Xıx. Yy. Azerbaycan âşıkları ve halk şairleri

Ata Kızı

Angel Of Revenge
Moderatör
Katılım
23 May 2010
Mesajlar
10,583
Reaction score
0
Puanları
0
XIX. YY. AZERBAYCAN ÂŞIKLARI VE HALK ŞAİRLERİ



XIX. yüzyılda, Azerbaycan’ın pek çok böl-gesinde, yazılı edebiyatın yanı sıra, âşık şiiri de hızlı bir gelişme dönemi yaşamaktaydı. Azerbaycan âşık sanatının zirvelerinden sayılan Âşık Alı, Âşık Ales-ker gibi üstad âşıklar bu dönemde yaşamış ve ken-dilerine şöhret kazandıran eserlerini yazmışlardır. XIX. yy. âşık şiiri, ister şekü-tür, ister sosyal prob-lemlere yaklaşım tarzları ve isterse yepyeni ko-nulara elatmaları açısından, millî edebiyat tarihinde zengin ve önemli bir merhaleyi teşkil etmektedir.



Âşığın sosyal hayattaki rolünün ve öneminin artması, yalnız kendi his ve düşüncelerinin değil, halkın fikir ve arzularının da sözcülüğünü üst-lenmesi bu devre rastlar. Azerbaycan halkının ha-yatında başgösteren önemli değişiklikler; ülkenin Rus işgaline uğraması, millî istiklal mücadelesi, eği-tim seferberliği ve uygar dünyanın üyesi olma ide-ali, her türlü zulme karşı direnme vb. gibi, toplum gündemini sürekli meşgul eden konular âşık şi-irinde de sık sık ele alınmaktaydı. Âşıklar, halk ara-sında, yalnız saz çalan, koşma okuyan, destan söy-leyen şair ve müzisyenler olarak değil, aynı zamanda ezilen kitlelerin, hakkı yenenlerin ko-ruyucusu, halkın istek ve şikayetlerini üst ma-kamlara ulaştıran ve bunların takipçisi olan söz-cüleri, değerli bilgi ve telkinleri ile darda kalanlara yardımcı olmaya çalışan ve onlara yol gösteren halk önderleri olarak tanınırlardı.



Bu dönemde or-taya çıkan; “Âşık halkın anasıdır”, “Aşık gör-düğünü söyler” gibi atasözleri, halkın âşığa iti-madını ve onun manevî-kültürel hayatta tuttuğu Önemli mevkiiyi açıklamaktadır. Halk, kendi arasından çıkarak yetişen âşığına, onun aklına, ze-kasına, bilgi birikimine, mücadele ruhuna inanır; onu her yerde kendi temsilcisi olarak görürdü. Öte yandan, âşıkların da bu minval üzere söylenmiş şi-irleri, hayat karşısında halka gereken moral desteği verir, sosyal hayattaki akıl, güzellik, adalet gibi değer yargılarının güçlenerek ayakta kalmasına hizmet ederdi. Özellikle, âşık sanatının XIX. yüz-yıldaki üstad temsilcileri, sazları ve sözleri, dav-ranışları ve mücadeleleriyle, bir halk âşığı imajı ya-ratılmasında son derece başarılı olmuşlardır. Âşık Alesker, halk adına konuşan, eline saz alıp, söz meydanına çıkan bütün âşıklarda aşağıdaki özel-liklerin bulunmasını istiyordu.



Âşık olup terk-i veten olanın,
Ezel başdan pürkamah gerekdir.
Oturub durmakda edebin bile,
Me’rifet elminde dolu gerekdir.
Halka hegigetten metleb kandıra,
Şeytanı öldüre, nefsin yandıra,
El içinde pâk otura, pâk dura,
Dalısmca hoş sedalı gerekdir.



Sinkretik bir özelliği olan, yani bir kişinin şah-sında müzisyenliği, şairliği ve aktörlüğü birleştiren âşık edebiyatı, halkın kültürel eğitiminde önemli rol oynar ve yeni, çağdaş düşüncelerin yayılmasına da vesile olurdu. Önceki dönemlerin aksine, XIX. yüzyılda, Azerbaycan Türklerinin hayatında ortaya çıkmış hiçbir ciddî-tarihî hadise, devrin âşıklarının dikkatinden kaçmamıştır. Azerbaycan âşık şiirinin etkisi altında XIX. yy. Transkafkasyası’nın diğer bölgelerinde, Ermeniler, Gürcüler, Dağıstanlılar arasında da, Azerbaycan Türkçesiyle şiirler söyleyen âşıklar yetişmekteydi. Dünya kültür tarihinde benzeri olmayan bu olay, Azerbaycan âşık sanatının son derece zengin olu-şundan, halka yakınlığından, her yerde büyük ilgi ve sevgi görmesinden kaynaklanıyordu. XIX. yy. Azerbaycan âşık şiiri, aynı zamanda uluslararası bir şöhret kazanmıştı. Âşık şiirinin önde gelen tem-silcileri, Âşık Alı, Âşık Alesker vb. Transkafkasya sınırlarıyla bağlı kalmayarak, kardeş Türkiye’yi, İran’ı, Rusya ve Ort: Asya’yı gezip dolaşmış, bu-radaki düğünlerde, çeşitli merasim ve halk şen-liklerinde sanatlarını icra etmişlerdir, XIX. yy. âşık musikisinin gelişmesi, yeni saz havalarının ortaya çıkması ve nihayet, bazı saz havalarının notaya ge-çirilmesi açısından da önemli bir dönem olmuştur. Âşık şiirinin temasında ortaya çıkan değişiklikler tabii ki, onun şekline de yansımış, yeni mazmunu yeni ruhu açıklayan yeni türler, yahut bir başka deyişle geleneksel türlerin değişimi de ortaya ko-nulmuştur. Nihayet, XIX. yy. yeni âşık des-tanlarının doğuşu açısından da verimli olmuştur.



Evvelki devirlerde olduğu gibi, XIX. yüzyılda da, Azerbaycan Türkleriyle meskun Göyçe (şimdi Ermenistan smırlarmdadır), Borçalı (şimdi Gür-cistan smırlarmdadır), Kazak, Tovuz, Şemkir, Sal-yan vb. bölgeler âşık sanatının önemli gelişme mer-kezleri olmuşlardır. Bu bölgelerde yetişen Âşık Alı, Şemkirli Âşık Hüseyn, Âşık Musa, Molla Cuma, Âşık Mahmud, Âşık Esed, Âşık Hüseyn Bozalkanlı, Âşık Beşti, Varhiyanlı Âşık Mehemmed, Âşık Eles-ker, Zodlu Abdulla, Padarlı Mehemmed, Yehya Bey Diygem, Âşık Ahmed vb. ünlü halk sanatçıları, Azerbaycan’ın ve Transkafkasya’nm her yanında çok iyi tanınmaktaydılar.



XVIII. yüzyılın sonlarından başlayarak, Âşık şiiri üslûbu, yazılı edebiyatta da geniş yer tutmaya başlar. Bu da, herşeyden evvel, âşık şiirinin hızlı ge-lişimi, onun halk içinde son derece popüler ol-masıyla alakalı bir husustu. Âşık edebiyatında sık sık kullanılan koşma, geraylı, tecnis, bayatı vb. tür-ler artık yazılı edebiyata da girmişti. Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde Mehemmedbey Âşig, Âşık Peri, Mirze Hesen Mirze, Kazım Ağa Sâlik, Mücrim Kerim Verdânî, Melikbalh Kurban vb. halk şairleri, kendi şiirlerinde, âşık edebiyatının geleneklerinden yararlanarak, sade ve anlaşılır bir üslûbla, ede-biyatın yazılı ve sözlü kolları arasında adeta bir köprü kurdular.



Yazılı edebiyattaki âşık şiiri üslûbu elbetteki sentetikti. Bu üslûbu yazılı edebiyata sokan mü-ellifler, bir yandan âşık şiirini esas alıyor, diğer yandan dîvan şiirinin tecrübelerinden fay-dalanıyorlardı. Böylece, Azerbaycan Edebiyatının iki farklı üslûbunu birbiriyle yakınlaştırıp kay-naştırarak, tek bir Azerbaycan Edebiyatının ger-çekleşmesine hizmet ediyorlardı. Yazılı edebiyatta, âşık şiiri üslûbunu kullanan müelliflerin büyük bir kısmı, kendi devirlerine göre iyi eğitim gör-müşlerdi. Farsçayı, hatta bazıları Arapça ve Rus-çayı biliyorlardı ve çağdaş kültürlerle aşinalıkları vardı. Onlar, halk şiirinin gelenekleri ile birarada, klasik şiir sanatının kurallarına, Firdevsi, Nizâmı, Hakanı, Hayyam, Rûmî, Sadî, Hafız, Neva, Fuzûlî, Nesîmî gibi büyük şark şairlerinin eserlerine sık sık müracaat ediyorlardı. Halk şairleri içerisinde, bazı eserleri Farsça yazanlar bile vardı. Her şeye rağ-men bu şairlerin eserleri, halk arasında daha çabuk kendine yer edinir, tıpkı âşık şiirleri gibi sevilir ve ezberlenirdi.



Âşık şiiri üslûbunda yazan halk şairleri, dil, vezin, kafiye, söz sanatları gibi konularda hem âşık şiirinden, hem de dîvan şiirinin tecrübe ve ge- leneklerinden ustalıkla faydalanıyorlardı. Dîvan edebiyatı şairlerinden farklı olarak, anlaşılması zor Arapça-Farsça kelime ve tamlamalar nispeten az yer tutardı. Bu tür sözleri kullanmak icap ettiğinde, gerek kullanım yaygınlığı ve gerekse an-laşılabilirlik özelliği olanlar tercih edilirdi.



Âşık şiirinde olduğu gibi, onun etkisiyle ortaya çıkan halk şiirinde de aşk, güzelin ve güzelliğin tasviri, aşkın ve ayrılığın ızdırabı gibi konular önemli yer tutardı. Buradaki aşk ve sevgi, dîvan şi-irinde olduğu kadar tasavvûfî bir mana taşımaz, aşkın ilâhileştirilmesine fazla gayret sarf edilmezdi. Burada daha reel, bazı hallerdeyse sırf cismanî aşk gündeme getirilir ve mücerretlikten, sûfilikten her fırsatta uzaklaşılırdı. Hayat, insani ilişkiler, sev-gililer arasındaki ilişkiler bu şiirlerde olduğu gibi takdim ediliyorlardı. Özellikle de, insanın iç dün-yasının, onun duygu ve düşüncelerinin, fikir ve his-lerinin, istek ve ihtiraslarının gerçekçi tahliline büyük önem veriliyordu. Öte yandan bu şiirlerde, Fuzûlî gibi üstad şairlerden gelen güçlü bir ro-mantizm de dikkati çekmektedir.



Halk şiiri tarzında yazan şairler, âşıklardan daha fazla bir bilgi ve istekle, sosyal hayattaki hak-sızlıkları, Rus yönetiminin getirdiği çarpıklık ve ek-siklikleri, adaletsizlik ve rüşvetçiliği ifşa ediyor ve bu olumsuzluklara karşı kitleleri mücadeleye ça-ğırıyorlardı. Baba Bey Şâkir, Mirza Bakış Nadim, Genceli Hesen, Sekili Hatem, Abdurrahman Ağa Dilbazov gibi halk şairlerinin eserlerinde sosyal ha-yatın tahlil ve tenkidi önemli yer tutuyordu. Onlar, bir yandan da yönlerini, mensubu oldukları halkın tarihî geçmişine çevirmiş, onu manevî bunalımdan kurtarmak için dedelerinin şanlı mücadele gün-lerinden söz açıyorlardı. Mesela 1804′te Gence’nin Ruslar tarafından işgal edilmesi sırasında halkm gösterdiği büyük kahramanlık, mücadele ruhu, verdiği şehitler, bu şairlerin eserlerinde iftiharla gündeme getirilir, bu tür tarihî hatıralarla, aynı ruhun yeniden canlandırılmasına çalışılırdı. Sosyal hayatın olumsuzlukları, Rus yönetiminin bölgede yarattığı huzursuzluklar, mizahî şiirlerin de halk şi-irleri içerisinde önemli bir yer tutmasına yol açı-yordu. Bu tür şiirlerde, milletçe maruz kalman zulüm, halkın içerisine düştüğü haksızlıklar, ka-nunsuzluklar, acımasız bir dille tasvir ediliyordu.



Edebiyatın dil ve tür açısından modernleştiril-mesinde, geniş halk kitlelerinden hızla uzak-laşmakta olan dîvan edebiyatı ile, halkın manevî dünyası arasında sıkı bağlar kurulmasında ve mil-letin kültürel bütünlüğünün tesisinde XIX. yy. Azerbaycan âşık şiiri ve bu şiirin etkisi altında or-taya çıkan halk şiiri tarzı büyük rol oynamıştır.



alıntı
 
Geri
Üst