Vtnsvr
New member
PKK'ya Baktırıp Cumhuriyet'i Götürüyorlar
Yazan: Rıza ZELYUT on 28 Şubat, 2008 11:09:31
Türkiye; bugün hiç hak etmediği bir çatışmanın içine sürüklenmiş bulunuyor.
Türban üzerinden yürütülen bu çatışma; Cumhuriyetin temel değerlerini yok etmeyi hedefliyor.
Bu işin son militanı da YÖK Başkanlığı'na getirilen Prof. Yusuf Ziya Özcan.
Prof. Özcan 1992-1994 yıllarında Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nde görev yapmış. Bu üniversiteyi; Amerika; solculara karşı kurdurttu. 1983'te dönemin diktatörü olan Kenan Evren de Amerikan planı uyarınca Türkiye'yi bu üniversitenin kurucuları arasına soktu. Malezya İslam Üniversitesi Suudi Arabistan'ın kontrolü altında. Üniversitenin Suudi rektörü Türkiye ve Atatürk için şu cümleyi kullanmış bulunuyor: ' Atatürk ve Atatürk Türkiyesi; İslamiyet için yüz karasıdır; büyük bir tehdittir.'Gericiliği eğitime hakim kılması ve Türkiye düşmanlığı yüzünden YÖK, 1997 yılında bu üniversitenin bizim üniversiteler ile denkliğini kaldırmış.
Kızların tümünün türban takmak zorunda olduğu bu üniversite için YÖK Başkanlığı'na atandıktan sonra Bay Özcan şöyle diyor: 'Ben Malezya'ya gitmekten şeref duyarım.'
Malezya Üniversitesi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Atatürk'ü düşmanlık yaptığını kendisi de daha önce YÖK'e bildirmiş olan Bay Özcan; şimdi bu üniversitede çalışmaktan gurur duyduğunu söylüyor. Ve bu kişi; AKP'li cumhurbaşkanı Gül tarafından üniversitelerimizi yönetmesi için görevlendiriliyor.
***
Bu atama, sıradan bir işlem değildir.
Bir ülkeyi ele geçirmenin yolu eğitim kurumlarını fethetmekten geçer.
Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı bugün Amerikancı Fethullahçılar'ın elindedir.
Sıra üniversitelere gelmiştir.
Bunun için de Hükümet ve Çankaya destekli Malezya ile övünen bir kişi harekete geçirilmiştir.
Bu sürecin gizlenmesi için de PKK'ya karşı başlatılan operasyon kullanılmıştır; kullanılmaktaıdr. Yani; hükümet, 'PKK'ya bakın!' diye bizi başka yere baktırarak elimizden çağdaş üniversitelerimizi çekip almak istemektedir.
Kimliksizleştirilen, kendi milletine düşman hale getirilen sözde aydınlar; bu süreci halka 'demokratikleşme' gibi göstermektedirler. Çağdaş değerlerin ve ilkelerin yok edilmesi yoluyla demokrasi yaratılacağını sananlar; Malezya'yı yeniden hatırlasınlar. Demokratik sistem; din sistemine üniversiteler kullanılarak çevrildi.
ÜZÜLME SAYIN BAHÇELİ
Bu kuşatma ortamında Türkiye'nin çağdaş değerlerini korumak işi de CHP'ye kalmış gözüküyor. Çünkü; MHP; şimdiye kadar söylediklerini devredışı bırakan bir anlayışı sürdürüyor. Bu da Amerikancılıkta AKP ile birlikte hareket etmektir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; 'Yakın dostu tarafından aldatılmış iyi insan' pozisyonuna girmek istese de durum budur. AKP'nin arzulayıp da söylemeye cesaret edemediği konuları; 'Merak etme, biz seninleyiz!' diyerek gündeme taşıyan MHP tepe yönetimi değil midir? Abdullah Gül'e onlar istemeden destek açıklamanın geleceği nokta daha fazla kaos olmayacak mıydı? Kutsal din duygularını bile istismar eden bir siyasi çizginin MHP'yi istismar etmeyeceğinin garantisi ne idi ve nedir? AKP ile çuvala girmenin bedeli; tırmalanmak olacağına göre; şimdi Başbakan Erdoğan'a 'ahde vefa' çağrıları yapmak boşunadır.
Sanıyorum ki Sayın Bahçeli üzülüyordur ama bu vadiye kendisi bilerek girmiştir.
Bir Türkiye'nin iteklendiği yere bir de verdiği desteğe bakarsa; sanırım bizim ne demek istediğimizi daha iyi algılayacaktır.
BAK ŞU SİLOKUNA
Haftanın kahramanı Bülent Ersoy denilen arafattaki tip oldu.
Türkiye; bugün, bu gibi omurgasız tiplerin desteği ile dal budak salmış terör örgütünü yok etmek için mücadele ediyor. Ülkenin güvenliğini sağlamaya savaş demek; ancak böyle cahil ve küstahların işidir.
Bu soytarılar; savaşa karşı çıkacaklarsa Amerika'ya kafa tutmalılar. Irak'taki; Afganistan'daki katliama isyan etmeliler...
Ama ne gezer...
Türk devletine, Türk ordusuna, Türk milletine küfretmek puan kazandırıyor ya; o da bu yola girdi. Eğer Türkiye Bülent Ersoy veya buna destek veren küresel ortamallarının eline kalsaydı; bugün sömürgeleştirilmiş bir topluluktan başka şey olmayacaktık.
Okuyucularımın dediği gibi: Çekin şu silikon balonunu gözümüzün önünden...
Yazan: Rıza ZELYUT on 28 Şubat, 2008 11:09:31
Türkiye; bugün hiç hak etmediği bir çatışmanın içine sürüklenmiş bulunuyor.
Türban üzerinden yürütülen bu çatışma; Cumhuriyetin temel değerlerini yok etmeyi hedefliyor.
Bu işin son militanı da YÖK Başkanlığı'na getirilen Prof. Yusuf Ziya Özcan.
Prof. Özcan 1992-1994 yıllarında Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nde görev yapmış. Bu üniversiteyi; Amerika; solculara karşı kurdurttu. 1983'te dönemin diktatörü olan Kenan Evren de Amerikan planı uyarınca Türkiye'yi bu üniversitenin kurucuları arasına soktu. Malezya İslam Üniversitesi Suudi Arabistan'ın kontrolü altında. Üniversitenin Suudi rektörü Türkiye ve Atatürk için şu cümleyi kullanmış bulunuyor: ' Atatürk ve Atatürk Türkiyesi; İslamiyet için yüz karasıdır; büyük bir tehdittir.'Gericiliği eğitime hakim kılması ve Türkiye düşmanlığı yüzünden YÖK, 1997 yılında bu üniversitenin bizim üniversiteler ile denkliğini kaldırmış.
Kızların tümünün türban takmak zorunda olduğu bu üniversite için YÖK Başkanlığı'na atandıktan sonra Bay Özcan şöyle diyor: 'Ben Malezya'ya gitmekten şeref duyarım.'
Malezya Üniversitesi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Atatürk'ü düşmanlık yaptığını kendisi de daha önce YÖK'e bildirmiş olan Bay Özcan; şimdi bu üniversitede çalışmaktan gurur duyduğunu söylüyor. Ve bu kişi; AKP'li cumhurbaşkanı Gül tarafından üniversitelerimizi yönetmesi için görevlendiriliyor.
***
Bu atama, sıradan bir işlem değildir.
Bir ülkeyi ele geçirmenin yolu eğitim kurumlarını fethetmekten geçer.
Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı bugün Amerikancı Fethullahçılar'ın elindedir.
Sıra üniversitelere gelmiştir.
Bunun için de Hükümet ve Çankaya destekli Malezya ile övünen bir kişi harekete geçirilmiştir.
Bu sürecin gizlenmesi için de PKK'ya karşı başlatılan operasyon kullanılmıştır; kullanılmaktaıdr. Yani; hükümet, 'PKK'ya bakın!' diye bizi başka yere baktırarak elimizden çağdaş üniversitelerimizi çekip almak istemektedir.
Kimliksizleştirilen, kendi milletine düşman hale getirilen sözde aydınlar; bu süreci halka 'demokratikleşme' gibi göstermektedirler. Çağdaş değerlerin ve ilkelerin yok edilmesi yoluyla demokrasi yaratılacağını sananlar; Malezya'yı yeniden hatırlasınlar. Demokratik sistem; din sistemine üniversiteler kullanılarak çevrildi.
ÜZÜLME SAYIN BAHÇELİ
Bu kuşatma ortamında Türkiye'nin çağdaş değerlerini korumak işi de CHP'ye kalmış gözüküyor. Çünkü; MHP; şimdiye kadar söylediklerini devredışı bırakan bir anlayışı sürdürüyor. Bu da Amerikancılıkta AKP ile birlikte hareket etmektir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; 'Yakın dostu tarafından aldatılmış iyi insan' pozisyonuna girmek istese de durum budur. AKP'nin arzulayıp da söylemeye cesaret edemediği konuları; 'Merak etme, biz seninleyiz!' diyerek gündeme taşıyan MHP tepe yönetimi değil midir? Abdullah Gül'e onlar istemeden destek açıklamanın geleceği nokta daha fazla kaos olmayacak mıydı? Kutsal din duygularını bile istismar eden bir siyasi çizginin MHP'yi istismar etmeyeceğinin garantisi ne idi ve nedir? AKP ile çuvala girmenin bedeli; tırmalanmak olacağına göre; şimdi Başbakan Erdoğan'a 'ahde vefa' çağrıları yapmak boşunadır.
Sanıyorum ki Sayın Bahçeli üzülüyordur ama bu vadiye kendisi bilerek girmiştir.
Bir Türkiye'nin iteklendiği yere bir de verdiği desteğe bakarsa; sanırım bizim ne demek istediğimizi daha iyi algılayacaktır.
BAK ŞU SİLOKUNA
Haftanın kahramanı Bülent Ersoy denilen arafattaki tip oldu.
Türkiye; bugün, bu gibi omurgasız tiplerin desteği ile dal budak salmış terör örgütünü yok etmek için mücadele ediyor. Ülkenin güvenliğini sağlamaya savaş demek; ancak böyle cahil ve küstahların işidir.
Bu soytarılar; savaşa karşı çıkacaklarsa Amerika'ya kafa tutmalılar. Irak'taki; Afganistan'daki katliama isyan etmeliler...
Ama ne gezer...
Türk devletine, Türk ordusuna, Türk milletine küfretmek puan kazandırıyor ya; o da bu yola girdi. Eğer Türkiye Bülent Ersoy veya buna destek veren küresel ortamallarının eline kalsaydı; bugün sömürgeleştirilmiş bir topluluktan başka şey olmayacaktık.
Okuyucularımın dediği gibi: Çekin şu silikon balonunu gözümüzün önünden...