Yüzündeki tebessümü, tatlı ve kibar gülüşü ahlâkının güzelliğindendi

O’na (sas) “gönüllerin efendisi” demelerinin sırrı, anlatılanların içinde saklı olsa gerek. Sevgisi yüzüne akseden, görenlerin mest olduğu, güleryüzlü, temiz ve pak bir insandı Peygamberimiz (sas).
Resulullah (sas), Kur’an’ın ortaya koyduğu her hükmü uygulamış, onu insanlara eylemleriyle göstermiş, sözleriyle açıklamış, Kur’an neyi yasaklamışsa ondan da kaçınmıştır. Öyle bir ahlak ki; hiçbir kimse böylesine üstün bir ahlaka sahip olmamıştır... Zira onda hayâ var, kerem var, cesaret var, yumuşak huyluluk var, affetmek var, merhamet var, anlatılmayacak ve sayılamayacak tüm güzel ahlaklar var.
Peygamberimiz’in (sas) hayatında önemli bir yönü, büyük tevazuunu ön plana çıkarmaktadır. Parlayan yüzünde, tebessümünde, tatlı, kibar ve o hoş gülüşünde gördüğümüz tevazuunu...
Tebessüm, gülmek ve sevinmek mutlu kimselerin alameti, takva sahiplerinin alnında mühür, vefakâr ve ihlas sahiplerinin bir özelliği, güçlü ve sağlıklı kimselerin yüzündeki güzellik ve canlılık, göklerin Rabb’inden hoşnutluk alameti, düşman kalplerin sakındığı zehirli bir ok, hastalıktan koruyan bir kale, böbürlenmeye değil tevazuya çağıran sadık bir çağrı ve tüm âlemlere ve bütün insanlığa bir mesajdır.
Allah’ın kendisine bu üstün ahlakı ve bu büyük nimeti bahşettiği herkes bundan dolayı Allah’a şükretmek zorundadır. Tebessümü terk ederek psikolojik bunalımlara giren ve duvarlar arasına hapsolan, yahut akıl hastanelerinde ömrünü geçiren nice kimseler vardır ki, dünyaya dair tüm mutluluk araçları ayaklarının altında olmasına, sabah akşam tüm ziynetler ve nimetler salınıp durmasına rağmen belki de intihar ederek ölürler. Senin tebessümünle bir kimse belki hidayete erebilir, uzak durman ve ona eziyet etmenle de yoldan çıkabilir.
Peygamberimiz’i güldüren bir vakadan çıkan dersler...
Ebu Hureyre (ra)’den rivayet edilen bir hadiste şöyle denilmektedir:
Rasulullah (sas)’in huzurunda oturuyorduk. Bir adam gelerek, “Ya Rasulullah, helak oldum!” dedi. Rasulullah (sas);
- Ne oldu? dedi.
- Oruçluyken eşimle birlikte oldum, dedi. Rasulallah (sas),
- Azad edecek bir köle bulabilir misin? dedi. Adam,
- Hayır, dedi. Rasulullah (sas),
- Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin? dedi. Adam,
- Hayır, dedi. Rasulullah (sas),
- Altmış yoksulu doyurabilir misin? dedi. Adam,
- Hayır, dedi.
Ravi diyor ki, “Rasulullah öylece kaldı. Biz bu haldeyken, Rasulullah (sas)’e bir sepet hurma geldi. Rasulullah (sas),
- Soru soran nerede? dedi. Adam,
- Benim, dedi. Rasulullah (sas),
- Al bunu tasadduk et, buyurdu. Adam,
- Benden daha fakirine mi ya Rasulallah? Allah’a yemin olsun ki, iki kayalık arasında benim evimden daha fakir bir ev yoktur, dedi. Rasulullah (sas) buna azı dişleri görününceye kadar güldü ve sonra da;
- Onu ailene yedir, buyurdu. (Buhari oruç)
Böyle bir olayla bugün karşılaşsaydık, öfkelenir, buna sebep olana diş bilerdik. Bu işi yapanı azarlar, rezil ederdik. Halbuki Efendimiz (sas) böyle yapmamış. O’nun bu yumuşak tavrında, dengeyi gözeten yönteminden dersler almalıyız.
***
1. O’nun (sas) mizahı kalpleri birleştirir, eğlenceleri kalplere ferahlık verir, gülmesi ise ruhlara şifadır.
2. Ka’b b. Malik (ra): “Resulullah (sas) güldüğünde, sanki bir ay parçası gibi tüm yüzü parlardı.” (Buhari, megazi)
3. Rasulullah (sas) insanları, kalpleri etkisi altına alan bir tebessümle karşılardı.
Mahmut enes