Geminin kıymeti mi, bayrağın şerefi mi?
BAZEN kaybettiğimiz zamana bakıp üzülüyoruz, ‘’Değer miydi?’’ Örneğin bir zamanlar Avrupa’nın ‘’Sömürge Komiserleri’’ne niye kızmışız?
Hem kızdık da ne oldu?
Avrupa özgürlüğünden ‘’şeriat’’ için umutlu olanlar, bizim gibilere rağmen, arkalarında ‘’Karen Fogg’’un çocukları, Soros’un sponsorları sayesinde o hale geldiler ki, kafatası ölçer gibi Türk insanını ölçüp biçip istedikleri kılığa sokuyorlar.
“Sömürge Komiserleri’’ gün geçmiyor ki, Türk insanının ölçülerini açıklamasınlar...
Şu kadar ‘’demokrat’’ olacak, şu kadar ‘’laik’’ olacak, şu kadar ‘’sosyal demokrat’’ olacak, şu kadar ‘’Müslüman’’ olacak, şu kadarı da laik faşist...
Ama bir türlü de istediklerini yaptıramıyorlar, ‘’Sömürge Valisi’’ için utanç verici bir hal!
Baksanıza, şimdi de Anayasa Mahkemesi’ne taktılar...
AKP’nin kapatılma davası orada ya, akıllarınca bastıracaklar.
* * *
ZATEN sorun Avrupalı olmak değil ki!
Ya ne?
Onların ölçüsü gibi Avrupalı olmak...
Baksanıza hukuk reformu yapılacak, ilk defa ‘’Sömürge Valisi’’ Olli Rehn’e soruluyor, sunuluyor:
‘’Nasıl beğendiniz mi?’’
* * *
OYSA bütün işlerin kolayı var, Türkiye’nin yönetimi ‘’Avrupa Sömürge Valileri’’ne teslim edilir, olur biter.
Bakın o zaman herkes ne kadar rahat eder... Yargıtay Başsavcısı’nın yanında bir komiser, AKP için kapatma iddianamesi hazırlıyor, komiser müdahale eder:
‘’Olmaz!’’
Diyelim savcı iddianameyi kaçırdı, Anayasa Mahkemesi’ndeki komiser ne güne duruyor?
* * *
ŞİMDİ bizim niçin eskisi gibi bu işlere kızmadığımızı anladınız mı?
Bereket versin, o kadar yürekli yazarlar var da, geç de olsa, onlar bizim kızgınlığımızı temsil ediyorlar, tabii vekâlet kabul ederlerse...
* * *
EN iyisi, ünlü iki maddelik ‘’yasa’’yı uygulamak...
“Madde 1- Avrupalılar her zaman haklıdır.
Madde 2- Türklerin haklı olduğu hallerde de birinci madde uygulanır.’’
* * *
ŞU iki maddelik kanun kabul edilsin, görürsünüz işler nasıl yoluna girer, hele işbirlikçiler...
Onlar kayıtsız şartsız Avrupa muhibbanıdırlar.
Onların anladıklarıyla, bizim gibilerin anladıkları farklıdır.
Osmanlı meclisinde, Rusların el koyduğu bir gemi tartışılmaktadır.
Bakan, geminin zaten eski püskü bir tekne olduğunu söyleyince, milletvekili, yerinden bağırır:
‘’Ben geminin kıymetini değil, bayrağın şerefini soruyorum!’’
Anlayış farkını anladınız mı?
* * *
‘’ONLAR ki verir, laf ile âleme nizâmat
Bin türlü teseyyüp (sapma) bulunur hanelerinde...’’
Şair böyle diyor!
Hasan Pulur