snıper
New member
- Katılım
- 17 Ocak 2006
- Mesajlar
- 2,345
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
İnsanın, kişisel çıkarlarının bir diğer insanın ya da toplumun çıkarlarıyla çatışması durumunda, kendi çıkarlarından özveride bulunması Allahın rızasına en uygun olan davranış. Yaşadığımız ortamda ise kişisel çıkarlara dayalı bir toplum modeli görürüz. Çarpık görüşlerle örülü toplumda yetişen kişi de, çocukluğundan başlayarak çıkarcı ve bencil bir karakter edinir; aldığı telkinler bu yöndedir. Gördüğü örnek insan modeli fırsatçı, her koşulda kendi çıkarlarını gözeten bir modeldir. Böylece kişi zamanla bu en önemli özelliği kazanır ve gemisini kurtaran kaptan haline gelir. Babasına bile güvenmez, önce can, sonra canan sözüne uygun olarak sevdiklerinin beklentileri yerine kendi isteklerine öncelik tanır.
Cahiliye toplumunda, Kuran ahlakı yerine fırsatları kendi lehine değerlendirmeye dayalı genel bir ahlak oluşmuştur. Herkes hazır bulduğu hiyerarşi içinde kendisinden bir kademe altta olanın omuzlarına basarak -ve dahası o kişiyi ezerek- yükselmeye çalışır. Allah korkusunu içinde taşımayan bu kişilere göre her fırsat değerlendirilmelidir, ne pahasına olursa olsun Uyanıklık olarak görülen bu çıkarcı zihniyet, Allahın beğendiği güzel ahlak yerine insanlara basit ve güvenilmez bir karakter kazandırır.
Bu kişilerin de zaman zaman özveride bulunduklarını, yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım ettiklerini görebiliriz. Ancak yaptıkları yardımı müminler gibi Allahın hoşnutluğu için değil, insanlara gösteriş amacıyla ya da toplumda iyi bir yer edinebilmeyi hedefleyerek yaparlar. Kuran bu konuda, oldukça hikmetli olan şu örneği verir:
"Ey iman edenler, Allaha ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. " (Bakara Suresi, 264)
Bu kişiler yaptıkları bağışların bilinmesini, hatta medyada yer almasını arzu ederler çünkü çok fazla insan bu hayırseverlik gösterisine tanık olacaktır. Bu durum hem enaniyetlerine hoş gelir hem de toplumda iyi bir imaj oluşturduklarını ve böylece karlı bir ticaret yaptıklarını düşünürler. Rabbimiz, gerçekte cimri olan söz konusu kişileri Kuranda bahçe sahipleri örneğiyle tarif eder:
"Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Bu konuda) hiçbir istisna yapmıyorlardı." (Kalem Suresi, 17-18)
"Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler: "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın." Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler: "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın" (Kalem Suresi, 21-24)
Ayetlerde söz edilen bahçe sahipleri, yoksullarla karşılaşmadan bahçelerine gitmeye çalışmaktadırlar. Çünkü bir fakirle karşılaşmaları durumunda, ona yardım etmek zorunda kalacaklardır. İnsanların yardım etmediklerini görmemeleri için böyle davranmaktadırlar. Ancak bu samimiyetsiz ve ikiyüzlü kişiler sonunda Allahın azabıyla karşılaşırlar.
Gerçek anlamda uyanıklık, yalnızca Allahın hoşnutluğunu gözetmek, şeytanın telkinlerine ve nefsinin bencil tutkularına aldanmamak, imanını ve güzel ahlak özelliklerini artırmak, dinin ve müminlerin çıkarları için çaba göstermektir. Tüm bunları rahmani bir yarış olan hayırlarda yarış içinde yerine getiren samimi mümin de gerçek anlamda uyanık olan insandır. Çünkü müminin aklı ve şuuru son derece açıktır, gaflet uykusunda değildir.
Kendi ihtiyacı olduğu halde yalnızca Rabbini hoşnut etmek amacıyla yoksullara veren özverili müminlerin alacakları karşılık ise, parıltılı bir aydınlık ve sevinç olacaktır.
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
"Biz size, ancak Allahın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür."
"Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz."
Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 8-9-10-11)
kaynak
Cahiliye toplumunda, Kuran ahlakı yerine fırsatları kendi lehine değerlendirmeye dayalı genel bir ahlak oluşmuştur. Herkes hazır bulduğu hiyerarşi içinde kendisinden bir kademe altta olanın omuzlarına basarak -ve dahası o kişiyi ezerek- yükselmeye çalışır. Allah korkusunu içinde taşımayan bu kişilere göre her fırsat değerlendirilmelidir, ne pahasına olursa olsun Uyanıklık olarak görülen bu çıkarcı zihniyet, Allahın beğendiği güzel ahlak yerine insanlara basit ve güvenilmez bir karakter kazandırır.
Bu kişilerin de zaman zaman özveride bulunduklarını, yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım ettiklerini görebiliriz. Ancak yaptıkları yardımı müminler gibi Allahın hoşnutluğu için değil, insanlara gösteriş amacıyla ya da toplumda iyi bir yer edinebilmeyi hedefleyerek yaparlar. Kuran bu konuda, oldukça hikmetli olan şu örneği verir:
"Ey iman edenler, Allaha ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. " (Bakara Suresi, 264)
Bu kişiler yaptıkları bağışların bilinmesini, hatta medyada yer almasını arzu ederler çünkü çok fazla insan bu hayırseverlik gösterisine tanık olacaktır. Bu durum hem enaniyetlerine hoş gelir hem de toplumda iyi bir imaj oluşturduklarını ve böylece karlı bir ticaret yaptıklarını düşünürler. Rabbimiz, gerçekte cimri olan söz konusu kişileri Kuranda bahçe sahipleri örneğiyle tarif eder:
"Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Bu konuda) hiçbir istisna yapmıyorlardı." (Kalem Suresi, 17-18)
"Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler: "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın." Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler: "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın" (Kalem Suresi, 21-24)
Ayetlerde söz edilen bahçe sahipleri, yoksullarla karşılaşmadan bahçelerine gitmeye çalışmaktadırlar. Çünkü bir fakirle karşılaşmaları durumunda, ona yardım etmek zorunda kalacaklardır. İnsanların yardım etmediklerini görmemeleri için böyle davranmaktadırlar. Ancak bu samimiyetsiz ve ikiyüzlü kişiler sonunda Allahın azabıyla karşılaşırlar.
Gerçek anlamda uyanıklık, yalnızca Allahın hoşnutluğunu gözetmek, şeytanın telkinlerine ve nefsinin bencil tutkularına aldanmamak, imanını ve güzel ahlak özelliklerini artırmak, dinin ve müminlerin çıkarları için çaba göstermektir. Tüm bunları rahmani bir yarış olan hayırlarda yarış içinde yerine getiren samimi mümin de gerçek anlamda uyanık olan insandır. Çünkü müminin aklı ve şuuru son derece açıktır, gaflet uykusunda değildir.
Kendi ihtiyacı olduğu halde yalnızca Rabbini hoşnut etmek amacıyla yoksullara veren özverili müminlerin alacakları karşılık ise, parıltılı bir aydınlık ve sevinç olacaktır.
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
"Biz size, ancak Allahın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür."
"Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz."
Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 8-9-10-11)
kaynak