Türkçe tehdit altında

sedapinar

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
1,004
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İst/Kadıköy
Türkçe'deki bozulma ve yabancılaşma tehlikeli boyutta!


--------------------------------------------------------------------------------

-TBMM Araştırma Komisyonu, taslak raporunda, Türkçe'de yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine yer verdi:

* Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adları Türkçeleştirilmelidir.

*Cep telefonu mesajlarında ve internette "merhaba" yerine "mrb", "selam" yerine "slm" gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne geçilmelidir.

*Televizyonlarda şarkı ve türkülerimiz alt yazıyla sunulmalı. *Caddelerdeki yabancı tabelalara yüksek vergi getirilmeli, Türkçe tabelalara ise kolaylık sağlanmalı.

Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla oluşturulan TBMM Araştırma Komisyonu, "Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adlarının Türkçeleştirilmesi, cep telefonu mesajlarında ve internette 'merhaba' yerine 'mrb', 'selam' yerine 'slm' gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne geçilmesi" de dahil çeşitli önerilerde bulundu.

KOMİSYON RAPORU

Çalışmalarını tamamlayan Komisyon, taslak raporunu hazırladı. Raporda; Türkçede yaşanan sorunlar; "yabancı kelime kullanma özentisi, müstehcen ve kaba sözlerin kullanılması, söyleyiş bozuklukları, deyim ve birleşik fiil, vurgu ve duraklama yanlışları, kelimeleri yanlış anlamda ve biçimde kullanma, anlatım bozuklukları, Türkçe öğretimindeki yetersizlikler, Türkçeyi özensiz kullanma, yabancı dille öğretim, bilim dili olarak Türkçenin tercih edilmemesi, kelime ve terim türetmedeki yetersizlikler, dil bilinci ve milli bir dil politikasının oluşturulamaması" olarak sayılıyor.

Dilin bozulmasını önlemek ve yabancılaşmasının önüne geçmek için Türkçenin doğru kullanımıyla ilgili bilincin oluşturulmasına öncelikle aileden başlanması gerektiği belirtilen raporda, Milli Eğitim Bakanlığı, Türk Dil Kurumu (TDK) ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının işbirliğiyle ailelere yönelik özel programlar geliştirmesi gerektiği belirtildi.

Okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim, yükseköğretimde etkin bir Türkçe öğretimi yapılması gereğine işaret edilen raporda, yabancı dille öğretim yerine, yabancı dil öğretiminin özendirilmesi istendi.

Raporda, Türkçede yaşanan sorunların giderilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarına düşen görevlere ayrıntılı olarak yer verilirken, dikkati çeken çözüm önerileri şöyle sıralandı:

BASIN VE YAYIN KURULUŞLARI

"Radyo ve televizyon kanalları, gazete ve dergiler, adlarından başlayarak kendilerini Türkçeleştirmelidir. Spiker, haber ve program sunucuları, seslendirme yapacak personel diksiyon konusunda TDK, RTÜK, TRT ve iletişim fakültelerinin işbirliğiyle açılacak kurslarda Türkçe yeterlilik belgesine sahip olmaları aranmalı. Yerli sermaye ile kurulan televizyon isimleri Türkçe değilse yayın izni verilmemelidir.

Tüm basın yayın kuruluşlarında dil denetleme kurulları kurulmalıdır. Tirajı 10 bine kadar olan süreli yayınlarda bir, 10 bin-200 bin arasında olanlarda iki, 200 binden fazla olanlarda ise uzmanlık bürosu kurulması sağlanmalıdır.

Reklamlarda genel dil bilgisi kurullarına aykırı dil kullanılmamalı, yabancı kökenli kelime ve adlara yer verilmemeli, her türlü ilan ve tanıtım Türkçe yapılmalıdır.

Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adları Türkçeleştirilmelidir.

Radyo ve televizyonlarda yayına çıkanlar en az iki yılda bir mecburi hizmet içi eğitime alınmalıdır.

İşyerlerine ve ürünlerine ad vermede kurallar getirilmeli, Türkçe yazım kurularına aykırı yazılış biçimleriyle işyeri, ürün, kurum kuruluş adlarına izin verilmemelidir.

Caddelerde yabancı ülkelerde olduğumuz izlenimi uyandıran tabelaların kaldırılması için yabancı tabelalara yüksek vergi getirilmeli, Türkçe tabelalara ise kolaylık sağlanmalıdır.

"TÜRKÇE KISALTMALARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ"

Bilgisayar, İnternet ve cep telefonu dili, Türkçe olmalıdır. Her türlü bilgisayar yazılım ve donanımında Türkçe karakter zorunluluğu getirilmeli, cep telefonu mesajlarında ve internette "merhaba" yerine "mrb", "selam" yerine "slm" gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne geçilmelidir.

İnsan sesini yazıya çeviren yeni nesil bilgisayarlar yaygınlaşmadan Türk alfabesine uygun serilerinin üretimi için gerekli önlemler alınmalıdır. "Q klavye" yerine, Türkçeye uygun olan "F klavyenin" yaygınlaşması için ilgili düzenleme ve çalışmalar yapılmalıdır. Müzik, tiyatro, sinema alanlarında Türkçenin kurallarına uygun metinler hazırlanmalı, Eurovision Şarkı Yarışması gibi uluslararası yarışmalarda mutlaka Türkçe eserle katılmalı, eserler Türkçe seslendirilmelidir. Televizyonlarda şarkı ve türkülerimiz alt yazıyla sunulmalıdır.

"YER İSİMLERİ TÜRKÇE OLMALI"

Turizm yörelerinin Türkçe isimleri özenle korunmalı, her türlü tabela bir standarda bağlanmalı, öncelik Türkçeye verilmelidir. Türkçesi önce, yabancı dildeki karşılığı sonra yazılmalı, tarihi kalıntılar kendi adları ile anılmalıdır. Turizm adına Ürgüp, Göreme, Nevşehir'e "Kapadokya", Selçuk'a "Efes" denilmemeli, Spil Dağının adı değiştirilmelidir.

Mahalle, sokak, cadde, park, site ve binalara Türkçe ad verilmeli. Türk dilinin kullanıldığı bütün sanat dalları ve araştırmalarda üç yılda bir "Cumhurbaşkanlığı Türk Diline Hizmet Büyük Ödülü" verilmelidir. TDK Kanunundaki eksiklikler giderilerek, 8 yıldan beri verilemeyen Türk Dil Kurumu Ödülleri yeniden verilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı din görevlileri Türkçe hizmet içi eğitime alınmalı, hutbeler "temiz Türkçe" ile hazırlanmalıdır.

-"MEMUR ALIMINDA TÜRKÇE SINAVI YAPILMALI"-

Memur alımlarında Türkçe bilgisi ve becerisi ön planda tutulmalı ve memurluğa girişte Türkçe yeterlilik sınavında başarılı olma şartı aranmalıdır. Kamu Personeli Dil Sınavı (KPDS) gibi, kamu personeli "Türkçe Sınavı" yapılmalıdır. Yurt dışında görevlendirilen kamu görevlileri, yılda bir kez Türkçe mülakatına tabi tutulmalıdır.

Dil elbette yasalarla ve yasaklarla korunamaz, ancak bir takım düzenlemeler olmadan sağlıklı şekilde gelişmesi de mümkün değildir. Bu nedenle acilen bazı yasal düzenlemelerin yapılması zorunluluktur. Ayrıca kanun ve yönetmeliklerin Türkçe ile ilgili hükümleri de uygulanmalıdır. Milli dil politikası geliştirilmeli, fakat dilde politika yapılmamalıdır. Bunun için dil konusunda sorumlu kurumları bir araya getirip koordine edecek yapılanmaya gidilmelidir.

Anayasa, Anayasa hukukçuları ile Türk dilini çok iyi bilen edebiyatçı ve dil bilimcilerinden kurulu bir komisyonca yeniden hazırlanmalı, milli dil politikasına Anayasa dilinden başlanmalıdır.

-"TÜRKÇEYE SAYGISIZLIKTA BULUNANLAR NOTA İLE UYARILMALI"

BM nezdinde Türkçenin resmi dil olarak kabulünün sağlanması için girişimlerde bulunulmalıdır.

Türklerin yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkelerinde her kademedeki okulda eğitimin Türkçe yapılmasını temin amacıyla girişimlerde bulunulmalı, bu konuda uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ikili anlaşmalar yapılmalıdır.

Türkçeyi küçümseme, Türkçenin konuşulmasını yasaklama gibi, Türkçeye karşı saygısızlıkta bulunanlar Dışişleri Bakanlığı tarafından hemen bir nota ile uyarılmalıdır.
Türkçenin en çok bozulduğu ve yabancı kelimelerin kullanıldığı alanlardan biri olan sporda, terimler Türkçeleştirilmelidir.

-"AZINLIK VE YABANCI OKULLAR HER YIL DENETLENMELİ"-

Milli Eğitim Bakanlığı, TDK ile sıkı bir işbirliğine gitmeli, kurumun önerilerine açık olmalı, bunların uygulanması için genelgeler yayınlamalıdır.

Ders kitaplarında kelime sayıları sınıf seviyelerine göre yükseltilmelidir.

Okullarda çoktan seçmeli sınavlar yerine, kompozisyon tipi sınavlara ağırlık verilmelidir.

Azınlıkların ve yabancı okullar, Hristiyan vakıfların veya kuruluşların desteklediği okullar, 3 yılda bir değil, her yıl denetlenmeli, bu okullarda Türkçenin ihmal edilmesine izin verilmemelidir. İlk ve ortaöğretim için hazırlanan 100 temel eserin özel sözlüğü hazırlanmalı ve ortaöğretimi bitiren her öğrencinin bu sözlüğün ihtiva ettiği dil seviyesini kazanmış olduğu çeşitli şekillerde ölçülmelidir."

AA

http://www.etikhaber.com/content/view/56561/31/
 
Milli Değerlere yapılan saldırılar görmezden gelinip Dilimizin yozlaşmasına bir çare aranması taamüden dangalaklık olsa gerek ...

ne kadar komisyon kurulsa boş...

önce şunu doğru anlamamız gerekiyor

Milli-Ulusal Anlayışlamı yoksa Ümmetçi anlayışlamı yapılan çalışmalar başarılı olur

hangi çizgide başarılı olması muhtemel görünüyor?

. katilden-teröristten bale yapmasını beklemek ne kadar saçmaysa benim için yapılacak çalışmanın başarılı olması o kadar saçma geliyor
 
bilader sen ümmetçilikle kafayı bozmuşun.

dışarı çık bi dolaş tabelalar ingilizce arapça değil....

bence senin gibi düşünenler yüzünden dilimiz bu duruma geldi..sana göre tek tehlike arapça..ingilizce falan onlar iyi demi....

yaw yazmadan önce bi düşünelim.
 
Arkadaşım sizinde neye hitmet ettiğiniz belli değil. adamlar türkçe olimpiyatları düzenler tutar yok ülker sponsor olmuş fethullah bunlardan para alıyo öyle yapıyo böyle yapıyo bu dinci yobazlar diyonuz ama biriniz türkçe için bi adım bile atmıyorsunuz türkçe için gönül veren adamlarada ağzınıza geleni söylüyorsunuz. konuyu açan arkadaşla onun gibi bikaç kişi burda cumhuriyetçi gençlik havası vermeye çalışıyorsunuz ama işiniz gücünüz propaganda avatara atatürkün resmini koymakla olmuyo siz hikayeyesiniz milletçi değil :)
 
bir milletin yapısını geleneklerini bozmak dilini yok etmekten gecer. cunku dil yabancılasmaya baslayınca, yabancı hayranlıgı da artmaya baslar ve belli bir sure sonra Türkçe yani bize ait olan şeyler bazı cevreler tarafından kötü olarak görülmeye ve degersiz olarak nitelendirilmeye baslanır.bunun yanında da yabancı olan ne varsa iyi güzel hoş olarak nitelendirilir.

güzel Türkçe'mizi koruyalım
 
arkadaşar OKTAY SİNANAĞLU aratın kitaplarını da okuyun..

bye bye TÜRKÇE die bi kitabı bu konu ile ilgili herkese tavsiye ederim.
 
Konfüçyüs’e: “Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız, ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?” diye sordular. “Kuşkusuz ilk iş olarak dili düzeltirdim.” Diye karşılık verdi Dinleyiciler şaşırdılar: “Niçin?” dediler. Konfüçyüs’ün karşılığı şöyle oldu: “Çünkü” dedi, “eğer dilde bozukluk varsa, söylenen şey, söylenmek isteneni anlatmaz; eğer söylenen istenen anlamı yansıtmazsa, yapılması istenen şey yapılmaz; eğer istenen yapılmazsa, ahlak ve sanat bozulmaya uğrar; eğer ahlak ve sanat bozulursa, adalet doğru yoldan çıkar; eğer adalet doğru yoldan çıkarsa, halk çaresiz bir bunalıma sürüklenir. Sonunda söylenen söz hakkında doğru karar verme fırsatı kalmaz. Böyle bir durumu önlemek, her şeyden önemlidir.”
 
brileri hala ümmetcilik tarikatcılıktan bahsediyor ama farkında değil dilimiz arapça olmuyor ingilizce olmaya başlıyor gençler arap ozentisine sahip değil batı ozentisine sahip hala şeriat gelcek der bunlar yazık ya...ve konuyu açan arkadaşım sağolsın paylaşım için...
 
100 yıl önce yazılan bir türkçe eseri alıp okuduğumuzda bugün anlıyamıyoruz.

ama japonca 100 yıl önce yazıaln bir eseri okuma yazması olan bir japon çocuk rahatlıkla okuyup anlıyabiliyor.

Aramızdaki fark ne?

kültürümüzden uzaklaşmaktayız. Uzaklaştığımız içinde maaleesef dil erozyonunu yaşamaktayız. Üstüne üstelik birde yabancı kelimelerin hastası oldukça dilimizden dahada uzaklaşmaktayız.


kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor...

Ama nerde....
 
Karamanoğlu Mehmet Bey'in ruhu şad olsun :goz:


kim olduğunu ne yaptığını bilenler bilir!
 
feyza hepçilingirler ve oktay sinanoğlu yığınla kitap yazdı bu konuda kim okudu ?
kim salladı ,umursadı ?insan benligine sahip cıkmadan bu gunune sahip cıkmadan geçmişine diline sahip cıkmaz.....
 
kimisi de kafasına yıldırım düşse kalkıp konuşacak gücü olsa ümmetçiler dicek arkadaş türkçemizin yozlaştığını anlatmış ne gerek var şimdi ümmetçiye milletçiye teşekkürünü bas çık
 
:D bnce ck sacma ugraslar dil insanların anlasması icindir nasıl kolay anlasılırsa ole olmalıdr

100 yıl önce yazılan bir türkçe eseri alıp okuduğumuzda bugün anlıyamıyoruz.

ama japonca 100 yıl önce yazıaln bir eseri okuma yazması olan bir japon çocuk rahatlıkla okuyup anlıyabiliyor.

Aramızdaki fark ne?

kültürümüzden uzaklaşmaktayız. Uzaklaştığımız içinde maaleesef dil erozyonunu yaşamaktayız. Üstüne üstelik birde yabancı kelimelerin hastası oldukça dilimizden dahada uzaklaşmaktayız.


kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor...

Ama nerde....

100 yıl onceki kitaplar daha arapca we farsca icerkli dil kurumun yenilikleryle turkce daha kısa oz hale gelmistir
 
Konfüçyüs’e: “Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız, ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?” diye sordular. “Kuşkusuz ilk iş olarak dili düzeltirdim.” Diye karşılık verdi Dinleyiciler şaşırdılar: “Niçin?” dediler. Konfüçyüs’ün karşılığı şöyle oldu: “Çünkü” dedi, “eğer dilde bozukluk varsa, söylenen şey, söylenmek isteneni anlatmaz; eğer söylenen istenen anlamı yansıtmazsa, yapılması istenen şey yapılmaz; eğer istenen yapılmazsa, ahlak ve sanat bozulmaya uğrar; eğer ahlak ve sanat bozulursa, adalet doğru yoldan çıkar; eğer adalet doğru yoldan çıkarsa, halk çaresiz bir bunalıma sürüklenir. Sonunda söylenen söz hakkında doğru karar verme fırsatı kalmaz. Böyle bir durumu önlemek, her şeyden önemlidir.”

cok guzel tesekkurler
 
türkçe'ye sahip çıkalımmm
 
100 yıl önce yazılan bir türkçe eseri alıp okuduğumuzda bugün anlıyamıyoruz.

ama japonca 100 yıl önce yazıaln bir eseri okuma yazması olan bir japon çocuk rahatlıkla okuyup anlıyabiliyor.

Aramızdaki fark ne?

kültürümüzden uzaklaşmaktayız. Uzaklaştığımız içinde maaleesef dil erozyonunu yaşamaktayız. Üstüne üstelik birde yabancı kelimelerin hastası oldukça dilimizden dahada uzaklaşmaktayız.


kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor...

Ama nerde....

100 yıl once osmanlıca kullanılıyordu, arapca farsca turkce karısıktı, arap harfleri vardı

eger arapsan dedigin gibi kültüründen uzaklasmıssın cunku türkçe ana dil oldu osmanlıdan sonra.
 
onun dil anlayısıda o oda onu sawunuo :D
 
Geri
Üst