MHP (Milliyetçi Hareket Partisi)

leader10

New member
ülkücülük şereftir



ülkücüler çok şerefli ve namusludur
şerefininde namusununda bu foto belgesi olmuş
Ülkücüler onları sille tokat dövmesini mi bekliyosun o zaman ne diyeceksin.

dur sen soleme bırak destek olmayı elinde etiket şimdiden hazır bekliyosun.

Ülkücüler sanırım sizin gibilerin samimiyetine inanmıyo artık.Arkasında dönmez size artık;)

bir enkaz daha...bu zat taa ülkücüyüm diyor.ümmetçi olduğunu belirttii
Atatürkçülüğün dışına çıkan hiç bir sapık ideoloji milli değildir milliyetçi olamaz
gördüğünüz gibi üsteki ülkücüyüm diyor ama ben utanıyorum onun adına
başka ülkücü varsa gelsin

Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene!


Ümmetçiler ve Milliyetçiler!..


"Milliyetçiler"; "Türk - İslam Sentezi"nin kendilerini yok edecek bir tuzak olduğunu yıllar yılı fark edemediler!.. "Ümmetçiler"in Arap milliyetçiliğine hizmet eden İslam şeriatçıları olduklarını göremediler!.. Ulusal kimliği (Türk kimliğini) kabullenmeyen ümmetçilerin karşısında direnç gösteremediler!.. Ve ümmetçiler, milliyetçilerin sırtında yol katederek bugünlere geldiler!..

O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU

Türkiye'de "milliyetçilik" ; sonunda Türk ulusunu kendi yurdunda dinsel bir topluluğa dönüştürme amacı güden "ümmetçilik" tuzağına düştü!.. Milliyetçi olduklarını söyleyenler öngörüsüz değerlendirmelerle son dönemde Türkiye'yi üç kez zora soktular!.. 57'nci hükümeti sonlandıran ve Türkiye'yi "siyasal İslam" iktidarına mahkûm eden bu dar görüşlülük; 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de egemen oldu!.. Son adımda ise Türk ulusunu ortaçağ karanlığına götüren toplumsal bir ayrışmanın zeminini oluşturdu!.. Tarihin gerçekleri unutuldu!..

Çarpıtılmış tarih

Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya'da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar!.. İslamiyetin yayılma süreci başında (MS. 632) Arap ordularının saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüz yılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı!.. Türkler teslim oldular (MS. 751)!.. Arap tarihçi İbn-i Dahak vahşeti şöyle anlatıyordu: "Katledilmeyen çocuk, ırzına geçilmeyen kadın kalmamıştı!.. Türkler diri diri yakılmıştı!.."

Ne acıdır ki, tarihin bu en büyük "Türk soykırımı" sistemli çabalarla unutturuldu!.. Kılıçla katledilen Türklerin İslamı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uyduruldu!.. Sonradan bu gerçeği ifade eden "milliyetçiler" de "ümmetçiler" tarafından susturuldu!..

Yok edilen kimlik

Türkler çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu döneminde yönetim kademelerinden uzaklaştırıldı!.. "Türk kimliği" yıkıma uğratıldı!.. Tüm coğrafyada Türkler; "etrak-ı bi idrak" yani "aptal Türk" olarak anılmaya başlandı!.. İmparatorluk topraklarında diğer uluslar, kimliklerini koruyarak yaşarlarken Türkler, İslamiyetin ulusçuluğu reddeden, ümmetçiliği esas alan anlayışı içinde kimliklerinden arındırıldılar!.. "Türk'üm" diyemedikleri için, yalnızca "Müslümanım" demek zorunda kaldılar!..

I. Dünya Savaşı'nda Filistin cephesinde, ihtiyat zabiti olarak görev yapan Falih Rıfkı Atay, "Zeytin Dağı" adlı eserinde şöyle diyordu: "Suriye, Filistin ve Hicaz'da, 'Türk müsünüz' sorusunun birçok defalar cevabı 'estağfurullah'dı!.."

Zaten Osmanlı hanedan mensupları da kendilerini "Türk" görmüyorlardı!.. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç' in belirlemesiyle; "Türk Osmanlı idi ama, Osmanlı Türk değildi!.."

Ulus milliyetçiliği

"Türkiye Cumhuriyeti" kurulduğunda Atatürk , yeni devleti kuran halkı "Türk ulusu" olarak tanımladı!.. Ona bir ulusal kimlik kazandırdı. "Yurtseverlik" temelinde "ulus bilinci" geliştirmek için, eylem ve söylemlerinde Türk ulusunu yüceltti!..


Atatürk bugün kimilerinin "ecdat" olarak gördüğü ve "laf söyletmem" dediği Osmanoğulları'nın Türklükle ilişkisini şöyle açıklıyordu:

"Anadolu-Rumeli insanı, elbette bizim insanımızdır. Bizler o insanların devamıyız. Ama bizim atamız Osmanlı Hanedanı değil!.. Biz hanedan soylu değiliz!.."

"Osmanoğulları 600 yıldan beri zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına el koymuşlardır. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırılara artık yeter diyerek, ayaklanarak egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor!.."

Soy milliyetçiliği

II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) Türkiye'de, "ulus milliyetçiliği" dışında, yeni bir milliyetçilik anlayışı gelişti. Bu anlayış 1900'lü yılların başlarında ortaya çıkan, Orta Asya kaynaklı "Türkçü-Turancı" milliyetçilik anlayışıydı!.. Başka ulusların, özellikle de Çinliler ve Rusların egemenliği altında yaşayan Türklerin özgürlüğünü ve birlikteliğini savunuyordu. Savaştan Almanların galip çıkması halinde Sovyet yönetimindeki bütün Türklerin özgürlüğe kavuşacağını öngörüyordu!.. Ama umulan olmadı!..

Savaş sonrasında Türkiye demokrasiye geçti!.. Yeni dönemde güç kazanan karşıdevrim; ideolojik zemin arayışına girişti!.. Altyapı oluşturmak üzere dine yöneldi!.. Türkiye Sovyet tehdidine karşı NATO'ya ve Müslüman ülkelerin oluşturduğu "yeşil kuşak" içine sokuldu!..

Türk-İslam sentezi milliyetçiliği

"Komünizm" karşıtlığı,Türkiye'de önce "milliyetçi-mukaddesatçı" ideolojiyi; sonra da "Türk-İslam Sentezi" ni doğurdu!.. Bu sentez doğası gereği birlikteliği mümkün olmayan iki öğretinin alaşımıydı!.. Ulus kimliğini reddeden "ümmetçilik" le bu kimliği savunan "milliyetçilik" yapay bir beraberlik içine sokuldu!.. Aslında yapılan, iki öğretinin birbirinden ayrılmaz olduğunu beyinlere çivileme amacını güdüyordu!.. Ardında ise "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye kararlı güçler duruyordu!..

"Milliyetçiler", "Türk- İslam Sentezi" nin kendilerini yok edecek bir tuzak olduğunu yıllar yılı fark edemediler!.. "Ümmetçiler" in Arap milliyetçiliğine hizmet eden, İslam şeriatçıları olduklarını göremediler!.. Ulusal kimliği (Türk kimliğini) kabullenmeyen ümmetçilerin karşısında direnç gösteremediler!.. Ve ümmetçiler, milliyetçilerin sırtında yol katederek bugünlere geldiler!..

ABD dayatması

Sovyetler sonrasında (1991) dünya egemenliği amaçlayan ABD, Ortadoğu ülkelerinde "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye yöneldi!.. Yeni bir proje üretti!.. "Büyük Ortadoğu" adı verilen geniş bir coğrafyada yeni bir İslam anlayışı -"ılımlı İslam"- geliştirdi!.. Model olarak da Türkiye'yi seçti!..

Sonuçta Türkiye'de "ulusal kimlik bilinci"nden arındırılmış yeni nesillerin yetiştirilmesi için yeni olanaklar yaratıldı!.. Dinsel kuralların geçerli olduğu bir yaşam tarzı topluma dayatıldı. Bu yolda ümmetçilere en büyük desteği de milliyetçiler sağladı!..

Aslında iki grup arasında derin bir anlayış farkı vardı. Bu fark "Türk milliyetçisi" Nihal Atsız' la, "şeriat ümmetçisi" Mehmet Akif' in düşünce yapısındaki fark kadardı!.. Bugün coşku içinde okuduğumuz "İstiklal Marşı" mızın, 10 kıtalık tüm metnine "Hakk", "ezan", "cennet", "iman" gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek "Türk" sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif'in yeni ardılları, onun; "Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki 'yaşar' der delidir!.. Arabın Türk ise, hem sağ gözü hem sağ elidir!.." dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, beraberlerindeki "milliyetçiler" gerçekleri göremediler!.. Vasiyetinde (4 Mayıs 1941) Arapları "yeni düşman" , Amerikalıları "yarınki düşman" olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız'ın yolunu terk ettiler!.. "Ulusçuluk güden, ulusu için savaşan ve ölen bizden değildir" diyen ümmetçilerin peşine düştüler!..

Gelinen nokta

Ümmetçilerin Türklere bakış açısını ortaya koyan İslam önderlerinin bir söylemi çok anlamlıdır: "O insanlar ki tepsi gibi düz yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, burunları basık, gözleri çekiktirler (Türkler); onlar yeryüzünden yok edilmedikçe İslam sâlâh bulmayacaktır!.."

Bugünün dünyasında bunun bir yolu kalmıştır. O da Türklerin Araplaştırılmasıdır!..

Türk-İslam sentezi milliyetçileri; bugün "Ya Allah bismillah Allahü'ekber" diye peşlerinden koştukları ümmetçilerin, gün gelecek kendilerine "Ben Türk'üm" dedirtmeyeceklerini anladıkları an, iş işten çoktan geçmiş olacaktır!.. Unutulmamalıdır ki, ümmetçiler için yalnızca bir değer vardır; o da "İslam" dır!.. Bunu "milliyetçiler" akıllarından hiç çıkarmamalıdır!..





"Baylar, dış siyasanın en çok ilgili bulunduğu ve dayandığı temel, devletin iç örgütüdür. Dış siyasanın, iç örgütle ve ülküsü başka başka ve birbirleriyle bağdaşamayan toplulukları tek sınır içine almış bir devletin iç örgütü kuşkusuz temelsiz ve çürük olur. Bu durumda, dış siyasası da köklü ve sağlam olamaz. Böyle bir devletin, özellikle iç örgütü, ulusal olmaktan uzak olduğu gibi, siyasal yönetimi de ulusal olamaz. Buna göre Osmanlı Devleti'nin siyasası ulusal değil, ancak, kişisel, bulanık ve karasız idi.

Değişik Ulusları ortak ve genel bir ad altında toplamak ve bu değişik ulus topluluklarını eşit haklar ve koşullar altında bulundurarak güçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasal görüştür, ama aldatıcıdır. Dahası, hiçbir sınır tanımayarak dünyadaki bütün Türkleri de bir devlet olarak birleştirmek, ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ile ortaya koyduğu bir gerçektir.

İslamcılık ve Turancılık siyasasının başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanmamaktadır. Soy ayrımı gözetmeksizin, bütün insanlığı kapsayan tek bir dünya devleti kurma tutkularının sonuçları da tarihte yazılıdır. "Baskıncı ve yağmacı" olmak hevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü özel duygularını ve bağlantılarını unutturup, onları kardeşlik ve tam eşitlik içinde birleştirerek, insancıl bir devlet meydana getirme kuramının da kendine özgü koşulları vardır.

Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem, "ulusal siyasa"dır. Dünyanın bugünkü genel koşulları ve yüzyılların kafalarda ve duyunçlarda yerleştiği gerçekler karşısında düşçü olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin dediği budur; bilimin, us'un, mantığın dediği böyledir.

Ulusumuzun güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için devletin bütünü ile ulusal bir siyasa gütmesi ve bu siyasanın iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması gereklidir. Ulusal siyasa demekle anlatmak istediğim şudur: Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak; gelişidgüzel, ulaşılamayacak istekler peşinde ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II, a.g.y., s. 322-323)

senden ülkücü olmaz genc.git ne olursan ol ama bu tarafları boşver;)

bu ülke'nin din mi Atatürkçülük mü gibi aptalca konular açanlara ihtiyacı yok.
bu soruları bikaç kere çocuklardan duymuştum,5-6 yaşındaki çocuklardan abi Hz Muhammed(s.a.v.) mi Atatürk mü şeklinde.çocuklara bile bu ne biçim soru gibisinden soyleniyodum düşün biraz boyle bir kıyas olabilir mi diyodum.

ama yetişkinlerden hatta bir yere gelmiş insanlardan bunları duyunca ve bu ülke yi meşgul edecek kadar tartışılınca kutuplaşma bile yapınca konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum.anlamayana davul zurna az.ne yapsanda anlamazlar.

Tayyip Erdoğanın Ayet alıntısı buna en güzel cvb olsa gerek.
 

bazukaa

New member
mhp miii

ülküsü ümettçiliktir alt yapısında cahil bir sürü tiner bağımlısı genç var.bizzat tanıdıklarım gördüklerim sayesinde tecrübe sahibiyim...
ülkücüyüm diyenlerin %80 ni ümettçidir ve şeriata inanır hemde tanrı dağı kadar mısır piramiti kadar

iki sohbet edin ülkücüyüm diyenlerle ve cahilliklerine şahit olun.....
 

utkutan81

New member
mhp miii

ülküsü ümettçiliktir alt yapısında cahil bir sürü tiner bağımlısı genç var.bizzat tanıdıklarım gördüklerim sayesinde tecrübe sahibiyim...
ülkücüyüm diyenlerin %80 ni ümettçidir ve şeriata inanır hemde tanrı dağı kadar mısır piramiti kadar

iki sohbet edin ülkücüyüm diyenlerle ve cahilliklerine şahit olun.....

işte ben bu forumda bunu anlatmaya çalışıyorum,düşüncelerine katılıyorum.:victory
 

arap_ninja

New member
aponun ülküsü nedir bilen varmı
hitlerin ülküsü neydi bilen varmı
stalinin ülküsü neydi bilen varmı

ortak noktaları hepsinin ülküsü vardı inanmıyacaksınız ama hitlerinde ülküsü vardı neydi o ülkü gökten kemik yağmasını beklemek ....

yani önemli olan neyin ülküsü ne ülküsü olduğudur

konuya böyle bakarsak daha doğru olur.


bizim ülkümüz it gibi ürümek değildir,çakkalık yapmak değildir,sentezler peşinde koşmak değildir,ümetçilik hiç değildir....

bizim ülkümüz Atamızın açtığı yolda ileri gitmektir
bizim simgemiz it kurt değildir bizim simgemiz ay yıldızlı al bayraktır

Biz ATATÜRK çüyüz.Bizim Ülkümüz Atatürkçülüktür

Atatürkçü olmayan ülkücü ya bölücüdür ya ümmetçidir yada faşisttir
 

utkutan81

New member
aponun ülküsü nedir bilen varmı
hitlerin ülküsü neydi bilen varmı
stalinin ülküsü neydi bilen varmı

ortak noktaları hepsinin ülküsü vardı inanmıyacaksınız ama hitlerinde ülküsü vardı neydi o ülkü gökten kemik yağmasını beklemek ....

yani önemli olan neyin ülküsü ne ülküsü olduğudur

konuya böyle bakarsak daha doğru olur.


bizim ülkümüz it gibi ürümek değildir,çakkalık yapmak değildir,sentezler peşinde koşmak değildir,ümetçilik hiç değildir....

bizim ülkümüz Atamızın açtığı yolda ileri gitmektir
bizim simgemiz it kurt değildir bizim simgemiz ay yıldızlı al bayraktır

Biz ATATÜRK çüyüz.Bizim Ülkümüz Atatürkçülüktür

Atatürkçü olmayan ülkücü ya bölücüdür ya ümmetçidir yada faşisttir
eyvallah kardşeim bu engüzel yorum.ayakta alkışlıyorum seni:clap
 

arap_ninja

New member
Atatürk e laf söyleyecek kadar büyüdün mü ****************************


utkukan Atatürk e laf söyleyen birini alkışlayarak senin de ne kadar Atatürkçü biri olduğunu gördük


tahsilinin yazıyı anlayamayacak düşük olsa gerek

yada bir özrün olabilir

senin anlayacağın şekilde tekrardan yazıyorum

her ülkücü şerefli değildir

stalinin kominist bir ülküsü vardı değilmii

hitlerin faşizan bir ülküsü vardı neydi hitlerin ülküsü gökten kemik yağmasını beklemek

apo nunda ülküsü var git imralıya sana ülküsünü anlatsın...

gördüğün gibi bu tip ülküsü olanlarda var

Atatürkünde ülküsü var

sen söyle şimdi hangisi şerefli hangisi şerefsiz..ama gene mevzuya siyah beyaz olarak görüceğini düşünüyorum gene farklı renkleri göremeyeceğini düşünüyorum.

Atatürkçü insanlara saldırdığına göre senin ülkün ümmetçilik olduğunu sanıyorum
 

HTML

Üst