Yetmez ama evet, diyerek bugünkü baskıcı ve giderek daha baskıcı olan yönetime yol verenlerin günahı büyüktür.
Tophane'deki sanat galerinin önünde dinci mollalardan dayak yiyen bu tiplerden biri, televizyonda şöyle diyordu: “Oysa ben, yetmez ama evet demiştim, beni niye dövdüklerini anlayamadım.”
Bir arkadaşımla bunun üzerine konuşurken bana şöyle demişti: “Bu saftirik arkadaş dayak yerken kendine bu soruyu soruyordu, hatta kendisini dövene belki bunu söylüyordu ya... “Vurma, ben yetmez ama evetçiyim” diye. Bunu döven yobaz da şöyle diyordu muhtemelen, “evet ama yetmez!”.
Kahkahalarla gülüştük, karikatür gibi... Ama ne yazık ki gerçek. Hiçbir şey yetmeyecek bu sınırsız iktidar açlığını doyurmaya.
Hüseyin Gülerce'nin, komutanların da Başbakan ile birlikte namaz kılması önerisinin arkasından; “takvada üstün olan Genelkurmay Başkanı olsun” önerisinin gelmeyeceğini kim söyleyebilir? Peki bu yeter mi?
Yetmediğini Ahmet Kekeç'in önerisinden anlıyoruz. 27 Nisan bildirisini destekleyen yazarların çöpe atılmasını öneriyor. “Özgürlükçü” kafa dediğin böyle olmalı.
Arkasından, PKK saldırılarına karşı korunmak için okunması gereken duaları içeren talimnameler yayınlanmasını da teklif eden çıkar mı?
Ya da, örneğin Körkandil dağlarının veya Kato'nun zirvelerinde - 40 derecede donmamak için takılacak muskaların yasalaşmasını ve devlet tarafından tek elden yazdırılmasını da teklif ederler mi?
Şaşırmayın, olmaz olmaz demeyin. Zamanında bunları da gördük de çok çabuk unuttuk.
Balkan savaşı yenilgisinden sonra, şeyhülislamın reçetesi şuydu: 4444 kere “Allahümme salli salaten ve selmi selameten tamen” duası tüm mekteplerde okutulsun...
Ve Alparslan Arslan, Ergenekon duruşmalarında anlattı. Şeyh Salih, evindeki Arapça dualardan birini okuyunca görünmez olduğuna, kimsenin kendisine bir şey yapamayacağına inanıyordu. Taktığı muska sayesinde kendisine kurşun işlemeyeceğini düşünüyordu. Siz inanmayabilirsiniz, o buna inanmıştı.
Yetmez ama evetçi'lere tekrar hatırlatalım: Evet dediniz ama yetmez.
Yetmeyecek... Bugün, “çöpe atılsın” teklifinin yarınki olası halini sizin hayalgücünüze bırakıyorum. Siz buna da inanmayabilirsiniz, ama onlar inanıyorlar. “Demokrasi” dediklerinden de bunu anlıyorlar...
Tophane'deki sanat galerinin önünde dinci mollalardan dayak yiyen bu tiplerden biri, televizyonda şöyle diyordu: “Oysa ben, yetmez ama evet demiştim, beni niye dövdüklerini anlayamadım.”
Bir arkadaşımla bunun üzerine konuşurken bana şöyle demişti: “Bu saftirik arkadaş dayak yerken kendine bu soruyu soruyordu, hatta kendisini dövene belki bunu söylüyordu ya... “Vurma, ben yetmez ama evetçiyim” diye. Bunu döven yobaz da şöyle diyordu muhtemelen, “evet ama yetmez!”.
Kahkahalarla gülüştük, karikatür gibi... Ama ne yazık ki gerçek. Hiçbir şey yetmeyecek bu sınırsız iktidar açlığını doyurmaya.
Hüseyin Gülerce'nin, komutanların da Başbakan ile birlikte namaz kılması önerisinin arkasından; “takvada üstün olan Genelkurmay Başkanı olsun” önerisinin gelmeyeceğini kim söyleyebilir? Peki bu yeter mi?
Yetmediğini Ahmet Kekeç'in önerisinden anlıyoruz. 27 Nisan bildirisini destekleyen yazarların çöpe atılmasını öneriyor. “Özgürlükçü” kafa dediğin böyle olmalı.
Arkasından, PKK saldırılarına karşı korunmak için okunması gereken duaları içeren talimnameler yayınlanmasını da teklif eden çıkar mı?
Ya da, örneğin Körkandil dağlarının veya Kato'nun zirvelerinde - 40 derecede donmamak için takılacak muskaların yasalaşmasını ve devlet tarafından tek elden yazdırılmasını da teklif ederler mi?
Şaşırmayın, olmaz olmaz demeyin. Zamanında bunları da gördük de çok çabuk unuttuk.
Balkan savaşı yenilgisinden sonra, şeyhülislamın reçetesi şuydu: 4444 kere “Allahümme salli salaten ve selmi selameten tamen” duası tüm mekteplerde okutulsun...
Ve Alparslan Arslan, Ergenekon duruşmalarında anlattı. Şeyh Salih, evindeki Arapça dualardan birini okuyunca görünmez olduğuna, kimsenin kendisine bir şey yapamayacağına inanıyordu. Taktığı muska sayesinde kendisine kurşun işlemeyeceğini düşünüyordu. Siz inanmayabilirsiniz, o buna inanmıştı.
Yetmez ama evetçi'lere tekrar hatırlatalım: Evet dediniz ama yetmez.
Yetmeyecek... Bugün, “çöpe atılsın” teklifinin yarınki olası halini sizin hayalgücünüze bırakıyorum. Siz buna da inanmayabilirsiniz, ama onlar inanıyorlar. “Demokrasi” dediklerinden de bunu anlıyorlar...