TraFoo
Banned
- Katılım
- 3 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,032
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Varoşlardaki AKP
2003 yılının Kasım ayından itibaren tek başına iktidar olan AKP'nin seçim başarısı, kimilerine göre parti örgütünün faal çalışmalarına bağlı,kimilerine göre de sağ oluşumların içinde başka alternatifin olmamasına.Şayet bu iddialar doğru ise türk siyasi tarihine henüz yeni girmiş bir partinin kısa zamanda kesin ve olağan sonuçlar elde etmesi,gayr-ı mantıki bir durum teşkil eder.
Yüzyıllardır feodal sistemin içinde yaşayan ülkemiz,feodal sistemin boyunduruğundan kurtulmak için reformlarla değil,gerçekleştirilen devrimlerle aydınlanma yolunu seçmiştir.Bu bakımdan politikada hata yapmamak için devrimci olmak gereklidir;reformist değil.Gazi M.Kemal Paşa'da bu gerçeği bildiğinden kısa zamanda günübirlik ihtiyaçlara cevap veren reformist siyaset yerine devrimci ilkeleri benimsemiştir.Gazi M.Kemal Paşa devrimlerin ancak üretim ilişkilerinin ve üretici güçlerin nitel değişimiyle mümkün olduğunu gördüğünden Misak-ı İktisadi'yi ve Teşvik-i Sanayi kanunlarını yürürlüğe sokmuş,''Askeri zaferler,ekonomik zaferlerle taçlandırılmadığı sürece kısa zamanda söner,payidar kalamaz.''diyerek feodal üretim ilişkilerini modern sanayi ile yok etmek istemiştir.Ne yazıkki 1949 yılından sonra toplum değişiminde üretim ilişkilerinin rolü, sağcı iktidarlar tarafından yadsınarak devlet,sınıfsal temel yerine sivil bürokrasi ve askeri kast sistemi ekseninde örgütlenmiştir.Bu durum, ülkemizde üretim araç ve gereçlerine sahip ulusal ulusal burjuva sınıfının yaratılmasını engellediğinden nüfus içinde işçi sınıfının oranı her zaman azınlıkta kalmıştır.(Çünkü ülkemizde kent soylu zenginler,üretime dayalı bir büyümeden yoksun olup dünya tekellerinin Anadolu'daki distrübütörü konumundaki kompradör burjuvazi niteliğini taşırlar)Ülkemizde ulusal bir burjuva sınıfının olmayışı büyük kentlerde iş olanaklarının daralmasına neden olduğundan yoksulluk günden güne artmış ve alım gücü yıldan yıla düşmüştür.Artan nüfus istihdama dahil edilemediğinden işsizlik çığ gibi büyümüştür.Büyük kentlerde ve Anadolu'nun bir çok şehrinde meydana gelen dar gelirli kitleler, varoş adı verilen yerleşim alanında yaşamlarını ikame ettirmek zorunda kalmıştır.Henüz köydeki kırsal kültürü üzerinden atamayan bu insan yığınları,kentlerde de işçi sınıfına dahil olamadığından yaşamlarını inşaatlarda çalışarak ya da günlük işlerde yevmiye ile çalışarak sosyal güvenlik sisteminden mahrum bir şekilde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır. Şüphesiz insan fikirleri,maddi yaşam koşullarının zihinlere yansıması sonucu şekillendiğinden varoşlardaki ideolojik bilinç, üretime dahil olamadıklarından çağcıl sanayi toplumunun gerisinde kalmıştır.Bu durum gerici partiler için büyük bir avantaj sağladığından yıllardır irtica ile mücadeleler sonuçsuz kalmakta ve dini değerleri kullanan siyasi oluşumlar,varoşlardan önemli çıkışlar yapmaktadır.AKP'nin üst üste iki kez tek başına iktidar olmasının ardında yatan en önemli gerçek budur.Zaten Cumhuriyet tarihi incelenecek olunursa, çok partili siyasi yaşama geçildikten sonra ülkenin genelde Türk-İslam sentezini savunan partiler tarafından yönetildiği göze çarpar.Bu nedenledirki ABD emperyalizmi, cumhuriyet tarihi boyunca çıkarları için sanayileşmeye önem vermeyen , fodal batağa saplanmış ve tarikat şeyhleri ile dirsek teması halinde olan siyasi oluşumlara desteğini esirgememiştir.Hatta Yakındoğu'da komünizm tehlikesine karşı ''Yeşil Kuşak''projesi bizzat ABD tarafından uygulanmıştır.Bu günün iktidar sahipleri de geçmişten gelen 68 kuşağına karşı oluşturulan yeşil kuşak etrafında kümelenen siyasilerdir.
Jozef Stalin,ideolojik bilinç üzerinde üretim ilişkilerinin rolünü şu şekilde vurgular:''Rus kapitalistleri,yabancı kapitalistlerle birlikte Çarlığa dokunmadan ve köylüleri ağaların pençesine atarak,Rusya'ya büyük modern makineleşmiş sanayiyi soktukları zaman hiç kuşku yokki üretim güçlerindeki bu aşırı büyümenin,ne gibi sosyal sonuçlara neden olacağını bilmiyorlardı ve bunu durup düşünmemişlerdi.Toplumun üretim güçlerindeki bu büyük atılımın,sosyal güçleri yeniden gruplaştıracağını, bunun da proleteryanın köylülerle birlik olarak sosyalist devrime zafer kazandırmasını sağlayacağını görmemişler,anlamamışlardı.Onların istediği yalnızca sanayi üretimini olabildiğince genişletmek,geniş iç pazarın denetimini ele geçirmek,üretimi tekelleştirmek ve ulusal ekonomiden olabildiğince çok kar sızdırmaktı.''(*)Belki Stalin,Ekim Devriminde makineleşmenin önemini anlamayan kapitalistlerin farkında olmadan sosyalistlere hizmet ettiğini ve Rusya'da işçi sınıfını doğurduğunu söylüyor ama Türkiye'de mevcut siyasi erk,herşeyin farkında.Çünkü Türkiye'deki AKP ve benzeri siyasi oluşumlar,tarihten ders almışlar ve sanayileşmenin nelere mal olacağını öğrenmişler.Bu nedenle işsize fabrika kurmak veya kurdurtmak yerine onlara soğanı,patatesi ve makarnayı reva görüyorlar.Kim bilir belki gözümüzden sakındığımız ülkemiz,sadaka ekonomisiyle çağ atlar?!
EKLER:
*Jozef Stalin
iyalektik ve Tarihsel Materyalizm Sf:51,Bilim ve Sosyalizm Yayınları
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Varoşlardaki AKP- Yasin Şahiner
2003 yılının Kasım ayından itibaren tek başına iktidar olan AKP'nin seçim başarısı, kimilerine göre parti örgütünün faal çalışmalarına bağlı,kimilerine göre de sağ oluşumların içinde başka alternatifin olmamasına.Şayet bu iddialar doğru ise türk siyasi tarihine henüz yeni girmiş bir partinin kısa zamanda kesin ve olağan sonuçlar elde etmesi,gayr-ı mantıki bir durum teşkil eder.
Yüzyıllardır feodal sistemin içinde yaşayan ülkemiz,feodal sistemin boyunduruğundan kurtulmak için reformlarla değil,gerçekleştirilen devrimlerle aydınlanma yolunu seçmiştir.Bu bakımdan politikada hata yapmamak için devrimci olmak gereklidir;reformist değil.Gazi M.Kemal Paşa'da bu gerçeği bildiğinden kısa zamanda günübirlik ihtiyaçlara cevap veren reformist siyaset yerine devrimci ilkeleri benimsemiştir.Gazi M.Kemal Paşa devrimlerin ancak üretim ilişkilerinin ve üretici güçlerin nitel değişimiyle mümkün olduğunu gördüğünden Misak-ı İktisadi'yi ve Teşvik-i Sanayi kanunlarını yürürlüğe sokmuş,''Askeri zaferler,ekonomik zaferlerle taçlandırılmadığı sürece kısa zamanda söner,payidar kalamaz.''diyerek feodal üretim ilişkilerini modern sanayi ile yok etmek istemiştir.Ne yazıkki 1949 yılından sonra toplum değişiminde üretim ilişkilerinin rolü, sağcı iktidarlar tarafından yadsınarak devlet,sınıfsal temel yerine sivil bürokrasi ve askeri kast sistemi ekseninde örgütlenmiştir.Bu durum, ülkemizde üretim araç ve gereçlerine sahip ulusal ulusal burjuva sınıfının yaratılmasını engellediğinden nüfus içinde işçi sınıfının oranı her zaman azınlıkta kalmıştır.(Çünkü ülkemizde kent soylu zenginler,üretime dayalı bir büyümeden yoksun olup dünya tekellerinin Anadolu'daki distrübütörü konumundaki kompradör burjuvazi niteliğini taşırlar)Ülkemizde ulusal bir burjuva sınıfının olmayışı büyük kentlerde iş olanaklarının daralmasına neden olduğundan yoksulluk günden güne artmış ve alım gücü yıldan yıla düşmüştür.Artan nüfus istihdama dahil edilemediğinden işsizlik çığ gibi büyümüştür.Büyük kentlerde ve Anadolu'nun bir çok şehrinde meydana gelen dar gelirli kitleler, varoş adı verilen yerleşim alanında yaşamlarını ikame ettirmek zorunda kalmıştır.Henüz köydeki kırsal kültürü üzerinden atamayan bu insan yığınları,kentlerde de işçi sınıfına dahil olamadığından yaşamlarını inşaatlarda çalışarak ya da günlük işlerde yevmiye ile çalışarak sosyal güvenlik sisteminden mahrum bir şekilde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır. Şüphesiz insan fikirleri,maddi yaşam koşullarının zihinlere yansıması sonucu şekillendiğinden varoşlardaki ideolojik bilinç, üretime dahil olamadıklarından çağcıl sanayi toplumunun gerisinde kalmıştır.Bu durum gerici partiler için büyük bir avantaj sağladığından yıllardır irtica ile mücadeleler sonuçsuz kalmakta ve dini değerleri kullanan siyasi oluşumlar,varoşlardan önemli çıkışlar yapmaktadır.AKP'nin üst üste iki kez tek başına iktidar olmasının ardında yatan en önemli gerçek budur.Zaten Cumhuriyet tarihi incelenecek olunursa, çok partili siyasi yaşama geçildikten sonra ülkenin genelde Türk-İslam sentezini savunan partiler tarafından yönetildiği göze çarpar.Bu nedenledirki ABD emperyalizmi, cumhuriyet tarihi boyunca çıkarları için sanayileşmeye önem vermeyen , fodal batağa saplanmış ve tarikat şeyhleri ile dirsek teması halinde olan siyasi oluşumlara desteğini esirgememiştir.Hatta Yakındoğu'da komünizm tehlikesine karşı ''Yeşil Kuşak''projesi bizzat ABD tarafından uygulanmıştır.Bu günün iktidar sahipleri de geçmişten gelen 68 kuşağına karşı oluşturulan yeşil kuşak etrafında kümelenen siyasilerdir.
Jozef Stalin,ideolojik bilinç üzerinde üretim ilişkilerinin rolünü şu şekilde vurgular:''Rus kapitalistleri,yabancı kapitalistlerle birlikte Çarlığa dokunmadan ve köylüleri ağaların pençesine atarak,Rusya'ya büyük modern makineleşmiş sanayiyi soktukları zaman hiç kuşku yokki üretim güçlerindeki bu aşırı büyümenin,ne gibi sosyal sonuçlara neden olacağını bilmiyorlardı ve bunu durup düşünmemişlerdi.Toplumun üretim güçlerindeki bu büyük atılımın,sosyal güçleri yeniden gruplaştıracağını, bunun da proleteryanın köylülerle birlik olarak sosyalist devrime zafer kazandırmasını sağlayacağını görmemişler,anlamamışlardı.Onların istediği yalnızca sanayi üretimini olabildiğince genişletmek,geniş iç pazarın denetimini ele geçirmek,üretimi tekelleştirmek ve ulusal ekonomiden olabildiğince çok kar sızdırmaktı.''(*)Belki Stalin,Ekim Devriminde makineleşmenin önemini anlamayan kapitalistlerin farkında olmadan sosyalistlere hizmet ettiğini ve Rusya'da işçi sınıfını doğurduğunu söylüyor ama Türkiye'de mevcut siyasi erk,herşeyin farkında.Çünkü Türkiye'deki AKP ve benzeri siyasi oluşumlar,tarihten ders almışlar ve sanayileşmenin nelere mal olacağını öğrenmişler.Bu nedenle işsize fabrika kurmak veya kurdurtmak yerine onlara soğanı,patatesi ve makarnayı reva görüyorlar.Kim bilir belki gözümüzden sakındığımız ülkemiz,sadaka ekonomisiyle çağ atlar?!
EKLER:
*Jozef Stalin
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Varoşlardaki AKP- Yasin Şahiner