Uyan Türkiyem

FreeBug

New member
Türkiye 161 azınlık vakfına her türlü özgürlüğü tanırken Yunanistan, Osmanlı camilerini yıkmayı sürdürüyor

Yunanistan ve AB'nin bastırmasıyla gündeme taşınan azınlık vakıflarıyla ilgili yasa tasarısıyla İstanbul'un yarısı Fener Rum Patrikhanesi'ne teslim ediliyor.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal ise azınlık vakiflarına verilen imtiyazların teslimiyetçilikten ve peşkeşten başka bir şey olmadığını belirterek, "Büyük bir maddi güce ulaşacak olan 161 azınlık vakfının, Türklük ve İslamiyet karşıtı faaliyetlerini rahatça sürdürebileceklerine dikkat çekti.

AKP hükümeti, azınlık vakıflarıyla ilgili tasarıyı Meclis'e getirirken Yunanistan'da Osmanlı'dan kalma bir cami eğlence merkezi yapılmak için yıkılıyor. Batı Trakya'da Türkler ikinci sınıf insan muamelesi görüyor. Türk adını kullanmaları engelleniyor. Kamulaştırma yoluyla arazileri ellerinden alınıyor.Müftülerini bile seçemiyorlar.

Mustafa İLTEKİN'in röpotajı

MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk BAL:

"Azınlık Vakıflarına imtiyaz verenler, Apo'yi idamdan kurtaranlardır"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, Azınlık Vakıflarına verilen imtiyazların teslimiyetçilikten ve peşkeşten başka bir şey olmadığını belirterek, AKP hükümetini eleştirdi.

Hükümetin yaptığı yeni düzenleme ile Türkiye'deki azınlık vakıflarının bağış alabilme ve mülk edinme imkan tanıdığına dikkat çekin Bal, Böylece büyük bir maddi güce ulaşacak olan 161 azınlık vakfın, Türklük ve İslamiyet karşıtı faaliyetlerini rahatça sürdürebileceklerine dikkat çekti.

Yunanistan'daki evlad-ı fatihanın kurduğu vakıfları Yunanlıların yönettiğinden, mallarını yağmaladığından haberiniz var mı?" diye soran BAL; "Azınlık vakıflarına bu imtiyazları verenler, idamı kaldırarak Apo'yu ipten kurtaranlardır"dedi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk BAL, Lozan Antlaşmasının en çetin müzakerelerinden birinin patrikhane, azınlıklar ve azınlık vakıfları ile ilgili konular üzerinde olduğunu söyledi.
Gazetemiz Ortadoğu'ya açıklamalarda bulunan Bal şunları söyledi:
"Kurtuluş Savaşının galibi, genç Türk Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, Berlin Antlaşmasının üzerinden yarım asır geçmeden, Osmanlı topraklarının %70' inin nasıl kaybedildiğinin farkında idi.
Yaşlı Avrupa'nın usta azınlık senaristleri, yeni senaryolar ile Türkiye Cumhuriyetinin ilelebed (sonsuza kadar ) payidar (yaşayabilmesi) kalabilmesi için Lozan'a giden heyete kesin talimatını vermişti.

Müzakere heyeti bu konuda görevini yaptı, Lozan Antlaşması ile sorun kesin çözüme ulaştı

Buna göre;

1) Azınlıklar gayrimüslimlerden (Rum, Ermeni ve Yahudiler) ibarettir.
2) Patrikhane bu günkü statüsüne kavuşmuştur.
3) Azınlık vakıfları Lozan Antlaşmasının 42/3 maddesinde mevcut sayıları ve taşınmaz malları ile statik bir yapıya kavuşturulmuş, azınlık vakıflarına diğer vatandaşlarımıza göre sağlanan bu imtiyaz mütekabiliyet (karşılık) şartına bağlanmıştır.

Azınlıklar ve Patrikhane meselesini bir kenara bırakırsak, dış odakların azınlık vakıfları ile ilgili ilk iki atışı, MHP nin iktidar ortağı olduğu 57. Hükümet zamanında, Koalisyonun ANAP kanadından, Vakıflardan sorumlu, iki ayrı Bakan marifeti (Sn. Yüksel Yalova, Sn. Nejat Arseven) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine karar vereceği gerekçesi ile yapılmıştır. Senaryonun farkında olan MHP, getirilen Kanun tasarısını Lozan Antlaşmasına, Anayasaya, 2762 Sayılı Kanuna ve Medeni Kanuna aykırı bularak reddetmiştir. MHP iktidarda iken aynı konu, bir defa daha Avrupa Birliği Uyum yasaları ile ilgili çalışmalarda gündeme getirilmiştir. İç ve dış odakların Derviş destekli kampanyaları ile; 57. Hükümetin insicamının bozulduğu, DSP' nin ikiye bölündüğü süreçte, 3. AB uyum paketi olarak bilinen 4771 Sayılı Kanunun 4. maddesi ile Lozan Antlaşmasının surunda ilk gedik açıldı.

Böylece, Kurtuluş Savaşının Kahramanı ve Kurtuluş Savaşının Gazi Meclisinin onayladığı en önemli uluslararası belge olan Lozan Antlaşmasının azınlıklar ile ilgili 42/3 maddesi, 3/ 8/2002 tarihinde delindi. O tarihte, Lozan surunda deliği açanlar, başta AKP, DYP, ANAP, DSP ve SP'ne mensup milletvekilleri idi. Bu partiler ve milletvekilleri, gök kuşağı gibi siyasetin her rengine mensup idiler. Bu partiler ve milletvekilleri, Kuvayi Milliye hukukunu ve Kurtuluş Savaşı şehitlerinin hakkını 3/Kasım/ 2002 tarihinde yapılacak erken seçimlerde, dış odakların desteğini alabilmek için yarış halinde idiler. Aynı zamanda, yaklaşık elli senede Osmanlı topraklarının %70'ini koparan sinsi senaryonun ucunun nereye gideceğini idrak edemeyecek kadar teslimiyetçi ve peşkeşçi idiler.

Aynı Kanunun 1. maddesi ile terörist başı için idam cezasını kaldıranlar da bunlar idi. MHP' nin tüm milletvekillerinin Plevne müdafaası gibi çırpınışı, can siperane mücadelesi ve muhalefeti, Lozan surundaki bu gediğin açılmasını önleyemedi.

4771 Sayılı Kanunun açtığı bu gedik ile azınlık vakıflarının;
1) Lozan Antlaşmasının 42/3 maddesine,
2) Anayasasının 2, 6, 9, 10, 35,138. maddesine,
3) Yeni Medeni Kanununun 74/2 maddesine,(Eski M.K.101/4)
4) 2762 Sayılı Vakıflar Kanununun 44 ve geçici A) maddesine aykırı olarak tasarruf ettikleri taşımazların,
1) vergi kaydı,
2) kira sözleşmesi,
3) ve diğer belgelerin ibrazı halinde azınlık vakfı adına tapuya tescil edileceği,
4) ve bu vakıflara bağışlanan veya vasiyet olunan malların da aynı hükme tabi olacağı, kanun haline getirildi.

Ver-Kurtul anlayışı ile mümkün olabilse idi, Damat Ferit Paşa Osmanlıyı kurtarabilirdi.
3/ Kasım/ 2002 seçimlerinde tek başına iktidar olan AKP, Damat Ferit Paşa'nın ve Osmanlı'nın mukadderatından ders olmadığı gibi, Kurtuluş Savaşı ile elde edilmiş milli değerleri (iktidarının devamı için) peşkeş çekmenin dış odakların Türkiye üzerindeki ihtirasını tatmin edemeyeceğini anlayamadı.

Dış odaklar, surda açılan bu gedik ile yetinmeyeceklerdi. Nitekim AKP de bununla yetinmedi.

Daha sonra,
1.3/8/2002 tarih ve 4771 Sayılı Kararı ile Azınlık vakıflarının taşınmaz mal edinmesi Bakanlar Kurulunun iznine bağlanmış iken, 4. AB.Uyum Kanunu ile bu izni Vakıflar Genel Müdürüne bırakılmıştır. Böylece, AKP, dış odaklarca Türkiye'nin yumuşak karnı olarak belirlenen uluslararası bir sorunda, siyasi sorumluluğunu bir bürokrata terk ederek, bu milli meselenin savunma mekanizmasını zayıflatmıştır.

1. AKP nin teslimiyetçiliği bununla kalmamış, 5. AB Uyum Kanununun 2. maddesi ile 5/6/1935 tarihli ve 2762 Sayılı Vakıflar Kanuna geçici madde ekleyerek azınlık vakıflarının kanundan yararlanma süresine 18 ay daha eklemiştir.
Böylece, AKP, peşkeşe yeni bir zaman kazandırmıştır.
2. Elbette AKP'nin teslimiyetçiliğinin ve peşkeşinin sınırı yoktur. 8. AB Uyum Kanununun 29. maddesi ile,
a) Yabancı ülkelerde kurulmuş vakıfların da Türkiye de faaliyette bulunmasına,
b) Türkiye'de kurulu vakıfların yabancı ülkelerde faaliyette bulunmasına,
c) Türkiye'de kurulu vakıfların yabancı kuruluşlar ile işbirliği yapmasına, şube açmasına, yabancı kuruluşlara üye olmasına izin verilmiştir.
Böylece, AKP, dış odakların Türkiye' yi içeriden ve dışarıdan kuşatma zincirini tamamlamış, teslimiyetçiliğe yeni bir boyut kazandırmıştır.

Siyasi malzemeleri

Şimdi, Başörtüsü, İmam Hatip Okulları, Kuran Kursları gibi namus meselelerini siyasi hedefleri için malzeme yapan, hiçbir çözüm üretmeden sokak ortasında bırakan,
ancak, sıra azınlık vakıflarına gelince, milletin verdiği yasama gücünü, şehit kanı karşılığında elde edilmiş Lozan antlaşmasını delme pahasına kullanan,
bu peşkeşten yararlanacak 161 azınlık vakfının ismini, AB ile bir sorunu daha çözmüş kahraman edası ile açıklayan,
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı AKP'li Sn. Mehmet Ali Şahin' e soruyorum:
1) Azınlık vakıflarına çektiğiniz peşkeşin milyonda birini Müslüman mazbut vakıflara sağlayabilir misiniz?
2) Çıkardığınız siyasi gömleğin kokusu teninize sinmiş ise, Türkiye' de Müslümanlara hizmet amacı ile yeni bir vakıf kurabilir misiniz?
Bunları yapmanız, Anayasanın 10. ve 33. maddeleri ile Yeni Medeni Kanununun 74/2. maddesi uyarınca mümkün değil ise, sizin yaptığınızın teslimiyetçilik ve peşkeşçilikten başka bir adı var mıdır?
3) Yunanistan'daki evlad-ı fatihanın kurduğu vakıfların hal-i pür melalinden, bu vakıfları Yunanlıların yönettiğinden, mallarının yağmalandığından haberiniz var mıdır?
4) Dış ilişkilerde geçerli olan ve 'mütekabiliyet' (karşılıklılık) diye bilinen bir ilkeden haberiniz var mıdır? Lozan antlaşmasında da bu ilkenin gözetildiğini biliyor musunuz?
Bunlardan haberdar iseniz, çıkardığınız gömleğin yerine giydiğiniz esvabın rengi ve markası nedir?"
 

iSpiK

Kadim Dost
herteldene tasındı........
 

[KooZ]

New member
adamlar 1rkc1 ve bize dusman herkez bunu biliyor yani ne yapi_caklardi camiyi birakcaklarmiydi...
her sey beklenir bu itlerden
 

gsberk

New member
Avrupa'da ırkçılık git gide artıyor.Biz ise hoşgörülüğümüzü koruyoruz.Sonra gelip bize barbar diyorlar.Barbarın taa kendisi onlar.Sonra biz bide avrupa birliğine gircez,diye onlara benzemeye çalışıyoruz.Hakkaten UyAnALıM ArTıK!
 

elmir

New member
TÜM DÜNYANIN GÖZÜNÜ DİKTİĞİ TOPRAKLARIN SAHİBİYİZ...oyun çok düşman çok vatana sahip çıkmalıyız....
 

osiris_cemo

New member
Boşa ağlamaya gerek yok hükümet hükümetliğini yapsın avrupadaki varlıklarımıza sahip çıksın sözümona"medeni" ab nin yaptığı deyyuslukları biz de yaparsak onlardan ne farkımız kalır.Unutulmaması gereken bizim toplumumuzun hoşgörü toplumu olduğudur.
 

elmir

New member
hoşgörü de bi yere kadar cemo yetmiyo mu bizi bize kırdırıyolar giden yine bizden oluyo..... zararı da bize oluyo...
 

HTML

Üst