Hizbullah Arşivi, 10 yılda adli emanetten Diyarbakır’a gitmedi
6 Ocak 2011 Perşembe, 00:30
POLİTİKA
İstanbul’da ele geçirilen Hizbullah arşivi, 188 kişinin öldürülmesiyle suçlanırken 10 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye edilen Hizbullah sanıklarının yargılandığı davanın dosyasına gönderilmemiş
ŞEYHMUS ÇAKAN DİYARBAKIR
18 cinayetten sorumlu yargılanırken, 10 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye edilen Hizbullah ana davası sanıklarının avukatı Sıtkı Zilan, 10 yıl önce İstanbul Beykoz’da bulunan örgüt arşivinin halen adli emanetten Diyarbakır’daki mahkemeye ulaştırılmadığını söyledi. CMK 102. madde kapsamında Hizbullah terör örgütü üst düzey yöneticisi olarak suçlanan müvekkilleri için ayrıcalıklı bir uygulama yapılmadığını belirten Avukat Zılan, Hizbullah davasında yaşananları şöyle anlattı:
EVRAKLAR ADLİ EMANETE ALINMADI
Beykoz’da yakalanan evraklar şu anda adliye emanete alınmış değil, en azından hepsi alınmış değil. İçlerinden yani onda biri dahi Diyarbakır’a gönderilmiş değildir. Mahkeme evrakların çoğuna, içeriğine vakıf değildir. Bu dokümanlarla yani lehte ve alehte ne varsa onların avukatlarının kendilerine ulaşması lazım ve bu imkan verilmedi.
BAZI BELGELER MAHKEMEDEN GİZLENDİ
Biz ısrarla talep ettiğimize rağmen Beykoz’da yakalanan evrakların bir bütün olarak tarafımızı en azından içeriği hakkında bir bilgi yani bir bilir kişide inceleyip bize özetini çıkartılabilirdi. Gizleniyor bazı şeyler mahkemelerden dahi gizleniyor veya mahkemeler vakıf da bize açıklamıyorlar, kurumlar doğru dürüst cevap vermiyor. Dava yıllarca sürüyor.
TAHLİYE EDİLENLER DE MAĞDURDUR
Yani bu içerde olup tahliye edilen sanıklar da bu sürecin mağdurudur. Şu anda mahsumiyet karnesi esastır, ‘kimse suç işledi’ diyemiyoruz, demeyiz de. Suç işlemiş olsalar bile mağdurdurlar. Bölgede yaşanan kirli bir savaş, bu kirli savaşın ürünü olarak her aile, çevre, her kesimden, mağdur olan insanlar vardır. Buna top yekûn bir çözüm olmak zorundayız. Onun için mesela bir infial olacağını zannetmiyorum.
KİMSEYE ÖZEL MUAMELE YAPILMADI
Avrupa Birliği müktesebatı nedeniyle yapılan düzenlemelerle beraber bu bahsettiğiniz düzenleme 23 defa ertelendi. Nihayet 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi ve haliyle bu normal bir sonuçtur. Yani kimseye şahsa özel bir uygulama yapılmadı. Kim bu kapsama giriyor, davası devam ediyorsa ve tutuklu olarak 10 yıl üzerinden geçmişse bu davanın doğal olarak tahliye durumudur. Ben bunda bir onormalik görmüyorum.
Dosyalar hala Yargıtay’da gündemde değil
Tahliyeleri toplumda tepkilere neden olan başta Hizbullah sanıklarının davası olmak üzere pekçok dava, tartışmalara rağmen halen Yargıtay’ın ilgili dairelerinde gündeme alınmadı. Azami tutukluluk sürelerini doldurdukları gerekçesiyle Hizbullah örgütünün üst düzey yöneticileri, PKK ve DHKPC örgütü militanları başta olmak üzere, birden fazla kişiyi öldürdükleri iddiasıyla yargılamaları devam eden 100’ün üzerinde kişi tahliye oldu.
TAHLİYEDEN SONRA DA ADIM ATILMADI
Yargıtay, bu sanıklarla ilgili dosyalarda sadece tutukluluk sürelerinin uzayıp uzamadığı incelemesi yaptı. Dosyaların esas incelemesine ise girmedi. Bu dosyalarla ilgili temyiz incelemesi hala Yargıtay’ın gündeminde değil. Toplumsal tepki nedeniyle kamu vicdanını yaralayan dosyaları öne alıp biran önce karara bağlaması beklenen Yargıtay’da bu yönde bir adım atılmadığı öğrenildi.
TAHLİYE DOSYLARI İÇİN ÖZEL EKİP VAR
Öte yandan, Yargıtay’ın tutuklu dosyalarının yığıldığı bir çok dairesi, tutukluluk sürelerini belirlemek için dosyalarda inceleme yapan birimler oluşturdu. Oluşturulan birimler 100 binlerce dosyayı tek tek inceliyor. Bu birimler sadece dosyalardaki tutukluluk sürelerinin aşılıp aşılmadığını inceliyor. Ancak tutuklu dosyalarının esastan incelemesi ise yapılmıyor.
Hizbullah Arşivi, 10 yılda adli emanetten Diyarbakır?a gitmedi, Star Gazetesi
....................
Ya Ergenekoncular Tahliye Olsaydı
Tutukluluk süresini yeniden düzenleyen maddeyle 40 bin kişi değil 1233 kişinin tahliye olacağını açıklayan Adalet Bakanı Ergin, gecikmeden ise Yargıtay'ı sorumlu tuttu.
Cezaevinden tahliyelerin başlamasıyla birlikte kıyamet koptu.
"Rahşan affını geride bırakan tahliyeler" mi denilmedi, "Aydınlar Silivri'de tutuklu, Hizbullahçılar özgür" şeklinde yayınlar mı yapılmıyor. Ortalık toz duman. Merak ediyorum. Hizbullahçılar değil de Ergenekoncular tahliye olsaydı aynı tepki gösterilecek miydi? O zaman özgürlüğe adım attılar haberlerinin yapılacağından kuşkum yoktur.
Türkiye'de yargılama süreleri uzun, insanların cezaları kesinleşinceye kadar cezaevlerinde tutuklu olarak bulunmalarının adaletle izah edilecek bir yanı yok. Olaya 'geciken adalet, adalet değildir' cephesinden bakıp, Silivri, Hizbullah, adli suçlu filan demeden bunu tespit etmekte yarar var.
40 BİN DEĞİL 1233 KİŞİ ÇIKACAK
Ayrıca tutukluluk süreleriyle ilgili düzenlemeden 40 bin değil 953'ü Yargıtay'da, 280'i ilk derece mahkemelerinde olmak üzere 1233 kişi yararlanacak. Rahşan affından 45 bin kişi istifade etmişti. Rastlantı mı bilinmez ama mafya babalarının, terör örgütü yöneticilerinin öncelikle tahliye edilmeleri toplumda infiale yol açtı. Bu nedenle önce CMK 102. maddenin çıkarıldığı TBMM'deki 3-4 Aralık 2004 tarihli oturumların tutanaklarına baktım. Yetinmedim önce dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le sonra da bugünkü Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le konuştum. Ergin, yüksek yargıdaki iş yükünün azaltılması için bir çalışma yürüttüklerini belirterek, yeni düzenlemenin Ocak ayında Bakanlar Kurulu'nda ele alınacağını açıkladı.
TUTUKLULUK 20 YIL MI OLSUN?
İşte Bakan Ergin'in açıklamaları: "29 Aralık günü tutukluluk süresi çok uzun diye itiraz ediliyordu. 2004 yılında tutukluk sürelerine bir üst sınır konulmak suretiyle şimdi tahliyeler başladı. Şimdi ise tahliyeler oluyor diye kıyamet koparılıyor. Neye itiraz ediliyor? Konulan üst sınır az mı bulunuyor? Üst sınırı artırmamız mı isteniyor? 20 yıla mı çıkaralım? Bu çelişki ne? Doğru olan yargılama sürelerinin kısaltılmasıdır. Biz bunu ilk derece mahkemelerinde başardık. Temyiz mahkemelerinde ise süre hala uzun. Ancak biz şikayet makamı değiliz. Tıkanmayı aşıp vatandaşın adalete daha çabuk ulaşmasını sağlayacak düzenlemeyi yapacağız."
Adalet Bakanı Ergin şunu da soramadan edemiyor: "Yılda 800 bin karar çıkaran Yargıtay 6 yıldır önünde duran 953 kişiyle ilgili dosyaya bakamaz mıydı?" Üst sınırın Balyoz ve Ergenekon ile ilişkilendirilmesine ise Ergin tepki gösteriyor:
2004'TE ERGENEKON VE BALYOZ MU VARDI?
"Bu yasa 2004'te yapıldı. O zaman Ergenekon ya da Balyoz soruşturması mı vardı." Ergin burada nokta koyuyor ama 102. maddenin geçmişiyle ilgili bilgi verip bazı soruların yanıtlarının aranması gerekiyor. Tahliyeler nedeniyle tartıştığımız yasa 2004'te kabul edildi. 2005'te yürürlüğe girdi. Çünkü o zaman Türkiye'de tutukluluk süresi 7 yıldı ve bir üst sınırı da yoktu. O nedenle de Türkiye AİHM'de dava kaybediyordu. Mahkemelere 3 yıl süre tanındı, ellerindeki dosyaları sonuçlandırmaları için. 2008 yılına gelindiğinde bu süre 2 yıl daha uzatıldı.
CİHANER DOSYASINA FOTOKOPİDEN BAKILDI
Yılda 800 bin karar çıkarıyoruz diyen Yargıtay Başkanı Gerçeker'e sormak gerekiyor. İlhan Cihaner dosyası yetişmediği için fotokopi üzerinden inceleme yapan Yargıtay, 11 yıldır yargılanan ve kamuoyu tarafından dikkatle takip edilen Hizbullahçılarla ilgili dosyaya 6 yıl içinde bakamaz mıydı? Yoksa Gerçeker'in Hizbullahçıların tahliye olacaklarından haberi mi yoktu? Daha ileri gidip, öncelikle Hizbullahçılar ve mafya babalarının tahliyesi sağlanmak suretiyle bu süreç sabote mi edilmek istendi diye sormak istiyorum. Gerçeker, tahliyelerle vicdanının sızladığını söylerken, sadece bir mübaşir görevlendirseydi, 1 milyon 600 bin dosya arasından 953 kişinin dosyası çekilip bir karara bağlansaydı daha yararlı olmaz mıydı? Gerçeker, Yargıtay'ın iş yükünden ve zaman darlığından yakınırken, "Nasıl çalıştığımız bilinmiyor mu?"şeklinde bir sitemde bulunuyor.
Gerçeker, Daire Başkanlıklarının seçimi, HSYK'ya üye seçimi ve savcı seçimi için geçirdikleri süreyi de buraya ekliyor mu acaba?
Yargıtay'ın bildirisi
Yargıtay'ın iş yükünü azaltacak olan İstinaf Mahkemeleri'nin kurulmasına en sert tepkiyi Yargıtay vermişti. Hem de dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'i öldürmek amacıyla bakanlığa girmeye çalışan canlı bombanın öldürüldüğü gün. Adalet Bakanı'na bir geçmiş olsun dileğinde bulunmaktan kaçınan Yüksek Yargı hem de o gün zehir zemberek bir bildiri yayınlayarak, İstinaf Mahkemeleri'nin ülkeyi böleceğini savunmuştu. Yargı kararlarını dosyalara değil, kişilere, ideolojilere göre değerlendirdiğimiz için bugün alkışladığımıza yarın karşı çıkabiliyoruz
Ya Ergenekoncular Tahliye Olsaydı 06 Ocak 2011 06:36