3. DÜnya Savasini Cikariyorum ;)

ercui

New member
bence türkiye ve yunanistan veya ermenistan arasınıda ceyran eden bi olay üzerine çıkabilir.Bunun sonucunda ise diğer devletler toprak zengilinliği için karşımıza geçeceklerdir.Bunun üzerine türkiyede yıllar önce faliyete sokulan nükleer araştırmaların sonuçlarını devletler üzerinde denemeye kalkar.(türkiy tabiki bu kadar iğrenç bir şey yapmaz!)bunun üzerine 3.dünya savası denilenlerinin aksine 1.nükleer dünya savaşı olarak ismi değişir!!

TABİ BUNLAR HEPSİ BEYİN FIRTINASI !!
 

USLanmAZ™

FORMUN USLANMAZI
atasözü= "altın yere düşmekle değerini kaybetmez"
benim sözüm= aslan her zaman aslandır.

bir gün avcının biri aslanı yaralamış aslan can havlıyle kacıp kendını kurtarmıs bir agacın artına yatmıs hareket edecek canı kalmamıs..........derken cakalın bır tanesı sallana sallana gelıyomus bakmıs kı aslan agacın altında yatıyo hemen tabanlayı yaglayıp tuymus..........bakmıs arkasına aslan maslan gelmıyor ne oldu kı dıye merak edip donmus aslanı gördugu yere............aslana ufak ufak yaklasır gorur ki aslan yaralı ....haaaaaaaaa der baslar aslanla dalga gecmeye

----lan ormanlar kraliçesi,,ormanlar sebegi naber lan dıye

aslan derki;

-----ulan avcının kursunu degıl ama senın bu sozlerının karsısında caresiz kalmak öldürdü beni........

aslan her zaman aslan belkı ama bız ne sozler ısıttık cakallardan da caresız kaldık.umarım anlasılabılmısımdır.........
 

72zd72

Banned
aslan mutlaka kükreyecektir.
çakallar leş yiyicidir. abd gibi. her zaman aslanın artıklarıyla beslenir.
 

USLanmAZ™

FORMUN USLANMAZI
aslan mutlaka kükreyecektir.
çakallar leş yiyicidir. abd gibi. her zaman aslanın artıklarıyla beslenir.

evet mutlaka bır gun kukrecegız ama benı yaramız degılde bu abd nın ab nın ermenıstanın rumların hatta ve hatta barzanının bıle hattını bıldıremıyoruz ya o öldürüyor benı.........
 

eurostar

New member
Nihai hedefleri bu...
ABD'nin şahinleri Neocon'lar ile İsrail'in Siyonist aşırı sağının ortak ideali, Ortadoğu merkezli bir dünya savaşı çıkarmak.
İşte buna “tanrıyı kıyamete zorlamak” diyorlar. Ya da “Mesih'i dönmeye mecbur bırakmak.” Peki nedir bu Armageddon savaşı...
Bush'un sıkı sıkıya bağlı olduğu Protestan fundamentalizmi Armageddon çılgınlığına inanıyor. Onlara göre de Hz. İsa’nın gelmesi için bu üçüncü milenyum başında mutlaka “Armageddon” denen o nihai savaşın çıkması lazım. İnanmış Protestanların hedefi Tanrı'ya kıyamet için yardımcı olmak... Bunun için de kıyamet savaşının fitilini ateşlemek gerekiyor...
Peki bu savaş nasıl çıkar? İşte bu noktada işin ucu Türkiye'ye de dokunuyor. Çünkü bu kıyamet savaşı Ortadoğu'da patlayacak. Onların inanışlarına göre Armageddon Savaşı Kudüs yakınlarındaki Magedon Tepesi etrafında gerçekleşecek.
Armegeddon Savaşı Müslüman ordusunun İsrailoğullarına saldırmasıyla çıkacak. Protestan fundamentalizmi, Armegeddon Savaşı’nda İsrail’in desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Onlara göre Hz. İsa da ‘İsrail Arslanı’ olarak dünyaya gelmiştir.
Yahudiler, Müslümanlar’a karşı Armageddon Savaşı’nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecek. İsa’nın dönmesi için savaşın çıkması ve kazanılması şart. Ancak bu savaşı önce Hz. İsa olmadan Yahudiler’in kazanması lazım. Onun için Protestanlar ile İsrail arasında sıkı bir işbirliği dini nedenlerden dolayı mecburidir. Bu savaş bittikten sonra da, 144 bin Yahudi hariç, (o 144 bin Yahudi de Hz. İsa’ya iman eden Yahudiler olacak) hepsi kırılacak. Bu sefer de Amerika ve Hz. İsa’ya bağlı olanlar yeryüzünde kalacak…

Türkiye'nin oyundaki yerini İbrahim Karagül yazısında şöyle açıklamış. "Tanrı'yı kıyamete, Türkiye'yi bölgesel savaşa zorlamak!.." isteyen ABD ve İsrail için Türkiye'nin de bir rolü var... Türkiye'nin Kürtlerle çatışmaya sokulması demek, İran'ın da cepheye girmesi demektir. Savaşın Pakistan'dan Lübnan'a kadar yayılması demektir. İşte bu, ABD ve müttefiklerinin en büyük hedefi.

Karagül, Armageddon planını da şöyle özetliyor;
Neocon-İsrail aşırı sağının ortak ideali Ortadoğu merkezli bir dünya savaşı çıkarmak. Yani Armageddon dedikleri Kıyamet savaşı… Bu savaşla Mesih yeryüzüne inecek, bu savaşla “ilahi adalet” gerçekleşecek. İşte buna “tanrıyı kıyamete zorlamak” diyorlar. Ya da “Mesih'i dönmeye mecbur bırakmak.”

sedapinar isimli üyeden alıntıdır

http://www.hackhell.com/showthread.php?t=339126&highlight=armegeddon
 

USLanmAZ™

FORMUN USLANMAZI
Nihai hedefleri bu...
ABD'nin şahinleri Neocon'lar ile İsrail'in Siyonist aşırı sağının ortak ideali, Ortadoğu merkezli bir dünya savaşı çıkarmak.
İşte buna “tanrıyı kıyamete zorlamak” diyorlar. Ya da “Mesih'i dönmeye mecbur bırakmak.” Peki nedir bu Armageddon savaşı...
Bush'un sıkı sıkıya bağlı olduğu Protestan fundamentalizmi Armageddon çılgınlığına inanıyor. Onlara göre de Hz. İsa’nın gelmesi için bu üçüncü milenyum başında mutlaka “Armageddon” denen o nihai savaşın çıkması lazım. İnanmış Protestanların hedefi Tanrı'ya kıyamet için yardımcı olmak... Bunun için de kıyamet savaşının fitilini ateşlemek gerekiyor...
Peki bu savaş nasıl çıkar? İşte bu noktada işin ucu Türkiye'ye de dokunuyor. Çünkü bu kıyamet savaşı Ortadoğu'da patlayacak. Onların inanışlarına göre Armageddon Savaşı Kudüs yakınlarındaki Magedon Tepesi etrafında gerçekleşecek.
Armegeddon Savaşı Müslüman ordusunun İsrailoğullarına saldırmasıyla çıkacak. Protestan fundamentalizmi, Armegeddon Savaşı’nda İsrail’in desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Onlara göre Hz. İsa da ‘İsrail Arslanı’ olarak dünyaya gelmiştir.
Yahudiler, Müslümanlar’a karşı Armageddon Savaşı’nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecek. İsa’nın dönmesi için savaşın çıkması ve kazanılması şart. Ancak bu savaşı önce Hz. İsa olmadan Yahudiler’in kazanması lazım. Onun için Protestanlar ile İsrail arasında sıkı bir işbirliği dini nedenlerden dolayı mecburidir. Bu savaş bittikten sonra da, 144 bin Yahudi hariç, (o 144 bin Yahudi de Hz. İsa’ya iman eden Yahudiler olacak) hepsi kırılacak. Bu sefer de Amerika ve Hz. İsa’ya bağlı olanlar yeryüzünde kalacak…

Türkiye'nin oyundaki yerini İbrahim Karagül yazısında şöyle açıklamış. "Tanrı'yı kıyamete, Türkiye'yi bölgesel savaşa zorlamak!.." isteyen ABD ve İsrail için Türkiye'nin de bir rolü var... Türkiye'nin Kürtlerle çatışmaya sokulması demek, İran'ın da cepheye girmesi demektir. Savaşın Pakistan'dan Lübnan'a kadar yayılması demektir. İşte bu, ABD ve müttefiklerinin en büyük hedefi.

Karagül, Armageddon planını da şöyle özetliyor;
Neocon-İsrail aşırı sağının ortak ideali Ortadoğu merkezli bir dünya savaşı çıkarmak. Yani Armageddon dedikleri Kıyamet savaşı… Bu savaşla Mesih yeryüzüne inecek, bu savaşla “ilahi adalet” gerçekleşecek. İşte buna “tanrıyı kıyamete zorlamak” diyorlar. Ya da “Mesih'i dönmeye mecbur bırakmak.”

sedapinar isimli üyeden alıntıdır

http://www.hackhell.com/showthread.php?t=339126&highlight=armegeddon
artık insanlar Tanrıyı mecbur bırakacaklarını dusunmeye baslamıslar.........:goz: bu adamlar kendını zekı zanneden beyınsızler be..........aksam aksam gulecegım yoktu plana bak plana :goz:
 

beltur

New member
STRATEJİ UZMANI PROF. DR. MAHİR KAYNAK'IN DEĞERLENDİRMELERİ
Panelin Dünya ve Türkiye kısmı ile ilgili konuşmuştur. Türkiye dünyanın neresindedir? Biz geçmişte Türkiye'nin nerede olduğunu aşağı yukarı biliyorduk. Doğru olmasa bile bize söylenen bir şey vardı. Dünya doğu ve batı bloğu olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Türkiye batı bloğundaki yerini almıştır. Türkiye'nin geleceği kendi rızası ile belirlenmemektedir. Çoğu zaman kendime şu soruyu sordum. Eğer dünya paylaşıldığında Türkiye batıya Polonya doğuya düşseydi ne olurdu? Cevabını da kendim veriyordum. Hepimiz eski komünistler olurduk. Yani bir yerde politik olarak bizim bulunduğumuz yerler kendi tercihlerimiz sonucu değildir. Amerika, Avrupa ve Rusya gibi büyük güçlerin birbirlerine karşı konumları nedir? Bu ilişkiler yumağı içerisinde Türkiye nereye oturmaktadır. Üstelik buna da Türkiye'de kimse cevap veremiyor.Buna dair bir şey söylediğimiz zaman ise sürekli itirazlar gelmektedir. A.B.D. Türkiye'nin Avrupa birliğine girmesini desteklemektedir. A.B.D. gönül rızası ile jeopolitik bir öneme sahip Türkiye'yi A.B. ye bağışlamaktadır. Bu doğru mu acaba? A.B.D. ile Rusya arasında Sovyetler birliğinin çökmesinden sonra ciddi bir yakınlaşma söz konusu olmuştur yani Sovyetler Birliğini dağıtmak için tüm kaynaklarını kullanan A.B.D. bunu başardıktan sonra üstüne çıkıp tepinmemiştir. Onu ayakta tutmak için 50-70 milyar dolar harcamıştır. Acaba nedendir?Bütün bunların hiçbirisi tartışılmıyor. Şu anda bildiğimiz gibi ekonomik kriz dolayısıyla A.B.D.'den destek istiyoruz. Avrupa bu konuda bize daha uzak. Rusya ile çok yakın ilişkilerimiz oldu. Hatta biz şunu söylüyorduk "dikkat ediniz beyler, siz enerji açısından Rusya'nın kontrolüne giriyorsunuz." Yani Türkiye bu anlamda bölünmüş bir durumdadır. Bir tarafta üye olmak istediği A.B. diğer tarafta ekonomik destek aldığı A.B.D., bir diğer tarafta da ticari ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı ve enerji açısından bağlanmakta hiçbir sakınca görmediği Rusya bulunmaktadır.. Bütün bunlar herkesin söylediği gibi "globalleşme var", "artık ayrılık gayrılık kalktı." ve "global ekonomide bir tane süper güç var o da Amerika ve herkes onun cazibesi etrafında dönmektedir." Şeklindeki iddiaları kabul mü edeceğiz o zaman. Ama görüyoruz ki mesele o kadar sade değil, dünya çapında büyük bir mücadelenin tam ortasındayız. Biz bu mücadelenin neresinde olduğumuzu tarif etmek zorundayız. Ondan sonra Ortadoğu'da ne olacaktır sorusuna cevap aradıktan sonra Türkiye'nin su meselelerine bir çözüm bulabiliriz. Yani şöyle bir iddia hiçbir zaman kabul edilemez ve doğru olamaz. Ortadoğu'nun su ihtiyacı var, kaynaklar Türkiye'de onun için A.B.D. ve Avrupa onlara su verilmesini istiyor. Niye istesin ki yani Arap ülkeleri susuz kalırsa ne olur? A.B.D. neden onların susuz kalmasını istemiyor? Neden Afrika'da açlık sefalet varken onlara yardım etmiyor da Arap ülkeleri susuz kaldığı zaman onlara su temin etmek için Türkiye'ye baskı yapıyor. Bu sorunun cevabını almak lazım. Mesela A.B.D. Somali'de kıtlığı bahane ederek oraya asker çıkardı. Neden, başka yerde açlık yok muydu? Acaba oradaki tercih A.B.D.'nin stratejik çıkarları açısından mı gerekliydi? İran'da ki rejim değişikliği ile anti-Amerikan bir duruma geçiş nedeniyle, Fars körfezi güvensiz olunca, Kızıldeniz'i güvenlik altına almak için mi böyle bir harekette bulundu? Şu anda da A.B.D. ile Türkiye'nin ilişkisini şöyle mütalaa etmekteyiz. A.B.D. Türkiye'nin A.B.'ne girmesini neden istiyor? Peki bir tane makul sebep söyleyebilirmisiniz? Bizim medeni, demokratik olmamızı mı istiyor. Bizim kendi başımıza medeni olacağımıza ihtimal vermiyor da A.B. içinde ıslah edilebileceğimize mi inanıyor. Türkiye'nin A.B.'ne girmesi ile A.B.D. bu bölgede herhangi bir çıkar kaybına uğrayacak mıdır? Olursa, "olacak o kadar, insanlık adına bazen çıkarlar geri plana atılabilir" diye düşünmek mi lazımdır? İşte biz buna itiraz ediyoruz. Sizin şu anda gördüğünüz manzara yanlıştır ve yanıltıcıdır. Dünya üzerinde çıkar çatışması ve yeni dengelerin oluşması için büyük bir mücadele vardır. Bu çatışmanın tarafları bellidir. Bir yanda A.B.D., diğer yanda Avrupa ve diğer bir yanda da Rusya vardır. Rusya'nın dağıldığı ve bu bölgedeki hakimiyet savaşından çekildiği yanlıştır.
Türkiye'de kendi geleceğini tayin edecek bir yapı olmadığı için, biçildiği yerde kalacaktır. Türkiye stratejik olarak kuşatılmaktadır. Rusya, İran ile yakın ilişkiler kurarak Türkiye'nin Kafkaslara girmesini engelliyor. Bunun yanında Balkan ülkeleri A.B.'nin üyesi olmaktadır. Irak anti-Amerikan cephede yer almaktadır ve Suriye'nin konumu da belli değildir. Bir Avrupa Rusya ittifakı olması durumunda Türkiye'nin ortada kalacağı oldukça açıktır.
A.B.D. Türkiye'yi bırakabilir mi? Eğer A.B.D. Türkiye'yi kaybederse Amerikalılar turist olarak bile Atlantik'i geçemezler. Abartılı ama istikameti gösteriyor. A.B.D. Ortadoğu'yu kaybederse yeri,ne Meksika ve Venezüella'da petrol kuyuları açarak ihtiyacını karşılayamaz mı? Eğer petrolü bir yakıt olarak düşünürsek, A.B.D.'nin Ortadoğu'dan çıkmasının hiçbir sakıncası yoktur. Ama petrolün bugün yakıt olmaktan ziyade önemli bir işlevi daha vardır. O da dünya parasal hareketini kontrol etmesidir. Bir örnek verelim. Bundan iki sene evvel petrolün varili 10$'dı, ansızın ne üretimde bir azalma ne de tüketimde bir artma meydana gelmeksizin varili 30$'a fırladı. Ekonomistlerin arz-talep kanunu hiç işlemeden petrolün fiyatı üç misline çıkmıştır.
A.B.D.'nin dünyada iki görevi vardır. Bunlardan birincisi petrol ihraç eden ülkeleri kontrol etmek, ikincisi ise hububat ihraç eden ülkeleri kontrol etmektir. Dolayısıyla dengeyi bozabilecek verimli tarım topraklarına sahip Mezopotamya'yı kapsayan G.A.P.'ne A.B.D.'nin itirazları olmuştur.
 

USLanmAZ™

FORMUN USLANMAZI
STRATEJİ UZMANI PROF. DR. MAHİR KAYNAK'IN DEĞERLENDİRMELERİ
Panelin Dünya ve Türkiye kısmı ile ilgili konuşmuştur. Türkiye dünyanın neresindedir? Biz geçmişte Türkiye'nin nerede olduğunu aşağı yukarı biliyorduk. Doğru olmasa bile bize söylenen bir şey vardı. Dünya doğu ve batı bloğu olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Türkiye batı bloğundaki yerini almıştır. Türkiye'nin geleceği kendi rızası ile belirlenmemektedir. Çoğu zaman kendime şu soruyu sordum. Eğer dünya paylaşıldığında Türkiye batıya Polonya doğuya düşseydi ne olurdu? Cevabını da kendim veriyordum. Hepimiz eski komünistler olurduk. Yani bir yerde politik olarak bizim bulunduğumuz yerler kendi tercihlerimiz sonucu değildir. Amerika, Avrupa ve Rusya gibi büyük güçlerin birbirlerine karşı konumları nedir? Bu ilişkiler yumağı içerisinde Türkiye nereye oturmaktadır. Üstelik buna da Türkiye'de kimse cevap veremiyor.Buna dair bir şey söylediğimiz zaman ise sürekli itirazlar gelmektedir. A.B.D. Türkiye'nin Avrupa birliğine girmesini desteklemektedir. A.B.D. gönül rızası ile jeopolitik bir öneme sahip Türkiye'yi A.B. ye bağışlamaktadır. Bu doğru mu acaba? A.B.D. ile Rusya arasında Sovyetler birliğinin çökmesinden sonra ciddi bir yakınlaşma söz konusu olmuştur yani Sovyetler Birliğini dağıtmak için tüm kaynaklarını kullanan A.B.D. bunu başardıktan sonra üstüne çıkıp tepinmemiştir. Onu ayakta tutmak için 50-70 milyar dolar harcamıştır. Acaba nedendir?Bütün bunların hiçbirisi tartışılmıyor. Şu anda bildiğimiz gibi ekonomik kriz dolayısıyla A.B.D.'den destek istiyoruz. Avrupa bu konuda bize daha uzak. Rusya ile çok yakın ilişkilerimiz oldu. Hatta biz şunu söylüyorduk "dikkat ediniz beyler, siz enerji açısından Rusya'nın kontrolüne giriyorsunuz." Yani Türkiye bu anlamda bölünmüş bir durumdadır. Bir tarafta üye olmak istediği A.B. diğer tarafta ekonomik destek aldığı A.B.D., bir diğer tarafta da ticari ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı ve enerji açısından bağlanmakta hiçbir sakınca görmediği Rusya bulunmaktadır.. Bütün bunlar herkesin söylediği gibi "globalleşme var", "artık ayrılık gayrılık kalktı." ve "global ekonomide bir tane süper güç var o da Amerika ve herkes onun cazibesi etrafında dönmektedir." Şeklindeki iddiaları kabul mü edeceğiz o zaman. Ama görüyoruz ki mesele o kadar sade değil, dünya çapında büyük bir mücadelenin tam ortasındayız. Biz bu mücadelenin neresinde olduğumuzu tarif etmek zorundayız. Ondan sonra Ortadoğu'da ne olacaktır sorusuna cevap aradıktan sonra Türkiye'nin su meselelerine bir çözüm bulabiliriz. Yani şöyle bir iddia hiçbir zaman kabul edilemez ve doğru olamaz. Ortadoğu'nun su ihtiyacı var, kaynaklar Türkiye'de onun için A.B.D. ve Avrupa onlara su verilmesini istiyor. Niye istesin ki yani Arap ülkeleri susuz kalırsa ne olur? A.B.D. neden onların susuz kalmasını istemiyor? Neden Afrika'da açlık sefalet varken onlara yardım etmiyor da Arap ülkeleri susuz kaldığı zaman onlara su temin etmek için Türkiye'ye baskı yapıyor. Bu sorunun cevabını almak lazım. Mesela A.B.D. Somali'de kıtlığı bahane ederek oraya asker çıkardı. Neden, başka yerde açlık yok muydu? Acaba oradaki tercih A.B.D.'nin stratejik çıkarları açısından mı gerekliydi? İran'da ki rejim değişikliği ile anti-Amerikan bir duruma geçiş nedeniyle, Fars körfezi güvensiz olunca, Kızıldeniz'i güvenlik altına almak için mi böyle bir harekette bulundu? Şu anda da A.B.D. ile Türkiye'nin ilişkisini şöyle mütalaa etmekteyiz. A.B.D. Türkiye'nin A.B.'ne girmesini neden istiyor? Peki bir tane makul sebep söyleyebilirmisiniz? Bizim medeni, demokratik olmamızı mı istiyor. Bizim kendi başımıza medeni olacağımıza ihtimal vermiyor da A.B. içinde ıslah edilebileceğimize mi inanıyor. Türkiye'nin A.B.'ne girmesi ile A.B.D. bu bölgede herhangi bir çıkar kaybına uğrayacak mıdır? Olursa, "olacak o kadar, insanlık adına bazen çıkarlar geri plana atılabilir" diye düşünmek mi lazımdır? İşte biz buna itiraz ediyoruz. Sizin şu anda gördüğünüz manzara yanlıştır ve yanıltıcıdır. Dünya üzerinde çıkar çatışması ve yeni dengelerin oluşması için büyük bir mücadele vardır. Bu çatışmanın tarafları bellidir. Bir yanda A.B.D., diğer yanda Avrupa ve diğer bir yanda da Rusya vardır. Rusya'nın dağıldığı ve bu bölgedeki hakimiyet savaşından çekildiği yanlıştır.
Türkiye'de kendi geleceğini tayin edecek bir yapı olmadığı için, biçildiği yerde kalacaktır. Türkiye stratejik olarak kuşatılmaktadır. Rusya, İran ile yakın ilişkiler kurarak Türkiye'nin Kafkaslara girmesini engelliyor. Bunun yanında Balkan ülkeleri A.B.'nin üyesi olmaktadır. Irak anti-Amerikan cephede yer almaktadır ve Suriye'nin konumu da belli değildir. Bir Avrupa Rusya ittifakı olması durumunda Türkiye'nin ortada kalacağı oldukça açıktır.
A.B.D. Türkiye'yi bırakabilir mi? Eğer A.B.D. Türkiye'yi kaybederse Amerikalılar turist olarak bile Atlantik'i geçemezler. Abartılı ama istikameti gösteriyor. A.B.D. Ortadoğu'yu kaybederse yeri,ne Meksika ve Venezüella'da petrol kuyuları açarak ihtiyacını karşılayamaz mı? Eğer petrolü bir yakıt olarak düşünürsek, A.B.D.'nin Ortadoğu'dan çıkmasının hiçbir sakıncası yoktur. Ama petrolün bugün yakıt olmaktan ziyade önemli bir işlevi daha vardır. O da dünya parasal hareketini kontrol etmesidir. Bir örnek verelim. Bundan iki sene evvel petrolün varili 10$'dı, ansızın ne üretimde bir azalma ne de tüketimde bir artma meydana gelmeksizin varili 30$'a fırladı. Ekonomistlerin arz-talep kanunu hiç işlemeden petrolün fiyatı üç misline çıkmıştır.
A.B.D.'nin dünyada iki görevi vardır. Bunlardan birincisi petrol ihraç eden ülkeleri kontrol etmek, ikincisi ise hububat ihraç eden ülkeleri kontrol etmektir. Dolayısıyla dengeyi bozabilecek verimli tarım topraklarına sahip Mezopotamya'yı kapsayan G.A.P.'ne A.B.D.'nin itirazları olmuştur.


soyledıklerıne daha dogrusu prof. dr. mahır kaynak'ın soyledıklerıne katılmamak elde degıl dıger arkadaslar sızlerden de guzel arastırmalar beklıyoruz :cool:: :clap
 

jeim

New member
zaten savaş 50 yıl öncesinden beri hiç bitmediki..aktörler aynı sadece isimler farklı.bu kez savaş dünyaya hükmeden ırkçı emperyalizme ve ona çanak tutan siyonistlere karşı veriliyor.
bu savaşın tek galibi ve en büyük baş aktörü şüphesiz Türkiye'dir.bölgede hem büyük bir lider ülke,hemde uranyum,bor,petrol v.s açısından yeraltı kaynakları çok bol olan bir ülke.türkiyesiz hiç bir adım atılamaz.savaşın sonunu da türkiye belirler...
 

USLanmAZ™

FORMUN USLANMAZI
hep türkiyesiz olmaz adım atılmaz dıyoruz ama bunlar bıraz da bızı uyutmak ıcın soylenıyor arkadaslar bız hep kendımızı ve var olan özellıklerımızı cok onemlı olarak goruyoruz ama caba ve gayret olmadıkca hıc nelınde karun nun hazınesı olsa ıse yaramaz.............
 

jeim

New member
hep türkiyesiz olmaz adım atılmaz dıyoruz ama bunlar bıraz da bızı uyutmak ıcın soylenıyor arkadaslar bız hep kendımızı ve var olan özellıklerımızı cok onemlı olarak goruyoruz ama caba ve gayret olmadıkca hıc nelınde karun nun hazınesı olsa ıse yaramaz.............
evet süper bir noktadan yakaladık mevzuyu.şimdiye kadar gelenlere bakınız türkiye güçsüzdür,ordusu zayıftır,teknolojiden yoksundur hiçbişey yapılamaz deniyordu.ama şimdi durum tam tersi.türkiye ayağa kalktı,herşeyi yapabilecek diplomasi gücü ve dünya standartlardında son teknoloji ile donatılmış muhteşem bir ordusu var.bunu en azından 10 yıldır siyasilerimizden de duymak gerçekten bişeylerin değiştiğinin göstergesidir.artık türkiye kendine güvenen sağlam ve istikrarlı adımlar atan bir ülke konumundadır..
 

jeim

New member
israil ve siyonizmin kuklası dev şirketler ve devletler tarafından savaş hiç bitmemecesine başlatılmıştı zaten...ancakk bitirecek olan türkiyedir...
 

ße YouRSeLF

New member
Nasil Çikarsa Çiksin Fİller TepİŞİr Çİmenler Ezİlİr
 

USLanmAZ™

FORMUN USLANMAZI
evet süper bir noktadan yakaladık mevzuyu.şimdiye kadar gelenlere bakınız türkiye güçsüzdür,ordusu zayıftır,teknolojiden yoksundur hiçbişey yapılamaz deniyordu.ama şimdi durum tam tersi.türkiye ayağa kalktı,herşeyi yapabilecek diplomasi gücü ve dünya standartlardında son teknoloji ile donatılmış muhteşem bir ordusu var.bunu en azından 10 yıldır siyasilerimizden de duymak gerçekten bişeylerin değiştiğinin göstergesidir.artık türkiye kendine güvenen sağlam ve istikrarlı adımlar atan bir ülke konumundadır..
ıstıkrarlı bır dıploması gucu dedınde aklıma nedense bırbırı ardına ermenı soykırımını cıkaran ulkeler avrupa parlementolarında konusmaya yapan ınterpolle aranan terorıstler hala yayın yapan pkk nın televızyonu falan fılan geldı

senın dedıklerınle benım demek ıstedıklerım arasında daglar kadar fark var lutfen mesajımı tekrar oku televızyondan duydugun dıplaması gucu falanmıs fılanmıs bıraz daha sorgula
 

HTML

Üst