Zig Zag Ogretisi (zamanda Yolculuk)

“(Hazreti Hızır:) “İşte bu (sözün, artık) bizim ayrılmamız gerektiğini gösteriyor. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım” dedi (Kehf-78).”

“Gemiden başlayayım. O geminin sahipleri yoksul kişilerdi. Ben o gemiyi hasarlı hale getirmek istedim. Çünkü, yakınlarda (hüküm sürmekte olan) bir kral vardı; tüm (sağlam) gemilere el koyuyordu (Kehf-79).”

“Çocuğa gelince, onun ana-babası çok mümin kimselerdi. Çocuğun (ilerde) onlara azgınlık ve nankörlük etmesinden korktuk (Kehf-80).”

“(Böylece) istedik ki, Rabb’leri, onlara, (o çocuğun yerine) daha temiz ve daha merhametlisini versin (Kehf-81).”

“Duvar ise, o şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti. (Duvarın) altında o çocuklara ait bir define vardı. Çocukların babası da barışsever bir kişi olarak yaşamıştı. Rabb’in, o çocukların, rüştlerine ermelerinden sonra, Rabb’inden bir rahmet olarak o defineyi çıkartmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur” dedi (Kehf-82).”

Kehf Suresi, görüldüğü gibi, (ismini anmasa da) Hazreti Hızır’ın zaman gezmenliğini apaçık anlatmaktadır. Hazreti Hızır, burada, en azından 30-40 yıllık ileri bir tarihten, geçmişe müdahele edip, geleceğin yeniden düzenlenmesi amacıyla geri gelmektedir. Kehf Suresi’nde anlatılan bu olay, çeşitli hadisler ve eserler dikkate alınarak hazırlanan, A. C. Akıncı’nın yukarıda belirttiğimiz kitabında (K1) ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Hazreti Hızır’ın ilminin kaynağı, Ta-Ha Suresi’nin 114. ayetinden kaynaklanır. Bağdadi, Hızır Tezkiresi’nde, Hazreti Hızır’ın ağzından şöyle demektedir:

“Sadece “Rabbim ilmimi arttır” diyebilir, karşılığını da alabilirdim. Ancak, “Rabbim ilmini arttırdıklarının sayısını arttır” dediğim için, bana, bir ilahi Levh-i Mahfuz katının ilmi verildi. Ben zamanda değil, zaman bende gezer. “Rakim”im ile dilediğim zamanı seçer, “Kehf”im ile orada var olur, bir ecir (ödül) istemeden, sadece merhametle ve rahmani olarak Allah reyi ile zamana sahiplenir ve olaylara hükmederim.”

Hazreti Hızır’ın belirli bir yaşının olmadığını, hangi çağdaysa o çağın yaşı ve görüntüsü içinde olduğunu, yani çocuk veya yaşlı olabileceğini belirtelim. Mizacı ve ruhsal yapısı son derece mütevazi, çok barışsever ve sevgi doludur. En bariz özelliği, aşırı merhametli yapısıdır.

Hazreti Hızır hakkında, Kur’an’da dolaylı olarak “kitabi bilim sahibi” olduğundan söz edilmiştir. Bu sözler, onun, geleceğin çok ileri teknolojilerini “geçmişe naklettiği” şeklinde yorumlanmalıdır. Kehf Suresi’nin 65. ayetindeki, “Katımızdan bir bilim öğrettiğimiz” sözleri büyük bir sırrı yansıtır: Hazreti Hızır, ilmini, Arş’ın, Levh-i Mahfuz’un bulunduğu, “Zeğ-Zağ” katından almıştır.

Hazreti Hızır’ın, binlerce yıldır peygamberlere eşlik ederek, sırasıyla Musevi, Hıristiyan ve sonuncu olarak da dinimizin hizmetini üstlendiğini ledünni (kriptolojik gizli) bilimler bildirmektedir. Hazreti Hızır, “dört kutsal kitabın” ve bir kısım “suhuf”un indirilmesinde hazır bulunmuştur. Bu kitaplar, Hazreti Musa’ya indirilen “Tevrat”, Hazreti Davud’a indirilen “Zebur”, Hazreti İsa’ya indirilen “İncil” ve Hazreti Muhammed’e indirilen “Kur’an”dır.

İslam kriptolojisi, “Hazreti İsa yeryüzüne döndüğünde, Hazreti Hızır’ın onunla buluşacağını, “Deccal”a karşı savaşacağını, ancak Deccal tarafından şehit edilerek, 7000 yıldan beri beklediği Hakk’ın rahmetine kavuşacağını” yazmaktadır.

Ledünni bilgilere göre, “Her çağın dirisi Hazreti Hızır, bugüne kadar, adları gizli tutulan dokuz “İslam müceddidi”ni eğitmiş ve İslam’ın “Asr-ı Saadet” dönemini 313 “mürselin”e nakletmiştir. Bu İslam müceddidlerinin dokuzuncusu “Hazreti Mehdi” olacaktır” (“Müceddid”: Yenileyen, yeniden şekil veren kimse demektir. “Mürselin” ise, “mürsel”in çoğuludur. Gönderilmiş olan kimse demektir. Örneğin, Hazreti Muhammed’e, “Seyyid-ül Mürselin” denilirdi).

Bu konuyla ilgili bir hadis de şöyledir: “Çeşitli beldelerden “yedi alim”, birbirlerinden habersiz olarak gelip, Hazreti Mehdi’ye biat edeceklerdir. Bu alimlerden her birine de “310 küsur kişi” biat etmiştir.”

Aiberg’in belirttiği gibi, Zig-Zag Grubu’nda bugün 310 Batılı bilim adamının bulunması acaba bir raslantı midir? Yoksa, hadiste bildirilenler mi gerçekleşmektedir?

İlminin bir kısmını emaneten verdiği Mevlana Halid-i Bağdadi, Hazreti Hızır’ın yardımcılığını yapmıştır. Hazreti Hızır’ın, “Kırklar Meclisi”nin ve 313 mürselinin başkanı olarak yazdırmış olduğu tezkireler, Bağdadi’den sonra, “kuşaklar boyu” öğrencilerine devrolmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu tezkireler, KMA müstear adlı bir liderin gözetiminde, Batılı Müslüman bilim adamlarınca, bilimsel buluşlara çevrilmektedir. Sonunda, bu kutsal emanet, dokuzuncu ve sonuncu müceddid “Hazreti Mehdi”ye iletilecek ve Al-i İmran Suresi’nin 104. ve 114. ayetlerinde belirtilen, “Doğu ve Batı Müslümanlarının birleşmesi” sırrı başarılacaktır.
 
AL-İ İMRAN SURESİ’NİN 104. VE 114. AYETLERİNİN SIRRI

Al-i İmran Suresi’nin 104. ayetinde şöyle denilmiştir:

“İçinizden öyle bir cemaat çıksın ki, hayra çağırsın, iyiliği emretsin, kötülükten vazgeçirmeye çağırsın. Kurtuluşa erenler işte onlardır.”

Aynı surenin 114. ayeti ise şöyledir:

“Onlar Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanırlar; iyiliği emreder, kötülüğü yasaklarlar; hayır işlerine koşuşurlar. İşte onlar hayıra ve barışa hizmet edenlerdir.”

104. ayette “klasik” müminler grubu, 114. ayette ise, Batılı gizli Müslüman bilginleri de kapsayan gerçek “arif” müminler grubu kastedilmiştir. İşte, Hazreti Mehdi’nin gelişi ile bu iki grup birleşerek tek bir cemaat olacak, süfyanizm ve onun Tanrı’sı Deccal’e karşı savaşacaktır. 104. ve 114. ayetler arasında her iki grubu belirleyici ayetler yer almaktadır. Örneğin, 110. ayet şöyledir:

"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülüğü yasaklarsınız; Allah’a iman edersiniz. Eğer kitap ehli de inansaydı, kendileri için elbette iyi olurdu. İçlerinde inananlar da var; ancak çoğu inançsızlardır.”

“Kitap ehli” içinde “İnananlar da var” denilenler kimlerdir? 112. ayette, “İnananlar” şöyle tanımlanıyor:

“Ama hepsi bir değildir. Kitap ehli içinden, Allah için baş kaldıran, geceleri Allah’ın ayetlerini okuyup, ona secde eden bir cemaat de vardır.”

Ayette, “Allah için baş kaldıran bir cemaat de vardır” diye tanımlanan bu grup, Aiberg’in son TV konuşmasında, “İslam’da süfyanistlere, din tacirlerine, yobazlara karşı protest dönemin başladığını” ve kendisinin de bir protest olduğunu belirttiği Müslüman cemaattir. Bu cemaat, Batılı gizli Müslüman “Zig-Zag Grubu”nu da kapsamaktadır. Bakınız Aiberg bu konuda ne diyor:

“Bizler, “Bir gün gelecek, tüm Dünya Müslüman olacak” hadisinin öncüleri olarak 60 milyonluk bir kitleyiz. Bunun özündeki altı milyon kişi, sadece müslim değil, aynı zamanda müminler grubudur. Onların çekirdeğinde de, yarım milyonluk seçkin bir grup var: Bu grup, “Zick-Zack”, “Sieg-Sag”, “Zig-Zag” ve bağımsızlardan oluşan, din ve bilimde ileri derecede zakir, arif ve alimler grubudur. Böylece, imanlarımız derece derece; yani, hepimiz aynı değiliz. Biz kitap ehlindeniz; Hıristiyan görünen, ancak gizli Müslüman olan bir kitleyiz. Ayette belirtildiği gibi, geceleri sabahlara kadar Kur’an’ı, hem normal kıraatıyla, hem de bilimsel anlamıyla okuyor, Allah’ın bilimini, vaaz, irşad ve tebliğ ediyoruz. Allah “misallerini” içeren her bilimsel sırrı bulduğumuzda, Faatır Suresi’nin 28. ayetinde belirtildiği gibi, Allah korkusuyla kendimizi hemen secdeye atarız. Ayette, “Secde eden bir cemaat de vardır” sözüyle belirtilenler bizleriz. Bizler, Kur’an’ın karasevdalısıyız. Namaz ve zikirden oluşan normal ibadetimizin dışında, her dinsel-bilimsel çözüme ulaştığımızda, bir korku ve hamd secdesine kapanırız. Bu, bizim dışımızda kimsenin bilemiyeceği, gizli ve fazladan bir ibadettir. Bizim secdemiz içimizden gelir; “Allah korkusu” işte bu secdenin adıdır. Bizler, ailemizden görerek değil, “bilim yoluyla tahkik ederek” Allah’a inandık. Allah “tekilliğini” bilimsel teoremlerle kanıtlayıp, tek bir Allah’ı kabul ederek Müslüman olduk. Bizler, “taklidi iman” değil, “tahkiki iman” sahipleriyiz. Bizler, ilk önce yaratılışı, yani yoktan var olduğumuz “tekillik” (singularity) “Ak Noktası”ndan, “Büyük Patlama” (Big Bang) ile genişleyen ve daha sonra, Kıyamet Günü (Doom Day), tersine büzülecek, ya da birden çökecek olan bu evrenin kozmik bir karadelik tarafından yutulacağını ve ardındaki tünelden yeniden bir akdelik ile “Ahiret” denilen “Süper Uzay”a sekeceğini, böylece nasıl yaratılmışsak öylece iade edileceğimizi, Kur’an’ın öncülüğünde (Örneğin Enbiya Suresi’nin 114. ayeti yardımıyla) bularak kanıtladık, bilime armağan ettik. Bizler, Ahiret Günü’nün fizik tanımını getirirken, aynı zamanda, iyiliği,sevgiyi, birleşmeyi, bilimi ve kolaylığı öneriyoruz. İnanmayanların aklen ikna olmalarını beklerken, inanmak isteyenleri tebliğlerimizle bilimsel irşada eriştiriyoruz.”

Bu cemaat için, Al-i İmran Suresi’nin 114. Ve 115. Ayetlerinde şöyle denilmiştir:

“… İşte onlar hayıra ve barışa hizmet edenlerdir. Yapacakları hiç bir iyilik inkar edilmeyecektir. Kuşkusuz, Allah, takva sahiplerini (korunanları) çok iyi bilmektedir.”
 
HIZIR TEZKİRESİ, AL-İ İMRAN SURESİ’NİN 114. AYETİNİ AÇIKLIYOR

Eğer Bağdadi ve Zig-Zag Öğretisi olmasaydı, Al-i İmran Suresi’nde bildirilen “Batı-114 Cemaati” ortaya çıkmaz ve günümüz dünyası, ileri fizik, kozmoloji ve kozmogoni bilimlerinden mahrum kalırdı. Bakınız, Bağdadi, Hızır Tezkiresi’nde, Hazreti Hızır ile yaptığı bir görüşmede “114. ayetin sırrını” nasıl açıklıyor:

“Alim olmanın, Cennet’i hak etmekten daha zor olduğunu bana öğreten mürşidim Hızır ile çıktığımız “alemlerin seyranı” esnasında gördüğüm “aciplerin” ne manaya geldiğini sordum. Mübarek dedi ki: “Siz arifler, hem manacı geçinir, hem de manasını bilmezsiniz. Bana değil, alimlere sor”. Dedim ki: “Hani alim var mı?” Hızır: “Var” dedi. Ben: “Neredeler?” dedim. Hızır: “Onlar, Al-i İmran Suresi’nin 114. ayetindedirler. “Ehl-i Kehf” gibi zamanlarını beklemekteler” dedi. Ezberimde olan ayeti okudumsa da, bir mana veremedim. Hızır dedi ki: “Sen “Zemzem”in kaynadığı yeri (Al-i İmran-104) okudun; maksadım on ayet sonra!”. Her ikisini de okuyup bir mana veremeyince, Hızır mutadı vechiyle celallendi: “Çok soru sorulması bana göre değildir. Arifsen anla. Zemzem ve 104 Doğu’da, Zeğ-Zağ ve 114 Batı’dadır. Eğer Doğu’nun ve Batı’nın Rabb’inden, Zülkarneyn gibi, ilmini arttırmasını dilersen, ilim için Doğu’da “Sin”e (Çin’e), Batı’da Antiliyye’ye (Amerika’ya) ilmi aramak üzere gitmek zorunda kalırsın. Eğer, “Rabb’im, ilmini arttırdıklarının sayısını arttır” diye salat edersen , o zaman, iki Doğu ve iki Batı’nın Rabbi, mümin alimleri çoğaltır; onlar kalkıp ayağına gelirler. Onlar, senden, din-i İslam’ı, sen de onlardan, bana merak edip sorduklarının cevabı olan ilmi öğrenmiş olursun.”

Burada, daha önce belirttiğimiz gibi, James Joyce’un kitabındaki, “By The Stream of Zemzem Under Zig-Zag Hill” (Zig-Zag Tepesi’nin Altından Akan Zemzem Suyu İle) sözünü tekrar anımsayalım. Hızır Tezkiresi’ne kaldığımız yerden devam ediyoruz:

“İnsanlık, “Ehl-i Kehf”in mağarada zaman aşırttığı yıl (300 Güneş yılı) kadar sonra, kevni ilimlerin tamamını öğrenecektir. Daha sonra, ilim kalkacaktır. Kıyamet ise, cahillerin üzerinde kopar. Her yıl için, bir alim, “Rakim” ehlinin mağarasında kuluçkada gibidir. Bir alim, insanlığa; 300 alim Kainat’a yeter. O 300 alimden başka, “dokuzu”, “309” (Kehf mağarasında geçen 309 Ay yılı) olup, “310”uncusu, “Mehdi Resul”e yetişir. “311”incisi, “Resulullah İsa”ya yetişir. İsa, “Deccal”e yetişir. Deccal ise, bir adım önünde olan “312”inci “bana” yetişir. Ben, o zaman, “El-Alim” Hakk’a ve tüm alimlerin hem başı, hem de sonu olan “Resulullah Muhammed”e erişirim. Böylece, “313 mürselin” tamamlanır.”

“Onlar ilme azmedip, ilmi Allah’tan istemeyi akıl edecek kadar alimliğe layık akılda olanlardı. Resulullah Musa ilmi benden istemekle yanıldı, ilimsiz kaldı ve onu azarladım. Çünkü, ben ilmimi “Allah katından” istedim, aldım. O da, Rabb’inden isteyip almalıydı.”

“Resulullah İsa, insan olarak ilimsizdi, başaramadı. Kitabı, Resulullah Musa’nınki gibi muharref oldu. Aynı zamanda, “Ruh-ül Kudüs” vasfı onun alim olmasını gerektirdiğinden, göğe alındı, ilim verildi. İkinci gelişinde, ilmi ile amel edilecek. O, bu haliyle “yarı alim” sayıldı.”

“Resulullah Muhammed, Mir’aç’a ümmi gidip, Rabb’in katından alimlik istedi, aldı. Bu nedenle, Resulullah Muhammed’in ümmetinden bir alim, bir Yahudi peygamber ile “eşdeğer” sayılmıştır. Hazreti Muhammed’in ümmetinden ilim ehli olanlar, alimler, Resul’e uyarak, İslam’ın tüm kaidelerini yaşayarak takva elbisesini çıkarmamak üzere giydiklerinden, onlar, din-i mübini yaşatacak olan önderlerdir. Bu önderler, adalet-i ilahiyi tesis etmek üzere sorumluluk yüklenmişlerdir. Alimlik payesini kazanmak kolay değildir. O payeyi kazananlar, Yahudiler’in “peygamberlik mertebesine” erişmiş sayılırlar. O zaman, onların yüklendikleri sorumlulukları da yüklenmeleri gerekir. Asr-ı Saadet’ten günümüze kadar gelen Muhammed ümmeti, bu din-i mübini, alimler sayesinde öğrenmişlerdir. Onun için, İslam alimlerinin yüklendiği sorumluluk çok ağırdır. Bu yükü hakkıyla yerine getirebilmek için, onların, Peygamberimiz gibi, İslam’ın bütün prensiplerini yaşamaları ve mücadele etmeleri şarttır. Bundan dolayı, Peygamberimiz, “Alimler peygamberlerin varisleridir. Benim ümmetimin alimleri, İsrailoğulları’nın peygamberleri mertebesindedir” buyurmuştur. Önderimiz, Allah Resulu olduğuna göre, kötülüklerin kalkması, güzelliğin her şeye hakim olması için ahad etmemiz şarttır.”

Kur’an’ın bir bilim kitabı olduğu, Ra’d Suresi’nin 37. ayetinde açıkça bildirilmiştir:

“Ve işte biz onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra nefsinin arzularına uyarsan, artık sen Allah’tan ne bir veli, ne de bir koruyucu bekleme.”

Kur’an’ı en iyi alimlerin anlayacağı da, Ankebut Suresi’nin 43. ayetinde belirtilmiştir

“Biz misalleri tüm insanlar için veriyoruz. Buna rağmen, onda olana ancak alimler akıl erdirirler.”

Alimlerin Kur’an’ı okuması, Kur’an’ın içerdiği “misallerin” okunması, anlaşılması anlamındadır. Çünkü, Kur’an’ın en güçlü ve gizli okunuş biçimi, bu misallerin yorumlanmasıdır.

Ankebut Suresi’nin 47. ayetinde ise, Al-i İmran Suresi’nin 114. ayetinde bildirilen, “sonradan Müslüman olanlar” bir daha zikrediliyor:

“Kur’an’ı, önceki kitapları indirdiğimiz gibi indirdik. Kendilerine kitap verdiğimiz kimselerin inandığı gibi, “ötekilerden” de inananlar var. Ayetlerimizi, yalnızca ateistler inkar ederler.”

Bu ayetteki “ötekiler” sözünden, sonradan Müslüman olanların kastedildiğini anlıyoruz. Bu kapsamda, en başta, tabii ki “Batı-114 Cemaati”, yani Batılı Müslüman bilim adamlarının oluşturduğu “Zig-Zag Grubu” bulunmaktadır.
 
DOĞU-104” VE “BATI-114” ZİG-ZAG CEMAATLERİ
Yazarımız Aiberg, “Doğu-104” ve “Batı-114” Zig-Zag Cemaatleri”ni şöyle tanımlıyor:

“Zig-Zag Grubu, gizliliğe önem vermekle beraber, onun temsil ettiği 60 milyonluk kitle, apaçık Batı yarımkürede yer almakta, Zig-Zag, Sieg-Saga ve KMA mektupları ile bu 60 milyonluk topluluğu 600 milyona çıkarmaya, akıl ve bilim yoluyla İslam’a çekmeye çalşımaktadır. Zig-Zag’ın oluşumu, Kıyamet’in ortanca alametlerinden biri olarak bildirilmiştir. Teorik-kozmolojik bilimle imana gelerek Müslüman olan Batılılar’dan oluşan Zig-Zag ile, Güneş’in “Batı’dan doğuşu” gerçekleşmektedir. İslam’ın Güneş’i, Bağdadi’nin de Hızır Tezkiresi’nde belirttiği gibi, şimdilik 60 milyonu kapsamak üzere artık Batı’dan doğmaya hazır. Ayetlerde bildirildiği gibi, “Allah, Batı’nın ve Doğu’nun Rabbi’dir”. Al-i İmran Suresi’nde belirtilen her iki Müslüman grup (Doğu-104 ve Batı-114 Cemaatleri) bu şifredendir. Doğu-104 Cemaati, “taklidi” imanlarını “tahkiki” imana çevirecek olan müminler; Batı-114 Cemaati ise, zaten bunu yapmış olanlardır. Güneş’in Batı’dan doğmasının sosyolojik sırrı budur. Böylece, Doğu-104 ve Batı-114 Cemaatleri’nin birleşmesiyle, ortak meyva “Mehdi” ortaya çıkacaktır.

Hazreti Mehdi’nin ortaya çıkış amacı, Müslüman’ı, Müslümanlar’dan (daha doğrusu, süfyanistlarden) korumaktır. Doğu’da, ruhbanların, fukuhaların ardından giden atalarının tersine, ulema peşinden giden Doğu-104 Cemaati (Mehdistler) ile Batı’da onların hemdaşları olan Batı-114 Cemaati birleşecek, sofu süfyanistlerin Güneş’ini birlikte batıracaklardır. Güneş, Batı’dan doğacak, böylece Hakk, batıla galip gelecektir. Bu yeni dönemin Asr-ı Saadet’i, bilim, adalet ve refah üzerine kurulacak; mezhepler kaldırılacak; Sünnetullah (Allah Yolu) Müslümanlığı ihdas edilecek; kanlı savaşlarla yok edilen cehaletin, yobazlığın yerini, Doğu-104 + Batı-114 Cemaatleri’nin oluşturacağı tek standartlı “İslam” alacaktır. Bu standart şeriat, Dünya’daki tüm insanların Müslümanlığı gerçekleşinceye kadar sürecektir.”
 
Se7eN' Alıntı:
üstad ii yapmışın wallahide biraz ara ara verseydin yaws çok uzun olmuş böle


wallaha benimde dikkatimi çekti kitap gibi okuoku bitmez :rolleyes:

hergün bi sayfasını okucam :p

paylaşım için saol ;)
 
ben tamamını werdım, millet gerisini merak edip basima ususmesin diye, bende okuya okua gidiyorum simdi, we merak ettigim bir cok seye ulastim...

okudum bitirdim, bazi yerleri ekleyememistim ama cokda onemli degil sanirim

wel hasil ne dicemi bilemiyorum arkadaslar, kafam allak bullak
 
Biraz uzun olmuş ama kopyaladım mutlaka okucam. Sen bişeyler bulmuşsun madem öyle bizi de aydınlatır bu küçük çaptaki eser :) teşekkürler ifrit...
 
eline koluna sağlık bu tür bilgiler verilmesi çok iyi oluyor bu zamanda.insanları bütür konular hakkında bilgilendirme gereği duyduğun için teşk..
 
kardes hepsini okumaya calişiyorum şu an 4.sayfaya geldim manyak şeyler bunlar ya..abi bunlar bilim kurgunun da ötesi yani.insanın inanası gelmiyor..Vallaha uçurur insanı bunlar cumadan geliim devame etcem okumaya paylaşım için saol kardeş..
 
zig zag

kardeş zaman gezmenleri diye bi kitap var ben orda okumuştum zig zag öğretisini..
saol sende yazmışsın buraya...
o kitabı bulamadım sonra....zaten çok ağır bi kitaptı....
zig zag group kimdir abi sen biliyomusun kim bunlar??
 
Daha geçenlerde bu kitabın yazarı Hasan Von Ayberg Emniyet tarafından sahtekarlık ve dolandırıcılık suçundan içeriye alınmış ve bu nev-i şahsına münhasır zat-ı muhteremin hafif kafadan kopuk olduğu anlaşılmıştır.Mahkemesi ve tutukluluk hali devam etmektedir saygılar.
 
ifrit' Alıntı:
ne diyeceklerdi başka, aa çok mantıklı mı? anlamadıklarına saçma derler zaten
iiiki konuna cevap yazmışssın yoksa görmeyecektiim.... en kısa zamanda hepsini okucaam inşallah...
 
Geri
Üst