Nurcularin Ve Akp'nin Bop Içindeki Misyonu

bosver

New member
Fettullah Gülen papanın hizmetçisi. Ben demiyom kendi diyor, Sedapınar ve dolayısıyla zaman gazetesinden alıntı. Ben pek çok kez bu mektubu okumuştum. Eminim nurcu kardeşlerim de okumuşlardır. Anlayamadıkları yerleri o yüzden büyük harflerle ve renkli olarak yazıyorum. moru da severim .Gene de anlayamıyorlarsa ilkokul diplamalarını yırtsınlar.......

Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.
 

64general1

New member
Fetullah Gülen Hareketi ve Yeni Soğuk Savaş

Nuray Mert - Radikal


Geçtiğimiz günlerde Londra'da, Fethullah Gülen düşüncesi, çevresi, hareketi üzerine bir konferans yapılmış.

Haber ve izlenimleri başta Zaman (ve tabii Today's Zaman) gazetesi olmak üzere, muhafazakâr yazarlardan okuyoruz.

'Gülen'den bahsedilmeden İslam dünyası araştırılması yapılamaz'mış,

'Huntington'ın çatışma gördüğü yerde Gülen barış imkânı arıyor'muş.
'Gülen ve barış inşasına yaptığı küresel katkı' ne kadar önemliymiş.

Ne barışı, ne küresel katkısı? Hangi barış, ne katkısı? İslam coğrafyası işgal, savaş, savaş tehdidinden yıkılıyor. Söz konusu konferansın yapıldığı İngiltere'de temel hak ve özgürlükler Müslümanlar söz konusu olduğunda askıya alınmış vaziyette. Tüm bunlardan bahsetmeden kimle ne diyaloğu kurulacak? Bu olsa olsa başını kumdan çıkarmayan devekuşu barışı, devekuşu diyaloğu olur.

İngiltere'nin yeni Başbakanı Gordon Brown, görevi devralır almaz, haziran ayında yaptığı bir konuşmada yeni Soğuk Savaş ilan etti.

Soğuk Savaş döneminde kullanılan ideolojik mücadele, benzeri metotlara ihtiyaç duyulduğundan söz etti.

Fethullah Gülen düşüncesi, hareketi denilen yapı, bu tür bir mücadele için bulunmaz araçlardan biri olabilir.

Nitekim, Londra'daki konferansın yayımlanan bildirilerinde, Gülen'in barışçı mesajlarının 'öfkeli' Müslümanları yatıştıracağı yönünde görüşler dile getiriliyor.

Müslümanların yaşadığı coğrafya işgal edilecek, henüz işgal edilmeyenler tehdit edilecek, ama Müslümanlar öfkelenmeyecek, barış, diyalog söylemiyle uyutulacak öyle mi?

Dahası, Batı dünyasının tehdit olarak gördüğü İslam kökenli şiddet, öfkeli Müslümanların silaha sarılmasıyla başlamadı. Afganistan'da Sovyet işgaline karşı, radikal İslam ideolojisinin ve cihat hareketinin ABD başta olmak üzere müttefikleri tarafından desteklenmesi, bakılıp büyütülmesiyle başladı.

Artık, radikal İslam'a ve cihada gerek kalmadığı bir döneme girilmesi ve işlerin kontrolden çıkması ile sorun İslam'a veya Müslümanlara ilişkin bir sorunmuş gibi takdim edilmeye başlandı.

Sanki mesele İslam'a ilişkin bir mesele imiş de, ılımlı, barışçı yorumlar öne çıkarsa sorun çözülecekmiş gibi davranmanın hiçbir anlamı yok.

Küresel çatışmanın diyalogla çözüleceğini iddia etmek için, peşinen sorunun İslam'ın iyi anlaşılmaması gibi bir nedenden kaynaklandığını düşünmek gerekiyor.

Oysa, konu bu kadar basit değil.

Dahası, sorunun kaynağı, sadece Müslümanlar falan değil. Batı dünyasının çıkarları peşinde, onlarla işbirliği yapan İslamcı hareketlerden şikâyet etmek için bile, hangi Batı politiklarının bu istikamette yapılar ürettiğini sorgulamak gerekiyor.

ABD önderliğindeki Batı ittifakı, Soğuk Savaş dönemi boyunca, Müslüman coğrafyada Sovyetler ve sol tehdide karşı İslami hareket ve çevreleri destekledi.

Bu işbirliği Soğuk Savaş'ın son perdesinde, yani Sovyetler'in çözülüş sürecinde doruk noktasına çıktı.

Bu noktada, Afganistan'daki Sovyet işgaline karşı radikal İslam, İran İslam Devrimi'ne karşı ılımlı İslam hareketini desteklemek gibi iki yönlü bir politika izlendi.

Fethullah Gülen hareketi, ılımlı İslam kanadının bir unsuru olarak desteklendi. Yoksa, dünyanın dört bir yanında okul açmak, faaliyet göstermek, kendi halinde bir sivil hareketin tek başına başaracağı şey mi?


Şimdi, belli ki, bu hareket benzer bir rol üstlenme hevesinde.

Bu hareket içinde yer alan insanların birçoğunun iyi niyetle barıştan, diyalogdan yana olduğuna hiç kuşkum yok.

Ancak genel tablo içinde ne rol oynadıklarlarını sorgulamalarını beklemek durumundayız.

Yoksa, yeni Soğuk Savaş'ın bir uzantısı olmaya devam edecekler.

Barış istiyorlarsa önce Irak işgaline karşı çıksınlar, diyalog istiyorlarsa, bir de Iraklı direnişçilerle konuşmayı veya onları dinlemeyi denesinler.

Not: Bu konuyu daha uzun ve geniş çerçevede irdelemek üzere, Doğu Konferansı'nın dergisi olarak çıkan, 'Doğudan' dergisine 'Yeni Soğuk Savaş' başlıklı bir yazı yazdım. İlgilenenlerin o yazıya bakmalarını tavsiye ederim.
 

Vtnsvr

New member
F. Gülen ve Cemaat, Nereden Nereye...

Şehirden köye gelin giden genç kız, tezek kokusundan bayılacak gibi olmuş. Birkaç hafta sonra burnu kokuya alışınca "Ben gelince köyün kokusu bile değişti" demiş.

Bu hikayeyi neden mi anlattım?...

Zaman gazetesinin internet sayfasını her tıkladığınızda sağ üst köşede tahrikkar bakışlı bir kadın görüntüsü var…

Hemde güya eşarp reklamı yapıyor. Reklam edilen eşarp başı kapatmamış. Boynuna asılı gibi gözüküyor. Ama tahrikkar bakışlı kadın sayfayı kocaman kaplıyor…

Geçen haftalarda da, bir zenci ile buz pateni yapan ünlü bir mankenin çok açık görüntüleri vardı…

Bir zamanlar, "Kadının sesi, kokusu ve oturduğu koltuğun sıcaklığı dahi haramdır." diyen, kadınlarla tokalaşmaktan kaçınan F. Gülen ve cemaati vardı. Kendi resmini çektirmeyen, SIZINTI dergisindeki hayvan resimlerinin dahi günah olmasın diye başını çizgiyle kestiren, Tarihçe-i Hayat ’tan Said Nursi’ nin resimlerini günah diye çıkartan, Kutsal (!) İmam Efendi nasıl böyle değişebildi?...

Yine bir gün F. Gülen’i arabamla bir yere götürürken, teybe Malezya’lı bir kadın hafızın okuduğu Kur’an kasedini koymuştum. Biraz dinledikten sonra öfkelenerek kasedi hemen durdurmamı söyledi. "Kadın sesinden Kur’an dahi dinlenmez. At o kasedi" dedi…

Ben ve bütün cemaat, F. Gülen’ in kendiside dahil, hiçbir fotoğraf çektirmemize müsaade etmedi. Anne, babalarımızın, dedelerimizin resimlerini dahi "Eve Melek girmez" gerekçesi ile yok ettirdi.

İşte F. Gülen ve cemaat nereden nereye diyorum. Yoksa kalpleri ve kafaları ABD’ ye gittiten sonra değiştirildimi?... Yoksa "Eski Fethullah ve yeni Fethullah dönemleri" diye mi olayları ikiye ayırmak lazım?... Yoksa Tayyip’ in "Milli Görüş gömleğini çıkardım" dediği gibi, Gülen ’de "Eski İslam gömleğini çıkardım" mı demek istiyor?...

Zaten küçük küçük bozulma ve yozlaşmalar, büyük günahlardan daha tehlikelidir. Önce "Her şey HİZMET için" deyip, takkiye ve yalanlara sarılırsanız, sonra alışırsınız, daha sonra ise o sizin haliniz ve ahlakınız oluverir. Vatanımızı elimizden almaya çalışan, İslam dünyasını ve Avrasya’ yı milyonlarca Müslüman kanıyla, kan denizi haline getirenlerin KUMASI olursunuz, haberiniz bile olmaz…

Buradaki açıklamamızda, cemaatin geçmişteki uygulamalarının doğru olduğunu anlatmak istediğimiz anlaşılmasın. F. Gülen’ in çelişkilerini ve tutarsızlıklarını anlatmaya çalışıyoruz…



Nurettin VEREN
http://www.nurettinveren.net/modules/articles/article.php?id=65
 

zalim_42

New member
bence yanılıyorsun bazı olayları dış pencereden bakıyorsun bence iç pencereyi dene birde fikirlerin değişecek unutmaki her meyve veren ağaç taşlanırr.haklı olabilrsin ama ben böyle düşünmüyorum herkes özgür düşünmekte haklıdır.ama iç pencereyi unutma:))) yinede sağolll
 

64general1

New member
Fethullahçı Altan’ın ‘Taraf’ı


Rıza ZELYUT


Türkiye’nin tarikatler tarafından nasıl kuşatıldığını, aydınların nasıl devşirildiğini anlamak mı istiyorsunuz?

Size en son ve en çarpıcı örnekler olarak Altan kardeşleri verebilirim. Çetin Altan’ın oğullarını… Mehmet Altan-Ahmet Altan’ı…

Çetin Altan, 1960′larda solcuların en parlak popülist yazarıdır.

Ben dahil herkes onu büyük bir zevkle okumaktadır.

Çetin Altan 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir.

Adalet Partililer ona TBMM’de saldırdığında nasıl kızdığımı bugün bile hatırlıyorum. Dokunulmazlığının kaldırılmasını, 1971 darbesinden sonra hapse atılmasını…

Çetin Altan’ın Masonluğunu kimse bilmezdi ama solculuğuna herkes şapka çıkartırdı.

Şimdi o suya sabuna dokunmayan yazılar yazıp viskisini yudumluyor.

Çetin Altan’a hala saygı duyarım. Çünkü, gerçekten usta bir yazardır. Roman, fıkra, anı dallarında ilginç eserler vermiştir.

Baba, solculuğu tarihe gömdü, liberal kapitalizmin kollarına atıldı ama oğulları; babalarının çok gerisine düştüler. Bugün anlaşılıyor ki Mehmet Altan ile Ahmet Altan tamamen Fethullah Gülen ekibinin denetimine girmişler. Nurcu Fethullah tarikati, uluslararası ilişkilerinden aldığı güçle; solcuların oğullarını bile güdebilecek konuma geldi. Bu devşirmede sadece tarikat değil Amerika Birleşik Devletleri de var.


EDEBİYAT KESMEDİ Mİ?

Ahmet Altan’ı 1980′li yıllarda Hürriyet’te çalışırken tanıdım; kibar birisiydi. Onun yönettiği Bir Günün Hikayesi köşesine ara sıra imzasız olarak ben de küçücük yazılar verirdim. Üslubu ve bilgisi orta karar birisiydi. Sonra edebiyata merak sardı; romanlar yazdı.

Bir insan nasıl birdenbire roman yazarı olur; onu anlamış değilim. Edebiyat tarihini iyi bilen birisi olarak bu vakanın sadece bize özgü olduğunu söyleyebilirim. Roman yazmak; edebiyatın en üst basamağıdır ama bizde ilginç bir olayı uzun uzun anlatırsanız, roman yazarı oluverirsiniz…

Şimdi Ahmet Altan yazarlığı yeterli bulmamış ki bir gazete çıkarmaya karar vermiş. Taraf adlı bu gazetede, Babıali’ye tarafsızlık ve habercilik dersi verecek imiş. Kendileri bedel ödemişler imiş…

Zaman Gazetesi’ne demeç veren Ahmet Altan’ın yanında Neşe Düzel, Etyen Mahçupyan, Alper Görmüş gibi isimleri bulunduracak imiş. Bunlar, Fethullah tarikatinin organizasyonlarında yer alan kişiler. Bunlara bir de ‘Amerika’nın Sesi’ Yasemin Çongar’ı ekleyin… Taraf’ın gerçekten de taraf olduğunu anlarsınız.

Haydi; yine de size ben söyleyeyim Taraf’ın tarafını: Türbancılık altında tarikatçilik, Kürt şovenciliği, Avrupa Birlikçilik ve gizli Amerikancılık… Ve en açık ordu düşmanlığı; Türk düşmanlığı…

O gazeteyi görmeden ne olabileceğini yazarak kahinlik ettiğimi sanmayın… Kadro ve zihniyet tarikatçilerin güdümünde olduğuna göre; haklı olduğum ortaya çıkacaktır.

Bedel ödemeye gelince… Ahmet Altan, bir eli yağda bir eli balda olan tiplerdendir. Yanındakiler de öyle. Bedeli ödeyenler, bizleriz ama bunun propagandasını hiç yapmadık, yapmayız da…

Taraf Gazetesi’ni bir kitabevi finanse edecek imiş. Demekki kitaptan böyle büyük para kazananlar da varmış… Fakat; kadroya bakınca işin gerisinde tarikatçi ekibin bulunduğu hemen anlaşılıyor. Bunlara Avrupa’dan ve ABD’den müthiş destek geleceği de açık.

Kendilerini cemaat olarak göstererek tarikatçilik yapan Fethullahçıların uzandığı son nokta işte burası…

Çetin Altan’ın diğer oğlu profesörlük makamına yükselen Mehmet Altan; Ahmet’ten çok önce Fethullahçı kesime iltica etti. Mehmet; Uzan’ların elinden alınıp Fethullahçılara satılan Star Gazetesi’ne başyazar yapıldı. Tıpkı, TMSF’nin eline geçirilen Sabah’a yeminli ordu düşmanı Nazlı Ilıcak’ın tayin edilmesi gibi… Çetin Altan’ın Fethullahçı oğlu Mehmet, Star’da Türk milletine, Türk ordusuna, CHP’ye vurup duruyor… İşin acı yönü şu: Bu ekip; Amerikan emperyalizmine hizmet ederken, kendilerini demokrasi mücadelesi veriyormuş gibi gösteriyor. ‘Egemenlik Allahındır. Demokrasi amaç değil araçtır!’ diyenlerle kol kola girenlerin demokrat olduğuna inanırsanız; Altan kardeşlere de inanabilirsiniz…


Ve onların tarafında olursunuz…

Güneş,14.11.2007
 

VAVRULU

Banned
21. yüzyıl'da yaşıyorum diyip şu herifin peşinden giden ve hatta onu savunan ları gördükçe kendimden tiksiniyorum
İNSAN olduğum için
ya ben İNSAN değilim yada onlar..
 

ysn13

New member
kardeş sadece ilk paragrafı okudum sadece şunu dicem şeyh said ayaklanmasındaki said ile said nursi ayrı kişiler seninki iftiraya giriyo kusura bakma
 

64general1

New member
kardeş sadece ilk paragrafı okudum sadece şunu dicem şeyh said ayaklanmasındaki said ile said nursi ayrı kişiler seninki iftiraya giriyo kusura bakma
Ya öğretmişler size "o sait bu sait değil" maskelemesini ve zahmet edipte başka kaynaklara bakıp araştırma zahmetine bile katlanmıyorsunuz.Evet iki Sait var fakat okuduğun paragrafın başı doğru ve iki Sait'te 1925 isyanından sonra tutuklandı şeyh Sait asıldı.Saidi kurdi(Saidi Nursi-sözde bediüzzaman) Ispartaya sürgüne gönderildi.Şimdi bazıları çıkacak,işte Saidi nursi şöyle Türk dostuydu,Türklere kılıç çekilmezdi gibi sadece safları kandırma amaçlı yeniden tarih yazanların dezenformasyonlarını şimdiye kadar olduğu gibi saflara yine yutturmaya çalışacaklardır.
 

sedapinar

New member
Said-i Nursi’lerin sponsoru: THY



Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'ndan Said-i Nursi sempozyumu

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği ‘Said-i Nursi’ sempomyumuna katılan yabancı konukların uçak biletlerine THY sponsor oldu

Türk Hava Yolları, Said-i Nursi’nin “talebelerinden” Mehmet Nuri Güleç’in Genel Başkanı olduğu İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın İstanbul’da düzenlediği “Said-i Nursi” sempozyumuna sponsor oldu. THY reklam karşılığı, sempozyum için İstanbul’a gelen 90 yabancı bilim adamının uçak biletlerine yüzde 50 indirim uyguladı.

İstanbul’daki toplantıya Rusya, Amerika, İngiltere, Almanya, Singapur, Fas, Cezayir, Endonezya, Bulgaristan, Suudi Arabistan ve Irak’tan toplam 90 yabancı bilim adamı katıldı. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı yetkilileri, sempozyumda katılımcılara sempozyuma katılımları için ücret ödenmediğini kesin bir dille belirttiler. Ancak, bazı katılımcıların yol ve konaklama ücretlerinin karşılandığını belirtti. Vakıf yetkilileri THY’nin yol ücretlerine sponsor olduğunu bildirdi. Sempozyumda yapılan sunumların kitap haline getirildiğini ve kitabın arka kapağına THY reklamı alındığını belirten Vakıf yetkilileri, uçak biletlerinde yüzde 50 indirim yapıldığını belirtti.


VATAN’a konuşan bir THY üst düzey yetkilisi ise, Genel Müdür onayı ve Yönetim Kurulu kararı ile İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın Uluslararası Adalet Sempozyumu’na sponsor olduklarını doğruladı. THY uçak biletlerine sporsorluk karşılığında, sempozyum salonunda THY’nin bayrak ve flamasının yeralması, basın malzemelerinin üzerine logo, dergi ve büroşürlerde reklamının yeralması ve organizasyonun web sayfasına link konulmasını istedi.

Katılımcılar arasında Müslüman olan İngiltere Durham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Colin Turner, Vatikan Dinlerarası Diyalog Sekreteri Prof. Dr. Thomas Michel gibi 90 yabancı bilim adamı yeraldı.

"BU OLAYI TİCARİ OLARAK DEĞERLENDİK"

Türk Hava Yolları (THY) Basın Müşaviri Ali
Genç, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nca düzenlenen uluslararası
nitelikteki "Adalet" başlıklı sempozyumun sponsorluğuna tamamen ticari
olarak baktıklarını belirterek, "THY olarak Türkiye'de yapılan
uluslararası bir sempozyuma destek olduk. Hem de uçaklarımızı
doldurduk" dedi.

Genç, THY'nin uluslararası sempozyuma sponsorluğu konusunda bugün
gazetelerden çıkan haberlere ilişkin gazetecilere yaptığı
açıklamada, kendilerine yapılan başvuruyu, sempozyuma yabancı bilim
adamları katıldığı için değerlendirdiklerini söyledi.

Yurt dışından profesör düzeyinde konukların gelmesi ve THY ile uçmasının
kendileri için önemli olduğunu ifade eden Genç, "Bunu tamamen ticari
olarak değerlendirdik. Türkiye'de yapılan uluslararası bir sempozyuma
destek olduk. Hem de uçaklarımızı doldurduk" diye konuştu.

Uçakların doluluk oranlarının elverişli olması sebebiyle de böyle bir
sponsorluğu avantajlı gördüklerini kaydeden Genç, gelen konukların bilet
ücretlerinde reklam karşılığında yüzde 50 indirim uyguladıklarını
bildirdi.

Genç, bayrak taşıyıcı bir şirket olarak uçakların müsait olması
durumunda birçok uluslararası organizasyona destek olduklarını ve bunun
bir örneğinin de "Üniversite Oyunları" olduğunu sözlerine ekledi.

http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=15.05.2006&Newsid=147591&Categoryid=1
 

bosver

New member
Bir ara da THY servislerinde dağıtılan gıda paketlerinde cemaatin sözde faizsiz bankası ,eski adı asya finans ,yeni adı asyabank'ın reklamı yapılıyordu. E adamlarda para var banka var.....
 

fatihcihan

New member
o nurcu die sözde dinci takılanlar(mü'minlere sözüm yok) zamanında babuna olayıyla Türkler için amerikanın biyolojik silah projesine yardım edenler değil miydi?
 

HGUL

New member
Selam kardesim bu kadar aciklayici sahtekar din tüccarlarinin ic yüzünü yazan bir yazi ellerine saglik aptal vede cahil vatan hainleri .... kime usaklik ve yalakanalik yaptiklarini bilmiyorlar .....böyle kuru odunlarin yaninda yaslarda yaniyor ........vatan namustur onurdur sereftir tabiki bilene .......bilmeyeni ABD kucaginada oturtsa anlamazlar nafile böyle insanlara PARA ver iyi olanak sagla her seyi yaptir babasini ve Namusunuda satarlar ........... N e mutlu türküm ve Onurlu bir insanim diyene

Selam kardesim bu kadar aciklayici sahtekar din tüccarlarinin ic yüzünü yazan bir yazi ellerine saglik aptal vede cahil vatan hainleri .... kime usaklik ve yalakanalik yaptiklarini bilmiyorlar .....böyle kuru odunlarin yaninda yaslarda yaniyor ........vatan namustur onurdur sereftir tabiki bilene .......bilmeyeni ABD kucaginada oturtsa anlamazlar nafile böyle insanlara PARA ver iyi olanak sagla her seyi yaptir babasini ve Namusunuda satarlar ........... N e mutlu türküm ve Onurlu bir insanim diyene
 

64general1

New member
Yaltaklanmak , Eski Alışkanlık

Mustafa Yıldırım

Sultanahmet'te toplandılar; hem mukaddesatçı, hem padişahçıydılar; hem de yenilikçiliğe ve Türkçülüğe karşıydılar.

Konuşmacılar kitleyi kışkırttı ve yürüyüşe geçtiler.

İngiliz elçiliğinin önüne geldiklerinde durdular.

Öne çıkan konuşmacı,

" Osmanlılar öteden beri büyük İngiliz milletine karşı samimi duygularla bağlıdır. Aynı zamanda büyük İngiltere devletinin Osmanlı Hükümeti hakkında beslediği samimi duygular"

diye başlayıp haykırdıkça haykırdı.

Bir İngiliz memur kapıya çıkarak; Büyükelçi'nin bu coşkulu bağlılıktan mutlu olduğunu belirtti.

Kitlesel yaltaklanmanın tarihsel vahametini atlamamak için, koyultulmuş sözcüklerin yerine 'Türkler (Türkiyeliler)' , 'Amerikan' , 'Amerika' , 'Türk ( Türkiye) Hükümeti' sözcükleri konularak okumakta yarar var. O büyük toplantının konuşmacıları da pek tanıdık gelecektir:

Gümülcineli İsmail: Kurtuluş savaşı sırasında Bursa Valisi, İngiliz ve Yunan işbirlikçisi.

Rıza Nur: Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'da bakan; İzmir suikastından hemen önce Avrupa'ya kaçtı; Atatürk'e '…şt' , '…venk' ve Zübeyde Hanım'a 'umum evi kadını' dediği; karısının kendisini boynuzladığını yazdığı şizofrenik uydurmalar kitabını İngiltere Kraliyet Müzesi'ne teslim etti.

Yıllar sonra bu kitap, RABITA parasıyla Almanya'da basıldı; gizlice Türkiye'ye sokuldu. Abdurrahman Dilipak kitabın bazı yerlerini "…" olarak boş bırakıp Türkiye'de yayına hazırladı. 1990'lı yıllarda Atatürk düşmanlığı bu kitapla epeyce yol aldı.

Ali Kemal: Sürgünde Abdülhamit'e muhbirlik yaptı; sarayın dalkavuk'u oldu, işgal döneminde içişleri bakanı oldu; Türklüğe, ulusal kurtuluş savaşçılarına gazete yazılarıyla sövüp saydı, birçok ulusal savaşçının idamına, hapislerde çürümesine yardımcı oldu.

Fethullah Gülen sevgisiyle dolu bir Samanyolu TV elemanı, onu aklayan paklayan "Gazetecinin Ölümü' kitabını 1998'de yayımladı.

1912 yılında yapılan açık alan toplantısının öteki konuşmacıları da pek ünlüydüler: Diran Kelkyan , Başo Efendi, Hoca Şükrü, Dağvaryan Efendi… Aradan altı yıl geçti. Zat-ı Şahane, Halife Sultan Vahidettin Hazretleri, mektupla başvurarak işgalci İngiltere krallığına ne denli bağlı olduğunu açıkça yazdı.

İşin özü: O zamanlar "Büyük İngiltere" diye yaltaklanıyorlardı.

Konuşmacıların ne mal oldukları belliydi. Ya şimdi kime yaltaklanıyorlar ve kimler konuşuyor? Yoksa tanıdık mı geliyorlar?!

*

Ahir zaman Azizleri Kilisesi'nin Manisa'daki ilkokula bilgisayar armağan ettiğini; Yunan konsolosunun parası bizden, diyerek Manisa beldesinde Rum evlerini yeniden yaptırtmaya çalıştığını yazınca; Manisalı yurtseverlerden ses geldi; ama en ciddisi de Avrupa'dan aldığım mektup oldu. Okuyalım:

"Mustafa Yıldırım'ın yazısı nedeniyle dile getirdiğiniz kaygılarınızı kuşkularınızı yersiz buluyorum: Öyle nahoş bir durum olsa Manisa'nın Milletvekilleri ne güne duruyorlar?

Hem mesela, hem örneğin çok sayın Bülent Arınç Beyefendi ve partili arkadaşları böyle bir 'şey'e izin verirler mi hiç?

Haşaaa!

Belki de eski Meclis başkanımızı yani şimdiki sade milletvekilimizi ziyarete geliyorlardır; onların konukları olmadığını nereden biliyorsunuz? Konukları sıkmak üzmek bize geleneklerimize ters düşer. Hatta onlara daha fazla sarılmalı; salt okullarımızın, evlerimizin müzelerimizin kapılarını açmakla yetinmemeli, aguşumuzu dahi açmalıyız ki ancak böylece Batıyla, AB'yle "aguş-be-aguş" yani "kucak kucağa" olabiliriz…

Konukluk, konuklar falan derken; adamlar belki Menemen'in ünlü aşı menemeni yemeye gelmişlerdir diye düşündüm. İçimden konuklarımıza topluca bir "menemen partisi" vermek geldi.

Sahi bu Menemen nereye bağlı? Menemen'le Manisa'nın arası ne kadar? 'Menemen' derken omlet demek istemiyorum; 'Manisa' derken de kastım "Manisa Tarzanı" değil tabii.

Hani şu, Kubilay'ın şehit edildiği yer canım… Hani Kubilay'ı şehit eden tarikatların kümelendiği yer; yani Manisa… Ne rastlantı yahu!

Hem sonra; sakın Sayın Mustafa Yıldırım'ın andığı çevreler Manisa Tarzanı'nın mezarını ziyarete gelmiş olmasınlar?

'Menemeniniz ocakta pişiyor, birazdan hazır' ve şimdiden afiyet olsun efendim!

Aydoğan Kekevi - Almanya"


Ne diyebiliriz ki!

Bir yanda, Türklerin en müthiş özelliği, acılara karagüldürü gücüyle karşı koymak; öte yanda 1912-1918-1932… 2007 yaltaklanmanın neredeyse yüzyılı!
 

HTML

Üst