atn42
New member
Yahudiler, Erdoğan’ı neyin karşılığında bağrına bastı?
Sabahattin Önkibar
24 Eylül 2009
Tayyip Erdoğan ABD’ye iner inmez soluğu Yahudi Meclisinin toplantısında alıyor.
Toplantı sıradan değil, ABD’deki 50 Musevi örgütünün temsilcisi hazır bulunuyor.
Organizasyonu Dünya Yahudi örgütlerinin polit bürosu sayılan ADL örgütü yapıyor.
Bu örgüte Türk kamuoyu aşina yani onu yakından biliyor.
Örgütün Başkanı Abraham Foxman’ı AKP’ye kuruluş günlerinden beri destek veren Yahudi baronu olarak tanıyoruz.
Erdoğan ve Gül’ün Abraham Foxman’la İstanbul’da gizli olarak yaptığı malum görüşmeyi Türk kamuoyu ilk kez bu satırların yazarı tarafından 2001’in sonunda o yıllarda yazı yazdığı Star gazetesinden öğrenmişti.
Evet Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesi ziyaretinde ilk durağı işte bu örgüt oluyor!
Bu ziyaret bir kaç bakımdan önemli. Birincisi bu ziyaret ve halvetle görülmüştür ki Davos’da yaşanan ’One Minute’krizi gerçekten bir seçim şovu ya da tiyatroydu.
Öyle olmasa yani danışıklı dövüş değil de gerçekten bir meydan okuma olsaydı, ABD’deki Yahudi baronlar Erdoğan’ı ayakta karşılıyor ve alkışlıyor olabilir miydi?
Bu hadiseyle kanıtlandığı gibi dış dinamikler artık seçime müdahale anlamına gelebilecek şeyleri yapabiliyorlar!
Yahudilerin bu tavrını gördükten sonra ne yalan söyleyeyim bendeniz Yaşar Büyükanıt’ın verdiği malum muhtırayı da bu bağlamda sorgulamaya başladım!
Yoksa Büyükanıt’ın da kurumun, yani TSK’nın iradesini tam yansıtmayan tamamen kendisinin kaleme aldığı o malum bildirisi AKP’yi mağdur konuma sokmak için miydi? İspatlanmadığı sürece asla öyledir diyemeyiz ancak Büyükanıt’ın hemen muhtıra öncesinde yaptığı ABD gezisi ve görüştüğü isimler kafa karıştırıyor! Yaşar Paşa bu konuda bir açıklama yaparsa sütunumuz emrindedir.
Devam edelim:
Yahudi baronlarının bulunduğumuz süreçte Erdoğan’ı kucaklamaları sıradan bir fotoğraf değildir!
Belli ki yoldaşlık hâlâ devam etmektedir!
Tam bu noktada bu yoldaşlığın ne için olacağı sorusu araştırılmaya muhtaçdır.
Sahi bırakın ABD’deki etkilerini, yerkürede hükümranlığı bilinen bu Yahudi konseyde var olan Tayyip Erdoğan muhabbetinin bir perde gerisi yok mudur?
Varsa; siyasi varlığını ve inkişafını Yahudi düşmanlığına borçlu olan bizim (sözde İslamcı) mukaddesatçılarımız (!) bunu sorgulama gereğini niçin duymuyor?
Hakikat kör gözlere parmak misali ortadadır:
Yahudi baronlarının Erdoğan’ı kucaklaması, onu Truva atı görmelerinden ibarettir.
Evet etkili Musevi kurumlar, kutsal hedefleri veya projeleri bağlamında Tayyip bey sayesinde adım adım yol alıyorlar.
Hiç kuşkunuz olmasın bu buluşma, bölgemizin yeniden dizaynının görüşmesidir.
Dolayısı ile art arda başlatılan malum açılımlar da bunun uzantısıdır.
Öyle olmasaydı, bir Başbakan kendi içişlerini ilgilendiren bir icraat veya reform için ABD’de bunu anlatacağız ifadesini kullanır mıydı?
Deniz Baykal haklıdır.
Tayyip Erdoğan o beyanı ile oradan onay ve talimat almaya gitmiş gibi bir hava yaratmıştır!
Öyle çünkü Tayyip beyin ABD’de anlatacağız dediği Kürt açılımının ne olduğunu bırakın Türk halkı, AKP mebusları bile bilmiyor.. Sorarım size onların bile bilmediği bir konuda Erdoğan, ABD’de kime neyi anlatacak?
ÜSLUP ZAYIF…
Genelkurmay Başkanı’nın mahcubiyet görüntüsü!
İki gündür bütün medyayı tarıyorum lakin aradığım soruya net bir cevap bulamadım. Herkes Başbuğ Paşa’nın sözlerini kendi açısından yorumlamış. Net bir ifade yok.. Kuşkusuz söylediği şeylere biz de imzamızı atıyoruz ama söylemediği o kadar çok şey var ki! Orgeneral Başbuğ direkt mesaj vermek yerine sanki etrafından dolanmış.. Adeta mahcubiyet duyuyor gibi bir görüntüsü var. İfadelerine bakın direkt ve kesin bir beyan yok. Siyasiler gibi konunun etrafında gezindi. İyi ama her gün şehit veren bir kurumun üslubu bu mu olmalı? Biz Sayın Başbuğ’dan açıkçası çok daha köşeli yani kesin ifadeler bekliyorduk.. Doğrudur İlker Başbuğ Paşa, ordunun açılımın önüne çıkarılıp öcü yapılmasın titizliğinde ama söz konusu hadise vatanın bölünmesi olduğunda değil öcü, her türlü görüntüye girmek görev ve hatta varlık nedeni değil midir?
KOMEDİ…
Gizli oturum ve devlet sırrı
Başbakan Erdoğan, ABD’den talimat verdi. TBMM’deki oturum gizli değil, açık olacak.. İyi de hani bu oturumda devlet sırları konuşulacaktı. MHP ile CHP oturum açık yapılsın deyince suç oluyor ama Başbakan açık olacak dedi mi suç ortadan kalkıyor. Komediyi görüyor musunuz? İşte AKP ülkeyi yıllardır bu şekilde yönetiyor. Toplumu istediği gibi manipüle edip sadece bilmesi gerekeni aktarıyor. Aslına bakarsanız ortada gizli bir şey yok, hadise AKP’nin psikolojik operasyonuydu. Amaçları gizli oturum gibi faaliyetlerle esrarengiz bir hava yaratmak ve konuya toplumu biraz daha ortak etmekti. Malum bizim toplumda bir şeyin şuyuu vukuundan önemli olduğu için, ahali üfürülecek fısıltılarla yönlendirilecekti. Bu metot hâlâ geçerli.. AKP icraat ile duvara tosladığını gördüğünden bu Kürt açılımı hikayesi ile dış dinamiklerle işbirliği yapıp bir seçim daha kazanmak istiyor… Diyeceksiniz ki hadi bu seçimi kazandı, peki ya sonrası? Emin olun, bendeniz AKP bu seçimi de alırsa bu ülkede bir daha gerçek bir seçimin olabileceğine asla ve kat’a inanmıyorum.
AMAÇ-ARAÇ…
Şamil Tayyar ve AKP!
Sevin sevmeyin, Şamil Tayyar bir gazeteci ve Ergenekon ile alakalı kitaplar yazdı. Peki bu bilgileri nereden mi aldı? Elbette o soruşturmayı yapanlardan!… Bir dönem TGRT’de beraber çalıştığımız Şamil, Ergenekon iddianamesinde var olan tutanakları kitabına aldı diye mahkum olurken, o tutanakları iddianameye alanlar hâlâ görevde iyi mi? Bazıları diyecek ki bu bir hesaplaşma!.. İyi de fatura niçin bir gazeteciye çıkıyor… Dünyanın her yerinde gazeteciler bu tür hadiseleri yazarlar… Bir başka boyut, mülakatta okuduğum kadarı ile Şamil Tayyar’a çalıştığı kurum ve hatta AKP tarafından sahiplenilmemesi olayıdır… Şamil pek çok yerden geçmiş olsun telefonları alırken, AKP’li tek bir isimden bile böyle bir telefon almamış. Ne diyelim, demek ki Ergenekon AKP için amaç değil araç imiş, değil mi Şamilciğim!
kaynak
Sabahattin Önkibar
24 Eylül 2009
Tayyip Erdoğan ABD’ye iner inmez soluğu Yahudi Meclisinin toplantısında alıyor.
Toplantı sıradan değil, ABD’deki 50 Musevi örgütünün temsilcisi hazır bulunuyor.
Organizasyonu Dünya Yahudi örgütlerinin polit bürosu sayılan ADL örgütü yapıyor.
Bu örgüte Türk kamuoyu aşina yani onu yakından biliyor.
Örgütün Başkanı Abraham Foxman’ı AKP’ye kuruluş günlerinden beri destek veren Yahudi baronu olarak tanıyoruz.
Erdoğan ve Gül’ün Abraham Foxman’la İstanbul’da gizli olarak yaptığı malum görüşmeyi Türk kamuoyu ilk kez bu satırların yazarı tarafından 2001’in sonunda o yıllarda yazı yazdığı Star gazetesinden öğrenmişti.
Evet Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesi ziyaretinde ilk durağı işte bu örgüt oluyor!
Bu ziyaret bir kaç bakımdan önemli. Birincisi bu ziyaret ve halvetle görülmüştür ki Davos’da yaşanan ’One Minute’krizi gerçekten bir seçim şovu ya da tiyatroydu.
Öyle olmasa yani danışıklı dövüş değil de gerçekten bir meydan okuma olsaydı, ABD’deki Yahudi baronlar Erdoğan’ı ayakta karşılıyor ve alkışlıyor olabilir miydi?
Bu hadiseyle kanıtlandığı gibi dış dinamikler artık seçime müdahale anlamına gelebilecek şeyleri yapabiliyorlar!
Yahudilerin bu tavrını gördükten sonra ne yalan söyleyeyim bendeniz Yaşar Büyükanıt’ın verdiği malum muhtırayı da bu bağlamda sorgulamaya başladım!
Yoksa Büyükanıt’ın da kurumun, yani TSK’nın iradesini tam yansıtmayan tamamen kendisinin kaleme aldığı o malum bildirisi AKP’yi mağdur konuma sokmak için miydi? İspatlanmadığı sürece asla öyledir diyemeyiz ancak Büyükanıt’ın hemen muhtıra öncesinde yaptığı ABD gezisi ve görüştüğü isimler kafa karıştırıyor! Yaşar Paşa bu konuda bir açıklama yaparsa sütunumuz emrindedir.
Devam edelim:
Yahudi baronlarının bulunduğumuz süreçte Erdoğan’ı kucaklamaları sıradan bir fotoğraf değildir!
Belli ki yoldaşlık hâlâ devam etmektedir!
Tam bu noktada bu yoldaşlığın ne için olacağı sorusu araştırılmaya muhtaçdır.
Sahi bırakın ABD’deki etkilerini, yerkürede hükümranlığı bilinen bu Yahudi konseyde var olan Tayyip Erdoğan muhabbetinin bir perde gerisi yok mudur?
Varsa; siyasi varlığını ve inkişafını Yahudi düşmanlığına borçlu olan bizim (sözde İslamcı) mukaddesatçılarımız (!) bunu sorgulama gereğini niçin duymuyor?
Hakikat kör gözlere parmak misali ortadadır:
Yahudi baronlarının Erdoğan’ı kucaklaması, onu Truva atı görmelerinden ibarettir.
Evet etkili Musevi kurumlar, kutsal hedefleri veya projeleri bağlamında Tayyip bey sayesinde adım adım yol alıyorlar.
Hiç kuşkunuz olmasın bu buluşma, bölgemizin yeniden dizaynının görüşmesidir.
Dolayısı ile art arda başlatılan malum açılımlar da bunun uzantısıdır.
Öyle olmasaydı, bir Başbakan kendi içişlerini ilgilendiren bir icraat veya reform için ABD’de bunu anlatacağız ifadesini kullanır mıydı?
Deniz Baykal haklıdır.
Tayyip Erdoğan o beyanı ile oradan onay ve talimat almaya gitmiş gibi bir hava yaratmıştır!
Öyle çünkü Tayyip beyin ABD’de anlatacağız dediği Kürt açılımının ne olduğunu bırakın Türk halkı, AKP mebusları bile bilmiyor.. Sorarım size onların bile bilmediği bir konuda Erdoğan, ABD’de kime neyi anlatacak?
ÜSLUP ZAYIF…
Genelkurmay Başkanı’nın mahcubiyet görüntüsü!
İki gündür bütün medyayı tarıyorum lakin aradığım soruya net bir cevap bulamadım. Herkes Başbuğ Paşa’nın sözlerini kendi açısından yorumlamış. Net bir ifade yok.. Kuşkusuz söylediği şeylere biz de imzamızı atıyoruz ama söylemediği o kadar çok şey var ki! Orgeneral Başbuğ direkt mesaj vermek yerine sanki etrafından dolanmış.. Adeta mahcubiyet duyuyor gibi bir görüntüsü var. İfadelerine bakın direkt ve kesin bir beyan yok. Siyasiler gibi konunun etrafında gezindi. İyi ama her gün şehit veren bir kurumun üslubu bu mu olmalı? Biz Sayın Başbuğ’dan açıkçası çok daha köşeli yani kesin ifadeler bekliyorduk.. Doğrudur İlker Başbuğ Paşa, ordunun açılımın önüne çıkarılıp öcü yapılmasın titizliğinde ama söz konusu hadise vatanın bölünmesi olduğunda değil öcü, her türlü görüntüye girmek görev ve hatta varlık nedeni değil midir?
KOMEDİ…
Gizli oturum ve devlet sırrı
Başbakan Erdoğan, ABD’den talimat verdi. TBMM’deki oturum gizli değil, açık olacak.. İyi de hani bu oturumda devlet sırları konuşulacaktı. MHP ile CHP oturum açık yapılsın deyince suç oluyor ama Başbakan açık olacak dedi mi suç ortadan kalkıyor. Komediyi görüyor musunuz? İşte AKP ülkeyi yıllardır bu şekilde yönetiyor. Toplumu istediği gibi manipüle edip sadece bilmesi gerekeni aktarıyor. Aslına bakarsanız ortada gizli bir şey yok, hadise AKP’nin psikolojik operasyonuydu. Amaçları gizli oturum gibi faaliyetlerle esrarengiz bir hava yaratmak ve konuya toplumu biraz daha ortak etmekti. Malum bizim toplumda bir şeyin şuyuu vukuundan önemli olduğu için, ahali üfürülecek fısıltılarla yönlendirilecekti. Bu metot hâlâ geçerli.. AKP icraat ile duvara tosladığını gördüğünden bu Kürt açılımı hikayesi ile dış dinamiklerle işbirliği yapıp bir seçim daha kazanmak istiyor… Diyeceksiniz ki hadi bu seçimi kazandı, peki ya sonrası? Emin olun, bendeniz AKP bu seçimi de alırsa bu ülkede bir daha gerçek bir seçimin olabileceğine asla ve kat’a inanmıyorum.
AMAÇ-ARAÇ…
Şamil Tayyar ve AKP!
Sevin sevmeyin, Şamil Tayyar bir gazeteci ve Ergenekon ile alakalı kitaplar yazdı. Peki bu bilgileri nereden mi aldı? Elbette o soruşturmayı yapanlardan!… Bir dönem TGRT’de beraber çalıştığımız Şamil, Ergenekon iddianamesinde var olan tutanakları kitabına aldı diye mahkum olurken, o tutanakları iddianameye alanlar hâlâ görevde iyi mi? Bazıları diyecek ki bu bir hesaplaşma!.. İyi de fatura niçin bir gazeteciye çıkıyor… Dünyanın her yerinde gazeteciler bu tür hadiseleri yazarlar… Bir başka boyut, mülakatta okuduğum kadarı ile Şamil Tayyar’a çalıştığı kurum ve hatta AKP tarafından sahiplenilmemesi olayıdır… Şamil pek çok yerden geçmiş olsun telefonları alırken, AKP’li tek bir isimden bile böyle bir telefon almamış. Ne diyelim, demek ki Ergenekon AKP için amaç değil araç imiş, değil mi Şamilciğim!
kaynak