Zeytindağı-inceleme

o.baba1

New member
ÖZEL BİR ÇALIŞMA BAŞKA BİR YERDE BULAMASSINIZ:clap

KİTABIN ADI: ZEYTİNDAĞI
YAZARIN ADI: FALİH RIFKI ATAY
KİTABIN KONUSU: Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde içine düştüğü durumu ortaya koymaktadır.
KİTABIN ANAFİKRİ: Anafikir olarak; vatan için bir şeyler yapmak gerektiğinde, birer komutan olarak ilk önce fikir ve sanat adamı olmalıyız.

YAZARIN HAYATI:
1894 yılında İstanbul'da doğdu. Fıkra, makale, gezi türlerindeki gazete yazılarıyla ve özellikle Atatürk'ü yakından tanıtan anılarıyla ün kazanan Falih Rıfkı Atay, Kovacılar semtindeki Rehberi Tahsil Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra Hüseyin Cahit'in Yalçın müdürlük yaptığı Mercan İdadisi'nde öğrenimini tamamladı. Darülfünunun Edebiyat bölümünü bitirdi. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Erozan ile kendisinden bir ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi Orhon, Falih Rıfkı'nın edebiyat zevkinin gelişmesine yardımcı oldular. İlk Yazıları, Serveti Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında yayımlanan Falih Rıfkı'nın Tecelli(1911) dergisi ile Süleyman Bahri'nin yönettiği Kadın(1912) dergisinde Cenap Sahabettin ile Ahmet Haşim'in eserlerini hatırlatan şiirleri çıktı.

1912'de Tanin gazetesinde düz yazıları yayımlanmaya başladı; İstanbul Mektupları, Edirne mektupları gibi yazıları çıktı. 1913-1914 yıllarında sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili Talat Pasa ile birlikte gittiği Bükreş'ten Tanin gazetesine röportaj yazıları yolladı. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu. I. Dünya Savaşında yedek subay olarak Suriye'ye gitti; 4. Ordu kumandanı Cemal Paşa'nın hususi katipliğini yaptı. Suriye ve Filistin'deki savaş anılarını "Ateş ve Güneş" (1918) kitabında topladı. Cemal Paşa'nın Bahriye nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa müdür yardımcılığına getirildi (1917). Kazım Şinasi Dersan, Necmettin Sadık Sadak, Ali Naci Karacan ile birlikte Aksam Gazetesini çıkarmaya başladı (1918). Bu gazetede Günün Fıkraları başlığıyla sürekli yazılar yazdı. Kurtuluş Savaşını destekleyen etkili yazıları dolayısıyla idam istenerek Kürt Mustafa Divani Harbi'ne verildi. Fakat İnönü Zaferinin kazanılması üzerine Divani Harp tutumunu değiştirdiği için idamdan kurtuldu. Kurtuluş Savaşı sona erdiği sırada İzmir'de Atatürk ile görüşmeğe gelen gazeteciler arasındaydı. Atatürk'ün isteği üzerine İkinci Büyük Millet Meclisi'ne Bolu'dan milletvekili seçildi (1922). Daha sonra uzun yıllar Ankara Milletvekili olarak T.B.M.M.'de bulundu. Hakimiyeti Milliye, Milliyet ve Ulus gazetelerinin başyazarlığını yaptı.

Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeninde görev aldı. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın tutumuna şiddetle karşı çıktı. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik ve İmar Komisyonunda başkanlık yaptı. 1946'da çok partili döneme geçildikten sonra Ulus gazetesinde CHP'nin savunuculuğunu sürdürdü. Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara geçmesinden sonra Dünya Gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu.

Falih Rıfkı Atay, sağlam, atak, çekici, anlatımı ve duru Türkçesiyle Cumhuriyet basınının Encümeninde usta kalemlerinden biriydi. Günlük siyasi olayları ele alan başyazı ve fıkraları yanında Ulus ve Dünya gazetelerinde Pazar günleri yayımladığı haftalık yazılarında çok usta bir deneme ve söyleşi yazarı niteliği gösteriyordu. Gezi ve ani türlerinde Cumhuriyet döneminin çok ilginç ürünlerini verdi.

Eserleri
"Eski Saat" (1933), "Niçin Kurtulmamak?" (1953), "Çile" (1955), "inanç" (1965), "Kurtuluş" (1966), "Pazar" "Konuşmaları" (1966), "Bayrak" (1970), "Ateş ve Güneş" (1918), "Atatürk'ün Bana Anlattıkları" (1955), "Mustafa Kemal'in Mütareke defteri" (1955), "Çankaya" (1961), "Batış Yılları" (1963), "Atatürk'ün Hatıraları" ; "1914-19" (1965), "Atatürk Ne idi?" (1968), "Faşist Roma", "Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya" (1930), "Deniz Aşırı" (1931), "Yeni Rusya" (1931), "Moskova-Roma" (1932), "Bizim Akdeniz" (1934), "Taymış Kıyıları" (1934), "Tuna Kıyıları" (1938), "Hint" (1944), "Yolcu Defteri" (1946), "Atatürkçülük Nedir?" (1966), "Roman" (1932).

ROMANDA YAPI

1.ŞAHIS KADROSU

Falih Rıfkı: Aynı zamanda kitabın yazarı da olan şahıs kitabı kendi hayatından alıntılarla yazmıştır.Yazarımız yedek subay olarak orduda yer almaktadır.Genç ve İttihatçı bir kişiliğe sahiptir.Fakat Enver,Talat ve Cemal Paşaları tanıyınca İttihat ve Terakki hakkındaki fikirleri değişir.

Mustafa Kemal: F. Rıfkı, yaşarken çok yakınında bulunduğu, sonsuz iyiliklerini gördüğü Atatürk’ü aşırı hayranlıkla anlatan bir yazıcıdır. 1938’den sonra da, Atatürk’ten bahseden birçok yazı ve eserleri çıkmıştır.

Cemal Paşa: Biraz gururlu ise de yine de sade ve sevimli olan Cemal Paşa’nın çizgileri kırışık, sakalları kırdır. İşinde sert bir profil çizen Cemal Paşa normalde güler yüzlüdür.

Talat Bey: İşte aldatıcı, politikada hızlı çevre yapabilen, şark ahlakınca faziletinde şüphe edilmez bir şeftir. Talat Bey, meşrutiyetin pek çok adamı gibi bir şarklı, üstünde Tanzimat cilası bile olmayan bir şarklıdır.

Enver Paşa: Bıyıklı ve Alman hayranıdır. Yazara göre Enver’le müslüman ortaçağı, bütün yeşilliği ile devam edecektir.


2. MEKAN: Olaylar genellikle Garp Cephesinde ve Şam'da vuku bulmaktadır.

3. ZAMAN: Kitapta Osmanlı saltanatının son günlerinden Türkiye Cumhuriyetinin ilk günlerine kadarki bir zaman dilimi anlatılmaktadır.

4. DİL VE ÜSLUP: Yeni nesrin ustalarından olan F. Rıfkı Atay Genç Kalemlerin sade Türkçeciliği güzelliğe ulaştıranlardandır. Cenap Şahabeddin’den aldığı çeşitli cümle kuruluşu tarzlarını, yenilikler katarak ve Türkçe kelimelerle sürdürmüştür. Çeşitli zamanlı ve bol fiiller kullanarak, devrik cümleye gitmeksizin cümlelerini tek sesli olmaktan kurtarmıştır.
İyi bildiği Osmanlıca sözlere, Türkçe karşılıklar bularak üslubunu zenginleştirmeyi başarmıştır.
Falih Rıfkı’nın gücü, daha çok yazı ve kitap Türkçesinde görülür. Söyleşmeleri yazıya geçirirken aynı ustalığı göstermez. Yani hikaye veya tiyatro diliyle değil fikir Türkçesiyle yazmaktadır. Kelime veya zeka oyunlarıyla donanmış ve sık sık nükte ile kesilip bağlanan bu nesrin mizah tarafı yok gibidir.
Falih Rıfkı’ya göre: ‘yaşamak için nasıl yemek lazımsa yazmak ve taze kalabilmek için de okumak şarttır. Üslup, yaşayan bir şey karakteri taşımalı yani donmamalı, durmamalıdır.’
Önce servet-i Fünun havasında ve Cenap’ın süslü diliyle yazmaya başlamış olan F. Rıfkı, daha sonra Y. Kemal’in etkisiyle fikre yöneldiğini anlatmaktadır.
Türkçeciliğin öncülerinden olan yazar son yıllarında bazı çevrelerin aşırı ‘ayıklamacı ve uydurucu’ tutumunu ‘dil ırkçılığı’ diye yermek zorunda kalmıştır. Türkçe’nin zevkine ve doğru kullanışına önem verilmesini isteyen Falih Rıfkı, bütün yazılarında canlı, sevimli, manalı, zengin üslup Türkçesini yakalamıştır.

KİTABIN ÖZETİ :
Kitabın ismi; Cemal Paşa’nın karargahının (4. Karargah) bulunduğu Kudüs’e yakın bir dağın isminden gelmektedir.
Birinci Dünya Harbi patlak verdiğinde Falih Rıfkı yedek subay olarak orduya alınır ve Cemal Paşa’nın karargahına tayin olur. Cemal Paşa ile ilişkileri de burada gelişir.
Kitabın ilk kısımlarında İttihat ve Terakki’den söz edilmiştir. İttihat ve Terakki içerisinde Cemal Paşa, Talat Paşa ve Enver Paşa en önemli simalardır. Cemal Paşa yenilikçiliği ile tanınmaktadır. Enver ve Talat Paşa’lar ise muhafazakar bir kişilik sergilemektedir. Enver Paşa’nın Turancılık fikirleri güçlüdür. Falih Rıfkı, Enver Paşa’nın bu fikirlerini benimsememekte ve Enver Paşa’yı diktatör olarak nitelemektedir. Türkiye’nin kurtuluşunun Enver Paşa gibilerden kurtulmakla mümkün olduğu düşüncesindedir. İttihat ve Terakki kendi içerisinde bölünmüş bir yapı sergilemektedir. Bir birlik ve beraberlik söz konusu değildir. Her liderin bir grubu vardır. Falih Rıfkı da Cemal Paşanın adamı damgasını taşımaktadır. Falih Rıfkı, İttihat ve Terakkinin bu yönünü yani fikir birliğinin bulunmayışını eleştirmektedir. Çünkü yaşanılan buhrandan kurtuluş ancak birlik ve beraberlikle mümkündür. Buna rağmen bilinçsiz yaklaşımlar, kişisel hesaplaşmalar İttihat ve Terakkiyi kendi kendisiyle uğraşan bir duruma düşürmüştür.
Falih Rıfkı, Cemal Paşa ile beraber çalışmaya başladıktan sonra, olayları daha açık ve net bir şekilde görebilmektedir. Bir dönem, bir İmparatorluk yok olmaktadır. Yazar bunu sezinleyebilmektedir. Suriye, Filistin ve Hicaz’da yaşamış oldukları bir devrin çöküşünü gözler önüne sermektedir.
Falih Rıfkı Osmanlı’nın bir kukla devlet olduğunu söylemektedir. Örneğin şöyle bir olay anlatılmakta; “Mahmut Şevket Paşa’yı öldüren Kavaklı Mustafa, memleketten kaçmaya muvaffak olmuştu. Bir Rus vapuruna binmişti. Fakat Osmanlının Rus sancağı taşıyan bir vapurdan bir kişiyi almaya hakkı yoktu. Bunun üzerine bir Osmanlı hükümeti görevlisi, Kavaklı Mustafa’yı gemiden kaçırır ve boğdurur. Bu olayı haber alan Ruslar, Kavaklı Mustafa’yı kaçıran zatı görevden aldırır ve bundan böyle devlet hizmetinde kullanılmamasını isterler ve istedikleri de olur.”
Osmanlı, ümmetçilik fikri sebebiyle neredeyse üç kıtada egemen olmuştu. Bu coğrafyanın büyük bir kısmını Arapların yaşadıkları ülkeler kapsamaktaydı. Kudüs, Şam, Filistin, Hicaz gibi. Osmanlı sadece coğrafyada büyüyebilmişti. Çünkü, bu kazanılan toprakların hiçbirinin kültürlerine, dillerine, ticaretlerine ve maddiyatlarına egemen olunamamıştı. Hatta Osmanlı, Arapları Türkleştireceğine oradaki Türkler Araplaşmıştı.
“Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık.”
Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer, medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu içlerine kadar gireceğine şüphe yoktu. Osmanlı Emperyalizmi şu ana fikir üstünde kurulmuş bir hayal idi. “ Türk milleti kendi başına devlet yapamaz! “
Osmanlı, Arap topraklarını alarak oraları bir bakıma imar ediyordu. Çünkü, Arap şeyhleri arasındaki kanlı savaşlar sonucunda Arap halkı mağdur oluyor ve maddi olarak da çöküntüye uğruyordu. Osmanlı geldiğinde ise bu şeyhleri uzlaştırıp sükuneti sağlıyor ve onlara belirli imtiyazlar veriyordu. Bir bakıma Osmanlı onlar için bir kurtuluş gibiydi. Buna rağmen Osmanlının güçsüz duruma düşmesini fırsat bilip hemen İngilizlerle, Fransızlarla anlaşmışlar ve Osmanlı’ yı arkadan vurmuşlardır. Osmanlı’ ya karşı görünüşte bağımlı olan Araplar her zaman kendi halifeliklerini istiyordu. Müslüman Araplar arasında Arap Halifeliği hükümeti peşinde olanlar vardı ve 1. Dünya savaşı çıktığında bu düşüncelerini gerçekleştirmek için ve İngilizlerin vereceklerini vaadettikleri imtiyazlardan dolayı Osmanlı’ ya ihanet etmişlerdi.
Osmanlının Araplara vermiş olduğu haklar, onların küçük bir anlaşmazlıkta bile isyan etmelerini sağlıyordu. Cemal Paşa zamanında çıkmış olan bir kanun ile komutanlara eğer vatan müdafaası için zaruri görülürse idam hükümlerini yerine getirmesi yetkisi verilmişti. Yani isyanlar artık kanla bastırılıyordu.
Cemal Paşanın bir amacı da Suriye’ yi Osmanlılaştırmaktır. Bu düşüncesini gerçekleştirmek için Suriye’ de modern okullar açtırmıştır. Bunun yanında bir de hicret eden Ermenileri, Suriye içlerine dağıtarak güçlenen Araplılığa karşı bir teminat olarak kullanıyordu. Hatta Ermenileri güçlendirmek için ev ve toprak bile verilmiştir.
Falih Rıfkı Atay, Arapları anlatırken din sömürüsü konusuna da değinmiştir. Falih Rıfkı’ ya göre din sömürüsü bütün dinler için geçerlidir. “Medine dini mallaştırmış ve maddeleştirmiş bir Asya pazarıdır. Kudüs dini oyunlaştırmış bir Garp tiyatrosudur”. Araplar çok fakirdir. Kendi ülkelerinde; ata topraklarında hizmetçi konumuna düşmüşlerdir. Filistin ikiye ayrılmıştır. Eski Filistin Arapların,yani hizmetçilerin; yeni Filistin ise tüm güzelliği ve ihtişamıyla Yahudilerin. Din satışa sunulmaktadır. Hac dönemlerinde Araplar da Yahudiler de büyük kazanç elde etmek peşindedir.
Osmanlı Devletinin Almanlarla beraber savaşa girmesinin en büyük nedeni İttihat ve Terakki yöneticilerinden Enver Paşa’ nın Alman hayranı olmasından kaynaklanıyordu.
Birinci Dünya harbi sonucunda Tuna yukarısındaki iki İmparatorluk, Akdeniz kıyısındaki bir İmparatorluk ve Tuna kenarındaki bir krallık devrilmek üzereydi.
Suriye ve Filistin’ de Almanların durduramadığı İngiliz seli yine bir Türk, fakat bu sefer öz bir kumandan, Mustafa Kemal tarafından Halep aşağısında tutulmuştur. Mustafa Kemal’ in orada seçtiği savunma hattı, Milli Misak’ taki Türkiye sınırıdır.
Cemal Paşa’ nın yerine, Suriye’ de silahlı kuvvetlerin başına geçen Alman Fon Falkenhein bozgunu durduramadı ve Kudüs İngilizlerin eline geçti.
Artık yalnız Anadolu ve İstanbul düşünülür. İmparatorluğa ve onun rüyalarına “Allahaısmarladık! “ denir.
Artık Şam’ dan ayrılmak zamanı gelmiştir. Cemal Paşa İstanbul’ da istifa edecektir.
Cemal Paşa harap Anadolu topraklarını gördükçe
- “Keşke vazifem buralarda olsaydı, keşke o altın sağanağı ve enerji fırtınası, bu durgun, boş ve terkedilmiş vatan parçası üstünden geçseydi. Anadolu hepimize hınç ve güvensizlikle bakıyordu. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya şimdi kendimiz pişmanlığımızı getiriyoruz. Kumar oynadık ve kaybettik” diye düşünmektedir.
Cemal Paşaya sorulan:
-Paşam bu harbe niçin girdik? sorusuna cevap ilginçtir.
-Aylık vermemek için! Hazine tamtakırdı. Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli, ya öbür tarafla birleşmeli idik.
İlim, İhtisas ve tecrübe sahibi Mustafa Kemal, vatan ve istiklal düşüncesiyle milletin nesi var nesi yoksa yüzde kırkını vatan savunması için vermesi gerektiği düşüncesindedir.
Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan... hepsi böyle ödenmiştir.
Mustafa Kemal büyük harbe girmek karşıtı idi: çünkü O kafa ve sanat adamı idi.
Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı : çünkü O vatan adamı idi.
İşte bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz.


DEĞERLENDİRME:

Zeytindağı hakkında çıkan birkaç eleştiri:
‘… Zeytindağı’nı seve seve okudum. Zaten başladıktan sonra bırakmak kabil değil. Bence bu yeni kitabında F. Rıfkı’nın üslubu, öbür kitaplarından daha göz kamaştırıcıdır ve zannedersem en güzel haline vasıl olmuştur. Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar kuvvetli image’ler yapılabileceğine sağlam bir delildir.’ NURULLAH ATAÇ

‘…F. Rıfkı’nın son eseri Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hadiselerinden birini teşkil etti. F. Rıfkı’nın bize hatırlattığı devir, Türk milletinin geçirdiği ve geçirebileceği felaket devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok bezginlik verenidir. Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekası bu devir üstüne berrak bir aydınlık gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip tekrar bakmak arzu ve cesaretini kendimizde bulamayacaktık.’ YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU


‘…Eğer muharrir, yalnız edebi ölçülerle eser vermeyi itiyat edinmiş bir insan olsaydı, bu hükmümüzün arkasından şuna benzer izah cümleleri getirmemiz lazım gelirdi: çünkü Zeytindağı F. Rıfkı’nın en ziyade olgunluk gösterdiği kitaptır.’

‘Çünkü Falih Rıfkı’nın lisan ve tekniğini bu kitabın mevzuunda en verimli bir toprağı bulmuş kadar gelişmiş görüyorum. Çünkü F. Rıfkı, kaleminin şahsiyetini en ziyade bu eserde tamamlamıştır.’

‘İnkılap Türkiyesinin laik gençliği, Zeytindağı’ndaki bu yazıları lezzetle okuyacaktır. Onlarda , - mütemadi- laikliğin şimdilik yalnız başlarına duran, ilerde ise yine en güzelleri diye kaydedilecek olan numunelerini bulacaktır.’ BURHAN ASAF BELGE

‘… Gençlere kitap, mekteplere kıraat, milli edebiyata numune… işte; bu kitap, o kadar çok beklenen ve o kadar çok aranan hayati ihtiyaçlara tek başına cevap vermek kudretine haizdir.
Ne kadar muhteşem; kimsenin dudağını bükmeye hakkı olamaz. Halep ordaysa arşın buradadır…
Bu kitabı okumak adeta bir borçtur ve bir vazifedir. BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Cumhuriyetten sonra seyahat edebiyatında en önemli imza Falih Rıfkı’dır. Onun en büyük meziyetlerinden birisi edebiyatı yeni hayatın dili yapmış olmasıdır. O, edebiyatta süsten, sanattan, hatta düpedüz edebiyattan nefret eder. Edebiyat mutlaka herhangi bir hayat hamlesinin ifadesi olmalıdır, fikirden ve siyasetten kolay kolay ayrılmaz. Falih Rıfkı’nın eserleri işte böyledir. Onların birçoğu yeni Türk hamlesinin ifadesidir. Bir fikir ve gaye eseri kelimelerin şiiriyle uğraşamaz. Bundan dolayıdır ki Falih Rıfkı’nın eserlerinde üslup bütün eski süslerden sıyrılmış, canlı ve sağlam bir hale gelmiştir.
 

aliefecan

Banned
Teşekkürler.Eline sağlık güzel bir çalışma.Başka romanların incelenmesi varsa( internette olanlardan değilde akademik düzeyde olan) burda bizlerle paylaşırsan sevinirim :)
 

HTML

Üst