Ulusal Egemenlik ve Şeriatçılık

Kara Kartal

Banned
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
1,531
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Yaşasın Yobazlar ve Kahpeler için İstiklal Mahkeme
837728115afa12028f43ed566d54ed2a.jpg



Ulusal Egemenlik ve Şeriatçılık

KAPATMA davasını Amerikalılara anlatmak, Avrupalılara anlatmaktan daha kolaymış meğer. Herhalde, oradaki siyasal iradenin de 19. yüzyıl başlarından beri dolaylı bir yargı denetimine tabi tutulmasından olsa gerek. Yasama organının çıkardığı yasalar ya da onlara dayanarak yürütmenin aldığı kararlar önünde sonunda ABD Yüce Mahkemesi’ndeki dokuz yargıcın anayasaya aykırılık yorumuna çarpıp sıfırlaşabiliyor.

Oysa Avrupa böyle bir durumu gerçek anlamıyla ancak Mussolini ve Hitler diktatörlüklerinin yıkılışından beri İtalya ve Almanya da yaşamakta.

Ya da Venedik teki Hukuk Yoluyla Demokrasi komitesinin Soğuk Savaş tan çıkmış ülkelere verdiği Anayasa Mahkemesi kurun! öğütleriyle.



Türkiye ise, ulusal egemenlik kavramının sonuçları ile çağdaş devlet kurmanın gerekleri arasında denge kurma sorununu 88 yıldan beri çeşitli aşamaları ve güçlükleriyle yaşıyor. Üstelik, bu dengenin iki ucundaki düşüncelerin filizlerini Batı dan, oraların Aydınlanma devrimlerinden alarak.



W ashington da Brookings Kurumu gibi kuruluşlarda ya da başka küçük tartışma gruplarında AKP iktidarının akıbetini konuşurken bütün bunları düşünmeden edemiyor insan.

Batılıların çok kritik iki noktadaki temel bilgi eksikliğini fark ederek.

Üzüntü veren şu ki, aynı eksiklik Türkiye nin sözde aydın larında ve AKP nin savunuculuğuna soyunan kimi hukukçularda da var.



Bir eksiklik, bu toplumdaki büyük çoğunluğun temel inancı olan İslamla, onun Hıristiyanlıktan farklı olan bir özelliğiyle ilgilidir. Müslümanlık, peygamberinin kişiliği ve başlangıcındaki devlet anlayışı bakımından yeryüzü işleri ile ahret inançları arasında ayrılığı kabul etmeyen bir din; şeriat da bu bütünlüğü vurgulayan bir kurallar demeti. Devletin çağdaşlaşması, yalnız Cumhuriyet le değil, Osmanlı nın son yüzyılındaki değişimlerle olabildiğince şeriattan uzaklaşıp rasyonel yönetim arayışlarıyla doludur. Bu arayışlar, inanç özgürlüğünü kişiselleştirmeyi ve kamusal alan dışında tutmayı gerektirmekte. Batı daki reformasyon düşüncesine kapalı bir ilahi kelam ortamında bunu sağlamanın tek yolu, laik hukukun disiplinini özümsemek oluyor. Ne Batı bu özümseyişin bizdeki anlamını sezebilmiştir ne de İkinci Cumhuriyetçilerimiz kendi insanlarının mutluluğu için bu konuda kafa yormayı göze alabilmişlerdir.



Bir başka eksiklik, 1919 daki direnişle başlayıp insanlığın en ilginç devrimlerinden birini oluşturan Anadolu İhtilali nin anlamıyla ilgili. Emperyalist Batı nın bu konuya sıcak bakmayışını anlamak mümkündür de, aydın geçinen kimi yeni Türklerin Batı önündeki uşaklıklarına akıl erdirmek çok zordur. ugün, ümmetçi şeriatçılık özlemine oy gücüyle yeşil ışık yakmayı ulusal egemenlik diye yutturma günü olamaz. Günü aynı zamanda Çocuk Bayramı yapmanın birinci koşulu, çocukların geleceğini karartmamak olmalıdır.

Mümtaz Soysal


cf1e189e35290db641b5b257810c408d.gif
 
Evet Hak İle Hükmediyolar Fakat Hak İle Hükmedilenler Sadece Siyasi Simge Denilen Bez Parçasını Takanlara Hak İle Hüküm Var İşçi Dışarda Kan Ağlıyor Kan.
 
Evet Hak İle Hükmediyolar Fakat Hak İle Hükmedilenler Sadece Siyasi Simge Denilen Bez Parçasını Takanlara Hak İle Hüküm Var İşçi Dışarda Kan Ağlıyor Kan.

oncelikle bez parçası tabirinin çok seviyesiz olduğunu bilmeni isterim...ve hak ile hükmediliyor olsak ne dışarda işci kan ağlar neden biz şuan bu tartışmayı yapıyor olurduk kaldıki gerçkten laiklik ile yonetiliyor olsak yine şuan şu tartışmayı yapıyor olmazdık oyuzden bu ülkede çıkar yonetimi soz konusu..
 
Evet Hak İle Hükmediyolar Fakat Hak İle Hükmedilenler Sadece Siyasi Simge Denilen Bez Parçasını Takanlara Hak İle Hüküm Var İşçi Dışarda Kan Ağlıyor Kan.

kişi nasıl anlıyorsa öyle konuşrmuş hakkaten

biz halktan ve halkı yok sayanlardan bahsediyoruz senin derdin ise akp:saskin
 
1979 öncesi İran belki de Türkiye'den daha gelişmiş bir ülkeydi ama dini suistimal ederek oraya şeriatı getirenler şimdi de suda çırpınan balık misali ona buna kafa tutuyor. Bu ülkedeki amaç aslında bir fikri ülkeye nufuz ettirmek değil , sadece bu ülke üzerinden kumar oynayıp en güçlü olabilmek... Bunun için yapılanların hiçbirisi amaç değil , sadece araç olmuştur. Bugünkü türban olayı , nedense hep ortalık karıştığında "patlak veren" ergenekon olayı , Türk-Kürt kavgası , 80 'de sağ-sol girişimleri , daha öncesinde Alevilik-Sünnilik kavgaları ve diğerleri.... Bunlar sadece birer araç ama ne yazık ki bizim milletimiz her oltaya atlayan sazan misali...
 
Sizce İrtica Nedir?

02a163d5df2f4c2319ecd8b2821da39d.jpg


Türkiye'de en çok tartışılan konu nedir?

İrtica var mı yok mu?

Bu konu HaberTürk'teki ''Basın Odası'' nda yeniden gündeme geldi...

Gerçekten Türkiye'de irtica var mı yok mu?

O zaman 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonrasına bir göz atmalı, özellikle o yıllarda doğan şimdilerde 25-26 yaşlarında olan gençlerimizi bilgilendirmeli...

1987 yılında ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu'nun Müdür Yardımcısı Edip Uysal , ''Arapça dersi veren'' üç öğretim görevlisinin (Doç. Dr. Þakir Ergin , Cevdet Çakmaklı ve Ziyad Akkoyunlu ) maaşlarının Suudi Arabistan Yüksek Eğitim Bakanlığı'na bağlı ''İmam Muhammed İbn-i Suud Islamic University'' tarafından ödendiğini açıklamıştı...

Nasıl olurdu böyle bir şey?

Bal gibi olurdu. ANAP iktidardaydı. Başbakan ise Turgut Özal 'dı...

Türkiye'nin çağ atladığını yazılarında anlata anlata bitiremeyenler ODTÜ Rektörlüğü'nün Suudi Arabistan Suudi Üniversitesi'yle anlaşmasına ''alkış'' tutuyorlardı...

Bakıyorum, 19 yıl önce bu olayı alkışlayanlar bugün AKP iktidarını ''demokrasinin simgesi'' olarak değerlendirip Başbakan Erdoğan 'a övgüler düzüyorlar...

Nakşilerin Suudi Arabistan'la çok sıkı ilişkileri vardır...

Çünkü hem Nakşiler hem de Suudiler, Amerikancıydılar!..

O yıllar Fethullahçılar henüz ABD'ye pek yanaşmamışlardı. Çünkü Necmettin Erbakan hem Suudilere hem de ABD' ye çok yakındı...

Türkiye için 1980 sonrası gericiliğin ve yobazlığın ivme kazandığı bir dönemdir...

****

İstanbul Üniversitesi İslami Araştırmalar Enstitüsü'nde ''hamiler listesi'' nde yer alan kitap Hamid Algar tarafından yazılmıştı...

Algar 22 sayfalık makalesinde şöyle diyordu:

'' Mustafa Kemal Paşa modern dünyada İslama en çok zarar veren kişi olup İslama karşı yapılan saldırıların öncüsüdür. Halifeliğin kaldırılması, aşırı milliyetçiliğin desteklenmesi, şeriat hükümlerinin yerine ithal Avrupa yasalarının getirilmesini o sağlamıştır. Bu yüzden Türkiye hızla İslamdan uzaklaşmıştır.''

Peki kimdi Hamid Algar?

İngiltere yurttaşıydı ve ABD' de Berkeley Üniversitesi' nde doçent olarak görev yapıyordu. 1970'li yılların büyük bölümünü Türkiye'de geçiren Algar'ın, ''Said-i Nursi ve Risale-i Nur: Günümüz Türkiyesi'nde İslami Bakış'' adlı makalesi Türk-İslam Sentezi' ni savunan dergilerde yayımlandı...

Hamid Algar'ın Türkiye'de dağıtılan kitabının giderleri, telif ücreti İngiltere' deki ''İslam Vakfı'' ile Cidde' deki ''Suudi Yayınevi'' tarafından üstlenildi...

Kitabının girişinde ''hamiler listesi'' nde bakın kimler vardı:

Suudi Arabistan Yüksek Eğitim Bakanı Þeyh Hasan İbn Abdullah , eski Endonezya Başbakanı Muhammed Nasır , Pakistan Adalet Bakanı A. K. Brohi ve İstanbul Üniversitesi İslam Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Salih Tuğ ...

Salih Tuğ daha sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı oldu...

Mustafa Kemal Atatürk'ü ''İslama en fazla zarar veren kişi'' olarak tanımlayan Hamid Algar'ın kitabını Hurşit Ahmet ile Zafer İshak Ensari yayına hazırladı...

12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşları Mustafa Kemal'in ''Türk Devrimi'nin içini boşaltıp'' Atatürk'ü putlaştırırken tarikat şeyhlerini, laik demokratik Cumhuriyetin düşmanlarını koruyup kolladılar, Nakşi Turgut Özal'ı da ABD'nin buyruğuyla ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı yaptılar...
****
Kenan Evren cuntası, henüz Sovyetler Birliği yıkılmadığı için tıpkı Celal Bayar 'ın yıllarca öne sürdüğü ''Bu kış mutlaka Türkiye'ye komünizm gelir'' savını 1980' li yıllarda da yineleyip durdukları için DİSK' i, Türk Dil ve Tarih Kurumu' nu ''Oralarda da komünistler var'' deyip kapatırken Fethullah Gülen ve Nakşi Þeyhi Prof. Dr. Esat Coşan 'la 1982 Anayasası için pazarlığa oturdular...

Hey gidi günler hey!..

Yurtdışındaki imamların maaşlarını ''Rabıta'' ödüyordu o yıllar...

Üniversiteler, şeyhlerin, şıhların eline geçmişti...

Ben bu oyunu 1997' ye dek gördüm. Harran Üniversitesi'nde Nur öğrencilerine fahri doktora verildiğine tanık oldum...

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ve öteki Anadolu üniversiteleri ''dinci bir kuşatma'' altındaydı...

İsterseniz önce ''dünü'' anımsayıp bugüne bakalım ve ''İrtica var mı yok mu'' sorusuna öyle yanıt verelim...

Ne dersiniz?
Hikmet Çetinkaya


cf1e189e35290db641b5b257810c408d.gif
 
Geri
Üst