken, 12 Eylül darbesi ile sistem buna uygunlaştırılır, 1990 yılından itibaren de "küresel"leşir, ABD destekli Gülen okulları ile de (sözde) "Türk Emperyalizmi" görüntüsü yaratılmaya çalışılır... İşte bu aldatmaca neticesinde bugün hala bazıları,"yahu ne istiyorsunuz bu hocaefendiden? Adam bizim misyonerliğimizi yapıyor,dünyanın her yerinde Türk(!) okulları açıyor" gibi bir safdillik, daha doğrusu gafillik içerisindeler...
"Çağdaş Roma İmparatorluğu" denilen ABD, BOP'u müslüman coğrafyasında hayata geçirmeye çalışırken, F.Gülen ve ekibinin himaye görmesi bir rastlantı değildir. F.Gülen ve cemaati yıllardır ABD tarafından desteklenmekte ve kullanılmaktadır. Bugün F.Gülen ABD'deki çiftliğinde(cemaate ABD tarafından tahsis edilmiştir), FBI'ın korumasında yaşamakta ve cemaatini yönetmektedir!
Büyük Ortadoğu Projesi(BOP):
Büyük Ortadoğu Projesi(BOP); ABD'nin batıda Fas, doğuda Moğolistan, kuzeyde Çeçenistan, güneyde Yemen'i içine alan geniş bir "islam coğrafyası" tasarısıdır. BOP'un üç boyutu vardır: Birincisi ekonomik olanıdır ki, G-7 ülkeleri içinde tartışılıyor. İkincisi siyasi boyutudur ki,ABD ve AB ülkeleri arasında tartışılıyor. Üçüncüsü ise askeri olanıdır ve bu da NATO Konseyi'nde ve komuta merkezinde tartışılmaktadır.
ABD'nin ve AB'nin hakimiyet kurmak için bir harman yerine çevirdiği Kıbrıs da bu projenin taşlarından birisidir!..
---Başbakan Erdoğan, Bush ile 28 Ocak 2004'te Beyaz Saray'da yaptığı görüşmenin ardından, "Türkiye'nin, sınırları genişleyen ve demokratik değerlerin yerleştirilmesi öngören bu projeye destek verdiğini, Türkiye'nin projede anahtar rol oynayacağını" söyledi!
---ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, 1 Nisan 2004'te verdiği ropörtajda "Neden Türkiye gibi bir islam ülkesi, Türkiye'deki gibi bir demokrasi olmasın?" şeklindeki sözleriyle, Türkiye'yi "ılımlı islam"ın modeli olarak gördüklerini ifade etti!
ABD ve AB Emperyalizmi, sömürüsünü idame ettirmek amacı ile, “dünyada birlik ve barış” amacı göstermek için, "dinlerarası diyalog ve hoşgörü" oluyormuşcasına, İbrahimi kökenli semavi dinler olan; Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık arasında uzlaşı sağlar gözükmektedir. Bu inançların dinsel simgeleri olan Davut yıldızı, kippa(bere), haç, türban(ki aslında İslamla bir alakası yoktur) gibi sembollerin istenen tarzda(kendi ülkeleri hariç) bulundukları bölgelerinde kullanımına hoşgörüyle bakılmıştır. "Davut Yıldızı-Haç-Hilal" ya da "Haç ve Gül" birlikte, emperyalizmin geleneksel birlik simgesi olarak kullanılmıştır.
Türkiye Türkleri’nin 1923'de Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle başlattıkları uluslaşma süreci, bilhassa 1950'den itibaren inkitaya uğrar. O günden beri "karşı devrim" devam etmektedir. 2002 yılında AKEPE iktidarının işbaşına gelmesiyle, karşı devrim süreci hızlandırılmıştır. Bugün Türkiye, "Türk kimliği"nden ve "Cumhuriyet kimliği"nden "islami cemaat kimliği"ne çevrilmek istenmektedir!.. AKEPE Hükümeti, “Yeni Osmanlıcılık” ile Cumhuriyet sistemini karşı karşıya getirerek, İslam rejiminin rövanşını bu çatışmada almak istemektedir!
Başbakan Erdoğan'ın, laikliği "farklı inanç ve değerlere eşit mesafede olan devlet" diye tanımlamasından da anlaşılacağı üzere Erdoğan, şeriatçıların önündeki(eğitim alanında olsun,hukuk alanında olsun) engellerin kaldırılmasını istemektedir ve laikliği de bu çerçevede kullanmak istemektedir.
ABD'nin de Türkiye için istediği model; daha bireysel ve post modern, ılımlı bir İslami devlet ve laikliğin de olduğu bir sistemdir. Tabi bu laiklik, ABD'nin uygun gördüğü bir laikliktir! Tıpkı Tayyip Erdoğan’ın tanımlamasını yaptığı “laiklik” gibi…
8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Türk ekonomisini dünya tekellerine açması sayesinde "Anadolu kaplanları(!)"nın ortaya çıktığını ve şeriatçı sermayenin doğduğunu görmekteyiz. Bu yapı, "soft İslam" anlayışını da beraberinde getirmiştir. Anadolu kaplanları(!)nın ortaya çıkmasıyla, Anadolu'dan çıkan bu iş adamlarının, sadece sanayi ve ticaret alanında değil, şeriatçı faaliyetler gibi başka alanlara da finansman sağladıklarını görmekteyiz. AKEPE de "İslam, demokrasi, laiklik" konusunda, geçmişte Özal'ın(daha öncesinde de Menderes'in) açtığı yolda ilerleyerek “ABD'nin ileri karakolu olma” görevini yerine getirmektedir.
Washington'da düzenlenen Abant toplantısı da göstermiştir ki, ekonomi ve dış politikadan sonra laik cumhuriyet rejimi de ABD'de biçimlendirilmek istenmektedir!
Nurcular ve Fethullah Gülen'in Siyasi Etkisi:
F.Gülen'in "benzeme benzet" stratejisinde, geleneksel takiyyecilikten farklı olarak değişik alanlarda görev alacak nur cemaatinden bir kişi(ister kadın olsun,ister erkek), o alanda diğer çalışanlar gibi giyinip ve taktiksel olarak da onlar gibi davranmak zorundadır. Hoşgörülü ve uzlaşmacı gibi görünüp, zamana yayarak kendi görüşlerini empoze etmektedirler.
ABD, F.Gülen'in vasıtası ve AKEPE'nin kanalı ile dincileri,kürtleri ve kürtçüleri kullanmaktadır.
İslam coğrafyasında, ABD birinci dönem yayılmacılığını DP iktidarı ile yapmıştır. İkinci dönem yayılmacılığını da Özal ve onun devamında da Fethullah cemaati ve AKEPE iktidarı ile yapmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bölgede etkin rol alan ABD, daha sonra ise "Yeni Dünya Düzeni" ile hakimiyetini kurmuştur.
AKEPE'nin 03.11.2002'de hükümet olması, sadece siyasal islamcıların değil, ABD yanlısı bir blokun da iktidar olmasıdır! 19.yy başından beri ülkemizde ajanları vasıtasıyla faaliyette bulunan ABD, şimdi ise AKEPE iktidarı ve yerel yönetimleri ile F.Gülen cemaatinin de marifet(!)iyle, Özal'ın ve daha öncesinde de Menderes'in başlattığı "liberal-muhafazakar-demokrat"lığa uygun din anlayışının reformlarını bitirmeye çalışıyor. Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de küreselleşmeye uygun olarak yeniden biçimlendiriyor!
ABD ile içiçe olan İngiltere ve İsrail'in de destekleyicisi olduğu, Türkiye’yi "eksen ülke" yapacak olan BOP'un hedefleri; "İsrail'i korumak ve kollamak, ABD'nin bölge ülkelerini sömürmesi ve petrolleri kontrol etmesi"dir!
Sonuç:
Aslında konunun özeti yine yazımızın içinde de geçen şu satırlardadır: "Emperyalist Batı(ABD,AB,İsrail)'nın Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika'da hegamonya kurma projesi olan BOP'un marş motoru ılımlı islam, bu motorun kontak anahtarı ise F.Gülen ve cemaatidir!"…
Kaynaklar:
1. İsmail Onarlı, “Washington’da Bir Abant Toplantısı” adlı makalesi.
2. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, Sinan Yay.
3. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihimiz, Kara Kuv.Kom.lığı Yay.
4. Devrim ve İlkeleriyle Atatürk, Genel Kurmay Yay.
5. Abdullah Manaz, Dünyada ve Türkiye'de Siyasal İslamcılık
6. Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yay