YARSAV başkanı Ergenekon'da avukat: İşte akla ziyan açıklama

mguloren

New member
YARSAV başkanı Ergenekon'da avukat: İşte akla ziyan açıklama
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, ''Türkiye Cumhuriyeti bir polis devleti değildir, olamaz da olmayacak da...'' dedi.

YARSAV Başkanı Ağaoğlu, Yargıtay Ek Binası'nda basın toplantısı düzenledi. Ağaoğlu, şunları kaydetti:

''Devlet Güvenlik Mahkemelerinden hukuk adına askeri yargıcı çıkartan Türkiye Cumhuriyeti, bu mahkemelerin yerine kurduğu geniş yetkili ağır ceza mahkemeleriyle hukukun üstünlüğü için adım atmayı amaçlamışken, askeri yargıcın yerine bu sefer soruşturmalarda daha etkin bir biçimde polis almış, soruşturmalar polis veya jandarma bölgesi ayrımı yapılmayarak, polis her noktada kendini etkili ve yetkili halde görmüş ve işin içine sokulmuş, Cumhuriyet Savcılarının bizzat soruşturma yapmakla görevli olduğu yolundaki Ceza Muhakemeleri Yasası'nın 251. maddesindeki kural atlanmış, yargıç ve savcı dışındaki kişilerin bu bağlamda, polislerin elde edilen evrakı inceleme yetkisi olmadığına ilişkin Ceza Muhakemeleri Yasası'nın 122. maddesi nedense unutulmuş, soruşturmalar polisin inisiyatifi ve etkisinde gerçekleştirilmeye başlanmış, savcının talep ettiği kişiler önce savcı tarafından değil, yetkisi olmayan polis tarafından dinlenmeye başlanmış, savcılar polis olmadan bizzat yürütecekleri ve yürütmek zorunda oldukları soruşturmaları kendi olanaklarıyla yapabilir duruma getirilmemiş, soruşturmalardaki tarafsızlık ciddi biçimde sarsılmıştır.

Hatta mevcut olayda Terörle Mücadele Yasası'nın 1. maddesini yorumlama yetkisi sadece yargı organlarına aitken, bu maddeyi emniyet birimleri yorumlayarak, yorumları Cumhuriyet Savcılarına ileterek soruşturma bunun üzerine inşa edilmiş, iddianamenin bile 91, 230 ve 248. sayfalarındaki 'şube müdürlüğümüz' ibarelerinden ve anlaşılacağı üzere polis iddianamenin yazımına doğrudan katkı yapmaktan geri durmamıştır. Yine şüpheliyi yormama ilkesi unutulmuş, sabaha karşı uykusuz ifadeler alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti bir polis devleti değildir, olamaz da olmayacak da...''

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, ''Süreçte yapılması gereken, yeterince Cumhuriyet savcısının sadece bu soruşturmayla (Ergenekon) görevlendirilmesi, polisin CMK'daki konumu içinde tutulması, siyasi iradenin etkisini yaratabilecek etkenlerin ortadan kaldırılması, Adalet Bakanı'nın yargı üzerinden gölgesini çekmesidir'' dedi.

Eminağaoğlu, Yargıtay Ek Binası'nda düzenlediği basın toplantısında, yargının her türlü hukuk dışı eylemden, eli kolu ayağı bağlanmadığı sürece hesap soracağını ifade etti.

Yargının tek referansının hukuk olduğunu, kimsenin yargıyı bu referansından saptırmaya çalışmaması, bağımsızlık ve tarafsızlığına gölge düşürmemesi gerektiğini belirten Eminağaoğlu, ''Bir hukuk devletinde sıfatı ve görevi ne olursa olsun, yargı önünde hesap vermeyecek hiç kimse olamaz. Cumhurbaşkanı olsa bile, itham edildiği olaylar var ise yargı süreci tıkanmamalı, yargıdan kaçılmamalıdır'' diye konuştu.

''Yargı süreci kesinleşmeden medya kullanılarak bilgi kirliliği yaratıldığını, bu nedenle herkesin kendi suçsuzluğunu ispatlamak zorunda kaldığını'' ileri süren Eminağaoğlu, YARSAV kurucu üyesi Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, ''hukuksuzluğa uğradığı''nı savundu. Eminağaoğlu, Kanadoğlu'nun evinin aranması sürecinin medyaya yansıma şeklini de eleştirerek, şöyle konuştu:

''O Kanadoğlu ki, çetelere karşı verdiği hukuk savaşımı görmezden gelinemez iken, ismi onların yanına konulmuş, çetelerin hukuk karşısında sınav vermesi için görevi gereği yaptığı itirazlar, çetelerin suçlarını kapatmak olarak yorumlanır hale gelmiş, yaratılan bilgi kirliliğinin oluşturduğu cesaret ortamında Yargıtay Ceza Genel Kurulu bile verdiği kararla çetelere hizmet etmekle itham edilir duruma sürüklenmiştir. Sorumsuzca yorum ve davranışlarla kamuoyunda ve ülkede yaratılan kafa karışıklıkları, hiç kimse kuşkuya kapılmasın ki yine hukuk tarafından ve hukuk yoluyla önlenecektir.''

Eminağaoğlu, Kanadoğlu'nun, ''Yargıtay'a suikast planları yaptıkları, Danıştay'a saldırdıkları iddia edilenlerle irtibat içinde gösterildiğini'', ''katillerin yargıç ve savcıların evlerinde aranır hale geldiğini'' öne sürerek, ''Bu irtibatı ortaya koyan somut gerekçeler ise arama kararında her nedense görülememiştir. Bir hukuk devletinde gerekçesiz hiçbir işlem söz konusu olamaz'' diye konuştu. Soruşturmada yakalanan silahların, gizlilik göz ardı edilerek, toplumu yönlendirme amacıyla anında görüntülü olarak kamuoyuna sunulduğunu savunan Eminağaoğlu, soruşturma ve yargılamaların, yargı organlarına bırakılması gerektiğini ifade etti.

-''ORWELYAN TOPLUM''-

Eminağaoğlu, Türkiye'de artık telefon dinlemelerinin ve ucu açık teknik izlemelerinin, ''Orwelyan toplumlara uygun şekilde ilk başvurulan ve tek kanıt niteliğinde, özel yaşamı ilgilendirsin ilgilendirmesin, insanların önüne kanıt ve suçlama olarak konulan tek metin haline geldiğini'' söyledi.

Siyasi iradenin, ''olayın savcılığına soyunarak ve bunu da ifade ederek, kendisine bağlı bir polis teşkilatıyla bu soruşturmaların yürütülmesini sağladığını'' ileri süren Eminağaoğlu, ''tüm adli dinlemelerin, yürütme organı karşısında hiçbir kurumsal güvencesi olmayan ve tüm faaliyetlerinden derhal Başbakana bilgi vermekle görevlendirilen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na devredildiğini'' iddia etti.

Gözaltı, arama, yakalama, tutuklama koşul ve yöntemleri konusunda Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki (CMK) kurallar yerine, yeni fiili uygulamalar yaratıldığını savunan Eminağaoğlu, ''Darbe, militarizm, YÖK, MGK, laik hukuk karşıtlığı söylemleri; medyanın soruşturmayı göklere çıkarmasına neden olmuş, ancak hukuk devletinin kuralları hiçe sayılmıştır. Darbe ve militarizm karşıtlığı başka bir şey, yaşananlar ise bir başka şey olmuştur'' diye konuştu.

''Tüm ülkenin izlenmesini amaçlayan, izlenecek isimleri içermeyen ucu açık taleplerin, irdelenemeden, sorgulanamadan yargı kararı haline geldiğini'' öne süren Eminağaoğlu, şunları kaydetti:

''Bu hukuksuzluk Jandarma yönünden engellenmiş, ancak MİT ve Emniyet yönünden bu hukuksuzluğun sürmesine Adalet Bakanı, gerçekle, hukukla bağdaşmayan gerekçelerle yargı kararına da aykırı olarak kol kanat germiş, kendisinin HSYK Başkanı olduğunu da görmezden gelerek, hukukun ve yargının yanında değil, istihbarat organlarının yanında yer almaktan geri durmamıştır. Adalet Bakanı, Yargıtay kararını Jandarma için hatırlamış, konu MİT ve Emniyet olunca yargı ve Yargıtay süreci başlatılmamış, yargıya saygı söylemi nedense bu noktada unutulmuştur.''

-''YARGI ORGANLARI NOTER POZİSYONUNA SOKULMAK İSTENMİŞTİR''-

''70 milyonun izlenmesinin, 70 milyonun terör şüphelisi görülmesi'' anlamına geldiğini ileri süren Eminağaoğlu, şöyle devam etti:

''Bu durum, bir hukuk devletinde değil, ancak bir polis devleti ve dikta yönetiminde söz konusu olabilir. 70 milyon izleme kapsamına sokularak, istenilen herkes için irtibat ve takip sağlayacak bilgiler toplanmış, bizzat savcının yapması gereken bu soruşturma tüm toplumun izlendiği kararlarla yönlendirilmiş, böyle bir cesaret ortamının içinde görev yapan ve kendisine Adalet Bakanı katkısıyla da bu cesaret ortamı sağlanan polis, soruşturmanın sahibi olarak kendisini görmeye başlamış ve bu merkezde çalışmalarını yürütmüştür. Bu anlayış, kanıt olarak kullanılamayacak istihbari dinlemelerin bile, sonuçta bir yargı kararıyla kanıt sayılması talebine kadar gitmiş, böyle bir talebin hukuk adına reddi gerekirken bu çalışma ortamında polisin istekleri, ülkemizdeki darbe karşıtlığı duyarlılığından yararlanılarak bu yoldaki söylemlerin coşkusu altında kamuoyu desteği yaratılarak, yargı organları noter pozisyonuna sokulmak istenmiştir.''

-''YARGI, YARGIYA BIRAKILMALIDIR''-

''Hiçbir kamu görevlisi için söz konusu olmayan telefonların izlenebilir ve dinlenebilir olma durumunun, yargıç ve savcılar için söz konusu edildiğini'' savunan Eminağaoğlu, ''Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, Adalet Bakanı'nın ayrımcı bakış açısıyla görev yapar duruma sokulmuş, yargıç ve savcılar arasında beklentilere uygun soruşturma ve kararları olup olmamasına göre ayırım yapılmıştır. Siyasi iradeye dokunan yargıç ve savcılara dokunulmuş, yargıda sessizlik, edilgenlik ve korku ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Yargı, yargıya bırakılmalıdır, aksine davranışların sürdürülmesinin, yargıyı ortadan kaldırmakla kalmayarak, hukuk devletini de yok edeceği unutulmamalıdır'' diye konuştu.

Eminağaoğlu, Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanı'nın yargıç ve savcıların yaşadığı sorunları görmezden geldiğini öne sürerek, bunun yerine ''teknolojiyi yargıya kazandırmak söyleminden yararlanarak, yargının UYAP sanal hapishanesine kapatılmasını, yeni binalar söyleminden yararlanarak, bağımsızlık sorunu yaşayan yargıda altın kafesler ortaya çıkarılmasını önemli ve olumlu olarak gösterdiğini'' iddia etti. YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, şunları kaydetti:

''Adalet Bakanı, terör soruşturmalarının bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülmesi konusundaki kendi genelgesini bile hatırlamak istememiş, polisin hukukla bağdaşmayan istihbari faaliyetine ve bu faaliyetlerden hareketle yürütülen iş ve işlemlere destek vermiş, yargıç ve savcıları memuru olarak görme anlayışını pekiştirmiş, polis istihbaratıyla çalışan savcılara ve de bu istihbari faaliyetlere destek verirken, diğer yargıç ve Cumhuriyet savcıları için hukukun ötesindeki bu denli koruyuculuktan uzak durmuş, yasa yararına bozma yoluna gitmeyerek yargının değil, açıkça istihbari faaliyetlerin yanında yer almıştır. Oysa kendisi aynı zamanda HSYK Başkanı'dır ve bu tutumu HSYK Başkanlığı ile bağdaşmamaktadır. Adalet Bakanlığı, istihbari faaliyetler için değil, yargı için seferber edilecek bir birimdir. Adalet Bakanı'nın bu gerçeği kavrayarak hareket etmesi gerekmektedir.''

İktidara karşı darbe iddiasını içeren soruşturmanın, ''Hitler ve Mussolini'nin hukuk yoluyla iktidar darbelerini yarattığı gerçeği karşısında, etki altında kalmadan, tarafsızca yürütülmesi gerektiğini'' ifade eden Eminağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Süreçte yapılması gereken, yeterince Cumhuriyet savcısının sadece bu soruşturmayla görevlendirilmesi, soruşturmanın yasa hükmü uyarınca bizzat Cumhuriyet savcıları tarafından yürütülmesinin sağlanması, bu konuda HSYK'nın kararname ya da yetkilendirme ile işlem yapması, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile ilgili yasanın bir an önce anayasal denetim sürecinin sonuçlanması, polisin CMK'daki konumu içinde tutulması, siyasi iradenin etkisini yaratabilecek etkenlerin ortadan kaldırılması, Adalet Bakanı'nın yargı üzerinden gölgesini çekmesidir.''

''Türk yargısının, iktidar sahipleri tarafından, gerekmediğinde yok saydıkları gerek duyduklarında ise kullanacakları bir araç olmadığı'' görüşünü dile getiren Eminağaoğlu, ''Yargının bağımsızlığına sürekli/aşırı müdahale etmek ve yargıyı kendi çıkarlarına uygun ve güdümlü hale getirmek isteyenler ve ortakları bilmelidirler ki, Ergenekon, güdümlü yargı yaratmanın izdüşümü olmayacaktır. Varsa gerçekliği ortaya çıkarılacak, yoksa masumiyet korunacaktır. Cumhuriyetin yargıç ve savcıları bunu başaracak yetenek ve birikimdedir. Gölge edilmemesi yeterlidir. Türk yargısı dahili ve harici bedhahlarına karşı onurlu mücadelesini sürdürecektir'' dedi.

Eminağaoğlu, bugün bir gazetede, ''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten ''Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz için şok girişim'' şeklindeki haberin de gerçek dışı olduğunu söyledi.

Konuşmasının ardından YARSAV üyeleri uzun süre Eminağaoğlu'nu ayakta alkışladı.

Bir gazetecinin soru sormak istemesi üzerine Eminağaolu, yargının herhangi bir şekilde etki altında kalmadan soruşturmaların devam etmesini istediklerini belirterek, ''Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin bir polis devleti olmadığı, bir hukuk devleti olduğu bilincinin yerleşmesini de özellikle vurguluyor ve bu konuda adımlar atılmasını bekliyoruz'' dedi.

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, aynı gazetecinin ''Başkalarının açıklamaları yargı sürecine müdahale oluyor da YARSAV'ın açıklamaları müdahale olmuyor mu?'' sorusuna ise yanıt vermedi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=802840&title=yarsav-baskani-ergenekonda-avukat-iste-akla-ziyan-aciklama
 

HTML

Üst