zlion
New member
Fıkıh kitaplarındaki ifadeler şöyledir:
Dişler arasında yemek artığı kalıp, altı yıkanamazsa, gusül caiz olur; çünkü su akıcı olup, bu artıkların altına sızar; fakat bu artıklar, katılaşmışsa, gusül caiz olmaz; çünkü su, bunun altına sızmaz. Bunda zaruret ve güçlük de yoktur. (Halebi-yi kebir)
Dişlerin arasında, diş kovuğunda katılaşmış yemek artığı bulunursa, gusül sahih olmaz. (Kadıhan)
Diş arasındaki yemek kırıntısı katılaşır da, suyu geçirmezse, gusle mani olur. (Mec. Zühdiyye)
Dürr-ül-muhtar’ın, (Diş çukurundaki şey, gusle zarar vermez diyen olmuşsa da, bu şey, katı olup, altına su geçmezse, guslü caiz olmaz) ifadesini İbni Abidin hazretleri şöyle açıklıyor:
Zarar vermez denilmesi; su, dişteki şeyin altına sızıp, ıslatacağı içindir. Hulasat-ül-fetava’da da, böyle yazmaktadır. Bu fetvadan da anlaşılıyor ki, altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Hilye’de ve Münyet-ül-musalli şerhinde de böyle yazılıdır. (Redd-ül-muhtar)
Merakıl-felah’ı açıklayan Tahtavi, (Diş çukurundaki yemek artıklarının altına su geçerse, gusül caiz olur. Bunlar, sert olup altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Feth-ul-kadir’de de böyle yazılıdır) diyor.
Yine Tahtavi, (Dürr-ül-muhtar) haşiyesinde buyuruyor ki:
Diş çukuruna giren yemek parçası altına su sızacağı için gusle mani olmaz. Suyun sızdığında şüphe varsa, bunları çıkarıp orayı yıkamalı.
Mecmua-i Cedide’nin hicri 1329 tarihli ilaveli baskısındaki diş dolgusunun gusle mani olmadığı yazılıysa da, bahsedilen ifade, bu kitabın hicri 1299 tarihli ilk baskısında yoktur. O baskıya, ittihatçıların şeyh-ül-islamı mason Musa Kazım tarafından sokulmuştur. İttihatçıların adamlarına itibar edilmez.
(Altın, gümüş veya plastik diş yaptırmak caizse, gusül de caiz olur) demek yanlıştır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hanefi mezhebinin usul-i fıkhında, şartsız bildirilen bir haber, şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Fıkıh kitaplarında, (Geyik eti yemek caizdir) buyuruluyor. Hüküm şartsız olarak bildirilmiştir. Geyik eti caiz diye; canlı bir geyiği tutup, bir ayağını kesip yemek caiz olmaz. Ehl-i kitap dışındaki gayrı müslim keserse veya kendiliğinden ölürse, leş olacağı için yine yenmez. Besmelesiz kesilirse yine yenmez. Görüldüğü gibi geyik etinin yenmesi için bir çok şart vardır.
(Harbde ölen şehit olur) hadis-i şerifi şartsız bildirildiğine göre, bazı şartları var demektir. Mesela mümin olmayan, harbde de ölse şehit olmaz. (Gümüş yüzük erkeklere de caizdir) hükmü de şartsız olarak bildirilmiştir. Yüzüğün ağırlığı 4,8 gramdan fazla olmamalıdır. Eğer yüzük çok sıkı olursa, altına su geçirmediği için alınan abdest veya gusül sahih olmaz. Böyle dar olan yüzüğü oynatarak veya çıkartarak altına su geçirmek şarttır. (Gümüş yüzük caizdir) diye altını yıkamaya lüzum yoktur şeklinde anlamak yanlış olur. Bunun gibi, (Sallanan dişi, altın telle bağlamak caiz) denince, bunun da bazı şartlarının olduğu anlaşılır. Altına su geçip geçmediğine bakılır. Yüzüğün altına su geçmeyince; abdest ve gusül sahih olmadığı gibi, ağzın içinde kuru yer kalınca gusül sahih olmaz. Bunun için diş dolgusu olanın, (ağzın içini yıkamak gusülde farz değil) diyen bir mezhebi, mesela Maliki’yi taklit etmesi gerekir.
Namaz kılanlar için özürlü olunca Maliki mezhebini taklit etmeleri büyük kolaylıktır. Maliki mezhebini taklit ile ilgili S. Ebediyye’de diyor ki:
İbni Âbidin hazretleri, (Hanefi mezhebinde olanın, Maliki mezhebini taklit etmesi evladır. Çünkü, imam-ı Malik, imam-ı a’zamın talebesi gibidir) buyuruyor. (s.125)
Yine İbni Âbidin hazretleri, (Âlimlerimiz, zaruret olunca, Maliki’ye göre fetva verdi. Bir mesele Hanefi’de bildirilmemiş ise, Maliki taklit olunur) buyuruyor. (s. 158)
Abdesti sık bozulan hastalar ve ihtiyarlar için ve necasetten taharet için çok kolaylık gösterdiğinden, diğer üç mezhepte olan Müslümanlar, Maliki’yi taklit ederek, ibadetlerini rahatlıkla yapar. (s.1133)
Namaz kılarken abdesti bozulan Hanefi, hemen selam verip, namazdan çıkar. Maliki mezhebinde, namazı bozulmaz. O anda özür sahibi olur. (s.122)
Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile, yani, zaruret ile idrar kaçıran Hanefi’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Maliki’yi taklit ederek, hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (s. 148)
Bir kimsenin namazda abdesti bozulursa veya abdest almak güç olursa, namaza dururken Maliki mezhebini taklit eder. Maliki’de, hastaların, ihtiyarların namazları bozulmaz. (s. 232)
Kan veya idrar kaçıranlar, necaset temizlemekte zahmet çekenler Maliki mezhebini taklit ederler. Maliki’de, makattan ve bedenden taş, solucan, cerahat, sarı su, kan çıkınca abdest bozulmaz. Abdesti bozanlar, hastalık ile çıkarsa ve çıkması men olunamazsa, iki kavil vardır. İkinci kavle göre, prostat hastalığı sebebiyle gelen idrar abdestini bozmaz. Hastaların, ihtiyarların, abdest almakta harac ve meşakkat olduğu zaman, bu kavli taklit etmeleri sahih olur. İdrarın kesildiği zamanı belli ise, bu zamanda abdest alması iyi olur. İstibra zamanı uzun süren veya sonraları damlayan ve bir namaz vakti devamlı akmadığı için özürlü olamayan Hanefi ve Şafiiler, Maliki mezhebini taklit eder. (s. 158)
Maliki’nin ikinci kavline göre, özür sahibi olmak için, hastalık sebebi ile çıkan, abdesti bozan bir şeyin bir kere çıkması kâfidir. Bir namaz vakti içinde devamlı çıkması lazım değildir. Namazdan önce veya namaz içinde idrar, yel kaçıran hastaların ve ihtiyarların abdestlerinin ve namazlarının bozulmaması için, harac ve meşakkat halinde, bunların Maliki mezhebini taklit etmeleri ve imam olmaları sahih olur. (s.131)
Dikkat edilirse, Maliki’de, Hanefi’de olduğu gibi özürlü olmak için her namaz vaktinde bir kere akması lazım değildir. Hastalık sebebiyle ara sıra zuhur etmesi, hatta bir kere çıkması bu kavle göre özür sayılır. Mesela elinde olmadan zaman zaman burnu kanayan, makattan solucan çıkan, ara sıra ağız dolusu kusan, kulağı akan, ağrı ile gözünden yaş gelen, bazen yel kaçıran, ishal olup gaita kaçıran, idrar kaçıran, istihazalı veya akıntısı olan kadın, basurdan, çıbandan, yaradan kan ve irin akan, Maliki mezhebini taklit ederse, abdesti bu özrü sebebiyle bozulmuş olmaz. Çamaşıra bulaşan kan ve idrar lekelerini temizlemek meşakkat olursa necis de sayılmaz. Namazda iken idrar gelse, basurdan kan aksa, hem abdest bozulmaz, hem de çamaşırdaki kan ve idrar necis sayılmaz. Çünkü Maliki’de, ikinci kavle göre, necaset namaza engel değildir. Temizlemek sünnettir. (s.153)
Maliki mezhebini taklit eden Hanefi, sadece gusülde, abdestte ve namazda, kendi mezhebinin şartlarına ilaveten Maliki’nin farzlarına uyup müfsitlerinden kaçar. Diğer hususları aynen Hanefi gibi yapar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine uyar.
Hanefi’den farklı olan durumlar şunlardır:
1- Gusülde niyet, muvalat ve delk farzdır.
a) Gusül, abdest ve namaza başlarken niyette Maliki mezhebine uymaya niyet etmelidir. [Abdest aldıktan veya guslettikten yahut namaz kıldıktan sonra, Maliki’ye uymaya niyet etmediğini hatırlasa, (Bu abdesti veya guslü Maliki’ye göre aldım, namazı Maliki’ye göre kıldım) derse, yeniden abdest alması, gusletmesi veya namaz kılması gerekmez.]
Niyet, gusle başlarken yapılır. Unutulursa gusülden sonra hatırladığı zaman niyet etmesi de sahihtir. Gusle başlarken cünüplükten temizlenmeye diye niyet edilir; cünüp olduğunu bilerek gusleden, zaten buna niyet etmiş demektir.
Muvalat, uzuvları ara vermeden yıkamaktır.
Delk, yıkanan yerleri el veya havlu ile hafif sıvazlamaktır. Dokunmak da delk yerine geçer.
b) Gusülde saçı hilallemek, [saç arasına iki elin parmaklarını sokup çekmek] farzdır. [Hilallemek, tarakla da yapılabilir.]
c) Kadın, gusülde, saçların dibine, yani başındaki deriye su ulaşabiliyorsa, saçındaki örgüyü çözmez. Yani, örülü saçın dibi ıslanınca, çözmeden örgünün üstünü ıslatmak yeterlidir. Saç dibi ıslanmazsa, örgüyü açmak gerekir. Örülmemiş saçların her tarafını da yıkamak farzdır. [Hanefi’de de böyledir.]
d) Gusülde yıkamadık yer kaldığını bir ay sonra bile hatırlasa, yalnız orayı hemen yıkaması gerekir. Yıkamazsa guslü bâtıl olur.
2- Abdestte; niyet, muvalat, delk, başın tamamını meshetmek farzdır. Niyet; elleri, ağzı, burnu veya yüzü yıkarken yapılır.
a) Abdestte kaşların ve kirpiklerin altındaki deriyi yıkamak, kulak arkasıyla saç arasındaki deriyi ve kulak memesi önündeki saç ve deriyi mesh farzdır.
b) Altında deri görünen hafif sakalı mesh, kesif sakalı yıkamak farzdır.
c) Kadın, saçının hepsini mesheder. Örülü saçını açmaz. Örgünün üstünden mesheder.
d) Ayak parmaklarını hilallemek müstehaptır. Abdest alırken el parmakları açılıp kapandığı için kendiliğinden delk meydana gelir. Ayrıca hilallemek gerekmez. Hilallemenin mahzuru olmaz.
3- a) Oğlana, hanımına veya yabancı kadına [Cildine veya saçlarına] şehvetle dokunan erkeğin, erkeklere şehvetle dokunan kadının abdesti bozulur. Şehvetsiz dokunursa abdest bozulmaz. [Kendi ön edep yerine, elinin içi ile veya parmak uçları ile dokunan erkeğin abdesti bozulur.]
b) Kan, irin, sarı su hastalık sebebiyle çıkarsa, yel elde olmadan kaçarsa, idrar tutulamasa, bunlar abdesti bozmaz. Bunun gibi, kadınlardaki akıntı da abdesti bozmaz.
c) Saç tıraşı olunca, tırnak kesilince abdest bozulmaz. Sakal tıraşı olunca bozar diyen âlimler de olduğu için, jiletle veya ustura ile sakal tıraşı olunca, abdest almak iyi olur.
d) Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şüphe ederse, abdest alması gerekir. Abdest aldım mı almadım mı, abdestim bozuldu mu, bozulmadı mı diye şüphe edenin abdesti bozulmuş olur. Eğer, abdest aldığını ve bozulmadığını hatırlarsa abdesti bozulmuş olmaz.
e) Hanefi’de, namazda iken uyumak abdesti bozmaz. Namaz dışında yan yatarak, bir şeye dayanarak uyumak abdesti bozar; fakat Maliki’de, uyku ağır değilse bozmaz. Ağır ise bozar. Mesela tehiyyatta uyuyup kalırsa abdesti bozulur; ama hafif şekilde uyusa, abdesti bozulmaz. Kıyamda iken uyursa yine bozmaz. Yani ayakta uyumak bozmaz.
4- Teyemmüm, namaz vakti girdikten sonra yapılır.
5- a) Mestin üst ve altı tamamen meshedilir. Mesti, ayağı yıkamak meşakkatinden dolayı giymek sahih olmaz. Sünnete uymak veya soğuktan korunmak niyetiyle giymek gerekir. Hiç niyet etmeden giyse, sonra bu mesti sünnete uymak niyetiyle giydim dese yine niyeti sahih olur.
b) Mest üzerinde hiç necaset olmaması gerekir, mestin temiz olması farzdır.
c) Mest deri ve benzerinden olur, yünden olmaz.
d) Maliki’de mestin mesh müddeti yoktur. Cünüp olana kadar çıkarmak gerekmez. Sadece Cuma günleri gusül için çıkarmak sünnettir. Maliki’yi taklit eden, 24 saatten fazla giyemez. Çünkü kendi mezhebi olan Hanefi’den çıkmış sayılmaz.
6- Namazda her rekatta Fatiha okumak, iki secde arasında oturmak, rükuda, secdelerde tumaninet, yani sakin durmak ve namaz sonunda selam vermek farzdır. [Cemaat, imam arkasında Fatiha okumaz. Aynı Hanefiler gibi yapılınca bu farzlar da yerine gelmiş olur.]
7- Yatsı namazının son vakti gecenin ilk üçte biridir. Bir zaruret olursa imsak vaktine kadar kılınır.
[Dinimizde şer’i gece, akşamla imsak vakti arasıdır. Bu vâkit üçe bölünür, çıkan, akşam vaktine eklenirse, gecenin üçte biri bulunmuş olur.]
8- El üzerine secde sahih değildir. Şafii ve Hanbeli’de de böyledir. Hanefi’de tenzihen mekruhtur.
9- Fasık veya bid’at ehli imama uymak sahih değildir.
10- Maliki’yi taklit eden, bir ihtiyaç olunca seferde Maliki’yi taklit ederek iki namazı cem edebilir.
11- Seferde giriş çıkış günü hariç, 4 gün veya daha fazla kalmaya niyet eden mukimdir. 4 günden önce biteceğini sandığı işi için gittiği yerde, belki yarın giderim diye 18 günden çok kalınca mukim olur.
12- Seferde 10 gün kalan 15 günden az kaldığı için Hanefi’ye göre misafir sayılırsa da Maliki’ye göre mukim sayılır. Çünkü giriş-çıkış günleri hariç, 4 gün veya daha fazla kalmaya niyet eden Maliki’de mukim olur. 3 gün veya daha az kalırsa seferi olur. Eğer Hanefi’ye uyup, 3 günden fazla kaldığı yerde 2 rekat kılarsa, namaz sahih olmaz. Çünkü Maliki’de mukim olanın 4 rekat kılması farzdır. Hanefi’de ise seferde 4 rekat kılmak mekruhtur. Maliki farz dediği için farza uyulur, 4 rekat olarak kılınır.
Giriş çıkış gününde ölçü imsak vaktidir. Gün, oruçta olduğu gibi imsak vaktinde başlar. Ertesi günü imsak vaktine kadar devam eder.
Mesela, İstanbul’a imsaktan sonra, sabah ezanı okunurken giren kimse, giriş günü olduğu için o günü saymaz. Eğer imsak vaktinden önce girerse, imsak vaktinden sonraki gün giriş günü olmaz. İmsak vaktinden sonra çıkarsa, o gün çıkış günüdür.
Demek bir kimse, bir yere güneş doğarken girse, o gün giriş günü olduğu için hesaba katmaz. Üç gün kaldıktan sonra, dördüncü günü imsaktan sonra, mesela güneş doğarken oradan çıksa, giriş-çıkış günleri sayılmadığı için o kimse, üç gün o yerde kalmıştır ve seferidir. (Menahic-ül- ibad)
80 km’lik mesafeye gidince Maliki’de seferi olursa da, Hanefi’de seferi olmaz. Burada Maliki’ye uyup 2 rekat kılınırsa, Hanefi’ye göre namaz sahih olmaz, 4 rekat kılması farzdır.
Bir mezhebi taklit, kendi mezhebinden çıkıp, o mezhebe girmek demek değildir. O mezhepteki taklit edilen meselenin yalnız farzlarına ve müfsitlerine uyulur. Hanefi’de sünnet olan bir şey, Maliki’de mekruh olsa da yapılır. Mesela:
a) Hanefi mezhebinde, namaz kılarken, Fatihadan önce, E’uzü Besmele çekmek sünnet, Maliki’de mekruhtur. Maliki’yi taklit eden, E’uzü Besmele okur.
b) Maliki’de Sübhaneke okumak mekruh, Hanefi’de sünnettir. Maliki’yi taklit eden Sübhaneke okur.
c) Bir kadının muayyen hâli 13 gün devam ediyorsa, bu kadının Hanefi’ye göre 10 günden sonrakiler özür olduğu için gusledip namazlarını kılar. Maliki’de, muayyen hâl 15 güne kadardır. 15 güne kadar kan kesilmeden namaz kılamaz. Böyle kadın, 15 güne kadar kan kesilmezse, bekler. 16. günü gusledip namaza başlar. Hanefi’nin farz dediği 10 günden sonrakileri de kaza eder. Nifastaki durum da aynıdır. Yani Maliki’ye göre nifas olup da Hanefi’ye göre nifas olmayan günlerde kılınamayan namazlar sonradan kaza edilir. Böylece her iki mezhebin farzlarına uyulmuş, müfsitlerinden kaçılmış olur.
Hayz ve nifasın durumu
1- Hayzın en azı yoktur. Bir damla gelse de hayz kabul edilir. En çoğu ise 15 gündür. 15 günden fazla gelirse istihaza olur. [Hanefi’de hayzın en azı 3, en çoğu 10 gündür. Bundan azı veya çoğu istihazadır.]
2- İkinci hayzın olabilmesi için, aradan en az 15 gün geçmesi gerekir. 15 gün geçmeden kan gelirse, bu hayz değildir, istihazadır [özürdür], burundan gelen kan gibidir. Gusletmeden namaz kılınır.
3- Ayiseden gelen kan hayz olmaz, istihaza olur. Ayise yaşı Maliki’de 70, Hanefi’de 55'tir.
4- Hamileden ve doğumdan önce gelen kan hayzdır. [Hanefi’de istihazadır.]
5- Sezaryenle, yani karın yarılarak çocuk alınınca gelen kan nifas olmaz. [Hanefi’de nifas olur.]
6- Nifasın azami müddeti 60 gündür. [Hanefi’de 40 gündür.]
7- Nifas görürken, 15 gün hiç kan gelmese, artık temizlenmiş olur. Bu 15 günlük temizlikten sonra tekrar kan gelirse, bu kan nifas değil, hayz kanıdır.
8- Nifas kanamaları arasındaki temizlik günleri 15 günden az olursa nifas sayılır. Aradaki temizlik günleri hesaptan düşülerek kanama günleri toplanıp 60 günü bulursa, bu durumda kadının nifası sona ermiş olur. Mesela 20 gün kan, 7 gün temiz, sonra 17 gün kan, 10 gün temiz, tekrar 23 gün kan görürse, kan görülen günler toplamı 60 ı bulduğu için, nifası sona ermiş demektir. 15 gün geçmeden yine kan gelirse istihaza olur. 15 gün geçtikten sonra gelirse hayz olur...
Dişler arasında yemek artığı kalıp, altı yıkanamazsa, gusül caiz olur; çünkü su akıcı olup, bu artıkların altına sızar; fakat bu artıklar, katılaşmışsa, gusül caiz olmaz; çünkü su, bunun altına sızmaz. Bunda zaruret ve güçlük de yoktur. (Halebi-yi kebir)
Dişlerin arasında, diş kovuğunda katılaşmış yemek artığı bulunursa, gusül sahih olmaz. (Kadıhan)
Diş arasındaki yemek kırıntısı katılaşır da, suyu geçirmezse, gusle mani olur. (Mec. Zühdiyye)
Dürr-ül-muhtar’ın, (Diş çukurundaki şey, gusle zarar vermez diyen olmuşsa da, bu şey, katı olup, altına su geçmezse, guslü caiz olmaz) ifadesini İbni Abidin hazretleri şöyle açıklıyor:
Zarar vermez denilmesi; su, dişteki şeyin altına sızıp, ıslatacağı içindir. Hulasat-ül-fetava’da da, böyle yazmaktadır. Bu fetvadan da anlaşılıyor ki, altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Hilye’de ve Münyet-ül-musalli şerhinde de böyle yazılıdır. (Redd-ül-muhtar)
Merakıl-felah’ı açıklayan Tahtavi, (Diş çukurundaki yemek artıklarının altına su geçerse, gusül caiz olur. Bunlar, sert olup altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Feth-ul-kadir’de de böyle yazılıdır) diyor.
Yine Tahtavi, (Dürr-ül-muhtar) haşiyesinde buyuruyor ki:
Diş çukuruna giren yemek parçası altına su sızacağı için gusle mani olmaz. Suyun sızdığında şüphe varsa, bunları çıkarıp orayı yıkamalı.
Mecmua-i Cedide’nin hicri 1329 tarihli ilaveli baskısındaki diş dolgusunun gusle mani olmadığı yazılıysa da, bahsedilen ifade, bu kitabın hicri 1299 tarihli ilk baskısında yoktur. O baskıya, ittihatçıların şeyh-ül-islamı mason Musa Kazım tarafından sokulmuştur. İttihatçıların adamlarına itibar edilmez.
(Altın, gümüş veya plastik diş yaptırmak caizse, gusül de caiz olur) demek yanlıştır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hanefi mezhebinin usul-i fıkhında, şartsız bildirilen bir haber, şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Fıkıh kitaplarında, (Geyik eti yemek caizdir) buyuruluyor. Hüküm şartsız olarak bildirilmiştir. Geyik eti caiz diye; canlı bir geyiği tutup, bir ayağını kesip yemek caiz olmaz. Ehl-i kitap dışındaki gayrı müslim keserse veya kendiliğinden ölürse, leş olacağı için yine yenmez. Besmelesiz kesilirse yine yenmez. Görüldüğü gibi geyik etinin yenmesi için bir çok şart vardır.
(Harbde ölen şehit olur) hadis-i şerifi şartsız bildirildiğine göre, bazı şartları var demektir. Mesela mümin olmayan, harbde de ölse şehit olmaz. (Gümüş yüzük erkeklere de caizdir) hükmü de şartsız olarak bildirilmiştir. Yüzüğün ağırlığı 4,8 gramdan fazla olmamalıdır. Eğer yüzük çok sıkı olursa, altına su geçirmediği için alınan abdest veya gusül sahih olmaz. Böyle dar olan yüzüğü oynatarak veya çıkartarak altına su geçirmek şarttır. (Gümüş yüzük caizdir) diye altını yıkamaya lüzum yoktur şeklinde anlamak yanlış olur. Bunun gibi, (Sallanan dişi, altın telle bağlamak caiz) denince, bunun da bazı şartlarının olduğu anlaşılır. Altına su geçip geçmediğine bakılır. Yüzüğün altına su geçmeyince; abdest ve gusül sahih olmadığı gibi, ağzın içinde kuru yer kalınca gusül sahih olmaz. Bunun için diş dolgusu olanın, (ağzın içini yıkamak gusülde farz değil) diyen bir mezhebi, mesela Maliki’yi taklit etmesi gerekir.
Namaz kılanlar için özürlü olunca Maliki mezhebini taklit etmeleri büyük kolaylıktır. Maliki mezhebini taklit ile ilgili S. Ebediyye’de diyor ki:
İbni Âbidin hazretleri, (Hanefi mezhebinde olanın, Maliki mezhebini taklit etmesi evladır. Çünkü, imam-ı Malik, imam-ı a’zamın talebesi gibidir) buyuruyor. (s.125)
Yine İbni Âbidin hazretleri, (Âlimlerimiz, zaruret olunca, Maliki’ye göre fetva verdi. Bir mesele Hanefi’de bildirilmemiş ise, Maliki taklit olunur) buyuruyor. (s. 158)
Abdesti sık bozulan hastalar ve ihtiyarlar için ve necasetten taharet için çok kolaylık gösterdiğinden, diğer üç mezhepte olan Müslümanlar, Maliki’yi taklit ederek, ibadetlerini rahatlıkla yapar. (s.1133)
Namaz kılarken abdesti bozulan Hanefi, hemen selam verip, namazdan çıkar. Maliki mezhebinde, namazı bozulmaz. O anda özür sahibi olur. (s.122)
Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile, yani, zaruret ile idrar kaçıran Hanefi’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Maliki’yi taklit ederek, hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (s. 148)
Bir kimsenin namazda abdesti bozulursa veya abdest almak güç olursa, namaza dururken Maliki mezhebini taklit eder. Maliki’de, hastaların, ihtiyarların namazları bozulmaz. (s. 232)
Kan veya idrar kaçıranlar, necaset temizlemekte zahmet çekenler Maliki mezhebini taklit ederler. Maliki’de, makattan ve bedenden taş, solucan, cerahat, sarı su, kan çıkınca abdest bozulmaz. Abdesti bozanlar, hastalık ile çıkarsa ve çıkması men olunamazsa, iki kavil vardır. İkinci kavle göre, prostat hastalığı sebebiyle gelen idrar abdestini bozmaz. Hastaların, ihtiyarların, abdest almakta harac ve meşakkat olduğu zaman, bu kavli taklit etmeleri sahih olur. İdrarın kesildiği zamanı belli ise, bu zamanda abdest alması iyi olur. İstibra zamanı uzun süren veya sonraları damlayan ve bir namaz vakti devamlı akmadığı için özürlü olamayan Hanefi ve Şafiiler, Maliki mezhebini taklit eder. (s. 158)
Maliki’nin ikinci kavline göre, özür sahibi olmak için, hastalık sebebi ile çıkan, abdesti bozan bir şeyin bir kere çıkması kâfidir. Bir namaz vakti içinde devamlı çıkması lazım değildir. Namazdan önce veya namaz içinde idrar, yel kaçıran hastaların ve ihtiyarların abdestlerinin ve namazlarının bozulmaması için, harac ve meşakkat halinde, bunların Maliki mezhebini taklit etmeleri ve imam olmaları sahih olur. (s.131)
Dikkat edilirse, Maliki’de, Hanefi’de olduğu gibi özürlü olmak için her namaz vaktinde bir kere akması lazım değildir. Hastalık sebebiyle ara sıra zuhur etmesi, hatta bir kere çıkması bu kavle göre özür sayılır. Mesela elinde olmadan zaman zaman burnu kanayan, makattan solucan çıkan, ara sıra ağız dolusu kusan, kulağı akan, ağrı ile gözünden yaş gelen, bazen yel kaçıran, ishal olup gaita kaçıran, idrar kaçıran, istihazalı veya akıntısı olan kadın, basurdan, çıbandan, yaradan kan ve irin akan, Maliki mezhebini taklit ederse, abdesti bu özrü sebebiyle bozulmuş olmaz. Çamaşıra bulaşan kan ve idrar lekelerini temizlemek meşakkat olursa necis de sayılmaz. Namazda iken idrar gelse, basurdan kan aksa, hem abdest bozulmaz, hem de çamaşırdaki kan ve idrar necis sayılmaz. Çünkü Maliki’de, ikinci kavle göre, necaset namaza engel değildir. Temizlemek sünnettir. (s.153)
Maliki mezhebini taklit eden Hanefi, sadece gusülde, abdestte ve namazda, kendi mezhebinin şartlarına ilaveten Maliki’nin farzlarına uyup müfsitlerinden kaçar. Diğer hususları aynen Hanefi gibi yapar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine uyar.
Hanefi’den farklı olan durumlar şunlardır:
1- Gusülde niyet, muvalat ve delk farzdır.
a) Gusül, abdest ve namaza başlarken niyette Maliki mezhebine uymaya niyet etmelidir. [Abdest aldıktan veya guslettikten yahut namaz kıldıktan sonra, Maliki’ye uymaya niyet etmediğini hatırlasa, (Bu abdesti veya guslü Maliki’ye göre aldım, namazı Maliki’ye göre kıldım) derse, yeniden abdest alması, gusletmesi veya namaz kılması gerekmez.]
Niyet, gusle başlarken yapılır. Unutulursa gusülden sonra hatırladığı zaman niyet etmesi de sahihtir. Gusle başlarken cünüplükten temizlenmeye diye niyet edilir; cünüp olduğunu bilerek gusleden, zaten buna niyet etmiş demektir.
Muvalat, uzuvları ara vermeden yıkamaktır.
Delk, yıkanan yerleri el veya havlu ile hafif sıvazlamaktır. Dokunmak da delk yerine geçer.
b) Gusülde saçı hilallemek, [saç arasına iki elin parmaklarını sokup çekmek] farzdır. [Hilallemek, tarakla da yapılabilir.]
c) Kadın, gusülde, saçların dibine, yani başındaki deriye su ulaşabiliyorsa, saçındaki örgüyü çözmez. Yani, örülü saçın dibi ıslanınca, çözmeden örgünün üstünü ıslatmak yeterlidir. Saç dibi ıslanmazsa, örgüyü açmak gerekir. Örülmemiş saçların her tarafını da yıkamak farzdır. [Hanefi’de de böyledir.]
d) Gusülde yıkamadık yer kaldığını bir ay sonra bile hatırlasa, yalnız orayı hemen yıkaması gerekir. Yıkamazsa guslü bâtıl olur.
2- Abdestte; niyet, muvalat, delk, başın tamamını meshetmek farzdır. Niyet; elleri, ağzı, burnu veya yüzü yıkarken yapılır.
a) Abdestte kaşların ve kirpiklerin altındaki deriyi yıkamak, kulak arkasıyla saç arasındaki deriyi ve kulak memesi önündeki saç ve deriyi mesh farzdır.
b) Altında deri görünen hafif sakalı mesh, kesif sakalı yıkamak farzdır.
c) Kadın, saçının hepsini mesheder. Örülü saçını açmaz. Örgünün üstünden mesheder.
d) Ayak parmaklarını hilallemek müstehaptır. Abdest alırken el parmakları açılıp kapandığı için kendiliğinden delk meydana gelir. Ayrıca hilallemek gerekmez. Hilallemenin mahzuru olmaz.
3- a) Oğlana, hanımına veya yabancı kadına [Cildine veya saçlarına] şehvetle dokunan erkeğin, erkeklere şehvetle dokunan kadının abdesti bozulur. Şehvetsiz dokunursa abdest bozulmaz. [Kendi ön edep yerine, elinin içi ile veya parmak uçları ile dokunan erkeğin abdesti bozulur.]
b) Kan, irin, sarı su hastalık sebebiyle çıkarsa, yel elde olmadan kaçarsa, idrar tutulamasa, bunlar abdesti bozmaz. Bunun gibi, kadınlardaki akıntı da abdesti bozmaz.
c) Saç tıraşı olunca, tırnak kesilince abdest bozulmaz. Sakal tıraşı olunca bozar diyen âlimler de olduğu için, jiletle veya ustura ile sakal tıraşı olunca, abdest almak iyi olur.
d) Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şüphe ederse, abdest alması gerekir. Abdest aldım mı almadım mı, abdestim bozuldu mu, bozulmadı mı diye şüphe edenin abdesti bozulmuş olur. Eğer, abdest aldığını ve bozulmadığını hatırlarsa abdesti bozulmuş olmaz.
e) Hanefi’de, namazda iken uyumak abdesti bozmaz. Namaz dışında yan yatarak, bir şeye dayanarak uyumak abdesti bozar; fakat Maliki’de, uyku ağır değilse bozmaz. Ağır ise bozar. Mesela tehiyyatta uyuyup kalırsa abdesti bozulur; ama hafif şekilde uyusa, abdesti bozulmaz. Kıyamda iken uyursa yine bozmaz. Yani ayakta uyumak bozmaz.
4- Teyemmüm, namaz vakti girdikten sonra yapılır.
5- a) Mestin üst ve altı tamamen meshedilir. Mesti, ayağı yıkamak meşakkatinden dolayı giymek sahih olmaz. Sünnete uymak veya soğuktan korunmak niyetiyle giymek gerekir. Hiç niyet etmeden giyse, sonra bu mesti sünnete uymak niyetiyle giydim dese yine niyeti sahih olur.
b) Mest üzerinde hiç necaset olmaması gerekir, mestin temiz olması farzdır.
c) Mest deri ve benzerinden olur, yünden olmaz.
d) Maliki’de mestin mesh müddeti yoktur. Cünüp olana kadar çıkarmak gerekmez. Sadece Cuma günleri gusül için çıkarmak sünnettir. Maliki’yi taklit eden, 24 saatten fazla giyemez. Çünkü kendi mezhebi olan Hanefi’den çıkmış sayılmaz.
6- Namazda her rekatta Fatiha okumak, iki secde arasında oturmak, rükuda, secdelerde tumaninet, yani sakin durmak ve namaz sonunda selam vermek farzdır. [Cemaat, imam arkasında Fatiha okumaz. Aynı Hanefiler gibi yapılınca bu farzlar da yerine gelmiş olur.]
7- Yatsı namazının son vakti gecenin ilk üçte biridir. Bir zaruret olursa imsak vaktine kadar kılınır.
[Dinimizde şer’i gece, akşamla imsak vakti arasıdır. Bu vâkit üçe bölünür, çıkan, akşam vaktine eklenirse, gecenin üçte biri bulunmuş olur.]
8- El üzerine secde sahih değildir. Şafii ve Hanbeli’de de böyledir. Hanefi’de tenzihen mekruhtur.
9- Fasık veya bid’at ehli imama uymak sahih değildir.
10- Maliki’yi taklit eden, bir ihtiyaç olunca seferde Maliki’yi taklit ederek iki namazı cem edebilir.
11- Seferde giriş çıkış günü hariç, 4 gün veya daha fazla kalmaya niyet eden mukimdir. 4 günden önce biteceğini sandığı işi için gittiği yerde, belki yarın giderim diye 18 günden çok kalınca mukim olur.
12- Seferde 10 gün kalan 15 günden az kaldığı için Hanefi’ye göre misafir sayılırsa da Maliki’ye göre mukim sayılır. Çünkü giriş-çıkış günleri hariç, 4 gün veya daha fazla kalmaya niyet eden Maliki’de mukim olur. 3 gün veya daha az kalırsa seferi olur. Eğer Hanefi’ye uyup, 3 günden fazla kaldığı yerde 2 rekat kılarsa, namaz sahih olmaz. Çünkü Maliki’de mukim olanın 4 rekat kılması farzdır. Hanefi’de ise seferde 4 rekat kılmak mekruhtur. Maliki farz dediği için farza uyulur, 4 rekat olarak kılınır.
Giriş çıkış gününde ölçü imsak vaktidir. Gün, oruçta olduğu gibi imsak vaktinde başlar. Ertesi günü imsak vaktine kadar devam eder.
Mesela, İstanbul’a imsaktan sonra, sabah ezanı okunurken giren kimse, giriş günü olduğu için o günü saymaz. Eğer imsak vaktinden önce girerse, imsak vaktinden sonraki gün giriş günü olmaz. İmsak vaktinden sonra çıkarsa, o gün çıkış günüdür.
Demek bir kimse, bir yere güneş doğarken girse, o gün giriş günü olduğu için hesaba katmaz. Üç gün kaldıktan sonra, dördüncü günü imsaktan sonra, mesela güneş doğarken oradan çıksa, giriş-çıkış günleri sayılmadığı için o kimse, üç gün o yerde kalmıştır ve seferidir. (Menahic-ül- ibad)
80 km’lik mesafeye gidince Maliki’de seferi olursa da, Hanefi’de seferi olmaz. Burada Maliki’ye uyup 2 rekat kılınırsa, Hanefi’ye göre namaz sahih olmaz, 4 rekat kılması farzdır.
Bir mezhebi taklit, kendi mezhebinden çıkıp, o mezhebe girmek demek değildir. O mezhepteki taklit edilen meselenin yalnız farzlarına ve müfsitlerine uyulur. Hanefi’de sünnet olan bir şey, Maliki’de mekruh olsa da yapılır. Mesela:
a) Hanefi mezhebinde, namaz kılarken, Fatihadan önce, E’uzü Besmele çekmek sünnet, Maliki’de mekruhtur. Maliki’yi taklit eden, E’uzü Besmele okur.
b) Maliki’de Sübhaneke okumak mekruh, Hanefi’de sünnettir. Maliki’yi taklit eden Sübhaneke okur.
c) Bir kadının muayyen hâli 13 gün devam ediyorsa, bu kadının Hanefi’ye göre 10 günden sonrakiler özür olduğu için gusledip namazlarını kılar. Maliki’de, muayyen hâl 15 güne kadardır. 15 güne kadar kan kesilmeden namaz kılamaz. Böyle kadın, 15 güne kadar kan kesilmezse, bekler. 16. günü gusledip namaza başlar. Hanefi’nin farz dediği 10 günden sonrakileri de kaza eder. Nifastaki durum da aynıdır. Yani Maliki’ye göre nifas olup da Hanefi’ye göre nifas olmayan günlerde kılınamayan namazlar sonradan kaza edilir. Böylece her iki mezhebin farzlarına uyulmuş, müfsitlerinden kaçılmış olur.
Hayz ve nifasın durumu
1- Hayzın en azı yoktur. Bir damla gelse de hayz kabul edilir. En çoğu ise 15 gündür. 15 günden fazla gelirse istihaza olur. [Hanefi’de hayzın en azı 3, en çoğu 10 gündür. Bundan azı veya çoğu istihazadır.]
2- İkinci hayzın olabilmesi için, aradan en az 15 gün geçmesi gerekir. 15 gün geçmeden kan gelirse, bu hayz değildir, istihazadır [özürdür], burundan gelen kan gibidir. Gusletmeden namaz kılınır.
3- Ayiseden gelen kan hayz olmaz, istihaza olur. Ayise yaşı Maliki’de 70, Hanefi’de 55'tir.
4- Hamileden ve doğumdan önce gelen kan hayzdır. [Hanefi’de istihazadır.]
5- Sezaryenle, yani karın yarılarak çocuk alınınca gelen kan nifas olmaz. [Hanefi’de nifas olur.]
6- Nifasın azami müddeti 60 gündür. [Hanefi’de 40 gündür.]
7- Nifas görürken, 15 gün hiç kan gelmese, artık temizlenmiş olur. Bu 15 günlük temizlikten sonra tekrar kan gelirse, bu kan nifas değil, hayz kanıdır.
8- Nifas kanamaları arasındaki temizlik günleri 15 günden az olursa nifas sayılır. Aradaki temizlik günleri hesaptan düşülerek kanama günleri toplanıp 60 günü bulursa, bu durumda kadının nifası sona ermiş olur. Mesela 20 gün kan, 7 gün temiz, sonra 17 gün kan, 10 gün temiz, tekrar 23 gün kan görürse, kan görülen günler toplamı 60 ı bulduğu için, nifası sona ermiş demektir. 15 gün geçmeden yine kan gelirse istihaza olur. 15 gün geçtikten sonra gelirse hayz olur...
Lütfen Kıymetli Yorumlarınızı Esirgemeyin....
KAYNAK: *** www.dinimizislam.com ***