1001Design
330i ///M3 Design

Dün, yasalarımıza göre seçime katılacak partilerden sadece geçen seçimlerde yüzde 7 barajını aşan AKP, CHP, DYP, MHP ve Genç Parti’ye Hazine yardımı yapıldığını, bunun diğer partiler için bir “haksız rekabet” ortamı oluşturduğunu yazmıştım.
Barajı aşamayan partilerden Liberal Demokrat Parti (LDP) oturmuş; 2002-2007 yılları arasında Hazine’den ANAP dahil altı partiye yapılan yardımı hesaplamış. Ödenen para 728.7 milyon YTL’ymiş...
Bu parayı partilerin aldıkları 26 milyon 470 bin 773 oya bölünce, Hazine yardımının 5 yıl için seçmen başına 28 YTL olduğu ortaya çıkıyor...
Buna karşın son seçimlerde yüzde 7’lik yardım barajını aşamayan partilere oy veren 2 milyon 419 bin 630 seçmenin oyları, beş para bile etmemiş...
Eğer baraj olmasa, bu partilerin de beş yılda Hazine’den 68.6 milyon YTL almaları gerekiyormuş!
***
LDP Genel Başkanı Cem Toker bu hesaptan sonra Maliye Bakanlığı’na bir mektup yazmış:
“Son seçimlerde partimiz 100 bin seçmenden oy aldı. Onlar da bu bu ülkenin vergi veren vatandaşıdır. Benim seçmenimin verdiği vergileri alıp, partilere Hazine yardımı diye dağıtmanız hem hukuka, hem de Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla diğer partilere oy başına verdiğiniz 28 YTL’yi ben de talep ediyorum. Onlarca, yüzlerce trilyon değil, aldığım oy kadar partimin hissesine düşen miktarı talep ediyorum. Partimin bu konudaki hakkını ulusal ve uluslararası mahkemelerde aramaya da kararlıyım...”
Bu mektuba gelen yanıt tahmin edebileceğiniz gibi olumsuz olmuş.
LDP şimdi bu yardım sisteminin iptali için dava açmaya hazırlanıyor.
***
Gerçek demokrasilerde “azınlık hakları”da en az “çoğunluk hakları” kadar korunur.
Aksi takdirde; sistemin adı demokrasi değil, “çoğunluğun diktatörlüğü” olur!
*****
ACININ ‘HAS’I!
Yaşını bilmiyorum; bugün gazetelerden okursunuz... Ama tanıdığım en genç adamdı!
Eğitimini de bilmiyorum; hiç merak da etmedim... Çünkü “Bana mısın” diyen bilim adamlarına taş çıkartacak bir beyni vardı!
Sanayiciliği, iş adamlığı konusunda söyleyecek çok şey var ama...
Onu “Has adam” yapan asıl özelliği, hayırseverliğiydi!
Yaptırdığı yüzlerce okul, yurt, hastane, bir de üniversite bugün dimdik ayakta...
Türkiye; Kadir Has gibi bir “Has adam” görmemişti...
Rahat uyusun!
*****
Günün sorusu
Baykal, “Milliyetçilik çimentomuzdur” demiş...
Daha önce, sadece seçim dönemlerinde kullanılan bir “çimento” duymuş muydunuz? Baykal’ın aklına hep seçim arefesinde geliyor da!
*****
Demek ki Roma’dan öyle görünüyor!
İETT Garajı arazisi 705 milyon dolara satılınca dünkü yazımda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a seslenmiş ve “Sizden özür ve teşekkür bekliyorum” demiştim.
Çünkü Kadir Topbaş, çok değil bir yıl önce, bugün ihaleyi kazanan Dubaili şirkete, aynı araziyi ihalesiz olarak satmaya kalkışmıştı. Eğer biz birkaç gazeteci bu satışa isyan etmeseydik, belediyenin kasasına sadece 100 milyon dolar girecekti. Bu nedenle Kadir Bey bize teşekkür, o günkü hatasından dolayı da Türk halkına özür borçluydu...Durum bu kadar netken; belediyeyle içli dışlı Sabah Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni, akıllara durgunluk veren bir yazı kaleme aldı. Diyor ki:
“Kadir Topbaş ilk günden itibaren ihalesiz satışa karşı çıktı ve haklı olduğu anlaşıldı!”
“Yuh” mu desem, “Pes” mi bilemiyorum! Gazetecilik ne hale geldi?
Meğer Kadir Bey ihalesiz satışa karşıymış da bunu bir tek Ergun Efendi duymuş!
İyi de o zaman Dubaili şeyhle birlikte Çırağan Sarayı’nda ben mi basın toplantısı yaptım?
Ben mi sözleşme töreni düzenledim?
Daha da önemlisi, arazideki 3 emsal yapılaşma izninin 5.8 emsale çıkartılmasını ben mi emrettim?
Kadir Bey ihalesiz satışa karşı çıktıysa; neden bundan Sabah’ın bu uçuk yazarının dışında kimsenin haberi yok?
Nedenini ben söyleyeyim: Siz de böyle bir ihaleden sonra Belediye Başkanı’nın koluna girip, onun misafiri olarak Roma’ya giderseniz; patronunuzun belediyeyle ilişkilerine zarar vermemek kaygısıyla böyle saçmalarsınız!
gazetevatan.com