Şehitler mi... Unutacaksınız!

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Şehitler mi... Unutacaksınız!

Fatma Sibel Yüksek


"Sözün bittiği yerdeyiz"
"Yüreğimiz yandı"
"Türkiye'ye ateş düştü"
"Bıçak kemiğe dayandı, Türk ulusu yasta"
"Vatan size minnettardır"
"Ağla Türkiye"
"Hepimiz Mehmetçiğiz"
Yukarıdaki başlıklar, daha 3 ay önce genel yayın yönetmenleri düzeyinde

"Ölenlerin sayısı 5'ten az olursa şehit haberi yapmayalım"

kararı alan medyaya ait...
Biliyorsunuz, Sayın Başbakan şehit cenazelerinde ortaya çıkan tepkilerden pek rahatsız olmuş, sitemlerini Sayın Mehmet Ali Birant'a iletmiş, Sayın Birant da Sayın genel yayın yönetmenlerini arayarak "Şehit haberi yapmayalım, feryatlar kulak tırmalıyor.." ricasında bulunmuştu...

Sonra, şehit haberlerinin bıçakla kesilir gibi kesidiğine tanık olmuştuk hep birlikte...
Sonra ne yapmıştık?
Sonra, hep birlikte gidip şehide "kelle" diyenlere oy vermiş ve kendi milletine karşı böyle büyük bir ihanet anlaşmasına imza atan bu gazeteleri satın almaya devam etmiştik...
"5 şehidin haber değeri yoktur" anlaşmasının mimarı Sayın Mehmet Ali Birand ise, Sayın Genelkurmay Başkanlığı tarafından "seçkin gazeteciler" arasında Eğirdir Komando Okulu'na davet edilerek onore edilmişti...
Gariban Mehmetçik de baktı 5 şehitte kalınca haber olunmuyor, şehit sayısını on üçe çıkararak büyük gazetelerin manşetine yerleşmeyi başardı!
Türk milletini bu acı gününde yalnız bırakmayan yahudi basınına ne kadar teşekkür etsek azdır...
Bütün gayrı müslimliklerini ve gayrı milliliklerini bir günlüğüne bir yana bırakıp, acımızı paylaştılar, sağolsunlar...
Siz anlaşmaya uyar ve şehit sayısını 5'in altına düşürmezseniz, onlar da kendilerine düşeni yaparlar..
"Medya şehit haberlerini görmüyor"

diyenler yukarıdaki başlıklara bakıp utansın. Barzani'nin sermayesi ile kurulduğu iddialarına yanıt verememiş olan gazete bile "Bağrımız yanıyor" diye başlık attı, daha ne yapsınlar?
Gerçi, Hürriyet'in "g-string yazarı" şehit haberinin manşet olduğu gün "Perşembe günleri sevişin" diye bir yazı yazdı ama, olur öyle şeyler... Çok sesliliğin gereği. İlerleyen günlerde bu gibi hassas konularda daha özenli olunacağına Türk milleti olarat inancımız sonsuz...
Başlıklara gelince...

"Unutmayacağız!"
Yalan!
Hem de öyle bir unutacaksınız ki..

"Ne mutlu Türküm demek ilkellik"

diyenlerin iktidarı sürsün diye manşetler atmaya devam edeceksiniz..

"500 önde gelen ailenin çocuğu nerede askerlik yaptı?"

diye soranları yine manşetlerinizden "çete" ilan edeceksiniz. Yemeye, içmeye, dışkılamaya devam edeceksiniz.

Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını Hüsnü Şenlendirici-Deniz Seki aşkının altında bir yere koymayı sürdüreceksiniz..

Yalaka muhabircikleriniz, 'milletvekili' kılığındaki teröristlerin basenleri etrafında dönmekte, onlara "efendim, efendim" diye hitap etmekte birbiriyle yarışacak...Yemeğinize yirmi özel şarabın arasından Avusturalya şarabı seçerek başlayacaksınız ( Bkz. Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi, Emin Çölaşan)...

Arabanızı yenileyeceksiniz, yılbaşında Manila'ya gideceksiniz, patronlarınız tarafından tahsis edilen limitsiz kredi kartlarınızla metreslerinize 'de beers' alacaksınız, 7 yıldızlı otellerin fitness merkezlerinde 'spa kürleri' yaptıracaksınız...
"Bıçak kemiğe dayandı!"
Yalan!
Böyle lafları askerlerin gazını almak için ettiğinizini bildiğinizden, içinizden kıs kıs güleceksiniz...

Zaten bu manşetin altına hemen ABD Büyükelçisi Ross Wilson'un

'Türkiye iyi düşünsün" tehditini yerleştirdiniz..

Sonra, televizyon televizyon gezmekten "Manukyan sermayesine" dönüşmüş bir takım stratejisti, askeri uzmanı vs. programlara çıkarıp

"Sınır ötesi operasyon ne getirir, ne götürür"

başlığı altında sabaha kadar geyiğin dibine vuracaksınız..

Kafa karışıklığı yararacaksınız, 'habercilik yapıyoruz' adı altında planları ifşa edeceksiniz, konuyu sulandıracaksınız...
"Vatan size minnettardır!"
Yalan oğlu yalan!
Hammallık yaparak, limon satarak büyüttükleri evlatlarını "devletten" tabutla geri alan bu fakir insanları bir gün bile hatırlamayacaksınız..

Bir gün bile empati yapmayacaksınız,

"Şu tabutta yatan benim çocuğum olsa ne yapardım?"

demeyeceksiniz..
"Hepimiz Mehmetçiğiz!"

En yalan!
Kendi çocuğunuzu çürük raporuyla kurtardınız..

Bu kadar alçalmayı gerekli görmeyip daha rafine yollara başvuranların oğulları da askerliklerini "Etiler Orduevi'nin barına haftada iki kez uğrayarak tamamladı..

Biraz daha 'uzak akrabalar' bile torpille hiç değilse Güneydoğu'ya gitmekten yırttı...

E bu durumda nasıl nasıl hepimiz Mehmetçik oluyoruz?
Yazıklar olsun..Yazıklar olsun!
Mahşeri vebalden, yazı yazmaktan başka hiç bir şey yapamayan bizler dahil hiç birimiz kaçamayacağız.

Tıpkı kendi kardeşlerinin etini yiyen sapkın kavimler gibi Allah'ın gazabına uğrayacağız.

Felaketlerle yoğrulup cehennemde sonsuza kadar yanacağız..

Hayatının baharında toprağa düşen bu çocukların iki eli yakamızdan düşmeyecek...
 
Sınırda çok geçte olsa büyük bir operasyon başladı artık
13 şehidimizin katili ölü yada diri ele geçirilcek diye bir şey kalmadı
Allah'ın izniyle çakalların leşleri düşmeye başlar yakında
Şehitleri unutmak unutturmak nankörlüğün katıksız nankörlüğün belgesidir
 
bende cok merak ediyorum medyamızın reklam ve sömürü kokan sözüm ona şehit ailelerinin acısını paylaşan haberleri kaç gün daha devam edecek
 
"Ölenlerin sayısı 5'ten az olursa şehit haberi yapmayalım"
Sonra, hep birlikte gidip şehide "kelle" diyenlere oy vermiş ve kendi milletine karşı böyle büyük bir ihanet anlaşmasına imza atan bu gazeteleri satın almaya devam etmiştik...
"5 şehidin haber değeri yoktur" anlaşmasının mimarı Sayın Mehmet Ali Birand ise, Sayın Genelkurmay Başkanlığı tarafından "seçkin gazeteciler" arasında Eğirdir Komando Okulu'na davet edilerek onore edilmişti...


"Unutmayacağız!"
Yalan!
Hem de öyle bir unutacaksınız ki..

"Ne mutlu Türküm demek ilkellik"

diyenlerin iktidarı sürsün diye manşetler atmaya devam edeceksiniz..

"500 önde gelen ailenin çocuğu nerede askerlik yaptı?"

diye soranları yine manşetlerinizden "çete" ilan edeceksiniz. Yemeye, içmeye, dışkılamaya devam edeceksiniz.

Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını Hüsnü Şenlendirici-Deniz Seki aşkının altında bir yere koymayı sürdüreceksiniz..


Zaten bu manşetin altına hemen ABD Büyükelçisi Ross Wilson'un

'Türkiye iyi düşünsün" tehditini yerleştirdiniz..



En yalan!
Kendi çocuğunuzu çürük raporuyla kurtardınız..

Hayatının baharında toprağa düşen bu çocukların iki eli yakamızdan düşmeyecek...



ya ben bu yazıya sapka cıkarırım be helal olsun birilerinin bunları soyleyebılmesı demek hala satılmamıs gazeteci/yazaların varlıgını gosterır...gercekten helal olsun...
 
bu dünyada yırtsalar öbür dünyada yırtamazlar.şehitlerimizin hesabını sorulacaktır.
 
Drink'in ardından yürüyen onbinler? Hadi bugünde toplanın; bizde size katılalım terörü lanetleyelim, tüm dünyaya duyuralım sesimizi..

Ya siz çok sayın basın mensupları, sizler nerdesiniz.. dedikodu yada bir ermeni haberi mi hazırlıyosunuz? Bugün yayınlarınızı durdurun, terörle mücadeleyi anlatın, vatanı için şehit düşen yiğitlerimizi anlatın, bölünmez bütünlüğümüzü anlatın..

Sayın Başbakan peki siz nerdesiniz? İsrail cumhurbaşkanıylamı yada Katil Bushla mı sohbet içindesiniz. Terör yasasını mı konuşuyorsunuz yoksa başka konulardan mı sohbet ediyorsunuz..

Cumhurbaşkanımıza hiçbirşey demiyorum, kızının düğünü var..

Dağda savaşan yiğidimi düşünen kim?! Bu vatan sahipsiz değil beyler!!!Kanımızın son damlasına kadar varız. Bağımsızlığımız için son nefer,son nefes,son damla kana kadar mücadele ederiz..

MEKANINIZ CENNET RUHUNUZ ŞAD OLSUN KARDEŞLERİM.
 
Drink'in ardından yürüyen onbinler? Hadi bugünde toplanın; bizde size katılalım terörü lanetleyelim, tüm dünyaya duyuralım sesimizi..

Ya siz çok sayın basın mensupları, sizler nerdesiniz.. dedikodu yada bir ermeni haberi mi hazırlıyosunuz? Bugün yayınlarınızı durdurun, terörle mücadeleyi anlatın, vatanı için şehit düşen yiğitlerimizi anlatın, bölünmez bütünlüğümüzü anlatın..

Sayın Başbakan peki siz nerdesiniz? İsrail cumhurbaşkanıylamı yada Katil Bushla mı sohbet içindesiniz. Terör yasasını mı konuşuyorsunuz yoksa başka konulardan mı sohbet ediyorsunuz..

Cumhurbaşkanımıza hiçbirşey demiyorum, kızının düğünü var..

Dağda savaşan yiğidimi düşünen kim?! Bu vatan sahipsiz değil beyler!!!Kanımızın son damlasına kadar varız. Bağımsızlığımız için son nefer,son nefes,son damla kana kadar mücadele ederiz..

MEKANINIZ CENNET RUHUNUZ ŞAD OLSUN KARDEŞLERİM.

sayın sedapinar çok güzel deyinmişsiniz ama şu görüşlerinize katılmıyorum

başbakan israil cumhurbaşkanıylada , katil bush lada sohbet içinde değil. sohbet etmek için izin peşindedir. aciz durumdadır

cumhurbaşkanı ise henüz alkışlanmakla , tokalaşmakla meşgul. kızının düğününe bile sıra gelmedi. dur biraz nefes alsın.
 
Evet birlikte olalım.

Sehitler ölmez. Onlar Her zaman kalbimizde yaşar. Acımızı paylasalım. Haykıralım.

Ama olayı eninde sonunda lafı kişisel yönde hareket ederek bireyselleştirmeyelim.

En azından bu zamanlarda birliğimizi bozmayalım. Onun düğünü bunun kokteyli bunun bilmemne partisi tartışmasına girersek zaten birlikte hareket edemeyiz.

Bu karmaşadan birilerinin zarar görmesini dilemek bile bir şekilde bu olaylara belki farkında olmadan destek verme anlamına gelir.

Unutmayalım ki bu ülkede hiç kimsenin kendini tatmin etmek için kötü olaylardan pay çıkarma, ve bunu bir kozmuş gibi kullanmaya hakkı yoktur.

Eğer siz dünya üzerinde bazı kuralların nasıl koyulduğunu bilmiyorsanız.(görmüyorsanız). Ve birbirinizi başkalarına laf sokarak pohpohlamaya devam ederseniz sadece kendinizi kandırırsınız.

Medya da şehit haberlerini duyupta içi cızzz etmeyen varsa (maelesef ki var) Onları mutlu etmemek onların güçlenmesini önlemek için HER BIRLIKTE OLMALIYIZ.

DUNYAYA KARSI BIZ BUYUZ DEMELIYIZ.BIZIMLE UGRASMAYIN BIRSEY YAPAMAYACAKSINIZ MESAJI VERMEK LAZIM. ONLARI UMUTLSUZLUĞA KAPTIRMALIYIZ.
 
Çok güzel bir yazı Fatma Hanım begendigim bir yazar.Cebinden binlerce erkek geçineni çıkartır.
 
Kamunun Vicdanı
Yazar H. MÜMTAZ
Salı, 09 Ekim 2007
KAMUNUN VİCDANI
Sınırını koruyamayan devlet olur mu?
Her isteyen, sınırın istediği noktasından sorgusuz sualsiz elini kolunu sallaya sallaya girip çıkabilir mi?

Gabar'da verilen son şehitler bu soruyu gündeme getirmiştir.
"Bir ay sonra Bush'la görüştüğümde konuyu açacağım" tavırlarının sergilendiği; cevaben 22'inci Yüzyılın Kont İgnatiyef'i Ross Wilson'un da "Üzüldük ama sınır ötesine karşıyız. Ermeni tasarısına karşı eğer Türkiye tavır alırsa sonuçlarını iyi düşünmelidir" dediği noktada artık lâfın, sözün, mürekkebin bittiği noktadayız..

Yürekler, ocaklar yanmaktadır.

Yürek yanarsa beyin istese de istemese de ona uyar.

Ama toplumun morali sadece şehit ailelerine iftar yermeği vermekle ayakta tutulmaz.

Güneydoğu'daki askerler bu son haftadan sonra boş vakit bulup da yemekhanedeki televizyondan maç seyrederken...

..........."Fenerbahçe Cumhuriyeti"nden Tümer ve İbrahim beyefendileri top oynarken görünce ne hissedeceklerdir acaba?

Peki, İbrahim ve Tümer Beyler güneydoğudaki yemekhanelerden görülecek de, Ankara'daki lojmanlardan-konutlardan-misafirhanelerden görülmeyecek mi?

Sınırı aşmak için ille de siyasi irade beyanı isteyen yetkililer bu beylerin askerliğini bir çırpıda emeklilik çağına kadar ötelemek için neden sivil iradeye ihtiyaç duymadılar?

"Belki bir daha konuşmam" tavırlarının sergilendiği zor konuşmalarda sıkıntılı bir "sabreden derviş" duygusu ile mücehhez olduğunu gördüğümüz bahse konu yetkililer bu konuda neden bu kadar "acul" davrandılar?

Milliyet'in "güneydoğu uzmanı"; "PKK sınırötesi için kışkırtıyor" diyor.

"Güneydoğu uzmanı", Kuzey Irak'ı ne bilir?

Irak'a asıl işte bu zaman, Amerika istemediği zaman girilir.

Meclis gece üçte toplantıya çağırılır, teskere çıkar, Ankara ve güneydoğuda GSM operatörleri bir süreliğine elektrik kesintisine uğrar; 3.15'de de "PKK muhibleri, PKK'lılar Kandil'e haber uçurmadan" girilir.

Davulla zurna ile girilir.

"Arş yiğitler vatan imdadına" ile girilir.

"Yine de şahlanıyor aman kolbaşının yandım da kır atı" ile girilir.

Rengini mübarek ecdat kanından, kumaşını şehit teninden alan; parıltısı zaferin ışığı, Ayyıldızı, hürriyet ve istiklal; yazısı, kahramanlık ve fazilet; gönderi milli irade; sırması, şeref ve mesuliyet olan ve Türk milletinin askerine emanet ettiği Alay Sancakları ile girilir.

"Selamlamadan uçan kuşun yuvasının bozulacağı" bayraklarla girilir.

Referandum düzenlemesi komisyondan geçerken DTP ile işbirliği sergileyen "M"HP'nin; Güler Kömürcü'nün "zihni kontrol ediliyor" dediği Genel Müdürü bu takdirde ne yapar, nasıl oy kullanır bilinmez.

Peki be kardeşim; genel müdürün zihni kontrol ediliyor da, 70 milletvekilinin, 70'ininde mi kontrol ediliyor?

Ama yüreklere, ocaklara ateşin düştüğü bu günlerde kamu vicdanının...

Bol dedikodulu "tecil" konularında âcilen rahatlatılması lâzımdır.

Başka devlet vatandaşı olmak vekil olmaya engel de bakan olmaya engel değil mi?

Peki başka devlet vatandaşı olmak askerlik yapmaya engel mi? Askerlikten kaçış yolu mu?

Televizyon ekranlarını, kürsüleri, şeref tribünlerini, açık ve kapalı salonları konumları nedeniyle her dakika işgal edenler askerliklerini yapıp yapmama konusunda "özel hayatın gizliliği" kalkanının arkasına sığınamazlar.

"Sivil anayasa" taslağında "vatan görevi"ni düzenleyecek ilgili maddeye dikkat lütfen..

"Vicdani ret" sivil anayasanın "değştirilemeyecek-değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek" maddesi mi olacak?

Askerlik yapmama konusunda alınan raporlarla, askerlikteki statüyü belirleyen diploma konularındaki çeşitli şaibeler Genelkurmay tarafından bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.

Şırnak'ı, Gabar'ı Kandil'i biz zamanında çok yazdık.. Şimdi başkaları mebzul miktarda yazıyor.

Biz seyrediyoruz.

Söz bitti.

Peki sınırlar elek gibi mi?

Sadece güneydoğu değil, Ege de öyle mi?

Geçen hafta Genelkurmay'ın resmi sitesinden öğrendiğimize göre "Yunanistan 2002 - 2007 yılları arasında 22.312 yasa dışı göçmenin Türkiye tarafından geri kabulünü talep etmiştir. Türkiye ilgili protokol şartlarına uyan 4.264 kişinin teslim alınması işlemini gerçekleştirmiş, 87 kişiyi ise Yunanistan'a iade etmiş"tir.

22 bin kişi Türkiye'ye bir şekilde giriyor, bir şekilde çıkıyor. Yunanlılar yakalıyor..

Anlaşmayla geri gönderemediklerini botlara doldurup Türk karasularına atıyor.

Peki bu konuda "hükümet" neden hiç ses çıkarmıyor, tavır almıyor, açıklama yapmıyor da Genelkurmay'a kalıyor problemin çözümü?

Irak'a Amerika öyle güzel bir "demokrasi" getirdi ki memleketinde kalmak istemeyen 500.000 Iraklı şimdi Ürdün'de göçmen.. 1.5 milyon Iraklı da Suriye sınırına yığılmış durumda.

Suriye artık "vize" koyacağını duyurdu.

Ürdün veya Suriye'ye giremeyen Iraklılar'ın alternatif olarak hangi ülkeyi tercih edeceğini tahmin ediyorsunuz?

Türkiye Özal zamanındaki bir "Gelsinler canım, bizim akrabalarımız" oldu-bittisine hazır mı?

Meclis'teki "müşterek müşekkel grubun" gayriresmi başkanı acaba bu konuda ne düşünüyor?

Her türlü melanetin kapısı olan Irak sınırı külliyen neden kapanmaz?

Mevcut durumda askerin..

.....ve daha da önemlisi evlâdını askere gönderen kamunun vicdanını rahatlatmanız, tatmin etmeniz gerek.

Dedikodulara açıklık getirerek, rapor ve diplomalar konusundaki şaibelerin üzerindeki tül perdesini kaldırarak, kimlerin askerlik yapıp-yapamayacağı-erteleneceği konusundaki sübjektif yönetmelikleri geri çekerek..

Yanlıştan dönmek de bir erdemdir.

Çünkü kamu vicdanı yaralı, kanıyor..
 
Kamunun Vicdanı
Yazar H. MÜMTAZ
Salı, 09 Ekim 2007
KAMUNUN VİCDANI
Sınırını koruyamayan devlet olur mu?
Her isteyen, sınırın istediği noktasından sorgusuz sualsiz elini kolunu sallaya sallaya girip çıkabilir mi?

Gabar'da verilen son şehitler bu soruyu gündeme getirmiştir.
"Bir ay sonra Bush'la görüştüğümde konuyu açacağım" tavırlarının sergilendiği; cevaben 22'inci Yüzyılın Kont İgnatiyef'i Ross Wilson'un da "Üzüldük ama sınır ötesine karşıyız. Ermeni tasarısına karşı eğer Türkiye tavır alırsa sonuçlarını iyi düşünmelidir" dediği noktada artık lâfın, sözün, mürekkebin bittiği noktadayız..

Yürekler, ocaklar yanmaktadır.

Yürek yanarsa beyin istese de istemese de ona uyar.

Ama toplumun morali sadece şehit ailelerine iftar yermeği vermekle ayakta tutulmaz.

Güneydoğu'daki askerler bu son haftadan sonra boş vakit bulup da yemekhanedeki televizyondan maç seyrederken...

..........."Fenerbahçe Cumhuriyeti"nden Tümer ve İbrahim beyefendileri top oynarken görünce ne hissedeceklerdir acaba?

Peki, İbrahim ve Tümer Beyler güneydoğudaki yemekhanelerden görülecek de, Ankara'daki lojmanlardan-konutlardan-misafirhanelerden görülmeyecek mi?

Sınırı aşmak için ille de siyasi irade beyanı isteyen yetkililer bu beylerin askerliğini bir çırpıda emeklilik çağına kadar ötelemek için neden sivil iradeye ihtiyaç duymadılar?

"Belki bir daha konuşmam" tavırlarının sergilendiği zor konuşmalarda sıkıntılı bir "sabreden derviş" duygusu ile mücehhez olduğunu gördüğümüz bahse konu yetkililer bu konuda neden bu kadar "acul" davrandılar?

Milliyet'in "güneydoğu uzmanı"; "PKK sınırötesi için kışkırtıyor" diyor.

"Güneydoğu uzmanı", Kuzey Irak'ı ne bilir?

Irak'a asıl işte bu zaman, Amerika istemediği zaman girilir.

Meclis gece üçte toplantıya çağırılır, teskere çıkar, Ankara ve güneydoğuda GSM operatörleri bir süreliğine elektrik kesintisine uğrar; 3.15'de de "PKK muhibleri, PKK'lılar Kandil'e haber uçurmadan" girilir.

Davulla zurna ile girilir.

"Arş yiğitler vatan imdadına" ile girilir.

"Yine de şahlanıyor aman kolbaşının yandım da kır atı" ile girilir.

Rengini mübarek ecdat kanından, kumaşını şehit teninden alan; parıltısı zaferin ışığı, Ayyıldızı, hürriyet ve istiklal; yazısı, kahramanlık ve fazilet; gönderi milli irade; sırması, şeref ve mesuliyet olan ve Türk milletinin askerine emanet ettiği Alay Sancakları ile girilir.

"Selamlamadan uçan kuşun yuvasının bozulacağı" bayraklarla girilir.

Referandum düzenlemesi komisyondan geçerken DTP ile işbirliği sergileyen "M"HP'nin; Güler Kömürcü'nün "zihni kontrol ediliyor" dediği Genel Müdürü bu takdirde ne yapar, nasıl oy kullanır bilinmez.

Peki be kardeşim; genel müdürün zihni kontrol ediliyor da, 70 milletvekilinin, 70'ininde mi kontrol ediliyor?

Ama yüreklere, ocaklara ateşin düştüğü bu günlerde kamu vicdanının...

Bol dedikodulu "tecil" konularında âcilen rahatlatılması lâzımdır.

Başka devlet vatandaşı olmak vekil olmaya engel de bakan olmaya engel değil mi?

Peki başka devlet vatandaşı olmak askerlik yapmaya engel mi? Askerlikten kaçış yolu mu?

Televizyon ekranlarını, kürsüleri, şeref tribünlerini, açık ve kapalı salonları konumları nedeniyle her dakika işgal edenler askerliklerini yapıp yapmama konusunda "özel hayatın gizliliği" kalkanının arkasına sığınamazlar.

"Sivil anayasa" taslağında "vatan görevi"ni düzenleyecek ilgili maddeye dikkat lütfen..

"Vicdani ret" sivil anayasanın "değştirilemeyecek-değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek" maddesi mi olacak?

Askerlik yapmama konusunda alınan raporlarla, askerlikteki statüyü belirleyen diploma konularındaki çeşitli şaibeler Genelkurmay tarafından bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.

Şırnak'ı, Gabar'ı Kandil'i biz zamanında çok yazdık.. Şimdi başkaları mebzul miktarda yazıyor.

Biz seyrediyoruz.

Söz bitti.

Peki sınırlar elek gibi mi?

Sadece güneydoğu değil, Ege de öyle mi?

Geçen hafta Genelkurmay'ın resmi sitesinden öğrendiğimize göre "Yunanistan 2002 - 2007 yılları arasında 22.312 yasa dışı göçmenin Türkiye tarafından geri kabulünü talep etmiştir. Türkiye ilgili protokol şartlarına uyan 4.264 kişinin teslim alınması işlemini gerçekleştirmiş, 87 kişiyi ise Yunanistan'a iade etmiş"tir.

22 bin kişi Türkiye'ye bir şekilde giriyor, bir şekilde çıkıyor. Yunanlılar yakalıyor..

Anlaşmayla geri gönderemediklerini botlara doldurup Türk karasularına atıyor.

Peki bu konuda "hükümet" neden hiç ses çıkarmıyor, tavır almıyor, açıklama yapmıyor da Genelkurmay'a kalıyor problemin çözümü?

Irak'a Amerika öyle güzel bir "demokrasi" getirdi ki memleketinde kalmak istemeyen 500.000 Iraklı şimdi Ürdün'de göçmen.. 1.5 milyon Iraklı da Suriye sınırına yığılmış durumda.

Suriye artık "vize" koyacağını duyurdu.

Ürdün veya Suriye'ye giremeyen Iraklılar'ın alternatif olarak hangi ülkeyi tercih edeceğini tahmin ediyorsunuz?

Türkiye Özal zamanındaki bir "Gelsinler canım, bizim akrabalarımız" oldu-bittisine hazır mı?

Meclis'teki "müşterek müşekkel grubun" gayriresmi başkanı acaba bu konuda ne düşünüyor?

Her türlü melanetin kapısı olan Irak sınırı külliyen neden kapanmaz?

Mevcut durumda askerin..

.....ve daha da önemlisi evlâdını askere gönderen kamunun vicdanını rahatlatmanız, tatmin etmeniz gerek.

Dedikodulara açıklık getirerek, rapor ve diplomalar konusundaki şaibelerin üzerindeki tül perdesini kaldırarak, kimlerin askerlik yapıp-yapamayacağı-erteleneceği konusundaki sübjektif yönetmelikleri geri çekerek..

Yanlıştan dönmek de bir erdemdir.

Çünkü kamu vicdanı yaralı, kanıyor..
Hükümet geçmişte olduğu gibi terörle mücadeleyi orduya bırakıp ordunun arkasında durmazsa yapılacak bir Kuzey Irak harekatı tek başına yeterli olmadığı gibi terörede çözüm olmaz.Siyasi irade ve meclis tezkere ile TSK'ne yetki vermekle kalmayıp ordumuzun ardında siyasi destek vermek durumundadır.pkknın tek kozu terör değildir.Birde özellikle Avrupa'da son derece etkin olan siyasi kanadı var.Bunlar başta medya olmak üzere hertürlü araçla yoğun bir propoganda ile örgüte destek sağlıyor.
Devletin ülke güvenliği için tek mücadele birimi ordu değildir.MİT,İçişleri bakanlığı,Dışişleri Bakanlığı terörle mücadeleye katılmalıdır. Yurtdışında terörü cesaretlendiren ve PKK'ya destek veren çevreler susturulmalı. Türkiye'nin haklılığı dünyaya anlatılmalıdır.Habur kapatılmalı, ekonomik ambargo uygulanmalıdır.
Özellikle hükümet TSK ardında sonuna kadar kararlı bir şekilde durabilmelidir.Oysa dış dünyada algılanan hükümetle ordu arasında bu konuda ciddi görüş farklılığı olduğu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “sınır ötesi” operasyona yeşil ışık yakmasının dünyadaki yankıları bunu açıkça gösteriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “sınır ötesi” operasyona yeşil ışık yakması, dünyada yankı buldu. New York Times gazetesi, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonunun ABD için “yaygın etkileri” olacağını savunurken, The Guardian, “Hükümet generallerin baskılarına boyun eğdi” ifadesini kullandı. El Cezire ise, İstanbul’da yapılacak Irak’a Komşu Ülkeler toplantısı nedeniyle yakında operasyon beklenmediğini savundu.

-NYT: "BİR OPERASYON ABD İÇİN YAYGIN ETKİLERİ OLUR”-

New York Times, Türkiye’nin Irak’taki askeri operasyona doğru yeni bir adım attığını belirterek “Kuzey Irak’taki bir Türk askeri taarruzunun, pek olası olmasa da, ABD için yaygın etkileri olur. Türkiye, NATO üyesidir ve bölgenin en güçlü ordusuna sahip. Türkiye’nin ABD’nin Irak savaşındaki desteği hayatidir. ABD’nin Güney Türkiye’deki İncirlik Üssü, Orta Irak’taki askerlere sevkıyat yapıyor” yorumunu yaptı.

-GUARDIAN: “HÜKÜMET GENERALLERİN BASKILARINA BOYUN EĞDİ”-

İngiliz The Guardian gazetesi, “Hükümet, generallerin baskılarına boyun eğdi” başlıklı yorumunda, Washington’un karşı çıkmasına rağmen Başbakan Erdoğan’ın, askerlerin PKK’ya karşı “sınırlı operasyonlar” yapmaya izin verdiğini öne sürdü. Erdoğan’ın aylarca Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’tan gelen baskılara direndiğini savunan gazete, Erdoğan’ın bu yıl boyunca askerlerle sorunları yaşadığını yazdı. Gazete, Erdoğan’ın “Askerlerin gücünü ve imtiyazlıklarını azaltacak yeni bir anayasa hazırladığı” görüşünü de dile getirdi.

-EL PAİS: “TÜRK HÜKÜMETİ KUVVETLERİNİ HAZIRLIYOR”-

İspanyol El Pais gazetesi de, “Türk hükümeti, Kuzey Irak’ta PKK militanlarını kovalamak amacıyla kuvvetlerini hazırlıyor” başlıklı haberinde PKK saldırılarının ardından muhalefet ve medyanın Türk hükümetinden, büyük bir operasyon dahil, sert önlemler talep ettiklerini yazdı.

-BBC: “TÜRKİYE IRAK SINIR OPERASYONU İLE TEHDİT EDİYOR”-

İngiliz yayın kurumu BBC de, “Türkiye, sınır ötesi operasyon ile tehdit ediyor” başlıklı haberinde Başbakan Erdoğan’ın olası bir sınır ötesi operasyon için izin verdiğini belirtti.

-EL CEZİRE: "YAKINDA OPERASYON BEKLENMİYOR”-

El Cezire televizyonu da, Türkiye’nin Irak’a baskınlar düzenlemeye hazırlandığını belirtmekle birlikte “Türkiye’nin gelecek ay Irak temsilcilerinin de katılacağı bir bölgesel konferansa ev sahipliğini yapacağı için yakın gelecekte komşusuna kuvvet göndermesinin beklenmediği” yorumunu yaptı.


-EURONEWS: “ERDOĞAN BÜYÜK BASKI ALTINDA”-

Türk hükümetinin Kuzey Irak’ta “Kürt ayrılıkçıları”nı yakalamak için Parlamentodan izin isteyeceğini kaydeden Euronews ise, Başbakan Erdoğan’ın harekete geçmek için “büyük bir baskı” altında olduğunu belirtti. ABD’nin de, Türkiye’yi tek taraflı eyleme karşı uyardığını kaydeden Euronews, uzmanların büyük bir operasyonun AB ile bağları gereceği görüşlerini de aktardı.

Yani bu bela sadece orduya havale edilmekle ortadan kaldırılamaz.Özellikle hükümetin bu konuda geçmiş dönemden çok farklı bir anlayış ve ciddiyet içinde olması gerekmektedir.İktidar partisi dış dünyadaki bu ordu-hükümet savaşı düşüncesini yıkıp pkk terörüne karşı birlik içinde bir Türkiye inancını vermek zorundadır
 
Birkac dakika once aradim SIRNAK 23. Jandarma SINIR TUMEN Komutanligini, 0486 216 65 00 telefon numarasindan.

Santral beni dupduru sesli bir ‘hanim Yuzbasi’miza bagladi. Kendimi tanittim, ve eski bir subay oldugumu, yurt disindan aradigimi soyleyebildim ancak.
“Komutanim, cok tesekkur ediyorum taa oralardan arayip bize moral verdiginiz icin”, dedi Yuzbasim.
Ben ona moral filan verememistim ki…. Daha ilk sozumde bogazim kilitlendi sanki. Gozlerim doldu, doldu ve tasti. Ben ona degil o bana moral verdi.
Verdigi karsilik sanki, guven dolu, simsicacik evinde, sicak cayini icerken verilmis bir yanit gibi guven ve onur dolu bir yanitti. Oysa ben cok iyi biliyordum o anda hangi sartlar altinda oldugunu onun…..
“Maalesef cok sehit verdik; bir tek sehit bile ‘cok’ sehit” dedi.

“Ama” dedi, “sizin gozunuz arkada kalmasin, bu hainlerin dersini vermeye hepimiz and ictik, namus sozu verdik, yeter ki sizler dualarinizi bizden esirgemeyin, Komutanim” dedi.
Hep dinledim, konusamadim ki… Bogazim dugumlenmisti… Hergun binlerce yurtseverden telefon geldigini ve bu ulusun sergiledigi bu tur hassasiyetin onlara guc ve moral verdigini yineledi.
O kadar guzeldi ki gencecik, guzelin guzeli hanim ‘Yuzbasim’i dinlemek.

Yuzbasim Turkiye’nin ‘SIRNAK’indaydi ben ise Avrupanin herhangi bir yerinde….. O cok gucluydu, bense o denli gucsuz.

O onurlu, gururlu ve dimdik duruyordu, ben yuzumu ellerimle kapamis, elimin tersiyle goz yaslarimi siliyorum ve oturdugum yerde iki buklumum….
“Hakkinizi helal edin, Komutanim” dedi, Yuzbasim.



“Benim sende hakkim yok, asil sen bana hakkini helal et, Yuzbasim!”
Ve, bayramlasip, helallasip ayrildik…..
Arkadaslarim;
Lutfen unutmadan, gec kalmadan ‘SIRNAK’i 0 486 216 65 00 numarasindan arayin, birseyler soyleyin sizin icin canini vermeye and icmis askere. Birkac dakikamizi nelere, kimlere ayirmiyoruz ki….. Onlarsa canlarini ayirmislar bize......
Sefer Tan



Az önce aradım ve bir astsubayımızla görüştüm, konuşurken gözyaşlarımı zor tuttum.



Türk Milletinin askeri ile gurur duyduğunu onlara minnet borçlu olduğumuzu ve gerektiğinde canımızın bu vatana feda olduğunu söyledim.

Bugün Memleketin gidişatında umutsuzluk yaratan kişi, tavır ve durumlardan etkilenmemelerini çünkü günü geldiğinde içerdeki işbirlikçi hainlerin cezalandırılacağını, dışardaki düşmanın ise alması gereken cevabı alacağını ifade ettim.

Türk Milleti buna muktedirdir ve Zafere inancımız tamdır.
Haydi elleriniz telefona uzansın, bir beş dakikanınızı ayırın ve bu manevi desteği esirgemeyin Mehmetçiğimizden, şanlı Ordumuzdan.
Y. Gülfidan
.......................................................................................................
......................................................................................................
Figen Akyoler'in çağrısı üzerine az önce verilen telefonu aradım.

Genç bir Astsubay ile konuştum. Onları çok sevdiğimizi ,onlarla gurur duyduğumuzu , Türk Milleti'nin arkalarında olduğunu söyledim.

BU VATANA HEPİMİZİN kurban olduğumuzu söyledim. Şehitlerimize rahmet ,çocuklarımıza sağlık ve zafer diledim.

Siz de arayın...

Ama benim gibi ağlamayın... Olur mu..??
H.Kaya
 
Yılmaz ÖZDİL
[email protected]

Tebrik ve teşekkür...


NE güzel... Gazeteler bayram tebriki ilanlarıyla dolu. Cep telefonlarımıza da devamlı mesaj geliyor, herkes birbirinin bayramını tebrik ediyor.

*

Köpeğinin ölümü üzerine, köpeğine hitaben, gazetelere teşekkür ilanı veren hayvansever vardı geçenlerde... Seçimi kazanan parti de, seçmenlere teşekkür ilanı vermişti seçimden sonra... Klibini yapan plakçıya teşekkür ilanı veren şarkıcı var. Üstgeçit yaptığı için belediye başkanına teşekkür ilanı veren mahalleli var. Fabrikasının kurdelesini kesen bakanlara teşekkür ilanı veren işadamı var. Mağazasının açılışına gelen valiye teşekkür ilanı veren esnaf var. Beğenerek izlediği televizyon dizisinin yapımcısına teşekkür ilanı veren izleyici var. İzlemeye gelen seyircilere teşekkür ilanı veren tiyatrocu var. Ameliyatını yapan hastaneye, doktorlara, hemşirelere teşekkür ilanı veren hasta var. El Kadı ve Cüneyt Zapsu’yla alakalarının olmadığını belirtip, kendilerine gösterilen ilgiye teşekkür ilanı veren market var. Şahane uygulamaları nedeniyle hükümete teşekkür eden ilaç firmaları var. Vergi rekortmenlerine teşekkür ilanı veren meslek odası var. Meslek odasına teşekkür ilanı veren vergi rekortmeni var. Taraftarına teşekkür ilanı veren futbol kulübü var. Futbol kulübüne teşekkür ilanı veren taraftar var. Yazarına teşekkür ilanı veren kitapçı var.

Cumhurbaşkanı’nı tebrik etmek için tebrik ilanı veren var. Başbakan’ı tebrik etmek için tebrik ilanı veren var. Ramazan için tebrik ilanı veren var. Kandil için tebrik ilanı veren var. Ramazan Bayramı için tebrik ilanı veren var; Şeker Bayramı için tebrik ilanı veren var... Kurban Bayramı için tebrik ilanı veren var. Cumhuriyet Bayramı için tebrik ilanı veren var. 23 Nisan için tebrik ilanı veren var. Yılbaşı için tebrik ilanı veren var. Sevgililer Günü için tebrik ilanı veren var.

*

Günlerdir bakıyorum...

Şehit ilanı yok.

Ne bir başsağlığı ilanı veren var... Ne de canlarına karşılık, iki sütun 10 santim bir teşekkür ilanı veren.

Yok.
***************
Yılmaz ÖZDİL [email protected]

Bayram...

İSPANYA Hükümeti, Lübnan'da görev yapan 6 askerinin uzaktan kumandalı mayınla öldürülmesi üzerine, resmi yas ilan etti. Televizyonlar yayın akışlarını değiştirdi. İspanya Başbakanı tüm programlarını iptal etti. İspanya Savunma Bakanı, bizzat gidip askerlerinin cenazelerini teslim aldı, memleketine getirdi.

*

Yunanistan, orman yangınlarında hayatını kaybeden vatandaşları için yas ilan etti. Peru'da depremden sonra yas ilan edildi. Kenya'da 14 kişinin öldüğü uçak kazasından sonra yas ilan edildi. Rusya'da okul katliamından sonra yas ilan edildi. Avusturya'da tünel yangınından sonra yas ilan edildi. İspanya'da metro faciasından sonra yas ilan edildi. Nijerya'da yolcu uçağı düştü, yas ilan edildi. Lübnan'da İsrail saldırısından sonra yas ilan edildi. Irak'ta Kerbela baskınından sonra yas ilan edildi. Kıbrıs Rum Kesimi'nde uçak kazasından sonra yas ilan edildi. Papa öldü; İtalya'da, Portekiz'de, Fransa'da, İspanya'da, Polonya'da, Şili'de, Küba'da, Paraguay'da, Peru'da, Filipinler'de, Bolivya'da yas ilan edildi. Kral Fahd öldü; Ürdün'de, Filistin'de, Mısır'da, Suriye'de, Lübnan'da yas ilan edildi; Türkiye bayrakları yarıya indirdi! Juventus'un 17 yaşındaki 2 futbolcusu gölde boğulunca, İtalya'da yas ilan edildi. Evsizleri döve döve öldüren manyaklar yakalanmadığı için, Brezilya'nın Sao Paolo kentinde yas ilan edildi. Futbolcu Puerta'nın maç sırasında kalp krizinden ölmesi üzerine İspanya Ligi'nde yas ilan edildi. Kurt Cobain ölü bulundu, Seattle'da yas ilan edildi.

Arşivi şöyle bir tara...

Romanya'da yas ilan edildi, Azerbaycan'da yas ilan edildi, Türkmenistan'da yas ilan edildi, Sırbistan'da yas ilan edildi, Libya'da yas ilan edildi, Kosova'da yas ilan edildi, Pakistan'da yas ilan edildi, Birleşik Arap Emirlikleri'nde yas ilan edildi... Hrant Dink'in öldürülmesi üzerine, Ermeni Patriği 15 günlük yas ilan etti.

*

İyi bayramlar Türkiye!

*

Açmayacaktım bayramlık ağzımı ama, Ertuğrul Özkök illa yaz dedi, buyrun yazıyorum...

Evet, tabii ki, böylesine vahşi bir terör örgütüyle mücadele ederken, devamlı yas ilan edemeyiz. Ama... 24 saatte 15 şehit verdiysek, 24 saat göbek atmadan durabiliriz en azından.

*

Ve, yarın milli maç.

Ayın, 13'ü...

UEFA siyasi gerekçelerle "siyah forma" giymemizi engellese bile... Ayın "13"ündeki maçta, bir defada verilen "13" şehidin anısına, milli takım kaptanının "13" numaralı forma giymesine kimse karışamaz.

Hem böyle bir hakkımız var...

Hem de, biz cips yiyip maç seyrederken, dağda bayırda mayınla pusuyla boğuşan çocuklara böyle bir moral borcumuz var.
 
Yılmaz ÖZDİL
[email protected]

Ekim...


2004’ün Ekim ayında...

10 şehit verdik.

Avrupa Parlamentosu, soykırım iddialarının tanınmasının 20’nci yıldönümü dolayısıyla, Ermeni Kongresi’ne ev sahipliği yaptı.

Leyla Zana, aynı Avrupa Parlamentosu’ndan, 9 yıl önce kazanıp, hapiste olduğu için alamadığı Sakharov Ödülü’nü aldı.

İngiltere Başbakanı Tony Blair, "Türkiye çok önemli" dedi.

IMF heyeti geldi.

Danimarka ile milli maç yaptık.

*

2005’in Ekim ayında...

11 şehit verdik.

Arjantin, soykırımı tanıdı.

Orhan Pamuk, üç ay önce soykırımı tanıyan Almanya’dan Barış Ödülü aldı.

İngiltere Dışişleri Bakanı, "Türkiye çok önemli" dedi.

IMF heyeti geldi.

Arnavutluk’la milli maç yaptık.

*

2006’nın Ekim ayında...

5 şehit verdik.

Fransa, soykırım yok diyeni hapse tıkan yasa çıkardı.

Orhan Pamuk, Nobel aldı.

İngiltere Maliye Bakanı, "Türkiye çok önemli" dedi.

IMF heyeti geldi.

Moldova ile milli maç yaptık.

*

2007’nin Ekim ayında...

18 şehit verdik.

ABD, soykırımı tanıdı.

Orhan Pamuk, ödüllerinden aldığı parayla ABD’de ev aldı.

Ekonomiden Sorumlu Bakanımızın, İngiliz vatandaşı olduğu ortaya çıktı.

IMF heyeti geldi.

Moldova ile milli maç yaptık.

*

2003’e bakmadım ama borsa orada da coşmuştur mutlaka... Bütün veriler o yönde.
 
Hepsinde orhan pamuk haininin ismi var.. Bide değerli cumhurbaşkanı bu adamı resepsiyona çağırıyor

yazık...
 
Yazar H. MÜMTAZ
Pazartesi, 15 Ekim 2007


PÜR TELAŞ
Bayramın birinci günü Şırnak'ta PKK'nın döşediği mayının patlaması sonucu şehit düşen Jandarma Uzman Çavuş Ünal Demir'in Aksaray'daki cenaze töreninde 3 yaşındaki oğlu Ramazan annesine dönüp "Anne, babam neden burada yatıyor?" diye sormuş.

Var mı bu çocuğun sorusuna cevap verecek bir delikanlı, bir babayiğit yahut sağa sola yaslanarak yürüyen bir külhanbeyi?
Var mı, çıkar mı, çıkacak mı?

Herkes kendi işine baksın..

Şehit ailelerine yardım doğrudur, haklıdır. Ne kadar yardım yapılsa azdır.

Futbol milli takımının da Moldova'yı yenmesini beklememiz normaldir.

Ama iki haftada 30 şehit verilen bir zaman aralığında henüz askerliğini yapmamış, yapması zorla, bilerek ve isteyerek "ertelenmiş" genç-orta yaşlı-emekliliği gelmiş futbolculara asker selamı verdirerek gaza getirmeye çalışmak abesle iştigaldir. Bir tür günah çıkarmadır.

Sap ile samanı karıştırmaktır.

İtalyan pabuçlu, İtalyan saç tuvaletli Terim'in takıntıları yüzünden kaybettiğimiz iki hayatî puana evet yanıyorum ama bir başka şey teklif edeceğim bu gün.

Şeref tribününe çıkarılan kola bir maç sonra kaptanlık verilmesine de değinmeyeceğim.

35'ine yaklaştığı halde şu veya bu nedenle henüz asker elbisesi giyme fırsatı bulamamış Tümer beyefendi Moldova maçında kaçırdığı fırsatı Yunanistan maçında şansı yardım eder de a) ilk onbir de sahaya çıkar da yakalarsa; b) Asker selâmı verirse; c) Bir de denk getirip üç altın puan getirecek tel golü atarsa...

Genelkurmay'dan yayınlanacak yeni bir yönetmelik değişikliği ile askerliğini yapmış sayılmasını...

...Arz ediyorum.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Türkiye'nin Irak sarmalına sokulduğu 2007 Ekim ayı'nda tarafların konumunun dikkatle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

a) Hükümet teskereyi davul-zurna ile Meclise getiriyor.

Erdoğan bayram namazını kıldıktan sonra Cami önünde basın mensuplarına diyor ki;

"1.Faturası bedeli ne olursa olsun bu bedel karşılanır....2.Ülkemizin menfaati esastır. 3.Bizim Irak üzerinde Irak'ın siyasi birliği, beraberliği, Irak'ın toprak bütünlüğü içinde Irak'ın merkezi yönetimiyle alakalı herhangi bir hesabımız herhangi bir yaptırım düşüncemiz söz konusu değil".

Cuma namazını kıldıktan sonra da;

"Onbinlerce kilometre öteden gidip Irak'ı vururken kimse kimseden izin almadı" diyor.

Anlaşılan o ki Türkmenler gene denklemin hiçbir noktasında yok.

Hâlbuki biz ne diyorduk?

Türkiye Irak'a a) Türkmenler yüzünden, b) Pkk yüzünden, c) Kuzey Irak'ta kurulacak kukla devlet için..

..üç defa girmek zorundadır.

Erdoğan'ın "Irak'ın siyasi birliği, beraberliği, Irak'ın toprak bütünlüğü" söylemi, Amerika'yı ve AB'yi Türkmenler konusunda "iknaya" yönelik bir söylemdir.

b) DTP Tunceli milletvekili Şerafettin Halis Akepe ile bayramlaşmadan çıkarken; "Teskereye destek vermeyeceğiz. Kendi ülkesinin sınırlarına saygı duyan bir devlet başka ülkelerin sınırlarına da saygı duymak zorundadır. Sorunun çözümü sınır ötesinde değildir. Sorunun çözümü Türkiye'dedir" demiştir.

Bayram dolayısıyla seçim bölgeleri olan Şırnak'a giden milletvekilleri Kaplan ve Sevahir Bayındır, Habur Sınır Kapısı'nda halkla bayramlaştıktan sonra açıklamalarda bulunmuşlar. DTP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasının planlandığını öne süren Kaplan, "Sizin seçilmiş DTP'li vekillerinizi yani bizi, TBMM'den kovmak istiyorlar. Biz bu halkın verdiği oy ile Meclis'e gittik. Onların cümlelerini kullanmamızı istiyorlar. Bizim arkamızda Cudi, önümüzde Habur var. Buradan, sınırdan Erdoğan'a sesleniyorum; Sayın Erdoğan, sen sultan değilsin, biz de senin kölen değiliz. Bizi Meclis'ten kovarlarsa biz de halkımızın içine gelir oturur, onlarla en büyük sivil eylemlerimizi yaparız" diye konuşmuş. Kaplan, AKP hükümetine 'sınırı geçmeyin' çağrısında da bulunarak, "Başbakan Erdoğan tezkere hazırlamış, Irak Kürdistanı'na saldırmayı düşünüyor. Türkiye oraya gittiğinde sınır ötesi operasyon değil halkların savaşı olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin 84 yıldır başına gelen diktatörler, askerler ve baskıcılar tarafından Kürtler susturulmaya çalışıldı. Ama susturulamadı. Demek ki sorun baskıyla değil diyalog ve muhataplıkla çözülür" demiş. Başbakan'ı şehit kanı üzerinden siyaset yapmakla suçlayan Kaplan, "Bu millet AKP'ye nasıl oy vermişse almasını da bilir. Bu halk, Başbakan'ı malulen emekli edip tezkeresini eline verecektir" demiş.

Demek ki teskere Meclise geldiğinde sadece DTP'li vekillerin değil, diğer partilerdeki "müşterek müşekkel grubun" vekillerinin de tavırları merak edilmelidir.

c) Asker Kuzey Irak'a harekâtı gerekli görüyor, verilecek görevi başaracağına inanıyor ama "siyasi direktif" bekliyor. Irak'a girildiğinde PKK ile, peşmerge ile ve Amerikan askerleriyle karşılaşıldığında nasıl davranılacağının talimatını istiyor Genelkurmay Başkanı.. Yâni, harekâtın siyasi hedefini soruyor.

d) Amerika Irak'taki "istikrar"ın bozulmasına karşı.

Irak'a "demokrasi" götüren İşgal süresince Irak'ta bir milyon altıyüzbin sivil öldürülmüş..

Demokrasinin nimetlerini ve istikrarı görüyor musunuz?

"Stratejik ortak" ve BOP Başkanı Amerika'nın, "Eşbaşkan" Türkiye'ye olan tavrı üzerinde ayrıca durulması gerekiyor.

Amerikan Dışişleri ve Savunma Bakanları bölgede.. Önce Moskova'ya gidiyorlar.

Putin; her ikisini de 40 dakika beklettikten sonra "kabul ediyor"..

Sonra İsrail'e geçiyorlar. Son derece önem verdikleri, kritik bir eşikten geçtikleri stratejik ortakları Türkiye'yi "atlayarak". Üzerinden, kim bilir belki de "İncirlik'ten" geçerek.

Tam bu noktada Amerikan milli günleri ve bayramları ile ilgili bazı incelikleri dikkate almak gerek.

Chuwall olayı bir 4 Temmuz, Amerikan Bağımsızlık Günü'nde vuku bulmuştu. Resmi bayram ve tatil olduğu için asker-sivil en üst düzeydeki Türk yetkililer tam 4 gün Amerikalı muhataplarına ulaşamamışlardı.

12-14 Ekim aralığı ise Türkiye'de 2007'nin Ramazan Bayramına denk geliyordu.

Amerikan Savunma ve Dışişleri Bakan Yardımcıları'nın o bayramda Ankara'ya geliş ve karşılanışları ancak "palaspandıras", yahut "yelyepelek" veya "telaş" ile ifade edilebilir.

Hem ziyaretçiler, hem karşılayıcılar bir telaş içinde idiler.

Putin'in, Okyanus ötesinden randevu alarak geldikleri halde 40 dakika kapıda beklettiği Rice ve Gates buraya kadar gelmişken; Ermeni soykırımı tasarısını (Amerikalıların bizim genelgeden haberleri yok ki "1915 olayları" demiyorlar) bahane ederek "yardımcılarını" Türkiye'ye yolluyorlar.

Kimse ifade etmese de asıl amaç elbette "Teskere"..

Bayram olduğu halde, Chuwall'ın tam tersi bir yaklaşımla iki yardımcı Edelman ve Fried "derhal" ve en üst düzeyde kabul ediliyorlar.

Çünkü beklemeye tahammülleri yok, hazretler Türkiye'de üç saat kalacaklar..

Bizimkilerin randevuları ona göre derhal ayarlanıyor.. Bir telaş, bir telaş..

Pürtelaş..

Önce Genelkurmay İkinci Başkanı'nı ziyaret ediyorlar.. Ermeni tasarısı için geldiler ya..

Sonra Dışişleri Müsteşarı Apakan'a gidiyorlar.

Rice Erdoğan'a telefonda "Zor zamandayız" diyor..

Ne için, kim için "zor zaman"?

Bu arada Aralık ayı ve Amerikalıların bir başka bayramı, "Şükran Günü" yaklaşıyor.

Amerikalılar Şükran Günleri'nde "hindi-turkey" yerler, fırında, soslu..

Çünkü ilk göçmenler aç-bilaç konaklayacak yer ararken, "zor zamanda" iken karşılarına çıkan bir hindiyi yiyerek rahatlamışlar.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Bayan Pelosi, "Bush beni ikna edemedi, tasarıyı Şükran Günü'nden önce oylatacağım" diyor.

Amerikalılar bir defa daha "hindi" ile rahatlayacaklar anlaşılan..

Zeki Müren bir şiirinde "Vefa İstanbul'da bir semt adıdır" diyordu..

Pürtelaş da İstanbul, Cihangir'de bir sokak adı..

Anlaşılan o ki kadim dostlar arasında vefa'nın yerini telaş alıyor.

Ha bu arada 6 gün sonraki Pazar günü bir de referandum var, farkında mısınız?

Neye evet ya da hayır diyeceğinizi biliyor musunuz?

Benim 22 Temmuz parmak boyam daha geçmedi..

Bu demektir ki, oy kullanamayacağım..

Geçseydi, oy kullansaydım da bu tiyatroya; DTP ve "M"HP'nin desteği ile sınır kapılarında oy kullanılırken "değiştirilen" yeni referandum metninden doğan gayri kanuni "düzenlemeye" yine "hayır" derdim..

22 Temmuz parmak boyalarının geçtiği için oy kullanabileceklerin sayısının da % 30'u geçmeyeceğini tahmin ediyorum.
 
Yazar H. MÜMTAZ
Pazartesi, 15 Ekim 2007


Türkiye'nin Irak sarmalına sokulduğu 2007 Ekim ayı'nda tarafların konumunun dikkatle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

a) Hükümet teskereyi davul-zurna ile Meclise getiriyor.

Erdoğan bayram namazını kıldıktan sonra Cami önünde basın mensuplarına diyor ki;

"1.Faturası bedeli ne olursa olsun bu bedel karşılanır....2.Ülkemizin menfaati esastır. 3.Bizim Irak üzerinde Irak'ın siyasi birliği, beraberliği, Irak'ın toprak bütünlüğü içinde Irak'ın merkezi yönetimiyle alakalı herhangi bir hesabımız herhangi bir yaptırım düşüncemiz söz konusu değil".

Cuma namazını kıldıktan sonra da;

"Onbinlerce kilometre öteden gidip Irak'ı vururken kimse kimseden izin almadı" diyor.

Anlaşılan o ki Türkmenler gene denklemin hiçbir noktasında yok.

Hâlbuki biz ne diyorduk?

Türkiye Irak'a a) Türkmenler yüzünden, b) Pkk yüzünden, c) Kuzey Irak'ta kurulacak kukla devlet için..

..üç defa girmek zorundadır.

Erdoğan'ın "Irak'ın siyasi birliği, beraberliği, Irak'ın toprak bütünlüğü" söylemi, Amerika'yı ve AB'yi Türkmenler konusunda "iknaya" yönelik bir söylemdir.

b) DTP Tunceli milletvekili Şerafettin Halis Akepe ile bayramlaşmadan çıkarken; "Teskereye destek vermeyeceğiz. Kendi ülkesinin sınırlarına saygı duyan bir devlet başka ülkelerin sınırlarına da saygı duymak zorundadır. Sorunun çözümü sınır ötesinde değildir. Sorunun çözümü Türkiye'dedir" demiştir.

QUOTE]




Ordunun başkomutanı teskereyi ta Nisan’da resmen sözlü olarak istemiş.

Ordu’nun komutanları orada büyüyen tehlikeyi işaret etmiş.

Konu hala uzatılıyor.

Önümüz Kış, olası harekat için kritik döneme zaten girilmiş.

Kar yağacak, izler kapanacak, mayınları saptamak daha da zorlaşacak.

Soğuk eksi 20-30 derece olacak dağlarda.

TSK bu koşullarda savaşamaz mı? Tabi ki savaşır o donanımı var.

Ama risk ve zayiat artar. Hem örgütle hem kışla savaşmak zorunda kalırız.

Hala harekatın gerekliliği tartışılıyor.

Peki sürecin uzatılması kime yarıyor?
 
Geri
Üst