Yaşam Biçimi

YAŞAM BİÇİMİ
Yaşam biçimi, benlik kavramının dışa yansımasıdır. Benlik kavramı kişinin yaşam biçiminin temelini oluşturur. Yaşam biçimi, tüketicinin satın alma kavramım etkileyen ana faktördür ve kişinin nasıl yaşadığını açıklayan kavramdır. Yaşam biçimi pazarlamacılar için iki önemli özeli iğe sahiptir.
Yasam biçimi birçok satmalına ve kullanma faaliyetleri için temel güdülenmeyi gerçekleştirir.
Değişen çevre ve ürünler hakkında tüketicilerin kararlarının bir sonucu olarak, yaşam biçimi değişir ya da pekiştirilir. Zaman içerisinde ve Öğrenme sonucunda yaşam biçimi değişebilir.
Yaşam biçimi birçok faktör tarafından etkilenir. Bu faktörlerin etkisiyle yaşam biçiminin oluşumu ve yaşam biçiminin tüketim, satın alma ilişkisi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
Şekil 1. Yaşam biçimi ve Tüketici Davranışı






Kaynak. Del I. Hawkins, Roger J. Best and K.A. Coney, p. 411.
Değişik sosyal etkiler tüketicilerin üzerinde farklı etkilerde bulunmakta, büyük ölçüde faaliyetler, ilgiler ve fikirlere bağlı farklı yaşam biçimlerinin oluşmasına neden olmaktadır. Sadece demografik özelliklere bağlı kalarak tüketicinin yaşamını analiz etme yetersiz kalmaktadır. Böyle bir kısıtlamayı ortadan kaldırabilmek için yaşam biçimine dayalı Pazar bölümlemesinde, ilgiler, değer yargıları, fikirler, faaliyetler, kişilik özellikleri, tutumlar ve demografik değişkenler kullanmaktadır.
Tablo 1. Yaşam Biçiminin Ana Unsurları

Faaliyetler İlgiler Fikirler Demografik
İş Aile Kendisi / Ailesi Yaş
Hobiler Ev Sosyal Konular Eğitim
Sosyal olaylar İş Politika Gelir
Tatil Çevre İş hayatı Meslek
Eğlence Rekreasyon Ekonomi Aile Büyüklüğü
Dernek Üyeliği Moda Eğitim Oturulan yapı
Alışveriş Gıda Ürünler Yerleşim Yeri
Çevre Medya Gelecek Şehir Büyüklüğü
Spor Başarılar Kültür Yaşam Eğrisi

Faaliyetler, ilgiler ve fikirlere (kısaca FİF’e) bağlı olarak yapılan Pazar analizleri çok daha sağlıklı ve etkin sonuçlar getirebilmektedir. Bu tür analize dayanarak, iletişim türü, yeni ürünlerin geliştirilmesi, yeni ambalaj tasarımı, tutundurma gibi çalışmalar sağlıklı biçimde uygulanabilmektedir. Yeterli büyüklükteki bir örnek gruba anket uygulanması ile bu tür bilgiler elde edilir. Genellikle Likert tipi bir ölçek kullanılır. FİF özelliklerini yansıtan cümleler, kişisel, aileye ait, genel ve ürüne ait olarak dört şekilde düzenlenebilir.
Ülkemizde yaşam biçimi ile ilgili önemli çalışmalardan Doğrudan Pazarlama (DAP) A.Ş tarafından gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmalar belirli aralıklarla tekrarlanarak değişmeler gözlenmeye çalışılmaktadır. Bunlardan birisi 1991 yılı verilerine göre şu tipleri tanımlamıştır.
Çağdaşlar: (Diğer Ülkelerdeki profesyoneller ve uluslararası yöneticilerle özdeşleşirler, batılı düşünce sistemine değer verirler. Üç temel tipten oluşur.)
Yol açanlar: (Eğitim düzeyi oldukça yüksek ve en varlıklı ailelerden gelirler. İmrenilen kişilerdir, yeni olan her şeyi severler ve çok para harcarlar.)
Arayanlar: (Model olmak ya da model alınanların yerine geçmek islerler.
Modern, aynı zamanda tutucudurlar. Bağımsızdırlar, girişimci tiplerdir. Harcamaları yüksektir, araba ve aksesuarı gibi ürünlere meraklıdırlar.)
Yeni Avrupalılar: (Model olanlardan daha iyi olmak isterler, İdealistlerdir, iyi eğitini görmüşlerdir ve Avrupalı olmanın ölçütlerini iyi bilirler.)
Geçiştekiler: (Ticari kafalı, pratik ve çağdaşlara göre daha düşük eğitimlidirler. Geleneksel değerleri korurlar ve hayatlarından hoşnutturlar.)
Sadeler: (Mutluluk peşinde koşan, zenginliğe tutkun ve sinema -TV'ye
büyülenmişlerdir. Daldan dala atlayan iyimser batılılaşmayı arzu eden gençlerdir.)
Sadıklar: (Değişikliği reddetme eğilimindedirler. Gelenekleri korumayı
isterler. Spor, gıda ve kitaplarla ilgilenirler. Eğitimle yol açanların
sınıfını geçmeyi ümit ederler.)
Çabalayanlar: (Enerjik, hırslı ve bağımsız olmaları açısından arayanlara benzer. Gelenekler ve modernleşme arasında sıkışmışlardır. İçkiye merakları azdır, sporu ve müziği severler.)
Tüketici araştırmalarında geleneksel olarak kullanılan güdü araştırmaları ve demografik analizler pazarlama stratejilerinin ihtiyaçlarını tam anlamıyla giderememektedir. Böyle bir eksikliği gidermek amacıyla 1960'larda “Psikografik" denilen araştırma ve ölçme yöntemi geliştirilmiştir. Demografik analizlerle kimlerin satın aldığı sorusu cevaplanırken, psikografik analizlerle neden satın aldıkları sorusu cevaplandırılmaya çalışılır. Yaşam biçimi, kişinin arzulanan benlik kavramını gerçekleştirmek için gösterdiği çabalan yansıtır. Yaşam biçiminin ölçülmesi önemli bir ilgi alanını oluşturmaktadır. Bu açıdan, psikografik yasam biçimini ölçmeye ve tanımlamaya çalışan bir yöntemdir. Niteliksel unsurlar tanımlanarak nicelik analizleriyle açıklamalarda bulunulmaya çalışılır. Psikografik analizlerin pek çoğu FİF (Faaliyetler, İlgiler, Fikirler) analizine dayanır. Böyle bir analiz için öncelikle hangi yaşam biçiminin yeterli düzeyde tüketiciden oluşan bir pazar bölümü oluşturabildiği belirlenmeye çalışılır. Ürün ve markayı kimlerin kullandığı, tükettiği çok, orta ve az kutlananlar biçiminde gruplandırmalar yoluyla incelenir. Çok kullananlar belirli bir doğruluk payında ortaya çıkartıldıktan sonra marka ile ilişkileri ortaya konmaya çalışılır.
Psikografiğin pazar bölümlemede kullanılması birçok yolla yapılabilmektedir:
Hedef pazarı tanımlamak. Bu bilgiler pazarlamacıların basit demografik bilgilerin, ürün kullanma tanımlamalarının üstüne çıkmasını olanaklı kılmaktadır.

Pazar hakkında yeni bir bakış açısı yaratmak. Çoğu zaman pazarlamacılar kendi stratejisini akıllarındaki tipik müşterilere göre düzenlemekledirler. Böyle bir genelleme ve kalıplaşma doğru olmayabilir, çünkü gerçek müşteri bu varsayımlara uymayabilir.
Ürünü konumlandırmak. Psikografik bilgiler pazarlamacılara ürünün özelliklerinin kişinin yasam biçimine uyduğunu vurgulama olanağı sağlar.
Ürün özelliklerim daha iyi iletebilmek. Psikografik bilgiler reklam çalışmalarında özellikle, yaratıcı çalışmalarda ürünün iletişim kurmasını kolaylaştırıcı önemli girdileri sağlarlar.
Genel strateji geliştirmek. Ürünün tüketicinin yasam biçimine uyup uymadığı pazarlamacılara yeni ürün fırsatlarının yaratılmasında, medya stratejilerinde, uyumlu çevrelerin yaralı! m asında yararlı olabilmektedir.
Sosyal ve siyasal konulan pazarlamak. Psikografik bölümleme siyasal kampanyalarda ve sosyal konularda (uyuşturucu, trafik, doğum kontrolü, çevre gibi) önemli bir araç olarak kullanılabilir.
1980 yılında geliştirilen VALS (Valucs and LifeSiyles) Pazar bölümlendirmede yüzlerce şirket tarafından kullanılmaktadır. Vals yaşam biçimini oluşturan iki boyutu incelenmekledir. Birincisi Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisidir. İkinci boyut ise, Reisman'nın içe dönük, dışa dönük insan tiplemesiyle ilgilidir. Vals analizi insanları Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki pozisyonuna güre, "sosyal bilinçli", "başarılılar", "ait olucular" olmak üzere ve amaçlarının içe ya da dışa dönük olmasına göre yerleştirmekledir.
YAŞAM BİÇİMİNDE GÖNÜLLÜ SADELİK
Günümüzde yeşil yaşam, tutumlu toplum, sade yaşam, dengeli yaşam, çevreci yaşam, doğa dostu yaşam, kanaatkâr toplum ve yaşam gibi çok sayıda kavramla karşılaşabiliyoruz. Belki de bunların hepsini kapsamı içerisine alan “gönüllü sadelik” derinlemesine incelemeyi hak eder bir özelliğe sahip olabilir.
Gönüllü sadelik, tüketimi ve tüketime bağımlılığı en aza indirmek ve günlük faaliyetlerde de doğrudan kontrolü en fazlaya çıkarmak isteyen bir yaşam biçiminin birey tarafından seçilme düzeyidir.
Gönüllü sadelik yaşam biçiminin temelini oluşturan beş ana değerden söz edilebilir.
Maddi sadelik: Sayısal olarak daha az kullanmayı açıklar. Özellikle fazla enerji tüketen ve doğa dostu olmayan ürünler için daha çok geçerli bir tutumdur.
Kendini belirleme: Kendi belirleme ile bireyin kendi yaşamını daha çok kontrol edebilme ve kuruluşlara daha az bağımlı kalabilmeyi arzu etmesi anlatılmaktadır. Bireyin kendi gelişimi için gereken geniş zaman ve yaratıcılığın oluşumuna yine bireyin karar verebilme isteği olarak görülebilir. Kendi tamiratını yapma, kendi dikişini dikme gibi.
Ekolojik duyarlılık. Ekolojik duyarlılık ile kaynakların sınırlı olduğu bilincine vararak tutumluluk ve korumanın bir ihtiyaç olduğunun, aynı zamanda kirliliğin azaltılması ve önlenmesinin kaçınılmaz olduğunun farkına varılması açıklanmaktadır.
İnsancıl ölçek: İnsalcıl ölçek değeri, bireyin yaşam ve çalışma çevresinin insanlaştırılması, mekanik olmaktan çıkartılması anlamına gelmektedir.
Bireysel gelişme: Bireyin kendisini dış kümelerden bağımsız kılarak kendi iç dünyasını ruhsal ve manevi olarak geliştirmesidir. Bundan önce sözü edilen ve açıklanmaya çalışan dört temel değer yargısı, bireysel gelişmenin önünde bulunabilecek engelleri kaldırmaya yöneliktir.
Sade yaşamın nedenleri olarak şunlar gösterilmektedir:
Doğaya uyumluluk: bize doğanın huzurunu, sessizliğini hissetmemizde ve canlılarına şükran duymamızda yardımcı olabilmektedir.
Sembolik. Çevremizde yoksullar ile dayanışmayı teşvik eder ve şimdiki aşırı tüketime dayalı yaşam biçimimizin iki yüzlülüğünü azaltır.
Birey yönlülük: Birlikte çalışmaya ve çevredekilerle kaynakları paylaşmaya büyük olanaklar sağlayabilir.
Ekolojik: Kaynakları kullanmayı azaltır, kirliliği azaltır ve dünyamızda uyum içinde yaşamamız konusunun farkına varmamızı sağlar.
Sağlık. Stres ve tedirginliği azaltır ve rahatlatmayı, keyif almayı özendirir. Sağlığa zararlı kimyasalların kullanımını azaltır ve iç dünyada huzur ve uyum sağlar.
Ekonomi: Uzun saatler çalışmayı azaltır, para tasarrufu sağlar ve işlerin hem kalite hem de sayısını artırır.
Maneviyat: İbadet ve meditasyon için zaman ayırma fırsatı yaratır. Materyalist değer yargılarını reddeder.
Sosyal: Politik ve sosyal eylem düzeylerini arttırmamızda yardımcı olurken, bireysel eylemin sınırları boyutundan doğan hayal kırıklığının ortaya çıkmasını teşvik eder.
Gönüllü sadelik, iç tatmin ve ruhsal zenginliğe önem verdiğinden dış alemdeki fiziksel ve politik tatminden uzaklaşmada rol oynayabilir. Böyle bir durum pasifize etme ve boyun eğdirmenin hem nedeni hem de sonucu olabilmektedir. Öte yandan, gönüllü sadelik sonuçta bireyciliğe dayanır. Sadelik, var olan sosyal ve ekonomik yapılara sırtını dönmeyi fazla dışa dönük ve sosyal olmamayı gerektirdiğinden toplumsal gerekleri yerine getirmekten de uzaklaşmaktadır.
Tüketimdeki gönüllü sadelik bugünün ekonomik ilişkilerinde, birilerinin zorunlu sadelik olarak bilinen yoksullaşmasına neden olabilecektir. Gönüllü sadelik her ne kadar barış, yumuşaklılık, incelik ve güzellikler içeriyorsa da bu kavramı ve uygulamayı uç noktalara götürerek suça yatkın biçime getirebilmek olanaklıdır.




KAYNAKLAR
Prof. Dr. Yavuz ODABAŞI, Tüketim Kültürü, Sistem Yayıncılık.
Prof. Dr. Yavuz ODABAŞI – Gülfidan BARIŞ, Tüketici Davranışları, Mediacat Yayınları.
Prof. Dr. Yavuz ODABAŞI, İşletme Fakültesi, Anadolu Üniversitesi Yayınları.
 

HTML

Üst