Ziya Paşa’dan, Ramiz Dayı’ya…

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя



Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık

Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık

Ziya Paşa *



Gişe rakamlarının güvenilir bir şekilde tutulmasının gerekliliğini devamlı bir şekilde anlatıp duruyoruz. Fakat tam biraz toparlandık galiba dediğim vakit öyle bir şey oluyor ki, yine karalar bağlatıyorlar adama. Pazartesi akşamı hafta sonu vizyona giren filmlerin gişe rakamlarına baktığımda işte yine böyle bir karamsarlık çöktü başıma.

“Kara Köpekler Havlarken” ilk kez Mart ayında vizyona girdi. Takvimin çok sıkışık olduğu o dönemde haliyle başarılı olamayan filmin, sessiz sedasız sinemaları terk ettiğini hatırlıyorum. Bununla birlikte geçtiğimiz hafta sonu “Kara Köpekler” için fırsat kapıyı bir kez daha çaldı. Film ikinci kez vizyona girme şansı yakalamıştı. Belki bu sefer işler değişir diyordum ki, ne yaşanılan başarısızlığın ne de geçen onca zamanın herhangi bir şeyi değiştirmediğini üzülerek tecrübe etmek durumda kaldım.

“Niye böyle sert yaptın şimdi” demeyin! Öyle ki, filmin bu ikinci vizyon macerası, yapımcı ve dağıtımcıyı yine tatmin etmemiş olacak ki, seyirci rakamları, aynı geçen sefer olduğu gibi saklanılmaya devam ediyor. Ya kardeşim, biz sizin tatmin olmanızı beklemekle mükellef miyiz?

Daha önce de farklı dağıtımcılar tarafından müteaddit kereler başvurulan bu yakışıksız durum, gün geçtikçe azalacağına artıyor. İlk başlarda: “Yazmayayım, adamların zaten canı burnunda, filmleri iş yapmadı, battılar” diyordum, ama artık yeter. Bu rakamlar kimsenin babasının malı değil. Zira, son 3 haftadır yazdığım gibi seyirci sayısı istatistiklerinin güvenilirliği, özellikle salon planlaması, reklam ve pazarlama gibi konularda hayati önem taşıyor.

Her şeyden öte, bu seyirci ve hasılat tabloları resmi değer taşıyan istatistiklerdir. Kar payı bekleyen bir çok kişi/şirket de bu rakamlara bakarak alacağının peşine düşüyor. Hadi “Kara Köpekler Havlarken” minimal örgülü bir sanat filmi olduğundan popülaritesinin sınırlı kalacağı, zaten başından belliydi diyelim. Peki, “7 Kocalı Hürmüz”e ne demeli?

Geçtiğimiz Kasım ayında, yani yılın en sıkışık döneminde vizyona giren “7 Kocalı Hürmüz”ün seyirci rakamları da, yine uzun süre açıklanmamıştı. Bu rakamlara ihtiyaç duyan bir çok sektör profesyoneli ve alacaklı da öylece beklemişti, acaba ne yaptı film diye. Sonuçta “7 Kocalı” hatırı sayılır bir rakam olan, 371 bin kişi tarafından seyredildi ve toplam hasılatı da 3 milyon 150 bin lirayı aştı. Bir çok değişkeni ve planı etkileyebilecek bu denli büyük rakamları sektörden saklamaya, kimsenin hakkı yok.

Eğri oturup doğru konuşalım. Filmi liste başı olduğunda yazılı ve görsel basına her gün lider biziz diye bültenler yollayan firmaların, beklentileri gerçekleşmediği zaman bunu saklaması, hakikaten de iki yüzlü bir tavır. Her şeyin bedelini istemek etik bir davranış değildir, fakat her şeyin bir bedelinin olduğunu da bilmek gerek. Eğer medya kullanıldığı hissine kapılırsa, sonra vay halinize. O bedeli adama mutlaka ödetirler. Hiçbir yeteneği ve özelliği olmadan, sadece medya marifetiyle şöhret olan şürekânın hali bizlere ders olmalı. Gün gelir: “Ben artık şöhret oldum, size ihtiyacım kalmadı” dersiniz de, bırakırlar mı bakalım adamı? O medya niye şöhret etti seni sanıyorsun? O da izlenmek ve tiraj arttırmak için etinden kemiğinden, açılan eteğinden faydalanacak tabi. “Ne sanıyordun yeğenim!”

Bu nedenle bu istatistiklerin her şart ve durumda herhangi bir plan güdülmeksizin kamuoyuyla paylaşılması herkes için en doğru hareket olacaktır. Sen plan yaparsan, başkası da yapar. Bir de: “Bu işlere girmek kolaydır da, çıkması biraz zordur, yeğenim!”

Aslına bakılırsa bu tarz bir perdeleme operasyonu, örneğin Amerika’da yapılmaya kalkılsa (imkansız, ama oldu diyelim) sektör profesyonellerinden önce, maliye bakanlığı adamın başına çöker, sen vergi mi kaçırıyorsun diye. Hep söylüyorum bizim memlekette kimse vergi meselelerini kafasına pek takmadığı için, yaptım oldu mantığı, neredeyse tüm finansal hayata hakim olmuş durumda.

Öte yandan bu tavır hiçbir şeyi çözmüyor, sadece problemleri erteliyoruz. Nereden çıktı bu memleketteki: “Çözüm üretmeye gerek yok, ertelemeye çalış yeter” mantığı bilemiyorum. İşin garip tarafı sadece sinemada değil, aklınıza gelebilecek her sektörde, yöneticisinden çalışanına, hiç kimse de bu durumdan şikayetçi gibi görünmüyor. Patron ekstra para harcamadığı için, yönetici kendisine problem gelmediği için, çalışan da fazladan enerji harcamadığı için pek bir mutlu hayatından.

Halbuki zamanın oku sadece bir yöne bakıyor. Geçen zamanla beraber, o sürecin dokusundaki yaratıcılık, verim ve üretim damarları da çürüyüp gidiyor. Yunanistan uğraşsın bakalım eğlenmeye, gezmeye tozmaya ayırdığı o zamanı şimdi geri getirmeye.

Belki de herkesin biraz termodinamik öğrenmesi gerekiyor. Kapalı bir sisteme enerji verilmediği sürece, o sistem düzensizleşmeye mahkumdur. Yani ya ilerlemek için enerji harcarız, ya da her geçen gün daha da geriye gideriz. Bir de buna memleket insanının ezeli zaafları olan, bir ekibin parçası olamama, beraber çalışamama, egolarını frenleyememe gibi vasıfsızlıkları da ekledin miydi, seyreyle şenliği. Ta ki sistemin tamamen çökeceği o güne kadar.

O gün yakın mıdır, uzak mıdır bilemiyorum, ama benim beklemeye takatim kalmadı. Konusunda uzman bağımsız bir şirket tarafından, tek merkezden kontrol edilen internet tabanlı bir bilet kesme sisteminin, aynı Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi tüm Türkiye sathında zorunlu hale getirilmesi şart. “İstatistiki bilgilere güvenli ve hızlı bir şekilde ulaşabilmenin de, sistemdeki kaçakları önlemenin de yegane yolu budur yeğenim.”

İşimiz Ramiz Dayı’ya kaldı artık…

Zaten adama bir “istatistik” falan dedirtmedikleri kalmıştı…

Onu da ben yaptım, oldu!

Ziya Paşa’dan, Ramiz Dayı’ya…

İlerliyor muyuz, geriliyor muyuz siz karar verin artık…








* Eyvah bu oyunda bizler yine yandık

Çünkü zarar ortada bilmem biz ne kazandık


kaynak







 
Bu sezon aslında 70'ten fazla film vizyona girecekti fakat bazı filmlerin aldığı kötü sonuçlar , diğer filmleri de zora soktu. Onlar da sessiz sedasız çekilip DVD'den piyasaya girmeye çalıştı. Sonuçta tekelleşen komedi yine kazandı. Millet bir ayının anatomisini izlemek için Recep İvedik'e gitti.
 
Geri
Üst