kocareis06
New member
ANNE
Secdemin yönüne namert eli değdi
Peşinden koştum ki puta boyun eğdi
Döndüm geri, benim ki bir rehavetti
Sesinden bir ilahi okur musun anne
Uzak kalınca ulu ve yüce nefesten
Varlığım sebep sordu inkârcı kafesten
İçimdeki bedbaht ve karanlık sesten
Kâğıdıma şu satırlar döküldü anne:
Andım yine seni titredi yazım
Yazıda merhem yok, çaresiz sazım
Lahzâyı müşkül eyledi alın yazım
Ömür bağıma kar yağıyor bilir misin anne
Ebede bırakacak yok bir taşım
Taşım olsa yarardı kaşım
Matem yüklü akılsız başım
Dizine yatsam okşar mısın anne
Yetiştirdiğin oğul nesl-i âsım
Edepsiz bir fırtına gibi yüreği kasım
Kimsem yok şimdi boş dost tasım
Varlığını yalnızlığıma ekler misin anne
Gönül mahpusta dilim kordur
Bu vasf-ı halimi bir şeyhe sordur
Yönüm uçurum farzet, desem durdur
Kollarını yoluma gerer misin anne
Mazimi bilirsin sonsuz kasvet
Duruşumda kalmadı verdiğin asalet
Al dünümü desem yüreğinle mahvet
Tutup acılarımı bağrına basar mısın anne
İçimde feleğe beslediğim dinmez bir kin
Tövbe hâşâ kalmadı sanki iman ve din
Demem elbet günah atıma sen de bin
O atın boynunu keser misin anne
Ömrümde bitmek bilmez bir zelzele
Zihnimde kargaşaya mahbûs debdebe
Bir şafak vaktinde versek seninle el ele
Zihnimi sûkuta memur kılar mısın anne
Desem ki yarınım yok dünüm kara
Ve ruhumda kahırla işlenmiş bir yara
Ahım ayyuka çıkarıp bedenim eylersem çıra
Çarem için gözyaşın döker misin anne
Oğlun sonbahardaki kış bekçisi şimdi
Okuduğun romanda mutluluk yağmuru dindi
Bu hayat romanında bekçiyi vuran kimdi
Sorsam kimin vuracağını söyler misin anne
Çaresizliğe mensup akar gözyaşım
Bu halde tayin olacak toprağa naaşım
Olmasa da adım yazılı bir mezar taşım
Ruhuma bir Fatiha yollar mısın anne
Böyle iken böyleydi aciz hâlim
Her sabah isyana ve inkâra idi talim
Uçurumun kenarından döndü Ali’n
Bir tebessüm ile beni sarar mısın anne
KOCAREİS
Secdemin yönüne namert eli değdi
Peşinden koştum ki puta boyun eğdi
Döndüm geri, benim ki bir rehavetti
Sesinden bir ilahi okur musun anne
Uzak kalınca ulu ve yüce nefesten
Varlığım sebep sordu inkârcı kafesten
İçimdeki bedbaht ve karanlık sesten
Kâğıdıma şu satırlar döküldü anne:
Andım yine seni titredi yazım
Yazıda merhem yok, çaresiz sazım
Lahzâyı müşkül eyledi alın yazım
Ömür bağıma kar yağıyor bilir misin anne
Ebede bırakacak yok bir taşım
Taşım olsa yarardı kaşım
Matem yüklü akılsız başım
Dizine yatsam okşar mısın anne
Yetiştirdiğin oğul nesl-i âsım
Edepsiz bir fırtına gibi yüreği kasım
Kimsem yok şimdi boş dost tasım
Varlığını yalnızlığıma ekler misin anne
Gönül mahpusta dilim kordur
Bu vasf-ı halimi bir şeyhe sordur
Yönüm uçurum farzet, desem durdur
Kollarını yoluma gerer misin anne
Mazimi bilirsin sonsuz kasvet
Duruşumda kalmadı verdiğin asalet
Al dünümü desem yüreğinle mahvet
Tutup acılarımı bağrına basar mısın anne
İçimde feleğe beslediğim dinmez bir kin
Tövbe hâşâ kalmadı sanki iman ve din
Demem elbet günah atıma sen de bin
O atın boynunu keser misin anne
Ömrümde bitmek bilmez bir zelzele
Zihnimde kargaşaya mahbûs debdebe
Bir şafak vaktinde versek seninle el ele
Zihnimi sûkuta memur kılar mısın anne
Desem ki yarınım yok dünüm kara
Ve ruhumda kahırla işlenmiş bir yara
Ahım ayyuka çıkarıp bedenim eylersem çıra
Çarem için gözyaşın döker misin anne
Oğlun sonbahardaki kış bekçisi şimdi
Okuduğun romanda mutluluk yağmuru dindi
Bu hayat romanında bekçiyi vuran kimdi
Sorsam kimin vuracağını söyler misin anne
Çaresizliğe mensup akar gözyaşım
Bu halde tayin olacak toprağa naaşım
Olmasa da adım yazılı bir mezar taşım
Ruhuma bir Fatiha yollar mısın anne
Böyle iken böyleydi aciz hâlim
Her sabah isyana ve inkâra idi talim
Uçurumun kenarından döndü Ali’n
Bir tebessüm ile beni sarar mısın anne
KOCAREİS