Sıra size gelecek

Vtnsvr

New member
Bekir COŞKUN
[email protected]

Sıra size gelecek...


TÜM bu olanlara şaşırmayın.

Bunlar olacaktı.

Çünkü karşı devrimdir bu...

Niçin anlamıyorsunuz?..

*

Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı hiçbir zaman sıradan siyasi çekişmeler değildi.

Rejimdi ortada olan.

Laik cumhuriyeti yıkıp, ABD’nin BOP projesi kapsamında "Ilımlı İslam" modelini kurmak isteyenler, masum maskeleriyle gelip saf kitleleri arkalarına alarak, önce siyasi iktidarı, yerel yönetimleri, bürokrasiyi... Peşinden bağımlı-bağımsız örgütleri-kurumları-kuruluşları ellerine geçirdiler.

Sonra en dibinden tepesine kadar devleti...

Sizler her sabah uyandığınızda bir başka parçanın "elden gittiğini" gazetelerden okumadınız mı?

Ya da o "Kanlı mı olacak, kansız mı?" sinyalini nasıl anlamadınız?

Adım adım geliyordu karşı devrim.

*

Ve uyuyordu Türkiye.

Gaflet de vardı, ihanet de...

Kimisinde; Batı medeniyetinden nefret eden dincilerin, Türkiye’yi AB’ye taşıyacağını umacak kadar ahmaklık...

Kimisinde; kendi çıkarını Türkiye’nin geleceğinden daha önde görecek kadar alçaklık...

Ama en çok; küçük pis hesaplar, değmez çıkarlar, basit ikbal beklentileri içinde olan aydınlar yaktılar Türkiye’nin canını. Biz onlara "aydınların ihaneti" diyorduk bu köşelerde.

*

Olan oldu.

Bu gördükleriniz; direnen, cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen, boyun eğmeyen, yürekli, yiğit insanların temizlenmesi aşamasıdır.

Daha çok şey göreceksiniz.

Daha sabahlar çok beter haberlere gebe...

Sinmeyen, pısmayan, çocuklara sözü ve yüreği olan, vatana sevdalı insanların başlarına örülen entrikaları ve kirin-pasın içine sürüklenişlerini daha çok duyacaksınız.

Hálá anlamayan-görmeyen varsa...

Uzun sürmez...

Sıra gelecek.
 

Vtnsvr

New member
Ertuğrul ÖZKÖK


Ya İlhan Selçuk konuşursa


1965 yılı üniversite sınavları sonunda önümde iki seçenek vardı:

Ya Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ya da Basın Yayın Yüksek Okulu.

Kararımı vermeden önce tanıdığım birçok insanın tavsiyesini dinledim.

Hemen hepsi, "Hiç düşünme, Siyasal’a git. Vali olursun, diplomat olursun" diyordu.

Sadece rahmetli babam, "Oğlum ben senin yerinde olsam Basın Yayın’a giderim" dedi.

Babam kuvvetli bir antikomünistti.

Bulgaristan’daki akrabalarımızın durumu da onun bu düşüncesi üzerinde etkili olmuştu.

Bütün hayatı boyunca Menderes’le başlayıp Demirel ve Özal’la devam eden sağ, muhafazakár siyasi geleneğe oy verdi.

Niye Basın Yayın Yüksek Okulu’na gitmemi tavsiye ettiğini bana o gün şöyle anlattı:

"Ben komünizme karşıyım. Ama Çetin Altan ve İlhan Selçuk’a karşı gizli bir hayranlığım var. Bizim ailemizde tanınmış hiç insan yok. Belki bir gün sen de onlar gibi tanınmış bir gazeteci olursun."

* * *

Dün sabah saat 04.00 sularında İlhan Selçuk’un gözaltına alındığını öğrendiğimde, aklıma babamın sözleri geldi.

Aklıma gelen ikinci şey ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’ye kapatma davasını açtıktan sonra orada burada işittiğim o söz oldu:

"Laiklerin AKP’ye karşı darbesi."

O durumda, dün İlhan Selçuk ve Kemal Alemdaroğlu’nun gözaltına alınması nedir?

"Antilaiklerin karşı darbesi mi?"

Ne alakası var mı diyorsunuz?

Alakayı kuran ben değilim.

AKP yanlısı gazetelerin manşetleri.

Denklem öyle kurulunca, başka denklemler de böyle kurulur.

Siz böyle bir fotoğrafı içinize sindirebiliyor musunuz?

Yani bir tarafta "laikler"...

Öteki tarafta "antilaikler"...

Sizce bu fotoğraf doğru mudur?

Doğru değilse, AKP neden rahatsızlığını kuvvetli bir ifadeyle dile getirmiyor?

Günlerdir bazı kesimlerce gözümüze sokulan bu terazinin "antilaik" tarafında gösterilmekten rahatsız olduklarını dile getiren bir açıklama bekliyorum.

Tek kelime yok...

Sonunda iş bu noktaya geldi.

"Kapatma davası laiklerin..."

"Ergenekon da antilaiklerin..."

Ben diyorum ki...

O da cumhuriyet savcısı, bu da cumhuriyet savcısı.

İkisi de bu ülkenin hukuk fakültelerinden mezun olmuş.

Birincisininkine nasıl bakıyorsam, ikincisininkine de öyle bakıyorum.

Tek diyeceğim, 83 yaşında, daha yeni ağır hastalıktan kalkmış bir insana sabahın 04.00’ünde terörist muamelesi yapılması içimi burktu.

Sonunda kararı yargı verecek.

* * *

İlhan Selçuk, hayatında ikinci defa evinden alınıp götürülüyor.

Birincisi 12 Mart dönemindeydi.

Ziverbey’de işkencecilerin karşısındaki duruşunu Paris’te bir öğrenci olarak izlemiştim.

Askeri yönetimin yargısı karşısında hesap veren İlhan Selçuk, "sivil demokrasinin" mahkemesinden niye çekinecek ki?

Bana göre bu onun değil, AKP’nin ileri gelenlerinin meselesi.

Bir düşünün.

İlhan Selçuk yarın çıkıp şöyle bir açıklama yapsa:

"Ben Türk yargısına güveniyorum. Adaletin gözü kapalı, benim göğsüm açık. Elimde, kanunları değiştirecek milletvekili gücüm yok. Sadece bir köşem var. Buyrun beni yargılayın."

O böyle derse, ki eminim diyecektir, bugün hukuk fakültelerine bile tahammül edemeyenler ne diyecekler?

O zaman bu ülkenin insanları teraziyi ellerine alıp tartmayacaklar mı?

Kim mazlum, kim mağdur?

Ve kim zalim, kim mağrur?

* * *

Beyler, Türkiye kötü bir yere götürülüyor.

Çok kötü bir yere götürülüyor...

Kimsenin kontrol edemeyeceği bir yere gidiyor.

Aklı başında insanlar, kulaklarını savaş tamtamlarına tıkayıp makul insanlara açmalıdırlar.

Herkes kendine dönüp şu soruyu sormalıdır:

"Ben nerede hata yaptım?"

Bugün ihtiyacımız olan adalet, önce kendi vicdanımızdaki yargılamayla başlamalıdır.

İlk duruşma da AKP’lilerin vicdanında yapılmalıdır.

"22 Temmuz gecesinden sonra ne oldu da memleket bu hale geldi?"
 

64general1

New member
AKP'nin derin devleti "nur topu" gibi maaşallah ve ne sorgu,sual ve iddianamesiz 9 aydır içerde tuttukları insanlar var ve mahkemeye çıkartılmadan Vatan haini bile ilan edildiler.Öbür taraftan "ergenekon" la ilişkilendirilen kapatma davası açan başsavcı ise tam 162 sayfalık iddianame ve 17 klasör delille ama savcıyı bir vatan haini ilan etmedikleri kaldı.Öbür tarafta hukuk dinlemeyen,denetmeni takmayan savcıyı ise baştacı ediyorlar.İşte "demokrasi hedefe ulaşınca inilecek araçtır" diyen takiyyecilerin demokrasisi ve bunlara göz yumanlara da sıra gelecek.
 
Bu Urfalı Köpeğini kaşıyan Bekire sormak lazım bize sıra ne zaman gelecek.

Şunu unutmayın ki siz sırayı kimseye kaptırmaazsınız
 

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Bu gördükleriniz; direnen, cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen, boyun eğmeyen, yürekli, yiğit insanların temizlenmesi aşamasıdır
doğu perinçek in neresi bu yazılana uyuyor Allah aşkına !!!

toptan gözaltı varsa İlhan Selçuk'un doğu perinçek le ne işi olabilir?
demek ki var dı bir işleri

savcı getirin demiş,götürmüşler
devletin savcısına neden dil uzatıyorsunuz?
haaaa
işinize gelmedi dimi?
 

ikRa

Banned
doğu perinçek in neresi bu yazılana uyuyor Allah aşkına !!!

toptan gözaltı varsa İlhan Selçuk'un doğu perinçek le ne işi olabilir?
demek ki var dı bir işleri

savcı getirin demiş,götürmüşler
devletin savcısına neden dil uzatıyorsunuz?
haaaa
işinize gelmedi dimi?
ağa bu üLkenin makamLarı koz makamıdır..
Makamın takibatçıLarı da çıkarLarına göre hareket etmiştir her zaman
Eğer bir makam benim çıkarıma hizmet ediyorsa eğer
Ondan iyisi kraLı yoktur
Ammaaa benim çıkarıma ters düştüyse vay haLine puu kaka oLur hemen

Yatgıtay savcısı akp kapansın diyor Cumhuriyet Çocuğu iLan ediLiyor
Diğer yandan tutukLama emirLerini verenLerde akpnin maşası oLuyor
İkiside savcı makam mevki konum fark yapmaz..

Aynı şekiLde TSK ya söz ettirmez ya bizim Laik geçinenLerimiz
EmekLi bir GeneL Kurmay Başkanının sözde fettuLLah güLenLe iLişkisi çıkar hain derLer
Başka emekLi bir paşa İstikLaL Marşında Türk sözcüğü geçmiyor
ÜmmetçiLere hitab ediyor değişsin der yürrrüüüü be baba büyüksün...

Bu iki yüzLüLükLerden sıkıLmaya başLadık artık
Bırakın da herkes işini yapsın
Ama iş sıraya geLdiğinde kıvırma yok kimse de sırasını savmasın..
 

ISHYnum846

New member
direnen, cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen, boyun eğmeyen, yürekli, yiğit insanların temizlenmesi aşamasıdır

Allah aşkına ya bu adamın saçmalamasını
nasıl görmemezlikten gelirsiniz... Cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen!!!!!!!

Cumhuriyet Devrimine sahip çıkmak kendi bağlı olduğun çeteyle kendi gazetene bomba
attırıp ülkeyi karıştırıp herkesi birbirine düşman etmek mi oldu!!???

Danıştaya saldırı düzenleyip saf Müslümanları suçlamak mı Cumhuriyet Devrimine sahip
çıkmak oldu!!!!!

Halkın çoğunluğunun desteklediği bir Cumhurbaşkanı adayının önüne engel koymak mı
Cumhuriyet Devriminde yer almak oluyor???

Atatürkün kurduğu DEMOKRATİK Türkiye Cumhuriyetinde oy verenleri KÖYLÜ
diye aşağılayıp Atatürkün 'Köylü Milletin Efendisidir' dediğini unutmak mı artık Cumhuriyet
Devrimcisinin bir parçası!!!!!

Türkiye Cumhuriyetinin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığını hiçe saymak,
Türkiye Cumhuriyetinin Eğitim Parçasında yer alan İmam Hatipten yetişen bir
Başbakanı sindirememek mi Cumhuriyetçilik oluyor!!

Bu ülkenin yıkılması için uğraşan imralıda yatan şerefsizle kol kola gezen kişileri
gözaltına almak mı Cumhuriyet Düşmanlığı oluyor..

Savcı AK Partiye dava açınca görevini yapıyor oluyor. Soruşturma amacıyla
içeri alınınca bir taraflarını yırtıyor bazıları. Merak etmeyin bunlar hapse zor girer.
Türkiyenin önüne gizliden engel koymaya çalışıp da cezasını çeken kaç kişi var..

Bekir Çoşkunun hangi yazısını artık ciddiye alacağım bilmiyorum.
Çünkü ne zaman ayık ne zaman sarhoş olduğunu kestiremiyorum.

Hadi Ordan!! Haaadi ordan!

 

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Son dakika haberlerinde Selçuk ağır ceza mahkemesine sevk edilmişti.
Korkum;
eğer suçlu bulunursa;
yargının düşeceği durumdur.
Aslında yargıya bir şey oluğu yok
ama
sıra savma meselesi önemli....
Vallahi ben en sonum:biggrin:biggrin:biggrin
 

Vtnsvr

New member
Cumhuriyet Tehlikenin Yeni Farkına Vardı

Açık İstihbarat




Sitemiz yazarlarından Oktay Yıldırım'ın gözaltına alınmasıyla başlayıp, Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk'un gözaltına alınması ile zirve yapan "Ergenekon" kodlu süreçte Cumhuriyet gazetesinin tehlikenin yeni farkına vardığı anlaşılıyor.

Bu ülkede esas tehlikenin "türban" üzerinden kodlanan şeriatleşme değil; AB-D üzerinden yürütülen faşistleşme olduğunu ; sırf Türk Milleti'nin hakkını ve onurunu savundukları için "faşist" olarak damgalanan isimler aylardır dile getiriyordu.

Cumhuriyet Gazetesi, nihayetinde AKP'yi tabanı ve kitleler nezdinde "dindar" ve "mağdur" gösteren çarpık ve sığ bir propagandanın başatlığını yaptı.

Bu ülke Hristiyan ve Yahudi şeriatına kapılarını açmış;
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi Anadolu'da ve Ortadoğu'da , Müslümanların ekmeğine kan doğrayanların "eşbaşkanlığını" üstlenmişken;
Cumhuriyet gibileri bütün mantık sınırlarını zorlayan bir türban ayrımcılığı üzerinden AKP'ye istediği politik zemini fazlası ile sundu.

Cemaat, biat ve rant yapısının körelttiği zihinler milyon dolarlık villalarda kıbleyi bulmaya çalışan Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ü Müslüman bellediyse bunda İlhan Selçuk'un büyük rolü oldu.

Oktay Yıldırım aylardır mahkeme önüne çıkarılmadan hapislerde tutulurken;

Tayyip Erdoğan ve ekibinin arka planını ortaya koyan kitapların yazarı Ergün Poyraz hastane odasında bizzat onu koruyanlar tarafından kelepçelenirken;

SESAR Başkanı İsmail Yıldız bütün yayınları ile birlikte susturulup, işyeri kapatılarak içeri atılırken;

Başbakan'ı 3 kuruş tazminata mahkum ettiren Kemal Kerinçsiz tutuklanırken;

Kuvayi -Milliye Derneği Başkanı Bekir Öztürk ne ile suçlandığını bile bilmeden içeri atılırken;

Açık İstihbarat yazarı Behiç Gürcihan "eylem yapma ihtimali olan insanları tanımak" suçlaması ile gözaltına alınırken;

seslerini çıkarmayanlar;

bir kere olsun, medyanın gözü önünde yaşanan bu hukuksuzluk sürecine ışık tutmaya yeltenmediler.

Bir kere olsun ; bu süreçte kurunun yanında hangi yaşların yandığını merak etmediler.

Hikaye klasiktir ama gerçektir.

En sonunda sizin için de geldiler.

Şamil Tayyar, Fehmi Koru, Ahmet Altan gibi bu cadı avı sürecinin kalemşörlüğüne soyunanlar her gün köşeleri ile; soruşturma sürecinin gizliliğini göz göre göre ihlal eden kes-yapıştır kitapları ile açıkça hedef gösterip, çığırtkanlık yaparken bir kere olsun şu anda mahkeme önüne çıkarılmadan aylarca içeride tutulan insanların haline bir kalem uzatmadılar.

Ve şimdi Cumhuriyet yarın "Susturamayacaksınız" manşeti ile çıkmaya hazırlanıyor.

Ey Cumhuriyet;

Susmasaydın...

Sırf "Türkçü, milliyetçi sağcı , dolayısı ile bizden değil " mantığı ile senden olmayanların da hukukunu gözardı etmeseydin..

En önemlisi o akılsız ve mantıklı "laikçilik" çığırtkanlığınla AKP'ye istediği politik zemini vermeseydin...

Bugün seni susturamazlardı.

Ama işte dün gece senin için de geldiler!

Sen şimdi çırpın dur avukatlarınla İlhan Selçuk kalp hastası diye.

Ergün Poyraz'ın avukatları müvekkillerinin kalp hastalığı ile ilgili savcının kapısını aşındırırken;

Oktay Yıldırım'ın evde bir başına kalan eşi ve iki çoçuğunun ev adresi Şamil Tayyar isimli gazeteci görünümlü tarafından kitabında deşifre edilirken;

SUSMAYACAKTIN.

TEHLİKENİN TEK BOYUTUNU ABARTIP; DİĞER BOYUTLARI PERDELEME GÖREVİ GÖRÜP; AKP'NİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEYECEKTİN.

Geçmiş olsun.

UMARIZ ARTIK GERÇEK TEHLİKENİN FARKINDASINIZDIR!


UMARIZ ARTIK REFLEKSLERİNİZLE DEĞİL AKLINIZLA DÜŞÜNMEYE BAŞLARSINIZ.

Okuyup, başınıza gelenleri daha iyi anlamanız için aşağıdaki yazıları okumanızı tavsiye ederiz:

Gladio'ya Mektup IV : Operasyon Fetullah'a ve Yalova'ya Uzanır mı?

Çete Kim?

Medyanın Görmediği Oktay'ın Bombaları ve "Ulusalcı Çete"

Kuvvacının Basılma Rehberi ve Bizim Oktay

Bir Muhtıra Çevresinde Danseden İki Devlet Adamı

Devlet Bahçesinde Milliyetçilik ve Kemal Kerinçsiz'in Hataları
 

64general1

New member
Devlet'e Mektup : %40+7 ve Temsiliyet/Teslimiyet Dengesi


(Behiç Gürcihan’ın Gladyo’ya Mektuplar adlı kitabından alıntıdır-Açık İstihbarat)

Sevgili Devlet'im;

Şefkatli kelepçelerinle sarıp sarmalayıp bizi polis arkadaşların önüne attığın günden beri bu mektubu yazmayı kafaya koydum.

O gün kendilerine de söylemiştim;

"Devletin sağ eli sol elini kovalıyor; siz çeteyi yanlış yerde arıyorsunuz"

diye ama tabi dinleyen olmadı. Terörle Mücadele'deki arkadaşlar, evrakla mücadele etmekten, olaya tepeden bakma yetisini hayli yitirmiş bir şekilde, uğraşıp durdu bizimle.




--------------------------------------------------------------------------------
İçerdeyken; içindeki düğümleri çok daha net bir şekilde gördüm.

Hele o ifademin alındığı odanın duvarında asılı

"Etnische Minderheiten im Landlischen Raum"

başlıklı, Almanca, "Türkiye'deki Etnik Gruplar" haritası yok mu...

Alman istihbaratının Türkiye'nin etnik haritasını en ince noktasına kadar çıkardığının belgesi önünde "çete ifadesi" vermek...işte bana bu çok koydu...

Bu; gazetelere , "çeteciler Alman istihbaratına çalışıyor" mealinde haberlerin sadık muhabir arkadaşlar üzerinden servis edilmesinden yaklaşık 1 ay önceydi.

Sonra sırasıyla İsmail Yıldız, Ergün Poyraz, Emin Şirin derken; herkes de net olarak gördü ki, "çete" bahane...

Ey Sevgili Devlet;

Alman istihbaratının etnik haritaları asılı olduğu ofislerde, memurların çoğu zaman kahramanca, çokca yorgun ve bazen kendince çalışırken, senin çok daha derin bir operasyon üzerinde yoğunlaştığını farkettim...

Tayyip Erdoğan'ın "%34'den düşük alırsam bırakırım" dediği gün bu operasyonu farketmediğim için kendime çok kızdım.

Neticede ; Tayyip Erdoğan gibi bir adamın bu cümleyi, kendisine çok sağlam - sıfır risk - bir garanti verilmesi dışında söylemeyeceği ortada.

Bir de üstüne üstlük;

bir hafta önce, aksini iddia edenleri; "AKP %40'ın üzerine çıkamaz" diye azarlayan Tarhan Erdem'in, Radikal'in %47 manşetine konu olan araştırmasını görünce sinyalin çok net olduğunu görmeliydim.

Müttefik bellediklerinle, Türk siyasetini Merrill Lynch etme pahasına; Türk Devletini dönüştürme projesine memur ettiğin Tayyip Erdoğan'ın "toplumsal meşruiyet" zeminini bütün mantık ve izan ölçüleri üzerine taşıdın.

Zaten Genelkurmay'ın verdiği destekle %40'a varacak bir partiyi, %47'lere; daha doğrusu toplumsal psikolojide;

"iki kişiden biri"

noktasına taşıman; ilerde senin de farkına varacağın üzere, gereksiz ve yersiz bir hamle oldu.

Ortalık; seçim hileleri ile ilgili haberlerden ve gün be gün artan belgelerden geçilmiyor ama neyse ki stoğunda Deniz Baykal ve Deniz Bahçeli gibi lider süsü verilmiş iki "devlet adamı" var da;

kendilerine çizilen resmi muhalefet sınırları içerisinde konuyu gündeme bile getirmiyorlar.

Anıtkabir'e gidip "Atam" şovları yapmak, Meclis'te İ.T.'in avukatlarının elini sıkmak yetiyor da artıyor bile.

O yüzden en önemli kalelerinden biri olan YSK'nın dijital labirentlerinde neler döndüğünün ortaya çıkarılmasından zerre çekinmiyorsun.

Altına imza attığın anlaşılan Dönüşüm Projesi'nin en temel direğini çatma zamanının geldiği bu noktada, bu işe memur ettiğin AKP'nin %47 gibi bir toplumsal bir meşruiyet zeminine oturtulup, tek parti iktidarının "halk hareketi" olarak yutturulması senin için herşeyden daha önemli.

Bu arada ilginç bir mantıkla; AKP'yi tek parti konumuna getirirken; gerçekleştirdiğin Meclis Mühendisliği ile , Meclis'e de tadında bir çoğulculuk havası katıyorsun...

"Milliyetçiler" orada, "Kürtçüler" orada, hatta bir tutam da liberal sol atmışsın ki,

bugüne kadar toplumu şekillendirmede sana büyük hizmetleri geçen Beyoğlu/Bahçeşehir liberal solcuları da, sistemden nasiplensin.

Bu tabloda en büyük hatan; eninde sonunda ortaya çıkacak SEÇSİZ "back-door" rezaleti değil.

Bu tabloda en büyük hatan; ülkenin gelip tıkandığı noktada, çözümü yine temsiliyet/teslimiyet dengesi üzerinden çözebileceğini zannetmen.
Yüzyılın başında yaptığın hatayı, 2000'lerin başında yeniden tekrarlıyor olman.

Hatırlarsan; o günlerde de Yıldız Sarayı-Abdülhamit gerçeği varken bir Meclis yarattın...

Rum'u; Ermenisi; Boşnak'ı, Arnavut'u....

O günlerde de, Osmanlı'yı hedef alan emperyal dalgayı temsiliyet sorunu ile çözebileceğini düşünüyordun.

Sonunda temsiliyetle teslimiyet arasında bocalayıp, onbinlerce evladını müttefiklik adına cephelerde harcayıp, ne demokrat olabildin, ne de hükümdar; ne rejimini koruyabildin, ne de geleceğini...

Yeni bir kırmızı hat çektin tarihe ve çekildin son kalene...

Şimdi o son kalede tehdit altında ve yüzyılın dersini hala almamış bir şekilde; yine temsiliyet sorununu çözerken, teslimiyette bir denge tutturmaya çalışıyorsun...

Yine bir tarafta kendini padişah zanneden Tayyip Erdoğan'ı %47 ile rehin alıp, Yıldız Danışmanlarından bir sanal saraya hapsederken;

gözüne Anadolu'ya kestirmiş emperyalizmi Meclis Mühendisliği ve bini bir para tavizlerle doyurmaya, sakinleştirmeye çalışıyorsun.

Yanılıyorsun Sevgili Devlet'im; yine çok fena yanılıyorsun...

Aynen 1900'lerin başında olduğu gibi; çözümü yine sana sunulan parametreler içinde bulmaya çalışıyorsun.

Bu emperyalizmi; temsiliyeti

"boşnak asıllı kürtçe konuşan sünnet olmamış ortodoks vejeteryan gaylere"

Meclis'te sandalye kotası açsan bile; teslimiyeti de;

"suları sattık; sınırları da özelleştirelim"

noktasına getirsen bile doyuramazsın. Anayasa'yı Özbudun'a değil, bizzat Kissinger'a hazırlatsan bile dinmez bu hayasız furya...

Tayyip'i; Diebold'un ortağı IBM'in sistemleri üzerinden %47 değil, %77'e bile taşısan bile meşruiyet kağıt üzerinde kalır...hem de Wall Street Journal'ın kağıdı üzerinde...

ABDullah Gül'ü Güneydoğu'da il il değil, sokak sokak da dolaştırsan ;

bırak oruç bozmayı askerle her gün aynı koğuşta da yatırsan ; çoktan yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağına dönmüş medyan üzerinden bunun psikolojik meyvesini olsa olsa bir ay yersin...

Kendisi sol sayan Ufuk Uras'la; Güneydoğu'daki feodalitenin ağa babası Ahmet "Türk"'ü "demokrasi karesinde" birleştiren bu çarpık sürecin Gordion düğümünü ne ellerinle, ne dişlerinle asılarak çözemeyeceğini....

Gör artık!

İstersen bizi her gün Alman istihbaratının etnik haritaları önünde sorgula...

Hatta İngiliz sicimini geçir boynumuza...

Ama her yüzyılda bir soyunduğun bu dönüşümün seni, dolayısı ile bizi yine kurtaramayacağını gör...

Tek çaren var...

Masayı devirmek....

Masayı devirmeden attığın her hamlenin karşılığı, seni o masaya oturtanlar da mevcut.

Ne BOP'un, ne AB'nin onurlu üyesi olarak; ne Afganistan'da, ne Kerkük'te onurlu pazarlıklar yaparak içine sürüklendiğin labirentten çıkamazsın.

Temsiliyet oyunu da, teslimiyet dengeleri çare değil.

Eninde sonunda bu ülkeyi hiç bir tanıma sığmayacak bir demokrasi görünümlü faşizme taşımaktan;

Anadolu'yu Hong Kong-Dubai-Malezya-Mısır karışımı (orijinal tarif için bakınız Fatma Sibel Yüksek'in "Devr-i Sabık Yaratıyoruz Diyemeyen AKP Bocalıyor" başlıklı yazısı) devlet-şehir karışımı bir neo-federal ne idüğü belirsiz neo-Osmanlı modele mahkum etmekten başka bir işe yaramayacak yaptıklarınız...

Sonunda iş yine bu ülkenin Mustafa Kemal'lerine kalacak...

O durumda ey sevgili Devlet;

kendini Vahdettin kadar yalnız hissedeceksin...

Abdülhamit kadar haklı hissetmen de fayda etmeyecek.



B.G.




Kaynak: Behiç Gürcihan-Gladyo'ya Mektuplar
 

Vtnsvr

New member
Onuru İçin Özgürlüğüne Kıyanlar

Doğruyu ve iyiyi düşünebilmemiz ve hissedebilmemiz için, Tanrı'nın biz insanlara bahşettiği en büyük iki nimet, beynimiz ve yüreğimizdir.


Beyinlerin berrak, yüreklerin temiz olduğu ortamlarda insanlık adına daima fayda ve güzellik yaratılmış ve tarih boyunca bir şeyler de kazanılmıştır.



Bu niteliklere değer veren toplumlarda, düşünen ve inandığı değerler uğruna içten ve hesapsız bir şekilde mücadele eden insanlar, toplum içerisinde daha bir saygın ve seçkin kabul edilmişlerdir.



Bu olumlu yaklaşımın tam aksine, şahsi çıkarların öncelik kazandığı, gerçeklerin saklanmak ve beyinlerin uyuşturulmak istendiği dönemlerde ise, özellikle düşünen ve mücadele eden beyinlerin susturulmaya ve tesirsiz hale getirilmeye çalışıldığı da tarihimizde sıkça rastlanan bir durum olmuştur.



İnanarak ve içtenlikle düşünmekten, fikirlerini haykırmaktan başka bir gücü olmayan, aslında birçoğu emsallerine göre daha akıllı, dürüst ve becerikli olan bu nitelikteki insanlar, toplumun ayrılmaz bir parçası olarak daima ülkesi ve beraber yaşadığı insanlar adına ve onların arasında hareket etmişlerdir.



Kendi çıkarını hiçbir zaman düşünmemiş bu tür insanların büyük kısmı yaşamlarında;



- Çıkarlarına esir düşmüş bir zengin olmak yerine, ekmek parasına çalışan bağımsız birer beyin olmayı gerçek zenginlik kabul etmişlerdir.

- Her ortamda kendilerini ayrıcalıklı kabul ettirip, ülke ve topluma karşı yükümlülüklerinden kaçmak yerine, toplumun kaderini sonuna kadar paylaşmayı ve sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmeyi onur olarak düşünmüşlerdir.

- Çıkarları adına vatandaş aleyhine her türlü ahlaksızlık ve yolsuzluğu yaparken, sözüm ona vatandaşın yanında gibi gözüken sahtekârların aksine, et ve tırnak misali vatandaşın arasında yaşayıp, onlarla özde kaynaşmayı, varlığı ve yokluğu paylaşmayı samimi ve karşılıksız bir yaşam tarzı olarak benimsemişlerdir.

- Makam, mevki ve para için renkten renge giren, çıkar düşkünü sözde bir otorite olmak yerine, beyinlerini ve vicdanlarını doğruların peşinde bu ülkenin geleceği için harcayabilen sadakat sahibi birer vatandaş olarak kalmayı tercih etmişlerdir.

- Özel kameralı duvarların gerisinde ve güvenlikçilerin himayesinde gizlice saltanat sürerek korkakça yaşamak yerine , bizzat Devletince eğitildiği ve inandığı değerler uğruna kendi Devletinin dört duvarı arkasına düşmeyi ve gardiyanlar himayesinde korkusuzca yaşamayı daha onurlu bir yaşam tarzı olarak tercih etmişlerdir.



Kısacası, tüm bu sayılan gerçekler içerisinde olumlu nitelikleri temsil eden, ONUR DEDİĞİMİZ TEMİZ GÖMLEK; birçok durumda ne kamusal otorite sahiplerinin, ne siyasal kimliğe bürünen sözde liderlerin ve ne de parasal açıdan zengin olanların üzerindedir.



Onur dediğimiz TEMİZ GÖMLEK birçok durumda;

Ekmeğini taştan çıkarıp evine dönerken, o yorgunluğa rağmen araca binecek parası kalmayan,

Çöp tenekesinden topladığı artık kağıtlarla evinin ekmek parasını kurtarmaya çalışan,

Eşinin alın terine çorba yapıp çocuklarını doyurabilen ve Yirmi lira zamma şükretmesini bilen,

İNSANLIK ADINA GERÇEK ZENGİNLİĞE ulaşabilmiş asil vatandaşlarımızın sırtındadır.



Ve O TEMİZ GÖMLEK, bazen de, çok yakında ama hiç ummadığınız ve göremeyeceğiniz şu duvarların ötesinde bir yerde, onuru ve inandıkları uğruna beyninin yerine bedeninin özgürlüğüne kıyabilmiş bir gencin üzerindedir.



Behiç GÜRCİHAN'ın Babası

Ali İhsan GÜRCİHAN
 

LOOPUSED

Altın Üye
aynen dostum,ayneennn
 

sedapinar

New member
Bu AKP ile Atatürk devrimleri arasındaki bitmeyen hesaplaşmadır..Ne Kurtuluş Savaşı...Ne Çanakkale savaşı bu hainleri temizleyemezdi.çünkü hainler içimizdeydi...Bunlar irtica özlemcisi...ümmetçi...hilafet ve saltanat meraklısı...ve yıkmak için savaşıyorlar....damat ferit.ali kemal..Ve günümüzdekiler Şeyh saidin torunu mehmet fırat hangisi temiz?
 

gencfbb

New member
Bekir COŞKUN
[email protected]

Sıra size gelecek...


TÜM bu olanlara şaşırmayın.

Bunlar olacaktı.

Çünkü karşı devrimdir bu...

Niçin anlamıyorsunuz?..

*

Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı hiçbir zaman sıradan siyasi çekişmeler değildi.

Rejimdi ortada olan.

Laik cumhuriyeti yıkıp, ABD’nin BOP projesi kapsamında "Ilımlı İslam" modelini kurmak isteyenler, masum maskeleriyle gelip saf kitleleri arkalarına alarak, önce siyasi iktidarı, yerel yönetimleri, bürokrasiyi... Peşinden bağımlı-bağımsız örgütleri-kurumları-kuruluşları ellerine geçirdiler.

Sonra en dibinden tepesine kadar devleti...

Sizler her sabah uyandığınızda bir başka parçanın "elden gittiğini" gazetelerden okumadınız mı?

Ya da o "Kanlı mı olacak, kansız mı?" sinyalini nasıl anlamadınız?

Adım adım geliyordu karşı devrim.

*

Ve uyuyordu Türkiye.

Gaflet de vardı, ihanet de...

Kimisinde; Batı medeniyetinden nefret eden dincilerin, Türkiye’yi AB’ye taşıyacağını umacak kadar ahmaklık...

Kimisinde; kendi çıkarını Türkiye’nin geleceğinden daha önde görecek kadar alçaklık...

Ama en çok; küçük pis hesaplar, değmez çıkarlar, basit ikbal beklentileri içinde olan aydınlar yaktılar Türkiye’nin canını. Biz onlara "aydınların ihaneti" diyorduk bu köşelerde.

*

Olan oldu.

Bu gördükleriniz; direnen, cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen, boyun eğmeyen, yürekli, yiğit insanların temizlenmesi aşamasıdır.

Daha çok şey göreceksiniz.

Daha sabahlar çok beter haberlere gebe...

Sinmeyen, pısmayan, çocuklara sözü ve yüreği olan, vatana sevdalı insanların başlarına örülen entrikaları ve kirin-pasın içine sürüklenişlerini daha çok duyacaksınız.

Hálá anlamayan-görmeyen varsa...

Uzun sürmez...

Sıra gelecek.

burada yazılan her satır doğru bunu herkes biliyor ama kabullenemiyor inanamıyor bizim halkımıza bedava kömür yiyecekle köylü vatandaşımızı yok arazı parası yok o parası vererek akıllarını çeldiler gözümle şahit oldum 2 tane kara çarşaflı kadın anneme oy karşılığında altın vermeye niyetlendiler karşılığında kuran a el basacaktı türkiyede bunlar yaşanıyor bir partı % 47 oy alıyorsa bunların sayesinde inanın sonunDA HEPİMİZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ KAYBEDECEK YANI OLAN YİNE BİZE OLACAK...
 

HTML

Üst