Unutulmuş bir sünnet: İtikaf

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя



Dünyanın hengame, şatafat, çekicilik ve vazgeçilmezliğini bir kenara bırakmak olan itikaf insanların, bütün bunları düşünmek için hayatın bir kısmını Allah'a ayırmasıdır. Hayatının bohemliğine, umursuzluğuna, çemberden çıkmış bencilliğine bir nefes aralığı vermektir

Hz. Peygamber (s.a.v.), Ramazan'ın son on günü mescidde ibadet niyetiyle beklerdi. Bu süre zarfında zaruri ihtiyacı olmadıkça camiden çıkmaz ve orada bulunduğu süre içinde namaz, Kuran-ı Kerim kıratı, Allahı zikir, tefekkür gibi ibadetlerle meşgul olurdu. İtikaf; ibadet niyetiyle camiye ve cami özelliğine büründürülebilecek yere girip oturmak ve ibadet yapmaktır. Kişi, evinin uygun bir yerinde de itikaf yapabilir. Kadınlar için ise evlerinin uygun bir yeri itikaf için daha uygundur. Peygamberimiz (s.a.v.) vefat ettiği yılın ramazanında, yirmi gün itikaf yapmıştı. Diğer dinlerde de ve onların Peygamberlerinin hayatında da itikafın yeri vardı (Bakara, 125). Hz. Peygamber'in (s.a.v.) eşleri de itikaf ibadetini yapmışlardı. Bu nedenle de Hanefi fıkıhçıları itikafı güçlü sünnet saymışlardır. Şöyle bir soru akla gelebilir: Bu kadar yoğun bir dünya meşgalesi arasında itikafa zamanımız var mı? Çalışmak dururken mescide girip tembel tembel oturacak mıyız? Aslında itikafın mantığı anlaşılırsa, bu ibadetin sorulan bu sorulara cevap olduğu anlaşılır. İtikafta arzulanan şudur; dünyanın hengame, şatafat, çekicilik ve vazgeçilmezliğini bir an için kenara bırak. Nefsinle başbaşa kalarak, halkın ve dünyanın içinde bir yalnızlık yaşa. Düşün ve ibret al. İbadete zaman ayır.

ALNINI SECDE YE KOY
Mescitte tek başına namaz kıl, Kuran oku, Allah'ı zikret, dilini dünyanın boş ve itibarsız lakırdılarından biraz uzak tut. Gözünle sağa sola bakıp, insanların açığını gediğini arayacağına secdene bak. Kulağın, dedikodu ve boş laflar duyacağına dudaklarından yansıyacak zikir ve Kuran sesini duysun. Kalbinizle, kalbin sahibi olan Yüce Rabbi an. Alnını secdeye koy. Bol bol geçmişini ve geleceğini düşün. Ailenden ahirete göçmüş olanları düşün. Dün onlar da senin gibi nefes alıp veriyorlardı. Ama şimdi yoklar. Mezar (berzah) aleminde acaba nasıl bir hayat yaşıyorlar? Halleri nasıldır? Bir an için kendini onların yerine koy. İşte itikaf, bütün bunları düşünmek için hayatının bir kısmını Rabbi'ne ayırmandır. Hayatının bohemliğine, umursuzluğuna, çemberden çıkmış bencilliğine bir nefes aralığı vermektir. Onun için itikaf yapınız. Bu unutulmuş sünneti yaşatın. Aslında bunu evinde, odanın müsait bir köşesinde seccadenin üzerinde yapabilirsin. İtikaf Ramazan'ın dışında da yapılabilir. İtikaf yapılırken, dini eserler de okunabilir.

RAMAZAN VE ŞEVVAL ORUCU
Süfyanİ Sevri anlatıyor: "Ben Mekke-i Mükerreme'de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i Şerif'e gelir, tavaf eder, namaz kılar ve bana selam verip giderdi. Gel zaman git zaman ben bu kişi ile tanıştım. Dostluğumuz ilerledi, samimiyetimiz arttı. Bir gün, o kimse beni yanına çağırdı ve dedi ki: 'Eğer senden evvel ölürsem, o vakit kendi ellerinle beni yıka, namazımı sen kıldır ve beni kendi elinle defneyle. O gece de ilk gece de beni terk etmeyip kabrimde geceleyerek sorgu meleklerinin sual sorması anında bana devamlı, 'tevhîd'i telkin et' diye vasiyette bulundu. Ben de o kimsenin dediklerini yapmayı kabul ettim. Bir dönem geçti. Bir zaman sonra o kimse vefat etti. Ben de bana yaptığı vasiyete uyarak verdiğim sözü yerine getirdim. Defin işi de bittikten sonra, kabrin başında gecelemeye karar verdim. Çünkü buna da söz vermiştim. O gece kabri beklerken bana bir ağırlık çöktü, hafifçe uykuya dalmışım. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken bir ses kulağıma çalındı: 'Ya Süfyan! Beni korumana ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı. Artık sen gidebilirsin' diye bir ses işittim. O zaman ben de kendisine sordum: 'Ne sebeple bu lütfa eriştin, bu fazilete nail oldun?' Dedi ki: 'Ramazan- ı Şerif'in orucunu tutup, Şevval'den altı gün daha ekleyerek oruç tutmam sebebiyle.' O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi görmedim. Gördüğüm bu rüyaya tabi olayım mı olmayayım mı ? Tereddüt geçirdim. Abdest aldım, iki rekât namaz kıldım, tekrar uyudum. Böylece hafiften gelen sesi üç kere duydum. Anladım ki bu Rahmanidir, Allah'tan gelmiştir. Şeytandan değildir. O zaman kabrin yanından ayrıldım. Şevval orucunun faziletini, yardımını böylece kavramış oldum ve şöylece dua ettim: 'Ya Rabbi! Beni Ramazan ayının orucuna ve Şevval'den (Ramazan ayından sonra gelen ay) altı gün oruç tutmaya muvaffak kıl' diye dua ettim."

BÜYÜKLERİN DUALARI
Mevlana'nın DUASI: "Dua bir dua olmaz Rabbim, ruhum görmese seni yüz yüze, ezanla çağırıldığı zaman, yüzüm dönük Kabe'ye kılarım namazımı, sadece senin güzelliğin için kılarım. Boş hareketler, boş sözler, bir ikiyüzlü namazı, ölgün ve sıradan... Utanırım namazımdan Rabbim, basbayağı utanç duyarım. Gözlerimi artık sana kaldıramam, o cesareti kendimde bulamam. Namaza cesaret için, melek olmak gerekirdi. Bense sürgünüm, düşkünüm, sapkınım. Rabbim, namazım sana erişemiyor. Yine de kılıyorum, kılmalıyım, çünkü gönlümdeki acıyı dile getirmeliyim. Senden yoksun kalınca kalbimin nasıl acıdığını sana anlatmalıyım. Bana acı Rabbim, bana merhamet ve nazar eyle, ey Rabbim! Bana lütfeyle..."

SORU-CEVAP
1 Migren hastasıyım, ağrı başladığında ilaç almak zorundayım. Nasıl oruç tutmalıyım? Oruca başlamanızı tavsiye ediyorum. Migreniniz tuttuğunuzda sabredemezseniz, ilaç alıp orucunuzu bozarsınız. Ramazandan sonra orucunuzu bozduğunuz günler için oruç tutarsınız.
2 Kabirdekiler ziyaretimizi duyarlar mı? Yüce Allah diledikten sonra ölüler ziyaretimizden haberdar olurlar. Kabir ziyareti sırasında konuşulanları, kabirdeki kişinin duyduğu ve verilen selamı aldığı hadislerle sabittir.
3 Peygamberimizin (s.a.v.) tercih ettiği özel bir şifa duası var mı? Peygamberimiz şu şifa duasını kendi için okurdu: "Ey insanların Rabbi, acıyı gider, şifa ver. Sen şafisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden bütün hastalıkları gideren bir şifa istiyoruz."

NİHAT Hatipoğlu














 
Hangi din adamı olursa olsun, "Mezhepçiliği, sen o dindensin ben bu dinden, o mezhebe göre, bu dine göre" kelamı etmişse ben o din adamına din adamı demem. İnsan gibi insan olmanın yolu birdir. Sen şu mezhepten olursan İnsan Gibi İnsan olursun, sen bu dinden olursan İnsan Gibi İnsan olursun diye birşey yoktur. Nihat HATİPOĞLU sahur programında bir izleyic,; "hocam eşimle camileri dolaşıyoruz. eşimin elini tuttuğum için iki de bir abdest alıyorum" Nihat HATİPOĞLU'nun cevabı; " sen mezhep değiştir. Şu mezhebe geçersen iki de bir abdest almak zorunda kalmazsın" dediğini duyunca şok oldum. Kavun değil dibini koklayasın. hayret bir şey.
 
Vaktiyle bir diş dolgusu muhabbeti vardı, ehli sünnet vel cemaatin sözde en hızlı savunucusu Hüseyin Hilmi Işık efendi(sonradan bu hazretin öğrencileri tgrt diye televizyon kurup, müslümanların parasını seda sayanlara yedirmekle nam saldı) hanefilerde diş dolgusunun gusle mani olduğunu, gusletmeden önce hanbeli mezhebine geçilmesini abdestten sonra tekrar hanefiye geçilmesi gerektiğini savunuyordu.

Çocuk oyuncağı gibi mezhep değiştirmekte ne? İslam kolaylık dinidir. Gusülde maksat temizlenmektir. Temizlenmekte hassasiyete vurgu yapılmıştır. Kafayı ana gayeden çıkarıp ayrıntılarla bozmak ne demek? Efendim neymiş ümmet 73 fırkaya ayrılacakmışta bunlardan biri cennete gidecekmiş işte o cennetlikler ehli sünnet mezheplerine uyanlarmış. Nerden biliyorsun o fırkanın kendin olduğunu? Şiide kalkıp işte o fırka biziz dese cevabın ne?

Velhasıl bunlardan ehli sünnet felan olmaz, bunlar imamı azam ebu hanife ve imam maturidiye ihanet edenlerdir.
 
Bir arınma ve yücelme süreci: İ'tikâf

Bir arınma ve yücelme süreci: İ'tikâf
256359_itikaf.jpg

Ramazan'ın son on gününde camiye çekilip, zarurî ihtiyaçların dışında sürekli ibadetle meşgul olmak demek olan i'tikâf ile Rabb'e bağlılık ilan edilir.

İ'tikâfın sahih olması için i'tikâf yapan kimsenin Müslüman, akıllı, temiz olması ve i'tikâfa niyet etmesi gerekir. İ'tikâfın büyük camilerde yapılması faziletlidir. Kadınlar, kendi evlerinde mescit edinecekleri bir odada i'tikâfa girebilirler.

Dertlerinizi, sevinçlerinizi, duygularınızı, hatıralarınızı ve ideallerinizi paylaştığınız can dostunuzla baş başa kalmak kadar güzel ve tatlı bir şey var mıdır dünyada? Üstelik uzun zamandır hasret kalmışsanız, birlikte olduğunuz zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için çırpınır, adeta zamanın durmasını ister, karşılıklı sohbet ve ikram için yarış edersiniz. O sürede birlikte yenen yemeğin, içilen çayın, yapılan sohbetin tadı ve lezzeti bambaşkadır.

İşte Ramazan'ın son on gününde Allah'ın evi kabul edilen "camiye çekilip, zarurî ihtiyaçların dışında sürekli ibadetle meşgul olmak" demek olan i'tikâf, ezelî ve ebedî dostumuz olan Rabb'imizle baş başa olmak, adeta O'nunla sohbet etmek, O'na derdini dökmek, O'na aşkını ve bağlılığını ilân etmek demektir. Hiçbir dostluk, Cenab-ı Hakk'ın dostluğu kadar tatlı, lezzetli, hayırlı ve bereketli olamaz.

İ'tikâfta sürekli zikir, fikir ve şükürle meşgul olan, Kur'an, oruç, tesbih, salâvat, dua ve namazla zamanını ebedîleştiren kişi, kendisini Rabb'inden uzaklaştıran günahlardan, kötü düşüncelerden arınarak, adeta melekleşir ve yüceler yücesine terakkî eder. Çünkü kendisini Rabb'iyle beraber olmaktan alıkoyan her şeyden alâkasını kesmekte, akıl, kalp, ruh gibi manevî; göz, kulak, dil gibi maddî duygularıyla Allah'a yönelmekte ve O'nun rızasını kazanmak için çırpınmaktadır.

İ'tikâf Müekked Sünnettir

Peygamber Efendimiz (sas), Medine'ye hicret ettikten sonra her yıl Ramazan'ın son on gününü Mescid-i Nebevî'de i'tikâfla geçirirdi. Vefatından sonra da mübarek hanımları onun bu sünnetini sürdürerek i'tikâfa devam etmişlerdir.

İ'tikâfın sahih olması için bazı şartlar vardır. İ'tikâf yapan kimsenin Müslüman, akıllı, temiz olması ve i'tikâfa niyet etmesi gerekir. İ'tikâf, içinde beş vakit namaz kılınan bir camide yapılmalıdır. Büyük camilerde yapılması faziletlidir. Kadınlar, kendi evlerinde mescit edinecekleri bir odada i'tikâfa girebilirler.

İ'tikâf Edenin Hedefi Rabb'ine Kul Olmaktır

Allah'ın evi olan camide i'tikâfa giren kişi sonsuz merhamet ve ikram sahibi Cenab-ı Hakk'ın misafiridir. Misafirlerine ikram edenlerin en hayırlısı olan Rabb'imiz, Kendisine yönelen kuluna elbette ihsanlarda bulunacak, dualarına cevap verecek, onu hidayet ve başarıyla şenlendirecek, dünyasını ve ahiretini mamur edecektir. Çünkü i'tikâfa giren kişi, bir ihtiyacı ve arzusu için büyük bir zatın kapısında oturup "İhtiyacımı yerine getirmedikçe buradan ayrılıp gitmem" diye yalvaran kimseye benzer ki, Allah'ın evine sığınmış, "Ya Rabb'i, beni affedip kulluğuna kabul etmedikçe buradan ayrılıp gitmem" demektedir.

İ'tikâf namaz, oruç, Kur'an okuma, dua ve zikir gibi bütün ibadetleri içine alan komple bir ibadettir. Bu süreçteki ibadetler çeşitlilik bakımından zengin olduğu kadar kalitesi, niteliği ve derinliği bakımından da muhteşemdir. Namazlar daha huşûlu, oruçlar daha kaliteli, Kur'an okumak daha anlamlı, zikirler daha içten, dualar daha derinlikli ve feyizlidir.

İ'tikâfın süresi birkaç dakika dahi olabilir

Tam ve mükemmel bir i'tikâf, Ramazan'ın son on günü boyunca yapılmalıdır. Ancak fıkıh âlimleri, bir ya da birkaç gün, hatta bir saat veya birkaç dakika bile i'tikâf yapılabileceğini belirtmişlerdir. Buna göre, i'tikâf niyetiyle camiye giren kişi, akşam namazını cemaatle kılıp yatsıya kadar namaz, dua ve Kur'an'la meşgul olarak bu muhteşem sevap deryasından hissesini almış olur. Dileyen böyle bir i'tikâfı senenin farklı günlerinde, ne zaman müsaitse yapabilir. Böylece camide, birkaç dakikadan tutun birkaç güne kadar farklı sürelerde kalıp bütün varlığıyla Rabb'ine yönelebilir.


CEMİL TOKPINAR​
 
Geri
Üst