Umudum "Gitme" Sözünün Fısıltısında

нешет

ву.иєѕєт

En çok özlenildiği zaman sevilir giden
Özledikçe severiz, sevdikçe özlemler birikir göğsümüzün en yangın yerinde.

Sevgi varken yaşanan ayrılıklar sızılı bir masaldır.
Sebep ya şartlardır, ya zamandır,
ya da belki de sevginin göz alıcı, sihirli ışığına teslim olmaktan korkmaktır.
Ne olursa olsun bu masal ayrılıkların ayrılıklarla başlamadığını anlatır.
"Hoşça kal" der bir yazı, ya da bir ses.
Yüzünü sevgilinin yüzüne değdirmeyi kimse bu anda istemez.
Çünkü en çok o ana isyan eder belki çıldırasıya sarılma, delice öpme isteği...

("Dur gitme! Hoşça kalamaz ki kimse, ne giden ne de kalan geriye...")

(Gidenin biz olduğumuzu düşündüğümüzde hep kalan olmadık mı aslında geriye?
Gittiğimizi düşünüp aynı yerde saydık hep.
Doğum günleri çoğaldı avuçlarımızda,
takvim yaprakları anılarıyla düştü yüreğimize.
Ne yana kaçsak aynı yerde kaldık hep.

Vakitli vakitsiz hasretler nöbeti,
gece yarısı sevgilinin o güzel hayali,
gözlerde lanetli bir hıçkırığın intihar eşiği...)


Sevdikçe sevilenin yürekte kalmasındandır aslında hepsi...

Oysa aslında bitmemiştir değil mi?

Sözler söylenmiş, gereği düşünülmüş, süren sürülmüştür...

Ama bir bekleyiştir, içinde taşıyan ümidi...
Beklersin, neyi niye niçin beklediğini bilmeden...
Aslında bilirsin, çünkü geriye sevgi ve şiir kalmıştır, terk edemez ki onları seven.

(Evet şimdi ne zaman bir şarkı, bir söz, bir hatırlayış olsa
hep bir pay bırakır bana ve sana olan sevdama...

UNUTMA
BEN GİDERKEN DÖNÜP DOLASIP HEP SANA GELİYORUM ASLINDA...

Arkama baksam da bakmasam da
umudum
"Gitme" sözünün fısıltısında
........................................)

ву.иєѕєт
 

нешет

ву.иєѕєт


Terkedildiğim şehri terkediyorum. Senin haberin bile olmayacak bundan biliyorum. Oysa ben çok üzüleceğim.



Otobüs camından gördüğüm ışıklar arasında seni seçeceğim. Özlemle bakacağım öylesine. Dokunacağım cama şefkatle ve en sevdiğin şekilde. Sonra kaybolacaksın gözden. İradem dışında ve herzaman ki gibi.



Ben sana benziyor diye önümde oturan kişiye ilgi göstereceğim. Ama o senin kadar sevmeyecek beni. Üzüleceğim. Ama senin haberin bile olmayacak. Ben bunun için de üzüleceğim.



“Kolay değil iki kişilik hüznü taşıyan bir bedende yaşamak. Hakkını vermeli hayatın” diyeceğim içimden. Kimse duymayacak.



Otobüs beni o şehirden karanlık diyarlara götürürken sen şehrin ışıkları arasında kalacaksın. Dudaklarında bana ait olmayan öpücüklerle ve kalabalıklarda. Yıllar önce bana reva görüleni bu defa ben kendime reva göreceğim. Terkedeceğim bu şehri. Ve sonra üzüleceğim. Belki haberin bile olmayacak.



Soğuk cama dayarken başımı, tenini yoklayacağım üşüyen kulaklarımda. Sonra bir uykuya dalacağım. Rüyamda ikimizi göreceğim. Sevineceğim.



“Birşey içer misiniz?” sorusuyla irkileceğim. Rüyanın en tatlı yerinde kaldırılmanın siniri ile “hayır” diyeceğim. Aklıma beraber yaptığımız otobüs yolculukları gelecek. Hani uyur gibi yapıp da sabaha kadar sessizce uyanık kaldığımız.



Sonra seni daha az düşünmek için uyuyacağım. İnmek için hareketlenen insanların gürültüsüyle bir sonraki dinlenme tesisinde uyanacağım. Lavaboya gidip o çok beğendiğin yüzümü avuç dolusu sularla yıkacağım. Aynadaki görüntüyü acıyan bakışlarla uzun uzun seyredeceğim. Bana garip garip bakan insanları önemsemeden -ki bilirsin ne çok önemserim başkalarının hakkımda ne düşündüğünü-.



Sonra koltuğuma geçip sana bir mesaj yazacağım. Biraz sevgi, biraz sitem dolu. Ama bunu da diğerleri gibi yollamadan sileceğim. Üzüleceğim. Bundan hiçbir vakit haberin olmayacak.



Elimdeki kitabın yere düştüğünü bile farketmeyeceğim. Üşümüş ve herbiryanı tutuşmuş yorgun bedenimle başka bir şehrin sabahında taze bir güneşle uyanacağım.

ву.иєѕєт
 

HTML

Üst