Yeni Osmanlıcılık

TraFoo

Banned
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
2,032
Reaction score
0
Puanları
0
thumbnail.php



Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bırakmış olduğu mirası yıkarak geçmişe geri dönmeye can atan dahili mihraplar,bu emellerini gerçekleştirebilmek için karşımıza her zaman değişik kisvelerle çıkmışlar,koyun postuna bürünen kurt edasıyla özgürlük adına ne varsa yutmak istemişlerdir.Anayasal sistem kendisini kolluk kuvvetleri ile,bürokrasi ile koruma altına aldığından birtakım ideallerini sinsice gerçekleştirmeye çalışan irtica yanlısı oluşumlar,cemiyeti feodal sistemin egemenliğine dönüştürmek için reform,açılım,yeniden yapılanma projeleriyle hukuk sisteminde köklü değişiklikleri kendilerine hedef nokta seçmişlerdir.

1946'dan 2009 tarihine kadar gelinen süreçte irticai hedeflerini evrimlerle ve tedrici uygulamalarla kısmen başarmış olan irticai mihraplar, 1950 yılından sonra güçlenen sağ partilerin içine çöreklenerek kadrolaşmışlardır..


Eğitim sisteminden vergi reformuna,anayasa değişikliğinden demokratik açılım projelerine kadar yapılan reformlar incelenecek olunursa,Osmanlı iktisadi ve siyasi yapısının egemen düşünce olduğu şüphe götürmez gerçekler arasında yer alır.''Yeni Osmanlıcılık'' olarak tabir edilen geriye dönüş projeleri,vergi sistemini,eğitimi ve öğretimi,üniter devlet yapısındaki reformları kapsamaktadır.Bu projelerin her birini açıklamak, ''Yeni Osmanlıcılık'' idealinin de ne olduğunu ortaya koyacaktır:

Osmanlı'ya dönüş projelerinden bir tanesi de son zamanlarda sık sık gündeme getirilen ''Vergi Reformu''adındaki yeni yapılanmadır.Hükümet, gerçekleştirmek istediği vergi reformunda toplanan ek vergilerden Maliye Bakanlığı çalışanlarının da pay alacağını açıklamıştır.Maliye Bakanlığı'nın Sapanca'daki Defterdarlar ve Vergi Dairesi Başkanları toplantısında bir konuşma yapan Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek,kayıt dışı ekonomiyle ve vergi kaçakçılığı ile mücadelede vergi dairelerinin de pay alacağını açıklamış,bunun içinde yeni düzenlemelere gidileceğini söylemiştir.Çalışan personele yeni gelir kapısı olarak yürürlüğe sokulmak istenen bu uygulama,Orta Çağ Avrupasında ve Osmanlı İmparatorluğunda tımar sisteminin bozulmasından sonra ortaya çıkan iltizam sistemini çağrıştırmaktadır.İltizam sistemi,Osmanlı İmparatorluğunda toplanan vergilerin bir bölümünün belli bir bedel karşılığında devlet tarafından kişilere devredilmesi yöntemiyle toplanan vergilere verilen genel isimdir.İ


ltizam sisteminde vergi toplayan mültezimler,devlete yaptığı ödemeleri karşılamak,kendine kar sağlamak için vergi mükellefi olanlara büyük baskı uygulamak zorundaydı.Bu durum vergi toplama işlemlerinin keyfiyete dönüşmesine yol açmıştı.Mültezimler,esnaf ve lonca teşkilatlarına ağır vergiler koyarak,iltizam sisteminden büyük çıkarlar sağlamış,kısa zamanda servet sahibi olmuşlardır.Maliye Bakanlığı'nın 2010 yılında faaliyete geçirteceği yeni vergi reformu, Osmanlı İmparatorluğundaki iltizam sistemini çağrıştırmaktadır.Vergi Dairelerinde çalışan memurlar,bu uygulama ile masa başı iş yapmaktan çıkartılacak ve denetici olarak vergi toplama elemanı olacaklardır.Personeller,ne kadar çok vergi toplar ise topladığı vergilerden pay alacağından esnaflara ve işletmecilere ellerinden geldiği kadar ek vergiler çıkartacaklardır.Bu durum kısa sürede servet sahibi olan bir azınlık zümreyi doğuracak, yeni mültezimlerin cellat gibi çarşıda pazarda kol gezmesine neden olacaktır.Dünyada eşi benzeri görülmeyen böyle bir uygulamanın feodal imparatorluk düzeninden kalma mali sistem olduğu gayet açıktır.Bu sistem,ekonomide büyümeyi engelleyeceği gibi sermaye sahibi kimselerin yeni iş alanları açmasına da sed çekecektir.İşsizlik sayısı istihdam olanağı yaratılamayacağından büyüyecek ve toplumsal buhranlar çorap söküğü gibi peşin sıra dizilecektir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun eğitim sisteminde medreseler,batı tarzında örgün eğitim yapan,seküler bakış açısına sahip Darül Fünun'a göre(Üniversite)oldukça geri kalmıştı.


Medreselerde pozitif bilimler olan fizik,kimya,matematik ve astronomi bilimleri eğitim dersleri olmaktan çıkartılmış ve medreseler sadece din eğitimi veren okullar haline gelmişti.


Buna rağmen birtakım imtiyazlara sahip bulunan medrese öğrencileri,halk tarafından özel ilgi görür ve devlet tarafından asla askere alınmazlardı.


Bu günün Türkiyesinde İmam Hatip Liseleri,sadece din adamı yetiştirmekle görevli meslek okullarıdır.İmam Hatip Liselerinin açılış mahiyeti,toplumun manevi değerlerini tamamlamak için müezzinlerin ve imamların yetiştirilmesinden ibarettir;ancak katsayı değişiklikleri ile İmam Hatip Liselerinin önünü açmak isteyen hükümet,bu uygulama ile İmam Hatip Lisesinden mezun olan öğrencileri kamunun bütün alanlarına sokmayı hedeflemektedir.Hükümetin bu planı,Danıştay'dan dönünce İmam Hatip Liseleri,bir sorun olarak hükümetin gündemine oturmuştur.Sekiz yıllık kesintisiz mecburi eğitimin ardından büyük ölçüde önemini yitiren İmam Hatip Liselerine tekrar öğrenci kazandırmak amacıyla katsayı değişikliğine gitmek isteyen AKP hükümeti,Osmanlı düşüncesinin formüle edildiği bu okulları,din adamı yetiştirme işleviyle değil toplumun her alanına sokmak arzusuyla yeniden diriltmeyi amaç haline getirmiştir.

1923 yılında Cumhuriyet'in ilanı ile ümmet anlayışından ulus anlayışına geçen ülkemiz,Anadolu insanını beraber yaşama ülküsüyle milli misak sınırlarında T.C.vatandaşlığı ile bütünleştirmiştir.


T.C.yurttaşlığı üniter devlet modelinde tüm alt kültürleri ve azınlıkları,bir arada tutan önemli bir değerdir;ancak AKP zihniyeti ümmet geleneğini muhafaza eden düşünceyi henüz üzerinden atamamış olacakki,''Demokratik Açılım'' projesi ile alt kültürleri farklı etnik kimliklerinden ötürü imtiyazlı azınlık gibi telakki etmektedir.Kürt Açılımı,Roman Açılımı,Alevi Açılımı gibi etnisiteye ve dinsel inançlara dayalı yeni toplum modelleri,Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadoludaki salyanesiz eyaletlerin imtiyazlarını yeniden doğuracak ve bu durum zamanla üniter devlet modelinin terk edilmesine neden olacaktır.



Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu coğrafyası içinde bulunan ''Kürdistan'' bölgesi salyanesiz bir eyalet olup,imtiyaz sahibi bir coğrafya olarak yıllarca yaşamıştır.İçeriği bir türlü açıklanmayan,kamuoyunun hiçbir zaman bilgilendirilmediği kürt açılımının ardında yatan gerçek, Osmanlı döneminden kalma salyanesiz özerk bölgelerin yeniden yeşertilmesi olmalı.

Osmanlı İmparatorluğunda,devlet işleri Divan-ı Humayun'da görüşüldükten sonra şeyhül islam tarafından alınan kararların,dine uygun olup olmadığına bakılır ve buna göre şeyhül islam ilgili fetvayı verirdi.
İçinde bulunduğumuz dönemin en büyük sorunlardan bir tanesi de baş örtüsü meselesidir.Türbanlı öğrencilerin üniversiteye türban bağlayarak girişi yasak olduğundan bu sorunu çözümlemek isteyen Tayyip Bey,türban tartışmaları şiddetlenince ,türban tartışmasını :''gidin ulemaya sorun''diyerek çözümlemek istemiştir.Demokrasilerde hukukun kaynağı din alimleri değildir;onlar olsa olsa ibadetlerin bir kamu hizmeti olarak yürütülmesine iştirak edebilirler.Hukukun kaynağının anayasa olduğu demokrasilerde yasamadan sorumlu organ,mebuslar meclisidir.Haliyle başörtüsü sorunun ulemaya bırakılmak istenmesi,millet egemenliğine dayalı demokratik sistemin yok sayılması manasına gelmektedir.

Atatürk'ün ulus devlet,misak-ı milli,milli egemenlik gibi değerlerini geçmişin feodal imparatorluk değerlerine tercih edenler,toplumsal sorunların çözümünü seküler alanda değil,dinin çıkış yollarında arayacaktır.Bu ise ulus devlet anlayışında derin tahribata yol açacağından milli egemenlik zamanla rafa kaldırılacaktır.


Anadolu coğrafyasında yeşertilmeye çalışılan siyasi model ''Yeni Osmanlıcılık''adındaki ideolojidir. Demokrasi adıyla,özgürlük adıyla girişilen açılımların ardında sadece Batı'nın demokrasisi ve emperyalizmi vardır.Batı'nın demokratik anlayışı da tarihte sadece bir gerçeğe tanıklık eder:''Böl,parçala,yut.''


Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Yeni Osmanlıcılık-Yasin ŞAHİNER
 
Geri
Üst