
Yeni geliştirilen hack&slash türündeki oyunların çoğuna God of War özentisi olarak yaklaşılsa da, God of War’ın da çıkış noktasının Devil May Cry olduğu unutulan bir konu. Benzer şekilde Warhammer 40000: Space Marine’i (kısaca Space Marine) ilk gördüğümüzde çoğumuzun aklına gelen şey, oyunun Gears of War taklitçisi olduğuydu. Yapılı askerler, insanlığa karşı mücadele eden değişik bir ırk ve büyük bir savaş, Gears of War’ı kısaca özetlemeye yetiyor. Oysa biz bunun benzerini daha önceden Warhammer’da da görmüştük. Yani aslında Space Marine her ne kadar Gears of War özentisi olsa da, Gears of War da pekala belli noktalarda Warhammer’dan esinlenilmiş bir yapım. İşin aslı esinlenmek ya da özentilik değil, o yapımın ne kadar kaliteli olduğu ve Space Marine bu konuda yayınlanmadan önce oldukça iddialı görünüyordu.
HAYDİ SAVAŞA
Relic imzası taşıyan oyun hack&slash ve shooter türlerini dengeli bir şekilde harmanlayarak karşımıza çıkıyor. Oyunda bir Space Marine olan Captain Titus’ı yönetiyoruz ve temel amacımız ‘Ork’lar tarafından istila edilen Forge World’ü kurtarmak. Gerçi oyun sonlara doğru gerek hikaye, gerekse oynanış olarak çok daha renkli bir hal alıyor, ancak temel mantık hep aynı kalıyor, karşına çıkan düşmanı yok et. Yapımcılar zaman zaman oynanışı renklendirecek hamleler yapmayı da ihmal etmemişler. Örneğin bazı bölümlerde sırtımıza bir jump pack takıyoruz ve bu sayede yükseğe zıplama imkanımız oluyor. Jump Pack ile tam manasıyla uçamasak da, yükseklere çıkıp oradan düşmanlara ölüm yağdırmak zevkli. Yine bir bölümde uçaklara atlayıp ağır makinelilerle, havada süzülen ‘Ork’ları katlediyoruz. Ancak oyunda, oynanış adına farklı diyebileceğimiz bölümler bunlarla sınırlı.

Düşmanlarınızı öldürmek içinse önünüzde temelde iki seçenek var. Ya onlara uzaktan ateşli silahlarınızla saldıracaksınız ya da elinizdeki kesici aletle aralarına dalıp hepsini doğrayacaksınız. Aslına bakarsanız oyun tam da bu nokta da Gears of War’dan ayrılıyor. Gears of War’da da bazı silahlarla düşmanları doğrayabiliyorduk, ancak buradaki oynanış God of War türüne daha yakın. Örneğin elinizdeki ‘chainsword’ ile onlarca ‘ork’un arasına dalıyorsunuz ve ortalığı kana buluyorsunuz. Zaten Relic de sizden bunu yapmanızı istiyor ve oyuna siper sistemini eklemeyerek de bir nevi bunu vurgulamışlar. Space Marine’de saklanmak yok, çıkıp ortaya aslanlar gibi mücadele veriyoruz. Bu mücadeleyi yaparken aşırı kör yapay zekanın da buna büyük katkı sağladığı aşikar.
Düşman çeşitliliği bakımından fazlasıyla zengin bir oyunla karşı karşıyayız. Ellerinde baltalarla üzerimize koşuşturan ‘Ork’lardan tutun da, uzaktan bize ateş açan ‘Ork’lara kadar birçok farklı düşmanla oyunda muhatap oluyoruz. Ancak hepsinin temel mantığı aynı, Titus’ın karşısına çık ve o seni öldürsün. Üzerimize akın akın gelen düşman gruplarının ölmeye ne kadar istekli olduklarını gelişlerinden anlıyoruz, ancak bize uzaktan saldıran ‘Ork’lar neden siper almak yerine öylece açık alanda duruyorlar anlamak gerçekten güç. Ayrıca düşmanlarınızdan kimisi sizi gördüğü halde saldırmazken, geneli el bombası atsanız dahi sizi umursamıyorlar. Relic’in yapay zekayı kasten bu kadar ‘geri zekalı’ yaptığını düşünüyorum. Oyuncuların zeki düşmanlar yerine fazlasıyla kalabalık düşman gruplarıyla muhatap olup, bol bol kan akıtarak eğleneceklerini düşünmüş olabilirler, ancak ben zaman zaman bu yapay zeka karşısında sıkıldığımı itiraf etmeliyim.

Yapay zeka konusunda eleştirilecek bir diğer nokta ise bizim müttefiklerimiz. Oyunda, genelde yalnız başınıza ilerlemiyorsunuz ve bu durumda haliyle çatışma anlarında üzerinizdeki yükün hafifleyeceğini bekleyebilirsiniz, fakat hemen belirtelim Space Marine’de dostlarınıza sırtınızı yaslarsanız Titus’u imparatorluk adına özlü sözler söylerken yere yığılmış bir halde bulabilirsiniz. Şahsen ben canımı dişime takmış bir halde savaşırken, yanımda bana eşlik eden yapay zeka karakterlerinin arka saflarda çekirdek çıtlar kıvamda savaşıyormuş numarası yapması oldukça sinirime dokundu. Relic bu karakterleri oyuna ekleyeceğine Captain Titus’ı tek başına savaşa yollasa daha doğru bir karar vermiş olurdu diye düşünüyorum.
Space Marine bizlere zengin bir silah çeşitliliği sunuyor, buna karşın oyunda yanımızda 4 silah taşıyabiliyoruz. Yakın ve uzak mesafede etkili silahların yanı sıra, bomba atabildiğimiz ve plazma gun tarzında silahlar da mevcut. Kesici alet olaraksa, her ne kadar Thunder Hammer kesici aletten ziyade ezici alet sınıfına girse de, oyuna ilk başladığımızda elimizde bulunan ‘combat knife’ı saymazsak, Chainsword ve Power Axe’i kullanıyoruz, tabi bir de Thunder Hammer var. Bu silahlardan maksimum birini üzerimizde taşıyabiliyoruz, o yüzden oynayış şeklinize göre hangi silahı seçtiğiniz önem arz ediyor. Örneğin Power Axe oyundaki en etkili silah olmasına karşın, bunu kullanırken, yanınızda taşıdığınız 4 ateşli silahtan, en etkin ikisinin kullanılmaz hale geldiğini görüyorsunuz. Bu yüzden Space Marine’i shooter olarak oynamayı düşünüyorsanız Thunder Hammer’la pek bir işiniz olmayacaktır.

YAKLAŞMAYIN YAKARIM
Çoğu günümüz shooter oyununun aksine Space Marine’de birkaç saniye dinlendiğimizde düzelen bir sağlık sistemiyle karşı karşıya değiliz. Sağlık barınız azaldığında onu tekrar doldurmak için ya bir düşmanı ‘execute’ şeklinde öldürmeniz ya da ‘Fury’ moduna geçmeniz gerekiyor. Öncelikle oyunun execute mekaniklerinden bahsedecek olursak, hafızam beni yanıltmıyorsa son olarak Darksiders’ta benzer bir oynanış özelliği ile karşılaşmıştık. Ölmeden önce düşmanınız sersemliyor ve kısa süreliğine üzerinde bir sembol beliriyor, siz bu anda bir tuşa basıyorsunuz ve karakteriniz düşmanını şık bir hareketle öldürüyor. Aynı bu mekanik Space Marine’de de geçerli ve bu işlemi gerçekleştirdikten sonra Titus’ın sağlık barı doluyor. Elbette ki koskaca ‘Space Marine’lerin zırhsız olması düşünülemezdi, zaten Relic de böyle bir hataya imza atmamış. Zırhınızın kendi kendine birkaç saniyede yenilenmesi ise işlerinizi kolaylaştırıyor. En azıyla siz sağlığınızı tekrardan doldurmak için düşman arasına daldığınızda sizi koruyarak sağlığınızı başarılı bir şekilde yenilemenize olanak tanıyor.
Fury mod ise War’ın Chaos şeklini fazlasıyla andırıyor. Ekranda yer alan gösterge, Titus elindeki yakın dövüş silahıyla düşmanına darbe vurdukça doluyor ve tamamen dolduğunda tek bir tuşla Titus atakları çok daha öldürücü olan ve sağlığı otomatik olarak yenilenen biri haline dönüşüyor. Fury modu özellikle sağlık bakımından zorlandığınız anlarda birçok kez imdadınıza yetişecektir. Oyunda ilerledikçe, bulacağınız upgradeler sayesinde fury göstergesinin daha çabuk dolmasını ve daha yavaş boşalıyor, ayrıca Fury halindeyken zamanı da yavaşlatabilme özelliğine kavuşuyorsunuz. Benzer şekilde sonlara doğru Titus’un kalkanını da çok daha sağlam hale getiren bir eklenti buluyorsunuz. Space Marine her ne kadar bu tür ‘upgrade’lere sahip olsa da, oyuna öldürdüğümüz düşman başına kazandığımız bir deneyim puanı sistemi ile silahları ve Titus’ı bizzat kendi elimizle geliştirebileceğimiz bir upgrade sistemi eklenseymiş daha güzel olurmuş, en azıyla ork kanı akıtmak için daha fazla gerekçemiz olurdu.

Space Marine’de bizlere büyük bir savaş tasvir edilmeye çalışılmış. Relic’in çoğu anlarda bu işin altından başarıyla kalktığını söylesek de, oyunun günümüzü birkaç yıl geriden takip eden grafikleri için aynı şeyi söylememiz mümkün değil. Detaylı bir şekilde hazırlanmış Space Marine kostümleri ve düşman tasarımlarını bir yana koyacak olursak, oyunda her şeyin grafik konusunda yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle kaplamalar bu konuda fazlasıyla yetersiz. Zaman zaman iç içe geçen mekan – karakter ve karakter – karakter manzaraları da cabası. Ayrıca yakın dövüş anlarında abartılmış ışıklandırmalar da gözü fazlasıyla yoruyor. Hele bir de Fury moduna geçtiğiniz anlarda, dövüşürken çoğu zaman ne yaptığınızı bilemez bir halde takılıyorsunuz.
Yapımcılar bizlere gezilecek birçok farklı alan sunarak, en azıyla oyunun mekansal manada kendisini tekrar etmemesini sağlamışlar. Ayrıca oyunda ilerledikçe bulacağınız “serve skull” adı verilen ses kayıtları ile oyunun geçtiği dünya hakkında daha çok bilgi sahibi de olabiliyorsunuz. Oyundaki çoğu karakter seslendirmesi başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş. Ayrıca oyunun müzikleri de temposuna ayak uydurmayı başarıyor. Savaş anında düşman tepkileri ve çevre sesleri de atlanmamış.

Günümüz oyunlarının artık hemen hemen hepsinde multiplayer desteği de mevcut ve Space Marine her ne kadar bu konuda sınırlı bir içeriğe sahip olsa da, çağa iyi bir şekilde ayak uydurmayı başarıyor. Oyunun Annihilation modunda iki takım oyuncuları birbirini öldürmeye çalışıyor ve kim kimi daha fazla öldürmüşse oyunu o ekip kazanıyor. Seize Ground modunda ise belli noktaları ele geçirip, onları korumanız gerekiyor. Oyunda seçeceğiniz iki grup var; Space Marine ya da Chaos Marine. Başlangıçta yalnızca bir sınıf seçebilseniz de, ilerleyen zamanlarda ikinci ve üçüncü sınıf da açılıyor. Ayrıca dördüncü levelden sonra kendi sınıfınızı yaratma imkanına da sahip oluyorsunuz. Multiplayer modunun gerek zırh, gerekse silah donanımı bakımından geniş bir yelpazeye sahip olduğunu söyleyebilsek de, bu materyallerin çoğunun kapalı olması, bazı oyuncuları multiplayerı oynamaya teşvik edeceği gibi, kimilerini de oyundan soğutabilir. Oyunda sadece 5 harita olsa da, haritaların yeterli büyüklüklerde olması size çeşitli oynanış stratejilerinizi sahaya yansıtma olanağı sunuyor. Ayrıca çoğu günümüz multiplayer oyunlarının olmazsa olmazı ‘perk’ yani yetenek sistemi de oyunda mevcut. Bu sayede oyunun multiplayerını oynadıkça daha da güçlü bir hale geliyorsunuz. Space Marine bizlere kendinden beklenmeyecek kalitede bir multiplayer deneyimi sunmayı başarıyor. Oyunun single playerını bitirdikten sonra multiplayerına da göz atmanızı öneririz.

Son Sözler
Space Marine Gears of War’a benzerliğiyle dikkat çekse de, oyunda siper alma sisteminin olmaması özellikle oyunun sonlarına doğru bazı oyunculara ciddi sorunlar yaratabilir. Akıcı bir oynanışla karşı karşıya olsak da oyunun “düşman kesmek” dışında hemen hemen farklı bir oynanışa sahip olmaması ve oyunun hikaye anlatımındaki yetersizlik muhtemelen bazı oyuncuların hoşuna gitmeyecektir. Oyunun 5-6 saat sürmesi bir eksiklik gibi görünse de, bu sayede belki çoğu oyuncu oyunu sıkılmadan tamamlayacaktır. Yapay zeka konusundaki aşırı yetersizlik ise, oyuna shooter yönüyle yaklaşan oyuncuların hoşuna gitmeyecektir. Benzer şekilde grafiklerin de günümüzden uzak olması ve bazı görsel hatalar, grafiğe önem veren oyuncuları oyundan soğutabilir. Ayrıca yazıda da söylediğimiz gibi keşke oyunda deneyim puanına dayalı bir upgrade sistemi de olsaymış. Böylece düşmanla savaşma konusunda oyuncular daha da bir hevesli olurdu.
Bana kalırsa Space Marine için iyi ya da kötü denilemez, bu daha ziyade oyundan ne umduğunuza bağlı olarak değişiklik gösteren bir tespit. Her oyunda bu konu böyle olsa da, Space Marine de bunu daha açık bir şekilde görebiliyorsunuz ve iyi bir savaş atmosferi ile akıcı bir oynanışa rağmen Space Marine benim gözüme pek de iyi görünmedi. Elinize bir silah kapıp üzerinize akın akın gelen düşmanları biçmek bana yeter, gerisi umrumda değil diyorsanız Space Marine sizi fazlasıyla tatmin edecektir.