Yazıyorum! (+16) - N'aaber Tıfıl?

σѕ¢αя'ѕ™

[ℓσνє ιѕ ƒєηєявαнçє..]
Geliyorlar. Beni buldular. Artık kaçacak hiçbir yerim yok. . Günlerdir peşimdeler ve ben asla vazgeçmeyeceklerini tahmin etmedim. Sanırım kaçma konusunda kendime fazla güvenmişim. Suyum ve erzağım tükendi. Tükenmeyen bir nefesim vardı. O da artık ciğerlerime isyan edercesine inatçı bir hırıltı şeklinde bedenime girip çıkıyor, Nefes alış-verişlerim akciğerimin iç çeperlerine zımpara etkisi yapıyordu. Almak zorunda olduğum bir gram nefes sonuma ışık tutar gibi saklandığım büyük çınarın kovuğunu adeta nişanlıyor yerimi apaçık ediyordu. Beni yakalamaları an meselesiydi. Ormanın içinde kulağıma çatırtılı ayak sesleri geliyor, birbirlerine izlediğim yolları bağırarak tahmin ve tarif edişleri adeta kısalan ömrümü bana müjdeliyordu. Arada bir pala bıyıklı olan bana sesleniyor;
- neredesin lan şerrrefsiz, çık dışarı uğraştırma artık tepem atıyor haaaaa.. diyerek paçalarımdan akan idrarıma akustik bir ahenk katıyordu. Kısa boylu tıfıl olan olan ise;
- abi ilk ben girişeyim bu ipneye.. çok yordu bizi be abim hemi abim can abim? Diye g.tünü yiyim ayağı yapıyordu. Günlük hayatta karşıdan karşıya geçerken çarpışsak fark etmeden üstüne basabileceğim tıfıl gerzek, pala remzi üzerinden bana posta koyuyordu. Hele birde beni yakaladıklarında coşku ile girişmelerini tahmin bile edemiyorum.

Ben Nevada Üniversitesi 8. sınıf terk bir arkeolog olarak bu duruma nasıl gelebilmiştim? Tanrım.! Sevdiğim kadının hasretine dayanamayıp vatan hasretimle birleştirdiğim sevdama koşarak gelmiştim oysa. Aklımda sevgilimin mutlu bakışları ve doğduğum topraklarda, bu topraklara yakışan bir aile kurmak vardı sadece. Zaten okulun biteceğide yok, bütün öğretim görevlileri bana bacısına elle tacizde bulunmuşum gibi bakarken ve hali hazırda sadece 2 sinin bacısına sarkmışken diploma bana ben diplomaya sadece sms kanalıyla ulaşabilirdik. Bunlar nasıl gavur anlayamadım 8 senedir. Çağdaşlık bu muydu? Son 4 senedir aşkımın telefonunu da cebime “Diploma” diye kayıtlı tutuyordum. Dağ dağa kavuşmaz ben diplomaya hiç kavuşamam ama insan gibi aşkıma kavuşabilirim şeklinde masumane fikirler dönüp durdu koca kafamda. Bu gerçeği beynimde hep ama hep canlı tuttum. Sevda değildi de neydi bu a yarası saklı hayran kitlem. Ya neydi?!

Uçsuz bucaksız, gökyüzünün mavisini zor seçebildiğiniz bu yaşlı ormanda muhtemelen ormanın en yaşlı çınarının kovuğunda tutsaktım şimdi. Nevada eyalet polisinin birazdan alıp elektrikli sandalyeye götüreceği bir idam mahkumu gibi. İdam mangam ise son isteğimi sormayacak kadar sinirli ve kaslı insanlardan oluşuyordu. Tıfıl hariç. Teke tek gelsin yerim onu. Palaya dua etsin o kaypak herif. Neyse efendim. Ben içimde dolup taşan yaşamdan vazgeçmiş dizlerimi karnıma çekip cenin pozisyonunda ecelim olacak zalimleri bekleme kararını almak suretiyle kendimi salıvermişken kafamı yukarı kaldırıp tanrımdan son bir istekte bulundum. - Fenerbahçe şampiyon olsun Allah’ım……. Yok yok. Son dileğim bu değildi beybiler. Elbetteki son dileğim canım sevgilimi son bir kez daha görebilmek, onun bana aşk haykıran gözlerine parmak uçlarımla dokunabilmek oldu. Fırıl fırıldı gözleri sevgilimin. Hep kaçak bakışlar atardı birlikteyken sağa sola. Ve elleri. Minicik ellerinin içinde yavru bir kuş olmayı defalarca kez dilemiştim tanrımdan. Rüyalarımda kendimi hep bu şekilde görür, beni düştüğüm ağaç dalına minik ve şevkatli elleriyle geri bıraktıkça ben tekrar avuçlarının içinde olabilmek için kendimi aşağı atardım dalımdan. Neredeyse 8 yıldır hep bu tatlı rüyayı görüyordum zaten. O aklıma gelince ne dışarıda beni arayan 3 haydut umrumdaydı nede ağaç kavuğunda kıç çatalımdan içeri süzülmeye çalışan işci karıncalar. Neden sonra o balgamlı sesleriyle bana küfürler ederek şehvet vaat eden konuşmalar uzaklaşmaya hatta hiddet tonları artsa da sesleri ötelenmiş ötelenmiş gelmeye başladı. Rabbim beni duymuşmuydu? Yoksa bir tuzağın içine mi çekiliyordum? Öğrenmenin tek yolu vardı. Kafamı kovuktan çıkarıp dışarıyı kontrol etmek. Tuzak olma ihtimali beni korkutsa da kafamdaki merakı, kalbimdeki sıkıntıyı atmanın başka yolu yoktu.

Yavaş ve sessizce dizlerimin üzerine doğrulup dört ayak pozisyonu aldıktan sonra koca kafamı kovuğun dış dünyaya açıldığı yarığa uzattım. Vazgeçtim geri çektim kafamı. Kelimenin tam anlamıyla g.tüm yemiyordu. Ne gerek vardı lan şimdi kafamı tehlikeye atmaya. Beklerim burada mis gibi 3 gün daha. Karıncada çok, onları yer hayatta kalırım. Katıldığım bir çok arkeolojik gezide kaybolduğum için bi başıma hayatta kalma tekniklerim taklit edilemez bir mükemmelliğe ulaşmıştı zaten. Ama birçok insana yazıldığından farklı olan kaderim beni burada da bulmuş kafama atılan kozalak ile gerçek dünyaya dönmüştüm. Tak etti kafama kozalak. – neaa oluyo abi yaaa. Demeye kalmadan kozalağın kafama gönderileceği tek yön olan kovuk yarığından gölge belirmeye başladı.

– piişşt. Çıkabilirsin.. diyordu bana ince melodramik bir ses. Bir kız sesiydi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor bu peri gibi sesin sahibinin beni neden kafama kozalak atarak delikten çıkarmaya çalıştığını çözemiyordum.
– ben çıkmam sen gel..
– korkacak bir şey yok genç adam. Onlar uzaklaştı. Çıkabilirsin.
– Yok yeeaa ne bilcem senin onlardan olmadığını. Tıfıl sen misin?
– Ne tıfılı kuzum. Hadi çık dışarı güvendesin diyorum.
Sensin dimi tıfıl. Ulan kalıbına bakanda adam sanır seni.. karı gibi ses çıkarıp beni kandırmaya çalışıyorsun birde.. çıkmıcam işte erkekseniz siz gelin lan.. diye hönkürdüm. Ama o da neydi? Yarıktan ayak bileklerini gördüm kurtarıcımın. Yalın ayaktı ve beyaz entarisi yerlere kadar uzanmıştı. Bembeyaz bir teni ve narin küçük ayakları vardı. Teni gibi beyaz olan elbisesi rüzgâr ile raks ediyordu sanki. Bu sık ormana sızan tek ışık huzmesi ayaklarının dibine düşmüştü. Bu tıfıl olamazdı. Kutsallık kokusu alıyordum altıma kaçırdığım bu ağaç kovuğunda. Ama tedbiri elden bırakmamak gerekirdi. Hemen teslim olamazdım gerçek gibi görünene.
– Beni kandırmaya çalışıyorsun. Hep böyle yapıyorsun ey peri. Ne zaman saklanıp kabuğuma çekilsem beni buradan çıkarıp dış dünyanın güvenli olduğuna ikna eden yalanlar söylüyorsun. Beni rahat bırakın artık, kimsenin beni sevdiceğime götüreceği yok, yazılmış bir yalanı oynuyorsunuz hepiniz! lanet olasıca adem ve havadan gelmeler! Diye anırdım peri gibi bilekliye. Gözyaşlarım sel sümüğüm heyelan gibi akıyordu. Cevap gecikmedi..
– Oloou. Korkmuş mu bu? Ne tatlı buu. Yesinler bunu ısırsınlar bunuuu..
KES! Diye bağırdım. Bunu kimbilir daha önce kaç kovuğa saklanmış zavallıya söyledin. Kaç garibin güvenli duvarlarını yıkıp onları baldırı çıplak şekilde sokaklara saldın. Sen beni aşkıma götürecek peri değilsin. Şeytan sın sen bırak beni! Ben aşkımı istiyorum onu getir bana.. ühühü ühüeeğğ.. şeklinde ağaç kovuğunun içinde debelenmek suretiyle bir süre hıçkıra hıçkıra ağladım sevgili okur. Peride de içlenmişti besbelli. Ayak başparmağının hemen ucuna düşen bir damla göz yaşını gördüm. Sanki paraşüt takmış gibi ağııır ağır iniyordu gözyaşı. Tertemizdi besbelli.
– Du bi Dakka geliyorum.. dedim çatlak bir sesle. Akan sümüğümü sağ koluma, alnımdaki boncuk terleride sol koluma sildim sıvadım. Ve dört ayak pozisyonunda ağır ağır kovuğumdan çıktım. Çıktığımda hala domalık vaziyette ayak bileklerine bakıyor kafamı kaldırıp yüzüne bakacak cesareti bir türlü toparlayamıyordum. Ayak bilekleriyle konuşmaya başladım.
– Kimsin sen. Bana neden yardım ediyorsun ey entarisi beyazım?
– Ayağa kalkabilirsin oscar. Onlar seni görüp duyamayacak kadar uzaktalar. Korkma artık.
– Korkmuyorum ki ben. Hem İyiyim böle. Kimsin dediydim ama? Sölemicen mi abla?
– Ben yardıma ihtiyacı olan saf aşıkların seslerine kulak veren bir asi-deryayım. Sesin o kadar güçlüydü ki sanki dünyanın öbür ucunda olsam duymazdan gelemezdim genç adam..kalk ayağa artık. Seni ışığına, sevgiline götüreceğim. Demesiyle birlikte kitlendiğim ayak bileklerinden yavaşça yukarıya doğru bakmaya başladım.

Kalkmadan önce asla ama asla merak etmediğim iç çamaşırının rengini görebilmek gibi asalak bir amacım yoktu. Peri lan bu galiba periler hiç iç çamaşırı giyer mi oğlum.?. diye kendimce yaptığım muhasebenin bu yazıda zaten yeri yok. Amacım görmek değil bakmaktı. Göremediğim için kafamı daha bi bileklerine doğru uzatıp göz bebeklerimi alnıma yapıştırırcasına tepeye doğru diktim. Bakmadım ama gördüm. Görmez olaydım. Ne umdum ne buldum da demiyorum bak. Bişey ummuyorken travesti periye denk gelmenin derin şaşkınlığını yaşıyordum. “Yüzü nasıl lan acaba” diye panik atak şekilde kafamı kaldırdım. Ve gördüğüm kişi karşısında son sözlerimi söyledim.

– N’AAABER TIFIL?
 

CıngıL Beng

target Love
ooo hacı mukemmel olmuş.... yazan ellerin dert görmesin :D tıfıl ha :D akıcı yazmışsın tebrikler bir solukta bitirdim yazıyı
 

Fatih Hoca

Banned
Seni uzun süre sonra tekrar görmek güzeldi Oscar's.
 

HTML

Üst