Vatan satılırken!

.DepresyoN

Banned
Katılım
3 Ocak 2009
Mesajlar
235
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vat
Vatan satılırken!

1895 yılında Baron Hirş adlı Yahudi öldü.
Hirş son nefesinden önce bir vasiyet yazdı ve bu vasiyetle Yahudilere bir “yurt kurması” için tam 250 milyon frank bıraktı. Yahudiler işte bu para ile Filistin’den toprak satın almaya başladılar.
Şimdi vasiyetten daha ilginç bir şey söyleyelim.
Baron Hirş adlı Yahudi bu 250 milyon frankı Osmanlı demiryollarından elde ettiği servetten ayırmıştı. Yani efendim Osmanlı’dan para kazanıldı. O para ile bir zamanlar Osmanlı’nın olan topraklar satın alınmaya başlandı.
Bu hadiseyi hatırlayınca aklıma Şanlıurfa düştü...
Şanlıurfa’ya, içinde havra olan bir park yapılması için meçhul eller 20 milyon dolar veriyor. AKP, bu para ile peygamberler şehri Urfa’nın merkezine bir kilise ve bir havra konduracak, bu artık iyice belli oldu. Ama, paranın kaynağı bir türlü açıklanmıyor. Acaba diyorum o 20 milyon dolar da, tıpkı Baron Hirş’in 250 milyon franklık mirası gibi, Türkiye’de yapılan ticaretle kazanılmış bir para mı?
Yani, biz bir bakıma kendi paramızla kilise ve havra mı yapıyoruz?
Parası bizden çıkıyor yahut kiliseler, havralar, misyoner teşkilatları, Arz-ı Mev’ud sevdalıları veriyor, ne oluyorsa oluyor Türk’e ait topraklar önce karış karış, sonra da parsel parsel yabancıların eline geçiyor. Merkez Bankası’nın verilerine göre son bir buçuk yıl içerisinde, yani AKP iktidarının yabancıların mülk edinmesini kolaylaştırdığı tarihten itibaren yabancılar 1.9 milyar dolarlık toprak satın almış durumda.
Tapu ve Kadastro Müdürü Zeki Adalı ise, “Bunda endişe edecek bir şey yok” diyor ve ilave ediyor:
“Türkiye’nin sadece on binde üçü yabancıların elinde!”
Vatan topraklarının yabancılara satışı bahsinde Tapu Müdürü endişe etmeyebilir ama 22 milyon kilometrekarelik Osmanlı’nın parçalanışını bilen bizler çok büyük endişeler içersindeyiz. Çünkü biz Suriye’sinden Yunanistan’ına, Ermenistan’ından İsrail’ine kadar elimizde kalan son vatan parçasında hangi ülkelerin nereleri hâlâ ve ısrarla istediklerini biliyoruz. Ermenistan Ağrı’yı, Suriye Hatay’ı, İsrail Fırat’a kadar olan bölgeyi, Yunanistan İstanbul ve Karadeniz’in bir bölümünü Türkiye’den kopartmak istiyor mu istemiyor mu?
Hepimiz biliyoruz ki, istiyorlar.
Zaten bunu gizledikleri de yok.
Sadece Türkiye’de değil, Kıbrıs’ta Beşparmak dağları da yabancılar tarafından satın alınıyor. Adamlar bu dağları ne yapacak? Beşparmak dağları, adanın savunması söz konusu olduğunda yükselen değer. Beşparmak dağlarına parayı yatıranlar Enosis fanatikleri değilse, kimler olabilir? Benim vatandaşlardan istediğim şu: AKP iktidarına sorsunlar, yabancıların Türkiye’den toprak satın almasını niye kolaylaştırdılar? Bunun Türklükle, İslâmlıkla ne ilgisi var? Türkiye bundan ne kazanacak? AB üyeliği için ise, bu AB aynı şartı yeni üye yaptığı bazı ülkeler için niçin koşmadı?
Bir şey daha var.
Yabancıların satın aldıkları toprak Tapu ve Kadastro Müdürü’nün iddia ettiği gibi öyle on binde üç oranında falan değil. O sadece resmî evrakta görünen kısmı. Bir de Türk şirketlerine ve Türk vatandaşlarına aldırılan topraklar var.
Bitmedi...
Ya o yabancılara verilen maden ruhsatları...
“Rant Lordları”nın yazarı sayın Mustafa Çınkı, Türkiye’nin yabancı şirketlere tam 100 bin kilometrekarelik bir alanda maden arama ruhsatı verdiğini yazıyor. Bu Türk halkının kendi vatanının yedide birine yabancıların izni olmadan giremeyeceği anlamına gelir.
Demek ki toprak satışlarının yanında 776 bin kilometrekarelik bu vatanın 100 bin kilometrekarelik bir kısmı da bir şekilde yabancıların eline geçmiş durumda.
İnsan bundan endişelenmez mi?..
Osmanlı mülkünü de “Tarihî Eser aramak için ruhsat alan” ama asıl niyetleri petrol bulmak olan yabancılar parçalamadı mı?
Bugün “maden aramak için” alınan ruhsatların hangi amaca hizmet ettiğini kim biliyor? Şanlıurfa’ya havra yapımı için verilen 20 milyon doların kaynağını Türk halkından gizleyen bir zihniyetten Bu sorumuzun doğru cevabını almamız mümkün mü?
Hasan Demir http://www.orkun.com.tr/asp/orkun.a...,ALUISUQOY/!BB*FB,ALUISUQOY/!*YNYP,WVJDWIFTB8
 
Türkiye’nin yabancı şirketlere tam 100 bin kilometrekarelik bir alanda maden arama ruhsatı verdiğini yazıyor. Bu Türk halkının kendi vatanının yedide birine yabancıların izni olmadan giremeyeceği anlamına gelir.

kendi yurdumuzda kiracı konumuna düşüyoruz
ne kadar basiretli yöneticilerimiz var
 
Satarlar satarlar...
"Babalar gibi satarım" der satarlar...
 
VATAN NAMUSTUR SATILAMAZ!

1203990637.jpg


Toprak Satışına Dur De!!!

[VIDEO]<object width="445" height="364"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/TU80vW8V3MY&hl=en&fs=1&color1=0xe1600f&color2=0xfebd01&border=1"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowscriptaccess" value="always"></param><embed src="http://www.youtube.com/v/TU80vW8V3MY&hl=en&fs=1&color1=0xe1600f&color2=0xfebd01&border=1" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="445" height="364"></embed></object>[/VIDEO]
 
“Misak-ı Milli Sınırları içerisinde Vatan bir bütündür, bölünemez.”

Erzurum Kongresi’nin en can alıcı maddelerinden birisidir bu madde. AKP İktidarı Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına inat bir şekilde Vatan Topraklarının satışına ilişkin bir yasa çıkartmakta hiçbir sakınca görmemektedir. Tüm ülke gündemi “Ergenekon Davası”na kilitlenmişken 3 Temmuz 2008 günü bir çırpıda çıkarılan bu yasa ile ülke topraklarımız içerisinde yabancılara hiçbir üst sınır olmadan topraklarımızın satışına yeniden başlanılmıştır.
Başbakan sınır konusunda ne diyor: “"...Bir sınırlama getirirsek küresel yatırımcıyı çekemeyiz... Yabancı şirket tarım amacıyla 100 dönüm isterse vermek durumundayız. İhtiyacını karşılayacak arazi bulamazsa küresel sermaye niçin bizi tercih etsin?"
Peki, o 100 dönüm araziyi biçecek çiftçimizin durumu ne olacaktır?
Kendi toprağında ırgatlık…
Coğrafyamız üzerinde pek çok ülkenin gözü varken böyle bir yasa çıkarmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Yabancılara mülk satmıyoruz. Arazi satıyoruz. İyi niyetiyle Türkiye’de tatil yapmak isteyen bir yabancıya bir ev satmak ile o tatil beldesinde dönümlerce arazi satmak arasında çok büyük farklılık vardır. Yabancı yatırımcı çekmek amacıyla olduğu söyleniyor. Kendi öz yatırımcımız ne olacak o durumda?
Bu yasa bir peşkeş yasasıdır.
Lozan ile tapuladığımız bu coğrafyayı parsel parsel satmak Milli Duygularımızı da satmaktır. Bu yasa bir işgal yasasıdır.
Kanla sulanarak kazanılmış topraklarımız üç kuruşa satılıyor. Bu yasa bir ihanet yasasıdır.
Biz gidip Amerika Birleşik Devletleri’nde, İsrail’de, İngiltere’de, Yunanistan’da ve diğer ülkelerde 100 dönüm tarım arazisi isteyelim. Verecekler mi bize? Kendini AB’nin vazgeçilmezi olarak gören, AB ile karşılıklı bağlılıktan bahseden AKP İktidarı’nın çıkardığı bu yasanın diğer ülkelerde neden olmadığını düşünmekte fayda vardır. Madem zararsız bir yasa çıkarsın AB üyesi ülkelerde…
Tarihimiz boyunca pek çok kez savaştığımız, savaşarak, kanımızı dökerek kazandığımız bu toprakların, yabancılara satılması vatana ihanettir bu suçunda cezası bellidir. Yarın bir gün 100 dönümlük arazisinin üstüne birisi çıkıp kendi ülkesinin bayrağını dikerse ne olacak?
 
Öldürücü tehlike Toprak satışı

Öldürücü tehlike Toprak satışı

Son aylarda hızla devam eden yabancılara toprak satışına karşı kamuoyu tepkisi artarak devam ediyor. Bu tepkilerden biri de Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’ndan geldi. Başkanın imzasıyla yapılan açıklamada yetkililer şöyle uyarılıyor. “Borçlara karşılık gösterilen ülke topraklarının yabancılara satışının Osmanlı’nın yıkılış nedenlerinden biri olduğunu ve İsrail’in Osmanlı’da yabancılara taşınmaz satışının serbest bırakılmasıyla, Filistinlilerden aldıkları topraklar üzerinde kurulduğunu unutmayalım.”

Başta millî menfaatlerimizi kollayan medya kuruluşları olmak üzere, bu ülkenin geleceği konusunda hassasiyet gösteren çeşitli seviyedeki Türkiye sevdalıları, Türkiye’de yabancılara toprak satışının ulaştığı tehlikeli boyutlaradikkat çekerek “İsrail’in de, böyle satın alınan topraklar üzerinde kurulduğunu” hatırlatıyor ve “Toprak altımızdan kayıyor.” uyarısı yapıyorlar.

Gösterilen hassasiyet ümit verici... Çünkü, biz bu güzel ülkeyi yolda bulmadık. Milyonlarca şehit vererek “vatan” haline getirdik. Ay-yıldızlı bayrağımız buna şahitlik ediyor. Biz, Türkiye sevdalısıyız. Dünyada başka Türkiye yok. Bu sebeple, her karış toprağı üzerinde hassasiyet göstermek zorundayız:

“Enbiya yurdu bu toprak, şüheda burcu bu yer,

Bir yıkık türbesinin üstüne Mevlâ titrer.”

Hangi hükümet daha çok toprak sattı

Toprak satışlarının rahatsız edici boyutlara gelmesi üzerine, AKP’ye yakınlığıyla tanınan Yenişafak gazetesi bir araştırma yayınladı. (11.1.2007) “Mangalda kül bırakmayanlar en fazla sattı, yabancıya toprağı en çok CHP satmış” başlığını taşıyan araştırmada “Resmi kayıtlar, “yabancılara toprak satışı” konusunda ilginç bilgiler veriyor. En çok toprağı “yabancıya satmak vatana ihanet”tir diyen CHP, MHP ve DSP ile darbe hükümetleri satmış, vatantoprağını satmak ihanetse, 279 bin dönümü sattılar.” denilerek CHP, DP, Askeri darbe hükümetleri, ANAP, MHP-DSP-ANAP koalisyonu ve AKP döneminde satılan toprakların miktarına yer verilmiş. Bu araştırmanın ortaya çıkardığı en önemli sonuç ise, Millî Görüş hükümetlerinin yabancılara toprak satışına sıcak bakmadığı gerçeğidir.

Araştırmada Rahşan Ecevit’in “Parmağımdaki yüzüğü satmaya hazırım. Yeter ki topraklar satılmasın.” sözlerine yer verilerek “toprak satan sadece AKP değil, DSP ve diğer hükümetler de toprak satışına izin verdiler.” mesajı iletilmek istenmiş.

Konu, kimin az, kimin çok toprak satışı gerçekleştirdiği meselesi değil... Türkiye üzerinde ciddi hesapların yapıldığı, hergün çeşitli haritaların dolaştığı bir zamanda, Türkiye vatandaşlarının isteği, yabancılara toprak satışının askıya alınmasıdır. Önemli olan budur. Boş söz ve çekişmeye milletin karnı tok...

Tarihten ders alın

Bizim kültürümüzde “yabancılara toprak verilmesi” hiç de hayra alâmet değildir. Göç destanında anlatıldığına göre, bir uygur hükümdarı, Çinlilerle uzun yıllar süren savaşlara bir son vermek için, oğlunu Çin Prensesi ile evlendirmek ister. Çinliler, bu evliliğe karşılık Kutlu Dağ’daki bir kayayı talep ederler. Uygur hükümdarı da razı olur. Bu büyük kayayı, kuvvetli ateş yakıp üzerine sirke dökerek parçalarlar, Çin ülkesine götürürler. Fakat, bu olay Uygur ülkesine uğursuzluk getirir, ülkede huzur ve saadet diye bir şey kalmaz. En sonunda Beş Balık’a göç etmek zorunda kalırlar.

Bir başka olay daha... Düşman Mete Han’dan kendisinin malik olduğu şeyleri ister, hepsini verir. Fakat, küçük bir arazi parçası istediklerinde “O milletimin malı, kesinlikle veremem.” diyerek reddeder.

Yahudiler, Abdülhamid Han’dan Filistin bölgesinde yüksek paralar karşılığı toprak isterler. O büyük Sultan da “Şehit kanıyla kazanılan topraklar para karşılığı satılamaz.” diyerek, hepimizin takdirini kazanan kararlı bir duruş gösterir.

Bütün bu tarihi gerçekler ortada iken, son senelerde, hem de en hassas bir dönemden geçerken ölçüsüz ve hesapsız bir şekilde, yabancılara toprak satışı olayını anlayabilmek mümkün değil.

Stratejik topraklar satılıyor

Bazıları hemen savunmaya geçiyorlar. Yok efendim, bizden Avrupa’ya çalışmak için gidenler de orada toprak ve mülk satın alıyorlar.

Bu düşünceyi seslendirenlerin dikkate almadıkları bir gerçek var. Avrupa’daki vatandaşlarımız, o ülkelerin en izbe yerlerinden mülk edinebiliyorlar. Avrupa ülkeleri, stratejik yerleri, kendi vatandaşlarına bile satmıyorlar. Ama bizde öyle mi?

Yabancılar Türkiye’nin en kıymetli, hatta en stratejik yerlerinden toprak satın alıyorlar. Bu satışlarda, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir gibi illerimizin sahil şeritlerindeki toprakların ilk sıralarda yer almasını tesadüfî mi sanıyorsunuz?

“Toprak devletin asli unsurudur.” anlayışıyla hareket edilen İngiltere’de, bütün topraklar devlete aittir. Satışlarda arazi tapusu verilmez. Halk, sadece toprağın üzerine yapılan konut ve işyerlerinin kullanım hakkına sahiptir.

Yılmaz Dikbaş tarafından hazırlanan “Satılık Vatan” adlı kitap ortada dururken, başta özelleştirme adı altında Türkiye’nin kâr getiren en temel müesseselerinin yabancılara satılması olmak üzere, yabancılara ölçüsüz toprak satışı ve yabancılara verilen tavizler, “vatanın satışa çıkarılması”ndan başka ne anlam taşımaktadır.

Uyarılara kulak verin

Bir İstanbul sevdalısı olan Çelik Gülersoy, Mine Kırıkkanat’la yaptığı röportajda endişesini şöyle dile getiriyor: “İstanbul’u Türklere bırakmayacaklar Mine Hanım! Gelecekler ve geri alacaklar.” (Radikal, 7.7.2003)

Eski başbakanlardan Bülent Ecevit de “Korkarım, Türkiye’yi bölecekler” diyerek kuşkularını şöyle açıklamıştı: “Yaklaşık 60 yıldan bu yana, Türkiye bugün olduğu kadar kritik bir dönemden geçmedi. ABD ve AKP Türkiye’yi hızla bölünmeye götürüyor. Irak’ta gizli bir KürT devleti kuruldu. Sırada Türkiye’den toprak almak var.” (Akşam, 28.8.2005)

Bütün bu gerçekler apaçık ortada dururken, hâlâ yabancılara hesapsız-kitapsız toprak satışı, özelleştirme adı altında en temel ticari müesseselerin yabancılara peşkeş çekilmesi ve yabancılara ölçüsüz tavizler sür-git devam edecek mi dersiniz?

Her Türkiye sevdalısı, adım adım yaklaşan tehlikeyi görmek zorundadır. Siyonist mahfiller ve şer güçlerin hedefi “Türkİye’yi bölmek, yeniden bölmek ve sonra yeniden bölmek”tir. Onların emellerine alet olmamız mümkün değildir. Türkiye’deki farklı unsurları tahrik etmenin temelinde bu anlayış vardır. Laik-Müslüman, Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi tahrike açık hertürlü olay karşısında dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. Biz, 72 milyonluk Türkiye olarak bir “bütün” olduğumuzu unutmamalıyız:

“Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı,

Sen şehit oğlusun... İncitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”

Şakir Tarım http://www.milligazete.com.tr/makale/oldurucu-tehlike-toprak-satisi-94408.htm
 
Satılık Memleket 1. Bölüm

Satılık Memleket

[VIDEO]xBjRGRmjdwI[/VIDEO]

Vatanın bedeli KANLA ÖDENMİŞTİR para ile satılamaz!
 
Geri
Üst