Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bu yaşam bu dünya nasıl bir dünya.
Hüzün,ihanet,acı gözyaşı her yerde.
Yalan,dolan,hile al sarmış her yana.
Kalmamış gerçek dost,gerçek sevgi.
Huzur yok,vefa yok,mutluluk hiç yok.
Gönüllere acı verir,bu hicran durum.
Bu insanlar,bu sevgililer nasıl sevgili.
Sevgiler aşklar da yalan olmuş gayrı.
Çıkar,riya,gösteriş sarmış benliklere.
Tükenmiş artık,o kalplerde yok sevgi.
Ahde vefa yok,bağlılık ve mertlik yok.
İnsanın kalbini yakar bu kötü durum.
Bu dünya,bu insanlar nasıl insan nasıl.
Lanet olsun böyle insanlığa ve dünyaya.
Gönüle acı verir insanın insana kulluğu.
Duygu sönmüş,beyni donmuş, insanlığın.
Engerek yılanı,çiyan olmuş bu insanlar.
İnsanlar iki yüzlü,gamsız,arsız olmuş gayrı.
Beyni değil,başkalarının beyni yönetir olmuş.
Kalmamış doğruluk,kalmamış akıl fikir izan.
Duygusunun değerini bilen ,çıkarını bilen yok.
İnsan yok,insanlık yok,başta akıl yok,fikir yok.
Benimde yüreğim buna yanar,aklım buna şaşar.
İkindi yağmurlarının damlalarına
Fok balıklarının yardımcısı martılara
Ve hüzünle açıvermiş lâlelere
Sultanahmet camîsindeki kırk halkaya
Babasını arayan Felluce'li çocuğa
Çırpınırdı Karadeniz’e yetişmek için acele alınan abdeste
Bir bakışla hurmalarını döküveren ağaca
Firavn’ın başındaki Cebrail’in telaşına
Gökleri sarstığı gibi yüzleri de aydınlatan dua dolu ellere
Hikmet taleplerinin dönüştürülemez acelesine
Yağmur şiirine iç geçirip ağlayan gönüllere and olsun ki
Zamanı geldi vuslatın...
”Yağmur seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.”
Hüd Hüd’ün sırlı bahçelerindeki güzide güllerin içindeydi kokun. Biliyorum yalnızlığımız kadar tutkunsun seçkin ve kıymetli olana. Bu tercih nasıl gerçekleşecek diye düşünmeden de geçip gidiyor ömrümüz. Hakîler maviye döndüğünde ölümlere uyanmak isterim hayat dolu tebessümünle...
Yağmur
”Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım”
Halkaların içindeki halkaya gözleri kapalı bakmak gerekir. Nasıl gözü kapalı ölmeye geldiysek yanına; ölmeye geldiysek ölmeden evvel gizli bahçene; “Göz açılmaz gönül görmelidir” dedin. Başımızı eğdik. Yeşilden bir bahçe oldu Musa’nın mezarı. Biz Yusuf’un derdiyle Yakub olmuş kalpler ve göklere çevrilmiş gözlerle geldik. Ve yine nisan geldi. Yağmur sen nisanla geldin. İnsanlığa rahmet alemlere rahmet olarak geldin. Ey yüz akı gönül aydınlığı.. Kabul olmuş sadaka kadar güzel bir duygu sarıyor seni anan yüreğimi
”Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki yaşanmamış mazide
Dokunduğun bir küçük nakış da ben olsaydım”[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]
Kabul et hicretimizi samimi olan samimiyetlerimizi boş çevirme Yağmur....
Kapına ansızın gelmiş sahabe kırılganlığını da bir yana bıraktım. Adına hüküm inmiş Salebe’nin öğüdünü de unutmayarak düştüm düşenlerle. Rükû edenlerle beraber rükû ederek muhabbeti gerçekleştirmek istedim. Çünkü muhabbet sende kaybolmaktı. Sen en yükseklerde perde açıldığında kendi yüzünü görensin. Yağmur sen Muradullah’sın...
''Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım.
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım...”