1001Design
330i ///M3 Design
UYUYAN BİR DEVİN ERGENEKONU
Yirmidört oğuz boyuna
Ey cehenneme gebe, kişiliksiz insanlar
Adaletin üstüne, zulüm mührü basanlar
Gaddar darağacında, yalnız Türk’ü asanlar
Kustunuz zulmünüzü, çarmıha gere gere
Hileyle getirdiniz, bir bir sırtımı yere
Bana yağmurlu günde, suyu yasak kıldınız
Son zerresine kadar, neyim varsa aldınız
Yetmedi hayalimi, bile parçaladınız
Köpekçe ayırdınız, kemiğimden etimi
Kırk parçaya böldünüz, hesapsız milletimi
Sevinin ey laçkalar, vakt-i bayram sizindir
Şimdi gündüzler sizin, karanlıklar bizimdir
Darlık, zorluk, sıkıntı, benim alın yazımdır
İsterseniz yoluma, hain pusular atın
Tüm yurdumu dağıtıp, asrın öcüne katın
Neydi dünya suçumuz, adalet dağıtmak mı
Mertlerin sayfasına, bir şan daha katmak mı
Kanlı emelinize, hançer olup batmak mı
Zalim olanın kökü, elbette kurur beyler
Bu Allah’ın gazabı, sonunda vurur beyler
Türküm dedikçe benden, vurup döktünüz kanı
Kudurup dört bir yandan, sardınız bu vatanı
Kendimden geçtim gayrı, şu toprakta yatanı
Siz utanmadan hiçe, saydınız ey arsızlar
Vatansız imansızlar, ey bayraksız hırsızlar
Kırgız’ı sürgün edip, Uygur’a zül verdiniz
Bir gecede önüme, kırk alfabe serdiniz
Yandım dedikçe dahi, hain oklar gerdiniz
Vurun haydutlar vurun! gönlüme salın sızı
Ben düşerken toprağa, siz alın hırsınızı
Sanmayın ki yenildim, ezdiğiniz sırada
Bedenim gidiyorsa, ruhum işte burada
Şafağın sökeceği, dokuz tekmil narada
Yıldırımlar çakacak, şu gökler gürleyecek
Bu zulmün diyetini, bedeniniz verecek
Şu nefret ettiğiniz, Türkler vardı ya, onlar
Bir zamanlar dünyanın, efendisi olanlar
Gelince kaçacak yer, bulunmayacak canlar
Yerin yedi kat dibi, sizlere dar gelecek
Hesabın kapanması, bir anda zor gelecek
Aksakallı erenle, ozanla, yiğitle, erle
Ardımız sıra gökler, bir olup yağız yerle
Nevbaharda sefere, yürüyünce mehterle
Bilirsiniz fırtına, nasıl kopar özümden
Hepiniz titrerdiniz, bir fermanlık sözümden
Bu uran geldiğinde, siz ey zalim vampirler
İçinizden akacak, bütün kirli fikirler
Ayağımın altında, ezilecek küfürler
O gün siz, siz olun da, aman demeyin sakın
Cenk nasıl şahlanırmış, kutlu Türkler’e bakın
Şimdilik gidiyorum, yarama bastım emi
Sabrım miada vardı, doldurdum bu sinemi
Bir seherde tekrardan, kuşanarak öfkemi
Çıkıp geleceğim, Ergenekon’dan pusatlı
Size bilenmiş kinim, hesapsız dokuz katlı
Pirleri Korkut olan, ozanlarım var benim
Yaradan’a adanmış, kızanlarım var benim
Üç kıtada beş öğün, ezanlarım var benim
Aç durdum susuz kaldım, kaç gün açıkta yattım
“Çanakkale, Sakarya”, ben ne cenkler atlattım
Kurtuluş anım vardır, zordan tuzaktan dardan
Epey girip çıktım, Ergenekon adlı yerden
Nelerden geçmedim ki, yardan anadan serden
Elbet dedim “boynumuz kıldan incedir ince”
Evvel Allah inancım, tamdır yüce dinimce
Kağanın fermanıyla, birden toplanıp Türkler
Töremin nizamınca, tekrar dönecek çarklar
O zaman bir kurt ile, çakal arası farklar
Tarihte sorgulanır, canla şerefle şanla
Ya severek yazılır, ya da cephede kanla
Elli bin tuğlu beni, Malazgirt’te soracak
Önüm sıra gök tüylü, asil bozkurt duracak
Ozanlar Alpliğimi, kopuzlara saracak
Tiyanşan’dan inersem, bir gün kırk yiğitle
Destanım arşa vurur, o dem yüz bin beyitle
Tekbir atınca Hıra, Tanrı Dağı duyacak
Tuna’dan çıkan ezan, Sakarya’yı boğacak
Kerkük: “Urumçi benim gardaşımdır” diyecek
Bir dil, bir din, bir kitap, bir bayrak çevresinde
Bir yüce millet doğar, “Turan” çerçevesinde
Nafile uyandırdınız, uyuyan büyük devi
İster şövalye olun, ister çölde bedevi
Dilde “Turan” denilen, Türkler’in büyük evi
Elbet bir gün sonunda, heybetle kurulacak
Akan her damla kanın, hesabı sorulacak
Sen büyüksün Allah’ım, biz yalnız sana kuluz
Koskoca bir çınarda, deli yirmi dört dalız
Kah özü yaslı Vey’iz, kah kudurmuş Aral’ız
Sal emrini dağlara, kuşatmalar kırılsın
Ayak seslerimizden, şu gök kubbe yarılsın
Yaşımı tarih bilir, bakın elli asırlık
Bana zulüm pranga, bana zulüm esirlik
Ben olmasam dünyada, olur mu böyle dirlik
Titremeli bedenim, uykudan uyanmalı
Kızıl Elma görünen, kapıya dayanmalı
Kırkbir deli bedende, uslanmaz kan benimdir
Alparslan’dan Fatih’e, uzanan şan benimdir
Sancaktarlık yolunda, verilen can benimdir
Tapusunu hak ettim, ayak bastığım yerin
Bu uğurda ahdi var, nice gökyüzlü erin
Ben alırken öğüdü, Dedem Korkut atadan
Sesimi duyar neslim, yetmiş göbek öteden
Yürü deyince Allah, heybetli üç kıtadan
Kızıl Tuğlar dikilir, kutlu toy verilirdi
Acun hiç görmediği, nizamla karılırdı
Bu gece gökte yanan, bütün yıldızlar sönsün
Hilalin etrafında, bir yıldız semah dönsün
Düşmüyorsa gölgesi, toprak kana dönüşsün
Haydi yiğitler haydi! boz dağı yakıyoruz
Ergenekon’dan hücum, marşıyla çıkıyoruz
Türk’üm ben! zorda kalmak, olur elbet yazımda
Hürriyet aşkı vardır, hem oğlum hem kızımda
Namertliğe yer yoktur, dilden düşen sözümde
Duymak istemeyene, bu yeniden ünümdür.
Atime ışık tutan, destan dolu dünümdür
Asalet bu bedende, yaman olur pek yaman
Bilsin beni tarihten, silip atmayı uman
Tarih ki tekerrürden, ibarettir her zaman
Elim uzandığında, bölünür kanlı düşler
Hayaller bittiğinde, benim kudretim başlar
Fatih Kocatepe
Yirmidört oğuz boyuna
Ey cehenneme gebe, kişiliksiz insanlar
Adaletin üstüne, zulüm mührü basanlar
Gaddar darağacında, yalnız Türk’ü asanlar
Kustunuz zulmünüzü, çarmıha gere gere
Hileyle getirdiniz, bir bir sırtımı yere
Bana yağmurlu günde, suyu yasak kıldınız
Son zerresine kadar, neyim varsa aldınız
Yetmedi hayalimi, bile parçaladınız
Köpekçe ayırdınız, kemiğimden etimi
Kırk parçaya böldünüz, hesapsız milletimi
Sevinin ey laçkalar, vakt-i bayram sizindir
Şimdi gündüzler sizin, karanlıklar bizimdir
Darlık, zorluk, sıkıntı, benim alın yazımdır
İsterseniz yoluma, hain pusular atın
Tüm yurdumu dağıtıp, asrın öcüne katın
Neydi dünya suçumuz, adalet dağıtmak mı
Mertlerin sayfasına, bir şan daha katmak mı
Kanlı emelinize, hançer olup batmak mı
Zalim olanın kökü, elbette kurur beyler
Bu Allah’ın gazabı, sonunda vurur beyler
Türküm dedikçe benden, vurup döktünüz kanı
Kudurup dört bir yandan, sardınız bu vatanı
Kendimden geçtim gayrı, şu toprakta yatanı
Siz utanmadan hiçe, saydınız ey arsızlar
Vatansız imansızlar, ey bayraksız hırsızlar
Kırgız’ı sürgün edip, Uygur’a zül verdiniz
Bir gecede önüme, kırk alfabe serdiniz
Yandım dedikçe dahi, hain oklar gerdiniz
Vurun haydutlar vurun! gönlüme salın sızı
Ben düşerken toprağa, siz alın hırsınızı
Sanmayın ki yenildim, ezdiğiniz sırada
Bedenim gidiyorsa, ruhum işte burada
Şafağın sökeceği, dokuz tekmil narada
Yıldırımlar çakacak, şu gökler gürleyecek
Bu zulmün diyetini, bedeniniz verecek
Şu nefret ettiğiniz, Türkler vardı ya, onlar
Bir zamanlar dünyanın, efendisi olanlar
Gelince kaçacak yer, bulunmayacak canlar
Yerin yedi kat dibi, sizlere dar gelecek
Hesabın kapanması, bir anda zor gelecek
Aksakallı erenle, ozanla, yiğitle, erle
Ardımız sıra gökler, bir olup yağız yerle
Nevbaharda sefere, yürüyünce mehterle
Bilirsiniz fırtına, nasıl kopar özümden
Hepiniz titrerdiniz, bir fermanlık sözümden
Bu uran geldiğinde, siz ey zalim vampirler
İçinizden akacak, bütün kirli fikirler
Ayağımın altında, ezilecek küfürler
O gün siz, siz olun da, aman demeyin sakın
Cenk nasıl şahlanırmış, kutlu Türkler’e bakın
Şimdilik gidiyorum, yarama bastım emi
Sabrım miada vardı, doldurdum bu sinemi
Bir seherde tekrardan, kuşanarak öfkemi
Çıkıp geleceğim, Ergenekon’dan pusatlı
Size bilenmiş kinim, hesapsız dokuz katlı
Pirleri Korkut olan, ozanlarım var benim
Yaradan’a adanmış, kızanlarım var benim
Üç kıtada beş öğün, ezanlarım var benim
Aç durdum susuz kaldım, kaç gün açıkta yattım
“Çanakkale, Sakarya”, ben ne cenkler atlattım
Kurtuluş anım vardır, zordan tuzaktan dardan
Epey girip çıktım, Ergenekon adlı yerden
Nelerden geçmedim ki, yardan anadan serden
Elbet dedim “boynumuz kıldan incedir ince”
Evvel Allah inancım, tamdır yüce dinimce
Kağanın fermanıyla, birden toplanıp Türkler
Töremin nizamınca, tekrar dönecek çarklar
O zaman bir kurt ile, çakal arası farklar
Tarihte sorgulanır, canla şerefle şanla
Ya severek yazılır, ya da cephede kanla
Elli bin tuğlu beni, Malazgirt’te soracak
Önüm sıra gök tüylü, asil bozkurt duracak
Ozanlar Alpliğimi, kopuzlara saracak
Tiyanşan’dan inersem, bir gün kırk yiğitle
Destanım arşa vurur, o dem yüz bin beyitle
Tekbir atınca Hıra, Tanrı Dağı duyacak
Tuna’dan çıkan ezan, Sakarya’yı boğacak
Kerkük: “Urumçi benim gardaşımdır” diyecek
Bir dil, bir din, bir kitap, bir bayrak çevresinde
Bir yüce millet doğar, “Turan” çerçevesinde
Nafile uyandırdınız, uyuyan büyük devi
İster şövalye olun, ister çölde bedevi
Dilde “Turan” denilen, Türkler’in büyük evi
Elbet bir gün sonunda, heybetle kurulacak
Akan her damla kanın, hesabı sorulacak
Sen büyüksün Allah’ım, biz yalnız sana kuluz
Koskoca bir çınarda, deli yirmi dört dalız
Kah özü yaslı Vey’iz, kah kudurmuş Aral’ız
Sal emrini dağlara, kuşatmalar kırılsın
Ayak seslerimizden, şu gök kubbe yarılsın
Yaşımı tarih bilir, bakın elli asırlık
Bana zulüm pranga, bana zulüm esirlik
Ben olmasam dünyada, olur mu böyle dirlik
Titremeli bedenim, uykudan uyanmalı
Kızıl Elma görünen, kapıya dayanmalı
Kırkbir deli bedende, uslanmaz kan benimdir
Alparslan’dan Fatih’e, uzanan şan benimdir
Sancaktarlık yolunda, verilen can benimdir
Tapusunu hak ettim, ayak bastığım yerin
Bu uğurda ahdi var, nice gökyüzlü erin
Ben alırken öğüdü, Dedem Korkut atadan
Sesimi duyar neslim, yetmiş göbek öteden
Yürü deyince Allah, heybetli üç kıtadan
Kızıl Tuğlar dikilir, kutlu toy verilirdi
Acun hiç görmediği, nizamla karılırdı
Bu gece gökte yanan, bütün yıldızlar sönsün
Hilalin etrafında, bir yıldız semah dönsün
Düşmüyorsa gölgesi, toprak kana dönüşsün
Haydi yiğitler haydi! boz dağı yakıyoruz
Ergenekon’dan hücum, marşıyla çıkıyoruz
Türk’üm ben! zorda kalmak, olur elbet yazımda
Hürriyet aşkı vardır, hem oğlum hem kızımda
Namertliğe yer yoktur, dilden düşen sözümde
Duymak istemeyene, bu yeniden ünümdür.
Atime ışık tutan, destan dolu dünümdür
Asalet bu bedende, yaman olur pek yaman
Bilsin beni tarihten, silip atmayı uman
Tarih ki tekerrürden, ibarettir her zaman
Elim uzandığında, bölünür kanlı düşler
Hayaller bittiğinde, benim kudretim başlar
Fatih Kocatepe