Zekâtını vermeyenlere ibrettir Sâlebe'nin servet hırsı!

-HaKiKaT-

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
10,386
Reaction score
0
Puanları
0
Zekâtını vermeyenlere Sâlebe'den ibret dersi!

gayretullaha-1.jpg


Tefsirlerde genişçe anlatılan mesaj yüklü bu hadiseyi özetleyerek tefekkürlerinize takdim ediyor, olayı değerlendiren herkesin kendine ait bir ders çıkaracağını düşünüyorum.

Medine halkından Sâlebe, çok mala sahip olmak istiyordu. Ama hakkında hayırlısı çok mal mıydı onu hiç düşünmüyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (sas)'e müracaat ederek zengin olması için dua etmesini istemiş, hatta sonuncu müracaatında da yemin ederek demişti ki: "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, istediğim serveti verirse yoksullara da çokça yardımda bulunacak, onların da ihtiyaçlarını karşılayacağım!.."

Bu kadar ısrardan sonra Efendimiz istediği duayı yapmış; "Sâlebe'yi istediğine kavuştur ya Rab!" diye niyazda bulunmuştu.

Bundan sonra Sâlebe'nin sahip olduğu koyun sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki, 'cami güvercini' denen Sâlebe, artık vakit namazlarını bırak, cumalara dahi gelemiyor, çölün derinliklerinde sürüsünün arkasında sürünüp gidiyordu. Efendimiz, camiden çıkmayan Sâlebe'yi hiç göremez olunca:

- Yazık oldu Sâlebe'ye. Keşke hakkında hayırlı olanı isteseydi!.. diye hayıflanıyordu. İşte bu sıralarda zekât âyeti nazil oldu. İmkân sahibi zenginlere görevliler gönderildi. Zekâtlarını toplayıp hazineye getirecekler, oradan da ihtiyaç sahibi fakirlere dağıtacaklardı. Sâlebe'ye giden görevliler de durumu anlattılar.

- Gelen ayetler, zenginlerin zekât vermelerini emrediyor. Sen de zengin olduğundan zekât vermen gerekiyor, bunun için geldik, dediler. Buna beklenmedik tepki gösteren Sâlebe:

- "Bu çölde malın peşinde koşup kazanan benim, hiç ilginiz olmadığı halde hisse isteyen sizsiniz. Bu sizin istediğiniz şey haraçtan başka bir şey değildir!.." diyerek zekât memurlarını azarlayıp eli boş çevirdi. Sâlebe'nin bu tutumunu duyan Resulullah (sas) Hazretleri:

- Yazık oldu Sâlebe'ye, keşke mutlaka zengin olmayı değil de hakkında hayırlı olanı isteseydi, diyerek üzüntülerini bir daha izhâr etti. Bu olay üzerine Tevbe Sûresi'ndeki münafıkları anlatan âyetler nazil oldu:

- Münafıklardan bazıları da, mal mülk verip zengin ettiği takdirde yoksula yardım edeceklerine Allah'a söz verirler de, istedikleri mala kavuştuklarında cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler!.. (76. ayet)

Ayet-i kerime, verdiği sözünde durmayan Sâlebe'nin münafıklar sınıfına kaydığını işaretliyordu. Bunu anlayan akrabaları, gidip ona derhal malının zekâtını vermesini, yoksa münafıklardan biri olarak damgalanacağını hatırlattılar. Yakınlarının zorlaması üzerine zekâtını alıp Resulullah'a gelen Sâlebe, yoksulun hakkını getirdiğini söyledi ise de Resulullah (sas) Hazretleri,: "Bu sizin yaptığınız, haraççılıktan başka bir şey değildir!" diyen Sâlebe'ye üzüntülü bir eda ile,:

"- Senin yardımını alamam artık Sâlebe. Allah Celle ve Âlâ men etti!.. karşılığını verdi. Resulullah (sas)'ın vefatından sonra Hazreti Ebû Bekir'e müracaat eden Sâlebe, sırasıyla Hazreti Ömer ve Osman'a da müracaat ettiyse de hepsi de,:

'- Resulullah'ın kabul etmediğini bize mi kabul ettirmek istiyorsun?' şeklinde karşılık verdiler. Hazreti Osman (ra) zamanında hasta yatağında son anlarını yaşadığı sıralarda kulaklarında Resulullah'ın ilk ikazları yankılanıyordu:

- Sâlebe! Çok malın sorumluluğu vardır. Yerine getirmezsen hakkında hayırlı olmaz. Mutlaka zengin olmayı değil, hakkında hayırlı olanı iste!.. Ama artık vakit çok geçmişti. Sâlebe, zamanında mükellefiyetini yerine getirmeyen zenginlere ibret örneği veriyordu bu tutumuyla.

AHMED ŞAHİN
Zaman
23 Eylül 2008, Salı
 
Bu hadiseyi ömer döngeloğlu hocanın anlatımıyla dinlemişteim cidden çok etkileyici bir durum.
 
Fazla mal göz çıkarmaz düşüncesindekiler ile zekatı önemsemeyen zengin müslümanlar bu olayı hep hatırlasa keşke..

eline sağlık. çok hoş olmuş..
 
Zekâtını vermeyenlere ibrettir Sâlebe'nin servet hırsı!



Medine halkından Sâlebe, cami kuşu denecek derecede sofu bir insandı. Tüm namazlarını camide kılar, tek başına kılmaya pek razı olmazdı. Ne var ki bir ara kafayı zengin olmaya taktı.
Mutlaka zengin olacaktı. Hayırlısı zengin olması mıydı değil miydi, hiç düşünmüyor, ille de köşeyi dönmeyi istiyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (sas)'e müracaat ederek zengin olması için dua etmesini istemiş, hatta sonuncusunda da yemin ederek demişti ki: Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki; zengin olursam yoksullara fazlasıyla yardımda bulunacağım!.. Bu söz ve ısrar sebebiyle Efendimiz de istediği duayı yapmış,

- Sâlebe'ye istediği malı ver ya Rab! diye niyazda bulunmuştu. Bundan sonra koyun alan Sâlebe'nin sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki; cami kuşu Sâlebe, artık vakit namazlarını bırak cumalara dahi camiye gelemiyor, çölde sürüsünün arkasında sürünüp gidiyordu. Efendimiz, zaman zaman Sâlebe'yi soruyor, 'Çölde koyunlarının peşindedir. Onun için camide görünmüyor.' dediklerinde,

- Yazık oldu Sâlebe'ye! diye hayıflanıyordu. İşte bu sıralarda Tevbe Sûresi'ndeki zekât âyeti nazil oldu.

Efendimiz, imkân sahibi zenginlere memurlar gönderdi. Zekâtlarını toplayıp hazineye getirecekler, oradan da ihtiyaç sahibi fakirlere dağıtılacaktı. Sâlebe'ye de uğrayan memurlar, onu çölde koyunlarının peşinde bularak yeni durumu anlattılar.

- Gelen ayetler, malı çok olanın kırkta birini zekât vermesi gerektiğini bildirdi. Senin de zekât vermen gerekiyor! deyince öfkelenen Sâlebe,

- "Bu sıcak çölde çalışıp kazanan benim, size ne oluyor ki, gelip benim malımın kırkta birini istiyorsunuz. Bu sizin istediğiniz haraçtan başka bir şey değildir." diyerek, zekât memurlarını eli boş çevirdi. İşte Sâlebe'nin bu davranışından sonra gelen ayetlerde deniyordu ki:

- Münafıklardan bazıları da, mal mülk verip zengin ettiği takdirde fakir fukaraya yardım edeceklerine dair söz verirler, ne zaman ki Allah onlara istekleri malı verir zengin olurlar; o zaman Allah'a verdikleri sözü unuturlar, cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler... (Tevbe Sûresi, âyet 76) Hülasat'ülbeyan'a bakılabilir.

Mealini arz ettiğim bu âyet-i kerime Sâlebe'nin münafıklar sınıfına kaydığını işaretliyordu. Bunu anlayan akrabası, gidip ona derhal malının sadaka ve zekâtını vermesini, yoksa gelen âyetle, münafıklardan biri olarak damgalanmış olacağı ikazında bulundu. Akrabasının bu zorlaması üzerine gelen Sâlebe, zekâtını vermek istediğini söylediyse de Resulullah (sas) üzüntülü bir eda ile,

- Senin zekâtını alamam artık Sâlebe. Allah (celle ve alâ) men etti!.. cevabıyla karşılaştı. Eskinin cami kuşu Sâlebe'si için bu, dehşetli bir sonuçtu. Resulullah (sas) âhireti teşrif ettikten sonra Hazreti Ebû Bekir'e müracaat eden Sâlebe, sırasıyla Hazreti Ömer ve Osman'a da müracaat ettiyse de hepsi de, "Resulullah'ın kabul etmediğini biz nasıl kabul edebiliriz?" şeklinde karşılık verdiler. Hazreti Osman zamanında son anlarını yaşadığı sıralarda Sâlebe'nin kulaklarında Resulullah'ın ilk ikâzları yankılanıyordu:

- "Sâlebe, şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamayacağın çok maldan hayırlıdır!" Ama iş işten geçmişti artık. Sâlebe, zekâtını vermeyenlerin ibret alacağı kötü bir örnek vererek gidiyordu ahirete... Cami kuşu diye söylenen Sâlebe nerede, zekâtını vermekten imtina edecek kadar mal hırsına kapılmış olarak giden Sâlebe nerede. Demek ki insan, servetin de hayırlısını dilemeli, gereğini yerine getireceksem ver ya Rabbi demelidir.




http://www.habervaktim.com/yazar/17548/zekatini_vermeyenlere_ibrettir_salebenin_servet_hirsi.html
 
Ahmet Şahin hocadan Allah razı olsun yine güzel bir konuya dikkat çekmiş.
 
Peygambere 'Çok zengin olmak istiyorum' diyen Salebe_____

Peygambere 'Çok zengin olmak istiyorum' diyen Salebe


Yazık oldu Sâlebe'ye!..



Şükrünü eda ettiğimiz az mal, şükrünü eda edemediğimiz çok maldan daha hayırlıdır!..
Peygamber Efendimiz zamanında yaşayan Sâlebe isminde bir Müslüman şahıs, Efendimiz'e gelip, "Çok zengin olmak istiyorum." demiş. "Ne olur, ya Resulallah, bana dua et..." Efendimiz ona, işte böyle söylemiş: "Şükrünü eda ettiğimiz az mal, şükrünü eda edemediğimiz çok maldan daha hayırlıdır."

Fakat Sâlebe, zengin olmak ve servetiyle İslam'a hizmet etmek konusunda ısrarcıydı. "Eğer Allah, istediğim serveti verirse yoksullara yardım edeceğim." demiş. Bu şekilde Peygamber Efendimiz'e üç defa gelerek kendisine zengin olması için dua etmesini söylemiş. En sonunda Peygamberimiz, "Allah'ım, Sâlebe'yi zengin et!" diye dua etmiş.

Ve bir gün Sâlebe zengin olmuş... Koyun sürüleri o kadar çoğalmış o kadar çoğalmış ki, Sâlebe, namazdan, mescitten, Peygamberimiz'den uzaklaşmış... Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: "Yazık oldu Sâlebe'ye... Keşke hakkında hayırlı olanı isteseydi!.."

Zekât emri nazil olunca Sâlebe zekâtını vermemiş. "Çalışıp kazanan benim, hisse isteyen sizsiniz!" demiş... Bunu duyan Efendimiz, "Yazık oldu Sâlebe'ye!" demiş... Böylece Sâlebe, eceli gelince ölüyor.

Sâlebe, çok mal edindi amma, şükrünü eda edemedi. Ayrıca zenginliği, ibadetine mani oldu. Dünyada zengin olmanın telaşıyla, ateşiyle çırpındı... Amma bu hal, ahiretini kurtardı mı?..

Elbette fakir olmayı değil, zengin olmayı isteyeceğiz. Amma, "Allah'ım hakkımızda hayırlısı neyse onu ver." diyerek dua etmek lazım. Zenginlik, mal mülk, makam ibadetimize mani olacaksa zenginlik bir felaket olur!..

Bir mürşid, şeyhine gelmiş. "Hocam, günahlardan ne kadar kaçalım?" diye sormuş. Hoca da masanın üzerinde yanan mumu almış, "Evladım" demiş, "Elini uzatır mısın?.." Mumun ateşini müridin eline değdirmiş. Mürid, "yandım!" diye elini geri çekmiş. "İşte", demiş "haramlardan böyle kaçacaksın. Mum, peşinen yaktı. Haramlar, ileride yakacak."

Zengin bir arkadaşım vardı. İyi para kazanıyordu. Haberimiz olmadan faize girmiş, kredi almış. Borçlarını ödeyemeyince mallarına haciz geldi. Bu haciz, diğerleri tarafından duyulunca alacaklılarının hepsi mahkemeye koştu, arkadaş kısa sürede çok fakir bir duruma düştü. Hanımı bu hale dayanamayıp boşandı. Felaket üstüne felaket...

1967'de İstanbul Ümraniye'de Minyeli Abdullah'ı yazmaya karar verdiğimde kâğıt alacak param yoktu. Kalktım; Ümraniye'nin belediye çöplüğüne gittim. Belediye makbuzlarının bir yüzüne yazı yazılmış, arka tarafları boştu. O makbuzlardan aldım ve romanı yazmaya başladım. Yani Minyeli Abdullah kitabı, çöplükten toplanan kâğıtlara yazıldı.

Bize gayret yaraşır

Merhamet Allah'ındır.

Hükm-ü âti ne fakirin,

Ne de şeyhin şahındır.

İnsandaki "irade sermayesi" insanı maddeten ve manen en güzel imkânlara ulaştırmaya yeterlidir.

Ebedî başarıya ulaşmak isteyen insan, iradesini, karşısına çıkan seçeneklerin içinde Allah'ın rızasına en uygun olanını tercih etmekte kullanmalıdır.

Kendisine emanet edilen ömre sahip çıkmayan bir insanın dostlarına, sevdiklerine, ailesine, ulvi davalara sahip çıkması, sadık olması mümkün değildir.


kaynak
 
evet bunu bi sohbette dinlemiştim
demek ki dedim çok istediğimiz bazı şeyler aslında gitmek istemediğimiz yerlere doğru sürükleyebiliyo bizi
sağol kardeşim
 
mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi.
 
İslam Ümmeti için büyük örnektir salebenin başına gelenler.
Konuları birleştirdim=)
 
Hatta o kadar fakirmiş ki , evinde bir kat elbise varmış , sabah namazını önce eşi kılar sonra yataga girer üstündeki elbiseyi salebe giyer camiye yetişirmiş ... Allah u alem ..
Hal böyle iken , bi anda nerden geldiğini unutup dünya malına dalmak , ne kadar ahmaklıktır , ne kadar gafilliktir .. Ya Rabbi sen zekatını eda edemeyeceğimiz malın şerrinden bizleri koru ...
 
Allah razı olsun gerçekten ibretlik bir paylaşım
 
Geri
Üst