Hedefteki Rektör

Vtnsvr

New member
Akdenİz Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde yaşanmış olan üzücü olayları, genel olarak Türkiye’de olup bitenlerden ayrı düşünmek olanaksızdır. Şurası açık ve tartışmasız gerçektir ki, iktidarın dümen suyunda gitmeyen her kuruluş ve her kişi şu ya da bu biçimde zora sokulmakta ya da zora sokulmak için girişimde bulunulmaktadır. Akdeniz Üniversitesi olayları da kesinlikle bu uygulamanın bir parçasıdır.

Akdeniz Üniversitesi’nin özelliği
OlaylarI gerçekçi bir biçimde kavrayabilmek için önce bu üniversitenin yapısına ve özelliklerine bakmak gerekir.
1) Her insan topluluğunda olduğu gibi Akdeniz Üniversitesi’nde sayıları az da olsa iktidar yanlıları bulunmakla birlikte, öğretim üyeleri büyük çoğunlukla Atatürkçü, ilerici ve çağdaştır. Başka bir deyişle, Akdeniz Üniversitesi, bu açıdan Türkiye’nin önde gelen üniversitelerindedir. Ayrıca, bilimsel alanda da birçok başarıya imza atmış durumdadır. Şunun da altını çizmek gerekir ki, türban sorunu bu üniversitede yaşanmış değildir.
Bu özellikleri, bu üniversitenin iktidarın pek de hoşuna gitmediğinin kanıtlarıdır.
2) Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Mustafa Akaydın aynı zamanda Üniversiteler Arası Kurul Başkanı’dır. Akaydın’ın bu sıfatla iktidarın ve YÖK Başkanlığına getirilen kişinin türban konusundaki baskı ve girişimlerini nasıl göğüslediğini ve geri adım attırdığını, YÖK başkanının tehditlerini kamuoyu çok iyi bilmektedir.
3) Haziran ayı başında rektör seçimleri yapılacaktır. Prof.Dr.Mustafa Akaydın’ın yeniden rektör seçilmesini iktidarın hiç de memnunlukla karşılamayacağını usunu yitirmemiş herkes anlar.
Bu nedenlerle de Akaydın’ın iktidarın hedefi durumuna geldiği açıklama gerektirmeyecek bir olgudur.
Olayların gelişimi
1) OlayIn çıktığı tarih, 6 Nisan’dır. Bu tarihte üniversitede açık öğretim sınavı yapılmaktaydı. Başka bir deyişle, kampus içinde Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olmayan öğrenciler ve onların anne baba gibi yakınları bulunmaktaydı. Olayın, bu tarihte çıkmasının kampüse bu kişilerin yanı sıra dışarıdan kişilerin de girmesini kolaylaştırdığı kendiliğinden anlaşılır. Bu da, bu tarihin bir rastlantı olmadığı, kasıtlı bir biçimde seçildiğini ortaya koyar.
2) Olay, sol-sağ öğrenci gurupları arasında ortaya çıkan bir çatışma değildir. Tersine, PKK yandaşı bir gurup, Ülkücü kız öğrencilerin de bulunduğu yurdu basması üzerine kız öğrencilerin yardımına erkek öğrencilerin gelmesiyle gelişmiştir.
3) Şu çok iyi bilinmelidir ki, olayın çıktığı yer, üniversitenin yönetiminde ve denetiminde değildir; Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan öğrenci yurdudur. O nedenle, eğer bir güvenlik kusuru aranacaksa, bunun sorumlusu bu bakanlık görevlileridir.
4) Daha sonra kampüse sıçrayan olayların baş aktörü olan ve Ülkücüler içinde yer alan eli silahlı ve sakallı ve alnı kılıç dövmeli kişi, Mart ayı içinde ve hem de liselerde olmak üzere aynı mahiyetteki üç olaya karışmış, bunlara polis müdahale etmiş, fakat her nedense bu kişi yakalanmamıştır. Üniversitedeki olaylar sırasında da elindeki tabanca ile sağa sola ateş ederek kampus içinde dolanıp duran bu kişi, bu sırada kampus içinde açık öğretim sınavları nedeniyle çok sayıda polis bulunmasına rağmen yine de her nedense yakalanmamış, ancak neden sonra basın yayın organlarında durum görüntüleri ile belgelenince yakalanabilmiştir. Bu kişinin daha önce anılan olaylara belirtilen biçimde karıştığı sulh ceza yargıçlığında yapılan sorgusunda kendisinin açık ikrarı ile de sabittir.
5) 6 Nisan’daki olaylardan önce, rektörlük edindiği bir istihbarat nedeniyle bu gibi olayların çıkabileceğini düşünerek Antalya Valiliği’ne resmi yazı yazmış ve önlem alınmasını istemiştir.
Sorumluluk kimin?
1) ÖĞrencİ Yurtları, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğu ve rektörlüklerin bu yurtları denetlemek gibi bir yetkisi bulunmadığı ve olaylar yurtta çıktığı için ilk aşamada sorumluluk bu bakanlığa aittir.
2) Üniversite yönetimlerinin emrinde silahlı polisler yoktur. Bu gibi olayların önlenmesi Valiliklerin ve ona bağlı olarak da Emniyet’in sorumluluğundadır. Üstelik, Rektörlük, resmi yazıyla olaylardan önce önlem alınmasını Valilik’ten istemiş bulunmaktadır. Kaldı ki, belirttiği gibi, o gün üniversitede açık öğretim sınavı yapılmakta olduğu için kampusta çok sayıda polis bulunmaktadır. Bu nedenle de, sorumluluk doğrudan doğruya Antalya valiliğindir.
Olayın nedeni
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Yücel Aşkın, Şendinli olayında Org.Yaşar Büyükanıt ve diğer generaller, Ergenekon soruşturmasında İlhan Selçuk neden suçlanmışlarsa, Akdeniz Üniversitesi’nde açık bir tertip olduğu besbelli olan bu olay yüzünden Rektör Prof. Dr.Mustafa Akaydın da aynı nedenle kimi bakanlar ve Hüseyin Üzmez’in yazarı olduğu Vakit gazetesi ve benzerleri tarafından suçlanmaya kalkışılmış bulunmaktadır. Bir bakanın Prof.Dr.Mustafa Akaydın’ı telefonla arayarak 28 Nisan’da yapılacak olan ve Yargıtay Onursal Başsavcıları Sayın Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu’nun konuşmacı olarak katılacağı “Anayasa Hukukundaki Son Gelişmeler” konulu açık oturum yapılmamasını istemesi, iktidarın Akdeniz Üniversitesi’nden ne kadar hoşnut olduğunu açıkça göstermektedir!...


Çetin YETKİN
 

SAGDUYU

New member
sabih kanadoğlunun akdeniz üniversitesinde konuşma yaptığını düşündüğümüzde yazıda ki teorinin tersini savunmak daha mantıklı geliyor bana.
Ayrıca üniversiteler bilimin ve demokrasinin geliştirilmesi gereken yerler olduğunu ve sabihin konuşmasını dinlediğimizde rektörün görevde kalması çok garip bir durum
 

Vtnsvr

New member
sabih kanadoğlunun akdeniz üniversitesinde konuşma yaptığını düşündüğümüzde yazıda ki teorinin tersini savunmak daha mantıklı geliyor bana.
Ayrıca üniversiteler bilimin ve demokrasinin geliştirilmesi gereken yerler olduğunu ve sabihin konuşmasını dinlediğimizde rektörün görevde kalması çok garip bir durum
yapma ya sabit Kanadoğlu konuşacak diye görevde kalmadı hay sizin demokrasi anlaşınıza....
 

HTML

Üst