Vtnsvr
New member
Ümit ZİLELİ
Çok ağırdı çook!..
Yüce Divan’dan geçmiş bir eski başbakanın Meclis kürsüsünden adeta ders verircesine söylediği sözler, ileri sürdüğü vahim iddialar, muhatap aldığı kişi tarafından anında yanıtlanması gereken ağır mı ağır suçlamalardı...
- Ancak muhatap ortada yoktu!.
Hakkında “Yüce Divanlık” iddialar seslendirilen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı “göz nezlesi” teşhisiyle evinde dinleniyordu!.. Öylesine hastaydı ki; 19 Mayıs törenlerine dahi katılamamıştı. Sözcü gazetesi, hafta sonu Kayseri ve Eskişehir’de aslanlar gibi dolaşan, birçok toplantıda esip gürleyen Tayyip Bey’in 18 Mayıs gecesi geç saatlerde aniden hastalanmasına şu sıfatı yakıştırdı:
-19 Mayıs Hastalığı!..
Ben sevgili Mustafa Balbay’ın tanımlamasını da pek sevdim: UBS!. Açılımı şöyle: “Ulusal Bayram Sendromu!..” Ancak, hem ulusal bayramı hem de hakkında verilen gensoru önergesini art arda bertaraf etmesini açıklayan tanımlama henüz yapılmadı!..
Tayyip Bey hasta yatağında eminim izlemiştir; Mesut Yılmaz’ın ve CHP lideri Baykal’ın “ateş yükseltecek”, “mide düğümleyecek” iddiaları yenilir yutulur cinsten değildi...
- Tayyip Bey’e geçmiş olsun!..
***
Önce Baykal’ın iddialarına bakalım:
-14 Kasım günü saat 22.55’te Sayın Başbakan, Prag’a hareket etmeden önce, Ankara’da VIP salonunda bu işe (atv-Sabah ihalesine) talip bir işadamıyla baş başa görüştünüz mü?.
Yeriyle, tarihiyle, saatiyle, dakikasıyla sorulan bu soruda eksik kalan tek şey o işadamının kimliğiydi... Onu da Vatan gazetesi, önceki gün manşetinden açıkladı, Finansbank’ın eski sahibi Hüsnü Özyeğin!.. Bankasını 2.3 milyar Evro’ya satan Özyeğin, atv-Sabah ihalesi için ön yeterlilik başvurusunda bulunmuştu. Üstelik, Başbakan’ın damadının başında bulunduğu Çalık Grubu gibi iki kamu bankasının peşinde “kredi” diye dolanmaya da ihtiyacı yoktu. Ama ihalenin yapılacağı 19 Kasım’dan beş gün önce Tayyip Bey’le görüştükten sonra çekiliverdi!.. Tıpkı ön yeterlilik için başvurup sonra çekilen diğer firmalar gibi... Baykal, Tayyip Bey’in o “başka” firmalarla da görüştüğünü Meclis kürsüsünden açıkça ilan etti...
Mesut Yılmaz, başbakanlığı döneminde benzer bir “organizasyona” katıldığı suçlamasıyla 3.5 yıl Yüce Divan’da yargılanan bir eski başbakan. Benzer diyorum; Yılmaz da “kendisine yandaş medya yaratma”, bu amaçla ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Benzerlik bu kadar çünkü o ihale gerçekleşmedi ve Yılmaz daha olayların gerçekleştiği sırada gazetecilere yaptığı görüşmeleri anlattı. Bu durumda, kimseye de kamu bankalarından yüz milyonlarca dolar kredi verilmedi doğal olarak!..
Mesut Yılmaz Meclis kürsüsünde son derece açık konuştu. Tayyip Bey’in Hüsnü Özyeğin ve başka işadamlarıyla yaptığı konuşmaları kendisinin de duyduğunu özellikle vurguladı. Böylesine vahim bir olayın gensoruyla geçiştirilemeyeceğini, mutlaka Meclis soruşturmasına ihtiyaç olduğunu da söyledi. Bir şey daha söyledi ki, eğer doğruysa sanırım iddianın muhatapları ufukta “Yüce Divan’ı” olanca haşmetiyle görmüşlerdir!.. İşte Yılmaz’ın o “vahim” iddiası:
İhale için kredi veren kamu bankalarından birinin yönetim kurulundaki iki üye kredi kararına imza atmamakta direndi ve bu iki üye tasfiye edildi...
Vahim değil mi?. Görünen o ki, artık “mızrak çuvala sığmıyor!..” Belki AKP’liler bu deyimi anlamazlar, o nedenle başbakanlarının sık başvurduğu o ünlü deyişiyle tekrarlayalım:
- Bu şarkı burada bitmez!..
Üzerinizde dokunulmazlık zırhı varken “Allah’a şükür ki bizim hakkımızda yapılan yolsuzluk suçlaması değil” demek gayet kolay... Ona da Mesut Yılmaz’ın sözleriyle yanıt verelim:
- Sizin hakkınızda daha fazla yolsuzluk suçlaması yapılamıyor ki... Çünkü dokunulmazlık zırhınız var. Hele dokunulmazlık zırhınız çıksın bakalım o zaman neler gelecek?!..
http://657liyiz.biz/showthread.php/yuce-divan-11369.html
Çok ağırdı çook!..
Yüce Divan’dan geçmiş bir eski başbakanın Meclis kürsüsünden adeta ders verircesine söylediği sözler, ileri sürdüğü vahim iddialar, muhatap aldığı kişi tarafından anında yanıtlanması gereken ağır mı ağır suçlamalardı...
- Ancak muhatap ortada yoktu!.
Hakkında “Yüce Divanlık” iddialar seslendirilen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı “göz nezlesi” teşhisiyle evinde dinleniyordu!.. Öylesine hastaydı ki; 19 Mayıs törenlerine dahi katılamamıştı. Sözcü gazetesi, hafta sonu Kayseri ve Eskişehir’de aslanlar gibi dolaşan, birçok toplantıda esip gürleyen Tayyip Bey’in 18 Mayıs gecesi geç saatlerde aniden hastalanmasına şu sıfatı yakıştırdı:
-19 Mayıs Hastalığı!..
Ben sevgili Mustafa Balbay’ın tanımlamasını da pek sevdim: UBS!. Açılımı şöyle: “Ulusal Bayram Sendromu!..” Ancak, hem ulusal bayramı hem de hakkında verilen gensoru önergesini art arda bertaraf etmesini açıklayan tanımlama henüz yapılmadı!..
Tayyip Bey hasta yatağında eminim izlemiştir; Mesut Yılmaz’ın ve CHP lideri Baykal’ın “ateş yükseltecek”, “mide düğümleyecek” iddiaları yenilir yutulur cinsten değildi...
- Tayyip Bey’e geçmiş olsun!..
***
Önce Baykal’ın iddialarına bakalım:
-14 Kasım günü saat 22.55’te Sayın Başbakan, Prag’a hareket etmeden önce, Ankara’da VIP salonunda bu işe (atv-Sabah ihalesine) talip bir işadamıyla baş başa görüştünüz mü?.
Yeriyle, tarihiyle, saatiyle, dakikasıyla sorulan bu soruda eksik kalan tek şey o işadamının kimliğiydi... Onu da Vatan gazetesi, önceki gün manşetinden açıkladı, Finansbank’ın eski sahibi Hüsnü Özyeğin!.. Bankasını 2.3 milyar Evro’ya satan Özyeğin, atv-Sabah ihalesi için ön yeterlilik başvurusunda bulunmuştu. Üstelik, Başbakan’ın damadının başında bulunduğu Çalık Grubu gibi iki kamu bankasının peşinde “kredi” diye dolanmaya da ihtiyacı yoktu. Ama ihalenin yapılacağı 19 Kasım’dan beş gün önce Tayyip Bey’le görüştükten sonra çekiliverdi!.. Tıpkı ön yeterlilik için başvurup sonra çekilen diğer firmalar gibi... Baykal, Tayyip Bey’in o “başka” firmalarla da görüştüğünü Meclis kürsüsünden açıkça ilan etti...
Mesut Yılmaz, başbakanlığı döneminde benzer bir “organizasyona” katıldığı suçlamasıyla 3.5 yıl Yüce Divan’da yargılanan bir eski başbakan. Benzer diyorum; Yılmaz da “kendisine yandaş medya yaratma”, bu amaçla ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Benzerlik bu kadar çünkü o ihale gerçekleşmedi ve Yılmaz daha olayların gerçekleştiği sırada gazetecilere yaptığı görüşmeleri anlattı. Bu durumda, kimseye de kamu bankalarından yüz milyonlarca dolar kredi verilmedi doğal olarak!..
Mesut Yılmaz Meclis kürsüsünde son derece açık konuştu. Tayyip Bey’in Hüsnü Özyeğin ve başka işadamlarıyla yaptığı konuşmaları kendisinin de duyduğunu özellikle vurguladı. Böylesine vahim bir olayın gensoruyla geçiştirilemeyeceğini, mutlaka Meclis soruşturmasına ihtiyaç olduğunu da söyledi. Bir şey daha söyledi ki, eğer doğruysa sanırım iddianın muhatapları ufukta “Yüce Divan’ı” olanca haşmetiyle görmüşlerdir!.. İşte Yılmaz’ın o “vahim” iddiası:
İhale için kredi veren kamu bankalarından birinin yönetim kurulundaki iki üye kredi kararına imza atmamakta direndi ve bu iki üye tasfiye edildi...
Vahim değil mi?. Görünen o ki, artık “mızrak çuvala sığmıyor!..” Belki AKP’liler bu deyimi anlamazlar, o nedenle başbakanlarının sık başvurduğu o ünlü deyişiyle tekrarlayalım:
- Bu şarkı burada bitmez!..
Üzerinizde dokunulmazlık zırhı varken “Allah’a şükür ki bizim hakkımızda yapılan yolsuzluk suçlaması değil” demek gayet kolay... Ona da Mesut Yılmaz’ın sözleriyle yanıt verelim:
- Sizin hakkınızda daha fazla yolsuzluk suçlaması yapılamıyor ki... Çünkü dokunulmazlık zırhınız var. Hele dokunulmazlık zırhınız çıksın bakalım o zaman neler gelecek?!..
http://657liyiz.biz/showthread.php/yuce-divan-11369.html