'Yargıtay'a Yargıçlar Darbe Vurdu

biosx

New member
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
2,332
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
kürre-i arz
yargitaya-yargiclar-darbe-vurdu-174617h.jpg



'Yargıtay'a Yargıçlar Darbe Vurdu


Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, TV8'de katıldığı programda, yargıda yaşanan kaosu yorumladı.
Sami Selçuk: “İstinaf Mahkemeleri doğru mantık ile kurulsa iyi olurdu; ama şimdi minik Yargıtaylar yaratır!”

Tv8'de yayınlanan Erkan Tan'ın hazırlayıp sunduğu Erkan Tan ile Başkent'ten programına Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk konuk oldu ve önemli açıklamalarda bulundu.

“ Yargı mensupları, Yargıtay'a darbe vurdular!”

“ Yargıtay zor duruma düşmüştür. Saygınlığı örselenmiştir. Yargı mensupları, Yargıtay'a darbe vurdular. Yargıtay'daki daire başkanının konuşması halkı yanıltmıştır. Yargıtay yara almıştır ve bunun bir bedeli olmalıdır. Herkes dikkatli adım atmalıdır.

“ Yargıdaki sorun duruşmalardadır!”

Selçuk, bugüne kadar tahliye tartışmalarında gündeme gelmeyen bir konuyu, duruşmaların hatalı olduğunu ifade etti.

“Türkiye 'duruşma' kavramının ne olduğunu bilmiyor. Bugün Türkiye'de duruşma kavramı doğru algılansa idi, bunlar başımıza gelmezdi. Daire sayısının azlığı problem değil. Daire sayısı çoğaldıkça Yargıtay'ın bütünlüğü bozulur. Konu, duruşmanın ne olduğu ile ilgilidir. Duruşmalar normalde, 1 oturumda biter. Türkiye'de bu kural hiç uygulanmamıştır. Kaç oturum sürüyor… Tutuklu 14 yıl boyunca cezaevinde bekliyor. Bu durumu düzeltmek, Yargıtay'a ve yargıçlara düşer. Daire sayısının çoğaltılması geçici çözüm getirir. Temyiz kavramını çözmez. Duruşmalar gereksiz hale gelmiştir” diye konuştu.

“İstinaf Mahkemeleri doğru mantık ile kurulsa iyi olurdu; ama şimdi minik Yargıtaylar yaratır!”

“ İstinaf zorunlu; ama çıkış noktası yanlış. İstinafsız iyi bir yargılama olmaz. İstinaf Mahkemeleri şarttır; ama bu hali ile sorunları çözmeyecektir. İstinaf, Yargıtay'ın yükünü azaltmak amacı ile kurulduğunda bazı konular Yargıya gitmeden kesinleşecek, bazı hukuk normlarını Yargıtay yorumlayamayacak” dedi.

“ Başbakan yanıltılmıştır!”

“ Siyasi danışmanları Başbakan'ı yanıltmıştır. Türkiye kendi kavramlarını gözden geçirmek zorundadır. Yargı reformu kesinlikle yasalar ile yapılmaz. Batılı kavramları, batılı gibi algılamadığımız sürece sıkıntıya düşeriz.” dedi.

“Bu sarsıntılar enerjiye dönüşebilir!”

Prof. Dr. Sami Selçuk tahliyeler üzerine şu açıklamalarda bulundu:

“ Salıvermeler ile birlikte Türkiye'de kıyamet koptu. Türkiye nerede hata yaptığını bulur ise, bu sarsıntı enerjiye dönüşebilir. Önce Yargıtay hatayı bulmalı. Olay önce Yargıtay'ı sıkıntıya soktu. Ben o daireye 8 yılımı verdim. Sahtecilik dosyalarını inceliyorduk. Şimdi o dairede yağma suçlarına ve hırsızlık suçlarına bakılıyor. Bu dosyalar ile 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gelen dosyalar kıyaslayamazsınız” diyerek sözlerini noktaladı.



Yargıtaya Yargıçlar Darbe Vurdu 11 Ocak 2011 22:11
 
Sen koskoca bşbknsın ve emrinde binlerce insan var..Bir kanun çıkarmadan önce bu kanunun çıkarabileceği sonuçları hesaplamazsan ( adamların dışarı çıkacaklarını biliyor olması gerekir..)
yrgtyda yasaya göre davranır....Sen de kendinde hiiiiiiç suç bulmazsın yrgtyı suçlarsın.
Ah be bşbknım hadi yrgty gıcık diyelim ama sen milletini düşünmek zorundasın neden ( szde) ergnkncuları içerde tutacağım diye kanun yaparken yan tesirlerini düşünmezsin....
Bak sonra mllt ( bazıları ) senden çok yrgtayı suçluyor....Yalaka takımı....
 
jet kararlar alan, fotokopiden karar çıkaran, yıllarca arşivde dosyayı birikitiren vs.vs. suçlu değil ...hımm


Hizbullah Arşivi, 10 yılda adli emanetten Diyarbakır’a gitmedi

6 Ocak 2011 Perşembe, 00:30
POLİTİKA




İstanbul’da ele geçirilen Hizbullah arşivi, 188 kişinin öldürülmesiyle suçlanırken 10 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye edilen Hizbullah sanıklarının yargılandığı davanın dosyasına gönderilmemiş

ŞEYHMUS ÇAKAN DİYARBAKIR

18 cinayetten sorumlu yargılanırken, 10 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye edilen Hizbullah ana davası sanıklarının avukatı Sıtkı Zilan, 10 yıl önce İstanbul Beykoz’da bulunan örgüt arşivinin halen adli emanetten Diyarbakır’daki mahkemeye ulaştırılmadığını söyledi. CMK 102. madde kapsamında Hizbullah terör örgütü üst düzey yöneticisi olarak suçlanan müvekkilleri için ayrıcalıklı bir uygulama yapılmadığını belirten Avukat Zılan, Hizbullah davasında yaşananları şöyle anlattı:

EVRAKLAR ADLİ EMANETE ALINMADI

Beykoz’da yakalanan evraklar şu anda adliye emanete alınmış değil, en azından hepsi alınmış değil. İçlerinden yani onda biri dahi Diyarbakır’a gönderilmiş değildir. Mahkeme evrakların çoğuna, içeriğine vakıf değildir. Bu dokümanlarla yani lehte ve alehte ne varsa onların avukatlarının kendilerine ulaşması lazım ve bu imkan verilmedi.

BAZI BELGELER MAHKEMEDEN GİZLENDİ

Biz ısrarla talep ettiğimize rağmen Beykoz’da yakalanan evrakların bir bütün olarak tarafımızı en azından içeriği hakkında bir bilgi yani bir bilir kişide inceleyip bize özetini çıkartılabilirdi. Gizleniyor bazı şeyler mahkemelerden dahi gizleniyor veya mahkemeler vakıf da bize açıklamıyorlar, kurumlar doğru dürüst cevap vermiyor. Dava yıllarca sürüyor.

TAHLİYE EDİLENLER DE MAĞDURDUR

Yani bu içerde olup tahliye edilen sanıklar da bu sürecin mağdurudur. Şu anda mahsumiyet karnesi esastır, ‘kimse suç işledi’ diyemiyoruz, demeyiz de. Suç işlemiş olsalar bile mağdurdurlar. Bölgede yaşanan kirli bir savaş, bu kirli savaşın ürünü olarak her aile, çevre, her kesimden, mağdur olan insanlar vardır. Buna top yekûn bir çözüm olmak zorundayız. Onun için mesela bir infial olacağını zannetmiyorum.

KİMSEYE ÖZEL MUAMELE YAPILMADI

Avrupa Birliği müktesebatı nedeniyle yapılan düzenlemelerle beraber bu bahsettiğiniz düzenleme 23 defa ertelendi. Nihayet 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi ve haliyle bu normal bir sonuçtur. Yani kimseye şahsa özel bir uygulama yapılmadı. Kim bu kapsama giriyor, davası devam ediyorsa ve tutuklu olarak 10 yıl üzerinden geçmişse bu davanın doğal olarak tahliye durumudur. Ben bunda bir onormalik görmüyorum.

Dosyalar hala Yargıtay’da gündemde değil

Tahliyeleri toplumda tepkilere neden olan başta Hizbullah sanıklarının davası olmak üzere pekçok dava, tartışmalara rağmen halen Yargıtay’ın ilgili dairelerinde gündeme alınmadı. Azami tutukluluk sürelerini doldurdukları gerekçesiyle Hizbullah örgütünün üst düzey yöneticileri, PKK ve DHKPC örgütü militanları başta olmak üzere, birden fazla kişiyi öldürdükleri iddiasıyla yargılamaları devam eden 100’ün üzerinde kişi tahliye oldu.

TAHLİYEDEN SONRA DA ADIM ATILMADI

Yargıtay, bu sanıklarla ilgili dosyalarda sadece tutukluluk sürelerinin uzayıp uzamadığı incelemesi yaptı. Dosyaların esas incelemesine ise girmedi. Bu dosyalarla ilgili temyiz incelemesi hala Yargıtay’ın gündeminde değil. Toplumsal tepki nedeniyle kamu vicdanını yaralayan dosyaları öne alıp biran önce karara bağlaması beklenen Yargıtay’da bu yönde bir adım atılmadığı öğrenildi.

TAHLİYE DOSYLARI İÇİN ÖZEL EKİP VAR

Öte yandan, Yargıtay’ın tutuklu dosyalarının yığıldığı bir çok dairesi, tutukluluk sürelerini belirlemek için dosyalarda inceleme yapan birimler oluşturdu. Oluşturulan birimler 100 binlerce dosyayı tek tek inceliyor. Bu birimler sadece dosyalardaki tutukluluk sürelerinin aşılıp aşılmadığını inceliyor. Ancak tutuklu dosyalarının esastan incelemesi ise yapılmıyor.



Hizbullah Arşivi, 10 yılda adli emanetten Diyarbakır?a gitmedi, Star Gazetesi


....................



Ya Ergenekoncular Tahliye Olsaydı
Tutukluluk süresini yeniden düzenleyen maddeyle 40 bin kişi değil 1233 kişinin tahliye olacağını açıklayan Adalet Bakanı Ergin, gecikmeden ise Yargıtay'ı sorumlu tuttu.
Cezaevinden tahliyelerin başlamasıyla birlikte kıyamet koptu.

"Rahşan affını geride bırakan tahliyeler" mi denilmedi, "Aydınlar Silivri'de tutuklu, Hizbullahçılar özgür" şeklinde yayınlar mı yapılmıyor. Ortalık toz duman. Merak ediyorum. Hizbullahçılar değil de Ergenekoncular tahliye olsaydı aynı tepki gösterilecek miydi? O zaman özgürlüğe adım attılar haberlerinin yapılacağından kuşkum yoktur.

Türkiye'de yargılama süreleri uzun, insanların cezaları kesinleşinceye kadar cezaevlerinde tutuklu olarak bulunmalarının adaletle izah edilecek bir yanı yok. Olaya 'geciken adalet, adalet değildir' cephesinden bakıp, Silivri, Hizbullah, adli suçlu filan demeden bunu tespit etmekte yarar var.

40 BİN DEĞİL 1233 KİŞİ ÇIKACAK

Ayrıca tutukluluk süreleriyle ilgili düzenlemeden 40 bin değil 953'ü Yargıtay'da, 280'i ilk derece mahkemelerinde olmak üzere 1233 kişi yararlanacak. Rahşan affından 45 bin kişi istifade etmişti. Rastlantı mı bilinmez ama mafya babalarının, terör örgütü yöneticilerinin öncelikle tahliye edilmeleri toplumda infiale yol açtı. Bu nedenle önce CMK 102. maddenin çıkarıldığı TBMM'deki 3-4 Aralık 2004 tarihli oturumların tutanaklarına baktım. Yetinmedim önce dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le sonra da bugünkü Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le konuştum. Ergin, yüksek yargıdaki iş yükünün azaltılması için bir çalışma yürüttüklerini belirterek, yeni düzenlemenin Ocak ayında Bakanlar Kurulu'nda ele alınacağını açıkladı.

TUTUKLULUK 20 YIL MI OLSUN?

İşte Bakan Ergin'in açıklamaları: "29 Aralık günü tutukluluk süresi çok uzun diye itiraz ediliyordu. 2004 yılında tutukluk sürelerine bir üst sınır konulmak suretiyle şimdi tahliyeler başladı. Şimdi ise tahliyeler oluyor diye kıyamet koparılıyor. Neye itiraz ediliyor? Konulan üst sınır az mı bulunuyor? Üst sınırı artırmamız mı isteniyor? 20 yıla mı çıkaralım? Bu çelişki ne? Doğru olan yargılama sürelerinin kısaltılmasıdır. Biz bunu ilk derece mahkemelerinde başardık. Temyiz mahkemelerinde ise süre hala uzun. Ancak biz şikayet makamı değiliz. Tıkanmayı aşıp vatandaşın adalete daha çabuk ulaşmasını sağlayacak düzenlemeyi yapacağız."

Adalet Bakanı Ergin şunu da soramadan edemiyor: "Yılda 800 bin karar çıkaran Yargıtay 6 yıldır önünde duran 953 kişiyle ilgili dosyaya bakamaz mıydı?" Üst sınırın Balyoz ve Ergenekon ile ilişkilendirilmesine ise Ergin tepki gösteriyor:

2004'TE ERGENEKON VE BALYOZ MU VARDI?

"Bu yasa 2004'te yapıldı. O zaman Ergenekon ya da Balyoz soruşturması mı vardı." Ergin burada nokta koyuyor ama 102. maddenin geçmişiyle ilgili bilgi verip bazı soruların yanıtlarının aranması gerekiyor. Tahliyeler nedeniyle tartıştığımız yasa 2004'te kabul edildi. 2005'te yürürlüğe girdi. Çünkü o zaman Türkiye'de tutukluluk süresi 7 yıldı ve bir üst sınırı da yoktu. O nedenle de Türkiye AİHM'de dava kaybediyordu. Mahkemelere 3 yıl süre tanındı, ellerindeki dosyaları sonuçlandırmaları için. 2008 yılına gelindiğinde bu süre 2 yıl daha uzatıldı.

CİHANER DOSYASINA FOTOKOPİDEN BAKILDI

Yılda 800 bin karar çıkarıyoruz diyen Yargıtay Başkanı Gerçeker'e sormak gerekiyor. İlhan Cihaner dosyası yetişmediği için fotokopi üzerinden inceleme yapan Yargıtay, 11 yıldır yargılanan ve kamuoyu tarafından dikkatle takip edilen Hizbullahçılarla ilgili dosyaya 6 yıl içinde bakamaz mıydı? Yoksa Gerçeker'in Hizbullahçıların tahliye olacaklarından haberi mi yoktu? Daha ileri gidip, öncelikle Hizbullahçılar ve mafya babalarının tahliyesi sağlanmak suretiyle bu süreç sabote mi edilmek istendi diye sormak istiyorum. Gerçeker, tahliyelerle vicdanının sızladığını söylerken, sadece bir mübaşir görevlendirseydi, 1 milyon 600 bin dosya arasından 953 kişinin dosyası çekilip bir karara bağlansaydı daha yararlı olmaz mıydı? Gerçeker, Yargıtay'ın iş yükünden ve zaman darlığından yakınırken, "Nasıl çalıştığımız bilinmiyor mu?"şeklinde bir sitemde bulunuyor.

Gerçeker, Daire Başkanlıklarının seçimi, HSYK'ya üye seçimi ve savcı seçimi için geçirdikleri süreyi de buraya ekliyor mu acaba?

Yargıtay'ın bildirisi

Yargıtay'ın iş yükünü azaltacak olan İstinaf Mahkemeleri'nin kurulmasına en sert tepkiyi Yargıtay vermişti. Hem de dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'i öldürmek amacıyla bakanlığa girmeye çalışan canlı bombanın öldürüldüğü gün. Adalet Bakanı'na bir geçmiş olsun dileğinde bulunmaktan kaçınan Yüksek Yargı hem de o gün zehir zemberek bir bildiri yayınlayarak, İstinaf Mahkemeleri'nin ülkeyi böleceğini savunmuştu. Yargı kararlarını dosyalara değil, kişilere, ideolojilere göre değerlendirdiğimiz için bugün alkışladığımıza yarın karşı çıkabiliyoruz
Ya Ergenekoncular Tahliye Olsaydı 06 Ocak 2011 06:36

588743_detay.jpg


Rezaletin daniskası!
9 yıl süren Hizbullah davasının beş yılı Adli Tıp'tan disket çözümlemesi beklemekle geçmiş!
06 Ocak 2011 Perşembe, 11:26:09

..CMK'nın 102. maddesine göre, tutukluluk süreleri 10 yılı geçen Hizbullahçılar birer birer tahliye olmaya başladı. Bu tahliyeler toplumda infial yaratırken, 102. maddenin uygulanması da çeşitli tartışmalara yol açtı.

Hürriyet'ten Sedat Ergin'in yazısında belirttiğine göre, 9 yıl süren Hizbullah davasının 5 yılı, mahkemenin yalnızca Adli Tıp'tan CD deşifrelerinin gelmesini beklemesiyle geçti.

Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından sadece İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde tahliye edilenlerin sayısı 36 oldu.

16 HİZBULLAHÇI TAHLİYE EDİLDİ
Hizbullah terör örgütünün liderlerinden olduğu iddiasıyla yargılanan Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu 16 kişi, tutukluluk sürelerini düzenleyen yasa gereği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tahliye edildi
Rezaletin daniskası! - Habertürk
 
Geri
Üst