matra
New member
Her olaydan sonra inanan insanlara çamur atmayı alışkanlık haline getirenler, size soruyorum; utanıyor musunuz?
Size soruyorum utanıyor musunuz?
Her olaydan sonra inanan insanlara çamur atmayı alışkanlık haline getirenler...
Danıştay hakimlerine sıkılan iğrenç kurşunları, daha ne olup bittiğini bilmeden "allahuekber dedi, taradı" diye son dakika haberleri girenler...
Camiye, cenaze namazına gelen devlet erkanına saldıranlar, küfredenler...
Gazetenin manşetine "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" garabetini yerleştirip, devletin demir yumruğunu masum insanların tepesine indirtmek isteyenler...
Utanıyor musunuz?
Karmakarışık ilişkiler içindeki bir akademisyenin, burnunun dibinden, kafasına sıkılan kurşunların faturasını dindarlara kesenler...
Adından başka hiçbir yanı dinle imanla ilgili olmayan vahşi örgütlerin, perde arkasındaki kukla oynatıcılarını görmezden gelenler...
Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaların seri numarasına bakmak bile istemeyenler...
Utanıyor musunuz?
"Türkiye'de 20 bin kilise var" yalanını ortaya atanların kimliklerini önemsemeden, bu saçmalığı dalga dalga yayanlar...
Bir rahibin durup dururken katledilmesinin ardındaki karanlık ilişkileri, yeterince sorgulamayanlar...
Hrant Dink öldürülünce canlı yayınlarda timsah gözyaşı döküp, gerçekleri bütün yönleriyle araştırmayanlar...
Devletin resmi biriminde katille çektirilen "hatıra" fotoğraflarının hesabını, kamuoyu adına sormayanlar...
Malatya'daki hunhar 'kafa kesmeli' cinayetin derin bağlantılarının farkına vardıkları halde, "dinci terör" deyip, bu ihaneti de Müslümanlara yamayanlar.
Şimdi utanıyor musunuz?
Birazcık insanlık kaldıysa içinizde, bugün utanın.
Eğer siz de bu binbir kollu ahtapotun; kolu, kolları değilseniz, birşeyler yapın.
Mesela bir özür mesajı yayınlayın.
"Yanlış yaptık, sizi incittik, bizi affedin" deyin.
Gerçekleri saptırarak, hataya düşürdüğünüz kamuoyunun hakikati, bir de sizin sayfalarınızdan, ekranlarınızdan görmesini temin edin.
Bunları yapın da iç barıştan, gerilimin düşürülmesinden, toplumsal kamplaşmanın kötülüğünden filan, bahsetmenizin bir kıymet-i harbiyesi olsun.
Zaten fazlasıyla yitirdiğiniz itibarınızı, belki bir gün yeniden kazanma ihtimali doğsun.
"Milletin hafızası balığınkine benzer, unutulur gider" diyorsanız, yanılırsınız.
Bu millet var olduğu müddetçe, bizler sorumlu gazeteciler olarak bu şer şebekesinin ihanetlerini unutturmayacağız.
AHMET BÖKEN
Size soruyorum utanıyor musunuz?
Her olaydan sonra inanan insanlara çamur atmayı alışkanlık haline getirenler...
Danıştay hakimlerine sıkılan iğrenç kurşunları, daha ne olup bittiğini bilmeden "allahuekber dedi, taradı" diye son dakika haberleri girenler...
Camiye, cenaze namazına gelen devlet erkanına saldıranlar, küfredenler...
Gazetenin manşetine "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" garabetini yerleştirip, devletin demir yumruğunu masum insanların tepesine indirtmek isteyenler...
Utanıyor musunuz?
Karmakarışık ilişkiler içindeki bir akademisyenin, burnunun dibinden, kafasına sıkılan kurşunların faturasını dindarlara kesenler...
Adından başka hiçbir yanı dinle imanla ilgili olmayan vahşi örgütlerin, perde arkasındaki kukla oynatıcılarını görmezden gelenler...
Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaların seri numarasına bakmak bile istemeyenler...
Utanıyor musunuz?
"Türkiye'de 20 bin kilise var" yalanını ortaya atanların kimliklerini önemsemeden, bu saçmalığı dalga dalga yayanlar...
Bir rahibin durup dururken katledilmesinin ardındaki karanlık ilişkileri, yeterince sorgulamayanlar...
Hrant Dink öldürülünce canlı yayınlarda timsah gözyaşı döküp, gerçekleri bütün yönleriyle araştırmayanlar...
Devletin resmi biriminde katille çektirilen "hatıra" fotoğraflarının hesabını, kamuoyu adına sormayanlar...
Malatya'daki hunhar 'kafa kesmeli' cinayetin derin bağlantılarının farkına vardıkları halde, "dinci terör" deyip, bu ihaneti de Müslümanlara yamayanlar.
Şimdi utanıyor musunuz?
Birazcık insanlık kaldıysa içinizde, bugün utanın.
Eğer siz de bu binbir kollu ahtapotun; kolu, kolları değilseniz, birşeyler yapın.
Mesela bir özür mesajı yayınlayın.
"Yanlış yaptık, sizi incittik, bizi affedin" deyin.
Gerçekleri saptırarak, hataya düşürdüğünüz kamuoyunun hakikati, bir de sizin sayfalarınızdan, ekranlarınızdan görmesini temin edin.
Bunları yapın da iç barıştan, gerilimin düşürülmesinden, toplumsal kamplaşmanın kötülüğünden filan, bahsetmenizin bir kıymet-i harbiyesi olsun.
Zaten fazlasıyla yitirdiğiniz itibarınızı, belki bir gün yeniden kazanma ihtimali doğsun.
"Milletin hafızası balığınkine benzer, unutulur gider" diyorsanız, yanılırsınız.
Bu millet var olduğu müddetçe, bizler sorumlu gazeteciler olarak bu şer şebekesinin ihanetlerini unutturmayacağız.
AHMET BÖKEN