icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yine Ben ve Yine Umut Sarıkaya Yine upuzun bi yazısın paylaşayım dedim her nekadar hepsini okumayacağınızı, üşeneceğinizi bilsem de... paylaşıyorum yine de. Çok keyifli bi yazıdır. bazı yerlerinde argo kelimeler vardır ona göre okuyun
"Neden olmasın abi. Çevremizde de örneklerini görüyoruz, yani yok değil böyle bişey. Ben burada size bir anlık heyecandan, sadece bir hevesten bahsetmiyorum. Ben size yepisyeni bir hayatın kapılarını açıyorum. Lütfen bu konuyu iyice düşünün" dedim, "Öff" dedi Ergün ve "Ya iyi diyorsun da abicim. Bu ha diyince olacak birşey değilki. Geçen yıllarımızı, geçmişimizi yok mu sayacağız yani. Bilirim deli dolu birisin ama gel vazgeç bu düşüncenden, bu yolun sonu yok" diye ekledi. Eğer Ergün değil de Demet söyleseydi bu sözleri ya da aynı, bildiğimiz Ergün göle bakan bir bağ evinin verandasında sallanan koltuğunda sigarasından derin bir nefes çekip uzaklara bakarak söyleseydi, "Neden öyle diyorsunuz kuzum, bu söylediğiniz düpedüz insanın varoluşuna saygısızlık, belki de kendi hayatınıza karşı yapılmış haksızlık" diye itiraz ederdim ama ne söyleyen kişi Demet'di, ne de biz verandada oturuyorduk. Ersan'ların Beşyüzevler'deki evinde üçlü koltukta oturuyorduk. Bu yüzden Ergün'e döndüm ve "Ya sus iki dakka y.rrağımın başı hasta mısın nesin" dedim ve -Ergün'den mi çekinicem .mına koyiim- diye düşünerekten "Ne zart zurt giriyorsun lafa g.toğlanı şurda bi fikriyatımızı anlatıyoruz dimi!" diye devam ettim. Hep böyle oluyordu Ergün'e karşı küfüre bir başladım mı dur durak bilmiyordum, o anda sokakta mıyım acaba yoksa evde miyim zerre farketmiyordum. Hatta bu kendinden geçiş sırasında öyle kaptırdım ki kendimi küfürlerin üzerine cila olsun diye, çısk diye dişlerimin arasından tükürdüm halıya. Ayağımla halı üzerindeki tükürüğü silip bu esrik tutumum için evsahibi Ersan'dan özür diledim. Ergün -esrik-i s.kik anlamış olacak ki "S.kiksin tabi ne konuştuğun laf lafa benziyor, ne de seni uyaranları dikkate alıyorsun" dedi. Hiç muhatap olmadan diğer arkadaşlara dönerek sözlerime devam ettim. "Çevre çok önemli bir faktör abi, her şey çevrede bitiyor. Aslında biz çok iyi çocuklarız da çevremiz bozuyor bizi. Gelin el birliği verelim şu yaşam standardını yükseltelim. Bak bende bi nebze birikmiş var. Sen biraz koysan, Demet koysa, Pınar altınlarını bozsa, Ergün zaten aç, sevabına onu da yanımıza alırız bu iş olur abi" dedim, inanmaz gözlerle baktılar bana. "Valla benim için kolay, ben tek başıma da olsa yükseltirim standardı ama ben sizi düşünüyorum Ersancığım. Maksat siz de kurtulun, siz de katılın bu dünyaya" diyerek devam ettim tümcelerime. Kısa bi sessizlikten sonra "Yahu Allah aşkına neden Pınar minderde bağdaş kurarak kahvesini yudumlamasın, neden Demet'le beraber tulumlarımızı giyip yüzümüze de bi parça boya sürerek evimizi gönlümüzce canlı renklere boyamayalım. Üzeri kalpli fırın eldiveni, buzdolabı üzerinde sevimli notlar, mumlanarak süslenmiş şarap şişesinden şamdan, bol tüylü kedi, salonun zeminine kavanozdan dökülen rengarenk misketler, üçgen sandöviç ekmeği, pizza siparişi, pleysteyşın, geniş salata tabağı içindeki tahta spatula... Bunlar güzel şeyler arkadaşlar. Belki derdimi tam anlatamadım ama bir yaşam tarzını sunuyorum size. Reklamlara çok özeniyorum lan!" diyip sözlerimi tamamladım. Ergün "Hayal bunlar. Abi allahaşkına böyle bi hayat var mı yaa. Tamam aldık diyelim bütün bunları da onla bitmiyor ki. Madem yaşam standardından bahsediyorsun tam olmalı bu. Temiz giyinip traşlı gezmek lazım öyle bir evde, temiz giyiniriz kolay da benim biliyorsun sakallar sık, traş olunca yüz yemyeşil oluyor, ha keza saçlar da kalın telli şöyle kulağımın üstüne uzatayım da yandan tarayayım desem kabardıkça kabarır.Olmaz Umutcuğum yapı meselesi bu, iğreti dururuz o evde biz , hem iyi bi fon ayırmak lazım bu işe, kazanç, maliyet meselesi bu" diye bir bir anlattı meramını. Cebimden dün gece hazırladığım hesap dokümanını çıkardım ve "Ben her şeyi ince ince düşündüm Ergüncüğüm işte maliyeti bu işin" diyip incelemesi için önüne attım kağıdı. "Ayrıca sen fakir ve aç olduğun için senden para isteyen yok. Ne muhalefet yapıyorsun" diye azarladım. "Abi peki saç? Saçı napıcaz?" diye sordu bunun üzerine, "Bu geceden itibaren kafaya çorap geçirip öyle yatacaksın başka çaresi yok, yoksa hayatta inmez" diye yapıştırdım cevabı. Bu diyalogdan sonra oda içinde o ana kadar küfür etmemek için görmezden geldiğim Ergün’le muhatap olmam bende dayanılmaz bir arzu yarattı. Kendimi engellemeye yaşam standardı konusundan bahsederek ona karşı duyduğum arzuyu örselemek istedim ama yapamadım. Bütün samimiyetimle dil oyunlarına verdim kendimi. Bir ara Ersan'ın bana geçen seneden kalan, o zamanın parasıyla, 15 milyonluk borcu ve onun bu meblağı umursamaz, görmezden gelen tavırları aklıma geldi. Çaktırmadan Ersan'a yönlendirdim sivri dilimi. Baktım ses çıkarmadı, biraz daha arttırdım dozajı, baktım yine susuyor, ben de halen hırsımı alamamışım iyice şahlandım ne ana ne bacı tanıdım. Bunu yaptım sevgili okurlar. En sonunda Ersan'ın zoruna gitmiş olacak ki üzerime yürüdü ve yumruğunu havaya kaldırdı. Ben vakt-i zamanında lise çıkışında bir yanlış anlama yüzünden yediğim engin bir dayaktan beri ne zaman karşımda yükselen bi yumruk görsem sinip yere kapaklanan biri olduğum için hemen yara kapandım ve ellerimle en değerli bölgemi başımı korudum. Gelecek olan yumruğu veya tekmeyi bekledim. Baktım gelmedi, fırsattan istifade kollarımın arasından kafamı çıkararak Ersan'dan ve ecdadından özür dileyerek bu sürekli tekrarlanan esrik tutumumu bağışlaması için kendisinden af diledim. "Ulan ne diyosun lan sen be. Sabahtan beri esrik esrik diye. Esrik ne lan! Esrik ne" diye sordu Ersan. "Esrik; sarhoş, mest olmuş demektir abi" dedim ve ayağa kalktım. Ben de Ersan'ı adam sanmıştım, bana o kadar küfür edilse, o lafların altında kalacağıma kamyonun altında kalırdım, bir anda ikisine karşı da saygımı yitirip yeni taşınacağımız yer için yer bakmaya gideceğimi söyleyerek evden çıktım. Ergün kişiliksiz olduğu için o kadar lafın üstüne halen g.tümden ayrılmıyor ve gelmek istiyordu benimle. "İyi gel" dedim, beraber çıktık evden.
Akşama kadar gezmediğimiz emlakçı kalmadı ama bi türlü benim istediğim tarzda stüdyo daire bulamıyorduk. Aslında aradığımız semtlerin dışında bu tip daireler olan siteler biliyordum ama ben bizim oralıların Sivaslıların, Erzincanlıların, Malatyalıların oturduğu semtlerde, bi koşu geleneksel pilav günlerine, köy derneklerine gidebileceğim semtlerde arıyordum stüdyo tipi dairemizi. Oralardaki evlerde hep dışı mozaik taşlardan kilim desenli, içi camgöbeği badanalı, 3+1, kombili, möbleli dairelerdi. Emlakçı gezerken adam yokluğunda Ergün adam oldu ve ona sit-com tarzı bir yaşam tarzı istediğimi ama içimde taaa şuramda, kalbimde duran çökelek bidonundan da bi türlü kurtulamadığımdan felan bahsettim. Beni çok iyi anladı.
Bunu üzerine bir birahaneye gidip biraz daha anlattım derdimi. İki kişi iki büyük içtik kafam beton gibi oldu, esrik bir tutum sergiledik. O gece eve gidemediğim için Ergün'de kaldım. Bana yer yatağı yapmak için salona döşek getirirken Ergün'ün kafasındaki çorap dikkatimi çekti. "Ergüncüğüm sen halen bu dünyanın yalan olduğunu anlayamadın mı" dedim, "Olsun abi biz yine de bi şansımızı deneyelim, en azından ucundan tutunmaya çalışalım" dedi. Döşeği yere serdi.
Akşama kadar gezmediğimiz emlakçı kalmadı ama bi türlü benim istediğim tarzda stüdyo daire bulamıyorduk. Aslında aradığımız semtlerin dışında bu tip daireler olan siteler biliyordum ama ben bizim oralıların Sivaslıların, Erzincanlıların, Malatyalıların oturduğu semtlerde, bi koşu geleneksel pilav günlerine, köy derneklerine gidebileceğim semtlerde arıyordum stüdyo tipi dairemizi. Oralardaki evlerde hep dışı mozaik taşlardan kilim desenli, içi camgöbeği badanalı, 3+1, kombili, möbleli dairelerdi. Emlakçı gezerken adam yokluğunda Ergün adam oldu ve ona sit-com tarzı bir yaşam tarzı istediğimi ama içimde taaa şuramda, kalbimde duran çökelek bidonundan da bi türlü kurtulamadığımdan felan bahsettim. Beni çok iyi anladı.
Bunu üzerine bir birahaneye gidip biraz daha anlattım derdimi. İki kişi iki büyük içtik kafam beton gibi oldu, esrik bir tutum sergiledik. O gece eve gidemediğim için Ergün'de kaldım. Bana yer yatağı yapmak için salona döşek getirirken Ergün'ün kafasındaki çorap dikkatimi çekti. "Ergüncüğüm sen halen bu dünyanın yalan olduğunu anlayamadın mı" dedim, "Olsun abi biz yine de bi şansımızı deneyelim, en azından ucundan tutunmaya çalışalım" dedi. Döşeği yere serdi.
Uykusuz Dergi-Umut Sarıkaya