AntidepresaN
New member
Yoksa Japonya da AB’nin metresi mi olmak istiyor?
Japonya’nın tam bir çalışma disiplini içinde, bilim ve teknoloji ışığında başlattığı kalkınma ve gelişme seferberliği devam ediyor.
Anadolu Ajansı’nın dış haberler bülteninde, dün, Japonya ile ilgili dört önemli haber vardı. Bunlardan kısaca bahsedelim.
***
* Birincisi: Japonya, onbirinci uzay aracı olan Kiku haberleşme roketini uzaya fırlattı. Kiku’nun iki anteni de tenis sahası büyüklüğünde.
* İkincisi: Japonya, kendisi için en büyük tarihi tehdit olarak görünen Çin ile de diyaloglarını geliştiriyor. Japon ve Çinli tarihçilerin, bir araya gelerek, tarih anlayışlarını uyumlu hale getirmeye çalışacakları bildiriliyor. Çinliler, Japon hükümetini, Japon ordusunun 1931-45 arasında Çin işgali sırasındaki kıyımını gözden kaçırmakla suçluyor. Japonlar da Çinli tarihçilerin Japon aleyhtarı yorumlar yaptığını düşünüyor. Tarihçileri buluşturma fikri, Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin önceki ay yaptığı Pekin ziyaretinde ortaya atılmıştı.
* Üçüncüsü: Japonya Başbakanı Şinzo Abe, ülkesinin BM’ye katılmasının 50’nci yılı dolayısıyla düzenlenen törende, Japonya’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik isteğini tekrarladı! Çin, Japonya’nın daimi üyeliğine muhalefet ediyor.
* Ve dördüncüsü: Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin İngiltere, Fransa, Belçika ve Almanya’yı kapsayacak Avrupa turuna 9-13 ocak 2007’de çıkacağı açıklandı. Abe’nin Avrupa başkentlerine yapacağı ziyarette, Japonya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik elde etmek için de görüşmeler yapacağı, Brüksel’de ise NATO ileri gelenleriyle bir araya gelmesinin beklendiği belirtiliyor. ABD’nin ayrıcalıklı müttefiki olan Japonya’nın başbakanı, mayıs ayında da ABD’yi ziyaret edecek.
***
Bir an için, bu haberlerde Japonya yerine Türkiye’nin; Şinzo Abe yerine de Türkiye Başbakanı olarak Tayyip Abi’nin veya Baykal Abi’nin veya Bahçeli Abi’nin veya Ağar Abi’nin veya Mumcu Abi’nin bulunduğunu düşünelim.
Uzaya Göktürk-11 uydusunun fırlatıldığını, Rusya, İran, Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Suriye ve Irak ile bütün sorunların çözüldüğünü, Türkiye’nin Güvenlik Konseyi’ne tam üye olması veya yeni bir dünya sistemi kurulması için ABD, Rusya, Çin ve AB ile görüşmeler yapıldığını varsayalım!
Tatlı bir hayal değil mi?
Peki ama Japonya, bunu nasıl başardı? AB’ye mi girdi de zengin ve güçlü oldu? Yoksa The Guardian gazetesi, yazarı Geoffrey Wheatcroft’un yazdığı gibi AB’nin veya ABD’nin metresi haline mi geldi?
Japonya’nın ABD işgali altında kaldığı ve bütün siyasi eğilimlerin birleştirilerek tek partide toplanması suretiyle yönetildiği doğrudur da bu ülkenin İkinci Dünya Savaşı’nda ABD ve Çin gibi iki büyük devletle savaşacak güçte olduğunu da unutmayalım!
Wheatcroft, “Türkiye’nin AB üyeliğinin asla olmayacağını değil, yakın gelecekte olmayacağını söylüyorum. Aslında Türkler hoşlansalar da hoşlanmasalar da Avrupalıların bir engel ortadan kalkınca hemen yenisini bulacağını şu ana kadar öğrenmiş olmalıydı. Bir Fransız diplomatının söylediği gibi Avrupa Türkiye konusunda; metresini kaybetmek de metresiyle evlenmek de istemeyen bir adama benziyor. Türkiye, bir gün asla çalmayacak kilise çanlarını bekliyor” diyor.
AB Komisyonunun kamuoyu yoklaması organı olan Eurobarometre’nin son araştırmasında ise Türkiye’de AB’nin katılımından yana olanların oranı yüzde 54 olarak belirlendi!
Herhalde Eurobarometre, bu araştırmayı, Brüksel ve Strasbourg’da Türkiye-AB ilişkilerini takip eden gazeteciler arasında yaptı! Çünkü gerçek araştırmalarda metreslik durumunun sürmesini isteyenler artık çok küçük bir azınlık olarak ortaya çıkıyor!
Bunlar da zaten Avrupa Birliği fonlarından geçinen siyasi metreslerdir!
Arslan Bulut
Japonya’nın tam bir çalışma disiplini içinde, bilim ve teknoloji ışığında başlattığı kalkınma ve gelişme seferberliği devam ediyor.
Anadolu Ajansı’nın dış haberler bülteninde, dün, Japonya ile ilgili dört önemli haber vardı. Bunlardan kısaca bahsedelim.
***
* Birincisi: Japonya, onbirinci uzay aracı olan Kiku haberleşme roketini uzaya fırlattı. Kiku’nun iki anteni de tenis sahası büyüklüğünde.
* İkincisi: Japonya, kendisi için en büyük tarihi tehdit olarak görünen Çin ile de diyaloglarını geliştiriyor. Japon ve Çinli tarihçilerin, bir araya gelerek, tarih anlayışlarını uyumlu hale getirmeye çalışacakları bildiriliyor. Çinliler, Japon hükümetini, Japon ordusunun 1931-45 arasında Çin işgali sırasındaki kıyımını gözden kaçırmakla suçluyor. Japonlar da Çinli tarihçilerin Japon aleyhtarı yorumlar yaptığını düşünüyor. Tarihçileri buluşturma fikri, Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin önceki ay yaptığı Pekin ziyaretinde ortaya atılmıştı.
* Üçüncüsü: Japonya Başbakanı Şinzo Abe, ülkesinin BM’ye katılmasının 50’nci yılı dolayısıyla düzenlenen törende, Japonya’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik isteğini tekrarladı! Çin, Japonya’nın daimi üyeliğine muhalefet ediyor.
* Ve dördüncüsü: Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin İngiltere, Fransa, Belçika ve Almanya’yı kapsayacak Avrupa turuna 9-13 ocak 2007’de çıkacağı açıklandı. Abe’nin Avrupa başkentlerine yapacağı ziyarette, Japonya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik elde etmek için de görüşmeler yapacağı, Brüksel’de ise NATO ileri gelenleriyle bir araya gelmesinin beklendiği belirtiliyor. ABD’nin ayrıcalıklı müttefiki olan Japonya’nın başbakanı, mayıs ayında da ABD’yi ziyaret edecek.
***
Bir an için, bu haberlerde Japonya yerine Türkiye’nin; Şinzo Abe yerine de Türkiye Başbakanı olarak Tayyip Abi’nin veya Baykal Abi’nin veya Bahçeli Abi’nin veya Ağar Abi’nin veya Mumcu Abi’nin bulunduğunu düşünelim.
Uzaya Göktürk-11 uydusunun fırlatıldığını, Rusya, İran, Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Suriye ve Irak ile bütün sorunların çözüldüğünü, Türkiye’nin Güvenlik Konseyi’ne tam üye olması veya yeni bir dünya sistemi kurulması için ABD, Rusya, Çin ve AB ile görüşmeler yapıldığını varsayalım!
Tatlı bir hayal değil mi?
Peki ama Japonya, bunu nasıl başardı? AB’ye mi girdi de zengin ve güçlü oldu? Yoksa The Guardian gazetesi, yazarı Geoffrey Wheatcroft’un yazdığı gibi AB’nin veya ABD’nin metresi haline mi geldi?
Japonya’nın ABD işgali altında kaldığı ve bütün siyasi eğilimlerin birleştirilerek tek partide toplanması suretiyle yönetildiği doğrudur da bu ülkenin İkinci Dünya Savaşı’nda ABD ve Çin gibi iki büyük devletle savaşacak güçte olduğunu da unutmayalım!
Wheatcroft, “Türkiye’nin AB üyeliğinin asla olmayacağını değil, yakın gelecekte olmayacağını söylüyorum. Aslında Türkler hoşlansalar da hoşlanmasalar da Avrupalıların bir engel ortadan kalkınca hemen yenisini bulacağını şu ana kadar öğrenmiş olmalıydı. Bir Fransız diplomatının söylediği gibi Avrupa Türkiye konusunda; metresini kaybetmek de metresiyle evlenmek de istemeyen bir adama benziyor. Türkiye, bir gün asla çalmayacak kilise çanlarını bekliyor” diyor.
AB Komisyonunun kamuoyu yoklaması organı olan Eurobarometre’nin son araştırmasında ise Türkiye’de AB’nin katılımından yana olanların oranı yüzde 54 olarak belirlendi!
Herhalde Eurobarometre, bu araştırmayı, Brüksel ve Strasbourg’da Türkiye-AB ilişkilerini takip eden gazeteciler arasında yaptı! Çünkü gerçek araştırmalarda metreslik durumunun sürmesini isteyenler artık çok küçük bir azınlık olarak ortaya çıkıyor!
Bunlar da zaten Avrupa Birliği fonlarından geçinen siyasi metreslerdir!
Arslan Bulut