Uzun Saçlı, Küpeli Polis

Vtnsvr

New member
Fatma Sibel Yüksek

Mustafa Balbay, gözaltına alınırken kendine has espritüelliği ile sormuş: "Nerede uzun saçlı, küpeli o polis?"

"Uzun saçlı ve küpeli polis"ten önce, geçen yıl ilk gözaltına alınanlardan Hayrullah Mahmut bahsetti. Sonra Star gazetesi, Terörle Mücadele Şubesi'ndeki yenilenme ve modernleşmeyi anlatayım derken işi 'yalakalığa' kaçırdı ve Terörle Mücadele ekiplerine ağır roman tadında uzunca bir "Uzun Saçlı, küpeli polis" güzellemesi yazdı...

"Uzun saçlı, küpeli polisi" 4 Haziran 2008 günü Behiç Gürcihan'ın evinde gördüm.

Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleştirilen gözaltılarla ilgili korkunç şeyler anlatılıyordu ve ben doğrusu etrafıma 'gaz vermemek' için her ne kadar bu fikrimi kendime saklasam da eğer başıma bir gün gözaltına alınma gelirse öyle pek de "tıpış tıpış" gidenleren olmamayı düşünüyordum. Hayır, görevini yapan kolluk güçlerine direnmekten falan sözetmiyorum...yasalar anlamında iyi bir hazırlığım vardı ve bunların harfiyen uygulanması konusunda çok ısrarcı olacaktım...

Ama onlar beni değil, Behiç Gürcihan'ı almaya geldiler...

Sabahın saat 6'sında karşımizda 7 kişilik genç ve modern giyimli insanlar duruyordu. En son, 12 Eylül'ün o karanlık günlerinde ,1980 yılında rahmetli babam Numan Yüksek'i almaya gelen "işkenceci kılıklı" bıyıklı ve ter kokan polislerden çok farklıydılar...

Behiç Gürcihan, kapıyı nazikçe çalanları içeri davet etti. Hepsi teker teker ayakkabılarını çıkardılar, bana da "günaydın" dediler. Öyle gariban Iraklıların evine dalan Amerikan çapulcuları gibi aşırılık ve saldırganlık yok...

Ben yine de kıllık yapacağım ya ....(Hem onca hazırlık yapmışım, boşa mı gitsin...)

"Yazılı arama kararı ve gerekçeyi görebilir miyiz" şeklinde bir tavır koydum...

"Tabii..." dedi "uzun saçlı, küpeli polis" . Lewis bluejeanin üstüne lacivert kruvaze ceket giymişti. Elindeki dosyayı sehpanın üzerine açıp 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınan karar ile Cumhuriyet Savcısı'nın arama ve gözaltı talebini gerekçesi ile birlikte okudu. Teşekkür ettik, aramaya geçildi.

(Bu arada, önceki gözaltılar gibi sabah saat 03'te değil, 00.06'da geldiklerine dikkat edelim...Balbay'lara 07.15'te gitmişler..İyi ,iyi.. Türkiye demokratikleşme yönünde hızla adm atıyor!)

Sakin ve kendilerinden emindiler ama ne aradıklarını bilmiyorlar gibi geldi bana.. Yani, öylesine "Bir şey bulunursa fena olmaz" havasındaydılar...Bazı evrakları alıp almama konusunda tereddüte düştükleri zaman telsizle daha üst amirlerine danışıyorlardı

Ekibin amiri o meşhur "uzun saçlı, küpeli" polisti...

Görevini yasalara uygun şekilde yapmaya çalışan bir devlet memuru olduğu için adını vermeyelim; gülerek "O meşhur uzun saçlı, küpeli polis benim" dedi...

Aldıklarını geri yerine koymaya çalışarak arama yaptılar. Bana ait olan eşyalara daha bir özenli davrandılar.

Arama faslı uzadıkça onlar da, biz de yorulmaya başladık. Sigara içenler, sırayla bahçeye veya balkona çıkıyordu. . Sonra ben birer kül tablası bulup evde içebileceklerini söyledim. Teşekkür ettiler.

Behiç Gürcihan, "Terörle Mücadele'den çok Evrakla Mücadele Şubesi oldunuz" diye takıldı. "Öyle olduk valla" diyerek güldüler. Sonra herkes acıkıp susadı haliyle...Uzun saçlı, küpeli komiser "hep birlikte kahvaltı yapmayı" önerdi. "Ev sahipleri" olarak böyle bir şeyi önce biz düşünemediğimiz için Behiç Gürcihan ile birlikte biraz mahcup olduk. İçlerinden biri "taze poğaça" almaya gitti, ben de çay koydum.

Oturma grubunun önündeki sehpaya gazete serip bir yandan kahvaltı, bir yandan sohbet ettik. Son derece entellektüel ve güncel konulara hakim insanlardı. İçlerinde, neredeyse Behiç Gürcihan kadar İnglizce bilenler bile vardı. Kurtlar Vadisi'ndeki "Muro" tiplemesinin PKK'yı sempatik göstermek gibi bir sakatlık barındırmasına rağmen, oyuncu Mustafa Üstündağ'ın yüksek performansı konusunda mutabık kaldık....

Behiç Gürcihan, "Vedat Yenerer'in evinden sapan aldığınız doğru mu?" diye sordu. "Aldık" deyip güldüler. Sapanı Filistin'den getirmiş Vedat, onun için almışlar. E Filistin'in sapanı meşhurdur, öyle gariban bir ülkeden başka ne alıp geleceksiniz...

Arama yine de bir hayli uzun sürdü. Saat 10.30 olmuştu ki "Yavaş yavaş toparlansak mı?"demeye başladılar. Zannedersem, "Darbeci" arıyorlardı; veya "darbe planları yapıldığını" kanıtlayacak bir takım bilgi, belge ve dökümanlar (Bazı okuyucular şimdi "belge ile döküman aynı şey" diye ukalâlık yaparak konunun dışına çıkacaklar ve ben de onların maillerini okumadan sileceğim..)

Sonra Behiç Gürcihan'la birlikte "mevcutlu" vaziyete olay mahalinden ayrıldılar. Allah için öyle kelepçe falan takmadılar. Ufuk Büyükçelebi'ye neden kelepçe taktıklarını anlamış değilim, hem de arkadan! Veya Behiç Gürcihan'a neden kelepçe takmadıklarını da anlamış değilim,; çünkü O Ufuk Bey'den daha haşin yazılar yazıyor...

Gürcihan'ın Emniyet, Savcılık ve sorgu hakimliğinde evdeki kadar rahat etmediğini anlıyorum. İfadesini alırken 8 saat boyunca ayakta tutmuşlar ve binlerce soru sormuşlar. Hiç hoş bir şey değil. İnsanın bacakları uyuşur ve kafası karışır.

Ertesi gün Behiç Gürcihan'ın durumunu öğrenmek için halasıyla birlikte Vatan Caddesi'ndeki Emniyet Müdürlüğü'ne gittik. Terörle Mücadele Şubesi'ne halasını değil de beni aldılar nedense. Oysa, zorluk çıkarıcı bir tipim vardır ve bu yüzden resmi dairelerde pek sevilmem. Resmi dairelerde aniden belirerek devlet memurlarını rahatsız etme huyundan Akif Beki'nin Başbakanlığa girişimi tümden yasaklamasıyla birlikte kurtuldum. Önceleri ağırıma gitmişti ama sonradan alıştım. Başbakanlığa gitmeyeli daha "genç ve güzel" göründüğümü söylüyorlar. E stres yapıyor ne de olsa devlet kapısı...

Bana refakat eden polis, koridorlardan geçerken "Bizim burayı da görmüş oldunuz" dedi. Allah daha güzel görüşler nasip etsin inşallah...Behiç Gürcihan'ı göremedim ama ertesi gün savcılığa sevkedileceğini öğrenmiş oldum. Bizim eve gelen polislerden bir kaç tanesi oradaydı, "Ooo, hoş geldiniz Fatma Hanım, bugün de siz bizim çayımızı için" dediler. Kırmayıp içtik; medenilik başka bir şey.

Bu Ergenekon gözaltıları meselesinde biraz fikir ve tecrübe edinmiş oldum. Artık ileride kitap mı yazarım bilmem. Senaryo ve film yapımı önerilerine de açığım.

Bir de şayet bu konularda yetkili birini bulursam, "darbeci bulma" ve "Türkiye'de darbelere son verme" konusundaki görüşlerimi aktarmak isterim. Şöyle ki: Neden hazırda apaçık darbe yapmışlar dururken, "darbe planladıklarından şüphelenilenler" götürülüyor ki? Mesela, Marmaris dolaylarında varmış öylelerinden ; yani gözümüzün içine baka baka darbe yapmış olanlardan...

Şu hususa da dikkat çekmek isterim: Ben Sayın Recep Tayip Erdoğan gibi kudretli ve darbeciliğe karşı bir Başbakan olsam, TSK İç Hizmetler Kanunu denilen vesikanın o meşhur 35. maddesini iptal ederdim. Beş dakkalık iş! Hem bundan sonra kimse canı darbe yapmak istediğinde öyle kolay yasal dayanak bulamasın diye.

Bu şekilde darbeci aramak çok zor ve maliyetli bir iş. En iyisi kökten şeyetmek diye düşünüyorum...

"Ne anlatıyorsun sen ya?" diyenleri duyar gibi oldum. Ne yapayım? İşler kötüye gitmeye başlayınca sizler hem anında ortadan kaybolup hem de benim yazı yazmaya devam etmemi istiyorsunuz. Gürcihan tutuklanalı en sadık okuyucuarımız bile vınnn! Sahte ismlerle mail atmaktan da geri durmuyorsunuz ama..."Fatma hanım, yazmaya devam! Arkanızda koskoca Türk Milleti var!" şeklinde coşku vereni mi ararsınız, "Ne o Sibel hanım? Sesiniz soluğunuz çıkmıyor, korktunuz mu?" diye kışkırtanı mı...

E insan korkuyor biraz tabi haliyle....

Ama ben hayatımda Ertuğrul Özkök gibi güzel ve "şövalyemsi" tırsanını görmedim!

Generallerin ve Mustafa Balbay'ın alındığı gün, "Kars treni" hakkında yazı yazdı ya....

Gazetenin sayfalarından adeta "yusuf, yusuf" diye ses geliyordu...

Ayşe Arman da aynı gün Ertuğrul Bey'i "en cesur gazeteci" ilan etmesin mi! Dalga geçti bence....
 

Afsinbey

New member
Ertuğrul özkök, emin çölaşan'ın gazeteden kovulma safhalarında da çölaşan'ın yazılarını sansürlermiş iktidara sevimli görünmüş, çölaşan'a devamlı sataşmış bir insandır

çölaşan bunları "kovulduk ey halkım unutma bizi" adlı kitabında anlatıyor...

okuyunuz bilgileniniz

e. özkök gibi bi adamdan "yusuf" die ses çıkmasında ne çıksın?
 

HTML

Üst