sindoma081
New member
- Katılım
- 16 Eki 2007
- Mesajlar
- 43
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ntvspor yazarlarından Dorukhan ACAR'ın çok başarılı analizi.sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.
3 Büyüklerin ilki Beşiktaş, camiası, toplum içindeki duruşu, tutkulu taraftarı ve sporumuza katmış olduğu önemli isimler ile taraflı tarafsız bütün sporseverlerin gıpta ile baktığı bir kulüp. Özellikle Sn. Süleyman Seba döneminde şaha kalkan Beşiktaş, altyapı destekli sportif başarısı, tesisleşme yetkinlikleri ve kulüp içi birliği ile 90'lı yılların başında futbolumuzu domine etti. Bu dönem sonrasında 100.yılına kadar parlamalar gösteren Beşiktaş, son yıllarda her açından düşüşe geçti. Bu bağlamda daha önce Galatasaray ve Fenerbahçe için olduğu gibi bir değerlendirme yapıyorum. Gerçi burada konu daha geniş çünkü Galatasaray işin ekonomik boyutu, Fenerbahçe işin sportif boyutu ile ilgili sıkıntı yaşarken Beşiktaş çok yönlü bir sıkıntı yaşıyor.
Kadro ve Altyapı Yönetimi
Beşiktaş 2004 yılından beri tutarsız bir transfer politikası izliyor; kulüp o sezon başı itibari ile 40 oyuncu transfer edip, 39 oyuncu gönderdi. Bunun yanı sıra Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana ve Ertuğrul Sağlam gibi 4 değerli hoca da kısa dönemlerde işten ayrıldı. Kulüp her yıl kadro revizyonu yapıyor ve bunu yaparken de çok ciddi mali hasar görüyor. Sadece Del Bosque'ye ve ekibine verilen 8,5 milyon Euro tazminat bile bunu örneklemeye yeterli olabilir, ancak Diatta, Higuan, Fran, Youla, Gordon gibi yüksek maliyetli ve düşük katma değerli oyuncuları da hatırlarsak durumun vahameti gözler önüne daha net gelecektir. Beşiktaş camiası ve kamuoyu halen Yusuf Şimşek transferini tartışıyor. Yusuf'un oyunculuğu veya yaşı kanımca tartışılacak konular değil. Eğer sportif performans tartışılacaksa Beşiktaş'ın bu transferi yaparken kaybettiği Aydın Karabulut'un tartışılması daha doğru olur. Ancak bence esas tartışma noktası bu da değil. Burada odaklanılması gereken, sezon başında serbest bir oyuncu olarak bonservissiz transfer edilebilecek olan Yusuf'un devre arasında kurtarıcı gibi transfer edilmesi. Burada Yusuf'un ilk devredeki performansı veya Delgado'nun sakatlığı bahane edilemez. Yusuf bu sezon, geçen sezona göre çok daha az oynadı ve çok da verimli olamadı. Yusuf'un bizleri etkileyen performansı geçen sezon Denizlispor'daydı. Delgado da sık sık sakatlanan bir oyuncu, bu bağlamda sakatlanması sürpriz olarak değerlendirilmemeli. Bu bağlamda kanımca esas tartışma konusu Yusuf'un Beşiktaş'a transfer zamanlaması ve bedelidir. Bu transferin sportif olarak doğru olduğu düşünülüyorsa, transfer sezon başında gerçekleşmeliydi. Bu kulübün kaynaklarının doğru kullanımı olurdu. Beşiktaş bu gibi adımları son 5 yıldır fazlaca atıyor. Örneğin bu zamanlama konusu Zapotocny transferinde de çok konuşulmuştu. Sonuçta, bu tip adımlarla kulüp kendi gücünü ve kaynaklarını heba ediyor.
Kulüp ayrıca transfer etmiş olduğu İbrahim Akın, Aydın gibi genç ve büyük bedellerle Beşiktaş'a dönecek kapasitedeki oyuncuları da hızla kaybediyor. Beşiktaş son 5 yılda pek çok Ümit Milli futbolcuyu alıp gönderdi; burada oyuncuların hataları da olabilir, ancak bu kadar çok devir daim anlaşılır gibi değil. Bu durum sadece Beşiktaş'a değil Türk futboluna da zarar veriyor. Okan Koç, Fahri Tatan, İbrahim Akın, Gökhan Güleç, Fatih Sonkaya, Burak Yılmaz, Volkan Ünlü gibi oyuncular ve daha niceleri maalesef parlayamadılar.
Bunun da yanı sıra kulüp, taraftarına rağmen rakiplerinde yetişmiş oyuncuları transfer etmeyi sürdürüyor. Burada Tümer'e misilleme gibi alınan Rüştü, Okan gibi eski yıldızların yanı sıra Ali Güneş, Mustafa Doğan gibi sıradan oyuncuları takıma katıyor. Bu oyunculara da gayet yüksek maaşlar ödeniyor. Bir yandan bu yapılırken, bir yandan da Song gibi bir oyuncu veto ediliyor.
Hatalı transfer politikaları ve tutarsız idari kadro seçimlerinin mali hasar kadar önemli bir yan etkisi de altyapı yönetimi olarak karşımıza çıkıyor. Beşiktaş, yenilmez armada olduğu dönemlerde bir kolej takımı havasındaydı. Oyuncularının çoğu altyapı kökenli ve Beşiktaş kültürü almış sporculardı. Son yıllara baktığımızda Beşiktaş orta kalite oyuncu toplayıp bunlara şans vermekten, kendi kaynaklarını kullanamaz hale geldi. Son yıllarda altyapıdan çıkıp Beşiktaş'ta düzenli oynayan çok az sporcu oldu. Bunlarda İbrahim Kaş örneğindeki gibi kaybedildi. Kulüp maalesef yetiştirdiği genç yeteneklere yeterli şansı vermiyor. Altyapı gider yönetiminin çok önemli bir parçası ve spor kulüplerinin asli görevlerinden bir tanesi, ancak maalesef kulüp bu konuda geçmişe göre çok başarısız. Umalım altyapısındaki önemli yetenekler Muhammet, Emre, Batuhan, Kenan, Necip, Can Erdem, Rıza Şen, Kubilay gibi oyuncular da kaybedilmezler. Son Yusuf Şimşek transferine bakarsak Beşiktaş'ın bu oyunculardan birkaçı üzerine birkaç milyon Euro verip Mehmet Topuz veya Alex gibi bir transfer yapma riski yüksek gözüküyor! Şaka bir yana, Beşiktaş'ın sadece elindeki yeteneklerle bile Ajax modelini uygulama şansı var ancak kulüp maalesef oyuncu yetiştirme fabrikası olmak yerine bir transfer fabrikası gibi çalışıyor. Eskiden Beşiktaşlılar yıldız almakla değil yıldız yaratmakla övünürlerdi. Kısacası altyapının çöküşüne izin vermek ve bu kadar tutarsız transferler, Beşiktaş'ın hem bugünü hem de geleceğini riske ediyor.
Ekonomik Performans
Beşiktaş'ın bilanço derinliklerine ve tartışmalarına girip sizleri sıkmayacağım, ancak birkaç noktaya değinmek durumundayız. Beşiktaş, Türkiye'de halka arzı layıkıyla yapan tek kurumdur. Beşiktaş diğer kulüplerimizin aksine, gelir ve giderleri ile bütün olarak halka açılmıştır. Bu daha önceki yönetim kurullarının bir artısı olup, Beşiktaş için çok önemlidir. Örneğin Galatasaray, halen sadece gelirlerini halka arz ettiği Sportif AŞ ile giderlerini birleştirmeye çalışmaktadır. Ayrıca Beşiktaş'ın halka arz modeli sayesinde kulübün finansal performansı şeffaflıkla takip edilebilmektedir; bu yazıdaki bütün rakamlar da bu şeffaflık sayesinde kulübün resmi yıllık raporlarındadır. Bunu söyledikten Beşiktaş'ın kar-zarar tablosuna bakarsak ekonomi yönetimindeki performans net olarak karşımıza çıkacaktır. Beşiktaş 03–04 sezonunu 10,9 milyon YTL kar ile kapatmıştır. Bu dönemden sonra sırasıyla 14,7 milyon YTL, 12,5 milyon YTL, 12 milyon YTL ve 1,3 milyon YTL zarar edilmiştir. Beşiktaş 07–08 sezonunda gelirlerini yaklaşık % 40 arttırmıştır ancak buna rağmen zarar etmiştir. Esasen bu artışın yaklaşık % 30'u Şampiyonlar Ligi gelirleri olsa da kalan kısım bile önemli bir gelir artışıdır. Ancak yukarıda bahsi gecen tutarsız kadro yönetiminin sonucu olarak ortaya çıkan kötü gider yönetimi kulübün kara geçmesini engellemiştir. Kulüpteki esas sorun gelir tarafında değil gider tarafında gözükmektedir.
Bunun yanı sıra kulübün gelecekteki gelirlerin kırdırıldığı da çok konuşulmaktadır. Örneğin 2011 yılına kadar olan forma reklâm gelirleri, 2019'a kadar satılan UEFA yayın hakkı gelirlerinin önemli bir kısmı, Futbol AŞ yeni halka arzından elde edilen gelirler, Biletix'den sezon başında çekilen avansların kullanıldığına dair haberler çıkmaktadır. Gelirlerin kırdırılması konusu üzerinde çok konuşulmuş ve davalara bile konu olmuştur; bu bağlamda bu konu üzerine yorum otoriteleri başkadır ancak konuya ilintili bir noktaya değinilebilir. Beşiktaş BJK Plaza, Fulya Arazisi ve Nevzat Demir Tesisleri dışında önemli bir fiziki varlığa sahip değildir. Galatasaray'ın elinde joker olarak tuttuğu Riva, Ada, Florya gibi alanların hepsi, Beşiktaş için şu anda kullanılmış durumdadır. Fulya arazisi gelirleri kapsamlı bir yeniden yapılandırma projesi için kullanılmazsa, Beşiktaş'ın başka bir çıkış noktası kalmayabilir ki esas sıkıntı da budur. Bunun yanı sıra kulübün Mayıs 2008 itibari ile 48 milyon YTL banka borcu ve 100 milyon YTL civarı net ticari borçları, ilişkili alacaklılara borçları ve diğer yükümlülükleri ile toplam yaklaşık 150 milyon YTL borcu vardır. Kulübün yayın gelirleri banka borçlarından dolayı temliklidir; kulübün başkanı Sn. Demirören'e önemli bir miktarda borcu olduğu da söylenmektedir. Kısacası Beşiktaş'ta ekonomik durum pek iç açıcı değildir. Bu bağlamda kulüp paydaşları dikkat etmelidir.
Sportif Performans
Bu ekonomik sonuçlara, borçlara ve yapılan transfer sayısına bakıldığında en azından önemli sportif başarılar bekliyoruz ancak durum sportif açından da pek parlak değil. Kulüp son 5 yılda sadece 2 Fortis Türkiye Kupası kazanabilmiştir. Avrupa arenasında da gözle görülür bir başarı yoktur. Kulüplerin taraftar devamlılığını sağlamak, yani varlıklarını sürdürebilmek için sportif başarıya ihtiyaçları vardır. Bu illa ki sonuç odaklı olarak algılanmamalıdır; örneğin pek çok Beşiktaşlı şerefli ikincilik ve namaglûp ikincilik ile övünmektedir. Önemli olan takımın sahaya neler yansıttığıdır. Beşiktaş son yıllarda derbi bile kazanamaz olmuştur. Ayrıca daha önce bahsettiğim gibi sportif performans özellikle de Şampiyonlar Ligi, kulüpler için çok çok önemli bir gelir kalemidir. Sadece Şampiyonlar Ligi Beşiktaş'ın 07–08 yılı gelirlerini bir önceki yıla göre yaklaşık % 30 arttırmıştır. Kulüp sadece Şampiyonlar Ligi geliri olarak 18 milyon YTL kazanmış ve gelirlerini yaklaşık 95 milyon YTL seviyesine çıkartmıştır. Bu toplam gelirin yaklaşık % 18'idir. Dolayısıyla Beşiktaş acilen saha içi performansını son yılların üzerine çıkarmalı ve burada tutarlı bir performans sergilemelidir.
İtibar Yönetimi
Kulüpler her şeyden çok taraftarların kalplerindeki sevgi ve bağlılığa dayanan kurumlardır. Bu açıdan bakıldığında kulüplerin itibarlarının üzerine titremesi gerekir. Kulübü temsil eden değerlere ters davranışlar, söylemler, açıklamalar ve politikalar itibar açısından önemli risklerdir. Bu konu bir akademik çalışmada “itibar riski” olarak tanımlanmıştı. Beşiktaş bu konuda da önemli riskler yaşamaktadır. En azından Beşiktaş duruşu diye adlandırılan duruş kulüp içerisinde azalmaktadır. Örneğin geçtiğimiz gün Marca Gazetesi'ndeki Real Madrid'in genel kuruldaki oy skandalı haberini duyduğunuzda aklınıza hangi Türk kulübü geldi? Beşiktaş, kendisini toparlayacak adımlar yerine sorunları hep dışarıda aramaktadır. Burada konu dışarıda sorun olup olmaması değildir. Doğal olarak kulüplerin medya, federasyon, hakemler ile ilgili sıkıntıları olabilir. Hatta Beşiktaş'a haksızlık da yapılmış olabilir ancak Beşiktaş için öncelikli konular kendi sportif ve ekonomik atılımları olmalıdır.
Son söz
Beşiktaş'ta gelir yaratamayan, gider yönetemeyen, günü kurtarmak için devamlı transfer yapan ve uzun vade stratejisi olmayan bir yapı göze çarpmaktadır. Bu yapıyı mevcut sportif durum ve borçla birleştirdiğinizde ise alarmlar çalmaya başlamaktadır. Kulübün elindeki son önemli fiziki varlık Fulya arazisidir; bu varlık da heba olursa kulübün başı çok ağrıyacaktır. Fiziksel varlıktan da önemlisi Beşiktaş marka değerini düşürmektedir ki bu kulübün en önemli varlığıdır.
Ayrıca kulübün oyuncu yetiştiren altyapısı erimektedir. Kısacası Beşiktaş mevcut durumda '3 Büyük' olmaktan '3. Büyük' olmaya yönelmektedir. Burada amaç şahısları eleştirmek değildir; amaç Beşiktaş camiasının tek bir transfere odaklamak yerine (Yusuf) geniş resim üzerinden tartışmasını sağlamaktadır. Konu Beşiktaş'ın bu sezonki saha içi performansı bile değildir; kulüp bu sezon şampiyon olsa bile paydaşlar son dönemlerin muhasebesini yaparak bir stratejik yol haritası çizmeli ve kulübü maddi manevi yeniden yapılandırmalıdırlar. Beşiktaş, camiası, tarihi ve taraftarı ile rahatlıkla yeniden yapılanabilir. Burada önemli olan yeniden yapılanmayı kimin yaptığı değil, yeniden yapılanmadır. Aynı durumları Manchester United, Barcelona, Real Madrid, Juventus gibi pek çok dev kulüp yaşamıştır. Daha önceki Barcelona yazılarımdan birinde bu sürecin üzerinden geçmiştim. Bu gibi yeniden yapılanma eforları Beşiktaş için bir yol haritası olabilir.