Vtnsvr
New member
- Rıza ZELYUT
Dün İstanbul'da yaşananları görünce, içimden; 'Evet, işçiler bu dayağı hak etmişlerdi!' diye geçirdim.
Kendim de bir fikir işçisi olduğuma göre ne demek istiyorum.
Ben de o sopayı hak edenlerden miyim?
Hayır; ben bu tür gelişme yaşanacağını daha 2003 yılında işçilerimize hatırlatmıştım.
3 Kasım 2002 genel seçimlerinin sonuçlarını incelerken söyledim bunu.
AKP; o seçimde yüzde 34 oy almıştı. Lakin aynı parti, işçi sınıfının yoğun olduğu Zonguldak, İstanbul, İzmit, Bursa gibi bölgelerde, Türkiye ortalamasının yüzde 10 daha üstünde oy kazanmıştı. Yani; işçiler en büyük ölçüde AKP'yi tercih etmişlerdi. İşte o tercih ettikleri parti, dün kendilerine teşekkürlerini sundu.
İŞTE ÖZGÜRLÜKÇÜ AKP
Dün, İstanbul'da 1 Mayıs'ı anmaya çabalayan işçilere, sanki düşman piyade birlikleriymiş gibi saldırdı polis.
Hatta DİSK binasını gaz bombalarıyla bombaladı. Oradalarda kimleri gördülerse coptan geçirdiler. Eğer direnenler olsaydı, belliydi ki canlarından olacaktılar.
Ben 1977 yılındaki kanlı 1 Mayıs törenlerine de katılmıştım. Orada polis, gerçek bir devlet polisi gibi davranmıştı ama CIA denetimindeki kontrgerilla, kalabalığın üstüne kurşun yağdırınca ortalık kan gölüne dönmüştü. Olayda o zamanki DİSK'in hiçbir suçu yoktu. Polis de sadece görevini yapmıştı.
Peki dünkü polisin derdi neydi?
Polis Vali'den emir almıştı.
Vali de Başbakan Erdoğan'dan...
O yüzden vurup tepeliyor, bombalıyordu.
Acaba bu polis, Fatih Camii önünde cumhuriyete karşı sloganlar atan gerici gruba böyle şiddet uygulayabilir miydi?
Ne gezer?
Gerici gruplara dokunanı yakar AKP yönetimi...
Acaba bu polis, PKK'lılar meydana inseler onlara böyle saldırabilir miydi?
Ne gezer?
Bölücülere dokunan polisin de kellesini kopartır AKP...
Sadece işçilere karşı acımasızdırlar.
Neden?
Çünkü; işçiler uyanırsa, AKP gibi sermayenin, hatta uluslararası sermayenin dediklerini harfi harfine yerine getiren bir iktidar iş başında kalamaz.
ÖZGÜRLÜK ÇOK BOL
Türkiye'de özgürlük olmadığını kimse söylemesin.
İşbirlikçi sermaye, tam bir özgürlük içinde. İşçinin, memurun, köylünün, emeklinin, esnafın kanını emiyor bu işbirlikçi sermaye... Hükümet; onlara gelir vergisi bile koyamıyor.
Gericiler son derece özgür.
Bunlar bütün güçleri ile cumhuriyetin altını oyuyorlar. Polis görmezden eliyor. Çünkü, baştakiler böyle istiyor. Belgelerin bir bölümü de Yargıtay Başsavcısı'nın hazırladığı o ünlü dosyada bulunuyor.
Bölücüler son derece özgür.
İstedikleri zaman askeri polisi öldürüyorlar; otobüsleri ateşe veriyorlar; yolları kapatıyorlar.
Şu İstanbul polisi onlara 1 Mayıs'a katılanlara yaptığının binde birisini yapabiliyor mu?
Casus vakıfları, bunların casus çalışanları çok çok özgür. Ülkenin altını oyan bu sivil görüntülü casus yuvalarına da polis elini süremiyor; hatta onların korumalığını yapıyor.
Sadece işçiler ortaya çıkınca, bizim polis birden polisliğini hatırlıyor. Silahsız, sopasız sadece yasal flamalar taşıyan işçilere düşman ordusu imiş gibi saldırıyor.
Saldıracak da...
Çünkü düzen öyle istiyor.
Düzen belli: 'Bırakınız çalsınlar, bırakınız alsınlar!'
Oğullar, kardeşler, yeğenler, uzak akrabalar bu yağma düzeninden olağanüstü şekilde yararlanıyorlar. Dünün çulsuzları, karşımıza işadamları olarak çıkıyor. İşçiler işte buna karşı çıkınca, düşman oluyorlar. Üzerlerine gaz bombaları atılıyor...
MUAMMER BEY'İ DİYARBAKIRA GÖNDERİN
İstanbul Valisi Muammer Güler, 1 Mayıs öncesinde konuşurken; işçilere karşı orantılı güç kullanacağını söyledi. Dün onun orantılı gücünü gördük. Korumasız, suçsuz insanları kırdı geçirdi. Bu orantılı güç operasyonu nedeniyle kendisini tebrik ediyoruz.
Hükümet; onu hemen Dıyarbakır'a, olağanüstü hal bölge valisi olarak göndersin. Eğer Bay Güler, savunmasız işçilere karşı gösterdiği bu şiddetin yarısını oralardaki silahlı terör elemanlarına karşı uygularsa, PKK belasını bitirir.
Haydi, görelim bakalım...
Dün İstanbul'da yaşananları görünce, içimden; 'Evet, işçiler bu dayağı hak etmişlerdi!' diye geçirdim.
Kendim de bir fikir işçisi olduğuma göre ne demek istiyorum.
Ben de o sopayı hak edenlerden miyim?
Hayır; ben bu tür gelişme yaşanacağını daha 2003 yılında işçilerimize hatırlatmıştım.
3 Kasım 2002 genel seçimlerinin sonuçlarını incelerken söyledim bunu.
AKP; o seçimde yüzde 34 oy almıştı. Lakin aynı parti, işçi sınıfının yoğun olduğu Zonguldak, İstanbul, İzmit, Bursa gibi bölgelerde, Türkiye ortalamasının yüzde 10 daha üstünde oy kazanmıştı. Yani; işçiler en büyük ölçüde AKP'yi tercih etmişlerdi. İşte o tercih ettikleri parti, dün kendilerine teşekkürlerini sundu.
İŞTE ÖZGÜRLÜKÇÜ AKP
Dün, İstanbul'da 1 Mayıs'ı anmaya çabalayan işçilere, sanki düşman piyade birlikleriymiş gibi saldırdı polis.
Hatta DİSK binasını gaz bombalarıyla bombaladı. Oradalarda kimleri gördülerse coptan geçirdiler. Eğer direnenler olsaydı, belliydi ki canlarından olacaktılar.
Ben 1977 yılındaki kanlı 1 Mayıs törenlerine de katılmıştım. Orada polis, gerçek bir devlet polisi gibi davranmıştı ama CIA denetimindeki kontrgerilla, kalabalığın üstüne kurşun yağdırınca ortalık kan gölüne dönmüştü. Olayda o zamanki DİSK'in hiçbir suçu yoktu. Polis de sadece görevini yapmıştı.
Peki dünkü polisin derdi neydi?
Polis Vali'den emir almıştı.
Vali de Başbakan Erdoğan'dan...
O yüzden vurup tepeliyor, bombalıyordu.
Acaba bu polis, Fatih Camii önünde cumhuriyete karşı sloganlar atan gerici gruba böyle şiddet uygulayabilir miydi?
Ne gezer?
Gerici gruplara dokunanı yakar AKP yönetimi...
Acaba bu polis, PKK'lılar meydana inseler onlara böyle saldırabilir miydi?
Ne gezer?
Bölücülere dokunan polisin de kellesini kopartır AKP...
Sadece işçilere karşı acımasızdırlar.
Neden?
Çünkü; işçiler uyanırsa, AKP gibi sermayenin, hatta uluslararası sermayenin dediklerini harfi harfine yerine getiren bir iktidar iş başında kalamaz.
ÖZGÜRLÜK ÇOK BOL
Türkiye'de özgürlük olmadığını kimse söylemesin.
İşbirlikçi sermaye, tam bir özgürlük içinde. İşçinin, memurun, köylünün, emeklinin, esnafın kanını emiyor bu işbirlikçi sermaye... Hükümet; onlara gelir vergisi bile koyamıyor.
Gericiler son derece özgür.
Bunlar bütün güçleri ile cumhuriyetin altını oyuyorlar. Polis görmezden eliyor. Çünkü, baştakiler böyle istiyor. Belgelerin bir bölümü de Yargıtay Başsavcısı'nın hazırladığı o ünlü dosyada bulunuyor.
Bölücüler son derece özgür.
İstedikleri zaman askeri polisi öldürüyorlar; otobüsleri ateşe veriyorlar; yolları kapatıyorlar.
Şu İstanbul polisi onlara 1 Mayıs'a katılanlara yaptığının binde birisini yapabiliyor mu?
Casus vakıfları, bunların casus çalışanları çok çok özgür. Ülkenin altını oyan bu sivil görüntülü casus yuvalarına da polis elini süremiyor; hatta onların korumalığını yapıyor.
Sadece işçiler ortaya çıkınca, bizim polis birden polisliğini hatırlıyor. Silahsız, sopasız sadece yasal flamalar taşıyan işçilere düşman ordusu imiş gibi saldırıyor.
Saldıracak da...
Çünkü düzen öyle istiyor.
Düzen belli: 'Bırakınız çalsınlar, bırakınız alsınlar!'
Oğullar, kardeşler, yeğenler, uzak akrabalar bu yağma düzeninden olağanüstü şekilde yararlanıyorlar. Dünün çulsuzları, karşımıza işadamları olarak çıkıyor. İşçiler işte buna karşı çıkınca, düşman oluyorlar. Üzerlerine gaz bombaları atılıyor...
MUAMMER BEY'İ DİYARBAKIRA GÖNDERİN
İstanbul Valisi Muammer Güler, 1 Mayıs öncesinde konuşurken; işçilere karşı orantılı güç kullanacağını söyledi. Dün onun orantılı gücünü gördük. Korumasız, suçsuz insanları kırdı geçirdi. Bu orantılı güç operasyonu nedeniyle kendisini tebrik ediyoruz.
Hükümet; onu hemen Dıyarbakır'a, olağanüstü hal bölge valisi olarak göndersin. Eğer Bay Güler, savunmasız işçilere karşı gösterdiği bu şiddetin yarısını oralardaki silahlı terör elemanlarına karşı uygularsa, PKK belasını bitirir.
Haydi, görelim bakalım...